Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: yqiqufa
    Bugün: 16
    Dün: 23
    Toplam: 90345

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1654
    Üye: 2
    Toplam: 1656

    Şu An Bağlı:
    01 : ofine
    02 : yqiqufa

    FrpWorld.Com :: View topic - ARAYIş (RP EKRANI)
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     ARAYIş (RP EKRANI) View next topic
    View previous topic
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.
    Author Message
    Daeya
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 13, 2004
    Posts: 2183
    Location: KarÅ?ıyaka

    PostPosted: Fri Aug 04, 2006 12:03 am Reply with quoteBack to top

    shi'el'Elesia bir küfür savurdu fakat naraların arasında duyulmadan kaybolup gitti.

    Yukarıda neler olup bittiğini bilmiyordu kaosun baş rahibesi fakat onların da zor durumda olduklarını düşünmesine engel olacak hiçbirşey yoktu. Nem ile kan kokuları birbirine karışmış, rüzgarın geçtiği her yerde bırakıyorlardı izlerini. Alev kırbacının çıkardığı seslerle yankılanan boyut büyük bir katliama ev sahipliği yapıyordu. Kana doymak bilmeyen atmosfer artık doymuştu.

    İçinden yeter dedi kaosun baş rahibesi. Ne kadar süre geçmişti ama hala oldukları yerdeydiler. shi'el'Elesia önünde büyük bir vahşetle saldıran kaos şövalyelerine "Hattı koruyuuuuunnn!" diye bağırdı olanca gücüyle ve kafasında şekillenen planı uygulamaya başladı.

    Kaos şövalyeleri hattı koruyarak saldırıya geçtikleri gibi rahibeler ve rahipler de büyülerini yapmaya başlamışlardı. shi'el'Elesia ise, düşmanın en yoğun olduğu bölüme doğru bakarak, karşı safhın tam ortasına doğru bakarak büyülü sözleri mırıldanmaya başladı *O* ya olan inancının gücüyle..

    RP DIşI NOT : Kaos şövalyeleri hattı koruyarak salırıya geçiyorlar, rahip ve rahibelerin yapmış olduğu büyüler ise; inflict medium wounds, bull's strenght ( kaos şövalyelerine boss ), bestow cuse. shi'el'Elesia'nın yapmış olduğu büyü ise flame strike.

    _________________
    Do you know the terror of he falls asleep? To the very tors he is terrified. Because the ground gives way under him, And the dream begins...
    Back to top View user's profileSend private message
    Efla
    Site Admin
    Site Admin





    Joined: Apr 10, 2004
    Posts: 3916
    Location: Ankara

    PostPosted: Fri Aug 04, 2006 10:45 am Reply with quoteBack to top

    Kapının alevlerle yandığını görünce elini geriye doğru çekti. Neler oluyordu? kapı yok olarak arkadaki koridörun görünmesine olanak verdi. Hayır şaşırmamıştı. Sadece artık kapının arkasında olmasını bekliyordu. Sabrı tükenmemişti lakin. Ulaşmak için daha fazla sabredebilirdi. Belki sınav (ya da herneyse) hala devam ediyordu.Belki basit bir koridordu.

    "Farketmez" diye düşündü yapılacak tek birşey vardı.
    Yavaş ve temkinli adımlarla içeriye adım attı.

    _________________
    Chaos is the law of nature,
    Order is the dream of man.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Mon Aug 07, 2006 8:05 pm Reply with quoteBack to top

    Kapı aniden alev aldığında, Brenne içgüdüsel olarak birkaç adım geri çekilmiş ve cüppesinin bol kolunu yüzüne siper etmişti. Pandemonium’da gezerken onun zarar görmemesini sağlayan koruma hâlâ mevcuttu, lâkin *O*’nun gücünün doruğa ulaştığı bu yerde kaos o kadar şiddetliydi ki, bu koruma bile onun zarar görmemesini engelleyemeyebilirdi. Çzellikle de görevi bitmek üzereyken bu ihtimal daha da güçleniyordu, çünkü bundan sonra ona ihtiyaç duyulmayacaktı. Yine de görevini başarıyla tamamlaması, efendisinin gözünde artı bir puan almasını sağlayacaktı.

    Alevler yok olduğunda Brenne kolunu indirdi ve kapının gerisine baktı. Peki bundan sonra ne vardı? Ne çeşit bir sınav? Ne çeşit bir tuzak? Çok da umursamıyordu Brenne. Görevini bitirmek üzereydi ve hiçbir şeyin bunu engellemesine izin vermeyecekti. İlk harekete geçen o oldu, ve temkini elden bırakmayarak kapıya doğru ilerlemeye başladı. Tahta bastonunun ritmik takırtısı, çevrelerinde inleyen, sızlanan ve haykıran iblislerin sesleri tarafından boğuluyordu.

