Bir bataklık içinde yürüdüÄ?üne inanamıyordu. Bu bataklıÄ?ın sinekleri hiç insan eti tatmamıÅ? olmalılar diye düÅ?ündü homurdanarak. Bir adım daha attı, ama her bir adımı midesinin bulantısını daha da artırıyordu. BataklıÄ?a gireli iki kere kusmuÅ? olması da yetmemiÅ?ti. Ne diye bataklıÄ?a gireceÄ?ini bile bile hardal sosuna batırılmıÅ? sosisli ekmekiçi yemiÅ?ti ki, bu ona az bileydi. Ã?enesini her yönüyle tutmasını beceremiyordu. Yedikçe yiyor, gevezeliÄ?e gelince de rekora koÅ?masını biliyordu. O bir fenomendi bilim dergilerinde özellikle. Ã?ünkü son yazısında ona ondan önceki yazısıyla ilgili eleÅ?tiride bulunan bir bilim adamına lafını esirgemeden tek tek bilim adamının sülalesini anmıÅ?tı, bu nedenle lakabı sülalesayardı çoÄ?u üniversitede.
Bunların haricinde incir çekirdeÄ?ini doldurmayacak meselelerde yüz sayfalık yeni bir senaryo oluÅ?turmaya yetecek kadar masanın üstüne hortumla su taÅ?ıyabilirdi. Bunun en iyi örneÄ?i geçen haftaki çevre konulu konferansta üç saat aralıksız benzin fiyatlarının aslında olması gerektiÄ?inden daha pahalı olduÄ?unu anlatmasıydı, herkes bu gerçeÄ?i biliyordu ve ona bunu anlatmaya çalıÅ?maları tam üç saat sürmüÅ?tü. O da bu üç saati çok iyi deÄ?erlendirmiÅ? ve incir çekirdeÄ?inin içini bir güzel benzinle doldurmuÅ?tu.
BataklıÄ?a girdiÄ?inden beri aÄ?zına attıÄ?ı üçüncü nane sakızıydı, hayır efendim naneli sakız deÄ?il derdi hep. O onun için nane sakızıydı. Sakızı çiÄ?nedikçe aÄ?zında biriktirdiÄ?i gazı dıÅ?arı boÅ?altmaya da devam ediyordu. AnlamıÅ?tı artık, doktoru haklıydı, kesinlikle hardal ona dokunuyordu, belki sosis de dokunuyor olabilirdi.
Genç bilim adamı, bataklıÄ?ın etrafına yayılmıÅ? olan hardal kokusunun kaynaÄ?ını Prof. Gürhan HerÅ?eyibilir olduÄ?unu anladıÄ?ında çok geç kalmıÅ?tı. Ã?ünkü dibine kadar sokulmuÅ?, dahası bataklıÄ?ın en kaygan kısmına denk gelmesiyle birlikte Profesörün sol gözüne parmaÄ?ını sokarak anca yere düÅ?mekten kurtulabilmiÅ?ti. Hardal sosuyla karıÅ?tırılmıÅ? bataklık gazları burnuna dolarken genç bilim adamı, Profesörün azarlamalarını dinliyordu.
Â?Seni gözümü çıkart diye mi getirdim? Hani nerede gaz maskeleri, onları da mı unuttun? Peki unuttuÄ?un baÅ?ka bir Å?ey olabilir mi, beynin gibi?Â?
Â?Profesör, ben sadece bataklıÄ?ın bu kadar uzun olduÄ?unu bilmiyordum. Belki de geri dönmeliyiz, buranın sinekleri tehlikelidir diye biliyorum ben. Yok yere hastalık kapmayalım.Â?
Profesörün öfkesini en derinden hissetmiÅ?ti genç bilim adamı. Sözünü bitirmesiyle piÅ?manlıÄ?ı yüzünden okunsa da artık o hatayı yapmıÅ?tı bir kere.
Â?Yok yere mi? Buraya gelmeden önce ama aldıÄ?ın 100 puanlık nottan memnundun, Sinan Bey. Å?imdi yürü bakalım, elini sen sokacaksın ve aradıÄ?ımız taÅ?ı bulana kadar da dinlenmeyeceksin.Â?
Â?Peki, siz nereye gidiyorsunuz efendim?Â?
Â?Nereye mi? Tabi ki nefes almaya.Â?
Sinan aslında fizik bölümü öÄ?rencisiydi. Ne diye uzmanlık alanı toprak ve taÅ?lar olan Å?u profesör bozuntusuna yalakalık yapıyordu ki? Ama o dönem en yüksek kredisi olan ders DeÄ?erli taÅ?lar ve toprak bilimi idi ve o da sorgusuz sualsiz bu dersi almıÅ?tı. Tek alan da oydu ve Å?imdi bu bataklıÄ?a gelmiÅ? mavi bir taÅ? arıyordu.
