New York Sehri, 31 Temmuz 2010 Central Parkin kuzeybati ucunda bir kafedeyim. Bu sehrin daha uzaklara yola ciktigim bir yer olmasi cok tuhaf geliyor. Aslina bakilirsa buralara geldigim zamandan beri kafamda iki New York var... Biri cocuklugumdan beri filmlerde izledigim, okudugum bana hep uzakta olmus sanki hala icinde oldugum sehirden farkli bir yerlerde var olan New York... Ikincisi her gun icinde dolastigim iki yildir evim olmus New York... Farkli bir sehre tasinsam bile sanirim bu ikinci New York da artik aklimin bir kosesinde var olacak.
Ucagimin kalkmasina dort saat var. Gidecegim yer Utah... Kovboy filmlerinde Vahsi Bati olarak anilan ABDnin Guney Bati Bolgesi olarak andigi bolgenin eyaletlerinden birisi... Her ne kadar Missisippi Nehri otesi ABDnin Bati Bolgesi olarak anilsa da ( Missippinin dogusunda Kuzey ve Guney adinda iki klasik bolge var. ) Vahsi Bati olarak bilinen bolge daha cok dort eyaletten olusuyor. Arizona, New Mexico ( ya da Yeni Meksika ), Nevada ve Utah...
Utah bunlarin icinde kendince degisik bir ozellige sahip... Soyle ki, bu eyaletin sakinlerinin buyuk cogunlugu New York eyaletinden gocmus... Benim gibi.. : ) )
Hikaye 1820lerde basliyor. New York Eyaletinin kuzey bolumunde ( yani sehrin epey uzaginda ) oturan bir adam bir gun altin tabletler uzerinde Tanridan emirler aldigini soyluyor. Bu emirleri derleyerek Book Of Mormon ( Mormonlarin Kitabi) isimli bir kitap yaziyor. Adama ciddi boyutta kisi inaniyor. Ama ona inanmayanlar bu gruba hic sicak bakmiyorlar.
En sonunda 1840larda adamlar bugun Chicago sehrinin de Illinossis e gidiyorlar, ama orada daha da kotu karsilaniyorlar, baslarindaki dini lider ( ya da onlarin bakisi ile peygamber ) olduruluyor. Bunun uzerine yeni bir lider onlari daha da batiya goturuyor. ABD nin bati bolgesinin ucsuz bucaksiz collerinin ortasinda bir yerde bu adam "iste diyor burasi" ( This is the Place ) ve oraya yerlesip Mormon inancina gore bir tur utopya sehri olan Salt Lake City i kuruyorlar... Iste ben de uc saat 45 dakika sonra o sehre dogru yola cikiyorum.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Buradaki ilk günler, tembellik, Å?aÅ?kınlık, üniversite ile boÄ?uÅ?ma ile geçti. Normale yakın yaÅ?amaya ancak bir iki gündür baÅ?layabildim. Eh baÅ?lamıÅ?ken de ilk izlenimlerimi yazayım dedim Å?ehir hakkında.
Salt Lake Å?ehri Hakkında Ä°lk Ä°zlenimler
Açıkçası ben VahÅ?i Batının klasik ögelerini bu bölgedeki önemli Å?ehirlerden birinden gözleyemem diyordum. YanılmıÅ?ım. Å?öyle ki Meksikalılardan, efsanevi demiryollarına, Kızılderili SavaÅ?larına, çöllere daÄ?lara, kanun kaçaklarına kadar herÅ?eyden biraz nasibini almıÅ? bir Å?ehirmiÅ? burası.
Ä°lk izlenimim Å?ehrin küçük olduÄ?u, Erzurum kadar bir Å?ehir belki de... Ama bu Å?ehir Türkiye boyutunda bir alanın en büyük Å?ehri hem de açık ara ile.... Dolayısı ile Å?ehirde hissettiÄ?im duygu büyük bir boÅ?luk duygusu... Ä°nsanın neredeyse hiç olmadıÄ?ı bir yerdeyim.
Å?ehrin kuzeyi ve doÄ?usu daÄ?lık, güneyi ve batısı ise çöl. Ã?öl aÅ?aÄ?ıya Arizonaya ve Grand Kanyona kadar iniyor... Sonra da Meksikaya... DaÄ?lık alan kuzeye çıkıyor, ABDnin meÅ?hur Rocky DaÄ?larının etekleri anlayacaÄ?ınız.
KaldıÄ?ım hostelin hemen ilerisinde dev bir viyadük, ya da yerin on onbeÅ? metre yukarısında geçen bir otoban var. Otobanın her gün altından geçiyorum, altından geçtiÄ?im noktadan Las Vegas tabelası görünüyor. Ama en azından bir altı ay her halde daha çok Å?ehrin civarında olacaÄ?ım.
Bir de her gün raylarının üzerinden yürüdüÄ?üm bir tren yolu var. Tren geçeceÄ?i zaman araba yolu otomatik olarak kapanıyor, kapanınca da biz yayalar eÅ?ek olmadıÄ?ımız için geçmiyoruz.
Nemli bir Ä°stanbul un ve New York un ardından buranın kuru çöl havası bana iyi geldi açıkçası... Ama güneÅ? gerçekten de bir yarım saat altında yüründüÄ?ünde insanı çarpıyor... Å?imdilik ilk izlenimlerim bunlar. Mormon Kilisesini biraz tanıdım. Burada Mormonların TapınaÄ?ı Å?ehrin merkezinde, aynı zamanda Mormonların ve Å?ehrin en çok övünülen yeri. Tabii tapınaÄ?ın çevresini ilginçleÅ?tirmek için ellerinden geleni yapmıÅ?lar ama onu baÅ?ka bir mesajda anlatırım.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Tapinak degil tapinak alani dedim. Bu tapinak alani sehrin merkezi ve en cok ilgi goren bolgesi... Nisbeten kalabalik noktalarindan da birisi... Sehre geldikten sonra ilk haftanin sonunda ziyaret ettim sonra birkac defa daha geldim. Oyle ki alandaki misyonerlerin bir bolumu ile ahbab oldum.
Misyonerler derken soyle... Mormon kilisesi, son derece merkezi bir kilise, katoliklikten cok daha merkezi... Kilisenin basindaki kisiyi peygamber ( prophet ) olarak goruyorlar, bu peygamberin altinda 12 havari var. Yani gunumuzde de yasayan 12 tane adam 12 havari gorevini ustleniyor. Sonuc olarak kilise her Mormon'dan bircok farkli sey talep edebiliyor. Talep ettiklerinden birisi suymus Kilise 18 yasinda sonra her Mormon gencinden 1-2 yil kadar misyonerlik gorevi ile ABDnin ya da Dunyanin bir yerine misyonerlik gorevine gitmek istiyor. Bu 18-22 yaslarindaki ( yani bir kismi buyuk gozukuyordu tapinakta) misyonerlerin bir bolumu tapinak alaninda gorev yapiyor. Tapinak alanini tanitiyor, bu arada tabii inanclarini da tanitiyorlar. Tapinak alaninda gorev yapan misyonerlerin hepsi kiz, Dunyanin farkli yerlerinden gelmisler ve bu sayede bircok farkli dilde tanitim yapilabiliyor.
Neyse iste ben bu kizlarin bir bolumu ile epey uzun uzun sohbet ettim, farkli konulardan konustum. ( Yok hayir Mormon olmadim, ama farkli bir inanci tanimak hep hosuma gitmistir )
Mormon Tapinak Alani denen bolgede oncelikle tabii tapinak var... Biz bu binaya giremiyoruz, ancak tam karsisindaki bir binada pencereden tapinaga da bir yandan bakarak, tapinagin odalarini tanitan makete bakabiliyor, bir de canli kameralardan odalari izleyebiliyoruz. Tapinaga girmek icin sanirim Mormon bile olmak yetmiyormus, bir sekilde kendin ispatlaman gerekiyormus. Tapinak alaninda konser ve konferans verdikleri iki bina var.
Bir de yine yine Mormonlugu ve genel olarak Hiristiyanligi tanittiklari bir bina var, bir suru bedava film ile, maketlerle canlandirilan sahnelerle tanitim yapiyorlar. Ozellikle filmlerden sonra da filmin mesajini tartisiyorlar genellikle. Binanin ust katinda da Mormonlarin cok ovundugu bir Dev Isa heykeli var.
Eh soylemeye gerek var mi bilmiyorum, tapinak alani ciceklerle kapli, her yer tertemiz, heykeller, havuzlar, ve daha aklima gelmeyen bircok aksesuar var. Ama nasil desem, hayatin icinde olan bir seyler eksik sanki...
Sonuc olarak bu sehir, Vahsi Batinin en vahsi gunlerinde, hem her seyin ortasinda, hem de diger her yerden kendince farkli bir sehirmis, bu da buyuk olcude Mormonlarin eseri sanirim. Bugun de tapinak alani sehri farkli kilan ogelerin basinda sanirim.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Arkadaslar, burada olup da Mormonlardan bahsetmemek olmazdi. Icinde bulundugum sehir eyalet zaten Mormonlugun baskenti, ama bunun otesinde Vahsi Bati olarak anilan bolgede de Mormonlar buyuk bir oneme sahip. Soyle ki Mormonlar, Vahsi Bati olarak anilan bolgeye ilk toplu olarak yerlesen grup, 1840lardan 1900e kadar da Avrupanin farkli ulkelerine gonderdikleri misyonerler araciligi ile Mormonlugu yaymislar ve bu inanca gecen herkesin de buraya Utah a gelmesi zorunlu kilinmis, yani bu bolgenin uzun sure en saglam gocmenleri olarak da kalmislar.
Ilk basta nisbeten daha cahil oldugum donemde Mormonlarla ilgili bir seyler yazmistim simdi daha fazla bilgiliyim. Soyle ki, Mormonlarin inancina gore, MO 600lu yillarda, gunumuz Filistinin de Lehi ( onlar Lihay diyor ) adinda bir peygamber Hz Isanin onceden gelecegini haber veriyor, ona inanmayanlardan kacmak icin once ailesi ile Filistinden goc ediyor, sonra bir gemi yapip Amerikaya geliyor. Lehi in ogullarindan birisi onun yolundan gidip peygamber oluyor, adi Nephi, baska bir oglu ise babasinin yolunu terk ediyor, adi Laman. Nephi ve Laman Amerikada iki farkli toplumun temelini atiyorlar Mormon inancina gore, Nephititler, Tanri yolunu izliyorlar, Lamanitler Tanri yolundan sapmislar. Ama en sonunda Lamanin soyundan gelenler kazaniyor, ve Nephi nin soyundan gelenler yok ediliyor, ama aralarindan sonuncusu, Moroni, adinda sonuncu peygamber yillar boyunca Mormon inancina gore Amerika kitasindaki var olmus peygamberlerin kaydettigi altin tabletlerin uzerine yazilmis bir kitabi, gunumuzun New York eyaletine gomuyor.
Yil 1820ye geldigince, Mormonlarin ilk peygamberleri olarak gordukleri Joseph Smith 14 yasinda... Binbir farkli Hiristiyan kilisesinden hangisine katilacagina karar veremiyor, en sonunda bunu Tanriya sormaya karar veriyor, Tanri da hic bir kiliseye katilmamasini gercek Hiristiyanligin bastan kurulacagini soyluyor, sonra, zamaninda kitabi gommus olan Moroni melek halinde gelip Joseph i yeni bir Hiristiyan mezhebini kurmaya hazirliyor, sonra da bu mezhebi kuruyorlar.
Yeni mezhep, gittikleri her yerde, yayilmaya basladikca dusmanlik cekiyor, tam dort eyaletten tek tek ayrilmalari gerekiyor, ayrildiklari son eyalette Joseph Smith de olduruluyor, dolayisi ile Mormonlari, gunumuzun Sikago yakinlarindan buraya Utah a getirme isi, bir sonraki peygamberlerine Briam Young a dusuyor. Briam Young, Utah acisindan cok onemli bir adam, cunku, eninde sonunda buraya ilk yerlesimi o kurmus. Ilk yerlesimin de otesinde, yasadigi donemde sectigi aileleri Utah in icinde ve etrafinda bircok yere gondererek Vahsi Batinin bircok yerlesim yerini yaratan bir adam. Onlar icin ozellikle ilk donemde bu ulke bir tur Vaadedilmis Ulke, ya da Zion.
Ama trenin gelmesinden sonra Mormon olmayanlarin da buraya yerlesmesi ile, Mormonlarin eyaletin kontrolunu kaybetmeleri ihtimali belirmis, oyle olunca da, artik farkli dinlerden insanlarin yasayacagi bir sehirde Mormonlari bir araya getirmek icin, ilk defa tapinaklari insaa etmeye baslamislar, ki tapinaklar tam anlami ile sadece Mormonlara ait.
Mormon inancinin sanirim diger Hiristiyanlik mezheplerinde de olmayan en ilginc yani, ailelerin muhurlenmesi... Tuhaf bir terim gibi geliyor bana.... Ama ozeti su, evlenen kadin ve erkek Mormon inancina gore bir daha sonsuza kadar, yani obur Dunyada da es olarak kaliyorlar, cocuklari da sonsuza kadar onlarla beraber yasiyor.