    Efla, Brenne’yi takip ederken gözünü düşmüş peygamberin üzerinden hiç ayırmıyordu. Ona hiç güvenmemişti ve bu noktadan sonra da güvenecek değildi. Ama tünelin sonundan dalga dalga yayılan kaosun enerjisi, Efla’nın dikkatini dağıtıyor ve onu bir an önce oraya gitmesi için bastırıyordu.

    Kapının alev almasıyla bir an donakalan Morien’in yüzündeki şaşkın ifade, yerini sivri köpek dişlerini ortaya çıkaran, manyakça bir sırıtışa bıraktı. Kaosun gücü ona Efla’dan daha fazla etki ediyor, zihnini bulandırıyor, onu tünelin sonuna çekiyordu.

    Morien yarım kalan yürüyüşüne devam ederek adımlarını hızlandırdı ve kapıya yaklaştı. Gözü kimseyi görmüyordu, sadece tünel...

    Kısa bir süreliğine de olsa aklını başına toplayan Krayns, kapıdan çoktan geçmiş olan Brenne ve Efla’yı, kapıya hızla yaklaşan Morien’i, e yanından geçip Morien’i takip eden Raziel’i fark etti. Az önce ne yapıyordu o? Bir seçilmişe saldıracak kadar delirmiş miydi? *O*’na şükürler olsun ki kendine gelebilmişti. Hemen diğerlerinin peşinden yola koyuldu.

    Raziel’in tünele girdikten sonraki ilk düşüncesi, kaos tanrısına adanmış bir yere göre tünelin aşırı derecede muntazam olmasıydı. Duvarlar, yer ve tavan pürüzsüz bir şekilde oyulmuştu. Yine de tünel, anlamsız ve gereksiz dönemeçlerle, yükselişlerle ve alçalışlarla bu muntazam yapısına bir tezat oluşturuyor, ve sanki düzen var olsa da kaosun hep ona galip geleceğini ifade etmeye çalışıyordu.

    Tünel ilerledikçe duvarlarda rengarenk, değerli taşlarla yapılmış bazı mozaikler görmeye başladılar. Bunlar öncelikle tek tük mozaiklerdi ve kimse için pek bir şey ifade etmiyorlardı. Ama sonra mozaikler daha belirginleşmeye başladı. Çeşitli kurban ayinleri, cehennemlerdeki savaşlar fark ediliyordu. Ayinlerden bazıları çoğuna tanıdık geliyordu. Sonra, Efla başka bir mozaiğin önüne geldi ve burada tanıdık iki şekil gördü.

    İkisinin de adamlar çevrelerini kuşatmış bir halde, Andero ve Squan’ın düellosu işlenmişti bu resimde. Minik minik taşlarla bu mozaikler öyle güzel işlenmişti ki, Andero’nun yüzündeki öfkeli ifade ile Squan’ın kararlı yüzü rahatlıkla seçilebiliyordu.

    Efla hemen diğer yandaki mozaiğe baktı. Bu mozaik de onların Pandemonium’a ilk yolculuklarını konu almıştı.

    Efla çürümüş parmaklarını duvarlarda gezdirerek hızla ilerledi ve mozaikleri incelemeye devam etti. İşte orada Kaos Lejyonu, Çığlıkların Kalesi’nin önünde duruyordu. Bir sonraki resimde ise Kaos Lejyonu, Azalin’in bizzat kendisiyle karşı karşıyaydılar.

    Efla hızını iyice arttırdı ve hayret dolu gözlerle ilerledi. Bu tünelin ne zaman yapıldığını tahmin bile edemiyordu, ama tüm bunlar ta o zamandan öngörülmüştü.

    Mozaikler devam ediyordu ve tüm grup-bazıları için ifadeli, bazıları için değil-mozaikleri inceliyordu. Krayns’ın gözleri, Hellfire ile olan dövüşünü gördüğünde hayretle açıldı. Brenne kendi düşüşünün resmedildiği bir mozaiği fark etti. Hemen ardından Andero’yu konu alan bir mozaiği gördüğünde, kapıda yaşadıklarını yeniden hissetmeye başladı. Buradan, bu kahrolası yerden çıkmadan önce ait olduğu mevkie yükselmeliydi.

    Tünelin sonu görünüp sonundaki odadan içeri ışık vururken, son iki yandaki resimlere bakıyorlardı. Birisi, şu anda mozaikleri inceleyen grubu resmetmişti, bir diğeri ise tapınağı. Binlerce iblis, dehşet salan bir yığın halinde tapınağa saldırmışlar ve tapınağın kapısını kırmışlardı. Tüm o iblislerin arkasında düşmanlarının yüreğine korku salan, zalim sırıtışıyla Kathluk resmedilmişti.

    Ve sonra....tünel bitiverdi. Kendilerini sekizgen biçiminde, yirmi metre çapında bir odada buldular. Odanın tam ortasında dört metre yarıçaplı bir kan havuzu vardı ve havuzun tam ortasında büyük bir sunak göze çarpıyordu. Odanın kapısı yoktu. Tünel onları sadece buraya getirmişti. Duvarların her köşesinde monte edilmiş meşaleler ısı yaymıyor, ama etrafı aydınlatıyordu. Tüneldeki mozaikler burada da devam ediyor, ama ilk mozaiklerin şeklini alıyorlardı. Kompleks bir ayin resmedilmişti ve ayin bu odada gerçekleşiyordu. Ayinin resmi duvarların iki tarafında da devam ediyor, odaya girdikleri girişin tam karşısında, mozaik bir kapı ile noktalanıyordu. Kan havuzunun duvarlarında ise çeşitli rünler bulunmaktaydı.

    Brenne duvarlara yaklaşıp ayinin gidişatını incelemeye başlarken, Morien de incelemek için kan havuzuna yaklaşıyordu. Kapının hemen yanında duran Krayns’ın gözleri yine kamaya başlamıştı. Hırs yeniden yüreğini ele geçirirken, Morien’i izliyordu. Kapının hemen öbür yanındaki Raziel de onun bakışlarını fark etmişti.

    Morien kan havuzunun yanına gitti ve avuçlarını havuza daldırıp biraz kan aldı. Avuçlarını dudaklarına götürüp kanı içerken yüz hatları yumuşadı ve gevşedi. Her ne kadar açlığı hissetmese de, kan içmek onun doğasının bir parçasıydı.

    Efla bir yandan mozaikleri incelemeye çalışırken, bir yandan da Brenne’yi göz hapsinde tutmaya devam ediyordu. İki işi bir arada yapmaya çalıştığından düşmüş peygamber mozaikleri çok daha seri olarak inceleyebiliyordu.

    Sonra vahşi bir böğürtü odada yankılandı ve Efla görüşünün kenarından hızla geçen bir şeyi gördü. Krayns kılıçlarını çekmiş, Morien’e saldırıyordu. Gözleri geriye doğru kayıyor ve ağzından kanlı salyalar damlıyordu.

    Morien, kan içmeye öyle dalmıştı ki böğürtü onu ilk başta etkilemedi. Ama sonra içgüdülerinin bir şeylerin ters gittiği konusundaki güçlü dürtüsü ile avucunu açıp kanı tekrar havuza boşalttı ve başını döndürüp arkaya baktı.

    Ve resmen öfkeden canavara dönüşmüş olan Krayns’ın ona saldırmakta olduğunu gördü.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Mon Aug 07, 2006 8:07 pm Reply with quoteBack to top

    Shi’el’Elesia’nın emirlerini duyan kaos şövalyeleri, dağıldıkları giriş odasında aceleyle toparlanarak yeni bir hat oluşturmaya çalıştılar. Rahibeler kan havuzunun arkasında toparlanadursunlar, Dorian ve Bulwein, askerlerini toparlayarak geri çekilmeye çalışıyorlardı.

    Bir dakika bile sürmeden kaos şövalyeleri kan havuzunun önünde yeni bir savunma hattı oluşturmuşlar ve geri çekilen askerler için bir dayanak haline gelmişlerdi. Bu sırada rahibeler, kaos şövalyelerine çeşitli muskalar yapıyor, onları daha kudretli kılıyorlardı. Bu sırada Nightfall çok sayıda cesedi ayaklandırmış ve kaos şövalyelerinin yanına sürmüştü.

    Dorian’ın adamlarının yarısından fazlası ölmüştü. Adamları gerçekten de başarılı bir eğitimden geçmişlerdi, ama bir iblis güruhuna karşı savaşmaları oldukça zordu. Yine de Dorian, Bulwein’in yardımlarıyla sağ kalan adamlarını kaos şövalyelerinin oluşturduğu hattın önünde toplamayı başarmıştı.

    Rahibeler artık kaos şövalyelerine muska yerleştirmeyi bırakmışlar, sürekli saldıran ama geri püskürtülen iblislerden tehlikeli gördüklerini lanetliyorlardı. Bedduaları salonda yankılanırken iblislerin bazıları aval aval bakınmaya başlıyor, bazıları güçten düşüyor, bazılarının ise savaşma kabiliyetleri azalıyordu.

    Ve sonra birden kaos şövalyeleri yürüyüşe geçtiler. Kılıçları amansızca iblisleri biçiyor, zaten fazla olan ceset sayısına yenilerini ekliyorlardı. *O*’na olan inançla kuvvetlenmiş şövalyeler, *O*’nun gazabıyla zayıflamış iblislerin tepelerine ölüm makineleri gibi çöktüler.

    Kaos şövalyelerinin ileri atıldığını gören Dorian “Saldırıya geçin! Sakın tereddütte bulunmayın! Biz *O*’nun adına savaşmak için seçildik! Hücum!” diye haykırdı ve askerler de Nightfall’un ayaklandırdığı yürüyen ölülerle birlikte hücuma geçtiler ve katliama katıldılar.

