Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: yqiqufa
    Bugün: 16
    Dün: 23
    Toplam: 90345

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1738
    Üye: 2
    Toplam: 1740

    Şu An Bağlı:
    01 : ofine
    02 : yqiqufa

    FrpWorld.Com :: View topic - Elimden Kaçan şiirler
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Elimden Kaçan şiirler View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Fri Nov 09, 2007 7:59 pm Reply with quoteBack to top

    "bu postu okumadan önce mutlaka bir öncesini okuyun;)"

    şiiri şiir ile anlatmak mümkün müdür?

    Siz karar verin.
    Varsa söylemek istediğiniz,
    yine burada söyleyin.
    Sonuçta burası
    benim karalama defterim.

    Korkuluk ve Köylü Çocuk hakkında...

    şiir yazan insanlar genelde şiirlerini sevmezler.
    Kendi adıma konuşarak söylüyorum: En azından ben sevmem.
    Çünkü onları yazarken hissettiğim duyguları
    kelimelere döktüğümde o hisse ihanet ederim.

    Zihnimde canlanan görüntülere, aklıma gelen kavramlara, duygulara... Her şeye ihanet ederim.

    Dünyada bir duyguyu kelimelere dökmek kadar zalim bir şey yoktur. Çünkü bir kez kelimelere döküldüler mi,
    Kaybederler masumluklarını, el değmemişliklerini...

    Aşk kelimesi en güzel örnektir buna.
    Herkes hayatında şanslıysa,
    bir kere aşık olur.
    Ama aşk kelimesini en az bin kere kullanır.

    Bu yüzden yoktur kelimelere dökmek kadar zalim bir şey,
    Dünyanın en saf duygusunu...




    Korkuluk ve Köylü Çocuk
    En sevdiği biricik oğlunu
    Köyün saf ortamında kaybedip
    şehrin cazibesine ve cakasına kaybeden
    Çiftçi Ali'nin hikayesi...

    Çocuğun babası Ali,
    Tarlada çalışan basit bir ırgatken,
    Ki şiirde bir korkuluk olarak betimlenir,
    Hor gelir çocuğa, ama çocuk yine de çocuktur ve saftır.

    Anlatır hikayeleri babasına,
    Belki de en gizli sırlarını
    Dinler babası sadece, mümkün mü anlamak
    Bir sonraki kuşağı...

    Çocuk büyür adam olur,
    Okur, ilim irfan sahibi olur.
    Hasretine oğlunun,
    Ali ölür toprak olur.

    Kalır ama ikinci evladı,
    Onu seven toprağı terk etmeyen,
    Korkuluk bekler oğlunu,
    Ve korkulukta kefen yüzü Ali'nin.

    Toprağa ve tarlaya Ali'den,
    İki düğmesi ve korkuluğu kalır
    Oğlu ise kopmuştur çoktan
    Uyanmıştır çoktan ilim irfan uğruna,
    toprağın ördüğü uykudan.

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Nov 11, 2007 11:24 am Reply with quoteBack to top

    Çok güzel ve etkileyici şiirler.... Ancak belki şiir duyguların en ihanet edilmemiş hali bence.. Çünkü onları ortaya döküp saçmıyor. Büyük oranda gizliyor ki gerektiğinde başkaları onları anlamaya çalışsın... Gerekirse kendileri yeniden yorumlasınlar... şiirlerimi ben de her zaman sevmem çünkü baktığımda onlara ilk başta yaşadığımdan farklı bir duygu yaşarım ya da anlatmak istediğimi eksik anlattığımı keşfederim her zaman... Çünkü en mükemmel şiir bile kusurludur... Ve o duygunun kusursuz halini yaşamış olanlar kusurlu halini eksik bulurlar.. Tıpkı bir manzaranın gerçek halini görmüş kişinin onun fotoğraflarını beğenmemesi gibi... Resimler bunun dışındadır çünkü resim o manzaranın ressamın gözünden görünüşüdür. Elbette onunda bir mükemmel hali vardır ama o hali sadece ressam görebilmiştir.