Bir de Mormonluga gecen birisi, soy agacinda tanidigi herkesin Mormonluga gecmesini saglayabiliyor. Soz konusu kisinin, soy agacinda tanidigi, ama vefaat etmis kisiler, bir sekilde, isterlerse Mormon olup olmamayi secebiliyorlarmis.
Son olarak... Mormonlarin baska bir ilginc yani su... Simdi ilk basta bahsettigim sekilde Lamanitler eger Nephititleri yok ettiyse, gunumuzde Amerikada kalan tum Kizilderililer onlara gore Lamanit, yani Lehi adindaki peygamberin soyundan gelip sonra Tanri yolundan donen insanlar... Ancak yine Mormon inancina gore, Lamanitler bir defa Mormonluga gectiklerinde cok iyi insanlar oluyormus, o nedenle Mormonlar olabildigince kizilderililerle aralarini iyi tutup onlari Mormon olmaya ikna etmeye calismislar, ama tabii yine de savaslar tam anlami ile engellenememis.
Eh bugunluk bu kadar diyelim... Eyalette cok sayida Mormon oldugu icin bu konuda bilgi edinmem hic zor oluyor.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Cok tuhaf bir isim oldugunu biliyorum, ama burayi bahsetmeden edemedim. Okuyan arkadaslarin Mormonlardan bikmis oldugunu tahmin ediyorum. Yani burada olup da Mormonlardan hic bahsetmemek imkansiz, ama bu konudan sonra biraz daha sehrin baska yanlarindan bahsetmeye calisacagim. Yani bu bir sure icin son temel Mormon konulu bolum...
Efendim simdi, Mormonlar acisinda, bir kisi Mormon olduktan sonra, kim oldugunu bildigi vefaat etmis atalarini da nasil oldugunu bilmedigim bir yolla Mormonluga davet edebiliyor, gerci onlarin kabul veya red hakki da varmis sanirim.
Neyse sonucta Mormonlar buna inandiklari icin, Mormon inancina gecen insanlara bir kolaylik saglayalim demisler. Mormon kilisesi her yil, bircok genci Dunyanin farkli ulkelerine yolluyor ya da oradakilerden faydalaniyor ve gecmiste yasamis insanlarla ilgili kayitlarin kopyalarini alip, tapinaga getiriyor, ya da iste faksla bilgisayarla yolluyor. Sonuc olarak Mormon inancina giren bir kisi bu bilgilerin toplandigi kutuphaneden kendi soyunu arastirabiliyor. Yani aslinda Mormon olmayanlar da arastirabiliyorlar, cunku Mormon Kilisesi bu isin kiliseyi ilgiyi arttiracagini fark etmis. En azindan Salt Lake Sehrine gelenler icin bir ilgi cekici aktivite yaratmis oluyorlar hem....
Simdi arastirma su sekilde yapiliyor. Bilgisayara soyadi girmek mumkun, sansli olanlar soyadindan kendi akrabalarini bulabiliyor. Sansli degilseniz, kendi akrabalarinizin oldugunu dusundugunuz ulkelerin sehirlerinden gelen kayitlara bakabiliyor oradan sizin akrabalarinizin isimlerinin olabilecegi olasi kayitlari bulmaya calisabiliyorsunuz.
Kayitlari bir defa buldugunuzda kutuphaneye bildirip orjinal belgenin fotokopisini alabiliyorsunuz. Isterseniz unlu insanlarin da kayitlarini arastirmak mumkun....
Ama ne yazik ki Turkiyeden gelen cogu kisi icin kayitlar cok sinirli. Aslina bakarsaniz, Turkiyede Istanbul dahil hemen her yerde kayitlar genellikle Hiristiyan kilise ve okullarin kayitlari... Bilmiyorum, belki diger kayitlari almalarina izin verilmemis de olabilir. Gerci Hiristiyan kilise ve okul kayitlari sasilacak kadar cok il ve ilcede var.
Neyse kutuphaneye gittigimde, kadin da bana yardim edeyim dedi, epey arastirdim, ama bnahsettigim kayitlar disinda bir sey bulamadik.... Gerci benim baba tarafim en az dort nesil boyunca neresi oldugunu bildigim bir koyde yasamis.... Onun gerisini de eh biraz kendim arastirmistim. Gerci isimleri cok iyi bilmiyorum.
Neyse iste benim arastirmam boyle kisa surdu... Saatlerce arastirma yapanlar da var bu aile kutuphanesine girip, ama en azindan buranin lafi cok geciyordu, bir gormus ve denemis oldum arastirma yapmayi.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Arkadaslar Salt Lake sehrinde klasik Utahlilari birakirsak iki onemli etnik grup var. Aslinda birine ait kisilerin sayisi otekinden cok daha fazla... Daha fazla olanlar, Meksikalilar... Ama ne yazik ki Meksikalilar, sehrin bati tarafinda yasiyorlar, ve ornegin New Yorktaki etnik gruplarla kiyaslandiginda, sehrin kendi mahalleleri disina daha ender ugruyorlar. Eyalette cok sayida yerli Amerikali var, ama galiba sehirde cok fazla yok.
Bu iki gruptan sonra sehirde etnik gruplarin icinde en cok kendini gostereni sanirim Yunanlilar... Aslinda sayilari birkac bin, ama Salt Lake standartlarinda yine ciddi bir gruplar. 1900lerin basinda ilk Yunanlilar buraya gelmis. 70li yillarda ilk defa sehirde festival yapmaya baslamislar. Bugun de bu festival devam ediyor.
Eh New Yorkta da Yunanlilarin lokantalarini ve mahallelerini seviyordum. Burada da festivallerinin oldugunu duyunca gittim. Festivalde genel olarak, Yunan yemeklerinin, Yunan yiyeceklerinin, kiyafetlerinin ve diger esyalarin satiliyor, Yunanistandan gelen gruplarin kendi ulkelerinin halk oyunlarinin oynaniyor. Turkiyede benzer bir festival zaten her gun alabilecegim seyler var, zaten her gun izleyebilecegim oyunlar var diye ilgimi cekmeyebilirdi.
Ama burada.... Arkadaslar, peyaz peyniri ( Greek Chese), zeytini, doneri ( Gyro), zeytinyagli sarmayi ( buradaki adini unuttum ) ve aklima gelmeyen bir suru yemegi cok ozlemisim, ozellikle ilk aksam tika basa yemek yedim. Bunun yaninda kemenceyi, Egenin zeybek havalarini, Karadeniz havalarini da cok ozlemisim. Ozellikle Salt Lake City li olanlar icin, festival yilin ilginc olaylarindan birisi... Hem kucuk bir sehirde boyle bir festival siradisi, hem de tum yemekler, oyunlar, esyalar... O nedenle katilim epey fazla.. Eh ben de gelen Utahlilarla epey samimi oldum. Ilk geldigim gun, zeybek dansinin hikayesini anlattim mesela, sohbet ettigim kadin da, bana kizinin katildigi dans kursunun resimlerini gosterdi, burada ozellikle Kizilderili danslari cocuklara ogretiliyormus... Ama anladigim kadari ile Kizilderili danslari nasil desem, daha ciddi, bizde ve Yunanlilar da halk oyunlari hem cok ciddi, hem de son derece sadece eglenceye yonelik olabiliyor, ustelik de kim zaman ayni oyun...
Ikinci gun de tanistigim baska bir ABDliye kahve fali bakmayi ogrettim, kopuklu bardaklarin uzerinden ben onun falina baktim o da benim falima... Dedigine gore dertlerim geride kalmis, onum cok acikmis, ve cok yakinda daha once kimsenin girmedigi bir yere gidecekmisim...
Boylece Yunan festivalinden Firble de gecmis oldu... Eh belki kucuk bir festivaldi ama benim sanirim Utahta su ana kadarki en guzel gecemdi.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Eh arkadaÅ?lar, buranın öncelikle en ilgi çeken yanları, Å?ehrin içinde deÄ?il genelde dıÅ?ında... Ben bu aralar Å?ehrin içinde kalacaÄ?ım gibi bir süre, ama en azından Å?ehrin etrafında her gün görebildiÄ?im iki önemli doÄ?anın yarattıÄ?ı manzara var.
Bunlardan ilki Wasatch DaÄ?ları.... Bunları Türkiyede, hatta New Yorkta çok fazla insanın duyduÄ?unu sanmıyorum. Ama burada önemli daÄ?lar... Ã?ncelikle Å?ehrin doÄ?usundalar, ve Å?ehrin önemli su kaynakları bu daÄ?lardan akıyor. Zaten ilk gelenler de daÄ?ların arasındaki kanyonlardan gelmiÅ?ler. Ä°lk gelenlerin geldiÄ?i kanyona gittim. Å?ehrin kurulacaÄ?ı alanın ilk görüldüÄ?ü noktaya anıt dikmiÅ?ler. Etrafına da Å?ehrin 1840lardaki halini canlandıran bir müze yapmıÅ?lar, karÅ?ısında da hayvanat bahçesi var. Bu ilk gelenlerin içinden geçtiÄ?i kanyona Göçmen Kanyonu diyorlar, doÄ?uya giden sanırım en geniÅ? otoyol bu kanyonun içinden geçiyor.
Bunun dıÅ?ında Wasatch daÄ?larının Å?ehre yakın yamaçlarında bir sürü kanyon daha var. Bunlardan ikisi, Å?ehre ve üniversiteye ait iki park var. Ä°kisine de daha gidemedim, ama sanırım ikisininde de saatlerce yürümek, bisiklet sürmek veya kanoya binmek mümkünmüÅ?.
Bu arada üniversite de Wasatch DaÄ?larının eteÄ?ine kurulu, her gün giderken daÄ?ları izliyorum, ki bu Bursa'dan sonra ilk oturduÄ?um daÄ? eteÄ?ine kurulu Å?ehir. Ã?niversite daÄ?ın üzerinde büyük bir U harfi oluÅ?turmuÅ?, üniversitenin futbol takımı maç kazanınca U harfi yanıp sönüyormuÅ? sanırım.
Bunun dıÅ?ında nisbeten yakında, ama yürüme mesafesi ile uzakta, dediklerine göre ABDnin en ünlü kayak merkezlerinden birisi varmıÅ?, hatta kıÅ? olimpiyatları da 2002de orada yapılmıÅ?...
Tabii Å?imdilik duyduklarım görüdüklerimden daha fazla... Ama en azından daÄ?lar her gün önümde duruyor....
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
ArkadaÅ?lar Great Basin i tam anlamı ile Türkçeye çevirirsek, Büyük Ã?ukurluk Alan anlamına geliyor, tam anlamı ile düz deÄ?il, tepeleri var, ama bu tanım, bir önceki bölümde konu olan daÄ?ların eteÄ?inden baÅ?lıyor... Taaa Kaliforniyaya kadar uzanıyor. Bu alan genel anlamda çöl olarak geçiyor. Ama içinde nisbeten daha nemli alanlarla, cidden çöl gibi çöller var.
Eh bizim hemen gerimizde daÄ?lar olduÄ?u için, Salt Lake Å?ehri civarına makul miktarda su kaynaÄ?ı saÄ?lıyorlar. Dolayısı ile bizim Å?ehrin civarı çöl deÄ?il. Ama Å?ehrin araba ile sanıyorum yarım saat bir saat mesafesinde, Büyük Tuz Gölü Ã?ölü ( Great Salt Lake Desert ) adında gerçek bir çöl var ki, bu çölün büyük bölümüne girmek yasakmıÅ?. Ã?ölün girilebilir bir bölümünde ise yazları klasik yarıÅ? arabalarından çok çok daha hızlı arabalarla yarıÅ? yapılıyormuÅ?. Ä°zlemesi sanırım zevklidir. Ama yaz henüz çoook uzak.
Å?ehrin doÄ?usundaki tepelere çıkınca ( bu haftasonu çıktım, hatta bir de ayaÄ?ımı burktum ) ilerideki çöl, üzerinde neredeyse hiçbir bitki bulunmayan çöl çok net görünüyor. DoÄ?rusu güneÅ?in batıÅ?ını izlemek de çok çok zevkli... Å?ehir arkasında göl, arkasında da çöl güzel bir manzara oluÅ?turuyorlar hep birlikte...
Sonuç olarak, özellikle Ä°stanbuldan Ankaraya geldiÄ?im ilk zamanlarda Ankara bozkırı bana çok çorak gelmiÅ?ti. EÄ?er benzer duygular hisseden varsa sanırım çölü görmesi gerekiyor. Cidde çok daha büyük bir boÅ?luk hissi uyandırıyor, üstelik de henüz tam anlamı ile içinde olmasam da.... Eh günün birinde belki Mars a ya da Ay a falan gidersem de belki çölün de aslında o kadar çorak olmadıÄ?ını fark edebilirim, ama Å?imdilik çöl Dünyada bildiÄ?im en çorak ve boÅ? yer... Bir ara doÄ?rudan doÄ?ruya içine de gitmek istiyorum doÄ?rusu.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Kendi universitemin reklamini yapmayayim diye geciktirmeye calistim, ama eninde sonunda mecburen sirasi gelecekti. Mesela New Yorkta benim universitem sehrin tamamini dusununce pek de dikkate alinmayacak bir yerdi.
Burasi oyle degil, koca eyaletin ve eyaletin otesinde cok genis bir alanin sanirim en dikkate alinan okulu... Yani doguya gittiginizde kaliteli kurumlarin sayisi artiyor, ama batida sanirim daha kaliteli bir egitim kurumu icin Kaliforniyaya gitmek gerek.... Kaliforniya da epey buyuk universiteler var....
