Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: yxeqivyb
    Bugün: 22
    Dün: 23
    Toplam: 90351

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 922
    Üye: 1
    Toplam: 923

    Şu An Bağlı:
    01 : yxeqivyb

    FrpWorld.Com :: View topic - Karanlığın Hatırası
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Karanlığın Hatırası View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    aransayes
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Oct 08, 2004
    Posts: 1861
    Location: aksaray-izmir

    PostPosted: Mon Jul 23, 2007 10:22 pm Reply with quoteBack to top

    “Sonunda,” dedi sırıtarak. “Biraz daha gecikseydi, sağ kolunu gözüme kestirmiştim dostum.”

    “Tamamımı yesen sen yinede doymazsın” dedi Kylo kızın iştahını bilerek.
    Masaya konan yemekleri görünce Kylo derin bir iç çekti. En sonunda…
    Daha fazla düşünmeden hemen yemeğe başladı. Masada ne varsa hızla yiyor neredeyse boğulurcasına ağzına tıkıyordu. Ağzında yer kalmadığında bu sefer soğuk birasından büyük büyük yudumlar alıyordu. Ne kadarda çok özlemişti soğuk biranın tadını. Bira arada bir ağzından taşıyor birkaç haftalık siyah sakalını ıslatıyordu.
    Arada bir karşısında yemeğine aynı iştahla dalmış kıza bakıyordu. Onunda sıcak yemeğe ne kadar hasret kaldığını gördü.
    Artık karnı isyan ettiğinde geriye doğru yaslandı ve huzurla karnını okşadı.
    “Benden bu gecelik bu kadar Des” dedi birasından büyük bir yudum daha alarak. “Sende bitirdiğinde odaya çıkıp uyuyalım. Yemekten sonra bana bir rehavet çöktü” dedi içtiği biraların etkisiyle gürültüyle geğirerek. Des’in bu geğirmelere alışması uzun zaman almıştı. İlk tanıştıklarında hiç olmazsa yanımda yapma derken artık sadece küfrediyordu.
    “Lanet olsun sana,”
    Kylo bira kadehini kaldırdı “sana da” dedi sırıtarak ve fondip yaptı.
    Biranın son damlası bittiğinde çan sesleri duymaya başladı ve ardından altında ki sandalye hafifçe titremeye başladı. Kylo kaşlarını çatarak boşalmış bira bardağının içini kokladı. “Ne koymuşlar bunun içine. Sanki çan sesleri eşliğinde sallanıyorum” cümlesini tamamlamadan rahatlığın verdiği rehavet yerini yılların savaşçı içgüdülerine bırakarak yok oldu.
    Yer sallanması daha da arttı. Çan sesi bu gerçeğe vurgu yapar gibi daha gürültüyle çalmaya başladı. DEPREM!!!
    “Çabuk dışarı Des” dedi sadece.
    Kalanını ve kılıcını alarak ayağa fırlayan Kylo Des’in kolunda tutarak hızla hanın kapısına doğru koşar adımlarla ilerlemeye başladı. Aynı onlar gibi handan olabildiğince çıkmak isteyenlerde korkuyla bağırıyorlardı. Çnce çıkmak için birbirini iten insanlar ortalığı kaosa çevirmişlerdi. Arada bir önlerini tıkayan insanları tuttuğu kalkanıyla vurarak yolunu açıyordu.
    Çanlardan ve depremlerden nefret ederim diye içinden geçiriyordu o sırada.

    _________________
    Bir tek seni bana çok gördü dünya
    Ä°yiler bu savaÅ?ı kaybetmiÅ?
    Peki ben nası büyük adam olucam
    Kötü olmak seni geri getirir mi acaba...
    Back to top View user's profileSend private message
    EldariL
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 18, 2006
    Posts: 137

    PostPosted: Mon Jul 23, 2007 10:22 pm Reply with quoteBack to top

    Garsonun kollarında dumanı tüten ve gittikçe yaklaşan yemekleri görünce yutkundu. “Sonunda,” dedi Kylo’ya doğru sırıtarak. “Biraz daha gecikseydi, sağ kolunu gözüme kestirmiştim dostum.”

    İştahla gelenleri silip süpürmeleri o kadar kısa sürmüştü ki, yabancı bir göz, durmasalar tabakları da yiyeceklerini sanabilirdi. Hızına rağmen Desdemona asla çatlayana kadar yemezdi. Ne zaman koşması gerekeceğini kim bilebilirdi?! Annesinin işe yarar tek sözü buydu zaten.

    Arkasına yaslanmış Kylo’ya baktı gözünün ucuyla. Yemeğine o kadar dalmıştı ki, aslında çok da komik görünüyordu. Kız birazdan olacakların düşüncesiyle yüzünü buruştururken, adam beklediği hareketleri yapmaya başlamıştı.

    Evet işte arkasına yaslanmıştı…
    Evet sevgili tok karnını zevkle okşuyordu…
    “Benden bu gecelik bu kadar Des” dedi… Birasından höpürdeterek içti ve işte!! Gaaarrkk…

    “Lanet olsun sana,” diye tısladı. Geçmişte defalarca tekrarladığı gibi. Ama homurdanmak artık tehdit değil sadece bir alışkanlık olmuştu.

    Son lokmasını çiğneyip yuttuktan sonra memnuniyetle şarabına uzandı. Çzlediği uyku ona sadece bir bardak şarap kadar uzaktı. Küçük yudumlarla tadını çıkarmaya başladı.

    Çanlar gümbürdeyip yer sarsılmaya başladığında, bira bardağıyla konuşuyor gibi görünen yoldaşına baktı. Evet, bir kez daha lanet olsun, diye geçirdi içinden. Uykuya bu kadar yaklaşmışken sırası mıydı şimdi?!

    “Çabuk dışarı Des”

    Kupayı fırlatıp kolundan yakaladığın da, Kylo’nun kendinde olduğunu görüp rahatladı. Çoktan onu da beraberinde sürükleyip kaçan kalabalığa karıştırmıştı bile. Yolu açmak için önüne gelene vuran dev adama baktığında, yorgun olmasına rağmen eğlendiğini hissetti. Tabi az önce serbest dirseğiyle burnunu çatırdattığı adamın da neşesine epey katkısı olmuştu. Ama o da ayağına basmasaydı!

    _________________
    Do you really want to see something from your worst dreams? I'll take you into the land of the dead, where you should never go alone and where the past has a frightening habit of repeating itself-for ever!
    Back to top View user's profileSend private message
    liero
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Aug 29, 2003
    Posts: 622

    PostPosted: Tue Jul 24, 2007 7:00 am Reply with quoteBack to top

    "Peki kuzu eti alayım o zaman."

    Dramasun'a ilk defa gelmişti. 'Yemek kültürleri değişikmiş demek ki' diye düşündü garson başını sallayarak uzaklaşırken.

    Birden kalbinde tanrısının kutsayışını hissetti. Umut veriyordu bu his, neredeyse... Çünkü aynı anda karanlık da kalbine ulaşmaya çalışıyordu. Neyse ki karanlığa kalbinde yer yoktu.

    Ve çanlar çalmaya başladı. 'Neler oluyor' diye düşündü. Handaki herkes şaşkın gözüküyordu. Bir kaç kişi ne olduğunu anlmak için hanın kapısına doğru yürümeye başladı.

    Alttan gelen bir sallanma duygusu hissetti sonra. Deprem oluyordu. Giderek şiddetleniyordu. Kapıya doğru ilerleyen bir kişi, fazla alkolün de etkisiyle devrildi. Çanların yükselen uğultusunun da etkisiyle hanın içini panik kaplamış, insanlar birbirlerini iterek çıkışa doğru koşmaya başlamışlardı. Güçlüler zayıfları itiyor, yere düşenler ezilme tehlikesi geçiriyordu.

    Liero insanların böyle umursamadan sadece kendi canlarını düşünüp diğerlerinin canını tehlikeye atmalarına sinirlenmişti.

    "Sakin olun. Panik yapmadan kapıya ilerleyin. Depremden daha çok birbirinize zarar veriyorsunuz" diye bağırdı. Yere düşenlerden birisinin yanına gidip kalkmasına yardım etti.

    Tavana bakarak 'Acaba tavan çöker mi?' diye düşündü. En son kişi de dışarı çıkana kadar içerde kalmaya karar verdi.

    Hancının yanına gidip "şömineyi ve duvarlardaki lambaları söndür. Deprem daha da şiddetlenirse devrilen içkiler yüzünden yangın çıkması olası." dedi.
    Back to top View user's profileSend private message
    Rhalazarn
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Feb 05, 2007
    Posts: 148
    Location: Nordmar

    PostPosted: Tue Jul 24, 2007 9:35 am Reply with quoteBack to top

    Balık ve bira geldiğinde druid farkında olmadan yaptığı hareketlerin farkına vararak bunu yapmayı kesti ve yemeğin üzerine çömelip hayvanca yemeye koyulacaktı ki biraz önce gözünün takıldığı adamın kendisine bir soru sormakta olduğunu fark etti.

    “Bu hareketi yapmaktaki amacın ne?”

    Elinde balık, ağzına götürmek üzere olan druid tam ağzını açmış, ısıracaktı ki gözleri balıktan adama kaydı. Bu soruyla herhalde az önce yapmayı kesmiş olduğu şeyi kastediyordu, ancak bu hareketi yapmayı kestiği için bu sorunun geçersiz olması gerekirdi. Yoksa gerekmez miydi? Neyse, druid cevap verse de bir şey kaybetmezdi herhalde.

    Gözleri bir adama, bir balığa gidip duruyordu ve sonrasında balığı yeniden indirip sadece sol eliyle tutarak (ki bu sırada balık cüppesine sürünüyordu ama o fark etmemişti), sağ elinin işaret parmağını sanki çok önemli bir konuya değinecekmiş gibi kaldırarak cevap vermek için ağzını açtı. Ya da daha doğrusu açık olan ağzını konuşma şekline soktu.

    “Ben yalnız oturuyordum ve sen de yalnız oturuyordun ve bu durumda seninle tanışmamın sakıncası olmayacağını düşünmüştüm.”dedi.

    “Sen insanlarla böyle mi tanışırsın?”cevabını aldı hafifçe gülen adamdan ve ayağa kalkarak balığı tabağa bırakan druid, iki metre olmasına rağmen kendisinden 5 santim daha uzun olan adamın gözlerine dikti gözlerini. Cevabı basitti, “Tanışmaya başladık bile. Ben Ragnar Lodbrok, bir druidim ve uzun süre ormanda yaşadıktan sonra biraz da insanların arasında olmaya karar verdim. Kısacası buralarda yeniyim.” Bunları dedikten sonra elini sıkışmak için uzattı-ki eli oldukça ıslaktı.

    “Nedense ormandan gelmiş olman beni hiç de şaşırtmadı.”dedi karşısındaki adam gülerek ve druidin elini sıkmaktan çekinmedi. “Ben barbar Bor…”

    Tam bu sırada Ragnar çanların sesini duydu ve ardından “DEPREM! DEPREM!”diye haykırışları. şimdi Ragnar insanların arasında olmanın zevkli yönleri de olduğunu düşünmeye başlamıştı. Bir doğa olayında ne kadar da telaşa kapılıyorlardı ve bu ne kadar da komikti! Druid doğa olaylarına alışıktı ve bunu bir tür ceza olarak değerlendirdiği çok sık olurdu. Doğayla uğraşıp bozanlar genellikle insanlar, cüceler ve diğer bilinçli varlıklar olurdu ve ona göre bu cezayı kesinlikle hak ediyorlardı.

    Aniden kendini depremin heyecanına kaptıran Ragnar, karşısındaki adamın ruhsal durumunu fark etmeden ve buna dikkat dahi etmeden, “Hadi Barbarbor dışarı çıkalım ve depremde insanların nasıl da deliler gibi kaçıştıklarını görelim!”dedi onu dürtükleyerek ve sevinçle. Adından hoplaya zıplaya ve gülerek, “Gördünüz mü? Gördünüz mü? Doğa nasıl da verdiklerini geri alıyor! Ah! Ah! Ah! İşte bunu seviyorum!”şeklinde çeşitli haykırışlarda bulunmaya devam etti ve bu sırada çıkışa doğru ilerlemeyi de unutmuyordu. Onu görenlerin unutamayacağı bir şey olacaktı muhtemelen. Diğerlerinin ölüm korkusuyla söyledikleri “deprem” sözcüğü, onun ağzında coşkulu bir mutluluk çığlığına dönüşmüştü. Handan çıkarken deliler gibi bağırmaya devam ediyordu…

    “DEPREM! DEPREM!”

    _________________
    <div> Wir sind nicht gestorben. Wir haben nie gelebt.<br>                   <br> -Ragnar Lodbrok</div>
    Back to top View user's profileSend private message
    Sir Gerard
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Feb 08, 2007
    Posts: 20
    Location: Skyrim

    PostPosted: Tue Jul 24, 2007 9:59 am Reply with quoteBack to top

    Barbar, sorusuna yanıt alamadan önce, druidin deli olduğuna kanıt olacak birkaç hareket daha yakaladı. Sonunda cevabını aldı; “Ben yalnız oturuyordum ve sen de yalnız oturuyordun ve bu durumda seninle tanışmamın sakıncası olmayacağını düşünmüştüm.”

    Bunun komik bir cevap olduğunu düşünen Borgir, “Sen insanlarla böyle mi tanışırsın?”diye sordu hafifçe gülerek. Sorusuna karşılık druidin ciddi bir şekilde ayağa dikilip gözlerini gözlerine diktiğini görünce, bunun bir meydan okuma olduğunu hissetmişti barbar, ta ki druid konuşmaya devam edene dek.

    “Tanışmaya başladık bile. Ben Ragnar Lodbrok, bir druidim ve uzun süre ormanda yaşadıktan sonra biraz da insanların arasında olmaya karar verdim. Kısacası buralarda yeniyim.”dedi druid ve barbara elini uzattı. Borgir, druidin elinin ıslak ve kirli olduğunu fark etti, ama sıkmaktan çekinmedi. Kendi elinin de pek temiz olduğu söylenemezdi. Kendini tanıtmak için konuşmaya başlamıştı ki, aniden çalan çanların seslerini duydu. Bunun ne anlama geldiğini bilmese de, öğrenmesi uzun sürmedi çünkü insanlar deprem olduğunu belirtircesine bağırıyorlardı. Bağırmalarına da gerek yoktu zaten, yerin sarsıldığını hissediyordu barbar. Borgir hiçbir doğa olayından ya da doğal canlıdan korkmazdı-böcekler dışında. (Bu dev adamı küçücük bir böcekten kaçarken görmeliydiniz.) Deprem de onun paniğe kapılmasına neden olmamıştı.

    Barbar Borgir, druidin de korkmadığını hatta ona tuhaf uyarılarda bulunduğunu fark etti. Onu dürtükleyerek, “Hadi Barbarbor dışarı çıkalım ve depremde insanların nasıl da deliler gibi kaçıştıklarını görelim!”demişti ve barbar düşüncelerinin söylenmeden sezildiğini düşündü. “Pekâlâ, gidelim.”dedi ve o da tuhaf druidle beraber kapıya yöneldi.

    _________________
    <div> Temizlenmesi gereken 3 Å?ey vardır: Biri k......tler, siyasetleri doÄ?aya aykırı olduÄ?u için. Ä°kincisi g.yler, doÄ?anın en büyük hataları oldukları için. Üçüncüsüyse y....iler...</div>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Karanya-Memoria
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 15, 2006
    Posts: 31
    Location: Shadowspire

    PostPosted: Wed Jul 25, 2007 5:45 am Reply with quoteBack to top

    Karanya, lokmasını ağzına götürmek üzereyken, karşıda sabırsızlanarak kıpırdayan elfi gördü. Bakışlarını diğer müşterilere kaydırdı. Neyse ki herkes kendi derdindeydi. "Ah, şimdi de sıcak bir banyo çok iyiy gid..." Elf kulakları uzaktan gelen bir titreşim yakaladı.
    Hayatta kalma içgüdüleri güçlüydü. Yumuşak ve seri bir şekilde kapıya yöneldi. Bunu yapma sebebi belki bir refleks, belki meraktı ama düşüncelerinden sıyrılıp deprem olacağını anlayabilseydi, handaki diğer insanlara kaçmak için zaman kazandırabilirdi. Bu yaptığı sonra ona ne kadar da bencilce görünmüştü.
    Karanya dışarıya bakarken çan sesleriyle irkildi. "Bu da ne?" İşte başlamıştı, nasıl da düşünemedi. "Olamaz, deprem, deprem,çabuk." diyerek kapıya en yakın olanları dışarıya itmeye başladı. Yer şiddetle sarsılıyordu. Herkes panikleyerek dışarı kaçmaya çalışıyordu. Elfe baktı. Kıpırdamadan duruyor,kaçmıyordu. "Acaba..."dedi. Ona doğru ilerlediği anda çılgın kalabalığın onu sel gibi önüne katmasına engel olamadı. Kendini dışarıda bulmuştu.

    _________________
    Men with both roots and wings,<br>They tie us down, they ask us to leave<br><a href="http://tr2.monstersgame.net/?ac=vid&vid=34103295">http://tr2.monstersgame.net/?ac=vid&vid=34103295</a>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Shar
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 12, 2006
    Posts: 22

    PostPosted: Wed Jul 25, 2007 5:08 pm Reply with quoteBack to top

    Altharos garsona tam siparişini vermek üzere kafasını çevirmiştiki ani bir gürültü meydana gelmişti. İçinde depremin verdiği karamsarlıkla karışık bir huzursuzluk dolmuştu. Ve ortalık sallanmaya başlamıştı.

    Çnünde siparişini bekleyen garson aniden kapıya doğru kaçıvermişti, tüm han sallanıyordu. Bağrışmalar, paniklemeler, itişip kakışmalarla herkes kapıdan dışarı çıkmaya çalışıyordu.

    Bir kişi hariç.

    Biraz ilerdeki adam yere düşen birisini yerden kaldırarak hancıya nasihat veriyordu.

    Ne kadar da iyi kalpliydi!

    Hancının onu dikkate alacağını sanmıyordu, birkaç saniye içinde onunda dışarıda olacağı kesindi. İçerde pek kişi kalmamıştı fakat herkes çıkana kadar çıkmayacağı suratından belliydi.

    Kendini konsantre etmeye çalıştı. İçine düşen huzursuzluğu yenmeye çalışıyordu. Ayakları onu dışarı götürmeye çalıştı ama buna direndi. Yine de ayaklarının titremesine engel olamamıştı.

    Kukuletasını başına geri örterek kendini duvara dayadı. şu an için yapaibleceği daha iyi birşey yoktu...
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    wicked_one
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jun 19, 2004
    Posts: 595
    Location: istanbul

    PostPosted: Thu Aug 30, 2007 10:13 am Reply with quoteBack to top

    Desdemonia ve Kylo hızlı adımlarla dışarı çıktılar bütün bu karmaşanın içinde. Hızlı adımlarla ve yollarını kolaylıkla açarak dışarı çıkıyorlardı. Kylo güçlü bi adamdı, Desdemona ise doğru yere vurmayı uzun zaman önce öğrenmişti. Uzaktan hanın girişine bakanlar, ikisi çıkarken önlerindeki insanların ciddi bir güçle sağa sola savrulduğunu veya yere düştüğünü görebilirdi. Eğleniyorlardı kesinlikle bu karmaşadan çıkmaya çalışırlarken. Belki de buydu birlikte çalışmalarına sebep olan...

    Tanrılara yakarış gecesi, gerçekten de insanların tanrılarına yalvarmasını sağlıyordu o sırada. Dışarı çıkan insanlar yüksek sesle tanrılarından onları korumalarını istiyordu. Ve ikili sadece bunları duyup gülmekle yetiniyordu.

    Dışarı çıkıp daha rahat, ve kesinlikle daha güvenli, bir yere geçtikten sonra depremin geçmesini beklemeye başladılar. 3. dakikanın sonlarına doğru biten deprem, onları rahatlatmaktan çok tedirgin etmişti. Bütün bir heyecanı üzerlerinden attıklarında, ve insanlar meydana doğru ilerlerken, onların bulunduğu tarafa doğru yaklaşan 4 atlı gördüler parlak zırhlar içerisinde ilerleyen. Bütün bu karanlık gecenin içinde parlayan 4 atlı adam...

    Gece yeni başlamış, ve tanrıların işareti onu görmeyi bilenlere gönderilmişti...
    _______________

    Liero, hancının yanına gittiğinde hancı 'Hanım, hanım, benim güzel hanım' diye ağlıyordu çoktan. İnsanlar dışarı çıkarlarken devrilen masalar, binanın yıkılmasına neredeyse eşit hasar veriyorlardı. Hancının Liero'yu dinlediği pek yoktu gerçekte, ama iyi olmak, bunu önemsememesine sebep oluyordu. Sonuçta hancıya verdiği fikirler ona bir gün yardımcı olabilirdi.

    Tabi öncelikle hancının bu tavsiyelere uyacak sakinliğe ve akla sahip olması gerekiyordu...

    _______________

    Shar, depremin geçmesi için beklemeye başladı bütün heyecanını yenmeye çalışarak. Ama içgüdüleri onun dışarı çıkması gerektiğini, birşeyler yapması gerektiğini söylüyordu. Yine de, uzun süredir kendini geliştiriyordu ve en temel güdüsüne bile karşı çıkmayı öğrenmişti. En azından bu seferlik başarabilmişti...

    Deprem bittiğinde handa ağlayan hancı, Ayakta dikilen bir adam ve masasında oturan Shar dan başka kimse kalmamıştı...

    _______________

    Ragnar ve Borgir, garip arkadaşlıklarının başlayışını kutlayamadan (belki de Ragnar kutluyordu bunu), başlayan depremin tehlikelerinden kaçmak için adımlarını kapıya yönelttiler. Borgir'in çıkmak istediği kesindi, barbar güçlüydü kesinlikle, ama üzerine düşen bir binayı kaldıracak güce henüz sahip değildi. Ragnar ise, garip bir biçimde eğleniyor gibi görünüyordu.

    Belki de doğanın canı çok sıkılmıştı ve eğlenmek istiyordu. İnsanların durumuna bakarak, doğanın eğlendiği kesindi aslında.

    İkili handan çıktığında, insanlar, rahiplerin bulunduğu meydana doğru onlarla birlikte tanrılardan korunma dilenmek için koşturuyorlardı meydana doğru. Ragnar ve Borgir ise bütün bu insan selinin ortasında bir adacık gibi dikiliyorlardı.

    ________________

    Karanya, dışarı çıktığında beklemeye başladı içerideki adamın çıkmasını beklemeye başladı. Duruyor olması garipti içeride, deprem (Karanya hayatında hiç görmemişti belki ama) tehlikeliydi.

    Karanlığın içindeki çığlıklara aldırmadan güvenli bir yerde bekliyordu Karanya, ve hanın girişine bakıyordu... O'na doğru yaklaşan büyücü görmüyordu bu yüzden de. Büyücü yanına gelmesine 10 adım kala, binanın çökmeye başladığını fark etti. Bir an durur gibi olan düşüş, ardından hızla içeride kalan hancının ve elfin üzerine çöktü.

    Karanya (hayatında bir kaç kez görmüştü belki ama) o elfin, o yığının altından çıkabileceğine inanmıyordu

    _________________
    <div>De profundis clamavi at de Domine, serva animos nostros...</div><br>
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    liero
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Aug 29, 2003
    Posts: 622

    PostPosted: Thu Sep 13, 2007 10:31 am Reply with quoteBack to top

    uzunca süren deprem sonunda dinmişti. hanın içerisi neredeyse boşalmıştı, masasında sakin sakin oturan adama şöyle bir baktıktan sonra dışarıda durum nasıl diye bakmak için handan ayrıldı. içinden umarım yıkılan bir bina yoktur diye dua ediyordu.
    Back to top View user's profileSend private message
    EldariL
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 18, 2006
    Posts: 137

    PostPosted: Sun Sep 16, 2007 11:23 pm Reply with quoteBack to top

    Nihayet handan ve kaçışan insan sürüsünden kurtulabilmişlerdi. Meydana doğru yürüyen insanlardan biraz daha ayrı ve güvenli bir yere geçmiş, olanları seyrediyorlardı.

    "Bu kadar mı yani?" dedi Desdemona hayal kırıklığı içinde. "Daha yeni eğlenmeye başlamıştım," diye sıkı bir dirsek attı Kylo'nun kaba koluna. Ruhuna tezat masum bir gülümsemeyle göz kırptı kendisine sert sert bakan adama.

    Bakışlarını dua eden, yakaran insanlara çevirdiğinde yüzünü tiksintiyle buruşturdu. Dua etmenin felaketleri önlemediğini çok küçük yaşta öğrenmişti.

    "Hey Kylo!" dedi neşeyle. "Diz çök ve dua et dostum," diye dalga geçmeye başladı her zaman yaptıkları gibi.

    Adam diz çöküp saçma sapan bir duaya başladığında kadın hiç şaşırmamıştı.

    "hiç bu kadar ezik bir halk görmemiştim"
    "ben de hiç bu kadar hoş bir dua duymamıştım," dedi Desdemona.

    O sırada ciddi bir ifadeyle tekrar ayağa kalkan adam söylenmeye başladı. Gözlerini onun baktığı yöne çevirdi.

    Bu defa yaklaşan atlılarla yer tekrar sarsılmaya başladığında donuk ifadesi yüzüne geri gelmişti. Olası bir tehlikeye karşı yoldaşına iyice yaklaşırken gözlerini, parlak zırhlar içinde gittikçe yaklaşan dört atlıya dikmişti.

    "Evet dostum buna ne diyorsun?" diye mırıldandı Kylo'ya. "Sence dua etmeye mi geliyorlar?" diye sırıttı.

    _________________
    Do you really want to see something from your worst dreams? I'll take you into the land of the dead, where you should never go alone and where the past has a frightening habit of repeating itself-for ever!
    Back to top View user's profileSend private message
    aransayes
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Oct 08, 2004
    Posts: 1861
    Location: aksaray-izmir

    PostPosted: Sun Sep 16, 2007 11:26 pm Reply with quoteBack to top

    En sonunda aptal kalabalıktan kurtulmuşlardı. Kylo hızla Des'i yanına alarak gözüne kestirdiği kısmen güvenli yere gidip ne olacağını izlemeye başladı.
    Böyle bir şey yaşadığında diğer halklar ne yapıyorsa burada ki insanlarda o ahmakça adanmışlıklarıyla dizlerinin üstüne çekip her neye inanıyorlarsa dua etmeye başladılar.
    "Ne kadar da yalakalar" dedi Kylo küçümseyerek.

    "Bu kadar mı yani?" dedi Desdemona hayal kırıklığı içinde. "Daha yeni eğlenmeye başlamıştım," dedi arkasından Kylo'nun koluna şaka yollu sertçe vurduğunda kaşlarını çatarak yanında kendine gülümseyerek göz kırpan arkadaşına baktı. Des her zaman ki gibi bu durumda eğleniyordu. Aslında o an için aynı şeyi düşündüklerini tahmin ediyordu ve Des'in yüzünde ki sert ifade bu düşüncesini destekliyordu.

    "Hey Kylo!" dedi neşeyle. "Diz çök ve dua et dostum,"

    Kylo bu durumdan her ne kadar tedirgin olsa da o an halkın yüzünde ki şapşal ifadeyi taklit ederek tek dizinin üstüne çöktü ve sadece Des'in duyabileceği bir sesle kendi tarzında duasına başladı.
    "Bizi sallayarak altımıza yaptıracak kadar korkuttuğun için seni çok seviyoruz tanrımız. Bizim gibi ahmaklar sen olmadan kendi yolumuzu bulacak kadar zekaya sahip değiliz. Bizi biraz daha salla ki belki beynimiz yerine oturur." dedi sırıtarak yanında ki kadına baktı. "Hiç bu kadar ezik bir halk görmemiştim" dedi.
    Halk bir açıklama beklemek için meydana doğru ilerlerken tekrar doğruldu. "Tanrılarının dertleri neymiş öğrenmek istiyorlar. İnsanlar böyle bir durumda koyun sürüsünden farkı kalmıyor. Yeter ki onları güdecek kadar kurnaz biri olsun" dedi mırıldanarak.
    Korkularından fazla sesi çıkmayan halkın mırıltılarını kendilerine doğru gelen atların sesi bastırdı. "Sanırım bu depremi gereğinden fazla ciddiye alanlar var Des" dedi başıyla atlıların geldiği tarafı göstererek. "Baksana birkaç parlak çocuk geliyor" dedi ve elini kılıcının kabzasına koyarak. "Bekleyip ne olacağını görelim" diye önerisini sundu Desdemona.

    _________________
    Bir tek seni bana çok gördü dünya
    Ä°yiler bu savaÅ?ı kaybetmiÅ?
    Peki ben nası büyük adam olucam
    Kötü olmak seni geri getirir mi acaba...
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.61 Saniye