    Ben her şeye rağmen şiir yazmayı seviyorum... Çünkü bunu kendi içime kapanmak yerine Dünya ile kendime ait olanı paylaşmak olarak görüyorum. Kimse şiirimi okumasa bile..

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Tue Jul 06, 2010 12:56 pm Reply with quoteBack to top

    Uzun zamandan sonra ilk kez elimden bir şiir kaçtı... Sizlerle paylaşmak istedim. Daha önce de söylediğim gibi, söylemek istediklerinizi altına yazabilirsiniz.

    Müsamere

    Bir kitabın sayfalarının arasından kucağıma,
    -Taşırken evimi-
    Düşüverdin ilk sevgilim.

    Baş başa vermişiz senle ben,
    İçinde bir karenin,
    Birbirine değiyor yanaklarımız,
    Senin saçların benimkilere karışmış.

    şüphe edemeyecek kadar sevgimizden,
    Pastel tonlardayız.
    İçi gülüyor gözlerimizin,
    Annen koymuş bizi bu kareye,
    Bir hikayenin başındayız.

    Farkındayız ikimiz de,
    Birimiz kız birimiz erkek.
    Yavru köpeğin tasması ya da,
    Ekmeğin köşesi için kavgamız.
    Prens ve prenses masalı
    Bizim için ötesi arkadaşlığın.

    Kan ter içinde kalmışız,
    Onlarca kez aynı şarkıya
    Vals yapmışız seninle.
    Kuş gibi konmuş bir elin yuvasına,
    Avcumun içine, diğeri omzumda,
    Tutunmaktan çok hissediyor,
    Altında çarpan yüreğin ateşini.

    İlk öpücüğün,
    İlk öpücüğüm gizlenmiş
    Boşta kalan yanağında,
    Annen daha mutfaktayken,
    Biz prova yaparken salonda
    Konduruvermişim yanağına.
    Çok sonra gelmiş annen yanımıza,
    Â?Ne de güzel olmuşsunuz siz!Â?

    Alıp bu karenin içine koymuş bizi,
    Masum valsimizi
    ve Kelebek gibi kanatlanmış keşfimizi.
    Sarı tozu serpilmiş her yere zamanın,
    Bir tek ikimiz pasteliz.
    Sen beyazlar içindesin, ben siyahlar,
    Prens ve prenses gibiyiz.
    Ya aşığız birbirimize,
    Ya da bir masalın içindeyiz.

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Artemis Entreri
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jun 14, 2005
    Posts: 1521
    Location: Ýstanbul

    PostPosted: Tue Jul 06, 2010 6:29 pm Reply with quoteBack to top

    şiirin içinde ağır yaşanmışlık var yahu.

    Karelerin içinde olmaktan dolayı bir rahatsızlık mı var tam anlayamadım ama kendime öyle uyarladım. O karelerin içinde herşey çok güzel gözüküyor ne yazık ki. Tarihi kazananlar yazar derler ya, bu da öyle birşey. Kareler gözyaşlarını nadiren yakalar. Nadiren düştüğünde patlar flashlar. O kareye hapsederken dahi, "gülümse" diye bağırırlar suratına. Ruh halin önemsiz olmaksızın gülümsersin sende. Sahte bir gülümseme...

    Çok harika bir şiir olmuş be Bogus.
    Sen ne düşünürsün bilmiyorum ama, bence bir masalın içindesiniz(içindeyiz) o karelerde.

    Kalemin asla kırılmasın!

    _________________
    Been there. Seen that. Got the scars.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Wed Jul 07, 2010 8:01 am Reply with quoteBack to top

    Beğenmene çok sevindim Batı. Yaşanmışlık kısmına gelince, öyle bir resim yok, dolayısı ile kitabın arasından da düşmedi. Salon ve dans var ama şiirdekinin aksine öpücük yok, henüz gelmemiş. Gerçekten de yanağında saklanıyor.

    İnsan keşke bilebilse şairlerin yazdığı şiirlerin hikayesini değil mi?

    şiirdeki yaşanmışlıktan bahsettiğinde aklıma Tim Burton'ın Big Fish'i geldi. En sevdiğim üç filmden biri kendisi. Hikayesini en güzel anlatan film bana göre. Seyretmeyen varsa mutlaka seyretmesini öneriyorum.

    Buraya spoiler olmasın diye filmi anlatmayacağım ama varmak istediğim nokta, bazen abartılı masallar dört köşeli keskin gerçeklerden daha çok aydınlatır aslında olan biteni... Her şeyi olduğu gibi, yaşandığı gibi anlatırsak şiirlerde ve hikayelerde o zaman duygusuz ve donuk olmaz mıyız? Biz bir güvenlik kamerası değiliz sonuçta...

    Çok enteresan olaylar anlatmak habercilerin görevidir, olayları çok enteresan bir şekilde anlatmak ise yazarların ve şairlerin. Bu yüzden aşk üzerine yazılıp çizilmiş yüzbinlerce eser olabiliyor ve biz hala sıkılmadan okuyoruz.

    Benimki de böyle bir yaşanmışlık işte... şiirdeki gibi bir masal geçmedi başımdan. Bence sınıfın en güzel kızıydı, tüm kız ve erkeklerin birbirine düşman olduğu bir yaşta biz tesadüfen arkadaş olduk. 1. sınıfın sonunda okul müsameresine onun evinde hazırlanmıştık. Beş sene beraber okuduk, etle tırnak gibiydik o arkadaşımla. Aynı dersaneye, aynı hocalara gittik. Kavga ettik, barıştık, tekrar kavga ettik, tekrar barıştık. Çocuktuk. Sonra ilkokul bitti, yollarımız ayrıldı ve aradan geçen 17 yılda sadece bir kez, babası vefat ettiğinde gördüm onu... Bugün bile inanamıyorum bu kadar yakın olduğum birisiyle yollarımın nasıl bu kadar kesin bir şekilde ayrıldığına...

    Aşık olduk mu? Bence evet. Bunu birbirimize söyleyebildik mi? Hayır. Birbirimizi öptük mu? Evet. Çpüştük mü? Hayır.

    Yaşlı bunaklar gibi olmak istemiyorum ama yoktu o zamanlar daha ilkokulda böyle şeyler. Televizyon tek kanaldı, filmlerde, dizilerde görmüyorduk böyle şeyleri.

    Tek bildiğim o kızı canım kadar çok seviyordum. Birlikteyken en çok sinirlendiğim de oydu, en çok mutlu olduğum da. En iyi tanıdığım insandı, o da beni aynı şekilde. İlk okuldaki en iyi arkadaşımdı ve ilk okul arkadaşım olarak kaldı.

    şimdi geriye dönüp baktığımda anlayabiliyorum ancak ilk aşkım, ilk sevgilim olduğunu. Kabul ediyorum, içinde cinsellik yok, veya konmuş bir teşhis, söylenmiş bir söz, biz sevgiliyiz, biz aşığız diye... Peki gerçek bu mu? Değil... Gerçek benim şiirde anlattığım gibi... Tam olarak o şekilde yaşanmadı ama olan bitenin aslı oydu.

    ...

    Karenin içinde olmak rahatsız ediyor mu? Hayır. Dediğim gibi gerçekte böyle bir fotoğraf yok. Bu fotoğraf zihnimde. Ama eğer fotoğrafımız çekilseydi aynen böyle, anlattığım gibi gözükürdü. Ama hissettiğin gibi bir rahatsızlık var, bu rahatsızlık da herşeyin sadece sararmış bu karede kalması... Bir kitabın sayfalarının arasında bulunan bir kağıt gibi unutulmuş, ancak bir şekilde karşına çıktığında varlığı hatırlanan bir şey olması. şiirdeki kare, yani fotoğraf, zihnimde ondan geriye kalan bir anı. Ve o fotoğrafta onlara gülümseyin denmesine ihtiyaç duymayan, olmayan makinenin de zaten farkında olmayan iki tane çocuk var.

    Gerçeği söylemek gerekirse, o yıllar, çocukluk yıllarım zaten bana bir masal gibi geliyor. Gerçek olamayacak kadar muazzam, masalsı ve pastel yıllar. Bana soracak olursan, evet bir masaldayız ama zaten o zamanlar masallar da gerçek.