Ama mesele sadece o da degil, universite cok genis bir alanin uzerine kurulu... Bir is yeri ofisini andiran onceki universitemden sonra, burasi nisbeten genis bir alana yayilmis ODTUnun hasretini giderebiliyor, ama ne olursa olsun ODTUnun yerini tutmuyor tutamiyor, ODTUnun yeri cok ayri iste...
Sehirdeki muzelerin, konserlerin, festivallerin, spor maclarinin cok ciddi bri bolumu universite icinde... Mesela Amerikalilarin sanirim beyzbolun bile otesinde en sevdikleri spor Amerikan futbolu ve Salt Lake sehrinin galiba tek Amerikan futbolu stadi burada... Daha hic macina gitmedim ama gidecegim, gidince mutlaka yazarim Amerikan Futbolu izlemenin nasil bir sey oldugunu..
Tabii burada okudugunuz zaman nisbeten dar bir alanda zaman geciriliyor. Ogrenciler icin asil merkez Ogrenci Birligi Binasi adinda bir bina... Ucuz yemek, oturacak koltuklar ve oturma odasi ortami yaratan odalar, bilgisayar labi ki su an icindeyim, ve hemen onunde universitede egitimin basladigi agustostan beri bir turlu bitmeyen bitemeyen festivaller var.
Yani simdi, agustosta ilk defa baslayinca disarida calan muzik, stand acan topluluklar sirketler ve insanlar, gosteriler ve yarismalar bir hafta surer biter dedim. Yani elbette bir seyler arada olur ama bir iki gun olur biter diye dusunuyordum.
Ama her gun neredeyse her gun bir festival, bayram, kutlama, tanitim var, sagolsunlar bedava muzik dinliyoruz, arada da bedava yemek yiyiyoruz, ama arada sessizligi ve sakinligi de ozlemiyor degilim dogrusu...
Ozellikle Utah Universitesinde, ilk defa hani hep televizyonlarda gordugumuz Amerikan kulturune tanik oluyorum. Oyle ki bazen sarki soyleyenler oturanlar ve konusanlara baktigimda ya niye bu adamlar bu kadar Amerikan dizilerindeki filmlerindeki adamlari taklit ediyor diyorum, sonra yahu ben Amerikadayim tabii o dizi ve filmlerdekiler gibi olacaklar diyorum kendime...
Sonucta New York Dunyanin her yerinden gelenlerden olusuyordu ve sanirim, ozellikle simdi gordugum kadari ile o kadar da Amerikali degildi.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Arkadaslar ABDde genel olarak sehir merkezlerine Downtown deniyor. Ama sehir New York gibi eski bir sehirse o zaman Downtown bir tur tarihi merkeze donusup asil merkez farkli bir yere kayabiliyor. Salt Lake de en 150 yillik sehir ama ozellikle trenin geldigi yildan sonra oyle cok muazzam donusumlere ugramamis, zaten sehrin tarihini anlatan kaynaklar trenin geldigi tarihte ki 1869 oluyor soz konusu tarihi bitiriyorlar.
Tabii sehir merkezini dolastiginizda daha sonraki tarihle de ilgili bir takim ipuclari edinebiliyorsunuz. Bircok binanin onunde o binanin onemini tarihini anlatan yazilar var. Ben de sehirde oylesine dolanip da yazilari okumaktan zevk aldigim icin eh binalari ve onlarin tarihlerini epey ogrendim.
Belki ilk goze capran, sehir acisindan madenciligin onemi... Nasil goze carpiyor, soyle carpiyor, sehirdeki neredeyse tum is hanlari, nisbeten buyukce binalar madenciler ya da vefaat etmis madencilerin dul kalan esleri tarafindan yapilmis. Bunun disinda boylesine kucucuk sehirde hic umulmayacak kadar banka var, eh belki okumussunuzdur, kucucuk kasabalarda bile bankalar varmis bu ulkede, biraz buyuk bir sehirde her sokakta sira sira bankalarin olmasi dogal karsilanabilir. Eskiden buraya dogudan para kazanmak icin goc eder, parayi kazaninca da donup yine doguda yasamayi hayal ederlermis. Simdi etraftaki kucuk kasabalardan, sehirimsi yerlerden gelenler paralarini buraya yatiriyorlar, yani bankalar yine isliyor anlayacaginiz.
Sehir oyle genclerin dolandigi bir yer degil sanirim, lokanta, kafe tipi yerlerin hicbiri, eh busbutun karsilanamaz duzeyde olmasa da, oyle rahat rahat oturup yemek yenecek, bir seyler icilecek yerler degil. Iclerinde tarihi, yani 100 yillik falan olanlar var. Eeee 2000 kusur yillik Istanbulda benim bildigim en tarihi lokanta ( Sultanahmet Koftecisi ) 100uncu yilini yeni doldurmusken, belki 150 yillik sehirde 100 yillik lokantanin olmasi dikkate deger bir sey.
Bunun disinda kucuk ve sirin bircok otel var. Cogunlukla Avrupa gibi, New York ya da Sikago gibi seklinde kendilerini tanitiyorlar. Daha buyuk oteller de varmis sehirde ama onlarin cogu Salt Lake sehrinde 2002 yilinda kis olimpiyatlari yapildiktan sonra kurulmus. Hatta sehre gelenlere tavsiye olarak mumkunse 2002 yilindan sonra kurulmus otelde kalin denildigini okumustum. Oncekiler birkaci disinda cok kaliteli degilmis
Bunun disinda sehrin ufak tefek, kiyida kosede kendi halinde yasayan alternatif yerleri var... Bir kismi kafe lokanta gibi, bir kismi beni asil etkileyenleri de sanatcilarin bir araya toplandigi yerler... En etkileyici olani 1900lerin basinda insaa edilmis bir binanin icine toplanmis. Binayi zamaninda her hafta Salt Lake Sehrine gelip de urunlerini satan Utahli ciftciler, el arabalari ile sehirde dolasacaklarina, pazari kuracaklari bir yer olsun diye dusunen bir adam yapmis. Ciftcilere de gelin bana biraz kira odeyin urunlerinizi satin demis.
Ciftciler bunu reddetmisler, sonra kendileri Ciftci Birligi adli bir kurum olusturmus ve kendi pazar yerlerini kendileri kurmuslar, bina da adamin elinde kalmis, adam da o yeri sanatcilara kiralamis. Simdi ressamlar, heykeltraslar, tuhaf kitapcilar falan var... Ama disaridan gelenlere de pek sicak bakmiyorlar gibi hissettim.
