Ä°nsanoÄ?lu evrende hiçbir zaman yalnız olmadı. Ve bazı ‘seçilmiÃ…? insanlar’ Onların varlıÄ?ından haberdardı…
“O gün gezegenler özel bir diziliÃ…?le sıralandıklarında, insanoÄ?lunun kendi yaratılmadan önce belirlenmiÃ…? kaderinin Altın Ã?aÄ?ı baÃ…?lamıÅ? oldu. Bu yüce emri alan bizler, dünya üzerinden seçtiÄ?imiz insanların beyinlerini açtık.”
Sonra bir gün Onlar geldiler ve Türkiye’den tüm dünyaya seslendiler…
“Ã…?imdi alınan emir ise toplu uyanıÅ?ın baÃ…?latılmasıdır.”
Ä°nsanların çoÄ?u, kendilerinden üstün güçlere sahip konuklarına tâbi oldu. 1400 yıl önceden kendilerine yapılan uyarıya kulak verenler hariç…
“Gece, karanlık saatlerinden bir saat geçince, kapıları kilitleyin, Onları dıÅ?arıda bırakın. Ã?ünkü Onlar o zaman yayılırlar. Allah’ın adını zikredin ve kapılarınızı örtün. Onlar kilitlenmiÃ…? kapıyı açamazlar.”
Elinizden almak istedikleri en deÄ?erli Ã…?eyinize sahip çıkın: GeleceÄ?inize…
HatırlayabildiÄ?i son Ã…?ey, oturduÄ?u koltuktan kalktıÄ?ıydı Dr. Mehmet’in. Bulanık bir kafayla salonun içinde gezinip duruyordu. Hani dalgınken bir yere gidiyorsunuzdur da geçtiÄ?iniz yerleri fark etmez, ama yine de hedefinize varırsınız ya, öyleydi hali. Ne yapmakta olduÄ?unu düÅ?ündü, ama yine bir sis kapladı beynini ve süpürüp gitti düÅ?üncelerini.
Kendi için boÃ…?lukta geçen, bilemediÄ?i kadar bir süre sonra sis daÄ?ıldı. Yine salonundaydı, fakat Ã…?öminesinden uzaklaÃ…?ır halde, ayaktayken kendine gelmiÃ…?ti bu kez. TerlemiÃ…? olduÄ?unu fark etti. Bir de keskin is kokusunu. Sonra düÅ?ünmesine bile fırsat kalmadı yine ve bir daha sis…
Böyle kısa aralıklarla aklı gidip geliyor, her kendine geliÅ?inde de ne olduÄ?unu anlayamadıÄ?ı bir Å?eyler yaparken buluyordu kendini. Vücuduna tutunmaya çalıÅ?an zihni, sislerde kaybolduktan sonra kendisiyle alay ediliyormuÅ? gibi umutlansın diye yerine konuyor, sonra yeni sisin kucaÄ?ına bırakılıyordu.
Son sis, ayaÄ?ı balkon eÅ?iÄ?ine takılıp da sendelediÄ?inde daÄ?ıldı. Bahar sabahlarına has tatlı bir esinti hissetti yüzünde. Bir de cıvıldaÅ?an çocuk sesleri vardı kulaÄ?ına gelen. Sabahın o saatinde, site bahçelerini kestirme yol olarak kullanıp okullarına giderdi birçok çocuk hep. Balkona çıkmıÅ?tı. KorkuluÄ?a tutunup balkon parapetinin üzerine tırmandı çevik bir hareketle. Kollarını uzatıp avuç içlerini balkon tavanına yaslayarak tutundu.
AÅ?aÄ?ıdaki çocukların seslerinin birden bire kesilmesi, gülüÅ?meler yerine atılan çıÄ?lıklar yankılandı beyninde.
Ve o an ne yapmakta olduÄ?unu fark etti.
BoÃ…? gözlerle aÃ…?aÄ?ıya bakar halde birkaç saniye kalakaldı öylece. Korkuyordu. Sonra daha da kötüsü, düÅ?ünebileceÄ?i en kötü Ã…?ey geldi baÃ…?ına gözüne çarpan Ã…?eyle. Biricik oÄ?lu da aÃ…?aÄ?ıdaydı. Bu saatte burada olmamalıydı, böyle planlamamıÅ?tı. “Babaaaaa!” diye baÄ?ırdıÄ?ını duydu. Ã?aresizlikten içi acıdı, gözlerinden sessizce yaÃ…?lar döküldü. Ama kaderinin önüne geçecek gücü yoktu o an.