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Jul 09, 2010 11:43 am Reply with quoteBack to top

    Güzel bir şiir olmuş beni de çok düşündürdü. Çzellikle karenin içindeki görüntü... İlginç fotoğraflar tam olarak istenen karenin içindekileri gösterir. Film çeken kameralar da öyle... Ama zihinde kalan görüntüler onlar neye göre belirlenir. Bilmiyorum ama aklıma bir şiir konusu geldi bir deneyeyim bakalım...

    Zihnimdeki Kareler

    Fotoğraflara bakarız
    Bir karedir
    Sadece Evren in sonsuz boşluğundan
    Kesilmiş değil
    Zamanın da sınırsızlığından kesilmiş bir andır
    O kare

    Bir dakika sonra yaşanacak bir kavgayı göstermez mesela o kare
    Ya da bir gün önce yaşanan acıları...
    O nedenle o kareye baktığımızda en çok
    Bir öncesi ve sonrası gelir aklımıza
    Neler yaşanmıştı o karenin dışındaki anlarda

    Fark etmek zordur
    Ama zihnimizdeki anılarda böyle karelerdir
    Ve onları hatırlarken
    Çncesini ve sonrasını çok az düşünürüz
    Çünkü sınırsız zamanda ve sonsuz Evrende
    Gördüğümüz her şeyi yaşadığımız her anı hatırlamak zordur
    O nedenle belli anlar vardır ki
    Zihnimiz daha bir kuvvetle işaretler o anları
    Çyle ki o anı hatırlarken bile
    Bazen tek bir ağacı
    Küçükken zeytin kopardığımız
    Ya da bir arabanın arkasından el sallayışın kalır aklında
    Bir şehirden taşınırken
    Çncesi olmaz sonrası da
    Düşünmez de insan
    Ne de olsa o anlarda
    Belki de tüm çocukluğun özeti vardır aslında
    Daha fazlasına
    Karenin dışındakileri ihtiyaç duymaz insan
    Ya da belki duysa da
    Karenin dışına bakmaya
    Dayanamaz.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Sat Jul 10, 2010 6:19 pm Reply with quoteBack to top

    Yine bu başlık altında daha önceki bir postumda şöyle bir şey yazmışım.

    "şiirlerin en güzel yanı da bu zaten, bir çok yönden bir insana benziyorlar. Demek istediğim birisi onları yaratıyor ve ona kendinden anlamlar yüklüyor. Ama tıpkı doğup yetiştirilen bir çocuk gibi daha sonra kendisi de bazı anlamlar kazanıyor, elbette tanıştığı, onu okuyan insanlar tarafından."

    Bu şiir de buna çok güzel bir örnek oldu. Artemis de Firble'da kendinden anlamlar kattılar. Okuyucunun anlam katması ile ilgili bir şeyler daha karalayacağım buraya ama önce fotoğraf ve anılar üzerine Firble'ın şiirine de değinerek bir şeyler söylemek istiyorum.

    Fotoğraf ve anılar arasındaki ilişkiyi Firble şiirinde mükemmel bir şekilde açıklamış. Gerçekten de her olan biteni hatırlamak bizim için çok zor. Zaten bunu başaranlara "fotografik hafızalı" diyoruz. Bu yüzden de anılarımızdan geriye kalan aslında "seçkin fotoğraflar". Ancak bu seçkin fotoğraflar da aslında tüm çıplaklığı ile başımızdan geçenleri olduğu şekilde yansıtmıyorlar. Anılarımızdaki bu görüntüler daha çok bir sentez olarak tanımlayabiliriz.

    Mesela zeytin kopardığımız bir ağacın altında çocukluk arkadaşımızla kan kardeş olmamız pek ala eski yazlığımızda geçirdiğimiz 4 yıllık çocukluğumuzun bir sentezi olabilir. Yaramazlığımızı, açlığımızı, maceraperestliğimizi, gözükaralığımızı, saflığımızı, dostluğu bünyesinde birleştirir ve zihnimizde bir karenin içinde kalır.

    Kendimden beklenmeyecek bir şekilde geçmişteki acı tatlı pekçok olaydan geriye hep güzel anılarım kalıyor. Kötü şeyleri unutmakta üstüme yok. Herkes için bu böyle mi bilmiyorum ama bu özelliğimi bir lütuf olarak sayıyorum. Bir de gerçekten kötü anıları sırtımızda taşıma lüksümüz var mı?

    Firble bunu şiirselleştirmiş yine. Anılarımızdaki karenin dışına bakmaya dayanamıyoruz gerçekten de. Dayansak bile buna değmez.

    Peki fotoğraflarla anılarımız bir mi?

    Bence hepsi olmasa bile, bazı fotoğraflar da gerçekten anıların bir sentezi olabiliyor. Bunu anlamanın yolu çok basit aslında. Bir tomar fotoğrafa bakarken bazılarına bakıp hemen yığının ardına atarız değil mi? Ama bazılarına da baktığımızda durup kalırız, bir düşünce alır bizi. O fotoğraflar zihnimizle bir bağ kurarlar da ondan. Anılar silsilesini tetikler, o günlere götürmeyi başarır bizi.

    Her fotoğrafı kamera karşısında kurgulanmış bir duruş olarak görmek istemiyorum, bana öyle olmadıklarını ispatlayan gerçek fotoğraflar var çünkü hayatımda. Varsın evvelindeki ve öncesindeki kavgaları, kötü şeyleri göstermesinler bana, bu hiç önemli değil, çünkü onları göstermemeleri o anın gerçekten de olduğu gibi fotoğrafa yansıdığı gerçeğini değiştirmez.

    Bana göre zihnimiz, anılarımız, bir sürü fotoğrafın elenip bir albüm oluşturulması aslında. Ve bizler -en azından ben - bu albümü oluştururken anılarımızdaki gerçeğe en yakın olan, onu en çok hissettiren anların karelerini saklıyoruz, ve sonra da onu biraz modifiye ediyoruz.

    Ben de şiirimde bunu söylemek istedim. O arkadaşımla geçirdiğim 5 yılın sentezini bir fotoğrafmış gibi anlattım. Tüm anıları sentezleyebilen, böylesine mükemmel bir fotoğraf olması imkansız olabilir. Beş yıla sığdırılanlar bir anın aksinin kağıda mühürlenmesi ile özetlenemeyebilir. Ama bunun ne önemi var?

    Bir İrlanda atasözü şöyle der. Asla gerçeğin güzel bir hikayenin önüne geçmesine izin verme.

    Benim için gerçek, şiirde bahsettiğim arkadaşımdan kopmuş olmam. Anlattığım öpücüğü asla böyle mükemmel hislerin yaşandığı bir anda yaşayamamış olmam. Ama bunlar dünyada altı küsür milyar insanın yaşadığı gerçeklerden farklı değil. Milyarda, milyonda bir, hiç bir kurgudan geçmemiş, masallara yaraşır olayların olma ihtimalini göz ardı etmiyorum, bir mühendisim sonuçta ama hayalperest olan yanım da yabana atılacak gibi değil. Bu yüzden geçmişle alakalı, en azından bir süreliğine beni mutlu hissettiren her anımın güzel bir hikaye olması gerektiğini düşünüyorum ve evet, bu konuda İrlandalılar ile hemfikirim.

    Gelelim okuyucunun kendinden birşeyler katmasına...

    Bu insanın olmaz ise olmazı. Hepimizin bakış açısı geçmiş yaşantımızda edindiğimiz tecrübelerin toplamından etkileniyor. Kimisi bunu düşük bir oranda tutarken, kimisi her kararını buna göre verebiliyor ama işin aslı, herkes maruz kaldığı bir olayı, okuduğu bir şiiri, hikayeyi, seyrettiği filmi veya tanıştığı bir insanı değerlendirirken geçmiş tecrübelerinden etkileniyor. Bizi eşsiz kılan, insan yapan, hatasıyla, başarısıyla olduğumuz kişi yapan bu.

    Hele ki beden dilinin iletişimin %60'ını sağladığı klinik deneylerle ortaya konmuş olan bir çağda şiirler ile kendimizi ifade ettiğimizi düşünmek en iyi ihtimalle yüzde 40'ın azına razı olduğumuz anlamına geliyor.

    Bu yüzden aslında bir duygumuzu ifade etmek için yazdığımız şiirler bile bir fotoğraf gibi... Onu okuduğunuzda durup kalıyorsanız, bir düşünce silsilesi başlıyorsa zihninizde, bilin ki eksik kalan %60'ı kendi tecrübelerinizle dolduruyorsunuz, yani şiiri kendi tecrübelerine uyarlıyorsunuz ve bu, şiiri sizin için eşsiz kılıyor. Elinizdeki fotoğraf yığınında size bir şeyler fısıldayan fotoğrafı yığının altına atmadığınız gibi, şiiri de atmıyorsunuz.

    Ve bu da beni, yine daha önce bu başlık altında bir başka söylediğim noktaya getiriyor. şiir ile kendimi ifade ederek duygularıma ihanet ediyor olmama.

    Onları asla oldukları gibi anlatamayacağımı biliyorum. Masumiyetlerini yitirip, okuyanların insafına kalıyorlar.

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Wed Dec 15, 2010 7:21 pm Reply with quoteBack to top

    Daha önceki gibi yorum yapmak isterseniz aşağıya devam edebilirsiniz.

    Sevgisiz

    Sen doğdun, ağladın, annenin kucağına verdiler.
    Acıktın, belki daha acıktığını bile anlamadın,
    Ağzına memeyi verdiler.
    Çşümedin. Eşşek kadar olana kadar.

    Kaşıkla beslendin,
    Kucaklarda sallandın,
    Hep omzun sıvazlandı,
    Tüm aferinler senin.

    Evdeki çerçevelerde hep sen varsın.
    İlkokuldasın karne almışsın,
    Ortaokuldasın mezun olmuşsun,
    Çniversitede kep fırlatmışsın.
    Sonra asker olmuşsun,
    Bir de damatlığın var sırada...

    Başka önemli hiç bir şey yok,
    Sadece sen varsın.

    Her resimde güler mi bir insan?
    Her resim mutluluğu mu çerçeveler?
    Sadece senin mutluluğundan mı ibaret bu dünya?
    Bir tek sen varsın, bir tek sen ol yeter.

    Sevgisizsin sen.


    Karanlık olmadan ışık bile olamazken,
    Sevgisiz kalmadan sevgili olamazsın sen.

    Sevgisizsin sen...

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Efla
    Site Admin
    Site Admin





    Joined: Apr 10, 2004
    Posts: 3916
    Location: Ankara

    PostPosted: Wed Dec 15, 2010 9:03 pm Reply with quoteBack to top

    Kendi gözlerinden görürsün dünyayı,
    Bir tek kendini göremezsin ama...

    Başkasının ayak seslerii duyduğun kulaklarınla,
    Kendi kalp atışını bile duyamazsın.

    Bir tek kendi tenin vermez sana,
    Bir tenin sıcaklığını...

    Ama bir tek,
    Kendinin ne düşündüğünü bilirsin.
    Kendinin ne hissettiini anlayabilirsin tam olarak.
    En çok da sonuçta kendini seversin.

    Ne yöne dönerse döndün dünya,
    Senin etrafında dönsün istersin...

    Ama kendini severek bilemezsin,
    Sevmenin ne demek olduğunu...


    Eline sağlık Bogus. Yazdıklarını buralarda görmeyi özlemişiz. Ben de adetimi bozmayayım. Bir şeyler karalayayım dedim umarım beğenirsin =)

    şiirin son kısmına gelene kadar tam olarak kafamda oturtamamıştım açıkçası . Ama sonunda gayet güzel bağlanmış bence. Herşeyi bir anda yerine oturtan şiirleri seviyorum.

    _________________
    Chaos is the law of nature,
    Order is the dream of man.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.59 Saniye