    Düşen iblisin yerini hemen bir yenisi alıyordu ve artık daha kuvvetlileri gelmeye başlamıştı. Bu yüzden kaos askerlerinin saldırısı ilk andaki hızını kaybetmişti. Kaos şövalyeleri artık yavaş yavaş ilerliyor, ara sıra duruyor, sonra tekrar ilerliyorlardı. Rahibeler artık askerlerin arasına karışıyor ve askerlerle savaşan iblislere dokunup onları negatif enerjilerle yaralıyorlardı.

    İşte bu anda Shi’el’Elesia gözlerini kapadı, derin bir nefes alarak transa geçti ve fısıltıyla *O*’na dua etmeye başladı. Sözleri ilerledikçe kollarını iki yana açtı ve başını geriye attı. Sesi bir kreşendo ile yükseliyor ve sertleşiyordu. Sonra başını indirdi ve gözlerini açıp tam karşısında duran, kapıların önündeki iblis güruhuna baktı ve duasını sonlandırdı.

    Minik bir alev kıvılcımı belirdi. Sonra bir tane daha... Ve bir anda, geniş bir alev sütunu kapının önünde oluştu.

    Yanan iblisler çığlık çığlığa etrafta koşuşurken, içeride kalanlar korkuyla etraflarına bakındılar. Bu tereddütleri kendilerine pahalıya patladı. Kaos şövalyeleri ve askerlerin ani hücumuyla birlikte, iblislerin pek çoğu katledildi ve kaos güçleri kapıya kadar vardılar.

    Dışarıdan gelen kükreme ile yeni ve bu sefer güçlü iblisler, kaos askerlerini tekrar geriye püskürttüler. Marilithler kılıçlarını hızla savururken bir glabrezu da birkaç askeri anında katletti.

    Bir kükreme daha yankılandı ve aynı anda alev kırbacı son kez şakladı. Marilithler ve glabrezular alev kırbacıyla parçalanırken, tapınak çok şiddetli bir sarsıntı geçirdi ve havadaki alev kırbacı aniden kayboldu.

    Tapınak o birkaç saniye için iblislerden temizlenmişti; ama rüzgârın taşıdığı seslere bakılırsa çok çok daha fazlası dışarıdaydı.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Wed Aug 09, 2006 8:31 pm Reply with quoteBack to top

    “Igna’eth-yuuz’nan...”

    Rüzgârın hafif bir melteme dönüştüğü, tünellerin darlaşıp çatallarla çoğaldığı bu bölgede, yürümekten yorulup yere çömelmiş ve gözlerini kapatmış olan Deschain, bir anda kulağına gelen bu tuhaf, ürkütücü fısıltıyla gözlerini açtı ve hafifçe ayağa kalkarak dikkatle çevreyi dinledi.

    Hiç ses yoktu. Sadece rüzgârın uğultusu... Ne kadar ilerlediklerini bilmiyordu bile. Karanlığın içinde arada sırada birisi karanlığı görmelerini sağlayacak veya ışık yaratacak büyüler yapmıştı. Sonuç hüsrandı. Görebildikleri tek şeyler kayalar, kayalar ve kayalardı. Tüneller her yere uzanıyordu. Ve bu bitmek tükenmek bilmeyen rüzgâr... Hiç durmadan esmişti. Zaman zaman o kadar şiddetliydi ki, aralarından zayıf olanları havaya kaldırıyordu. Grup ona tutunarak zar zor onun kaybolmasını engelliyorlardı. Vaadedilen o çıkışa asla ulaşamamışlardı.

    Yiyecekleri tükenmişti. Ellerindeki avuçlarındaki az buçuk yiyeceği de paylaşarak ve az az yiyerek bitirmişlerdi. Birkaç kez bu tuhaf dehlizlerde uyumuş, sonra yollarına devam etmişlerdi. şimdi hemen hepsi açtı, daha da kötüsü susamışlardı. Lâkin ne yazık ki ellerinde ne yiyecek vardı, ne de su.

    Son kez uyuyalı ne kadar olduğunu kestiremiyorlardı. Bu lanet tünelde zamanı ölçecek herhangi bir şey yoktu. Fazla geçmemiş olmalıydı. Ama yine de yorulmuşlar, e mola vermişlerdi.

    Deschain sonunda omuzlarını silkti. Yorgunluktan uyuyakalmış ve rüya görmüş olmalıydı. Tekrar yere oturdu ve başını kayaya yasladı.

    “Igna’es-yuuz’h mgl’wnath...”

    Gırtlaktan gelen, ürkütücü sözcükleri yeniden duyan Deschain, anında gözlerini açtı ve etrafına bakındı ama görebildiği tek şey karanlıktı. Seslerin geldiği yönü kestiremiyordu. Sadece...sesler vardı işte.

    Deschain, yanındaki büyücüye iyice sokuldu. Kâfilenin çoğu kara cüppeliydi; arada sadece tek tük kırmızı cüppeli büyücü vardı. şu Marcus, gözetmeleri gereken büyücü, lider pozisyonlarına bürünüp onları yönlendirmeye çalışmıştı; ama Reynald’ın talimatını hiçbir büyücü unutmamıştı. Sonuç olarak Reynald bir başbüyücüydü ve onun emirleri kesindi.