Bunun disinda sehir merkezinin belki en akilda kalan uzerinden birkac araba gecen dev sokaklar... Insan karsidan karsiya gecmeye korkuyor. Tapinak alanina dogru buyukce binalar da var. Mesela dev gibi ici haliyla kapli, ve sehirden bahsedenlerin gurur duydugu Salt Palace ( tam cevirince Tuz Sarayi oluyor : ) ) isimli bir bina var. Bir de NBA maclari basta olmak uzere cok amacla kullanilan bir Energy Solutions Arena var, ki Turkcesi enerji cozumleri arenasi oluyor. Boyle spor merkezi ismi de olur mu demeyin... Burasi ABD olur.
Bu arada ozellikle kucuk ABD sehirlerinde genelde bizim de gokdelenimiz olsun duygusu var sanirim, en azindan birkac yerde daha oldugunu isittim, yani burada da var... Adamlar genellikle tek katli binalardan olusan sirin sehirlerini yeterince gorkemli bulmamislar sanirim, o nedenle sehrin merkezine dev bir yerlesim yeri insaa ediyorlar. yani dev dedigim her halde 10 15 katli olacak, ama iste dev. Tabii boylesine dev yerlesim yerini insaa edince bir de alisveris merkezi yapalim, oturanlar gelsin, hem Mormon Tapinak Alanini ziyaret edenler de gelsin hem sehir merkezi de biraz kalabaliklasmis olur diye dusunmusler.
Sonuc... Belki uc dort sene sonra daha canli bir sehir merkezi olacak, ama simdilik sehir merkezi dev bir insaat alani...
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Amerikan futboluna gidecegim, bir de onu gorecegim dedim, ama iste icimde oyle bir basket sevgisi var ki, NBA macinin basladigini gorunce dayanamayip NBA macina gittim. Iyi ki de gitmisim, sezonun ilk maciymis, gerci hazirlik maci, Portland ile Utah arasindaydi. Cok guzel macti Utah, yani biz 100 e 96 kazandik, yani cok cekismeli gecti...
Oncelikle buradaki NBA macinin oldugu stad da New Yorktaki gibi bir tur fast food merkezi gibi.. Yetmezmis gibi burada bir de macin oncesinde ve isterseniz macin arasinda gidebileceginiz kafeler ve lokantalar da var.... Maci izlediginiz koltuklara da icecek koyabileceginiz bir parca monte etmisler... Yani maci oncelikle yemek yemek olarak gorenler acisindan eh New Yorkla bir parca yarisabilir. Aslinda macin cam bir bolmenin ardinda lokanta havasinda izleyenebildigi bir yer de var, ki New Yorkta yoktu. Yani insanlar camin arkasindan maci seyretmekten ne tur bir keyif aliyorlar anlamiyorum. O zaman stada neden geliyorlar?
Bunun disinda, cok daha mac seyretmesini bilen bir kitle vardi. Mac sirasinda bagirdilar, heyecanlandilar, karsi takimi, hakemi yuhaladilar, biraz asiriya da kactilar bazen. Bunlarin hicbiri New Yorkta yoktu, New Yorkta sanki staddaki insanlar maca bakmiyor gibiydi hatta.
Tabii buradakilerin daha fanatik olduklarini suradan da anlamak mumkun.... Tekerlikli sandalye ile de, birkac aylik bebegi ile de maca gelenler vardi. Tekerlikli sandalyeye gelince, stadin ucuz bolumune uzun bir tirmanma surecinin sonucunda ulasiliyor. Benim icin bile, gerci ben de pek kondisyonlu sayilmam ama, bu tirmanis kolay degildi. Ama cidden zorlanan ama yine de maci bu bolumden seyredenler vardi. Yani tam anlami ile bizimki gibi olmasa da, takim duygusu sanirim burada daha fazla hissediliyor.
Stad teknolojik imkanlar acisindan geri... Stadin ustunde asili duran ekran cok kucuk, ses sistemi berbat. Takimdaki oyuncularin kim olduklarini anlayamadim. New Yorkta gozunun icine icine sokuluyordu isimler... Ama yine de insanlari eglendirmeyi basariyorlar.
Bu eglencenin neden onemli oldugunu da bu macta anladim. Ozellikle macin gerginlestigi zamanlarda, insanlari guldurecek bir seyler yaptiklarinda insanlarin ilgisi dagiliyor, gerginlik azaliyor. Ozellikle Kissing Catch hostu. Sahada yanyana oturan erkek ve kadinlarin yakaliyor kamera, yakalanan erkekle kadin da birbirini opuyor. 20li yaslardan 80lere kadar cok farkli yaslarda kisileri yakaliyorlar, su ana kadar birbirini opmeyeni gormedim. Eglendiriyor insani...
Son olarak Utahin basket takimi Utah Jazzda Turk bir oyuncunun oldugunu da ogrendim. Mehmet Okur. Acikcasi Okur ismini ilk gordugumde birkac saniye akil edemedim, Turk ismi oldugunu.. Itiraf edeyim, Turkiyede oynamayi cok sevdigim halde fazla basket maci izlemedim, oyunculari da pek bilmiyorum.
Boylece guzel bir zaman gecirdim. Dogrusu bu sene daha fazla gidebilirim.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
ArkadaÅ?lar Capitol binaları, bir tür meclis binası olarak sayılabilirler. Burada tüm eyaletler de ayrı bir devlet gibi sayıldıÄ?ından onların da Capitolleri var. Gerçi pek fazla toplanmıyorlarmıÅ?. Yılda birkaç gün toplanıyorlarmıÅ?, ama toplandıklarında önemli yasalar çıkabiliyorlar. Ã?rneÄ?in birkaç ay önce Utah ın biraz aÅ?aÄ?ısında, Arizona da çıkan bir yasa büyük olay oldu.
Eyalet meclislerinin birkaç günde bir toplanmasının bir güzel yanı, eyalet meclisini rahatça gezme imkanı bulmanız. Buranın da Capitol binası, yani eyalet meclisi, Washington DCdeki federal Capitol un kopyası, ama sanırım bina olarak daha küçük.
Tıpkı Washington DCdeki gibi burada da bir Capitol Hill, yani Capitol Tepesi var. Washington un aksine, Å?ehrin ortalarında deÄ?il, bir ucunda, sırtını daÄ?lara dayamıÅ?. Yani Capitol binasının arkasında sadece çorak daÄ?ları görebiliyorsunuz. Ã?nünde ise güneye doÄ?ru tüm Å?ehir uzanıyor.
ABDde her eyaletin bir sembolü var. New York un Büyük Elma ( Big Apple )dı. Kaliforniya'nın Golden State ( Altın Eyaleti )... Buranınki Arıkovanı Eyaleti yani Beehive State. Senato binasının önünde de dev iki arı kovanı var, eyalet bayraÄ?ı da arı kovanı Å?eklinde dalgalanıyor.
Capitolün önünde bu eyalet için önemli insanları sembolize eden heykeller var. Ã?ncelikle Kızılderililer var. Mormonlar genellikle Kızılderililerle iyi geçiniyormuÅ?. Hatta Kızılderili Å?eflerinden birisinin Å?ef Walkara nın Å?ehirde her yerde heykeli var, sanırım Mormon olmayı da kabul etmiÅ?.
Bunun dıÅ?ında burada anlatılan hikayelerde daÄ? adamı olarak geçen, zamanında bu daÄ?larda kürklerini satmak için hayvan avlayan avcılar var. Eyaletin büyük bir bölümünü onlar keÅ?fetmiÅ?ler.
Capitolün içine gelince, binanın ortası büyük ölçüde boÅ?. Tüm ofisler, meclisin çalıÅ?ma salonu binanın kenarlarındaki yerler toplanmıÅ?. Tam ortasında tavanda dev panellere EÄ?itim, Adalet, Bilim gibi kelimeler yazmıÅ?lar, yazıların hemen altında da Utah ın 1800lü yıllarından alınma söz konusu söz ile ilgili bir resim var. Tabii 1900lere iliÅ?kin resimler yok, çünkü bina 1800lerin sonunda yapılmıÅ?.
Binada Utahla ilgili birçok farklı sergi var. En ilginci sanırım, Utah'ın tarihi ile ilgili olanları, ama Utah ın aÄ?açları ile ilgili bile sergi var. Utah ABDde kadınlara ilk seçme hakkını veren eyaletmiÅ?, nedeni de daha çok milletvekili seçtirip ABD federal meclisinde daha çok söz sahibi olmak. Sonuçta kadınları seçmen yapınca eyaletin seçmen sayısı artıyor. Hatta bu nedenle zamanında Güney eyaletleri, kölelere oy verme hakkı verilmesin, ama bir eyaletin seçmen sayısı hesaplanırken yine de köleler de sayılsın demiÅ?ler. Eh nedeni ne olursa olsun, Å?imdi kadınlara bu hakkı veren ilk eyalet olmaktan gurur duyuyorlar ve bunun da sergisini açmıÅ?lar.
Gere
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
ArkadaÅ?lar Trail kelimesini tam anlamı ile Türkçeye çevirirsek yol anlamına geliyor. Ama burada Amerikada Trail in bildiÄ?imiz yolun ötesinde bir anlamı var. Buradaki Trailler daha 19. yüzyıla kadar Ä°lkçaÄ?ın ve OrtaçaÄ?ın Ä°pek Yolu ya da Kral Yolu gibi bir anlama sahiplermiÅ?. Bu bölgelere gelen ilk kiÅ?iler, geçilecek nisbeten su kaynaklarının olduÄ?u, güvenli bir yol bulunca, sonrakiler o yolu takip ediyormuÅ?, dolayısı ile ilk gelenlerin açtıÄ?ı yollar bugün hala isimlerini koruyorlar.
Eh trailler çok uzun olmayan bir zaman önce, burada bu kadar öneme sahipken, Å?imdi bölgenin turizmini canlandırmak için de insanları traillerin üzerinde yürüyüÅ? yapmaya, bisiklet ile gitmeye araba kullanmaya teÅ?vik ediyorlar. Ben de iyi kötü spor yapmaya yeniden baÅ?lamaya çalıÅ?ıyorum, dolayısı ile bugüne kadar dört farklı Trail de yürüyüÅ? yaptım.
Bugün de bunlardan birini yazayım dedim. Utaha geldiÄ?inizde, buranın tarihi, daha doÄ?rusu buradaki beyaz adamın tarihi hakkında biraz bilgi sahibi olduÄ?unuzda buraya ilk yerleÅ?en büyük insan topluluÄ?unun tam 1847 yılında yazın daÄ?ların ortasında bir kanyondan çöle bakan vadiye girdiÄ?ini, baÅ?larında bulunan Briam Young adındaki liderin de Å?öyle bir vadiye bakıp, "Ä°Å?te burası doÄ?ru yer, haydi sürün arabayı" dediÄ?ini öÄ?renirsiniz. O gün Briam Young hasta olduÄ?u için kendisi arabayı süremiyormuÅ? ama bu ayrıntı...
Benim gibi meraklıysanız, vadiye gelen ilk grubun tam olarak nereden girdiÄ?ini de merak edersiniz. Ã?yle daÄ?lara doÄ?ru baktıÄ?ınızda kesin buradan gelmiÅ?lerdir diyebileceÄ?iniz bir yer yok. Ä°stemediÄ?iniz kadar kanyon var önünüzde, her hangi birinden girmiÅ? olabilirler.
Ama Å?ehir haritasına bakarsanız, Å?ehrin bir ucunda baÅ?layıp daÄ?lara giren Emigration Canyon, yani Göçmen Kanyonu adından bir Kanyon görürsünüz. Eh buraya gelen en ünlü göçmenler de söz konusu grup olduÄ?una göre, Ä°Å?te burasıdır doÄ?ru yer dersiniz kendi kendinize.
Aslında Kanyonun hemen önünde, Briam ın iÅ?te burası doÄ?ru yer dediÄ?i noktanın üzerinde bir anıt var. Hemen anıtın gerisinde de, 1840lardan 1880lere kadar Utahın çeÅ?itli bölümlerin yapılmıÅ? binaların çoÄ?unlukla birebir kopyalarını barındıran 19 yüzyılın bir Utah kasabasını andıran bir park var. Güzel bir park, o dönemin hayatını da canlandırmaya çalıÅ?mıÅ?lar. Bir sonraki sefer bu parktan da bahsederim.
Ama parkın ilerisine yürümeye baÅ?ladıÄ?ınızda yavaÅ? yavaÅ? etrafınızdaki evler azalıyor. Kanyonun içine girdikten kısa süre sonra zaten Å?ehir kayboluyor. Dar bir vadinin içine girmiÅ? oluyorsunuz. Ã?stelik de tamamen asvaltın üzerinden gidiyorsunuz. Ã?ok Å?ükür ki, asfaltın bir bölümünü bisikletlere ayırmıÅ?lar. Eh araba çarpma ihtimalindense bisiklet çarpma ihtimali daha göze alınır deyip bisikletlere ayrılmıÅ? yerden yürüyorsunuz muhtemelen.
Bu vadi neredeyse tamamen çorak... Etrafınızdaki tepelerden neredeyse hiçbir Å?ey yok. Ama vadinin içinde yürüyerek bir onbeÅ? yirmi dakika ilerleyince tuhaf bir Å?ey oluyor, bir dizi eve rastlıyorsunuz.