Balkon tavanına tutunan ellerini bıraktı sonra. Hafifçe öne eÄ?ildi ve kendini boÅ?luÄ?a bıraktı. BeÅ?inci kat balkonundan süzülen bedeni, tüm hızıyla beton zemine çakıldı.
Ve Dr. Mehmet o an içini söküyorlarmıÅ? gibi korkunç bir acı hissetti. Tene yapıÅ?an bandın tüyleri söküp alması gibi. Fakat sanki tüm içi… Acıya daha fazla dayanamayıp saldı kendini.
Saniyeler önce tatlı, dingin ve sıradan bir bahar sabahıyla güne merhaba diyen bahçe, intiharın korkunç görüntüsünden etkilenen insanlarla kısa sürede çıfıt çarÅ?ısına dönüvermiÅ?ti adeta. Onlarca çocuÄ?un, en önemlisi de kendi canı, yavrusunun gözleri önünde oluvermiÅ?ti her Å?ey!
Derken o keskin, o tarifsiz, o dayanılmaz acısı bıçak gibi kesildi Dr. Mehmet’in. Sırtüstü yattıÄ?ı yerde yükselmekte olan sabah güneÃ…?ini gördü ilkin. Bu güneÃ…?i defalarca, hem de ne güzellikler içerisinde, ne romantik anlarda görmüÅ?tü ama hiç bu kadar albenili olduÄ?unu hatırlamıyordu. SaÄ? kalabildiÄ?inden olsa gerek! Nasıl olup da kendini balkondan aÃ…?aÄ?ıya bırakıverdiÄ?ini, hayatı hep sevmiÃ…? bu adamın niçin canına kıymaya çalıÅ?tıÄ?ını anımsamaya çalıÅ?tı ama hatırlayabildiÄ?i bir Ã…?ey yoktu son dakikalarda olanlardan.
Tam olanı biteni çözmeye çalıÅ?ırken, en son balkonda duyduÄ?u çıÄ?lık seslerini duydu tekrar. Kendine doÄ?ru yaklaÅ?an, koÅ?an ayak seslerini bir de.
Yüzüne çarpan güneÃ…? kesiliverdi birden etrafına doluÃ…?an insanların gölgelemesiyle. Ã?evresine toplanan kalabalıÄ?ın baÄ?ırıÅ? çaÄ?ırıÅ?ı arasında baÃ…?ucunda dikilip kendine bomboÃ…? gözlerle bakan oÄ?lunu, Can’ını gördü. Hiç kıpırdamıyor, hatta sanki nefes bile almıyordu. BoÃ…?, Ã…?aÃ…?kın ve ürkek bakan gözlerini yerde yatan babasına dikmiÃ…?, ellerini iki yana bezgince salıvermiÃ…?, kısa pantolonlu, kabarık ve düz saçlı sevimli bir oÄ?lan. Bu haliyle yürek burkan bir hüzün veriyordu insana.
Ã?ok korktuÄ?u belliydi oÄ?lunun. Herkes çıÄ?lıklar atar, paniklerken o dut yemiÃ…? bülbül, çok konuÃ…?urdu çünkü normalde, dona kalmıÅ? tek kelime etmiyordu. Kendinden çok Can’ın halini düÅ?ündü hemen Dr. Mehmet. DoÄ?rulup “Tamam oÄ?lum bir Ã…?eyim yok, iyiyim” demek istedi. Ama kalkamadı yerinden.
Tabi ya! O çakılıÅ?tan sonra yaÃ…?adıÄ?ına dua bile etmeliydi. Elbet bir yerlerinde bilmem kaç kemiÄ?i kırılacaktı. Bunu düÅ?ününce “Ä°nÃ…?allah sakat kalmam.” diye geçirdi içinden. En büyük korkularındandı çünkü hayattaki.
O sırada baÅ?ında bekleÅ?ip yerde yatan adama bakan kalabalıÄ?ı yaran aklıselim bir adam:
“Ã?abuk ambulans çaÄ?ırın!” diye baÄ?ırdı. Nihayet kafası çalıÅ?an biri çıkmıÅ?tı. Kalabalıktan 1–2 kiÃ…?i fırladı hemen, sanki ambulans çaÄ?ırmak için emir beklermiÃ…? gibi.
Dr. Mehmet’in “kahramanı”, ambulansı akıl eden adam, dizlerinin üzerine çökerek yerde yatan adamın göz kapaklarını yokladı önce. Sonra boynundan nabzına baktı. Ve Dr. Mehmet’i donduran o iki kelimeyi söyledi:
“Nefes almıyor!”
BaÃ…?ından aÃ…?aÄ?ı kaynar sular dökülmüÅ? gibi oldu Dr. Mehmet’in. “Saçmalama be adam!” diye geçirdi içinden. “Tamam, sakin olun, yaÃ…?ıyorum.” demek, doÄ?rulmak istedi yattıÄ?ı yerden bir önceki denemesi gibi, ama ikincisinde de beceremedi. Tekrar konuÃ…?maya çalıÅ?tı, fakat sesi çıkmıyordu. Ä°yice panikledi. Hiçbir Ã…?ey yapamıyor, sesini etrafındakilere duyuramıyor, kıpırdayamıyordu bile. Defalarca bir Ã…?ey söylemeye çalıÅ?tı, ama kumanda edemiyordu ki vücuduna.
Bir türlü bitmek bilmeyen karabasanlar gibiydi yaÅ?adıÄ?ı. Daha önce de birkaç kere rüyalarında bu tip durumlarla karÅ?ılaÅ?mıÅ?tı ve onlar çabucak çözülmüÅ?tü. Ya Å?imdi? Uykuda da deÄ?ildi ki!
Sonra aynı “kahramanın” sesi derin, tarif edilemez, büyük acılara saldı doktoru…
“Ã?lmüÅ? bu!” dedi.
Ve Dr. Mehmet o an her Å?eyi anladı.
“Haaaaayııııııııııırrrr!” diye olanca sesiyle, gücüyle attıÄ?ı kuvvetli ve acı çıÄ?lıÄ?ı etrafına toplanan kalabalıktan hiç kimse duymadı. Kendi ve bilemediÄ?imiz 'Ã…?ey'lerden baÃ…?ka!
Birkaç yerde ilk iki bölümünü paylaÅ?mıÅ?tım. Burada sadece birincisi varmıÅ?, belki Frpworld'de de 2. bölümü okuyacaklar vardır.
2. BÃ?LÃ?M
Aynı günün akÃ…?amında genç bir muhabir, söylene söylene basın toplantısının yapılacaÄ?ı Atatürk Kültür Merkezi’nin Büyük Salon’una girdi. Bu akÃ…?amla ilgili çok güzel planları vardı
sevgilisiyle ama bu iÃ…? keyfine limon sıkmıÅ?tı. “Lanet olası herif bu akÃ…?amı mı buldu?” dedi kendi kendine kısık bir sesle. “Uzun zamandan beri ilk kez akÃ…?am dıÅ?arı çıkmaya razı etmiÃ…?tik kızı, Ã…?imdi Ã…?u geldiÄ?imiz yere bak.”
Toplantıyla ilgili gazete ilanına da bakıyordu bir yandan. Kısa metinli, tam sayfa bir ilandı bu:
“ Sevgiyi tüm dünyaya hakim kılma, kavgaları, küskünlükleri sona erdirme, barıÅ? ve refah içerisindeki yeni dünya düzenini oluÃ…?turma yolunda atılacak dev adımın tanıtımı için, 24 Mayıs Salı akÃ…?amı saat 20:00’de tüm kardeÃ…?lerimizi ve siz deÄ?erli halkımızı Atatürk Kültür Merkezine bekliyoruz.”
Ä°lanı daha önceden okumamıÅ?tı. Okur okumaz ise garip bir orada bulunma, olan bitene ait olma isteÄ?i belirdi içinde ama sevgilisini ve kaçırdıÄ?ı akÅ?amı düÅ?ününce sinir bastı yeniden. Kendisine basın toplantısı olduÄ?u söylenmesine raÄ?men toplantının gazete ilanıyla duyurulması ve herkesin katılımına açık olması da ilginçti ya zaten. Yine ne haltlar karıÅ?tırıyordu bu herif!
“Bu herif” dediÄ?i kendisinin de patronu, gazetenin baÃ…?yazarı, ana haber sunucusu, çok seyredilen tartıÅ?ma programları yapımcısı, halkın sevgilisi, iyilik timsali vs vs… bu akÃ…?ama kadar kendisinin de sevdiÄ?i, bu akÃ…?am ise sık sık sülalesine ‘rahmet’ okuduÄ?u Ahmet Tekçe idi.
Ã?stelik elindeki yetkilerini kullanarak bu toplantı için tüm gazeteyi ve televizyonu da ayaÄ?a kaldırmıÅ?, bu Å?aÅ?aayı gören diÄ?er tüm basın da toplantıyı izlemeye gelmiÅ?ti. Amacı da buydu herhalde.
Ä°landa basın açıklamasında kendisiyle bulunacak “kardeÃ…?lerinin” bazılarını da yazmıÅ?tı Ahmet efendi. “Hay sana da kardeÃ…?lerine de…”
Hayri Uzun – Sanayici. ‘Ã?lkenin belki de en zenginiydi bu adam. Ã?stelik hayırseverliÄ?iyle de biliniyordu.’
Hülya Sevim – Sanatçı. ‘Magazin basının bir numarası. Ã?lkenin en popüler Ã…?arkıcılarından biri. Kafası da iyi çalıÅ?ırdı hani.’
Prof. Dr. Nimet Tanver – Ä°stanbul Ã?niversitesi öÄ?retim üyesi. ‘Bilim adamı da var demek iÃ…?in içinde!’
Tüm bu isimleri birleÅ?tiren, üstelik de basını ayaÄ?a kaldırdıkları toplantıda açıklanacak Å?ey neydi ki?
Bunları düÅ?ünerek salona giren muhabirin Å?aÅ?kınlıÄ?ı, kafasını gazeteden kaldırınca daha da arttı. Onlarca kamera, foto muhabiri, birçok ünlü gazeteci, sanatçı, politikacı ve daha bir dolu insan vardı salonda. Büyük bir hayır iÅ?i olsa gerek dedi kendi kendine ama yine de tüm bu tantanaya anlam veremedi. Hiç kimseden hakkında bilgi alamadıÄ?ı toplantı konusu da devlet sırrıydı sanki mübarek!
KonuÃ…?manın yapılacaÄ?ı sahneye uzunca bir masa ve arkasına da dört sandalye konmuÃ…?tu. Masanın üzerinde çok sayıda mikrofon vardı. Salonun ön sıraları toplantının baÃ…?lamasına daha bir saat olmasına raÄ?men doluydu. Hem de ne doluluk… BaÃ…?tan aÃ…?aÄ?ı takım elbiseli adamlar, Ã…?ık bayanlar. Onların aralarında da tanınmıÅ? simalar vardı. Hepsi de çok bakımlı, güler yüzlü görünüyorlar, kendi aralarında kısık seslerle sohbet ediyorlardı. Hepsinin de çok heyecanlı oldukları her hallerinden belliydi. Müsamere çocuklarına benzer tuhaf bir halleri vardı.
Gelen giden ünlülerin çokluÄ?u, basının kalabalık katılımı ortalıÄ?ın bir gala havasına bürünmesine sebep olmuÅ?tu. Ä°lanı merak edip de salona koÅ?an halk bu durumdan gayet hoÅ?nuttu. Eh bu kadar Å?öhreti bir arada görmek her zaman nasip olmazdı ne de olsa. Ä°Å?in garip tarafı, bazıları müstesna, baÅ?ka zamanlarda burnundan kıl aldırmayan birçok ünlü bugün adeta halkla kucaklaÅ?ıyor, fotoÄ?raflar çektiriyor, sohbet ediyordu. Gazete ve televizyoncular için de adeta haber bayramı olmuÅ?tu ortalık. Röportajlar, kahkahalar gırla gidiyordu. O kadar pozitif bir hava vardı ki salonda, muhabire fazlasıyla tuhaf gelmiÅ?ti bu. Etrafındaki bu manzarayı seyrederken zaman su gibi akıp geçiyordu.
Bir süre sonra basına ayrılan kısımdaki yerini aldı. Artık toplantının baÃ…?lamasına dakikalar kalmıÅ?tı. Dönüp salona Ã…?öyle bir baktı… 1300 kiÃ…?ilik salon hınca hınç dolmuÃ…?tu. Herkes mi etkilenmiÃ…?ti yahu o ilanın tuhaf çekiciliÄ?inden. Bir özelliÄ?i de yoktu ya, neyse… Bu curcunayı kaçırsaydı üzülürdü gerçekten. Sevgilisine raÄ?men…
Bir-iki dakika sonra ilanda isimleri geçen dört kiÃ…?i de sahneye çıktı. Dördü de seri ve kendilerinden emin hareketlerle, sürekli gülen yüzleri ile kendileri için sahnede ayrılan masanın önüne geldiler. Ã?n sıralardakilerin heyecanlarından onların da sahneye çıkamayan “kardeÃ…?ler”den olduÄ?u hissediliyordu. Hepsi ayaktaydı Ã…?imdi. Dörtlü ellerini kaldırıp salonu selamladıÄ?ı anda alkıÅ? kıyamet koptu ön sıralardan. Sonra da öndekilerin heyecanın kapılan tüm salondan. Siyasi parti mitingi gibi olmuÃ…?tu ortalık.
Sahnedeki dörtlünün üçü, sahip oldukları konumlara, güçlerine, zenginliklerine raÄ?men sanki aralarında gizli bir hiyerarÃ…?i varmıÅ? gibi saygılı bir Ã…?ekilde yol vererek Ahmet Tekçe’yi mikrofonların önünde bulunduÄ?u ortadaki sandalyeye oturttular, kendileri de masadaki yerlerini aldılar. Ve Ahmet Tekçe, geri dönüÅ?ü olmayacak birçok olayın startını verecek konuÃ…?masına baÃ…?ladı…
“Sevgili konuklarımız, deÄ?erli basın mensupları ve bizleri yalnız bırakmayan aziz kardeÃ…?lerimiz… Ã?aÄ?rımıza kulak verdiniz ve bizlere güvenerek buraya geldiniz. Eksik olmayınız. Dünya tarihinde çok önemli bir yer tutacak, tüm insanlıÄ?ın geleceÄ?ine tutulacak ıÅ?ıÄ?ın ilk kıvılcımı olacak bu günde sizleri aramızda görmekten dolayı onur duyuyoruz.
Sizleri buraya davet ederken küskünlük ve kavgaları bitirmek, sevgiyi tüm dünyaya hâkim kılmak, barıÅ? ve refah dolu yeni bir dünya düzeni oluÅ?turmak istediÄ?imizi belirtmiÅ?tik. Sizler de hayatınızda tüm bu unsurların eksikliÄ?ini hissediyorsunuz ki burada bizlerlesiniz.
Ä°nsanlarda gün geçtikçe iyi niyet, yardımlaÅ?ma, hoÅ?görü ve bunun gibi sayısız meziyetlerin azalması, hepimizin hayatını gittikçe zorlaÅ?tırıyor. Ã?evremize baktıkça insanların birbirlerine tahammülsüzlüÄ?ünü, bencilliÄ?ini görmek beni, burada bulunan tüm kardeÅ?lerimi ve eminim ki sizleri de ziyadesiyle üzmektedir.
Biz insanlara sunulan sayısız nimetler birbirimizi kırmamız, üzmemiz için deÄ?ildi muhakkak. Hele ki tüm bu nimetleri paylaÅ?mamak, gün geçtikçe zenginleÅ?enin yanında sefalete sürüklenen, bir lokma ekmeÄ?e muhtaç kalan zümrelerin oluÅ?masına sebep olmak, tüm insanların, benim, sizin, hepimizin ortak kabahati. Sizlerin de sokaklardaki aç, evsiz insanları görmekten hoÅ?nut olmadıÄ?ınıza eminiz. Sosyal adaleti saÄ?lamak hepimizin ortak görevidir. Tüm bunların yanında bir de ülkeler arası savaÅ?lar, it dövüÅ?lerini andıran hakimiyet çabaları, ırkçılık ve daha birçok problem dünyayı yaÅ?anır olmakta uzaklaÅ?tırmakta an be an.
Velhasıl insanlıÄ?ı saran ve yine insanın kendinden kaynaklanan birçok problemle karÅ?ı karÅ?ıyayız.
Bunlar insana yakıÅ?mamaktadır. Bizler böyle yaÅ?amamalıyız. Bizden sonraki nesillere böyle bir dünya bırakmamalıyız. Bunlara bir dur diyebilmeliyiz. Kendi kendimizi Å?uursuzca yok etmekten vazgeçmeliyiz.
Peki, bunları nasıl yapacaÄ?ız? Esas problemimiz bunu bulabilmektir. Ã?ünkü insanoÄ?lu varlıÄ?ı boyunca saydıÄ?ım problemleri hep yaÅ?amıÅ? ama kalıcı çözümleri bir türlü bulamamıÅ?, her dönemde kendi nefsinin esiri olmuÅ?tur.
Bu problemlerin çözümü insanoÄ?lunun öncelikle kendini tanımasındadır. Ä°nsanoÄ?lu nereden geldiÄ?ini, nereye doÄ?ru gitmekte olduÄ?unu, yaratılıÅ? amacını, görevlerini ve geleceÄ?ini idrak ettiÄ?i zaman doÄ?ru yolda yürümeye baÅ?layacaktır.
Ä°Å?te bizim bugünkü toplanma amacımız budur. Ben ve kardeÃ…?lerim bugün bunun için buradayız. Ben ve kardeÃ…?lerim bugün sizler için buradayız. Ben ve kardeÃ…?lerim bugün insanlıÄ?ın tarihi çözümü, kurtuluÃ…?u için buradayız.”
Ahmet Tekçe buraya kadar adeta soluksuz konuÅ?muÅ?tu. Burada bir an durdu. Ã?nündeki bardaktan bir yudum su içti duraksız konuÅ?masının kuruttuÄ?u aÄ?zı için. Bu noktada verdiÄ?i mola, duyduÄ?u heyecanını tırmandırmıÅ? olmalıydı ki yüzü güzü kıpkırmızı kesilmiÅ?ti. Gerçekten önemli bir Å?eyler oluyordu galiba. Sıra ile önce solundaki, sonra da saÄ?ındaki arkadaÅ?larına baÅ?ını hafifçe ve aÄ?ır aÄ?ır döndürerek baktı. Bu bir onay isteÄ?iydi sanki. ArkadaÅ?ları da beklediÄ?i onayı, baÅ?larını evet anlamında yavaÅ?ça öne eÄ?erek ondan esirgemediler. O da konuÅ?masına o heyecanlı ses tonuyla devam etti:
“Evet, çaÄ?lar boyu insanoÄ?lunun kendi problemlerini kendisinin çözememesi, kendisine yardım edilmesini zaruri kılmıÅ?tır. Ben ve kardeÃ…?lerim uzun süredir bunu açıklamak için sabırsızız. Bizim toplumsal yardımlaÃ…?ma amacı ile kurduÄ?umuz ve yola çıkıÅ? düsturunu “Ne olursan ol gel, bin kere tövbeni bozmuÃ…? olsan da yine gel” diyen, insanoÄ?lunu iyiliÄ?e, güzelliÄ?e davet eden manevi büyüÄ?ümüz Mevlana’nın felsefesinden alan ‘KardeÃ…?lik Dergâhı’ toplantılarımız baÃ…?langıç amacını hayal bile edemeyeceÄ?i noktaya getiren bir yardımlaÃ…?maya aracı olmuÃ…?tur. Evrensel bir yardımlaÃ…?maya…
Sevgili konuklarımız, iki gün sonra, yani perÃ…?embe günü saat tam 21:30’ da insanoÄ?lu hiçbir zaman fark etmediÄ?i, fakat her zaman karÃ…?ılıksız desteÄ?ini aldıÄ?ı kadim dostlarını aÄ?ırlayacaktır. Ä°nsanoÄ?lu perÃ…?embe akÃ…?amı uzaylı kardeÃ…?leriyle tanıÅ?acaktır.”
Salonda önce derin bir sessizlik oldu. Ä°nsanlar birbirlerine Å?aÅ?kın Å?aÅ?kın bakıyorlardı. Neler olup bittiÄ?ini anlamaya çalıÅ?an, doÄ?ru duyup duymadıklarını merak eden insanlar, aralarında fısıldaÅ?maya baÅ?ladılar. Salonu büyük bir uÄ?ultu kaplamıÅ?tı. Sahnedeki dörtlü grup Å?imdi salonu keyifli bir tebessümle ve kendilerinden emin bir tavırla süzüyordu. Derken ön sıralarda oturan ve sözü edilen toplantılara katılan kardeÅ?lerden oldukları belli olan insanların tümü ayaÄ?a kalktılar ve aÄ?ır aÄ?ır baÅ?layan, gittikçe hızlanan bir tempoyla alkıÅ? tutmaya baÅ?ladılar.