    Marcus, Deschain’in birkaç metre uzağında, grubun başında oturmuş, dinleniyordu. Karanlıkta hiçbir şey göremediğinden huzursuzdu. Çoktan çıkışa varmış olmaları gerekirken, hâlâ ilerliyorlardı.

    Acı gerçek yavaş yavaş Marcus’Un zihninde belirmeye başlamıştı. Molissei’nin sözlerini şimdi anlıyordu. Burası Karanlıkaltı değildi. Aksi takdirde böyle bir hava akımı olmazdı. Ama eğer anlatılan efsaneler doğruysa burası...Pandemonium’du.

    Tüm tanrılar aşkına! Eğer burası gerçekten Pandemonium’sa ve efsanelerde anlatılanların onda biri doğruysa buradan çıkmalarının imkânı yoktu! Burada ya açlıktan ve susuzluktan öleceklerdi, ya bir iblis tarafından parçalanacaklardı. Daha da kötüsü, tuhaf fısıltılar taşıyan rüzgâr, hepsinin akıllarını zorluyordu.

    “Igna’es-nhark, mgl’wnath! Eius kril’lspincio’th Igna’eth! Eius quoniqm loquetur!”

    İşte bu, yeterince netti. Bu sefer sesi tek duyan Deschain olmamıştı. Marcus ve hatta tüm diğer büyücüler sesi duymuşlar ve bir anda ayağa fırlamışlardı. Rüzgârın taşıdığı çeşitlik çığlıklar, iniltiler, fısıltılar duymuşlardı şimdiye kadar ve akıl sağlıkları cidden bozulmuştu; ama bu seferki gaddar, genizden gelen ses gerçekten de hepsinin kanlarını dondurmuştu. Soğuktu, üşüyorlardı, bitkinlerdi, kaybolmuşlardı, akıllarını kaçırmak üzereydiler ve şimdi bir de bu tuhaf tehdit onları bulmuştu!

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    SacoKhan
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 10, 2005
    Posts: 2585
    Location: YalnızlıÄ?ın hüküm sürdüÄ?ü yerden

    PostPosted: Thu Aug 10, 2006 11:35 am Reply with quoteBack to top

    "Kahretsin, umarım yanılıyorumdur, yoksa burdan çıkmamız sadece tanrıların insafına kalmış!"

    Sırtını insanın içini karartan tünele yasladı, bohçasından o *değerli* kafatasını çıkardı, etrafındaki hale onun etraftaki iskeletleri daha bir karşı konulmaz yapıyordu, iyi kalpli rahipler için zor bir durumdur bu. Bu kafatasını çok merak ediyordu, işe yarar bir şey olduğu kesindi -o zalim başbüyücü son çare olarak buna gerek duymuştu çünkü- ve bunu öğrenmek istiyordu. Sol elini kaldırdı ve üzerine hızla bir kaç büyülü söz söyledi, bu sözler büyülü halelerin, efsunlu ortamların gizemlerini açığa çıkarmasına yarardı.(Detect Magic)

    Sonra aklına tekrar içine düştüğü durum geldi Marcus'un, arkasındaki grupla birlikte yürümüşlerdi ve nereye gittiklerini bile bilmiyorlardı, kahrolası Reynald'ın neden kendisinin gelmediği belliydi çünkü korkmuştu.

    "Hıh, kim korkmazki buralardan, gerizekalı büyücü bozması! Ama bunu ona bir gün göstereceğim, yeminim olsun!"

    "Igna’es-nhark, mgl’wnath! Eius kril’lspincio’th Igna’eth! Eius quoniqm loquetur!"

    Bu ses de neydi böyle?! İşte korktuğu başına gelmişti bile ve bunu tüm büyücüler duymuştu, demek ki gerçekten kötü bir sürpriz bekliyordu grubu.

    Kafatasını tekrar bohçasına koydu, etkisine bakmayı akıl edememişti bu düşünceler arasında...

    Pandemonium...Deliliğin mabedi...

    Ayağa kalktı ve yüzüğünü öptü, bu yüzük ona fani şeylere olan ihtiyacını azaltıyordu, günde sadece iki saat uyuyordu ama uyku eksikliği hissetmiyordu hatta iki üç parça ekmek ve yarım bardak su bütün bir gün için yeterli oluyordu. Bu yüzüğe şükretti, etraftaki büyücülerin hepsinden fazla dayanacağı kesindi bu vahşi yerde...

    Gruba döndü ve:

    - Birbirinize daha yakın olmaya çalışın ve gözünüzü açık tutun! Nöbetleşerek dinlenmemiz gerekiyor burada, aksi taktirde sonumuz yakındır!

    Kasvetle başını eğdi ve olduğu yere tekrar geri çöktü, büyücülerin nöbet ayarlamalarını yapmalarını bekledi...

    _________________
    And i still wonder if you ever wonder the same!...
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Efla
    Site Admin
    Site Admin





    Joined: Apr 10, 2004
    Posts: 3916
    Location: Ankara

    PostPosted: Thu Aug 10, 2006 8:29 pm Reply with quoteBack to top

    "Onu belki çok önceden cezalandırmalıydım. Ahmak bu kez çetin kayaya çarpacak. Muhtemelen drow da intikamını almak isteyecektir. Kazanabilme olsaydı bile aptalca bir mücadele. hah..." bir an için içinden geçen bunlar oldu aslına bakılırsa pek de umursamıyordu. İstedikleri kadar birbirlerini yiyebilirlerdi.

    Buraya kadar gelmesine yardım ettikten sonra...Sadece delirmiş komutanın kendisine saldırmayacağını garantiye almalıydı bunu pekala sonra da yapabilirdi. şimdi duvardaki yazılar çok ilginç geliyordu. Zayıf peygamberi göz hapsinden biraz olsun azad edebilecek kadar ilginç ne de olsa oradan uzaklaştığında ya da birşey yaptığında bunu farkedebilirdi.şimdiye kadar yaşadıklarının ufak bir özeti gibiydi. Bunlar tarih miydi yoksa öngörü müydü? VE lanet olsun kim hazırlamıştı? Eğer öngörüyse devamı da gelecekti. Burada neyle karşılaşacaklarını öğrenebilirlerdi. Hatta belki geleceğe dair?...

    _________________
    Chaos is the law of nature,
    Order is the dream of man.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    C_Deschain
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jun 01, 2006
    Posts: 291
    Location: ankara

    PostPosted: Thu Aug 10, 2006 9:36 pm Reply with quoteBack to top

    Başını yeniden kayalara yasladı ve içinde bulunduğu durumu analiz etmeye çalıştı.Tabi başarabilirse...
    Çünkü düşünemeyecek kadar yorgundu sürekli yürüyorlardı.Aç ve susuzdu..Ve kaybolduklarınıda kendi adı gibi biliyordu.Ve kolay kolay çıkabileceklerini sanmıyordu.Buraya kadar merakı yüzünden gelmişti.Başına ne geldiyse burnunu her işe sokmaktan dolayı olmuştu.şimdi ise bu karanlık ve ıssız yerde meraklı oluşuna lanet ediyordu.Artık grupla beraber hareket etmeye razıydı.Meraklı günler sona ermişti...

    şimdilik tek yapabilceği şey gelecekte olacakları beklemekti....

    _________________
    <div>Tári Nénharma....</div><br>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Raziel_Zauvirr
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 26, 2005
    Posts: 79

    PostPosted: Wed Aug 16, 2006 3:33 pm Reply with quoteBack to top

    Raziel,deli komutanının böğürtüsünü duymadan çok daha önce deliliğin tekrar onu ele geçirdiğini bakışlarından anlamıştı.Böğürtüyle birlikte drow,adeta kan banyosu yapan seçilmişe saldırmıştı.Raziel nerdeyse sevinçten havaya zıplayacaktı,içinde sanki kendini daha önemli bi kişi gibi hissetmişti.(Belkide çok sürmeden bu bir histende fazlası olacaktı)
    Raziel,diğer seçilmiş kişilere göz ucuyla bir bakış attı.(İlk seferki gibi dondurulmak istemiyordu.)Pek de birşey yapcak gibi görünmüyolardı.Raziel,Drowun Morien e yapacağı ilk hamleyi bekledi,belkide ikiside zayıfladıktan sonra bir taşta iki kuş vurmak daha mantıklıydı...[/i]

    _________________
    Nindyn vel'uss kyorl nind ratha thalra elyhinn dal lil alust.
    Back to top View user's profileSend private message
    Daeya
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 13, 2004
    Posts: 2183
    Location: KarÅ?ıyaka

    PostPosted: Wed Aug 16, 2006 5:59 pm Reply with quoteBack to top

    Shi'el'Elesia iblislerin geri çekildiğini gördüğünde şimdilik başarılı olduğunu anladı ve yine kendisine has o gülümseyişi beliriverdi. Zafere alışık olan baş rahibe, tekrar birşeyler düşünmeliydi. Uzaktan fakat gür gelen sesler buranın yine eskisi gibi iblislerle ve bu kez daha çoğuyla karşı karşıya geleceğini belirtiyordu. Yukarıda neler olup bittiğini bilmiyordu. Aklından yukarıdaki tapınağa gitmek geçiyor fakat bulunduğu yeri savunmasız bırakmak istemiyordu. Seçilmişlerden de hiç bir haber yoktu. Ve Shi'el'Elesia bir an önce yardımlarına gelmelerini istiyordu. Gücünü nereye kadar koruyabileceğini tam olarak kesitiremiyor, bulunduğu yeri kaybetmek istemiyordu. Burası...Eviydi.

    _________________
    Do you know the terror of he falls asleep? To the very tors he is terrified. Because the ground gives way under him, And the dream begins...
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Fri Aug 18, 2006 8:02 pm Reply with quoteBack to top

    Krayns bir öfke böğürtüsüyle Morien’e yaklaşırken, vampir hiç kıpırdamadan bekledi. Sanki bir şaşkınlık içinde, öylece kalakalmıştı. Morien’in kırmızı vampir gözleri ile Krayns’ın kırmızı drow gözleri teması hiç kesmiyordu. Ama iki gözdeki fark, Krayns’ın bakışlarının delice ve anlamsız oluşuydu.

    Krayns tam Morien’e girişmek üzereyken, vampir birden yana çekildi ve bacağını öne uzattı. Morien’in çelmesine takılan Krayns, kafa üstü kan havuzuna çakılırken Morien kendi çevresinde dönerek geriledi ve kılıçlarını çıkartıp savunma pozisyonuna geçti.

    Büyük bir böğürtü patlatarak havuzdan fırlayan Krayns, tek sıçrayışta havuzdan çıktı ve Morien’e ardarda vahşi darbeler indirmeye başladı.

    Tam önünde bu mücadeleye tanık olan Raziel, Morien’in yüz ifadesinin, Krayns’ın aksine boş olduğunu gördü. Yoksa seçilmiş, drowun öfkesinden korkuyor muydu?

    Krayns ardarda darbeleri indirirken, Morien’in tek yaptığı şey aynı surat ifadesini koruyarak kendisini savunmak ve darbeleri bloklamaktan ibaretti. Hiçbir saldırı hamlesinde bulunmuyor, tam aksine geri geri çekiliyordu. Bu da Raziel’in gözünde Morien’in korktuğu ve zorlandığı teorisini güçlendiriyordu.

    Bu durum, dövüşün şiddetlenmesiyle ilgileri ikiliye kayan Efla ve Brenne’nin de akıllarını kurcalamaya başlamışlardı. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Hele hele girişteki iblislerle yaşanandan sonra... Morien nasıl bir askere kaşı zorlanabilirdi? Ne Efla’nın ne de Brenne’nin gücünde bir azalma mevcut değildi. Acaba vampire özgü bir şey miydi bu? Ya da içtiği kanla ilgili miydi? Ama Morien gerilerken ve Krayns ona saldırmaya devam ederken ikisi de gerçeği görebilmişti: Morien sadece eğleniyordu.

    Tekrar girişin önüne, Raziel’in yanına vardıkları zaman, Morien’in yüzündeki ifade değişti ve yerini manyakça bir sırıtışa bıraktı. Ve böylece, Morien karşı saldırıya geçti.

    Krayns’ın kafasını koparmak için yaptığı hamleyi bertaraf eden Morien, kılıcıyla Krayns’ın karnında bir kesik açtı ve aynı anda minik bir patlama oldu. Krayns geriye doğru çekilirken Raziel patlamada Morien’in bedeninde açılan yaraların büyük bir hızla kapandığını fark etti.

    Morien yüzündeki sırıtışı bozmadan ilerledi ve kılıcını alttan yukarı savurup Krayns’ı kasıklarından boynuna kadar yardı. Bir patlama daha gerçekleşti. Krayns geriye savruldu ama hemen toparlandı ve şimdiye kadarki en gür böğürtüsüyle Morien’e saldırdı. Morien tam zamanında sağa çekildi ve sor dizini Krayns’ın midesine indirdi. Krayns yere düşerken, Morien parmaklarının ve topuklarının üzerinde tam arkasını döndü, diz çöktü ve kılıcını Krayns’ın tam altına yerleştirdi.

    Krayns, kılıcın üzerine düşerken bedenine iç gıdıklayıcı bir sesle giren kılıç, Krayns’ın göğüs kafesini deldi ve kalbini parçaladı. Ağzından kanlar fışkıran Krayns, o anda bir yeni patlamanın iç organlarını parçalamasıyla birlikte o anda ölmüştü.

    Morien kısa bir kahkaha attı ve kılıcını çekip ayağa kalktı. Krayns’ın cesedini aşağılarcasına süzdükten sonra tekrar havuza yöneldi.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Fri Aug 18, 2006 8:05 pm Reply with quoteBack to top

    Askerler rahat birer nefes alırken, silahlarını indirmeye başladılar. Giriş holünde o anda sadece kan havuzunun şırıltısı ile dışarıdan gelen sayısız böğürtü duyuluyordu. Başka bir ses yoktu.

    Shi’el’Elesia, çevresine bir bakış attığı zaman gerçekten de giriş holünün, katliam efendisine yaraşır bir hal aldığını gördü. Yer tamamen kanla kayganlaşmıştı ve o kadar çok ceset birikmişti ki, yere basmak neredeyse imkânsızdı.


    “Çabuk şu cesetleri kapının önüne yığıp barikat yapın!” diyen Dorian’ın sesini duydu Shi’el’Elesia. Dorian’ın akıl ettiği bu taktik sayesinde hem girişte iblisler yavaşlatılmış olacak, hem de savaşçılar daha düzgün ayakta durabileceklerdi.

    Dorian bir nefes koyuverdi ve yanındaki Bulwein’e dönerek “Barikatı düzgün kurduklarından emin ol. Sonra bir anda cesetlerin hepsinin birden askerlerin üzerine yıkılmasını istemiyorum. Ve bizimkilerin cesetleri mutlaka bizden tarafa baksın. Dışarıdakilerin gözüne kendi kayıplarımızı sermenin alemi yok. Eğer sadece onların cesetlerini görürlerse, moralleri bozulacaktır, en azından akıllı olanlarının.” dedi. Bulwein başıyla anladığını belirtip yığınağı yapan askerlere dönerken, Dorian da yönünü Shi’el’Elesia’ya çevirdi.

    Başrahibe kendisine yaklaşan savaşçıyı gördüğünde, rahibeler de geride toparlanıyorlardı. Dorian, başrahibenin yanına geldi ve selam verdi. “Onları şimdilik püskürttük ama tekrar saldıracaklardır. İblisler, askeri stratejilerinin başarısıyla tanınmamalarına rağmen, bu gelenin sadece Kathluk’un bize oynadığı bir oyun olduğu düşünüyorum. Sanırım gücümüzü sınamak istedi. Bir dahaki saldırı çok daha şiddetli ve zorlu olacaktır. Emirleriniz nedir?” Dorian, baştan aşağı kanla kaplanmış zırhından bir mendil çıkarttı ve gözlerinin üzerinden akan terleri sildi.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Fri Aug 18, 2006 8:05 pm Reply with quoteBack to top

    Kafatası bir anda Marcus’un gözlerinde parlamaya başladı. Sonuç tıpkı önceki gibiydi. Yeni bir durum yoktu. Kafatası hakkında yeni bir bilgiye sahip değildi.

    Büyücüler aralarında nöbeti tartışıyorlardı, ama çıkan bir sonuç yoktu. Ne için nöbet tutacaklardı ki? Böyle bir yerde zaten uyumak mümkün değildi. Ayrıca kimse bir şey göremiyordu. Nasıl nöbet tutacaklardı?

    Aynı anda bir ses daha duyuldu. Bu seferki öfke dolu bir böğürtüydü. Bir anda tüm büyücüler ayağa fırladılar ve bazıları çığlık atarken, bazıları dua etmeye başladı.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Raziel_Zauvirr
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 26, 2005
    Posts: 79

    PostPosted: Wed Aug 23, 2006 1:24 pm Reply with quoteBack to top

    Raziel in yüzünde buruk bir gülümseme yayıldı.Bu Vampir gerçektende güçlüydü.Bir an için Krayns in onu altedebileceğini düşünmüştü,ama nekadar yanılmış olduğunu anladı.Aslına bakılırsa kendisi için o piskopatı öldürmesi sevindiriciydi,asıl sinir bozucu olan avını çalmasıydı.Yinede onunla ters gitmemesi gerektiğini az önce aklına kazımıştı.

    Yavaşça oturup yerde bağdaş kurdu,gözlerini hafifçe kıstı, bir yandan da Kranys in halen daha kan boşalmakta olan cesedine bakıyordu..Zihni bedeninden ayırarak savaşan savaşçının sonuna...

    [/i]

    _________________
    Nindyn vel'uss kyorl nind ratha thalra elyhinn dal lil alust.
    Back to top View user's profileSend private message
    SacoKhan
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 10, 2005
    Posts: 2585
    Location: YalnızlıÄ?ın hüküm sürdüÄ?ü yerden

    PostPosted: Thu Sep 07, 2006 3:00 pm Reply with quoteBack to top

    Marcus da etkilenmişti bu böğürtüden, kaynağını merak ediyordu ama bu kadar fazla ilgilenmek istemiyordu açıkçası; sırf bu yüzden bile delirebileceğini düşündü...Pandemonium, deliliğin mabedi...

    Büyücülerin ne yapacaklarını merak ediyordu, hepsinin telaşa kapılacağı kesindi ama diyecek bir söz yoktu bunun üzerine, daha şimdiden soğuk terleri alnında hissetmeye başlamıştı.

    Heyecan...

    Adrenalin kanına pompalanmaya başlıyordu, ve bu hiç hoşuna gitmiyordu...

    "Herkes sakinliğini korumaya çalışsın yoksa bu tür tehlikelerin üstesinden gelemeyiz! Evet, ne olduğu belirsiz bir tehlikenin kucağında oyuncak bebek gibiyiz ama sakinliğinizi koruyun!"

    Biliyorduki herkes onun gibi tehlikenin farkındaydı ama bu tür zamanlarda soğukkanlı olmak düzgün düşünebilmek için daha iyi bir ortam yaratıyordu...

    Sessizce yılan biçimli hançeri çekti ve herhangi bir tehlikeye karşı ortalığı pür dikkat izlemeye başladı.

    _________________
    And i still wonder if you ever wonder the same!...
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Display posts from previous:      
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.64 Saniye