Mavi taÅ?, ismi buydu ama normalde kahverengi görünürdü. Ã?stüne tükürdüÄ?ünüzde bir çeÅ?it kimyasal tepkime sonucu taÅ?ın üstündeki renk deÄ?iÅ?iyor ve yeÅ?il oluyordu. SinanÂ?a göre yeÅ?ildi, ama bilim adamlarının çoÄ?u bu rengi mavi olarak kabul etmekteydi, bu nedenle de taÅ?a güzel bir isim bulunana kadar isminin mavitaÅ? olarak bilinmesine karar verilmiÅ?ti. TaÅ?ı bulan da Prof. Gürhan HerÅ?eyibilirÂ?den baÅ?kası deÄ?ildi, ama o taÅ?ı yanlıÅ?lıkla evine giren hırsızın kafasına attıÄ?ından beri bulamıyordu ve bir daha da aynı taÅ?tan bulamamıÅ?tı. Bilim dünyası yeni bir taÅ? türünü kaybetmiÅ? olabilirdi.
Profesör, bataklıÄ?ın dıÅ?ına kurduÄ?u çadırına yerleÅ?miÅ? gri renkli mısır kedisi Narsil ile vakit geçirirken karanlık bir figür çadırının önünde belirdi. Sakallı ve en garibi Mısırlı bir adamdı. Profesör, Mısırlı bir adamla karÅ?ılaÅ?mayı garip bulmamıÅ?tı. Ne de olsa MısırÂ?dalardı.
Â?Ne vardı canım?Â? dedi Arapça dilinde, aksanı o kadar bozuktu ki daha çok söylediÄ?ini bir Ä°talyan anlayabilirdi.
Mısırlı elini aÄ?zına tutarak, belli ki hardal kokusu hala geçmemiÅ?ti, Profesöre baktı bir süre ve: Â?Arabanızı yanlıÅ? yere park etmiÅ?siniz. Sizi uyarmaya geldim, yoksa arabanızı götürecekler.Â? diye açıkladı.
Ä°nsan iliÅ?kileri iyi olan ve yardımdan anlayan birinin Mısırlıya teÅ?ekkür etmesi beklenirdi, ama Profesör yardımsever insanlardan hiç hazetmezdi. Ona göre yardım karÅ?ılıksız olduÄ?u zaman gereksizdi, karÅ?ilıklı oldu muy da çıkara dayalı olacaÄ?ından ona etik açıdan yardım denilmemesi gerektiÄ?ini düÅ?ünürdü.
�Sana ne bundan, be adam. �ekerlerse senin niye derdine ki bu?� diye söylendi Profesör.
Mısırlı Profesörün arabasına doÄ?ru gitmeyeceÄ?ini anlamıÅ?tı. O zaman harekete geçmesi gerektiÄ?ini anladı. Ufak bir tabancayı Profesörün kedisine doÄ?rulttu: Â?Ya benimle gelirsin ya da NarsilÂ?i gözünün önünde ufak parçalara ayırırım, en ustaları gelse bile yeni bir kedi meydana getiremez ondan bir daha.Â?
Â?Peki, tamam yeter ki kedime dokunma. Seninle gelirim de neden seninle geleyim? Yani kedimi seviyorum, ama sen neden beni istiyorsun?Â?
Â?Ben seni istemiyorum, bu arada bu koku aÄ?zından deÄ?il resmen baÅ?ka yerlerinden geliyor yahu, neyse seni patronum Habe Tong istiyor, evet doÄ?ru tahmin ettin, anası Mısırlı, babası Ã?inli. Hadi Å?imdi yürü, gidiyoruz.Â?
Profesör ile Mısırlı adam, Habe TongÂ?u görmeye giderlerken Sinan hala mavitaÅ?ın peÅ?indeydi, ama yüzü o kadar kahverengiye bulanmıÅ?tı ki kendi yüzüne tükürse derisinin mavi renge dönüÅ?ebileceÄ?ini düÅ?ünmeye baÅ?lamıÅ?tı. Profesörün kaçırıldıÄ?ını bilse herhalde göbek atmayı bitirdikten sonra polise haber vermeyi de akıl ederdi, ama Å?imdilik daha çok mavitaÅ? arayacak gibi duruyordu.
Sinan uzun süre bataklıÄ?ın içinde dolanıp durmuÅ?tu Mavi TaÅ?ı bulmak için. Ã?te yandan aldıÄ?ı nota gerçekten deyip deymediÄ?ini de merak etmeye baÅ?lıyordu. Yahu akademisyen olmak böyle bir Å?ey miydi? Hiç deÄ?ilse adam gibi bataklıkta yürüyecek kıyafetler de mi alamayacaklardı.
Neyse uzaktan gelen bir araba sesini iÅ?itince bataklıÄ?ın dıÅ?ına doÄ?ru gidip ne olduÄ?unu göreyim dedi. Sonra fark etti. Bir adam profesörü kolundan tutmuÅ? götürüyor, galiba kaçırıyordu.
Sinan olanları bataklıÄ?ın sazları arasından izledi. Araba uzaklaÅ?tıktan sonra ancak bataklıktan çıktı. Sonra da yüksek sesle kendi kendine sordu. Yahu benim alacaÄ?ım not ne olacak?
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum