Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: NigelSterl
    Bugün: 15
    Dün: 35
    Toplam: 90379

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1954
    Üye: 1
    Toplam: 1955

    Şu An Bağlı:
    01 : petrovz358f

    FrpWorld.Com :: View topic - Karanlığın Hatırası
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Karanlığın Hatırası View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    wicked_one
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jun 19, 2004
    Posts: 595
    Location: istanbul

    PostPosted: Thu Jul 19, 2007 1:31 pm Reply with quoteBack to top

    Alkışlar arasında sahneye çıktı ozan. 2 gündür bu destana hazırlıyordu kendini. Bütün şehir karşısında dizilmişti, gecenin bütün karanlığında geçmişin korkunç hatıralarından onları kurtaran insanların hikayelerini dinlemek için.

    Ozan bunu biliyordu, ve yeterince hazırlandığına inanarak çıktı kalabalığın karşısına. Sesler yavaş yavaş kesilirken, o da halk üzerindeki etkisini arttırmak için küçük bir kaç büyüsünü yapıyordu ıslık çalarak.

    Halk, tamamen sessizliğe büründüğünde, ozan konuşmaya başladı.

    Karanlığın hatırası kaldı sadece hatıralarda,
    Ve kahramanlar, hatırayı bırakan,
    şimdi dinleyin, hikayelerini,
    Asla unutmayın, söylenenleri...

    Ve ozan, kahramanların hikayelerini anlatmaya koyuldu...

    _________________
    <div>De profundis clamavi at de Domine, serva animos nostros...</div><br>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    wicked_one
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jun 19, 2004
    Posts: 595
    Location: istanbul

    PostPosted: Fri Jul 20, 2007 5:58 pm Reply with quoteBack to top

    Derler ki, ovalarda yaşayan kabilelerin birinden çıkmış kahramanlardan biri. Ruhu gibi cesurmuş kalbi. Yine de acı çekmiş bizler yüzünden, intikam yeşermiş kalbinde gizliden… Ne zaman ki karanlık yükselmeye başlamış ilk yaratılanın üstüne, intikam tohumları yanmış da, kurtarmaya çalışmış bizleri ve ilk yaratılanı…

    Sonrasında bir kadın varmış, müzik yaşamı, ruhu karanlığıymış. Ailesi salmış kalbine bu karanlığı da kök salmış kalbinde. Sonra ilk yaratılanın çağrısını duymuş kalbinde ve ruhunun karanlığına rağmen, kurtarmaya çalışmış ilk yaratılanı ve karanlık ruhunu…

    Zihni oyun oynamıştı, kahramanlarımızdan ikisine. Geçmişleri karanlıktı, gelecekleri ise korkutucu… Yolları farklıydı belki ama kesişecekleri çok uzun zaman önce belirlenmişti belki de, tanrıların işi. Biri ruhunu druidler arasında bulmuş, diğeri büyülü parşömenler arasında. Vakti geldiğinde, ikisi de aynı yolda çarpışmaya başladılar geçmişte…

    Gücünü zihninden alan bir gri elf vardı, ailesininki kadar soyluydu ruhu. Amacı, unutulanları yeniden dikmekti kendi topraklarına yeniden, ama kader oyununu oynar ve biz ona uymak zorunda kalırız, yaşamak için topraklarında yeniden, kurtarması gerekti ilk yaratılanı kötülükten. şimdi giderseniz kuzeyin enginliklerine, görürsünüz yükselen şatoyu gökyüzüne.

    Yine de bilinmez bazılarının geçmişi,
    Karanlıktır bize bırakılan hatıra gibi,
    İzin verin anlatayım size olup biteni
    Karanlığın yok olup gidişini…

    Dedi ozan karşısında dinleyen kalabalığa ve anlatmaya başladı…

    _________________
    <div>De profundis clamavi at de Domine, serva animos nostros...</div><br>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    wicked_one
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jun 19, 2004
    Posts: 595
    Location: istanbul

    PostPosted: Fri Jul 20, 2007 6:08 pm Reply with quoteBack to top

    ACT -1-

    İşaretler

    Kader, yavaş yavaş ağlarını örüyordu ilk yaratılanın en büyük şehri Dramasun'da. Gece karanlığı yavaş yavaş yükseliyordu şehrin üzerinde ve her ırktan canlılar girip çıkarken şehrin kapılarından, hafif bir rüzgar gezmeye başladı şehrin içinde, önüne kattığı çalı çırpıyı toplayarak önünde.

    Gece yavaş yavaş yükseliyordu şehrin üzerinde ve korkunun ilk tohumları, en masumların kalbinde yer etmeye başladı.

    O an, sadece tanrıların bildiği gerçeğe kadir olabilen gözler gördü, karanlığın yavaş yavaş cisme büründüğünü ve yine o an, anladılar ki kurtarıcıları da hazırlanıyorlardı bir şekilde ve bir yerlerde.

    Huzur ve korku aynı anda yer etmişti, en bilgelerin yüreğinde...

    ______________________________________

    Birbirlerine yakın zamanlarda adım attılar Dramasun'un kapısından kahramanlar. Kaderin her birinin yolunu çizdiğini bilmeden her biri kendi niyetini gerçekleştirmek için gelmişti Dramasun'a.

    Ve gece yavaş yavaş yükselirken Dramasun şehrinin, ilk yaratılanın en güzel şehrinin, üzerinde, kahramanlar ruhlarına yerleşmeye çalışan korkuyu uzaklaştırdılar ve şehre girdiler...

    _________________
    <div>De profundis clamavi at de Domine, serva animos nostros...</div><br>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Karanya-Memoria
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 15, 2006
    Posts: 31
    Location: Shadowspire

    PostPosted: Fri Jul 20, 2007 9:57 pm Reply with quoteBack to top

    Karanya, puslu bir öğle sonrası uyanmıştı yattığı ağacın altında. Dünden beri değişen birşey yoktu. Kafasında yine ıssızlık... Birkaç kez gözünden ani kareler geçmişti. Sırmalı elbiseler, pahalı mücevherler... Anlam verebilirdi belki hatırlasaydı ama şimdilik bir anlamı yoktu bir hayalin. Yine de,ne olursa olsun dikkatli olmalıydı. Kendini medeniyetten uzak bir gölün kenarında bulmamış mıydı, elbiseleri hırpalanmış,vücudu perişan bir ağrı içinde? Karanlıkta durmaya, gece yol almaya karar vermişti; en akıllıcası buydu. İşte bu nedenledir ki Dramasun'a vardığında geceydi. Kapıdaki hiçkimse bir gölgenin usulca içeri kaydığını göremedi. Gecenin karanlığında yakut taşlı bir yüzük parlayıvermişti.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    EldariL
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 18, 2006
    Posts: 137

    PostPosted: Fri Jul 20, 2007 11:06 pm Reply with quoteBack to top

    Ustasını terk edeli dört uzun yıl geçmişti… O zamandan beri, kendince çıktığı intikam yolculuğunda Dramasun, gecenin karanlığında usulca sızdığı kim bilir kaçıncı şehirdi.

    Uzun bacaklarını sımsıkı saran yumuşak siyah deriden bir pantolon giyiyordu. Siyah çizmeleri dizlerine kadar yükseliyordu. Zarif beyaz ellerinden biri, kemerinden sarkan ve yürürken sağ bacağının yanında tembel tembel sallanan kılıcın kabzasını örtmüştü. Diğer eliyle ensesinden sıkı sıkı topladığı halde bağından kurtulup inatla yüzüne düşen bir tutamı savuşturdu.

    Siyah çekik gözlerini yol arkadaşına çevirdi. “Bir han bulsak iyi olacak,” dedi yumuşak sesiyle iki yıldır beraber seyahat ettiği adama. Kylo bir paralı askerdi. Ve ona katıldığından beri Desdemona da öyle… Kasların, kaba kuvvetin, müziğin ve büyünün karanlık birleşimi ve uyumundan zevk aldığı için.

    Siyah küheylanını yularından tutmuş yanında yürüyen iri yarı adam sessizce başıyla onayladı. İkisi de son işlerinde bir hayli para kazanmışlar ama bir o kadar da yorulmuşlardı. şimdi dinlenme zamanıydı.

    _________________
    Do you really want to see something from your worst dreams? I'll take you into the land of the dead, where you should never go alone and where the past has a frightening habit of repeating itself-for ever!
    Back to top View user's profileSend private message
    aransayes
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Oct 08, 2004
    Posts: 1861
    Location: aksaray-izmir

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 1:30 am Reply with quoteBack to top

    İki gün boyunca gözünü bile kırpmamıştı. şehre ulaşmak için tehlikeli bir yol takip etmişlerdi ve yolda krala bile saldıracak kadar aç gözlü, aptal ya da daha da fazlası aç haydut vardı. Buraya kadar gelmeleri yeteneklerinden daha çok şanslarının yardımıyla olmuştu. Paralı asker olarak geçirdiği yedi seneden sonra bu zorlu ve ölümün kalleşçe geldiği hata affetmeyen zorlu hayata alışmıştı artık. Fakat kendisiyle sadece iki senedir, hayatlarına karşılık yetersiz para aldıkları bu işi yapan arkadaşı Desdemona yorgunluktan neredeyse sırtına yaslanıp uyuyacaktı. Kendisi fark etmese bile iki defa düşme tehlikesi geçirmişti bu yüzden. Kylo son anda müdahale etmese kız attan düşüp bir yerlerini kırabilirdi. İstediği son şeyde buydu.

    Bindikleri siyah aygırın başını hafifçe okşadı. Her ne kadar çok iyi eğitilmiş güçlü bir savaş atı bile olsa bir yerine iki kişiyi taşımak zor işti. Çzellikle bazen dört nala kaçmaları gerektiğinde.
    "Biraz daha Araok. şehre az kaldı."

    Gözlerini hızla birkaç kez kapatıp açtıktan sonra dikkatini yola verdi. Her ne kadar şehre bu kadar yakınken saldırı olması beklenmedik olsa da ikisini hayatta tutan istatikler değil tecrübeleri ve önsezileri olmuştu.
    şehri gördüğünde rahat bir nefes vererek attan indi. Belini kütürdeten bir şekilde gerindi ve yulardan tutarak yürümeye başladı. Ata binmeyi sevse de yürümek bazen daha iyi geliyordu.

    "Bir han bulsak iyi olacak" diye arkasından kızın seslendiğini duyduğunda şehre artık oldukça yaklaşmışlardı.

    "Merak etme. Bu gece istediğin rahat uykuya kavuşacaksın" dedi teselli veren bir sesle. Eliyle altın kesesine dokundu ve içinde ki altınları zevkle hissetti. Son işten sonra baya altın kaldırmışlardı. şehirde istedikleri handa para derdi çekmeden kalabileceklerdi. Lüks bu zamanda kolay bulunan bir şey değildi. Çzelliklede paralı askerlik yapıyorsanız uzun süre uzak kalıyordunuz.

    Gecenin sessiz karanlığında şehir onları içeriye davet ederken Kylo tekrar dikkatini topladı. şehrin geceleri ormandan bile daha tehlikeli olabiliyordu. Savaşçı hafifçe sırıttı, istedikleri zaman saldırabilirlerdi, hazır şehre gelmişken birkaç kelleyi de hatıra olarak alabilirdi.

    Bir yandan herhangi bir tehlikeye karşı tetikte beklerken bir yandan da han tabelası arıyordu. Aslında için için Desdemona'dan daha fazla yumuşak bir yatağın özlemini kuruyordu. Aynı zamanda sıcak suyla yapılan bir banyo ve sıcak, güzel bir yemeğinde. Neyse ki paraları varken ahırda yatmalarına gerek yoktu.

    _________________
    Bir tek seni bana çok gördü dünya
    Ä°yiler bu savaÅ?ı kaybetmiÅ?
    Peki ben nası büyük adam olucam
    Kötü olmak seni geri getirir mi acaba...
    Back to top View user's profileSend private message
    Rhalazarn
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Feb 05, 2007
    Posts: 148
    Location: Nordmar

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 8:06 am Reply with quoteBack to top

    Dramasun’a, ilk yaratılanın en güzel şehrine doğru ilerlerken yüzünde aptalca bir sırıtış ve midesinde bol miktarda bira bulunan Ragnar Lodbrok, efsanevi şehre doğru uçuyor mu yürüyor mu bir türlü karar veremiyordu. Ormandayken kendini büyük bir kahraman olarak görüyordu druid ve bu sebeple buraya geldiğinde de ormandakiyle aynı ilgiyi bulacağını sanmıştı. Ancak rastladığı ilk handa yanıldığını anlamıştı. Ahırdaki atlardan biriyle güzel bir sohbet etmiş, ardından beraberce Dramasun’a daha yakın bir hana yolculuk etmişlerdi. İşte şaşırtıcı olay bu sularda baş göstermiş, peşine bir adam düşüp atın kendisinin olduğunu iddia etmişti-bunu söylerken yanındaki akrabalarına güveniyor da olabilirdi. Hiçbir hayvanın bir diğerine ait olamayacağını söyleyen druid, adam ve yanındakiler tarafından attan düşürülüp bir güzel kovalanmıştı ve geldiği öbür han da onu deli olduğu gerekçesiyle içeri almamıştı. İçeri girebilmek için de önceki handa boş bir masanın üzerinden aldığı, içinde ne olduğunu bilmediği ve ne manaya geldiğini bilmediği birkaç keseden birinin işe yarayıp yaramayacağını sordu. Adam da ona harbiden deli olduğunu söyleyip içeri almıştı gülerek-tabii keseyi de almayı ihmal etmemişti.

    İçeride ilk kez bira içen druid, bu tadın hoşuna gitmese de attan düşürüldüğünde ağrıyan bazı yerlerinin bunu içince ağrımamaya başlamış olduğunu fark etmişti ve bolca içtikten sonra kalkıp gitmişti. Arkasından yine bağırışlar duymuştu gerçi ama bunların parayı ödemeden kalktığı için olduğunu sonradan çakmıştı-bir de hancının kızına “sarktığı” için mi ne, o ne demekse artık. Uzun süredir ormanda yaşıyordu ve ondan öncesine dair hafızasını da kaybetmişti. Bu sebeple ona karşı anlayışlı davranılmalıydı, ama ne yazık ki insanlar yeterince olgun davranamıyorlardı.

    Ve işte şimdi, sarı, uzun saçları karmakarışık ve yeşil cüppesi de oldukça kahverengi bir halde şehrin kapılarının önünde duruyordu. Kafasını kaldırıp yeşil ve iri gözleriyle şehri dikkatlice taradıktan ve uzun sakallarını iyice karıştırdıktan sonra, şehre ilk adımını attı iri druid. Ahırı temiz olan bir han bulabilmeyi umuyordu, orada atlarla oturup güzel bir muhabbet edebileceği… Ancak bunun için hancının ve handakilerin onu deli olduğu gerekçesiyle kovalamaması gerekiyordu…

    Eğer biri onu kovalayacak olursa, bu sefer druidin palaları ve gökten onu izlediğine emin olduğu dostu şahin Weird’ın pençeleriyle karşılaşırlardı.

    _________________
    <div> Wir sind nicht gestorben. Wir haben nie gelebt.<br>                   <br> -Ragnar Lodbrok</div>
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 11:13 am Reply with quoteBack to top

    Dramasun’un taşlı yollarında yürüyerek cümle kapısından uzaklaşan Walter’ın homurtuları zorlanmaksızın duyulabiliyordu. Kapıdaki kim olduğu belirsiz birkaç muhafız onu durmuş ve ona hesap sorma gafletinde bulunmuşlardı! Akıl alabilecek gibi bir şey değildi! O ter kokulu üç kuruşluk insanlar, onun gibi bir elf soylusunu sorgulayabilirlerdi?!

    Yine de bununla ilgilenecek zamanı yoktu. Gece dışarıda kalmaya hiç niyeti yoktu ve bu yüzden acilen bir han bulmalıydı. Gözleri çevredeki tabelalara gitti.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    liero
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Aug 29, 2003
    Posts: 622

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 12:49 pm Reply with quoteBack to top

    Ay yavaş yavaş yükseliyordu. Bulutsuz gökyüzü sayesinde güneşten devraldığı görevini eksiksiz yerine getirmeye çalışıyordu. Ay ışığında ilerleyen paladinin zırhı parlıyordu. Normal bir zamanda olsa ay yeryüzüne inmiş gibi parlardı zırhı. Fakat uzun günler yabandaydı. Çzerinde yolculuğunun ve görevinin izleri barizdi. Zırhı toprak, çamur ve kan içindeydi; çoğu düşmanına aitti. Fakat görevini yerine getirmenin huzuruyla dolu olduğu için hiç bir yorgunluk emaresi göstermiyordu. Kendi yorgun olmamasına rağmen atı soluk soluğaydı. Bu yüzden atından inmiş, atının yularından tutarak ikisi beraber yürüyorlardı.

    Aklındaki tek şey bir an önce tanrısının tapınağına gidip geceyi ibadet ederek geçirmekti. Fakat bu kirli haliyle tanrısının tapınağına adım atması yakışık olmazdı.

    Dramasun cümle kapısından geçerken nöbetçilere kısaca selam verip adını bildirdi. Sadece Bir geceliğine kalacağını söyledi ve nöbetçilerden tapınağın ve hanın yerini öğrendi. Nöbetçilere tekrar selam vererek hana doğru yavaşça ilerledi.
    Back to top View user's profileSend private message
    Sir Gerard
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Feb 08, 2007
    Posts: 20
    Location: Skyrim

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 12:56 pm Reply with quoteBack to top

    Borgir Barudok, bir kadeh daha devirdi ve han yine kahkahaya boğuldu.

    Karşısındaki adamı bir kez daha göz ucuyla tarttı. O da en az barbar kadar iriydi, ancak içkiye dayanıklı olduğu söylenemezdi. En fazla yarım kadeh daha dayanabilir… diye geçirdi içinden Borgir. Görünüşe göre adam bu işte pek tecrübeli değildi, oysa Borgir gittiği her handa bu tarz yarışlara girip para kazanırdı, başka bir işi yoktu.

    Rakibi düşüncelerini sezmiş olsa gerekti ki bakışları daha da kararlı bir hal aldı ve o da bir kadeh devirdi… Tek fark vardı ki, kendisi de devrilmişti. Bütün han bir anda her zamankinden daha da fazla sevinç çığlıklarına boğuldu. Borgir de bu çığlıklara katıldı, kendini ve insanları eğlendirmekten zevk alıyordu. Ayrıca para da çok hoşuna gidiyordu.

    “Pamuk eller ceplere beyler!” dedi ve masanın para dolmasını bekledi. Biraz sonra gülen adamlar masaya istediğinden de çok para koymuşlardı. Borgir Barudok’un ağzı kulaklarındaydı, bütün parayı koca kollarıyla topladı ve çantasına doldurdu. Kendine şehirden deri bir palto ve güzel bir şapka almayı planlıyordu, bu para bunun için yeter de artardı. Paranın artan kısmını kadınlara harcamakta bir sakınca görmüyordu barbar.

    Sonra birden aklına bu seferki içki yarışını daha ciddi sebeplerle yaptığı geldi. Kazandığı bozukluklar Borgir’in ihtiyaçlarını karşılardı, ancak amacı için daha da çok gerekiyordu. Bu parayla Dramasun adlı efsanevi şehre gidecek ve orada paralı askerlik yapabileceği bir yer arayacaktı.

    Çnce bu handa yiyebileceği en lüks yemeği yedi, yani domuz eti. Karnını bir güzel doyurduktan sonra kalktı, parayı ödedi ve handan çıkıp Dramasun’a doğru ilerlemeye başladı koca adam. Ama nedense bu sefer kendinde bir tuhaflık hissediyordu. Sanki… Başı dönüyor gibiydi. Kuruntu olduğuna karar verip ilerlemeye devam etti, şehir kapılarının önüne kadar geldi ve korumaların hoş geldiniz bayım demesine karşılık selam verdikten sonra içeriye girdi. şehre göz gezdirmeye başlamıştı ki başının dönme hızı arttı. şimdi içkiyi fazla kaçırmış olduğunu düşünen dev adam, biraz sonra küt diye yere yıkıldı.

    Anlaşılan hissettiği tuhaflık, kuruntu değildi.

    _________________
    <div> Temizlenmesi gereken 3 Å?ey vardır: Biri k......tler, siyasetleri doÄ?aya aykırı olduÄ?u için. Ä°kincisi g.yler, doÄ?anın en büyük hataları oldukları için. Üçüncüsüyse y....iler...</div>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    wicked_one
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jun 19, 2004
    Posts: 595
    Location: istanbul

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 1:43 pm Reply with quoteBack to top

    Dedi ozan ve sessizleşti...

    İnsanlar onun ne diyeceğini merakla bekliyorlardı. 20 yaşın üzerindeki herkes olayları, korkuları,hüznü ve umudu öyle net bir biçimde hatırlıyordu ki...

    Ve de kayıpları...

    Yine de dinlemek istiyorlardı kurtuluşlarını bir kez daha, baştan sona. Ozan, bu isteklerini fark etmiş gibi devam etti sözüne...

    'Karanlık geceyle birlikte yükselirken gökyüzünde, bütün kahramanlar teker teker girmişlerdi şehre...'

    _________________
    <div>De profundis clamavi at de Domine, serva animos nostros...</div><br>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    wicked_one
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jun 19, 2004
    Posts: 595
    Location: istanbul

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 2:04 pm Reply with quoteBack to top

    Karanya, hafif adımlarla ve ona eşlik eden cüppesinin hışırtılarıyla içeri girdi. Adımları sakin, zihni karışıktı yine de... Ne yapacağını bilmeden hafif adımlarla dolaşmaya başladı şehri...

    Kylo ve Desdemona, iki yoldaş, şehrin içine girdiklerinde hissetmişlerdi o duyguyu. Korkuyla karışık umut bir an ruhlarını dolaştı ikisinin de, ikisi de farkında olmadan ürperdi ve yine ikisi de bu duyguyu önemsemedi...

    Kader, ne büyük olaylar hazırlamıştı onlar için oysa ki.

    İyi bir han buluncaya kadar şehrin içinde bir süre dolaştılar ve 'Gece göğü' hanında konaklamaya karar verdiler. İçeriden yayılan kokular kadar, müziğin güzelliği de onları içeri çekmede etkili olmuştu...

    'İki öküz' yazan hanın kapısının önünde durdu Ragnar. İsmi, hayvanlara saygı gösteren bir han gibi duruyordu ve şansını burda denemek istedi. Haksız da sayılmazdı Ragnar bu düşüncede... Sonuçta, müşterilerinin çoğu insan görünümlü hayvanlardan farksızdı ve hancı onlara hizmette kusur etmezdi.

    Han, karanlıkta kendini belli edecek kadar iyi görünüyordu. İçeriden gelen müzik ve çevreye yayılan kokular da bu görüntüyü destekliyordu Gri elfin zihninin içinde. Diğerlerinden daha farklı çalışan yapısına rağmen, rahatlığı çok kolay anlayabilirdi elf ve kendi soyluluğuna uygun bir han olduğunu düşünerek adımlarını girişine çevirdi 'gece göğü' hanının.

    Yine de girerken, yanından geçtiği 2 kişi, bu handa kendinden düşük canlıların da bulunabileceği izlenimini vermişti ona...

    Liero, ruhu tanrısına olan inancıyla yanıp tutuşurken, 'Doğan Güneş' hanı ilişti gözüne. İçeriden hafif bir ilahi yükseliyordu ve önünden geçerken içeridekilerin eğlenceden çok kafa dinlemeye gelmiş insanlar olduğunu fark etti. 'Neden burası olmasın' diye düşündü paladin ve adımlarını kapıya doğru döndürdü. İçeri girdiğinde, bir kaç kişi, paladin görmenin rahatlığıyla onu saygıyla selamladı.

    'şişşt, uyumak ........... han bul ............ dışına çık. .......... yatman .. senin ne ........... işimize gelir. Hey, ....... diyorum'. Sarhoşluk ve uyku Borgir'in zihnine kötü kötü oyunlar oynuyordu. En sonuncusu da, yanında onu dürtükleyen bir muhafız varmış gibi hissettirmesiydi. Rahatsız rahatsız uzandığı yerde döndü. Sonra da hayalin gerçek olduğunu fark edip, ayağa kalkması gerektiğini hissetti. Tabi o sırada yapabildiği tek şey gözünü açıp 'tamam' diyebilmek oldu.

    Muhafızın ne dediğini tam anlamamıştı, yine de bu muhafızın onu bir süre rahat bırakmasını sağlayacaktı.

    _________________
    <div>De profundis clamavi at de Domine, serva animos nostros...</div><br>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Karanya-Memoria
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 15, 2006
    Posts: 31
    Location: Shadowspire

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 4:20 pm Reply with quoteBack to top

    Karanya, havada gidermiş gibi hafifçe geçmişti şehrin kapısından. güzel bir geceydi. Karanlıkta onu farkeden kimse olmamıştı. şimdiye kadar. Kara bir kedi ayaklarına sürtündü. Karanya ona bakarak gülümsedi. O zamanlarda, kara kedilerin uğursuzluğunu düşünen kimse olmamıştı. Biraz daha bakmış olsaydı eğer, hayvanın suratında bir ifadenin belirdiğini görebilirdi. Yine de bir huzursuzluk olduğunu sezmişti kentte. Hava çok durgundu. Bunu düşündüğü anda, cevap verir gibi anlık bir rüzgar esti. Karanya ürperdi. Rüzgarla birlikte gözünde bir hayal gelip geçmişti. Düşünmek istemedi, başını kaldırdı. Ah, işte oradaydı büyülü ışığıyla ay.
    Sokağa baktığında, uzun, zarif bir figürle karşılaştı. O, önünde durduğu bir han mıydı yoksa? Yolda bir han daha görmüştü ama nedense orada kalmak istemedi. O düşünceye dalmışken, iki gölge daha oraya ilerlemişti. Yaklaştı yavaşça. Mmmm, güzel bir kokuydu bu. Ya o müzik? Başını kaldırıp baktı. "Gece Göğü" yazıyordu. "Neden olmasın?" dedi ve içeri girdi.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Shar
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 12, 2006
    Posts: 22

    PostPosted: Sat Jul 21, 2007 4:59 pm Reply with quoteBack to top

    şehre indiğinde hava çoktan kararmıştı bile. şehrin kapılarından geçmesi pekte zor olmamıştı. Ama onun yakınması bir gecelikte olsa geceyi şehirde geçirmek zorunda olmasıydı.

    Sürekli etrafına bakınıyordu. Kalabalık halkın uğraşına. Ne kadarda yoğun bir kitleydi..
    Yapabilecekleri tek şey evlerine bir lokma yemek götürebilmekti. Ellerinden gelen tek şey buydu. Bazen onlara acıyordu. Ama bunu doğanın bir kuralı olarak görmeye alışmıştı.
    Sıradan insanların sorunlarıyla uğraşmaktan çoktan vazgeçmişti. Onları gördükçe çocukluğunda yaşadığı o şehrin rutubetli evleri aklına geliyordu. Daracık caddelerde koşuşturan, oynayan çocuklar.. Sıkılarak kaldırım taşında otururken izlerdi onları elleri çenesinde düşünür biçimde.

    Bir anda bu düşüncelerden sıyrıldı. Kalabalık onun dikkatini dağıtıyordu. Burada yaşayamamasının sebebi buydu. Küçük dağ kulubesinde huzurluydu. Orada kendini geliştirebileceği herşey mümkündü.

    Bir an önce bir han bulması gerekmekteydi. Tabii boş bir oda hala varsa. Kalabalıktan ve içkici serseri gruplarının içinde kalmaya hiç niyeti yoktu. Sabahleyin işlerini halletmesi daha kolay olacaktı...
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    EldariL
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 18, 2006
    Posts: 137

    PostPosted: Sun Jul 22, 2007 12:08 am Reply with quoteBack to top

    "Merak etme. Bu gece istediğin rahat uykuya kavuşacaksın"

    Kylo’nun teselli veren sesi hayal gibi geliyordu ama adamın altın kesesine giden elinden ne demek istediğini anlamıştı. Kendini karanlık ve sessiz bir odaya kapatıp öğlene kadar uyumak istiyordu. Ama karnından gelen gurultu ona öncelikli olarak yapması gerekeni hatırlattı.

    “Sanırım ölümlü bedenimin uykudan önce başka ihtiyaçları var Kylo,” dedi gülümseyerek, elini boş midesinin üzerine koyarken.

    Desdemona’nın zarif adımları yanında, neredeyse gümbürdeyerek yürüyen Kylo sayesinde pek sık olmayan kalabalığı yarmakta hiç zorluk çekmiyorlardı. Tabi adamın cüssesinin de bu işte payı vardı. Korkutucu görünüşüne rağmen Desdemona’ya karşı tam bir centilmen olabiliyordu. Savaş sırasında kadından en iyisini bekler, böyle rahat zamanlarda ise daima onun rahatını düşünürdü. Tehlike anında iyi bir ekip olmalarına rağmen, sıradan zamanlarda angarya işleri –han, yemek, iş bulmak gibi- adamın yapması kadını hoşnut ederdi. şimdi de Kylo, uygun bir han bulmak için sağa sola bakınarak başı çekiyordu.

    Kendisininki gibi karanlık bir kalp taşıyan bu adama güveniyor muydu? Desdemona kimseye güvenmezdi. Çzellikle de erkeklere… Sonuçta onu bu hayatı yaşamaya iten onlar değil miydi? Artık ölü ve zararsız olan babası… Yolları kesişip de kanı dökülmeyen tek erkek olduğunu bilse Kylo ne düşünürdü acaba? Onu Desdemona –şeytana ait- diye çağırmalarına sebep olan geçmişini bilse… Bu düşünce daima alayla gülmesine sebep olurdu. Hayır ona güvenmiyordu… Tıpkı onun da kendisine güvenmediği gibi. Ama yanında olmasından memnundu. İki taraf içinde oldukça faydalı bir ilişkiydi.

    Bir süre daha şehirde aylak aylak dolaştılar. Yorgun kadın, zaman zaman onun dev adımlarına yetişmekte zorluk çekse de, sesini çıkarmadı. Tek istediği bir an önce dinlenmek olan Desdemona’nın odaklandığı tek şey, bir adımını diğerinin önüne atmak olmuştu.

    Burnuna güzel kokular gelmeye başladığında Kylo’nun yavaşladığını fark etti. Başını kaldırıp baktığında “Gece Göğü” tabelasını gördü. Müziğin sesi kadına, kokulardan bile cazip gelmişti.

    “Güzel müzik,” dedi hana doğru yöneldiklerinde, artık adımları canlanmıştı. “Yemekler de koktuğu kadar lezzetlidir umarım,” diye de ekledi kokuyu içine çekerek.

    _________________
    Do you really want to see something from your worst dreams? I'll take you into the land of the dead, where you should never go alone and where the past has a frightening habit of repeating itself-for ever!
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.57 Saniye