Farkındaysanız bir kasaba, mahalle yerleÅ?im yeri falan demedim, bir dizi ev dedim. Ã?ünkü bu evlerde oturanların birbirleri ile etkileÅ?tiklerine dair hiçbir Å?eye rastlamadım. Gidebilecekleri ortak bir park, bir spor alanı, hatta bir bakkal bile yok. Rahatça yürüyebilecekleri bir düzlük bile yok daracık vadiye hapsolmuÅ?lar.
Ama biraz ileride en azından yürüme mesafesinde olan bir lokanta var. Ruth un yeri. Eh oraya geldiÄ?inde kırk kırkbeÅ? dakika olmuÅ?tu sanırım yürümeye baÅ?layalı, o gün vadiye gelene kadar da epey yürümüÅ?tüm. Dolayısı ile hadi dedim. Girip bir Å?eyler yiyeyim. DoÄ?rusu daracık vadi yaÅ?anacak yer deÄ?il. Ama bir cesaret girip bir lokanta bulunca, vadiyi seyrederek yemek yemek güzel. Ruth yaklaÅ?ık 70 yıldır açık bir lokantaymıÅ?, Utah ın ikinci eski lokantası diyordu. Asıl Ruth, lokantayı 90larda baÅ?ka bir kiÅ?iye satmıÅ? sanırım. Ama hala kadının resimleri lokantada her yere asılı... Sanırım bir köpeÄ?i varmıÅ? eskiden ve her lokantaya gelene saldırırmıÅ?.
Lokanta Amerikan filmlerinde ıssız yerin ortasındaki lokantaları andırıyordu. Burada ucuz bir Å?ey yemek istiyorsanız hamburger tarzı Å?eyler yemeÄ?e alıÅ?manız gerekiyor bu arada. Ben de öyle yaptım. Ama yemeÄ?i daha çok adına bakarak seçtim. Eh Briam lokantadan yaklaÅ?ık 40 45 dakika mesafede Ä°Å?te burası doÄ?ru yer demiÅ?ti. Lokanta da burgerlerden birinin adı da Burası Neredeyse DoÄ?ru Yer ( This almost the place ) idi güzel bir isimdi. Ben de o burgeri yedim, tadı da fena deÄ?ildi.
Yemek bitince, artık yavaÅ? yavaÅ? havanın da karardıÄ?ını görüp, bisiklet ve arabaların karanlıkta bana çarpma ihtimalini arttırmamak için geri döndüm.
Aslında bu Emigration Kanyonu, Mormon Trail adı verilen çok uzun bir trailin ya da yolun baÅ?ıymıÅ?. Mormonlar ABDnin doÄ?u batı mesafesinin neredeyse yarısını kat ettiÄ?i için aslında teorik olarak trailin mütiÅ? uzun olması mümkün. Ama sanırım yolun tamamını kapsamıyor trail. Mormonların Utah a göç ederken kıÅ?ın kamp yaptıkları bir yer var, sanırım trail oradan baÅ?lıyor.
Bilmiyorum yürüyerek giden var mıdır bugünlerde, sonuçta o zamanlar yürünerek gidilmiÅ?. Ama açıkçası, ben üzerinden gitsem bile her halde araba ile giderdim.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
ArkadaÅ?lar ABDnin batı olarak adlandırılan bölgesinde bir dizi vahÅ?i batının 19. yüzyıldaki meÅ?hur günlerini canlandıran müze kasabaları kurmuÅ?lar, söz konusu kasabalarda o günlerin binaları, binaların içinde ve dıÅ?ında da o günlerin ortamı canlandırılıyor.
Bu tip yerlerden biri de Salt Lake City'nin içinde var. Adı Ä°Å?te Burası ( This is the place ) parkı. Daha önce birkaç defa anlattıÄ?ım gibi kente yerleÅ?ecek göçmenler ilk buradan vadiye bakmıÅ?lar. Liderleri de Burası doÄ?ru yer, sürün arabayı demiÅ?.
Tabii söz konusu kasaba hemen Salt Lake City nin içinde olunca, ister istemez, Mormonların VahÅ?i Batısı daha fazla öne çıkıyor. Utah'ta bir de VahÅ?i Batı'yı daha genel anlamda canlandıran bir West Heritege Center, VahÅ?i Batı Müzesi var. Ama burası Å?u aralar gidemeyeceÄ?im kadar uzaktı.
This is the Place ya da Mormon VahÅ?i Batısını canlandıran kasabaya gelince... Aslında son derece güzel canlandırmıÅ?lar. Parkın ya da kasabanın tam ortasında, standart bir VahÅ?i Batı kasabasının, muhtemelen Salt Lake City nin de ilk yıllarının en önemli binaları dizili. Banka, okul, berber, otel aklıma gelenler. Bunun dıÅ?ında eczane, derici, bakkal, telgraf dükkanı, gazete ofisi de var. Bunların her biri 1840lardan 1870lere uzanan zaman diliminde kurulmuÅ? binaların çoÄ?unlukla birebir kopyaları. Binaların bir kısmının içinde o dönemin ortamını da canlandırıyorlar. Otel de yemek de yenebiliyor. Berber eczane demirci gibi dükkanların çoÄ?unda dükkana bakan birileri var. Bankada altın madeninden çıkardıÄ?ınız altın tozlarının nasıl satıldıÄ?ını görebiliyorsunuz mesela.
Kasabanın üstünde, daha da eski dönemlerde Utahı ilk keÅ?feden, sincap avcılarının kurmuÅ? oldukları kampların bir benzeri var. Sincapın kürkü çok para ediyormuÅ? zamanında o nedenle Utah ı büyük oranda keÅ?fedenler sincap avcıları olmuÅ?.
Daha da yukarıda farklı Kızılderili evlerini bir arada görebileceÄ?iniz Kızılderili bölgesi var. Ki bu bölgeden Salt Lake City i de ayaklarınızın altında görebiliyorsunuz.
Bunun dıÅ?ında kasabanın farklı yerlerinde o dönemde insanların yaÅ?adıÄ?ı evler var. En küçük ilk geldikleri sırada yaptıkları kulubemsi evlerden, 1870lerde zenginlerin artık oturmaya baÅ?ladıÄ?ı daha büyük evlere kadar farklı farklı evler. Ki bunların bir kısmında ev iÅ?leri yapabiliyorsunuz. Ya da o dönemde çocukların oynadıÄ?ı oyunları oynayabiliyorsunuz.
Kısacası güzel bir yer. Güzel de bir gün geçebiliyor. Å?u anda içinde bulunduÄ?umuz cadılar bayramı dolayısı ile de geceleri kasaba bir tür cadılar bayramı kasabasına dönüÅ?türülüyor. Ve tahmin edebileceÄ?iniz gibi kasabanın bu haline yani cadılar bayramı için dönüÅ?türülmüÅ? haline de gittim. Ama bunu bir sonraki sefere anlatayım.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum