Modules
  • Ana Sayfa
  • AvantGo
  • Downloads
  • FAQ
  • Feedback
  • Forums
  • Journal
  • Private Messages
  • Recommend Us
  • Search
  • Statistics
  • Stories Archive
  • Submit News
  • Surveys
  • Top 10
  • Topics
  • Web Links
  • Your Account

  • Who's Online
    Şu an sitede, 1 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

    Henüz üye değilseniz, Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

    Languages
    Site Lisanını Seçin


    FrpWorld.Com :: View topic - Kuru DöÅ?ek Hanında Cinayet
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Kuru DöÅ?ek Hanında Cinayet View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    dwaxer
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: May 21, 2007
    Posts: 6687

    PostPosted: Tue May 29, 2007 4:53 am Reply with quoteBack to top

    Kuru DöÅ?ek Hanında Cinayet

    BÃ?LÃ?M 1

    Bu gece cümbüÅ? var yine. Bir sürü insan ve cüceler, elfler, gnomlar, savaÅ?çı, kolcu, büyücü, rahip, maceraperest, tüccar, belki de hırsız, katil, düzenbaz. Birkaçı yerli halk, gerisi de yolcu. Bir de kütür kütür yanan Å?ömineye raÄ?men baÅ?lıklarını çıkarmayan esrarengiz tipler.

    Kuru DöÅ?ek Hanı, Å?öhretinin bir kısmını da bu esnek müÅ?teri profiline borçluydu. Å?imdi Å?u kapıdan bir goblin bile girse pek yadırganmaz -tamam belki biraz- muhakkak servis yapılırdı. Parasını ödediÄ?i ve olay çıkarmadıÄ?ı sürece müÅ?terinin kim olduÄ?u önemli deÄ?ildi. Ã?nemli olan müÅ?teri memnuniyetiydi ve herkes -her zamanki gibi- hayatından memnundu. Güzel sesli buçukluÄ?un söylediÄ?i neÅ?eli Å?arkılar kalabalıÄ?ın uÄ?ultusu ile karıÅ?ıyor, garsonlar nam salmıÅ? bira ve Å?arapları müÅ?teriye yetiÅ?tirmek için koÅ?turuyorlardı. Mutfakta çevrilen geyiÄ?in kokusu, fosur fosur içilen tütünü bastırmıÅ?tı. Ã?stelik hoÅ? hanımefendiler -çimdiklere raÄ?men- müÅ?terilere karÅ?ı çok canayakındı. MavitaÅ? Ormanı'ndan geçiyorsan, gece vakti ve üstelik yaÄ?mur yaÄ?ıyorsa, bu han cennet deÄ?il de neydi?

    Han sahibi Bergun (posbıyık) Pastacı, eserini gururlanarak seyretti. Bu hanı bugünkü durumuna o getirmiÅ?ti. Tam onbeÅ? odası vardı hanın. Tam onbeÅ?! Hepsi de konforlu, düzgün. Ã?oÄ?unda dörder yatak vardı. Siz hesap edin artık gerisini. Auntrin Å?ehrinde bile yoktu böylesi.
    Bergun'un dedesinin dedesinin dedesi, zamanında, yoldan geçenlere mısır ekmeÄ?i satarak baÅ?lamıÅ?tı bu iÅ?e. Mavipınar köyü, ozamanlar üç beÅ? bitli kulübeden oluÅ?an, bir-iki keresteci, birkaç çiftçi ve mantar toplayıcısının yaÅ?adıÄ?ı ufacık bir orman köyüymüÅ?. Ne zaman ki ormanın doÄ?usundaki Temperli DaÄ?lar'da zengin maden yatakları olduÄ?u anlaÅ?ılmıÅ?, iÅ?te o andan itibaren artmıÅ?, bu yolların trafiÄ?i.

    Mavipınar köyü -artık kasaba oldu- ormanı kuzeyden güneye ve doÄ?udan batıya bölen yolların kesiÅ?tiÄ?i noktadadır. Yani dörtyol aÄ?zında. MavitaÅ? ormanından kuzeye gidersen Zaphir Å?ehrine varırsın, güneyden ise Auntrin'e, doÄ?u da madenler var, batıya gidersen de sulak ovalara varırsın ki oradan ister kuzeybatıdaki elfler diyarına gidersin, istersen de güneybatıdaki KızıldaÄ?lar'a gidip cüceleri görürsün.

    Pastacı sülalesi nesiller boyu hancılık yapadursun, zamanla han büyüdü, müÅ?teriler arttı, hizmetler çeÅ?itlendi. Bergun'un dedesi zamanında, kral Dementor, MavitaÅ? Ormanı yollarını ıslah ettirdi. Yollara çakıl bile döküldü. Halen bu yolları kontrol eden krallıÄ?a baÄ?lı görevliler vardır.

    Bergun, babası yaÅ?lanıp hanı ona devrettiÄ?inde oldukça radikal atılımlar yaptı. Posbıyık, aynı zamanda kasaba valisi olduÄ?undan, herkes onun gözünün içine bakıyordu. Ã?nce kasabanın etrafına saÄ?lam bir çit-duvar ve ihtiÅ?amlı kapılar yaptırdı. Kasabanın bıçkın delikanlılarını Zaphir'e gönderip dövüÅ? ve silah sanatlarında eÄ?itim aldırdı. Büyüye karÅ?ı dayanıklılık ve psikoloji dersi de aldılar. Bu çocuklar hem kasabada hem de handa güvenlik ve asyiÅ?i saÄ?lamakla görevliydiler. Bergun han binasını da iyice büyüttü. Oda eklendi, ahırların kapasitesi arttırıldı. Ayrıca parası olmayanlar için ahırların yanına 'çardak' denilen bir kulübe yapıldı. "Fakir yolcular dıÅ?arıda mı kalsın ve cimriler?" demiÅ?ti Bergun. MavitaÅ? ormanı gündüz güzel görünürdü ama geceleri pek tekin deÄ?ildi.

    Bergun'un gözü oÄ?luna takıldı. Hardel, Zaphir'deki eÄ?itimini tamamlayıp döneli iki ay olmuÅ?tu. Yirmidört yaÅ?ında delikanlıydı artık. Bu çocuk bir evlense de baÅ?ı baÄ?lansa iyi olurdu. Yoksa Bergun onun handan geçen maceraperestlere takılıp gideceÄ?inden korkuyordu. Ã?ocuÄ?un aklı fikri uzak diyarlardaki kahramanlık hikayelerindeydi. Zaten Å?ehirdeki kılıç ustalarından ders alması, kimyacılardan iksir yapmayı öÄ?renmesi, hep bu gizli fikrin uzantısı olan bir planın parçası deÄ?il miydi?

    Bergun'un bir de kızı vardı: Sophia. Onsekiz yaÅ?ındaki bu güzel kız maceradan çok maceraperestler ile ilgiliydi. Babası onun beyaz atlı bir Å?övalye tarafından kaçırılma hayali kurduÄ?una emindi.

    "Baba mesleÄ?ini kim devam ettirecek?" diye düÅ?ündü Bergun. "Yakında yalnız kalacaÄ?ım galiba." Karısı öldükten sonra bir daha evlenmek istememiÅ?ti.

    "Baba! Å?u Å?iÅ?ko tüccara bakar mısın?" dedi Sophia.

    "Ne oldu birtanem?"

    "YılıÅ?ıÄ?ın teki. Benden Å?arap isterken, elimi tutmaya kalktı."

    "Ver bakayım, ben götüreyim Å?arabı," dedi Bergun. Å?arabı bizzat kendisi götürdü tüccar Gerald'a.

    Gerald, ince kıl bıyıkları, lacivert kadife ceketi, uyumlu Å?apkası ve taktıÄ?ı birsürü mücevher ile rüküÅ?lüÄ?ün doruÄ?undaydı. Yanındaki karanlık tipli iki koruma, taburelerin ucuna oturmuÅ? gibi tedirgindi. Bergun onların Gerald'ı korumak yerine ilk fırsatta keseceklerini düÅ?ündü.

    "Buyrun Å?arabınız sayın Gerald. Keyifler nasıl?"

    "SaÄ?ol Bergun'cuÄ?um, herzamanki gibi güzel. Yemek de, Å?arap ta mükemmeldi. Ellerine saÄ?lık."

    "Afiyet olsun sayın Gerald. Ã?ç gündür Mavipınar'da kalmanızı Å?araba mı borçluyuz?"

    Tüccarın yüzündeki gülümseme kaybolur gibi olduysa da hemen kendini topladı. "Evet, bu sefer uzun kaldım deÄ?il mi?"

    "Efendim burada kalmanız Å?eref verir. KeÅ?ke hep kalsanız. Ama sizin gibi bir tüccar için zamanı burada harcamak..."

    Gerald bir el hareketiyle Bergun'u susturdu. Korumalara dönerek "siz dolaÅ?ın biraz" dedi.
    Korumalar bozulmuÅ? bir ifade ile -belki de her zamanki halleriydi- masadan kalkıp bara geçtiler.

    Gerald "otursana" dedi Bergun'a, sonra da saÄ?a sola kuÅ?kulu bir Å?ekilde bakınarak Bergun'a doÄ?ru eÄ?ildi. Sesini alçaltmıÅ?tı, "baÅ?ım belada dostum" dedi, sarmısak kokan nefesiyle.

    "Hayırdır inÅ?allah sayın Gerald?"

    "Kızıl daÄ?lar'dan beri takip ediliyorum"

    "Ne? Kim takip ediyor sizi ve neden?"

    "Kim olduklarından emin deÄ?ilim ama hayırlı bir sebep olmadıÄ?ına kuÅ?ku yok."

    "Kuruntu yapmadıÄ?ınıza emin misiniz? MavitaÅ? Ormanı, olmayanı gördürür bazen."

    "Hayır Bergun. Biliyorsun ki ilk defa geçmiyorum buralardan."

    "Haklısınız. �zür dilerim."

    "BildiÄ?in gibi loncadan birkaç arkadaÅ? ve korumalarıyla üç gün önce gelmiÅ?tik buraya."

    "Evet, diÄ?erleri bir gece kalıp ayrılmıÅ?tı."

    "Onlar güneye gitti, Auntrin'e. Benim yolum ise Zaphir'e"

    "Yani..."

    "Bence peÅ?imdekiler gruptan ayrılmamı bekledi Bergun"

    "Kolay lokma olmanız için."

    "Evet, sadece iki koruma ve ben. Tahminimce fazla uzaklaÃ…?madan kesecekler bizi."

    "Å?imdilik burada kalmanız akıllıca bir hareket. Benim muhafızlarım saÄ?lamdır."

    Gerald Bergun'a biraz daha yaklaÅ?ıp adeta fısıldayarak konuÅ?tu. "Sana güvenirim Bergun,
    yıllardan beri tanıÅ?ırız."

    "SaÄ?olun"

    "KızıldaÄ?lar'daki cüceler ile çok iyi alıÅ?veriÅ?ler yaptım. Å?unu görüyor musun?"

    Parmaklarındaki yüzüklerden birini -güya çaktırmadan- Bergun'a gösterdi. GüneÅ? renginde iri bir taÅ?, sanki tılsımlı gibi ıÅ?ıldıyordu. "Sadece bu bile bir servet deÄ?erinde! Her tarafım deÄ?erli taÅ?larla dolu, iç çamaÅ?ırımda bile. Ã?stelik yukarıdaki sandıkta, elf köylerinden aldıÄ?ım tılsımlı iksirler var ki, paha biçmek zor. AnlayacaÄ?ın dostum, beni soyacak adam gidip kendi krallıÄ?ını kurabilir."

    Gerald Å?arabını yudumlarken, Bergun da iÅ?aretle oÄ?lunu çaÄ?ırdı. Hardel'in kulaÄ?ına fısıldayarak. "Bu gece han çevresinde fazladan iki muhafız daha dolaÅ?sın. Gözlerini de dört açsınlar." dedi.

    "Peki baba" diyerek uzaklaÅ?tı Hardel.

    "Dostum Bergun, korktuÄ?umu itiraf etmeliyim. Å?imdi ne yapacaÄ?ım ben?" dedi Gerald.

    "Sayın Gerald kendinizi üzmeyin. Size güvenilir muhafızlar bulacaÄ?ız. SaÄ? salim varacaksınız Zaphir'e"

    "Ben kendi korumalarıma bile güvenmiyorum Bergun."

    Tam bu sırada hanın gıcırtılı kapısı açıldı. DıÅ?arıdaki ıslak karanlık, kendini hatırlattı bir an. Adet olduÄ?u üzre çoÄ?u müÅ?teri, yeni gelenleri görmek için kafasını o yöne çevirdi. DıÅ?ardan esen taze havanın ayıltıcı etkisini hissettiler.

    BÃ?LÃ?M 2

    Ä°lk olarak içeriye, elinde gümüÅ? kakmalı asasıyla, peri masallarındaki gibi güzel bir kadın girdi. Handaki bütün erkekler istemdıÅ?ı olarak, hayranlıklarını ifade eden "ooh" Å?eklinde sesler çıkardı. Ã?cra bir masadan, sarhoÅ? bir adam, "üff yavrum, yerim senin..." Å?eklinde bir zevzeklik yapacak olduysa da, daha ayık arkadaÅ?ları hemen aÄ?zını kapadılar. Kendine güvenen bakıÅ?larla çevresini süzen bu sarıÅ?ın güzel, Elana (gönülçalan) Yıldız'dı. Erkeklerin her zamanki arzulu bakıÅ?ları yine gururunu okÅ?amıÅ?tı. Kadınların haset dolu bakıÅ?ları içinse, boynundaki tılsımlı nazar boncuÄ?una güveniyordu.

    Ä°kinci gelen birbuçuk metrelik bir cüceydi. Dwax (taÅ?kafa) Dumur. Kafasındaki yarım miÄ?fer usta iÅ?iydi ve elindeki balyoz, çoÄ?u kiÅ?inin yorgunluktan taÅ?ıyamayacaÄ?ı kadar büyüktü. GöbeÄ?ine kadar uzanan kızıl sakalının kenarında çocuksu bir örgü vardı. Dwax gözlerini faltaÅ?ı gibi açarak, meÅ?hur çakmak çakmak bakıÅ?ını yaptı. Handaki hiç kimse, bu deli bakıÅ?lı cüceyle göz temasına girmedi.

    Ã?çüncü gelen, otuzlu yaÅ?larda, uzun boylu, yakıÅ?ıklı bir adamdı. Islak pelerinini geriye doÄ?ru atınca, sertleÅ?tirilmiÅ? deriden yeleÄ?i ve belindeki kılıcı ortaya çıktı. Handaki bütün kadınlar onu görünce heyecanlanmıÅ?tı. Hayallerindeki bu yakıÅ?ıklı serseri, Alek (uzun) Dalgakıran'dı.

    Dördüncü gelen bir elfti. YeÅ?il ve gösteriÅ?siz giyinmiÅ?, elinde kocaman bir yay ve belinde kısa bir kılıç vardı. AtkuyruÄ?u sarı saçları, yer yer siyaha boyanarak kırçıllı hale getirilmiÅ?ti. Gözlerinin altına da siyah boya ile Å?eritler çekilmiÅ?, belki de dövme yapılmıÅ?tı. Bu da erkek güzeli yüzüne ürkütücü bir hava vermiÅ?ti. Bu elfin adı: Zal (gölge) CanmeÅ?e idi.

    Son gelen bir gnomdu: Fitt (hızlı) Zemberek. Ama birkaç keskin gözlü elf ve usta hırsızdan baÅ?kası onu farketmedi. Bir metre kadar boyu vardı. Elbisesi siyahtı ama bazen de kurÅ?uni gibiydi yada gri.

    Handaki herkes büyülenmiÅ? gibi yeni gelen enteresan tipleri seyrederken, "bunlar Titan BeÅ?lisi!" diye bir fısıltı koptu arka masalardan. "Evet, evet Titan BeÅ?lisi." Zal'in keskin kulakları bunu duymuÅ?, istemeden hafifçe gülümsemiÅ?ti.

    Hancı Bergun, Gerald'ın masasından kalkarken, "bugün Å?anslı gününüz olabilir sayın Gerald" dedi. "Å?imdi müsaade ederseniz bu gelenleri karÅ?ılamam gerek." Bergun aceleyle yeni gelenlere doÄ?ru seyirtti. "Aman efendim, aman. Kimleri görüyorum böyle? HoÅ? geldiniz, sefa geldiniz!" Bergun posbıyıklarıyla Elana'nın zarif eline kibar bir öpücük kondurdu. "Her zamanki gibi büyüleyicisiniz" dedi.

    Elana hoÅ? bir kahkaha ile cevap verdi. "Büyülemek benim iÅ?im, sizinki de tatlı dil."

    "Ä°Å? deÄ?il zevktir size hizmet, görmek sizi ilhamdır."

    Dwax araya girdi. "ZevzekliÄ?i kısa kesin! Açım ben, susadım. Biralar nerde kaldı?"

    "Ah efendi cüce, biralar en kalitelisi. Å?u masaya buyrun." Ä°ki garson yamaÄ?ı hızlıca Bergun'un iÅ?aret ettiÄ?i masanın tozunu aldı. Bergun elfe döndü, mesafeliydi. "HoÅ? geldiniz Zal."

    "HoÃ…? bulduk."

    Alek'e ise elini uzattı, tokalaÅ?tılar. "Ã?zlemiÅ?tik sizi" dedi Bergun.

    "Bizde özledik, bu haydut yuvasını" dedi Alek. "Haydut yuvası," derken özellikle sesini yükseltmiÅ?, çevresine hızlıca göz gezdirip, tepki veren var mı diye kontrol etmiÅ?ti. Yarası olan gocunurdu. Alek belanın kokusunu çabuk alırdı. Belli ki handakilerin yarısı güvenilmez tiplerdi ama Å?u köÅ?e masadaki dört cübbeli adamdan özellikle Å?üphelenmiÅ?ti. Adamların baÅ?lıkları yüzlerini gölgeliyordu.

    Grup masaya oturduÄ?unda, Bergun dört kiÅ?i saydı. Arkasına döndüÄ?ünde, yerden bitme gnom tam dibindeydi. "Ah sizi görmedim efendi Fitt" dedi kızararak.

    "Dikkat et de üzerime basma Å?iÅ?ko."

    "Hahaha, çok Å?akacısınız." Fitt de masaya otururken, Bergun belli etmeden para kesesini kontrol etti, kese yerindeydi. Gerçi paralar gitse bile bu müÅ?terinin üstünü arayacak deÄ?ildi ya. Titan BeÅ?lisi idi onlar.

    "Bak hala duruyor. Sinirlenecem Ã…?imdi haa" dedi Dwax.

    "Hemen yemek hazırlatıyorum, donatıyorum masayı. Bu arada içkilerinizi göndereyim. Her zamankinden mi?"

    Bütün grup onayladı Bergun'u.

    Bergün aceleyle bara geçti. Genç garsonu omuzundan tuttu. "Ufaklık, iki Å?arap, iki bira, bir de su götüreceksin. Å?arapları bayanla elfe, biraları kısa boylulara, suyu da uzun olana ver."

    "Tamam usta! Bunlar Titan BeÅ?lisi'ymiÅ?, doÄ?ru mu?"

    "Evet."

    "Usta, onlara neden Titan BeÃ…?lisi diyorlar?"

    "Ä°lk tanıÅ?tıkları zaman yani ilk maceralarında yaÅ?adıkları yüzünden. Birgün anlatırım sana o macerayı lakin Å?imdi gevezeliÄ?in sırası deÄ?il. Hemen götür ki içkileri, efendi cüce kırmasın masaları."

    Ã?ocuk içkileri götürürken, Bergun'da Gerald'ın yanına gitti. "Gördünüz mü sayın Gerald? Titan BeÅ?lisi bunlar!"

    "YeÅ?il ejderha kesmiÅ?ler, öyle mi?"

    "Ohoo, hem de nasıl. Ben çok maceralarını biliyorum onların. Sizin Å?ansınıza bu grup sözünün eridir. Pahalıya patlar ama tutarsanız onları, canları pahasına korurlar sizi."

    "Ä°yi olacak hastanın doktor ayaÄ?ına gelirmiÅ? Bergun. Parası önemli deÄ?il, can tatlı. BaÄ?la Å?u iÅ?i de götürsünler beni Zaphir'e."

    "Siz merak etmeyin. Ancak Å?imdi yemek yiyecekler, aç karnına iÅ? konuÅ?ulmaz."

    "Masama davet ediyorum onları. Yemekler benden olsun."

    "Aklınızla bin yaÅ?ayın! Hemen ileteyim davetinizi." diyerek aceleyle beÅ?linin yanına gitti Bergun. "Efendim size göre bir iÅ? var, tatminkar."

    "Ne çabuk?" dedi Alek.

    "Å?uradaki tüccar, Zaphir'e kadar götürmenizi ister. Ä°yi para ödeyecek." Bergun masaya eÄ?ilerek fısıldadı. "Zor durumda," dedi göz kırparak. DoÄ?rularak normal ses tonuyla devam etti. "Ayrıca sizi masasına, yemeÄ?e davet etti, lütfederseniz."

    "Sevdim bu adamı," dedi Dwax. "Daha ne duruyoruz?"

    Grup ötedeki Gerald'a bakınca, tüccar kadehini kaldırarak selamladı onları.
    Alek bir an Elana ile göz göze geldi ve "tamam" dedi Bergun'a, "geliyoruz birazdan."

    Bergun gülümseyerek Gerald'ın masasına döndü. "Tamam sayın Gerald, birazdan gelecekler." Tüccara doÄ?ru eÄ?ilerek, fısıltıyla konuÅ?tu. "Yalnız sizi uyarmalıyım, o bayan zihin okur. Sakın ola ki yalan söylemeyin!"

    "Hadi yaa, hakkatten mi?"

    "Gerçek konuÅ?uyorum. Siz bunları sıradan paralı asker mi sandınız? Bir de, o minik adama fazla yaklaÅ?mayın, donunuzu alır da haberiniz olmaz." Bergun aklına birÅ?ey gelmiÅ? gibi sırıttı, "hem de taÅ?larla beraber, heh he."

    Bu esnada Titan BeÅ?lisi de masalarından kalkıyordu. Bunu gören Bergun, o tarafa koÅ?tu hemen. Garsonlara iÅ?aret etti, eÅ?yalara yardım etsinler diye. Ufaklık, Dwax'ın balyozunu taÅ?ımak için ısrar edince, ortaya komik görüntüler çıktı. DiÄ?erleri Ufaklık'ın, aÄ?ır çekici oflaya puflaya taÅ?ımasına, kahkahalarla güldüler ve sonunda da alkıÅ?ladılar onu. Grup masa deÄ?iÅ?tirirken, Alek'in karÅ?ısına Sophia çıktı.

    "HoÅ?geldiniz Alek, nasılsınız?"

    Bergun, kızının elbisesinin deÄ?iÅ?miÅ? olduÄ?unu farketti. Saçları taranmıÅ?, dudaklarına parlatıcı bir madde sürülmüÅ?tü.

    "SaÄ?ol, hoÅ?bulduk..." Alek kızın adını hatırlamaya çalıÅ?ıyordu.

    "Sophia!" diye seslendi Bergun, "misafirlerin içkilerini tazeler misin?"

    "Hemen babacıÄ?ım," diye cevap verdi kız.

    Alek kibarca Sophia'nın omuzuna dokundu. "Evet Sophia, sen nasılsın? Kocaman kız oldun sen yahu."

    Bu sırada Bergun'un oÄ?lu Hardel de, hızlı Fitt ile konuÅ?uyordu. "Benim gibi hem kılıç kullanan hem de iksir karıÅ?tıran biri, iÅ?inize yaramaz mı?"

    "Senin kafan basmıyor galiba evladım. Bak bir daha izah edeyim: Biz Titan BeÅ?lisiyiz deÄ?il mi?"

    "Evet."

    "Bir kiÅ?i daha alırsak aramıza, ne olur? Altı eder deÄ?il mi? O zaman, biz nasıl Titan BeÅ?lisi oluruz? Olabilir miyiz? Olamayız. Anladın mı Å?imdi?"

    Bergün, grubu tüccar ile tanıÅ?tırdı, oturdular. Masa donatıldı, yemekler ve içkiler geldi. Tüccar Gerald akÅ?am yemeÄ?i yemiÅ? olmasına raÄ?men, atıÅ?tırmaktan geri durmadı. Dwax hariç herkes doyduktan sonra, Ufaklık içkileri tazeledi. SaÄ?lıÄ?a kadeh kaldırırlarken; Elena, Alek'in kadehi kaldıran elini tutarak engel oldu.

    "İçme onu!"

    BÃ?LÃ?M 3

    Alek'in içtiÄ?i sadece suydu. Mavipınar'ın Å?ifalı suyu meÅ?hurdu ama içki içmemesinin sebebi, yıllar önce yaÅ?adıÄ?ı kötü bir tecrübeye baÄ?lıydı. "Ne oldu?" diye sordu Alek.
    Elana su kadehini burnuna yaklaÅ?tırarak hafifçe kokladı. Her hareketinden zerafet akıyordu sanki. Gnomla gözgöze gelerek anlamlı bir Å?ekilde baÅ?ını salladı.

    "Ver bakayım!" dedi Fitt aceleyle. O da kadehi kokladı ve pis pis sırıttı. "Eveet, birinin sana garezi var uzun."

    "Zehir mi koymuÅ?lar?" dedi Dwax, gözlerini patlatarak.

    "Hayır," dedi Elana, "gönülbaÄ?ı tılsımı."

    "Nasıl yani?" dedi Alek.

    "AÅ?k iksiri. AnlıyacaÄ?ın, biri seni kendine aÅ?ık etmek istiyor."

    "Neee?"

    Alek hariç masadaki herkes güldü bu duruma.

    "Peki ama kim? Kimdir bu alçakça teÅ?ebbüste bulunan? Zorla güzellik olur mu?"

    "Kolayı var," dedi Dwax, "içiver Å?urubu, öÄ?renelim kimmiÅ?. Ha ha ha"

    O sırada Ufaklık geldi masaya. "Bir arzunuz var mı efendim?" dedi Alek'in yüzüne bakarak. Bir an masada bir sessizlik oldu, birbirlerine bakarak patlattılar kahkahayı. Alek bile, biraz önce bir suikastten ucuz kurtulmuÅ? olmasına raÄ?men, gülümsemeden duramadı. Ufaklık, grubun neye güldüÄ?ünü anlamadıysa da sırıttı.

    Fitt çocuÄ?un kolundan yakaladı. "Bana bak, yoksa sen mi ilaçladın suyu?"

    "İlaç mı, ne ilacı?"

    "Bırak çocuÄ?u," dedi Elana, "onun birÅ?eyden haberi yok."

    "Seni kertenkeleye çevirelim de, gör gününü" dedi Fitt.

    �ocuk gnomun yüzündeki ciddiyeti görünce iyice korktu. "Aman beyim, yeminle ilgim yok benim, yalvarırım acıyın bana!"

    Gnom çocuÄ?un kolunu bırakınca yıldırım gibi kaçtı. DiÄ?erleri de, ardından kahkahayı bastılar.

    "Kendinden utanmalısın," dedi Elana gülmemeye çalıÅ?arak.

    Tüccar yanındaki elfe dönerek, "çok neÅ?eli bir gurubunuz var, hayatınız eÄ?lence ile geçiyor olmalı" dedi.

    Ancak Zal gülmüyordu ve bin yıllık ömrüne raÄ?men böyle boÅ? konuÅ?malara ayıracak vakti yoktu. SoÄ?uk bakıÅ?larıyla, yeni tanıÅ?tıkları bu tüccarı süzdü biraz. Ã?yle ki bu bakıÅ?lar, Gerald'ın neÅ?esini kaçırdı ve piÅ?man etti konuÅ?tuÄ?una. Sonra elf, kalktı masadan, diÄ?erlerinin duyabileceÄ?i bir sesle "dıÅ?arıda dolaÅ?acaÄ?ım" dedi ve çıktı.

    Dwax elfin boÅ?alttıÄ?ı tabureye geçti. "Sen ona aldırma tüccar. O yabani, insan sevmez pek." dedi.

    Fitt lafa girdi: "Sen çok seversin ya! Canayakınlıkta birincisin maÅ?allah."
    Birlikte gülüÅ?tüler.

    "Sen onlara bakma tüccar. Ben seni sevdim... Tabi Å?imdilik, ha ha ha"

    Bergun telaÅ?la geldi masaya. "Efendim, kötü birÅ?ey mi oldu burada? Ä°laç, milaç diye bir Å?eyler sayıklıyor garson çocuk?"

    "Daha ne olsun?" dedi Alek, "suyuma ilaç katmıÅ?lar!"

    "AÅ?k iksiri," diye düzeltti Fitt.

    Elana, Bergun'un gözlerinin taa içine baktı. "Bergun, Alek'e abayı yakmıÅ? birini biliyor musunuz?"

    Bergun kıpkırmızı oldu. "Eee... Å?ey... Sayın Alek çekici bir insan, bütün hanımların gözü üstünde."

    "Eeeh yeter be" dedi Dwax. "Amma büyüttünüz." Alek'e dönerek, "gurur duyman lazımken, hanımevladı gibi çan, çan, çan..."

    "Sanırım biri kıskandı," dedi Fitt, gülerek.

    "Haa? Ne kıskanacam, buradaki kadınlar, benim tipim deÄ?il bi kere."

    Elana uyardı Bergun'u: "YediÄ?imiz, içtiÄ?imize dikkat edilsin lütfen!"

    "Tabi, elbette! Nasıl gözümden kaçtı anlamıyorum. Bizzat ben kontrol edeceÄ?im herÅ?eyi." dedi Bergun ayrılırken. "Koynumuzda yılan mı beslemiÅ?iz?" diye de homurdandı.

    Dwax tekrar tüccara döndü. "Senin de, ne çok mücevherin var böyle. Å?u yüzüÄ?e bakabilir miyim?" Gerald'ın güneÅ? pırıltılı yüzüÄ?ünü iÅ?aret etmiÅ?ti.

    Gerald isteksizce uzattı elini.

    "Ã?ıkartsana be yüzüÄ?ü, yakından bakalım."

    Gerald Å?aÅ?ırmıÅ?tı. Tereddüt etti bir an.

    Dwax gözlerini patlatarak "yoksa bana güvenmiyor musun?" dedi.

    Tüccar alev almıÅ? gibi hızlı haraketlerle yüzüÄ?ü parmaÄ?ından çıkarmaya çalıÅ?tı. "Ne... ne demek, güven... Hayır, sıkıÅ?mıÅ? olduÄ?undan..." Acele ettikçe yüzük çıkmamakta direndi. Neden sonra yüzüÄ?ü çıkarabilip, cüceye verdi.

    Dwax yüzüÄ?ü alırken, tüccara çatık kaÅ?lı, kuÅ?kulu Å?ekilde bakmayı ihmal etmedi. Ancak taÅ?ı incelediÄ?inde yüzündeki ifade hayranlıÄ?a dönüÅ?tü. Gnom da hemen dibinde, taÅ?tan gözünü alamıyordu.

    "Frükyum taÅ?ı bu" dedi Dwax.

    "Frükyum mu?" dedi Fitt. Bunu ilk defa görüyordu.

    "Evet" dedi Dwax, "Bu taÅ? nadir bulunur. Gökten düÅ?erler, yeraltında pek rastlanmaz."

    "Versene" dedi Fitt, " yakından bakayım."

    "Ã?ek o uÄ?ursuz ellerini hızlı çocuk!" dedi Dwax, "Baksana içi gidiyor tüccarın, bir de sana mı teslim edeyim bu mücevheri?"

    Fitt tıpkı Dwax'ı taklit edip gözlerini patlatarak "yoksa bana güvenmiyor musun?" dedi.
    Tüccar bile güldü buna.

    Dwax yüzüÄ?ü hemen Gerald'a verdi. "Al bakalım. Bu bir servet deÄ?erinde olmalı."

    "Pekala," dedi Alek, "iÅ? konuÅ?alım artık. Zaphir'e gidene kadar korummak mı isteÄ?iniz?"

    "Evet," dedi Gerald, "ben ve iki korumam. Ã?stelik peÅ?imde haydutlar olduÄ?undan Å?üpheleniyorum."

    "Hiç Å?aÅ?ırmadım," dedi Dwax, "kız gibi takıp takıÅ?tırmıÅ?sın."

    "Sen kaç tane içtin?" diye azarladı Elana ve Dwax, sustu.

    "At arabanız var deÄ?il mi?" diye sordu Alek.

    "Evet," dedi tüccar.

    "O halde, güneÅ? doÄ?arken yola çıkarsak, akÅ?ama varmadan ormandan çıkar ve geceyarısından önce de Zaphir'e varırız. Size beÅ?yüz altına patlar. PeÅ?in."

    "BeÅ?yüz mü?" dedi Gerald yutkunarak.

    "Ne oldu, fazla mı geldi?" dedi Fitt.

    "Yoo, gayet uygun benim için. PeÅ?in mi istiyorsunuz, hemen mi?"

    "PeÃ…?in," dedi Alek.

    "O halde ben, odamdan alıp geleyim altınları," dedi tüccar ve kalktı masadan.
    Dwax içkiler tazelensin diye iÅ?aret etti garsonlara. Alek düÅ?ünceli bir Å?ekilde, elinde tuttuÄ?u iksirli su kadehine bakıyordu.

    "Onu içeceksen iç artık" dedi Fitt, "içmeyeceksen de baÅ?kasına içirelim. Bakalım ne olacak?"

    "Böyle Å?eylerin Å?akası yoktur, biliyorsun ki" dedi Elana.

    "Ama cidden merak ediyorum, nasıl bir etkisi olduÄ?unu. Elana, sen hiç kullandın mı bu iksirlerden?"

    "Hah, benim ihtiyacım mı var böyle Å?eylere? Ã?ok merak ediyorsan neden sen içmiyorsun?"

    Alek kadehi yere attı ve iksir döÅ?emeyi ıslattı.

    "Hah," dedi Dwax, "en güzelini yaptın."

    Birden gümm diye açıldı hanın kapısı ve herkesin yüreÄ?i aÄ?zına geldi. AÅ?ırı heyecanlı bir muhafız, grubun yanına koÅ?tu. "ArkadaÅ?ınızın baÅ?ı dertte" dedi nefes nefese.

    "Yolu göster!" diye gürledi Dwax, elinde balyozu ile.

    BÃ?LÃ?M 4

    DiÄ?erleri de fırladılar hemen. Tabureler, masalar devrildi. DiÄ?er müÅ?teriler kenara çekilip yolu açtılar. Muhafız, grubu kasabanın ana kapısına götürdü. Bu kapı handan fazla uzak deÄ?ildi. Ä°ki arabanın geçeceÄ?i kadar büyüktü ve tek kanadı, baÅ?ka bir muhafız tarafından açılmıÅ?tı. Bu muhafızın elinde meÅ?ale vardı ve yeni gelenlere yol göstermeye baÅ?ladı. Kasabanın dıÅ?ına çıkarak yolun karÅ?ısına geçtiler.

    "Sesler Å?u taraftan geliyordu," dedi muhafız, ormanın karanlıÄ?ını göstererek.

    "Onu görmedin mi?" diye sordu Alek.

    "Biraz, ancak herÅ?ey okadar çabuk oldu ki..."

    Korkunç bir kükreme duyuldu ve elfçe birkaç söz. Grup o tarafa doÄ?ru harekete geçerken Elana asasını kaldırıp büyülü sözler mırıldandı. Asanın ucunda, on meÅ?ale gücünde bir ıÅ?ık parladı. Ormanın ürkütücü karanlıÄ?ı aydınlandı ve önlerini görebildiler. Ä°ki muhafız, tedirgince geriden takip ettiler grubu. Birkaç saniye sonra, kocaman bir ayı ile burun buruna geldiler.

    "Oohaa!" dedi Dwax, yedi cüce boyundaki ayıyı görünce.

    Ayı büyük bir aÄ?acı sallıyordu ve aÄ?acın üstündeki Zal, düÅ?memek için dallara sıkıca tutunmuÅ?tu. Yayı, biraz ötede, yerdeydi.

    Zal, arkadaÅ?larını görünce "ayı büyülenmiÅ?!" diye baÄ?ırdı.

    Gerçekten de ayıda bir tuhaflık vardı. KudurmuÅ? gibiydi ve gözleri kıpkırmızı parlıyordu. Bu kızıl gözleri, daha önce de, uÄ?ursuz topraklardaki kara kurtlarda görmüÅ?lerdi.
    "Elana! Büyüyü bozabilir misin?" diye sordu Alek.

    Elana büyülü sözleri mırıldanmaya baÅ?lamıÅ?tı bile. Ã?te yandan iki ayaÄ?ı üzerinde, bir troll kadar iri gözüken ayı, kudurmuÅ?, kızıl bakıÅ?larını yeni gelenlere çevirdi.

    "Fitt! Oyala onu, dikkatini çek!" diye baÄ?ırdı Alek.

    Fitt ayının önüne atılırken, cevap yetiÅ?tirmekten de geri kalmadı. "Oldu canım, istersen bir de öpücük vereyim."

    Dwax balyozunu kaldırmıÅ?tı. "Kafasına vursam, kendine gelir belki" dedi.

    "Bekle biraz" dedi Alek, gözucuyla Elena'yı izliyordu.

    Güzel büyücü durmaksızın mırıldanıyor, gözlerinde renkli ıÅ?ıklar parlıyordu. AÅ?ırı konsantrasyondan dolayı zarif alnı kırıÅ?mıÅ?tı.

    Ayı, ufak tefek gnoma saldırıyor, koca pençelerini savuruyordu. Fitt ise bir yılan çevikliÄ?inde kaçıyor, aÄ?açların arasında ayıyla dans ediyordu. "Ã?abuk!" diye baÄ?ırdı "çabuk olun."

    Sonunda Elena, sol elinde oluÅ?turduÄ?u bir ıÅ?ık topunu, ayıya fırlattı. IÅ?ık, bir an ayıyı sardı ve afallayan hayvan olduÄ?u yerde kaldı. IÅ?ık kaybolduÄ?unda ayının kuduruk hali geçmiÅ?, artık gözleri kırmızı parlamıyordu. Yine de ayı onlara hırladı. Å?aÅ?kın ve korkmuÅ?tu. AÄ?açtan inen Zal, ayının yanına geldi ve diÄ?erlerinin anlamadıÄ?ı bir dilde konuÅ?arak, hayvanın baÅ?ını okÅ?adı. Ayı iyice sakinleÅ?erek tatlı mırıltılar çıkardı ve yavaÅ?ça ormanın karanlıÄ?ına yürüyerek gözden kayboldu.

    "Ben savaÃ…?madan kavga bitti." dedi Dwax, bozulmuÃ…?tu.

    "Ä°yi misin?" diye sordu Alek, Zal'a.

    "İyiyim," dedi elf "ama öfkeliyim, ona bunu yapanlara."

    "Ben de iyiyim, saÄ?olun" dedi Fitt. "Sadece, kıçımda bir pençe izi var. Neyse ki derin deÄ?il. Pantolona desen oldu iÅ?te, fena mı? Hem de havadar oldu."

    "Ã?f amma konuÅ?tun, çan, çan" dedi Dwax. "Hadi gidip bira içelim."

    Ormandan dönen gurubu, kasaba kapısında Hardel ve yanındaki üç muhafız karÅ?ıladı. "Ã?ldü mü canavar? Ah yazık ki yetiÅ?emedim peÅ?inizden."

    "Neredeydin, tuvalete mi gitmiÃ…?tin?" dedi Fitt.

    "Devriyedeydim," dedi Hardel, üzüntülüydü. "Hemen koÅ?tum ama bilemedim, ne yöne gittiÄ?inizi."

    Han kapısından girdiklerinde, Bergun telaÅ?lı geldi yanlarına ve gurubun tamam olduÄ?unu görünce, sevinçle aydınlandı yüzü. "Aman herkesin sıhhati yerinde, deÄ?il mi?"

    "Bira getirin!" dedi Dwax, masalarına yürürken.

    Alek, Bergun'u kolundan yakaladı ve kulaÄ?ına eÄ?ilerek konuÅ?tu. "Ã?aktırmadan bak, bardaki cübbeliyle konuÅ?anlar, Gerald'ın korumaları deÄ?il mi?"

    "Evet," dedi Bergun fısıltıyla.

    "Gerald nerede peki?"

    "Yatmaya çıktı, diye biliyorum."

    "Nerden biliyorsun?"

    "Yukarı çıkarken, kızıma, 'birazdan yatacaÄ?ım, odama su gönderir misiniz?' demiÅ?ti."
    "Bergun adamı kontrol et! Burada garip Å?eyler dönüyor."

    "Derhal," dedi Bergun ve üst kata çıktı.

    Alek masaya döndüÄ?ünde, diÄ?erleri içkilerini yudumluyordu.

    "Problem mi var?" diye sordu Elana.

    "Birazdan anlayacaÄ?ız" dedi Alek, "ancak hislerim bana bu geceki sorunlarımızın henüz bitmediÄ?ini söylüyor. DövüÅ?meye hazırlıklı olun."

    Dwax'ın keyfi yerine gelmiÅ?ti. "Zaten birini pataklamazsam gözüme uyku girmez," dedi.

    Bergun'un hızlı adımlarla yaklaÅ?tıÄ?ını gördüler. Suratı Å?eytan görmüÅ? gibi allak bullaktı. Ancak masadakilerin duyabileceÄ?i bir ses tonu ile konuÅ?tu. "Efendim, Gerald'ı öldürmüÅ?ler. Kalbine bir hançer saplanmıÅ? ve yerde yatıyor. Kan revan içinde!"

    BÃ?LÃ?M 5

    Titan BeÅ?li'sinden pek tepki gelmedi. Sessizce birbirlerine bakıp, düÅ?ünceli gözüktüler. Zaten sinirleri bozulan Bergun, onların bu sakinliÄ?i karÅ?ısında iyice Å?aÅ?ırdı. Hatta bir an -sadece bir an- onların katil olabileceÄ?inden Å?üphelendi. Daha önce de bu handa adam öldürülmüÅ?tü ama Bergun böyle Å?eylere alıÅ?acak tipte biri deÄ?ildi.

    "Tamam öyleyse," dedi Alek. "Elana, Fitt ve ben, Bergun ile tüccarın odasına çıkıp araÅ?tırma yapalım. Zal ve Dwax, siz burada kalıp, Å?u dört cübbeliyi ve Gerald'ın korumalarını gözleyin. Handan ayrılmasınlar, çünkü baÅ? Å?üphelimiz onlar."

    Herkes onayladı.

    "Ama önce..." dedi Dwax, "rahmetlinin ruhuna kadeh kaldıralım! Tüccar... Cömert adamdı."

    "Cimri sayılmazdı," diye düzeltti Fitt.

    Hepsi de içkilerini fondip yaptılar. Alek, Elana ve Fitt, Bergun'un peÅ?inden yukarı, Gerald'ın odasına çıktılar. Bu oda hanın en büyük odalarından biriydi. Gerald'ın Å?iÅ?man bedeni yerde sırtüstü uzanmıÅ?, faltaÅ?ı gibi açılmıÅ? gözleri, Å?aÅ?kınlıkla tavana bakıyordu. Kalbinin üstüne kaliteli bir hançer saplanmıÅ?tı. Hançerin kabzasındaki taÅ? ve süsler, onun tarzını yansıtıyordu.

    "Kapı zorlanmamıÅ?," dedi Fitt, "ya usta bir çilingir yada büyü iÅ?i."

    "Yada kendisi açmıÅ?tır." diye ekledi Alek.

    "Yatak bozulmamıÅ?," dedi Elana. Dolabı açıp tüccarın giysilerine dokundu.
    Fitt, yastıkların, döÅ?eÄ?in altını inceledi. Alek ise Gerald'ın üstünü aradı.

    "Bir sürü mücevher var bunda," dedi Alek. "Hırsız iÅ?i deÄ?il bu."

    "Frükyum taÅ?lı yüzük yok!" dedi Fitt.

    Tüccarın bir parmaÄ?ında yüzüÄ?ün alındıÄ?ına dair berelenme izi vardı.
    Alek, Bergun'un duymayacaÄ?ı Å?ekilde "sen mi aldın?" diye sordu Fitt'e.

    "Hayır." Birkaç saniye bakıÅ?tılar. "Harbi diyorum, ben almadım." dedi Fitt.
    Elana dolap ile yataÄ?ın arasında duruyordu. "Burada sihir algılıyorum ama nerden geldiÄ?ini çözemedim," dedi.

    Bergun, birden aklına gelmiÅ? gibi, "döÅ?emede gizli bir bölme var. Sayın Gerald'ın haberi vardı. DeÄ?erli eÅ?yalarını orada saklardı," dedi.

    "Bakalım burada ne varmıÅ??" diyerek hemen atıldı Fitt. Bergün'ün yardımını beklemeden, yataÄ?ın altına denk gelen bir düÄ?me buldu. Buna bastırınca tık diye bir ses ile tahta döÅ?emede bir kapak gevÅ?edi. KapaÄ?ı kaldırdıklarında bir sandık gördüler. Bu saÄ?lam odundan yapılmıÅ?, demir köÅ?ebentleri olan gösteriÅ?li bir sandıktı. SandıÄ?ı çıkardıklarında, Elana elini üstüne koyup "iÅ?te bu!" dedi. Yüzünde diÄ?erlerinin anlayamayacaÄ?ı bir huÅ?u ifadesi vardı.

    "Kilitli mi?" diye sordu Alek.

    Fitt çoktan zulasından çıkardıÄ?ı maymuncuk setiyle kilidi kurcalamaya baÅ?lamıÅ?tı. Yine bir tık sesi ve kilit açıldı. KapaÄ?ı kaldırırken, herhangi bir tuzaÄ?a karÅ?ı tedbirliydi.
    Sandık açıldıÄ?ında, bir bölmesinde bol miktarda altın para ve biraz da deÄ?erli taÅ?, daha geniÅ? olan diÄ?er kısımda ise, küçük iksir Å?iÅ?eleri vardı. SandıÄ?ın bu bölümü özel olarak, Å?iÅ?e koymak için tasarlanmıÅ?tı. Å?iÅ?eler otuz adet olan yuvalara yerleÅ?tirilmiÅ?ti. Böylece herhangi bir sarsıntıda çarpma, kırılma riski ortadan kalkıyordu. Ne var ki otuz adet yuvada yirmidokuz adet Å?iÅ?e vardı. Yani bir yuva boÅ?, bir Å?iÅ?e eksikti. Elana ve Fitt, iksirlerin rengine ve Å?iÅ?elerin diziliÅ?ine bakarak, eksik olanın bir aÅ?k iksiri olduÄ?unu hemen anladılar. SandıÄ?ın baÅ?ında göz göze bakıÅ?tıklarında, sessizce, Å?imdilik konuÅ?mamaya karar verdiler.

    Hepsi de sandıÄ?a odaklandıklarından içeri giren Sophia'yı farketmemiÅ?lerdi.

    "Baba, neler oluyor?" diye seslendi Sophia ve yerdeki cesedi görünce de güzel gözleri irice açıldı. "Ã?lmüÅ? mü?"

    "Hayır, döÅ?emenin tozunu alıyor," diye mırıldandı Fitt.

    Yanındaki Elana duymuÅ?tu bunu ve dürtükledi gnomu, kabalıÄ?ından ötürü.

    "Burada olmamalısın yavrum," dedi Bergun ve kızın omuzlarından tutup odadan çıkarmak istedi.

    "Bir dakika!" dedi Alek, "madem ki burada, bir-iki soru sormak isterim Sophia'ya."
    Alek, Sophia ve Bergun'un yanına giderken, baba-kızın tedirgin bir hali vardı. Fitt ve Elana öteden onları izliyordu.

    Elana, gözlerini kızdan ayırmadan, fısıltıyla konuÅ?tu. "Korkuyor," dedi "ve birÅ?eyler saklıyor."

    "Ã?enesinde ve kolundaki çürükleri farkettin mi?" dedi gnom mırıldanarak. "Bunların yeni olduÄ?una eminim."

    "Sophia, babanın dediÄ?ine göre, Gerald su istemiÅ? senden," dedi Alek.

    "Evet, ben getirdim suyunu." Sophia masanın üzerindeki sürahiyi iÅ?aret etti.

    "Neden sen getirdin de, bir garsonla yollamadın?"

    "Bilmiyorum... Herkes meÅ?guldü, o sırada."

    "Yalan söylüyor," diye fısıldadı Elana.

    "AnlamıÅ?tım zaten, alnını kaÅ?ımasından," diye cevap verdi Fitt.

    "Peki Sophia, suyu getirdiÄ?inde, dikkatini çeken birÅ?ey oldu mu? Anormal bir durum?"

    "Hayır, suyu bırakıp çıktım zaten."

    "Yalan!" diye fısıldadı Elana, tekrar.

    Alek'in gözleri, kızın sol kolundaki morluklara takıldı. BileÄ?inin üstünde, yanyana dört çürük vardı. Sanki biri kızın bileÄ?ini tutup, mengene gibi sıkmıÅ?tı. "Koluna ne oldu, Sophia? AkÅ?am yoktu bu izler"

    "Kapıya çarptım."

    "Ben de elf kraliçesiyim," dedi Fitt, mırıldanarak.

    Alek, Sophia'ya derinlemesine baktı. KızcaÄ?ızın gözleri yaÅ?armıÅ?, çenesi hafifçe titriyordu.

    "Soracaklarınız bitmedi mi? Kızım zaten üzüldü," dedi Bergun.

    "Bitti," dedi Alek. "Gidebilirsin Sophia, ancak Ã…?imdilik kimseye bahsetme bu olaydan."

    Sophia, birÅ?ey söylemeden, kaçar gibi çıktı odadan.

    Bergun, Alek'in yüzüne bakıyor ama birÅ?ey sormaya cesaret edemiyordu. YaÅ?lanmıÅ?, çökmüÅ? bir hali vardı. Ã?tedeki Elana'ya ise bakmaya hiç niyeti yoktu. Tanrılara dua ederek masadaki sudan içti biraz.

    Elana ve Fitt, Gerald'ın cesedi baÅ?ındaydılar. Fitt cesedin saÄ?ını solunu yokluyordu. "Hançer fazla derine girmemiÅ?, kaburgaların arasından ancak geçip, kalbi hafifçe delmiÅ? olmalı."

    "Ã?lmesi uzun sürmüÅ?tür," dedi Elana.

    "Bıçak kemiÄ?e denk gelseydi kurtulurdu. Bugün Å?anslı gününde deÄ?ilmiÅ?," dedi Fitt. "Hımm... AÄ?zına bulaÅ?mıÅ? maddeyi gördün mü? Bir tür merhem gibi. Parlak ve kaygan."

    "Dudak parlatıcısı," dedi Elana.

    "Ben aÅ?aÄ?ıyı bir kontrol edeyim," dedi Bergun ve çıkmaya yeltendi.

    "Dur bakalım!" diyerek engelledi Alek. "Han sahibi ve kasaba valisi olarak, burada bulunman gerekir. �stelik, buradaki küçük hazine ile bizi yalnız bırakma ki zan altında kalmayalım."

    "Yaa... Tabi, elbette," dedi Bergun ve isteksizce odada kaldı.

    Fitt devam etti, Gerald'ı incelemeye. "AkÅ?am bizimleyken parlatıcı sürmemiÅ?ti. Rahmetli süslenmeyi severdi ama bu dudaÄ?ına sürülmemiÅ?, sanki aÄ?zına, burnuna bulaÅ?mıÅ?." Gözlerini, tepesinde dikilenlere çevirip anlamlı bir Å?ekilde, "bilmem anlatabildim mi?" dedi.
    DiÄ?erleri anlamıÅ? gibi baktılar.

    Fitt, Gerald'ın kafasını çevirdiÄ?inde, boynunun sol tarafında, lüle saçlarının kapadıÄ?ı taze yara izlerine rastladı. "TırnaklanmıÅ?," dedi Fitt. "Kız iÅ?ine benziyor."

    Bergun, sürahideki suyu bitirdi. Harareti bir türlü kesilmiyor, üstelik çiÅ?i de gelmiÅ?ti.

    Fitt, Gerald'ın ölü ellerini kokladı. Koca burnu kokuları iyi ayırd ederdi. "Bu parfüm... Tanıdık geldi," dedi. "Kesinlikle kadın kokusu." Bir de saç kılı buldu Gerald'ın parmakları arasında. DiÄ?erlerine gösterdi, uzun, bakımlı bir kadın saçıydı, siyahtı. Fitt sonunda ayaÄ?a kalktı. Ä°ncelemeyi bitirmiÅ? gibiydi. Bu arada Gerald'ın ceplerinden kaç adet taÅ? yürüttüÄ?ünü kimse farketmedi.

    Bergun, ötede kapının yanında duruyordu. DiÄ?erleri birkaç saniye birbirlerine baktılar. Bu kahramanlar, onbeÅ? seneyi aÅ?kın birlikteydiler ve maceradan maceraya koÅ?arken, birbirlerini, ne düÅ?ündüÄ?ünü bilecek kadar tanımıÅ?lardı.

    "Ben olayı çözdüm," dedi Fitt. "Alek'e göz koyan bayan, Gerald'dan aÅ?k iksiri satın almıÅ?tı. Daha sonra, sıra ödemeye gelince, ya parası yetmedi -çünkü bu iksirler pahalıdır- yada bence, Gerald kızı ihbar etmekle tehtid etti ve Å?antaj yaptı. KimliÄ?inin ortaya çıkmasından korkan kız, Gerald ile konuÅ?maya geldi. Belki de sırrını saklaması için Gerald'a yalvardı. Ama Gerald'ın aklında baÅ?ka birÅ?ey vardı. Kıza göz koymuÅ?tu. Kızı kendisiyle birlikte olmaya zorladı. Kız kabul etmeyince de taciz etti, tecavüze kalkıÅ?tı. Memleketinde itibarlı, aile sahibi bir tüccar olan Gerald, aslında bir ırz düÅ?manıydı. Belki de buraya geliÅ? gidiÅ?leri sırasında gördüÄ?ü bu kızı saplantı haline getirmiÅ?ti. Kıza saldırınca mücadele ettiler. Belki de Gerald hançeri gösterip kızı korkutmaya çalıÅ?tı. Ancak, boÄ?uÅ?ma esnasında hançer, kazayla Gerald'a saplandı. Panikleyen kız odadan kaçtı ve Gerald, debelenerek can verdi." Fitt, kendini beÄ?enmiÅ?, ukala tavırlarıyla diÄ?erlerine bakarken, kendisiyle gurur duyuyor gibiydi. "Nasıl buldunuz?"

    Alek ve Elana, bu öyküye itiraz etmediler. Ancak pek sevinmiÅ?e benzemiyorlardı.
    "Å?imdi," dedi Fitt "yapılacak tek Å?ey, handaki bütün kadınları sorguya çekmek. Saç örneÄ?i elimizde, eminim parfümünü tanıyabilirim ve tırnaklarında, Gerald'ın kalıntıları duruyordur hala. Zaten, Elana sorguladıÄ?ı zaman, anında itiraf edecektir suçunu."

    Ã?çü beraber, Bergun'a baktılar. Bergun sırıtmaya çalıÅ?tıysa da beceremedi.

    BÃ?LÃ?M 6

    Bu esnada alt katta, meyhane bölümünde, Dwax ve Zal, masalarında oturmuÅ?, köÅ?edeki kara cübbeli adamları izliyordu. Cübbeli tipler, masalarından kalkıp kapıya doÄ?ru ilerledi. AnlaÅ?ılan handan ayrılıyorlardı. Zal, hiç kıpırdamadı, keskin gözleri her ayrıntıyı takip ediyordu. Ancak Dwax, cübbelilerin karÅ?ısına dikildi. Kısa boyuna raÄ?men, geniÅ? gövdesi, barikat gibi kapatmıÅ?tı yolu. "Nereye böyle, beyler? Yola çıkılır mı geceyarısı?" dedi.

    En öndeki cübbelinin konuÅ?urken, sararmıÅ?, hatta kararmıÅ? diÅ?lerinin arasından, asit kokulu nefesi duyuldu. Yılan gibi tıslayarak konuÅ?uyordu. "Sen bücür! Buranın muhtarı mısın, yoksa keyfimin kahyası mı?"

    Arkadaki iki cübbelinin, baÅ?lıkları gözlerini gölgelemiÅ?ti ama aÄ?ızlarının kıpırtılarından, aceleyle birÅ?eyler mırıldandıkları belliydi.

    Cüce tanıdık bir baÅ? aÄ?rısı hissetti. Belli ki ona büyü yapılıyordu. Saldırırken, "sizin büyünüzü yerim lan, Å?erefsizler!" diye baÄ?ırdı.

    Karanlık dörtlü, cübbelerini atarak gerçek yüzlerini ortaya çıkardılar. Ã?ndeki ikisi, atletik yapılıydı ve ikiÅ?er tane keskin hançer taÅ?ıyorlardı. Sol el önde, saÄ? biraz geride, yay gibi gerilmiÅ?, atılmaya hazır, ancak aynı zamanda soÄ?ukkanlı. Tam profesyonel idiler. Ellerindeki hançerler, büyük ihtimal zehirliydi. Arkadakiler ise biraz daha hımbıldı. Belli ki büyücüydüler ve ellerinde kara odundan yapılma büyük asalar vardı. Kafaları kazınmıÅ?tı ve alınlarının biraz üstünde uÄ?ursuz bir tarikatın sembolü, dövme yapılmıÅ?tı.

    Birden kulakları tırmalayan bir ıslık sesi duyuldu. Bu ıslık, Zal'ın özel oklarından birinin marifetiydi. Bu okun odununda özel bir delik ve kanal açılmıÅ?tı. Ã?yle ki ok atıldıÄ?ında, bu delikten geçen hava -bir düdük gibi- kuvvetli ıslık sesi çıkarıyordu. Zal bu oku, diÄ?erlerini uyarması gerektiÄ?inde kullanırdı. Nitekim üst kattakiler, bu ıslıÄ?ı duyunca hemen yardıma koÅ?tular.


    Last edited by dwaxer on Mon Dec 03, 2007 5:07 am; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private message
    dwaxer
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: May 21, 2007
    Posts: 6687

    PostPosted: Tue May 29, 2007 5:00 am Reply with quoteBack to top

    SELAMLAR.
    ArkadaÅ?lar benim FRP dünyası ile ilgili tecrübelerim, Yüzüklerin efendisi, Heroes Might & Magic oyunları ve sitelerde okuduklarım. Oyüzden yukarıdaki öyküde, FRP dünyasının kurallarına, raconuna ters yada tutarsız noktalar varsa özür dilerim.
    Bu konudaki eleÅ?tirilerinizi de lütfen eksik etmeyin. Ã?rneÄ?in: "Cure, dispel ve benzeri büyüler, bir ıÅ?ık topu gibi atılmaz!" veya "Orta dünya'nın ortasına gecekondu kurar gibi, kafandan orman, Å?ehir konduramazsın!" gibi.
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     


    All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2005 by me.
    You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt

    Sayfa Üretimi: 0.76 Saniye