Olan bitenden habersiz, duyduklarıyla ve gördükleriyle Å?oka uÄ?rayan salondaki insanlar da ayaÄ?a kalkmıÅ? merakla çevrelerini seyrediyorlardı.
Ahmet Tekçe yandaÅ?larının dozu gittikçe artan alkıÅ?ları arasında konuÅ?masın son bölümünü ayaÄ?a kalkarak yüksek bir sesle, nerdeyse baÄ?ırarak tamamladı:
“Sevgili konuklarımız, insanoÄ?lunun ihtiyacı olan yardım elleri nihayet dünyamıza uzanmıÅ?tır. Ã?ünkü bizler ve onlar özümüzde kardeÃ…?iz. Bu dönemde medeniyetimizin kötü gidiÃ…?atını baÃ…?ka medeniyetler, kardeÃ…?lerimize ait medeniyetler deÄ?iÃ…?tirecek ve zor günlerimizi beraberce atlatacaÄ?ız. Bu dönemde dünya insanına bilinmeyen bilgi kapıları açılacaktır. Sizler de sizlere uzanan elleri geri çevirmeyin ve kardeÃ…?lerimizi karÃ…?ılamak için perÃ…?embe akÃ…?amı Taksim meydanında bizlerle olun!”
AlkıÅ?lar arasındaydı ya son sözleri, Ahmet Tekçe’nin keyfi pek bir yerindeydi. KardeÃ…?leri de ayaÄ?a kalkarak gülen gözleriyle salondaki tepkileri izlemeye baÃ…?ladılar. Muzaffer birer kumandan edasındaydı her biri. Salonda oluÃ…?an havadan büyük haz duydukları belliydi. Hele ki baÃ…?kumandanın…
1,85 boylarında, atletik yapılı, kısa kumral saçlı, gözlerinin altındaki minik çizgileriyle orta yaÅ?larının olgunluÄ?u yüzüne sinmiÅ? bir adamdı Ahmet Tekçe. Hayranı çok, yakıÅ?ıklı bir adamdı velhasıl. Bir nevi grup vitriniydi yani. Mavi gözleri parlıyordu Å?imdi salonu seyrederken. Keyifle seyrediyordu ama hiçbir Å?ey duymadıÄ?ı da her halinden belliydi. Kim bilir kafasından neler geçiyordu o anda.
Tabii ki salonda sadece alkıÅ? tutanlar yoktu. Kalabalık basın ordusu ilk anda, duydukları Å?eyin garipliÄ?inden olsa gerek, küçük bir Å?aÅ?kınlık yaÅ?amıÅ?, oldukça da sessiz kalmıÅ?tı. Haksız da sayılmazlardı çünkü ön sıralar kınından sıyrılmıÅ? kılıç gibi konuÅ?ma biter bitmez ayaÄ?a kalkmıÅ? ve salonun kalan kısmının ne söylendiÄ?ini anlamaya çalıÅ?tıÄ?ı anlarda ortalıÄ?ı ayaÄ?a kaldırmıÅ?tı. Uzun süredir bu anı bekledikleri belliydi ama aÄ?ır bir sırrın açıÄ?a kavuÅ?masıyla fena halde rahatlamıÅ? abartılı da bir halleri vardı. Fakat hepsinin birden ayaÄ?a kalkarak çılgınca alkıÅ?lamasının, ilk anda sanıldıÄ?ı gibi sadece sevinç gösterisi deÄ?il, planlı da bir hareket olduÄ?u hemen anlaÅ?ıldı. Davaya hizmet yani. Ã?ünkü ilk Å?aÅ?kınlıklarını atlatan basın mensupları hararetle sorular sormak için önlere doÄ?ru yönelince öndeki kardeÅ?lerin sevinç barikatıyla karÅ?ılaÅ?mıÅ?, sahneye yaklaÅ?amamıÅ?lardı bile.
“Ahmet Bey söz konusu bilgi sizlere nasıl ulaÃ…?tı?”
“BahsettiÄ?iniz sözde ziyaretçiler daha önce de gizlice gelmiÃ…?ler miydi?”
“Ne zamandır irtibat halindesiniz Ahmet Bey?”
Cevapsız kalan meraklı ve birçoÄ?u alaycı sorular birbirini kovalıyordu. Bunun yanında olayın ardında baÃ…?ka bit yeniÄ?i arayan ‘kafası çalıÅ?anlar’ da vardı:
“Ahmet Bey bir yardım organizasyonu mu çıkacak arkasından bu iÃ…?in?”
“Yeni bir program tanıtımı mı bu Ahmet Bey?”
Ahmet Tekçe göz ucuyla hemen sahne dibinde biriken kalabalıÄ?a ve arkasından sorular sormaya çalıÅ?an gazetecilere, görüntü almaya çalıÅ?an kameralara baktı. Bu bir basın toplantısı olmasına raÄ?men Å?imdilik sadece açıklamasını yapmak istemiÅ?, bir dolu soruyla boÄ?uÅ?mak istememiÅ?ti. Bu sevinç barikatını planlaması da çok akıllıca bir iÅ?ti hani. SöyleyeceÄ?i son bir Å?ey olmalıydı ki susmalarını ister bir Å?ekilde tek elini havaya kaldırdı. Bir iki saniye sonra salonu bir sessizlik kapladı.
“ArkadaÃ…?lar… Bu ne benim ne de burada bulunan kardeÃ…?lerimin iÃ…?i bir olay deÄ?il. Hele ki bir program falan hiç deÄ?il. Zaten iki gün daha sabrederseniz siz de olayın ciddiyetini anlayacaksınız. Fakat üzülerek söylüyorum ki sizlere daha fazla açıklama yapma yetkisine sahip deÄ?ilim. Sorularınıza içtenlikle yanıt vermek, insanlıÄ?ın geleceÄ?i için duyduÄ?um heyecanı ve mutluluÄ?u sadece toplantılarımıza katılan kardeÃ…?lerimle deÄ?il, hepinizle paylaÃ…?mak isterdim ama Ã…?imdilik susmam gerekiyor. Ã?ünkü yine Ã…?imdilik sadece bu kadarıyla görevliyim. Zaten iki gün sonra olacaklardaki yerimin benim için çok büyük, fakat genelinde de ne kadar küçük olacaÄ?ını göreceksiniz. DediÄ?im gibi artık susmam gerekiyor. Tüm sorularınızın cevaplarını ve gerçek cevapları erbaplarından, misafirlerimizden alacaksınız. Ã…?imdi susma ve bekleme zamanıdır. Hepinize iyi akÃ…?amlar diliyorum!”
Sahnedeki bu son sözlerin ardından dördü birden hızla geriye dönerek sahne arkasına geçtiler. Kaçar gibi deÄ?il de, telaÅ?la hareket ediyorlardı yetiÅ?meleri gerektikleri daha baÅ?ka iÅ?ler de varmıÅ? gibi. Onların vitrinden çekilmesiyle merakları iyice artan insanlar ve neler olup bittiÄ?ine yanıt bulmak, haberlerini derinleÅ?tirmek isteyen gazete ve televizyoncular ilgilerini ön sıralara yönelttiler. Tabii hemen dıÅ?arı fırlayıp sahnedeki grubu yakalama peÅ?ine düÅ?enler hariç. Bir Å?eyler bildiklerine inandıkları salondaki barikat kardeÅ?liÄ?ini konuÅ?turmak, az da olsa bilgi kapmak istiyorlardı; fakat kardeÅ?lerin hiçbirinin çıtı çıkmıyor, hep birlikte salonun çıkıÅ?ına doÄ?ru ilerliyorlardı. BaÅ?ları dik, yüzlerinde gururlu bir gülümseme ile ve tüm kalabalıÄ?a raÄ?men sanki etraflarında kimse yokmuÅ?çasına gözlerini yollarından ayırmadan. Bütün ısrarlara raÄ?men aÄ?ızlarından tek kelime laf alamadılar. Bu da olayın gizemini iyice artırdı haliyle.
Salondan fırlayıp beÃ…?liyi yakalamaya çalıÅ?anlar mı? Havalarını aldılar tabii ki… Her Ã…?ey gibi binadan ayrılıÅ? da planlıydı haliyle.
Å?imdilik konuÅ?mak istemiyorlardı.
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum