Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: SondraBrun
    Bugün: 12
    Dün: 23
    Toplam: 90341

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1460
    Üye: 0
    Toplam: 1460

    FrpWorld.Com :: View topic - Ansiklopedi Maddeleri...
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Ansiklopedi Maddeleri... View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Feb 01, 2009 8:58 pm Reply with quoteBack to top

    İlk on madde vatana millete hayırlı olsun... Bu akşam... Sizin için yanı pazartesi sabaha karşı beş madde daha atarım en azından...

    Sonrasını da izninizle çarşambaya bırakacam.... : ) ) ) Söz verdiğim gibi her başlık ya da tam bir A4 sayfasını 12 font ve tek satır aralığı ile dolduracak kadar bir kısmı biraz daha uzun...

    1) cadılar

    Fantastik Edebiyatta Cadıların Yeri: Fantastik Edebiyatta cadılar çoğu zaman büyük burunlu çirkin, yaşlı, ince sesleri ile çoğu zaman dikkat çeken en azından cadı gibi tanımının rahatlıkla yapılabileceği kadınlardır. Ancak cadılar gerçek yaşamda da oldukça önemli yer etmiş bir kavramdır. Bu kavram 1300 ve 1400lü yıllarda Avrupa’yı 1700lü yıllarda Amerikayı karıştırmıştır ve bu yıllarda cadılıkla suçlananların birçoğu çirkin ya da biçimsiz insanlar değildir. Ancak belki bir noktadan bahsetmek gerekir, içlerinde erkek olanlar olsa da bu dönemde cadılıkla suçlananların çoğu kadındır. Bu belki de kadınların o dönemin erkeklerin bugünküne göre çok daha egemen olduğu Dünyasında çok daha anlaşılmaz olmasıdır. Nedeni ne olursa olsun o dönemde yakalanan ve yakılan insanlarla ilgili oluşturulan söylentiler ve bazen insanları cezalandırmak için kullanılan yöntemler daha ileride özellikle modern edebiyatta cadı ögesinin biçimlenmesinde önemli rol oynamıştır. Bugün hikayelerinde cadı ögelerine yer verenlerin belki de hep hatırlaması gereken bir şey bir zamanlar cadı hikayelerinin ciddiye alındığı ve bu nedenle masum insanların günümüzde ölüm cezası verilen kişilerden çok daha korkunç şekillerde öldürüldüğüdür.

    Cadıların Diğer İnsanlardan Farkları: Çncelikle cadılar büyü ile uğraşırlar ancak onların diğer büyücülerden de farklı olduğu söylenebilir. Onların büyü ile uğraşmalarının sebebi kendilerini kanıtlamak ya da bir şeyleri elde etmek değildir. Hatta cadıların diğer birçok insana göre çok daha fazla kendi hallerinde yaşadığı ve kendilerini uğraşlarına verdiği söylenebilir. Cadıların bu uğraşı sürdürmenin nedeni kimi zaman insanların acı çekmesini izlemekten zevk almaları ya da sadece büyü yapmanın ve büyünün etkilerini izlemekten hoşlanmalarıdır.

    Cadıların Büyüleri: Diğer büyülere göre hazırlanışı çok daha görseldir. Çoğunlukla ilginç ve kolay elde edilmeyecek malzemeler kullanırlar. Bazen bu malzemelerden birisi çok zor elde edilen bir malzemedir ve o malzemenin elde edilmesi için verilen mücadele hikayede işlenen temalardan birisi haline gelir. Büyüler bir kazanın içinde yemek yapar gibi hazırlanır. Kazan karıştırılır, kimi zaman kazanın etrafında dans edilir ve şarkı söylenir.

    Cadıların Süpürgeleri: Kuşkusuz önemli malzemelerden birisidir. Bir silahdır, kimi zaman büyü yapmaya yarayan bir araçtır. Bazen kazanın karıştırılmasına yarar. Bunun yanında elbette en meşhur özelliklerinden birisi de cadıların uçmasını sağlamasıdır. Cadılar normal yerleşim yerlerinde barınma şansı çok fazla olmayan insanlar olduğu için çoğu zaman insanların arasında yaşadıkları izbe yerlerden hızla gitmelerini sağlayacak bir araca ihtiyaç duyarlar, bunun da yollarından birisi süpürgelerdir.

    Cadı Avları: Kimi zaman bir şehir ya da köyde bir cadının yaşadığı öğrenilip o cadının peşine düşülebilir. Yukarıda belirtildiği gibi bu durum sadece fantastik hikayelerde rastlanan bir durum değildir. Ancak fantastik hikayelerde de bu durumlarda cadıların oyunlar oynayarak cadı olmayan insanların cadı zannedilerek avlanması rastlanan bir durumdur. Bu durumu önlemek için bir insanın cadı olup olmadığını anlamaya yarayan methodlar da hikayeye dahil edilebilir. Yine gerçek yaşamda da böyle methodlar düşünülmüş ancak çoğu zaman suya atıp boğuluyorsa cadı olmadığına karar vermek, boğulmazsa cadı olarak kabul edip cezalandırmak gibi methodlar kullanılmıştır.

    Edebiyatın Çnlü Cadıları: Hansel ve Gratel hikayesinin cadısı, ya da şekspir’in Machbeth hikayesinde Machbeth’i oyuna getiren cadılar örnek verilebilir. İki durumda da insanların heves ve hırslarını kullanıp onlara acı çektirmek isteyen cadılar vardır. İlk hikayedeki cadı iki çocuğun şeker yeme hevesinden faydalanırlar. İkinci hikayede ise Machbet’in güç hırsından onu kandırıp zarar vermek için faydalanırlar.

    2) büyü

    Fantastik Edebiyatta Büyü: Fantastik edebiyatta büyü en çok kullanılan bu edebiyatın en temel ögelerinden biridir. Büyü bir bakıma doğanın kurallarını ihlal eden bir olaya ya da insanlarda ya da başka canlılarda olan bir güce işaret eder. Fantastik edebiyatta büyü kimi zaman onun nasıl yapılacağını öğrenip bizzat yapan insanlar aracılığı ile kimi zaman da bazı nesnelerde ya da yerlerde var olan bir öge olarak girer. Büyünün fantastik edebiyatta kullanımının neredeyse sınırının olmadığı çok abartılı olmayacaktır.

    Büyünün Kaynağı: Büyü çoğu zaman nereden geldiği çok belli olmayan bir şeydir. Ancak kimi kitaplarda bunun kaynağı ile ilgili de bazı ögeler ortaya atılır. Bazen insanların zihin gücü doğa kurallarının da ötesine geçebilen bir güç olarak büyünün kaynağı haline gelebilir. Bazen başka bir boyuttan gelen yaratıklar esir edilerek onların gücünden faydalanılarak büyü yapılır. Bazen de tüm Dünya’yı ya da evreni saran bir büyü ağı ya da bir çeşit ruh ya da güç adı verilen bir şeyle bütünleşilip onun gücü yardımı ile büyü yapılabilir.

    Büyücüler: Büyülerin nasıl yapılacağını arayan, keşfeden insanlardır. Zaman zaman bilge ve yardımsever, zaman zaman da hırslı ve öfkeli olurlar. Büyüler genellikle sihirli bazı sözcükler söylenerek, kimi zaman bazı özel yazılar yazılarak, bazen de ellerindeki bir asanın yardımı ile yaparlar. Bir kısmı tek başına çalışır. Bazıları bir kral ya da bir ülke hatta kimi zaman kasaba adına büyüleri keşfeder ve kralın, ülkenin ya da kasabanın yararına büyüleri kullanır. Bazı hikayelerde aralarında büyük ve güçlü duellolar yapılır. Büyücüler yeni büyüleri keşfetmek ya da büyülü nesneler bulmak için çok tehlikeli yerlere de gidebilirler. Bu yolculuklar da bazı fantastik kitaplarda öykünün bir parçası olabilir. Tüm zamanların en ünlü büyücüsünden bahsetmek gerekirse muhtemelen bu Kral Artur Efsanesinin Merlin’idir. Modern edebiyatta Tolkien kitaplarındaki Gandalf da muhtemelen adı en çok duyulmuş büyücülerden birisidir. İki büyücü de hikayelerde en öne çıkan karakter değildir. Daha çok asıl sorumluluğu alan ana karakterlerin yanında bir çeşit rehber gibidirler. Zaman zaman da kaybolup ana karakterlerini kendi işlerini kendileri yapma mecburiyetinde bırakırlar.

    Büyü Kitapları: Çoğunlukla büyücülerin büyüleri not aldıkları kitaplardır. Zaman zaman hayat bulup kendi kendilerini geliştirebilir ve insanları kendilerine çekebilirler. Çoğu zaman onları bulmak bulundukları zamanda açıp okumak kolay değildir. Kitapların bazıları ilk başta açılmayan bazı sayfalarında daha önemli ve güçlü büyüler de barındırabilirler. Shannara serisinin üçüncü kitabında geçen insanları sesi ile kendine çeken büyü kitabı büyü kitaplarına örnektir. Gerçek Dünyada da büyü olduğuna inanılan bölümler de içeren kimi kitaplar vardır ve bunlar kimi zaman fantastik edebiyatta da kullanılmıştır.

    Çzel Bazı Büyüler: Bazı büyüler diğerleri içerisinde daha öne çıkar. Bunlardan muhtemelen en çok öne çıkanı kehanettir. Kehanetin bugün bile kimi insanların sahip olduğu bir yetenek olduğuna kaydadeğer sayıda insan inanmaktadır. Kehanetler kimi zaman doğrudan kahinlerin çabası ile yaratılır. Kimi zaman da bazı insanlar kendileri bunu istemeden gelecekte olacak bazı olayları rüyalarında görür ya da bir şekilde anlar. Fantastik edebiyatta diğer büyülerin arasında öne çıkan başka bir büyü de ölülerle iletişim kurmaya dayalı büyülerdir. Bu tür büyülerin de yapabilen insanların olduğuna inanan günümüzde ciddi sayıda insan vardır.

    Büyülü Nesneler ve Ortamlar: Fantastik edebiyatta sayısız nesne büyülü olabilir. Irmaklar, evler, giysiler, yüzükler, ormanlar büyülü olabilecek nesnelere verilebilecek birkaç örnektir. Büyülü nesneler kimi zaman dokunanı ya da kullananı büyülü ortamlar içine gireni de etkiler ve değiştirir.

    3)elfler

    Fantastik Edebiyatta Elflerin Yeri: Elfler farklı kültürlerde yer alan mitolojilerde çok eskiden beri yer alırlar. Tolkien’in meşhur Hobbit ve yüzüklerin efendisi kitapları onları modern edebiyat sahnesine taşıyan kitaplar olarak anılabilirler. Bu kitapların yazılması ve tanınmasınından sonra bu kitaplardaki elf bakış açısının başlıca referans olarak alındığı iddia edilebilir. Elbette Tolkien’in elfleri de mitolojideki elflerin bir çeşit yorumudur. Ancak bu yorumun Tolkien’in ya da onun ardılı modern Fantastik edebiyat yazarlarının yaptığından farklı yapılacağını da unutmamak gerekir.

    Elflerin Genel Çzellikleri: Elflerin belki de ilk akla gelecek özellikleri uzun ömürleridir. Bazı kaynaklarda bu birisi onları öldürmedikçe sonsuza kadar yaşayabileceklerinin belirtilmesine kadar varır. Bu özelliğin, başka bir değişle insanlara göre en azından on onbeş kat uzun yaşama özelliğinin elflere neler katacağı farklı eselerde farklı şekilde işlenir. Bazı eserlerde bir süre sonra insanların hiçbir zaman anlayamayacağı şekilde doğayı ve evrenin gidişatını anlamış, bir bakıma insanlara göre çok daha olgun elfler gözlenebilir. Bazen de hayatı ciddiye almayan, insanların çok büyük önem verdiği pek çok şeyle dalga geçen muzip ve şakacı elfler vardır. Bu uzun ömürün onlara hem bireysel hem de toplumsal birçok sorunla daha fazla başa çıkabilen bir toplum olma şansı da verebileceği düşünülebilir. Bu nedenle elfler bazı eserlerde de bir çeşit mükemmel ideal toplum olarak da gösterilirler.

    Elfler Büyürken: Elflerin en ilgi çekici yanlarından birisi belki de onların büyüme süreçleridir. 1000 yıl yaşayan bir elf için 40 yaşında olmak bir çeşit çocukluk olarak görülebilir ancak elbette bu çocukluk insanın çocukluğundan farklıdır. Bu dönem belki de bir çeşit acelecilik, olayları ve yaşamı akışına bırakıp tadını çıkaramama dönemi olarak da görülebilir. Elbette 40 yaşındaki elflerin yakınlarında örneğin 500 yaşındaki büyükleri olduğu için bu özelliklerini daha fazla dengeleyebilirler. Bu bakıma 40 yaşında bir insan elflerin bakış açısına göre 40 yaşındaki elften daha çocuktur. Elflerin hayatlarındaki bir başka ilginç dönem de hayatlarının son dönemleri örneğin son 100 ya da 200 yılıdır. Elflerin ömürlerinin sonunun olmadığı öykülerde bu doğumlarından 1000 2000 ya da 3000 yıl sonrası olarak da düşünülebilir. Bu yaşlara gelen bir elf etrafındaki Dünya’nın özellikle 70 80 yıl ömre sahip insanların hızla gelip geçtiğini her şeyin değiştiğini görür. Bir gün artık eskisinden çok farklı olan bu Dünyada yaşayamaz hale gelip başka bir yere, kimi zaman belli bir yaşın üstündeki elflerin gittikleri bir yere, çoğu zaman bir adaya gitmek isteyebilir.

    Elfler ve İnsanlar: İnsanlar açısından bakıldığında elfler çoğu zaman korkutucudur. Elbette modern fantastik edebiyatın bazı eserlerinde elfler ve insanların yan yana yaşadığı ortamlarda bu iki grup bir çeşit anlaşma imkânı bulabilir. Ancak bu eserlerde bile daha önce hiç elf görmemiş insanların ilk elflerle karşılaştığında korktuğu durumlar vardır. Bu korkunun nedeni, insanların çok öneml verdiği bir çok şeye önem vermemeleri ve insanların bu şeylere verdiği önemi anlamamalarıdır. Bunun yanında eğer aralarında her hangi bir sorun yaşanırsa elflerin genellikle zorlu bir rakip olacağı düşüncesi de bu korkuyu arttırır. Ancak zaman zaman elflerin de insanlara karşı benzer bir korkuyu paylaştıkları okunabilir. Bazı eserlerde insanlar çok daha kısa ömürleri sayesinde doğada ve Dünyada olan değişimlere çok daha çabuk uyum sağlar ve kendilerini çok daha hızlı geliştirebilirler. Böyle eserlerde tek bir elf tek bir insana göre çok daha bilinçli kalabilse bile, insan toplumları elf toplumları karşı karşıya geldiğinde çoğunlukla insanlar daha üstün gelirler. İnsanların elflere göre üstün kabul edilen bir yanı da daha kısa olan hayatlarının değerini daha iyi bilmeleri ve zamanlarını çok daha etkin değerlendirmeleridir.

    4)gnomlar

    Fantastik Edebiyatta Gnomlar: Fantastik öykülerde çoğu zaman cücelerle karışan bir halktır. Ancak modern fantastik edebiyat ikisini biraz daha ayırıp belirginleştirmiştir. Ansiklopedide de bu ayrımdan yola çıkarak gnomları tanımlayacağım. Çzellikle bir şekilde yer altında geçen öykülerin önemli karakterlerinden birisi gnomlardır. Kimi zaman onlara ait dev yer altı şehirleri de hikaye konularından birisidir. Kendi doğalarını keşfetmeye uğraşmaları ya da bazen hayatlarını farklı aletler icat etmeye adamaları da hikâyelerde geçer.

    Gnomların Genel Çzellikleri: Zaman zaman sakallı da tasvir edilseler modern hikayelerde çoğu zaman sakalsız hatta aynı zamanda kellerdir. Boyları tıpkı cüceler gibi kısadır. Keşfetmek başlıca meraklarıdır. Bazen bu meraklarını büyü ile ilgili konulara ayırırlar bazen kendi doğalarını ve evreni keşfetmeye zaman harcarlar bazen de yeni aletler icat ederek hayatlarını geçirirler. Diğer halkların gündelik meselelere, kavgalara, özellikle insanlar söz konusu olduğunda güç oyunlarına çok daha az zaman ayırırlar. Bu açıdan bakıldığında belki buçuklukları andıran içine kapanık bir halk sayılabilirler. Bu durum gnom şehirleri için de geçerlidir. Çrneğin insanlara ait bir şehirde tek başına yaşayan bir gnom için de geçerlidir.

    Gnom şehirleri: Başka şehirlerle bağlantıları sınırlı bile olsa genellikle büyük ve etkileyici şehirlerdir. Gnomların garip icatları ve değişik fikirleri bu şehirleri sıra dışı hale getirmiştir. Güvenlik, barınma, beslenme gibi ihtiyaçlar bile zaman zaman sıra dışı yöntemlerle çözülebilir. Gnomlar ne kadar hayatlarını keşfetmeye adamış olsalar da elbette çocukları vardır, bir toplumsal bilinçleri vardır. Ancak çevrelerindeki insanlarla ve özellikle çocukları ile paylaştıkları en değerli duygunun keşfetmenin verdiği heyecan olduğundan bahsedilebilir. Bu açıdan bir gnom için yeni bir ihtiyacını veya öğrendiği yeni bir bilgiyi anlatmak muhtemelen heyecan vericidir.

    Diğer Gnomlardan Uzakta Yaşayanlar: Diğer gnomlardan uzakta yaşayan bir gnom, eğer çevresinde kendi duyduğu keşfetme heyecanını biraz olsun paylaşan bir insan yoksa genellikle çevresinde hafif deli olan belki kimi zaman işe yarayan, çoğu zaman da gereksiz aletler üreten biri olarak görülür. Çrettiği bir aleti ya da aklındaki fikirleri anlatırken genellikle muhtemelen heyecandan çok hızlı ve kelimelerin yerlerini çoğu zaman değiştirerek konuşur ki bu da çoğu zaman diğer halklar için onu anlaşılmaz kılar. Ancak eğer etrafında keşfetme heyecanını taşıyan farklı halklardan insanlar varsa, gnomun bu insanlar için bir çeşit öncü ya da lider olarak görülmesi de olasıdır. Bu durumda gnomda bilgilerini sevinerek etrafındakilerle paylaşır. Diğer halklardan insanların ona verdiği rolü gönül rahatlığı ile kabul eder. Bu açıdan fantastik hikayelerde okulların özellikle büyü ile ilgili olanların liderleri olmak için gnomlar iyi bir seçimdir.

    Çnlü Gnomlar: Fantastik edebiyatın ve elbette sinemanın en ünlü gnomunun Star Wars adı verilen hikayenin Usta Yodası olduğu söylenebilir. Usta Yoda tıpkı elfler gibi uzun ömürlü olmuş bir gnomdur. Onun gençliğini ana hikayede göremeyiz. Ancak evren hakkında alabildiğince bilgi sahibi olduğunu ve bu bilginin ona sorumluklar yüklediğini söyleyebiliriz. Çte yandan bu bilgiyi sadece keşfetmenin verdiği heyecanı yeterli bulan bir halktan olmaının da onu o bilgiyi daha fazla güç elde etmek için kullanabilecek insanların içerisinde liderlik için daha öne çıkan bir karakter haline getirdiği de ortadır. Star Wars’un yazarı olan Terry Brooks Shannara serisinde de gnomlardan bahseder. Ancak bu defa ormanlara kısılı kalmış, geleneksel gnom tanımından farklı bir gnom halkı ve karakterleri vardır. Yine de bu hikayelerdeki gnomlar da heyecanlı, kimi zaman sabırsız bir halktır. Bu hikayedeki gnomlar ormanlara hapsolmuş eski insanların zamanla bedenlerinin değişmesi ile oluşmuştur.

    5)buçukluklar

    Fantastik Edebiyatta Buçuklukların Yeri: Çzellikle modern edebiyatta en büyük yerini Tolkien’in kitaplarında bulmuş bir fantastik edebiyat halkıdır. Daha ileride başka hikayelerde kullanılmışsa da onlara ayrılan yer diğer fantastik halklara ayrılandan daha küçük olmuş ve genellikle ana karakter olamamışlardır.

    Buçuklukların Genel Çzellikleri: Kısa boyludurlar, evleri de küçüktür. Ufak köylerde yaşarlar. Çok fazla çalışmayı sevmezler, çok büyük şeyler yapmayı genellikle sevmezler. Genelde hayatlarını ufak şeylerden mutlu olarak ve bu ufak şeylerin tadını sonuna kadar çıkararak geçirirler. Kavgacılardır ancak bu kavgalar çoğu zaman bir kan davasına ya da şiddetli bir düşmanlığa dönüşmez. Bir buçukluk grubu eğer bir maceraya atılırsa genellikle bu maceradaki tehlikelerin farkında değildir. Ya da onları küçümsüyordur. Bu tehlikelerle karşılaştıklarında genelde en fazla korkan halklardan birisi buçukluklardır. Ancak korkmaktan ve bu korkuyu kendilerine itiraf etmekten çekinmemeleri herkesin aynı korkuyu paylaştığı çaresizlik anlarında onları içlerinde bulundukları ortamın en etkin kişileri haline getirir.

    Buçukluk Köyleri: Evler genellikle küçük tek katlı bazen yer altındadır. Sık sık eğlenceler düzenlenir. Genellikle kendi hallerinde bazen etraflarındaki diğer buçukluk köylerinden bile habersiz köylerdir. Bu da onları kurban olarak seçen insanların işlerini kolaylaştırır. Bu nedenle fantastik hikayelerde buçukluk köyleri mistik ya da askeri güçlerini denemek isteyen kişiler için iyi bir ilk hedeftir.

    Hırsız Buçukluklar: Boyları, elleri ayakları ufak olduğu için hırsızlıkta iyidirler. Bu da onların fantastik edebiyatta farklı bir rol de edinmelerini sağlamıştır. Bir buçukluk için hırsızlık belki cazip bir yaşam biçimi olmayabilir, ancak bir hırsız grubu için içlerine bir buçukluk katmak muhtemelen cazip bir fikirdir. Hırsızlığı bir tür oyun gibi görmesi halinde buçukluk hem öğrenmesi gereken her şeyi ayrıntılı olarak öğrenecek, hem de bu yetenekleri ile önemli bir yer ya da ödül hedeflemeyecektir. Ayrıca gerektiğinde onları korkutarak kontrol altında tutmak da mümkündür. Ancak hırsızlığı bir çeşit oyun olarak gören bir buçukluk zaman zaman başına bela açacak bir hırsızlığı da oyun gibi algılayabilir. Bu da başını belaya sokmasına neden olabilir.

    İnsanlar ve Buçukluklar: İnsanların bakış açısı ile buçukluklar çocuk gibidirler. Benzer şekilde buçukluklar da insanları bir çocuğun yetişkin birini gördüğü gibi görebilirler. Bu açıdan bakıldığında insan ve buçukluğun karşılaşması bir tür sürekli çocuk kalan birinin büyüyüp yetişkin olmuş birisi ile karşılaşması gibidir. İnsanlar açısından buçukluklar sıkıcı sayılabilecek, çok da fazla zaman harcanmaması gereken bir halktır. Buçukluklar açısından da insanlar fazla bulaşılmaması gereken bir parça tehlikeli canlılardır. Bu açıdan aralarındaki iletişimin de çoğu fantastik hikayede geçerli bir neden olmadan çok güçlü olmadığı iddia edilebilir.

    Çnlü Buçukluklar: Kuşkusuz fantastik edebiyatın en ünlü buçuklukları Tolkien’in buçukluklarıdır. Frodo Tolkien’in hikayesinde en öne çıkan buçukluk olsa da Gollum daha derinlemesine işlenmiş bir buçukluk karakterdir. Gollum için, bir çeşit gizemli nesne tarafından bir buçuğun doğasına aykırı şekilde bir nesne aşırı önem kazanmıştır. Böylesi bir bağlılığın bir buçukluğa nasıl zarar verdiğini hikayede en iyi Gollum’da kısmen de Frodo ve Bilbo da izleriz. Frodo Bilbo ve Gollum’un bu hikayede bu kadar öne çıkmalarının esas nedeni belki de söz konusu yüzüğün doğası ile en fazla çelişen halkın birer üyesi olmalarından kaynaklanmaktadır.

    6)korsanlar

    Fantastik Edebiyatta Korsanların Yeri: Korsanlık neredeyse medeniyetin kuruluşuna kadar giden süreçte hep var olmuştur. Korsanlıkla ilgili öyküler de neredeyse korsanların kendisi kadar eskidir. Günümüzde bu öykülerin fantastik edebiyatın dışına da taşan ayrı bir öykü grubu oluşturduğu da belirtilebilir. Tamamen gerçek bir hikayeye dayalı korsan öyküleri zaten o günün iletişiminin zayıf olduğu çoğu insana inanılmaz ve belki hayali geldiği için, bu öykülere zaman geçtikçe bazı fantastik ögelerin de eklenmesi zor olmamış, bu şekilde mevcud korsan öykülerinin önemli bir kısmı fantastik edebiyata dahil edilebilir hale gelmiştir.

    Korsan Çykülerindeki Genel Çgeler: Muhtemelen en temel öge hazinelerdir. Korsanların bir bölümü yaşlanıp korsanlık yapamayacakları zaman geldiğinde kullanmak üzere ıssız yerlere hazineler gömerler. Fantastik olsun olmasın çoğu öyküde bu hazinelerden bahsedilir. Hatta kimi zaman korsan olmayan insanlar bu hazineleri aramaya çalışırlar. Bu arayışta genelde onlara haritayı çizen korsanın çizdiği bir harita ve haritadaki işaretler öncülük eder. Elbette hazinelerin bir bölümü lanetlidir. Bir bölümünün yakınında da onu koruyan bir yaratık, bir büyü ya da daha farklı bir şey vardır. Tabii korsanlar başka korsanların gömdükleri hazineleri de buluğ çıkarmak için uğraşırlar. Elbette gemiler korsan hikayelerinin en vazgeçilmez ögeleridir. Genellikle kadın ismi verilir gemilere ve onların yaşadığına kendilerine özgü bir ruhu olduğuna inancı fantastik olmayan öykülerde bile kullanılacak bir ögedir. Korsan gemilerindeki isyanlar ve bu isyanlarla kaptanların mücadelesi de fantastik olsun olmasın öykülerde bolca işlenen konulardır. Fırtınalar ve özellikle de denizdeki canavarlar korsan öykülerinde genellikle olan ögelerdir. Çzellikle ilk çağlarda ama zaman zaman daha günümüze yakın zamanlarda da korsan öykülerinde deniz ve gökyüzü de kendi iradelerine sahip olan gerektiğinde korsanları cezalandırıp ödüllendiren bir öge olarak yerlerini alabilmektedirler.

    Korsan Çykülerindeki Fantastik Tehlikeler: Kuşkusuz bir korsan öyküsünü hareketli hale getiren ögelerden de bu tehlikelerdir. Bu nedenle zaman zaman öyküden kopuk sadece bir hareket sahnesi olarak da öyküye katılabilmektedirler. Bu tehlikelerin belki de en çok kullanılanı doğrudan gemiye saldıran yaratıklardır. Ancak bunun dışında örneğin sirenler yani korkunç derecede güzel ve bir kayanın üstüne çıkıp şarkı söyleyen ve tayfaların o an için her şeyi unutup sadece kendilerine bakmasını sağlayan denizkızları da tehlikedir. Çünkü bu kızlar korsanların gemilerinin en tehlikeli yerlerde kayalıklara vurup batmasına neden olurlar.

    Sıradışı Korsanlar: Zaman zaman öykülerde klasik korsanlara benzemeyen bir takım doğa üstü özelliklere sahip korsanlar da olabilmektedir. Korsan öykülerine en çok katılan sıradışı öge lanetlenmiş ve sonsuza dek bir yerlerde var olmaya mahkum olmuş korsanlardır. Bu korsanlara hayalet korsanlar da denebilir. Böyle bir korsan gemisi ile karşılaşmak doğal olarak ürkütücüdür. Uçan korsan gemilerinin olduğu hikayeler de zaman zaman korsan öykülerinin arasında yer alırlar. Belki günümüz Dünyasında fantastik korsan öykülerine eklenebilecek bir başka öykü türü de uzay korsanlarıdır. Elbette bu öyküler sadece fantastik ögelerle sınırlı olmayacaktır. Ancak uzayın farklı yerlerinde karşılaşılabilecek fantastik bazı ögeleri de hikayeye katmak bilimsel ögelerle fantastik ögelerin bir arada yer alacağı en güzel öykü türlerinden birisini oluşturabilir.

    Korsan Karakter Çrnekleri: Muhtemelen fantastik hikayelerin içerisinde en meşhur korsan Peter Pan hikayesinin Kaptan Hook’udur. Gerçi kaptan Hook öykünün bir yan karakteridir ancak çocukların sürekli çocuk kaldığı bir adada yaşayan tek yetişkin grubunun sıradan bir hayatı olmayan, bir bakıma biraz vahşi şekilde çocukluklarını sürdürmeye devam eden bir korsan grubu olması anlamlıdır.

    7) mitolojiler

    Fantastik Edebiyatta Mitolojilerin Yeri: Mitolojiler farklı toplumların etraflarındaki doğa ile ilgili açıklayamadıkları olayları inandıkları dinle de harmanlayarak yarattıkları öyküler bütünüdür. Bu açıdan bakıldığında mitolojilerin her biri başlı başına bir fantastik edebiyat hareketi sayılabilir. Ancak bunun yanında mitolojilerdeki öyküler daha ileriki zamanlarda bir çok farklı fantastik öyküye de esinlenme kaynağı olmuştur.

    Mitolojilerdeki Genel Çgeler: Hemen her mitoloji bir yaratılış hikayesi içerir. Çoğunda ölümü ve ölüm sonrasındaki yaşamı anlatan bölümler vardır. Yine bir çoğu bir ya da birden fazla tanrıyı zaman zaman da onların çekişmelerini mücadelerini içerir. Birçok mitolojide insan dışında Dünya üzerinde yaşayan akıllı canlılardan ya da ırklardan söz edilir. Bu ırkların bir bölümü neredeyse insanın yanı başındadır. Benzer şekilde mitolojinin yaratıldığı bölgedeki önemli yer şekillerinin ırmakların, çöllerin ya da önemli dağların mitolojilerde genelde hikayelerine yer verilir.

    Bazı Çnlü Mitolojiler: Kuşkusuz ilk akla gelen Yunan Mitolojisidir. Yunan mitolojisi belki de doğanın evrenin ve tanrıların arkasındaki gizemi en açık şekilde anlatan mitolojidir. Çyle ki tanrıların arasındaki evlilikler ve çekişmeler bile bu mitolojide takip edilebilir. Bölgedeki Mısır ve Mezopotamya mitolojileri de daha gizemli, içlerinde hikayenin sonuna gelindiğinde bile anlaşılmayan açıklanmamış ögeler barındıran ve bu nedenle bazen Yunan mitolojisine tercih edilen hikayeleri ile akla gelen mitolojilerdir. Belki de modern fantastik edebiyatın çıkış noktasına yakın olduğundan İskoç ve Kelt mitolojisi de günümüzde ilgi duyulan mitolojiler arasındadırlar. Bu mitolojiler dışında Orta Asya, Rus, Çin, Hint, Aztek ve Maya mitolojileri de daha az adı geçen ancak içlerinde esinlenilecek öyküler barındıran mitolojilerdir.

    Mitoloji Kaynaklı Çyküler: Doğrudan mitolojilere dahil olmayan ancak mitolojilerden esinlenilerek yaratılan öyküler neredeyse mitolojiler kadar eskidir. Muhtemelen eski dönemlerde bu öyküler zamanla mitolojilere katılıp yeni öykülerin yaratılmasını sağlıyordu. Bu öykülerin bir bölümü mitolojide geçen bir hikayeyi daha ayrıntılı belki orjinal hikayede karanlıkta bırakılmış bazı noktaları hayal gücü ile tamamlayarak, hikayenin geçtiği şehirleri, dağları, köyleri ve hikayenin kahramanlarını daha ayrıntılı şekilde tasvir eden öykülerdir. Başka bir seçenek de daha önce hiç anlatılmamış da olsa mitolojilerin oluştuğu dönemde geçen ve içinde mitolojilerden alınmış ögelerin bulunduğu hikayelerdir. Bu zaman zaman o dönemde yaşanmış gerçek bir olayın, örneğin bir savaşın içine mitolojik ögeler katılarak yeniden anlatılması olabilir. Ççüncü bir seçenek ise mitolojik ögeleri ya tamamen günümüzde ya da mitolojilerin oluştuğu dönemden sonra geçen ya da mitolojilerin oluştuğu dönemde geçen bir olayı daha ilerideki geçen bir olaya bağlayan hikayelerdir. Bu hikayeler için esinlenilebilecek en önemli mitoloji kaynakları kehanetlerdir. Zaman zaman kehanetler günümüze kadar uzanan zaman diliminde olacakları anlatırlar. Günümüzde artık inanılmayan dinler tarafından yaratılmış da olsa bu kehanetlere de inanan dikkate değer sayıda insan vardır. Bir başka esinlenilecek kaynak da o döneme ait bir mezarı, bir tapınağı ya da bir şehri keşfetmek isteyenlerin öyküleridir. Günümüzde antik çağa ilişkin birçok keşifte belirli odaların, özellikle mezarların kapılarında içeri girenin lanetleneceğine dair yazılar bulunmaktadır. Bu lanetler de öykülere girebilecek olabilecek birer ögedir. Mitolojik hikayelerden esinlenilerek yazılabilecek başka bir öykü türü de mitolojilerde bahsedilen farklı akıllı canlıların örneğin cücelerin, elflerin, gnomların hatta deniz kızlarının ya günümüzde bir şekilde yeniden keşfedilmeleri ile başlayan, ya da mitolojilerden bağımsız, farklı bir Dünya’da geçen öyküleridir. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit kitaplarında Tolkien’in yazdığı hikayeleri bu kapsamda değerlendirmek gerekir.

    Cool kaleler

    Fantastik Edebiyatta Kaleler: Kaleler ilkçağlardan başlayarak savunma konusunda neredeyse her zaman ihtiyaç duyulmuş yapılardır. Belki de bu nedenle en eski çağlardan çok uzak gelecekte geçen hikayelere kadar içinde savaş olan tüm öyküler için kaleler rahatlıkla öyküye eklenebilecek bir ögedir. Elbette 1700lerin ardından geçen hikayelerde kaleler giderek daha fazla çelik ve beton daha az taş kullanılarak yapılmış ve eski zamanların kalelerinden daha farklı görünmeye başlamıştır. Uzay çağı olarak da adlandırılan hayali gelecekte geçen öykülerde ise kaleler genellikle içlerinde kimi zaman onbinlerce insanın yaşayıp çalıştığı bir çeşit ufak gezegenler gibidir. Yine de klasik taştan yapılan Orta Çağ kalelerinin fantastik edebiyatta ayrı bir yeri olduğunu belirtmek gerekir.

    Klasik Orta Çağ Kaleleri: Daha çok taş zaman zaman da tahtadan yapılırlar. Ana binanın yanı sıra aynı zamanda ele geçirilmesi daha zor kuleleri vardır. Zaman zaman iç içe birkaç tane kale yapılarak aşama aşama geri çekilerek savunma yapma şansı yaratılır. Genellikle altlarında kaçması kesinlikle istenmeyen mahkumların bulunduğu zindanlar vardır. Zaman zaman bu tür mahkumlar yüksek kulelerdeki odalarda da tutulurlar. Aynı zamanda gerektiğinde kalenin savunmalarını aşarak içeri girip çıkmayı sağlayacak tüneller de çoğu kalede vardır. Çünkü her kale bir gün düşebilir ve düşen bir kaleyi gerektiğinde kolayca geri almak için bir takım yolların da olması gereklidir. Çzellikle terkedilmiş, yıkık kaleler fantastik hikayelerde gizemlerin başlaması için çok uygun yerlerdir. Bu tür kaleler çok sayıda odaları, gizemli kule ve zindanları, gizli geçitleri ile gerçek yaşamda da birçok sırı barındırabilir. Bu tür kaleler doğa üstü bir takım olayların başlayacağı yerler olabileceği gibi, aynı zamanda gizli bir takım grupların, örneğin hırsız çetelerinin buluştuğu mekanlar olarak da öykü içinde yer alabilirler.

    Kalelere Eklenen Fantastik Çgeler: Elbette belki de ilk bahsedilmesi gereken fantastik öge kalenin genellikle duvarlarının önüne yerleştirilen fantastik savunma önlemleridir. Bu önlemlerin içinde en meşhur olanı kalenin önene yerleştirilen ve bir şekilde bilinç kazanıp kalenin savunmasına katkı sağlayan ormanlardır. Kalenin büyülü hale getirilebilecek bir yanı da duvarlarıdır. Duvarlar sıradışı malzemelerden yapılabilirler. Çrneğin kale tamamen sarmaşıklardan ya da alevden ya da ışıktan oluşan bir kale olabilir. Elbette zaman zaman da fantastik ögelerde zor olan kalenin içine girmek değil, girdikten sonra kaleden çıkmaktır. Gerek duvarlar gerek kalenin önündeki büyülü ormanlar gerekse içerideki karmaşık koridorlar ve odalar böyle durumlarda kalenin içine girilmesi yerine içeriden çıkılmasını zorlaştıran engeller haline gelirler. Bunun dışında bazı hikayelerde kaleler görünmez hale gelip bir çeşit büyü ile bu görünmezlik bozulana kadar ya da doğru zaman ya da doğru insan gelene kadar öyle kalabilirler.

    Kalelerin Fethedilmesi: Muhtemelen fantastik hikayelerde en çok rastlanan ögelerden birisidir. Fetih kimi zaman doğrudan kaleye saldırıp duvarları yıkarak, kapıyı kırarak, ya da yukarıdan ya da tüneller kazılarak aşağıdan olabileceği gibi, zaman zaman da içeriden ihanetle de kale ele geçirilebilir. Kalelerin önlerinde verilen savaşlar doğrudan fantastik ögeler barındırabileceği gibi, kehanetler, doğa üstü kahramanlar, bir takım sıra dışı olaylar genel olarak fantastik olmayan bir hikayeye de dahil edilebilir.

    Çnlü Kaleler: Pek çok hikayede geçen pek çok kale olduğu için içlerinden özellikle ünlü olanları seçmek çok da kolay değil. Muhtemelen Yıldız Savaşları Hikayesinin Death Star’ı (Çlüm Yıldızı) ünlü kalelerden birisi sayılabilir. Başka bir ünlü kale de Kral Artur Hikayesinin Kamelot’udur. Günümüz İran’ında bulunan Alamut da hem fantastik edebiyata hem de diğer edebiyat türlerine ilham veren bir kaledir. Ancak pek çok ünlü hikayede bazen ana öge olarak bazen de yan öge olarak kalelerin geçtiği görülebilir.

    9) Savaşçılar

    Fantastik Edebiyatta Savaşçıların Yeri: Savaş ve savaş veren insanlar belki de içinde yaşadığımız Dünya’nın durumu nedeni ile kuşkusuz günümüzün en çok ilgi duyulan ve o nedenle birbirinden farklı hikayelerde en çok yer alan ögelerinden birisidir. Fantastik edebiyatta gerek kendileri fantastik özellikler taşıyan ya da kazanan savaşçılar, gerek kendileri sıradan insan olsalar da fantastik özellikleri olan düşmanlara, bazen ordulara karşı savaşırlar. Elbette bazen bir ordunun tamamı fantastik bir hikayenin parçası haline gelebilir.

    Fantastik Hikayenin Ortasındaki Savaşçılar: Bu tür savaşçıların mitolojilerde ve halk kültüründe oldukça geniş bir yeri vardır. İskoçya’da ejderha avlayan şovalyeler, Yunan mitolojisinde zaman zaman tanrılara bile meydan okuyup savaşan kahramanlar, Japonya’da Samuray hikayeleri bu tür hikayelerin arasında sayılabilir. Bazı hikayelerde savaşçılar için fantastik güçleri olan bir yaratığa karşı savaşmak gücünü ispatlamanın kimi zaman kendini diğer savaşçılara kabul ettirmenin bir yoludur. Zaman zaman da bu tür savaşlar ailelerini, köylerini ya da şehirlerini, masum insanları, kimi zaman tüm Dünyayı hatta evreni kurtarmak için gereklidir.

    Savaşçıların Silahları: Kuşkusuz kılıç en önemli ve en etkili silahtır. Savaşçı olmakla o kadar bütünleşmiştir ki uzay çağı adı verilen hayali çağda geçen öykülerde bile kimi zaman kılıçlara rastlanır. Balta, gürz, mızrak, topuz gibi silahlar dağa ikincil, çoğu zaman hikayedeki kahramanın düşmanlarının ya da ikincil karakterlerin kullandığı silahlardır. Bazen de hikayenin ana karakteri bu silahları kılıcın yanında ikincil silahlar olarak kullanabilir. Ok daha
    kılıçtan sonra akla gelen bir silah olsa da gerek fantastik hikayeler gerekse fantastik olmayan hikayelerde birçok ünlü okçu vardır. 1600leri izleyen dönemlerde geçen hikayelerde ateşli silahlar giderek daha fazla yer almaya başlamışlardır. Elbette bir çeşit savunma silahı olarak adlandırılabilecek bir silah da zırhlardır. Zırhlar da ilkçağdan başlayarak modern dönemlere kadar savaşlarda dolayısı ile fantastik olan ya da olmayan öykülerde de yer almışlardır. Bir savaşçı için farklı anlamları da olsa bir çeşit silah olarak adlandırılabilecek başka bir öge de atlardır. Atların hızları, çeviklikleri güçlerinin yanısıra savaşçı ile bütünlük içinde hareket edebilmeleri de onları önemli hale getirir. Sonuç olarak kılıç, ok, zırh ve atlar savaşçılar için dolayısı ile savaşçı öykülerinde olağnüstü öneme sahip dolayısı ile zaman zaman kendi isimlerini ve benliklerini kazanan savaş araçlarıdır.

    Fantastik Çzellikleri Olan Savaşçılar: Bir savaşçının ne tür doğa üstü özelliklerinin olabileceğine ilişkin de pek çok hayal kurulmuş ve bu hayaller de hikayelere yansıtılmıştır. Çrneğin yaraları zamanla kendiliğinden iyileşen savaşçılar farklı öykülerde yer ederler. İnsanüstü güç, çeviklik ve hız kazandıran belki de en çok hayal edilen özellikler olduğu için bu özelliklerin doğaüstü yollarla elde etmiş savaşçılar da fantastik edebiyatta yerlerini almışlardır. Zaman zaman savaşçıların kendileri değil kullandıkları silahlar da savaşçıya asıl insanüstü gücünü verebilir. Taşı, betonu, çeliği kısacası içinden geçtiği her şeyi kesen kılıçlar, ya da buzdan, ateşten, çelikten yapılmış kılıçlar, gölgeden, ışıktan bir bedene sahip atlar fantastik öykülerde savaşçıları sıra dışı hale getirebilecek birkaç ögedir.

    Fantastik Dünyanın Çnlü Savaşçıları: Muhtemelen gelmiş geçmiş en ünlü savaşçı Yunan mitolojisindeki tanrılara bile meydan okuyan Herküldür. Ancak yunan mitolojisinin Aşil ve Hektor gibi ünlü daha birçok savaşçısı vardır. Bir diğer ünlü savaşçıda İngiltere’de kendisi hakkında hikayeler yazılmış olan Kral Artur’dur. Kuşkusuz tarih boyunca yazılmış Dünya’nın farklı yerlerinde anlatılan onbinlerce farklı hikayede birbirinden çok farklı şekillerde yer etmiş onbinlerce savaşçı fantastik edebiyat Dünyası tarafından keşfedilecekleri günü beklemektedir.

    10) tapınaklar

    Fantastik Edebiyatta Tapınakların Yeri: Tapınaklar kendi doğaları gereği içlerinde birçok gizemi barındırabilecek yapılardır. Çoğu inanış tapınakların tanrıların gücünün sürekli hissedildiği bazen bu güce doğrudan tanık olunan mekanlar olduğunu düşünür. İçlerinde yapılan ayinler, bu ayinler sırasında bazen tapınağı dolduran insanların anlamadığı dilde okunan dualar, tam olarak anlamı anlaşılmayan hareketler, bazen ayinler sırasında kullanılan nesneler bu mekanları fantastik hikayeler için cazip ögelerden birisi haline getirmiştir.

    Tapınağın İçine Girmek: Bir tapınağın içerisine girdiğinizde bu tapınak eski ve yıkık da olsa orada duvarlarda görülen resimler, hatta bazen yazılar, tamamen sağlam kalamamış olsa da içerideki heykeller, hatta bazen binanın şekli bile o tapınağa bir zamanlar tapınağın adandığı tanrıya inanmış insanların ne hissettiği hakkında fikir verir. Muhtelen söz konusu tanrıya inançla içeri girmiş bir insan tapınağın içerisinde her yerde inandığı tanrıdan bir parça görür ve kendisini tanrısı ile iletişim kuruyormuş gibi hisseder. Tapınağın içerisinde bulunan rahipler de muhtemelen söz konusu tanrı ile iletişim kurma hissenin kuvvetlenmesine yardımcı olurlar. Çyle ki zaman zaman tapınağın içerisindeki kişi tanrının sözlerini gerçekten işitmiş olduğunu hatta zaman zaman doğrudan tanrının yarattığı küçük bir doğaüstü olaya örneğin önünde bir an beliriveren ve sonra kaybolan bir ışığı gördüğünü düşünebilir. Bu durum tapınakların fantastik hikayelerde tanrıların kendilerine inananlara görevler verdiği yasaklar koyduğu ve bazen muhtemelen içeridekilerin zaman zaman şahit olduklarını düşündüklerinden daha büyük mucizeler gösterdiği yerler olarak yer almalarına yol açmıştır.

    Tapınağın Gizli Bölümleri: Pek çok tapınak zaman zaman sadece o tapınağın rahiplerinin girebildiği hatta zaman zaman sadece bazı özel günlerde açılan bölümler içeririr. Bu tür bölümler günümüzde inanılan bazı dinlerin bazı tapınaklarında da vardır. Bu tür gizli odalar geçitler fantastik hikayelerin içlerinde yer alabilecek en ilgi çekici ögeler arasındadır. Zaman zaman bu odalar özel ayinlerin yapıldığı, mucizevi şekilde insanların iyileştiği rahiplerin mucizevi güçler kazandıkları, ya da yaklaşan bir savaş ya da bir büyük felaket hakkında bilgi aldığı odalardır. Bazen bu odalarda başka boyutlara ve Dünyalara geçmeyi sağlayan gizemli kapılar da bulunur. Bu odalara özellikle girmek hikayelerde yer alan önemli ögelerden birisidir. Genellikle bu odalara girmek için bir sınavdan geçmek ve kendini kanıtlamak gerekir. Bu sınavları tapınağa yeni katılmış bir rahibin ya da yıllar sonra yıkık tapınağa gelmiş bir gezginin vermesi gerekebilir.

    Sıra Dışı Tapınaklar: Muhtemelen bu tür tapınaklara verilebilecek ilk örnekler yasaklanmış zaman zaman da korkulan dinlerin şehirlere hatta bazen düzlük alanlara bile açıkça inşaa edemedikleri tapınakları mağralarda, ormanların kuytu köşelerinde kurdukları tapınaklardır. Böyle tapınaklara girmek bile zordur. Zaman zaman içeri girilmeden tapınağı fark etmek de imkansızdır. Elbette fantastik hikayeler söz konusu olduğunda tapınakları koruyan doğa üstü yollar da olabilir. Çrneğin tapınak sadece inanan insanların önünde açılacak bir sis perdesi ile çevrili olabilir. Ya da tapınağın etrafındaki ormanlar söz konusu tanrıya inanmayan insanların bir şekilde söz konusu tapınağı asla bulamamalarına yardım ediyor olabilirler.


    Fantastik Edebiyata İlham Veren Tapınaklar: Mısır’daki Luksor ve Karnak tapınakları, Efes’teki Bergama tapınağı, Mayaların Orta Amerika’ya kurdukları tapınaklar, Atina’da antik Yunan inancının bütün tanrılarının hepsinin birden yer aldıkları Patheon fantastik Dünya’ya ilham veren tapınaklardan birkaçıdır. Günümüzde hala içlerinde ibadet edilen kilise, cami ve diğer dinlere ait mabedlerin de bir kısmı fantastik hikayelerdeki tapınaklar hayal edilen tapınaklara ilham kaynağı olmaktadır.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Aegron Linwelin
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 18, 2007
    Posts: 2614
    Location: Bursa

    PostPosted: Sun Feb 01, 2009 9:16 pm Reply with quoteBack to top

    İki maddeyi tam oalrak koyuyorum diğerlerini de düzeltmeleri yaptıktan sonra burada paylaşıcağım. Biraz kısa oldu ve alıntılar var Very Happy

    1)PEGASUS: Pegasus Yunan mitolojisi'nde kanatlı at. Deniz tanrısı Poseidon ile yılan saçlı Gorgon Medusa'nın oğlu ve dev Chrysaor'un kardeşi olduğuna inanılır.
    Perseus tarafından kafası kesilerek öldürülen Medusa'nın kafasından ya da toprağa sıçrayan kanlarından doğduğu gibi iki değişik söylence bulunur. Rengi tamamen beyazdır ve uçmasına olanak veren iki büyük kanadı vardır. Uçarken havada koşuyormuş gibi görünür.
    Pegasus doğar doğmaz yeryüzünden ayrılmış ve tanrıların diyarına uçmuştur. Zeus'a yıldırımları getirme görevini üstlenmiştir. Helicon Dağında bulunan ve Musalara (veya Müzler) ilham verdiği sanılan Hippocrene pınarının Pegasus'un ayağıyla yere vurması sonucu ortaya çıktığına inanılır ve Pegasus "şiirsel ilham" ile özdeşleştirilir. Daha sonraları Bellerophon tarafından Athena'nın ona verdiği altın dizgin yardımıyla yakalandığı, Kimera ve Amazonlarla olan çarpışmalarında da ona yardım ettiği söylenir.
    Aşırı hırsın, zararlı olduğunun sembolü olarak gösterilen Bellerophon Olimpos dağına çıkıp ölümsüzlerin arasına karışmak isteyince onu üzerinden atan Pegasus tek başına Olimpos dağına dönerek eski görevlerine devam etmiştir. Pegasus'un Bellerophon'u üzerinden atmasına sebep olarak Zeus tarafından gönderilen dev bir atsineğinin ısırmasından ürkmesi de söylenceler arasındadır. Daha sonraları kendine eş olarak Euippe (ya da Ocyrrhoe)'yi aldığı ve kanatlı atların soyunu başlattığı söylenir.
    Kanatlı at Pegasus'un Türk mitolojisindeki adı Tulpar'dır.
    2)UNİCORN: Tekboynuz, mitolojik tek boynuzlu at. Kafasının ortasından düz bir boynuz çıkar. Saf ve masum olduğuna, kanı içildiğinde kişiyi ölümsüz kıldığına, bu nedenle öldürmenin lanet getireceğine inanılan efsanevi bir hayvan. Latince ismi olan Unicorn; "bir-tek" anlamına gelen uni- ve boynuz anlamına gelen cornus sözcüklerinden türemiştir (Türkçe karşılığı Tekboynuz'dur). Yine bir efsaneye göre, sadece bakire kızların yanına yaklaşır ve bu şekilde yakalanabilir.
    Bugün herkes Tekboynuz'ların hiç yaşamadığı konusunda hemfikir olsa da, bu görüşün kabulü çok yenidir. Değerine Orta Çağ'da ulaşan ve o çağlarda bu tür kalıntıların hastalıkları iyileştiren temel ilaçlar olduğuna, zehirlere karşı etkili (panzehir) olduğuna inanılıyordur (özellikle arseniğe karşı). Aslında Tekboynuz'ların tarihi çok daha eskidir, M.Ç. 5. yüzyılın sonlarında Yunanlı bir terapist olan Ctesias Tekboynuz'ların Hindistan'da bulunduklarına dair bir yazı yazmıştır. Ayrıca İncil'de de Tekboynuz'lara değinilmektedir.
    Tekboynuz'larla ilgili anlatılanların o zamanda yaşamış gerçek bir hayvana ait olması olasıdır. Ctesias tek bir boynuzu olan Hindistan Gergedanı hakkında birşeyler duymuş olabilir. İncilde bahsedilen de vahşi bir öküz olabilir ve Tekboynuz ismini İbranice'den Yunancaya geçerken değişmiş olması söz konusudur. Tekboynuz'la ilgili diğer bir olası orijin de başının önünde düz bir boynuzu bulunan ve yandan bakıldığında tek boynuzlu görünen bir antilop cinsidir.
    Bazı kayıtlarda sözü geçen tekboynuzlar orijinlerinin yüzyılına göre değişik görünüştedirler. Büyük çoğunluğunun vahşi ve korkunç olduğu görüşü yaygınsa da Çin'deki tekboynuz çok iyi olarak tanımlanmıştır. Orta Çağlarda tekboynuz Avrupa'da "süper bir hayvan" olarak ortaya çıkmış ve sanatçıların değer verdiği bir malzeme olmuştur. Genellikle ata benzer ve başının önünde ileri doğru uzanan, spiral bir boynuzu vardır. Tekboynuz'un boynuzu ilaç niteliği olarak kabul edilirdi (özellikle tıbbın etkin olmadığı 17. yüzyıl sıralarında) ve bazen ağırlığınca altın karşılığında değer biçilirdi. 1704 de Valentini 4 değişik tip tekboynuz tespit etmiştir. Fakat yalnızca bazılarını gerçek olarak kabul etmiştir
    Avrupa için unicorn inanışını bırakıp bulduklarının fillere ve diğer hayvanlara ait fosiller olduğunu kabul etmeleri için bir yüzyıl daha gerekliydi. Fakat bugün bile tepegözler unutulmuş değildir. Boynuzu halen Almanya'ya bu tür eşyaları satan dükkânlarda ve eczanelerde bir sembol olarak kullanılmaktadır. Ayrıca İngiltere Doğa Tarihi Müzesi'nin mektup kâğıtlarının başında tekboynuz resmi bulunmaktadır.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Feb 02, 2009 2:05 am Reply with quoteBack to top

    Ahanda beş madde daha kaldı geriye beş madde daha..

    11) lanetler

    Fantastik Edebiyatta Lanetlerin Yeri: Lanet bir insanın zarar görmesi ya da acı çekmesi için edilen bir dua ya da yapılan bir büyü olarak tanımlanabilir. En eski çağlardan beri mitolojiler ve hikayeler lanetlenmiş insanların öykülerini içerirler. Zaman zaman bu lanetin kaynağı başka bir insanın çabası ve isteği olabileceği için gibi zaman zaman da bizzat Tanrılar tarafından insanlar lanetlenir. Bazen de tek bir insanın değil tüm bir şehrin hatta ülkenin de lanetlenmesi mümkündür. Lanetler özel bir ilahi güç ya da büyü türü olarak fantastik edebiyatta özel bir öneme sahiptirler.

    Farklı lanet türleri: Etrafındaki insanlara çirkin görünme, konuşamama, yürüyememe gibi basit etkileri olan lanetler olabileceği gibi daha değişik etkileri olan lanetler de vardır. Bu konuda en zengin ve çeşitli ögeleri Yunan mitolojisinde görmek mümkündür. Zaman zaman başta olumlu gibi görünen bir özellik, örneğin bir insanın tuttuğu her şeyin altın olması yemek yemek istediği ya da sevdiği bir insana sarılmak istediğinde bir lanete dönüşebilmektedir. Ya da geleceği görebilmek gibi bir çok insanın gerçek yaşamda isteyebileceği bir yetenek kimsenin kendisine inanması ile birleştiğinde sevdiği insanların başına gelen felaketleri bildiği halde bir şey yapamamaya dönüşmekte ve de bir lanet haline gelmektedir. Hikayelerde kimi zaman bütün bir şehir ya da ülke de lanetlenebilir. Bu lanetler şehirde ya da ülkede hiç gündüz olmaması, ya da hiç yaz gelmemesi şeklinde olabilir. Zaman zaman istemediği bir amaca bir tür büyü ile zorla hizmet etmek zorunda kalmak da bir tür lanet olarak algılanabilir.
    Bazı lanetler de nesilden nesile geçerler. Bu tür lanetler lanetlenen insana kendi yaşayacağı acının yanısıra çocuklarının da aynı acıyı yaşayacağını bilmenin çaresizliğini de yaşatır.

    Lanetli Yaratıklar: Genellikle bu tür yaratıklara verilebilecek en iyi örnek hayaletler ve vampirlerdir. Hayaletlerin lanetli olup olmadığı farklı fantastik eserlerde farklı şekilde yer alsa da, ölümle yaşam arasında hapis kalmanın onlar açısından bir lanet gibi algılanabileceği açıktır. Vampirler de ölümle yaşam arasında hapis kalmışlar, ancak onların lanetlendiğini düşünmek için daha fazla neden vardır. Bir vampir hiçbir zaman güneşe bakamaz, ya da yaşamak için insanların kanını içmek bir bakıma onlara zarar vermek zorundadır. Çstelik de bu zararı verirken vampirler eğer normal bir insan olarak yaşarken insanları seven birisi olmuşlarsa kendilerini muhtemelen korkutucu gelecek bir zevk de duyarlar.

    Lanetlenmek: Bazen lanetler sadece çok acı çekmiş bir insanın söyleyeceği sözlerle yapılır. Bu açıdan verilebilecek en iyi örnek şekspirdir. 3. Richard kitabında kralın oğlu ve kocasını öldürdüğü kadın hem kralın hem onun yanındakilerin lanetlenmesi için tek tek dua eder. Çykünün sonraki bölümlerinde lanetler bir bir gerçekleşir. Uyuyan güzel hikayesinin kızın doğumgününe davet edilmeyen perisinin yaptığı lanet de fantastik edebiyatın ünlü lanetleri arasındadır. Zaman zaman lanetlerin yapılması için karmaşık büyüler ve malzemeler gerekir. Bazen de lanetlenmek girilmemesi gereken bir odaya girmek, açılmaması gereken bir sandığı açmak, söylenmemesi gereken bir sözü söylemek, ya da doğrudan Tanrıların tepki vereceği çok yanlış bir şeyin yapılması ile gerçekleşir.

    Lanetlerin Ortadan Kaldırılması: Çzerindeki bir laneti kaldırma çabası kimi zaman bir fantastik öykünün ana konusunu oluşturabilecek kadar geniş bir konudur. Eğer lanet bir büyü ile yapıldıysa ortadan kaldırılması da genellikle bu şekilde olur. Birinin bedduası lanete neden olmuşsa bazen tek çare o kişinin yeniden ikna edilmesidir. Tanrıların doğrudan ya da birinin duası sonucu neden olduğu lanetleri kaldırmak, ilgili hikayedeki söz konusu tanrının inancına ve yapılan hataya göre değişir. Eğer lanetin nedeni örneğin açılmaması gereken bir sandığı açmak ya da girilmemesi gereken bir yere girmekse bazen lanetin nasıl kaldırılacağı girilen yerin kapısında ya da açılan sandığın üzerinde yazabilir.

    12)Deniz Kızları

    Fantastik Edebiyatta Deniz Kızlarının Yeri: Deniz Kızları muhtemelen denizin altında da bize benziyen canlıların olduğu hayali ile şekil bulmuş bir fantastik varlıktır. Çok basit olarak altı balık gibi, üstü de kadın vucuduna sahip bir canlı olarak adlandırılabilir. Denizin ortasındaki adalarda geçen öyküler ile uzun süren deniz yolculuklarını anlatan öykülerde deniz kızlarına sıkça rastlanır. Deniz altındaki yaşamın hayal edildiği öyküler ile, denizin üstünde geçen bölümleri olan fantastik öykülerde rastlanılan bir ögedir.

    Deniz Kızlarının Çzellikleri: İlk akla gelen özellikleri insanın nefesini kesen, belki bir çeşit büyü de içeren güzellikleridir. Benzer bir şekilde insanı adeta büyüleyen ve başka her hangi bir şeye dikkatini vermesini engelleyen bir sesleri vardır. Zaman zaman denizlerin kayalık bölümlerinde taşlarının üzerine çıkıp şarkı söyler ve dikkatleri dağılan denizcilerin gemilerinin kayalıklara çarparak paralanmasını izlerler. Gemi parçalandıktan sonra deniz kızları denizcilere sarılarak yer altına çekerler ve onların boğulmalarına neden olurlar. Deniz kızının büyüleyici güzelliğine kapılan gemiciler boğulduklarının farkına varmazlar bile. Elbette hikayelerin içlerinde daha iyi kalpli deniz kızları da vardır. Peter Pan hikayesindeki deniz kızları ile, belki fantastik öykülerin içindeki en meşhur deniz kızı olan Küçük Deniz Kızı hikayesinin deniz kızı bu tür iyi deniz kızlarından sayılabilir. İkinci hikaye bir deniz kızının karadaki bir adama aşık olup karaya çıkıp o adamı bulma çabasını anlatır.

    Deniz Kızlarının Yaşamları: Bu konuda çok fazla hayal kurulmamıştır. Sonuç olarak özellikle adalarda geçen hikayelerde de belirdikleri modern fantastik edebiyat hikayeleri hariç onlar denizcilerin rastladığı ve çoğu zaman çekindikleri yaratıklardı. Denizaltında onların nasıl bir yaşam sürdüklerini çok fazla düşünmediler, hatta muhtemelen düşünmekten de belki biraz korktular. Ancak modern edebiyat bu konuyu biraz daha hayal etmeye çalıştı. Zaman zaman deniz kızlarının büyük sualtı şehirlerinde ya da batık gemilerin içlerinde yaşadıkları hayal edildi. Bazı öykülerde ise adeta kendine özgü bir ruhu olan denizin çıkardığı, belki de aslında var olmayıp sadece denizcilerin zihinlerinde olan bir tür hayal olarak yer aldılar. Ne olursa olsun denizle özleşleşmiş ve çoğu zaman bunu insanların kara ile özleştiğinden daha iyi yapan canlılardı deniz kızları. Daha çok tam olarak ne olduğu belli olmayan bir gizem olarak fantastik öykülerde yer ettiler.

    Deniz Kızları ve İnsanlar: İnsanlar için deniz kızlarının hem çekici hem de korkutucu olduğunu belirtmiştik. Muhtemelen bunun bir nedeni hikayelerdeki denizcilerinin çoğunun erkek olması ve günlerce karadan uzak kalması idi. Çoğu zaman denizciler deniz kızlarından kaçmayı ve onlarla beraber olmayı aynı anda istediler. Hatta bazıları onların peşlerine de düştüler. Deniz kızları için ise insanlar muhtemelen kendi kuralları ile oynandığında kolay kandırılan ve istedikleri gibi oynanabilen canlılardı. Ancak yanlarına çok yaklaşmak ve kuralları insanların koymasına karar vermek muhtemelen onlar için tehlikeliydi. Onlarda insanlardaki gibi önüne çıkacak tehlikeleri de göze alıp maceraya atılma güdüsü yoktu. Onlar muhtemelen bildikleri Dünyada bildikleri canlılarla beraber kalıp güven içinde yaşamayı ve kendilerine yaklaşacak kadar cesur insanlarla eğlenmeyi tercih ettiler.

    Deniz Kızlarının Etkisinden Kurtulmak: Güzellikleri genellikle kolay kolay kaçılamayacak bir özellikti. Sadece bu özellikleri ile bile çoğu denizciyi etkilerine alıp felakete sürüklemek deniz kızları için fazla zor değildi. Ancak bir de bu özelliğe muhtemelen büyülü bir etkileyiciliği de olan sesleri eklendiğinde felaket neredeyse kaçınılmaz hale geliyordu. O nedenle kulağını tıkamak ancak bazen büyülü bir sesin bile geçemeyeceği şekilde tıkamak deniz kızlarının etkisinden kurtulup yollarına devam etmek için denizcilerin tek şansıydı.

    17)Hırsızlar

    Fantastik Edebiyatta Hırsızların Yeri: Eğer bir fantastik hikayeye o hikayede göreceği sırlara yabancı o sırları bizlerle beraber keşfedecek bir karakter katmak istenirse böyle bir karakter sahip olacağı en doğru meslek kesinlikle hırsızlıktır. Hırsızlar genellikle her hangi bir başka işte çalışacak yetenekleri olmayan, ya da bu yeteneklerini hiç keşfedemeden toplumun dışına itilmiş ya da toplumla çelişerek kendileri o toplumun dışına çıkmış bireylerdir. Çevrelerindeki tüm gerçekler kendileri alehine gelişirken onlar ellerindeki her imkânı bu arada yeteneklerini de sonuna kadar keşfetmek ve kullanmak zorundadırlar. Onların bu keşfetme duyguları fantastik bir hikayede sıradan bir karakterden çok daha iyi gözlem yapan bir karakter yaratma imkanı verir yazarlara. Bunun dışında sıradışı ortamlara daha çabuk alışan, daha önce karşılaşmadığı zorluklarla mücadele yollarını daha iyi bulan karakterlerdir hırsız karakterleri. Bunun dışında kendi boylarını aşan işlere bulaşırlar ki zaten bu hayatta kalma yoludur. Fantastik bir maceranın içinde de genelde karakterler boylarını aşan işleri yapmak zorundadırlar.

    Hırsız Toplulukları: Lonca, çete birlik gibi isimler alırlar, zaman zaman çok etkin gruplar da olabilirler. Genellikle en etkin oldukları yerlerde bile resmen kabul görmeyen gruplardır. Bu gruplara giren hırsızlar bir bakıma kendilerine dahil olacak yeni bir insan grubu bulmuş gibidir. Elbette bu yeni grup tam olarak toplumun yerini tutmaz. Genellikle herkes kendi başınadır, yapılan hatalar tölere edilmez ve de insanların arasında dayanışma varsa da zayıftır. Elbette bu durumun istisnası olan hırsız grupları da vardır. Hırsız toplulukları fantastik hikayelerde kimi zaman hikayenin içerisindeki gizemin ta kendisi de olabilirler. Nasıl bir hırsız yaşamak için mümkün olan her yolu keşfedip kullanıyorsa, bir hırsız topluluğu da var oluşunu sürdürmek ya da gücünü arttırmak için farklı yolları keşfedip kullanır. Bu yol içinde gizem barındıran bir yol da olabilir. Bu durumda hırsız topluluğu belki içinde bulunan hırsızların bile tamamının bilmediği bir sırı barındıran bir grup haline gelir.

    Bağımsız Hırsızlar: Elbette bazı hırsızlar için hırsız toplulukları bile bağlayıcı olur, ya da onlarla bile uyuşmaları mümkün olmaz. Bu durumda hırsızların loncadan ya da çeteden bağımsız olarak çalışması mümkündür. Bu durumda hırsız lonca ya da çetenin kurallarına uyarak varlığını sürdürebileceği gibi, bu kuralları ihlal eden, çete ya da loncanın da düşman ilan ettiği bir karakter olabilir. İkinci durumda hırsız tıpkı kendisi gibi olan, dolayısı ile kendisi ile çok daha etkin mücadele edecek bir grubu karşısına almıştır, bu nedenle işi çok daha zordur. Böyle karakterler çok daha karanlık ya da gizemli yollara sapabilirler.

    Farklı Hırsızlıklar: Bazen fantastik hikayelerde gerçek yaşamda çalınamayacak bazı şeyler de çalınabilir. Çrneğin genç ve güzel kızların gençlik güçleri ve güzellikleri çalınabilir. Ya da özellikle çocukların gördükleri güzel rüyalar onlardan çalınabilir. Günümüz Dünyasında çalınamayıp fantastik bir hikayede çalınacak başka bir şey de insanların anıları hatta bedenleridir. Tüm bu hırsızlıkların tek seferlik yapılan bir büyü değil de, bu tür hırsızlığı meslek haline getirmiş bir karakterin, hatta bunu bir hırsızın evdeki parayı alıp kaçmasına benzer bir yöntemle çalıyor olması hikayeyi daha da ilginç hale getirecektir.

    Hırsız Karakter Çrnekleri: Alaattin ve Ali Baba iki ünlü hırsız olarak örnek verilebilir. Gerçi Alaattinin hırsız özelliği daha sonra cinin devreye girmesi ile biraz daha geride kalır. Ancak Ali Baba parasızlıktan zor durumda kalan ve son çare olarak hırsızlığa boş vuran ünlü karakterden biridir. Zor durumda kalıp hırsızlığa başvuran bir başka karakter de ünlü Jack ve Fasülye Ağacındaki Jack karakteridir.

    1Coolgüzellik

    Fantastik Edebiyatta Güzelliğin Yeri: Güzellik zamana ve Dünya’nın farklı yerlerine göre değişen bir özelliktir. Yüzyıl öncesinin güzellik anlayışı ile bugünkünün bile birçok farklarının olduğunu düşünürsek bambaşka diyarlarda bambaşka özellikleri olan halkların ve canlıların farklı güzellik anlayışlarının olabileceğini düşünebiliriz. Ancak çoğu hikayede her zaman geçerli olan evrensel bir güzellik anlayışının olduğu kabul edilir. Hatta bazen bazı kadınların güzelliği birbirinden çok farklı yerlerde yaşayan birçok insanı büyüleyecek kadar fazladır. Fantastik edebiyatta, daha güzel olmaya çalışan kadınlar, güzel kadınların etkisi altına giren erkekler birçok hikayede yer sahibi olan ögelerdir.

    Sıradışı Güzelliği Olan Kadınlar: Muhtemelen ilk akla gelebilecek örnek deniz kızlarıdır. Deniz Kızları öyle güzeldir ki, denizciler gemileri kayalıklara çarpıp parçalanmak üzereyken bile gözlerini onlardan alamazlar. Orman perileri de kimi zaman deniz kızları gibi efsanevi özelliklere sahip yaratıklar olarak hikayelerde yer alırlar. Deniz kızlarına benzer şekilde orman perileri de insanları güzellikleri ile büyüler, ormanın derinliklerine çeker ve kaybolmalarına neden olurlar. Benzer şekilde bazı hikayelerde de efsanevi güzelliğe sahip ve bu güzellikle bazı erkeklerin imparatorluklarını bile felakete sürüklemeyi göze alabildiği kadınlar vardır. Spartalı Helena bu kadınlara bir örnektir. Yunan mitolojisinde efsanevi güzelliği olan bir kadındır. Truva Prensi Paris ona aşık olup tüm ülkeyi felakete sürükler. Karşılaşan herkesi etkileyen büyüleyici güzelliğe hemen her insanı etkileyen bir güzellik standartının olduğu şeklinde ifade edilebilse de bu tür güzelliği açıklamanın bir yolu daha vardır. Bu tür güzelliğe sahip olan kadınların insanların zihinlerindeki ideal güzelliğin görüntüsünü açığa çıkarıp her insana tam olarak onun görünmek istediği gibi görünmesi ile sağlandığı da düşünülebilir.

    Güzelliğin Peşindeki Kadınlar: Bir kadının güzelliği elde etmesinin farklı yolları vardır. Bunlardan bir tanesi belki de ilk akla geleni gençleşmektir. Bu bir iksirle ya da doğrudan bir büyü ile ya da başka bir kadının gençliğini ile mümkün olabilir. Elbette bir kadının doğrudan güzelliğini çalmak da güzelleşmenin yollarından birisidir.

    Çirkinlik Lanetleri: Kimi zaman bir sihir bir tılsım bir lanet kadının çirkin görünmesine de yol açabilir. Bu tür lanetler sadece kadınların değil erkeklerin de başına gelebilecek lanetlerdir. Bu çirkinlik sürekli devam edebileceği gibi söz konusu kurbanın gününgünün belirli saatlerinde eskisi gibi güzel veya yakışıklı günün belirli saatlerinde ise çirkin olarak kalınması da mümkündür. Bu lanetten kurtulmanın en ünlü yolu eğer kurban bir kadınsa bir erkeğin erkekse bir kadının çirkin görüntünün arkasındaki insanı fark etmesidir. Bir kere söz konusu çirkinliğin sadece görüntü olduğu anlaşıldıktan sonra çoğunlukla kadınların lanetlenmiş erkekleri öpmeleri de fantastik öykülere eklenmiş ögelerdir.

    Güzellik Temasının Yer Aldığı Hikayeler: Elbette Truva efsanesi bu konuda en ünlü örneklerden birisidir. Hikayenin başında tanrıların kendi aralarında kavga ettikleri ve en sonunda Paris’i yani Truva Prensini kimin daha güzel olduğunu belirlemek için hakem olarak seçerler. Paris güzellik tanrıçası olarak da bilinen Afrodit’i seçer. Helena onun hem ödülü, hem de yarışmayı kaybeden tanrıçaların ona verdiği bir cezadır. Kurbağa prens hikayesinde ise lanetlenmiş ve o nedenle çirkin bir kurbağa olarak görünen ve yeniden eskisi gibi yakışıklı olabilmesi için bir kadının kendisini öpmesine ihtiyaç duyan bir adamın öyküsü anlatılır. Pamuk Prenses hikayesi de kimi anlatımlara göre ülkedeki kimi anlatımlara göre ise Dünyadaki en güzel kadın olmak isteyen. Ancak Pamuk Prensesin kendisinden güzel hale gelmesi yüzünden bu isteğini Pamuk Prensesi öldürerek gerçekleştirmek isteyen kadının öyküsünü anlatır.

    19)aynalar

    Fantastik Edebiyatta Aynaların Yeri: Bazılarımız daha önce hiç ayna görmemiş bir çocuğun ilk defa bir ayna ile karşılaşmasına şahit olmuşuzdur. İlk defa görenler için ayna büyüleyici bir şeydir. Bir an için arkasındaki fizik yasalarını bilmediğimizi varsaysak, aynanın içinde birisinin var olduğunu düşünebiliriz. Bu kişi bizim yaptığımız hareketlerin aynısını yapıyordur. Yine de onun farklı bir insan olup olmadığından şüphe duyabiliriz. Acaba bizi taklit eden birisi olabilir mi içerideki? Bu fikir bizi aynen taklit eden birisinin ya da bir şeyin aynada olduğu fikri belki de aynaların fantastik edebiyatta en rahatça kullanılabilecek ögelerinden birisidir. Bu bakış açısı ile ayna bir bakıma canlı sayılabilir. Ve bu canlı ayna bize bakar, belki de sadece dış görünüşümüzü değil iç görünüşümüzü de görür ve bize gösterir. Bazen bize kendimizle ilgili yorumları konuşarak da yapar. Yalnız zaman zaman farklı durumları olabilse de belki de en sinir bozucu yanı aynaların genellikle gerçeği göstermeleri ve söylemeleridir. Çrneğin hep kendimizden gizlemek istediğimiz bir özelliğimiz varsa mesela tek bir arkadaşımız yoksa, ve bunu kendimize bile ifade etmekten korkuyorsak, ayna öyle bir şey gösterir veya söyler ki bununla yüzleşmek zorunda kalırız. Belki de bu nedenle kendine bakmaya cesaret edemeyen ya da kendileri ile yüzleşemeyen insanlar aynaları kırarlar.

    Daha Farklı Gerçekleri Gösteren Aynalar: Bazı aynalar bizlere sadece kendi benliğimizle ilgili gerçeklerden fazlasını gösterirler. Çrneğin aynaya bakarak kendimize bile itiraf edemediğimiz hayallerimizi ya da korkularımızı izleyebiliriz. Ya da ayna bulunduğu evde ya da ortamda olmuş olan olayları bize yansıtabilir. Hatta kimi zaman çok uzaklarda hatta çok eskiden olmuş ya da ileride olacak olaylar aynalara bakılarak öğrenilebilir. Bu açıdan fantastik edebiyatta aynaları bir çeşit saklı gerçekleri açığa çıkaran bir araç olarak görebiliriz. Ve de açığa çıkacak aklı gerçeklerin sınırı yoktur. Fantastik Dünyada belki aynaların en çok kullanıldığı alanlardan biri de hayalet, vampir gibi aslında olmayan canlıların kimliğini açığa çıkarmalarıdır. Çoğu hayalet ya da vampir öyküsünde sıradan bir aynada bile ne vampirler ne de hayaletler görünmezler. Yine sıradan ayna bile kimi zaman, bir şekilde olduğundan farklı görünen bir insanın ya da yaratığın gerçek görüntüsünü görmemizi ve yaratığın aslında ne oldğunu anlamamızı sağlar.

    Aynanın İçerisindeki Dünya: Zaman zaman aynaların bize gösterdiği Dünya’nın içerisine girmek de mümkündür. Bu açıdan zaman zaman aynaların farklı Dünyalara açılan bir çeşit kapı da olabileceği söylenebilir. Bu kapı kimi zaman bizleri geçmişe, geleceğe, evrenin farklı bir yerine götürebileceği gibi zaman zaman da bizleri kendi iç Dünyamıza da götürebilir. Çzellikle son seçenekte aynaların kullanılmasının ayrı bir önemi vardır. Çünkü kendi iç Dünyamızı ve orada yatanı çoğu zaman ancak aynalar bize gösterebilir. Çyle ise aynaların biz adım ötesini de yapıp bizleri o iç Dünya’ya sokması, kendi zihnimizin ya da rüyamızın içinde serbestçe dolaşmamızı sağlaması da bir fantastik öyküye sokulabilecek bir ögedir.

    Aynaların Görünümüzü Değiştirmesi: Aynaların genellikle gerçekleri gösterdiğini ya da söylediğini belirtmiştik. Peki bunun istisnaları var mıdır? Vardır. Gerçek yaşamda bile dev aynaları bizleri daha uzun ya da daha şişman gösterebilir. Bu durumda bizi farklı gösteren bir aynanın gerçek yaşamdaki görüntümüzü de değiştirmesi mümkün olabilir. Aynanalar bu açıdan gerçek yaşamdaki görünüşümüzün farklı hale gelmesini sağlayan bir çeşit göz yanılsaması ( İlüzyon) aleti olarak kullanılabilir fantastik bir öyküde.

    Fantastik Edebiyatta Aynalar: Fantastik edebiyatın en ünlü aynası kuşkusuz ki Pamuk Prensesin üvey annesinin aynasıdır. Ancak bunun dışında da birçok ayna vardır. Çzellikle büyü konulu öyküler ile vampir ve hayalet öyküleri bol bol ayna barındırırlar.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Feb 06, 2009 3:59 am Reply with quoteBack to top

    Son beş maddeyi de yazarak ocak ayı ansiklopedi maddelerine son noktayı koyuyorum. Mart ayında görüşmek dileği ile... : ) ) )

    13) Hanlar

    Fantastik Edebiyatta Hanlar: Fantastik Edebiyattaki han ögesi genelde karakterini ortaçağlarda şehir ve kasabalarda bulunan hanlardan alır. Bu dönemde hanlar, belki bugünkü oteller gibi kentin ya da kasabanın sokaklarına ilk ayak basanlar için bir sığınak gibidir. Eşyalarını koymak, yerleşmek, kentteki ya da kasabadaki işlerini halletmek ya da yoluna devam etmek için güç toplamak bir bakıma bir tür dinlenme yeri ya da bir duraktır hanlar. Ancak bunun dışında kentin ya da kasabanın diğer insanları ile uyumsuz, çok da kabul görmeyen insanlar için de hanlar yabancı insanların, hatta farklı dilleri konuşan insanların, bazı fantastik öykülerde insan bile olmayan kişilerin arasında karışıp kaybolabilecekleri bir tür sığınaktır. Ya da kendileri gibi garip görünen pek çok insanın arasında dikkat çekmeden gizli bir şeylerin konuşalabileceği bir yer. Sonuç olarak doğrudan fantastik bir öge olmasa bile çoğu zaman fantastik edebiyatın hatta çoğu zaman fantastik olmayan edebiyatın içinde de gizem, yabancılık gibi ögelerin olduğu ya da uzun yolculukların konu edildiği hikayelerde hanlar genellikle yeri olan ögelerdir.

    Hanların Genel Çzellikleri: Genellikle üst katlarda odalar, giriş katında da içki içip bazen de yemek yenebilecek bir salon bulunur. Bazen yukarıdaki odaların bir bölümü aslında o şehir ya da kasabada yaşayıp aşırı içki içip sarhoş olmuş olanların kalması için ayrılmış bazen içlerinde hiçbir eşyanın hatta kimi zaman yatağın bile olmadığı odalardır. Bazen giriş katında bir de mutfak, aşağıda da özellikle içkilerin saklandığı bir kiler de bulunabilir. Bazı hanlar ayrıca, gizli grupların toplandığı bazı odalar da içerebilir. Bu tür odalar kimi zaman istenmeyen kişilerin girmesini önlemek için büyü ile ya da farklı yollarla korunabilirler. Bu tür odalara ilk defa girecek kişiler bazen hancıya bir tür parola söylerler ve hancı onları toplantının yapılacağı odaya götürür.

    Hancılar: Bazı hikayelerde sıcak ve dost canlısıdırlar. Hatta handa kalmaya gelen yabancı insanları tehlikelere, bazen içinde yaşadıkları kentin insanlarına karşı bile korurlar. Bazen de gizemli, hatta kimi zaman gelen insanlar için tehlike de oluşturabilecek karakterlerdir. Çoğu zaman kentin dışarısındaki Dünyada olup bitenler hakkında kimi zaman kentin içindeki olaylar hakkında da en çok bilgi sahibi olan insanlardandırlar. Bu nedenle kimi zaman birisi ya da bir nesne hakkında bilgi edinmek için ilk başvurulan insanlar hancılardır.

    Buluşma Yeri Olarak Hanlar: Herkesin duymak istemediği gizli bir şeyler konuşmak için en uygun yerler hanlardır. Çzellikle de eğer konuşulacak kişiler başbaşa kalınmayı göze alacak kadar güvenilecek kişiler değillerse. Kentin içindeki gizli gruplara, örneğin hırsız loncalarına girmek için ya da krala karşı ayaklanma planlayan asi gruplarına katılmak için ilk buluşmaların yapıldığı, hatta kimi zaman sınavların verildiği yerler hanlardır. Aynı zamanda birbirini çok da tanımayan iki ya da daha fazla insanın bir iş için ilk bir araya geleceği yerler de genellikle hanlardır. Belki de bu nedenle çoğu amatör fantastik hikayede macera başlamadan önce gruplar hanlarda toplanır ve oradan yola çıkarlar.

    Han Kavgaları: Kimi zaman hanlar birbirinden hoşlanmayan insanların da bir araya geldikleri yerlerdir bazen de kendini kanıtlamak isteyen bazı çeteler hanlarda kavga etmek için birilerini aramaya gelirler. Genellikle hancılar bu tür kavgaları önlemek ister hatta kimi zaman kavgaları önlemek için iyi dövüşen birisini salonun kapısının önünde ya da içeride tutarlar.

    Hanlarda Anlatılan Hikayeler: Hanlar aynı zamanda ozanların, sihirbazların bazen büyücülerin de gösteri yaptıkları yerlerdir. Bu kişilerin içinde ozanların özel yerleri vardır. Bir hanın içerisinde bazen bir ozandan dinlenilen bir öykü ya da bir şiir hatta bazen bir şarkının içinde geçen bir sözcük fantastik bir hikayenin uzun zamandır bir gizemi çözmeye çalışan karakterine aradığı ipucunu verebilir. Bazen ozanlar hikayelerine ya da şarkılarına bilerek belirli insanların dikkatini çekecek sözcükler eklerler. Çrneğin kimi zaman dahil oldukları krala karşı bir asi grubu keşfetmek için gelen birinin dikkatini çekebilecek bir sözcüğü şarkısına eklemek, böyle birinin yaratacağı tehlikeyi baştan önlemenin en etkin yoludur.

    14)Kapılar

    Fantastik Edebiyatta Kapılar: Kapılar etrafı duvarlarla çevrili bir yere bazen bir şehire ya da Dünyaya girmek için duvarların ortasında yer alan geçitler gibidir. Elbette kimi zaman duvarlar aşılmaz dağlar ya da büyüsel engeller olabilir. Bu durumlarda kapılar dağların aralanıp geçit verdiği ya da büyüsel engellerin zayıfladığı yerlerin ismi de olabilir. Elbette kapıların bu engellerin zayıfladığı yerler olmaları onları geçmenin büsbütün kolay olduğu anlamına gelmez. Kapı tamamen açık olan ve herkesin içinden geçebildiği bir boşluk değildir. Bazen kapılar açılması için çaba harcamak gereken, ya da kapının öbür tarafında, söz konusu bina, şehir ülke ya da Dünyada birilerinin sadece geçilmesine izin verilebilecek kişilere onları açar, bazen de kapıyı açmak için bir sözün, bir aletin, bir büyünün yani bir çeşit anahtar yardımı ile açılırlar. Kapılar özellikle içinde gizem bulunduran yerlere gidecek kişiler için birçok defa gizemin başladığı ilk duraklardır.

    Farklı Kapılar: Belki de hem hikayelerde hem de gerçek yaşamda en farklı şekillerde yer alabilen nesnelerden birisi kapılardır. Kimi zaman kapılar sadedir, üzerlerinde en ufak bir çıkıntı bile bulunmaz. Çyle ki kapıyı açmak için bir kulp, anahtarı sokacak bir delik bile yoktur. Kimi zaman üzerinde heykeller, resimler, yazılar vardır. Bazen kapının üzerindeki bu tür ögeler onun nasıl açılacağını insanlara anlatan ipuçlarıdır. Bazen de bu tür ögeler kapının arkasında yer alan ev, şehir, ülke veya Dünya ile ilgili bilgi verir, bazen de oraya gitmemesi için insanları uyarırlar. Bazen kapılar duvarların içlerine gizlenmiştir, ya da sıra sıra dizili kitap raflarının arasındadır. Ortaya çıkması için sihirli bir söz söylemek ya da duvarın üzerindeki bir kolu çekmek gerekir. Bazen örneğin bir fantastik Dünyaya geçmek için insanların aradaki boşluğu kolayca aşmak için kendi kapılarını kendileri açmaları gerekir. Böyle kapılar çoğu zaman belirli bir süre için var olur sonra yok olurlar. Eğer söz konusu Dünyaya geçen insanlar daha sonra eski Dünyalarına geri dönmek istiyorlarsa kapı kapanmadan önce işlerini bitirmek zorundadırlar.

    Kapıyı Açmak: Çoğu zaman kapıyı açmak için onu açacak bir anahtar bulmak gerekir. Bazen bir kapıyı açmak için birden fazla anahtar gerekebilir. Kimi zaman bu birbirinden farklı anahtarların aynı anda kapıdaki deliklere sokulması ve çevrilmeleri gerekir. Ancak zaman zaman kapılar kimi zaman yılın belirli zamanlarında kimi zaman bir olayın, örneğin ay tutulmasının ardından kendiliğinden açılırlar. Böyle durumlarda kapının açılacağı zamanı bilmek ve tam o zamanda kapının önünde olmak gerekir. Elbette bazen de arkasında istenmeyen bir şeylerin olduğu kapıları kapalı tutmak gerekir. Çrneğin bir kapı büyülü yaratıkların hapsedildiği bir yere açılıyorsa o zaman kapının kapalı tutulması gerekli olabilir. Böyle kapıların önünde kapıyı birisinin açılması için bir bekçi ya da gardiyan da bulunabilir. Bazen de eğer anahtar bulunamıyor ya da işe yaramıyorsa kapıların zor kullanılarak açılması gerekir. Bu durumun belki biraz uç örneği savaşlar sırasında şehirlerin kapılarının kırılarak açılmaya çalışması, hatta sadece şehirlerin kapılarının açılabilmesi için koçbaşı gibi özel bir silahın geliştirilmiş olmasıdır.

    Kapıyı Kapatmak: Zaman zamanda hikayede asıl yapılması gereken açık bir kapıyı kapatmaktır. Yakalanması istenilen bir kişi, örneğin bir büyücü, bir yaratık, hatta hikayenin kahramanları tutulmak istendikleri yere geçtiklerinde, ya da istenmedikleri bir yerden dışarı çıkarıldıklarında onları orada tutmak için kapının kapanması gerekir. Kapıların kapanmaları kimi zaman bir anahtarın bulunması, kilidin çevrilmesi, kimi zaman bir büyülü söz kimi zaman günler süren ayinlerin sonucunda gerçekleşir. Eğer kapının kapanması uzun sürecekse öbür taraftakilerin orada tutulması gerekir ve bazen bunun için verilen uğraşta hikayenin ögelerinden birisi haline gelebilir.

    15) Rüyalar

    Fantastik Edebiyatta Rüyalar: Rüyalar insanların çok eski çağlardan beri açıklamakta zorlandıkları olgulardan birisidir. Günümüzde her ne kadar bu konuda psikoloji biliminin getirdiği bir takım açıklamalar olsa da, rüyaların bizde bıraktığı etki ve heyecan o kadar fazladır ki, hala bilimsel açıklamanın ötesinde bir takım hayali fikirler ortaya atılabilmekte ve bu fikirlere ciddi sayıda kişi inanabilmektedir. Bu açıdan rüyaların binlerce yıldır mitolojilerin, efsanelerin ve her türden birçok fantastik edebiyat eserinin içinde bir öge olmasına şaşırmamak gerekir. Rüyalar fantastik eserlerde kimi zaman gelecekte yaşanan, geçmişte yaşanmış, ya da o anda başka bir yerde yaşanan olaylara rüyayı gören kişinin tanıklık etmesini sağlar. Kimi zaman çok uzaklarda olan ya da belki çok eskiden yaşamış bir insanın hikayenin geçtiği zamanda yaşayan birisi ile iletişim kurmasını sağlar. Kimi hikayelerde ise rüyalar gerçek Dünyadan bambaşka kuralları olan bir Dünyada geçirilen bir zaman dilimidir. Uyku sırasında insanın ruhu bu bambaşka Dünyaya yolculuk etmiş bedeni ise hikayenin geçtiği yerde kalmıştır.

    Gelecekten Haber Veren Rüyalar: Bir tür özel bir kehanet türü olarak sayılabilirler. Tarih boyunca bu tür rüyalar gördüklerini iddia eden, bu tarz rüyaların gelecekte olacak olayları bildirdiğine inanan birçok insan olagelmiştir. Bazen de gelecekte olmuş olaylarla bu tür insanların rüyaları karşılaştırılır ve de bu tür kehanetlerin gerçekleştiği anlatılmaya çalışılır. Çrneğin Truva efsanesinin başında Truva Kraliçesi o sırada hamile olduğu çocuğun yani Paris’in bir gün şehri felakete sürükleyeceğini rüyasında görür. Bu nedenle Paris bebekken bir sepetin içinde bir dereye bırakılır. Ancak Kaz Dağlarında yaşayan bir kaz çobanı tarafından bulunup yetiştirilir ve zamanı geldiğinde gerçekten şehrini felakete sürükler. Bu örnekte olduğu gibi genellikle bu tür rüyalarda görülen kehanetler ne yapılırsa yapılsın kesinlikle gerçekleşecek olaylardır. Rüyayı görenin yapması gereken gördüklerinin gerçek olacağını bilmek ve bu gerçeğe kendini hazırlamaktır.

    Rüya Yolu ile Kurulan İletişim: Çoğu zaman eskiden yaşamış insanlarla, ancak bazen de uzaklarda yaşayan insanlarla da kurulabilir. Hatta bazı hikayelerde iki insanın bir tür büyü yardımı ile yarattığı bir iletişim yoludur. Bazen de iletişimi kuran bir insan değil normal Dünyada konuşamayan bir hayvan ya da bitki, hatta belki de bildiğimiz yaşamayan örneğin toprak, deniz ya da rüzgar olabilir.

    Rüyaların İçindeki Dünya: Bu konu ile ilgili pek çok insanı etkileyen geniş bir hayali fikirler vardır. Bu fikirler doğal olarak fantastik edebiyat eserlerini de etkilemiştir. Bu inanç rüyalar sırasında içinde bulunan Dünyayı, bazen içine girilebilecek birden fazla Dünyayı paralel Dünyalar olarak isimlendirir. Rüyalar sırasında bu Dünyalardan zihnimiz birisinin içine girer ve orada kalır. Bu tür Dünyalarda kurallar bizim Dünyamızdan farklıdır. Çncelikle zihnimiz içinde yaşadığımız Dünyada olduğundan çok daha güçlüdür ve etrafımızdaki nesneleri olayları rüyalar sırasında içine girdiğimiz bu Dünyada sadece düşünerek şekillendirebiliriz. Ancak bu Dünyanın içerisinde bizim zihnimiz dışında da kontrol sahibi olan güçler vardır. Bazen bu güçler bizlere istediğimiz rüyayı gördürürler. Bazen de kendi zihnimizi, düşünmek istediklerimizi kontrol edemez ve kendimizi aslında görmek, ve yaşamak istemeyeceğimiz kötü bir rüyanın içerisinde buluruz. Kabuslar ve karabasanların bu şekilde oluştuğu iddia edilir. Karabasanlar aynı zamanda gerçek yaşamda da devam eden rüyalardır, zihnimizin bir yanı gerçek Dünyaya geri dönmüş ve oradaki olayları yaşamaktadır bir yanı ise hala rüyanın geçtiği Dünyanın içinde kalmıştır. Eğer bu farklı Dünyanın kurallarını öğrenirsek önümüze çıkabilecek engellere rağmen onu keşfetmek ve istediğimiz pek çok şeyi yapmak da mümkündür. Bazen rüyaların geçtiği bu Dünya bir çeşit mistik sınavın yapıldığı ya da ünvanların verildiği bir yer haline de gelebilir. Çrneğin Anadolu ozan geleneğinde her büyük ozanın ismi duyulmadan önce rüyalarında kendilerine üç farklı tasa doldurulmuş şerbetlerden birini içmeleri istendiği rivayet edilir. Rüyalarında içecekleri bu şerbet onların üstad ozanlığa kabul edilişi gibidir.

    16)Okullar

    Fantastik Edebiyatta Okullar: Fantastik öykülerde okulların iki türlü işlendiğini görebiliriz. Normal öğrencilerin gittiği normal okullar da kimi zaman fantastik hikayelerin geçtiği mekanlar haline gelebilmektedirler. Okulların içerisinde özellikle yatılı olanlar zaman zaman insanların onlarca insanın içerisinde yalnızlık hissini en çok yaşadığı yerlerdir. Belki de bu nedenle çoğu zaman korkutucu fantastik öyküler için okullar tercih edilen mekanlardan birisidir. Bunun dışında bir de sıra dışı bir şeylerin öğretildiği sıra dışı okullar vardır. Bu okullar zaten dersleri, öğretmenleri bazen öğrencileri ile de diğerlerinden farklıdırlar.

    Sıradan Okulların İçlerindeki Gizemler: Genellikle yatılı okullar bu tür gizemlerin olduğu öykülerde daha çok yer alırlar. Yatılı okullar zaman zaman yüzlerce çocuğun bir arada yaşadığı yatakhanenin dışında bomboş ve gizemli okul binasının insanları davet edercesine beklediği, bazen yatakhanenin bile girilmesine izin verilmeyen ya da boş ya da soğuk yerlerinin korkulacak bölümler haline gelebildiği okullardır. İlkokullar ve liseler bu tür hikayelerde daha çok kullanılır ancak bazen üniversiteler bile bu tür hikayeler için uygun mekanlar haline gelebilirler. Bu tür hikayelerde bazen yatakhanenin hemen dışında ya da koridorlarda görülen ne olduğu anlaşılmayan birisisin ya da bir şeyin, bazen içinden garip sesler bazen ışıklar gelen gizemli bir odanın, hatta bazen birkaç oda ileride kalan gizemli bir başka çocuğun fantastik bir hikayenin konusu haline gelebilme ihtimali vardır. Gizemli ya da korkutucu bir durumdan şüphelenen çocukları, özellikle bu çocuklar yatakhanede yeni kalmaya başlamışlarsa diğer çocuklar bazen yatakhanedeki sorumlular tarafından ciddiye almazlar. Bazen de bu tür şüphe ve efsaneler yatakhanedeki pek çok çocuk, hatta bazen sorumlularca da tarafından paylaşılır. Ancak kimse bu olayların üzerine gitmeye cesaret edemez. Söz konusu hikaye bir üniversitede geçiyorsa hikayeye ayrıca gizli deneyler mistik araştırmalar da eklenebilir. Çrneğin üniversitenin bir labaratuarında bir bilimadamı bir fantastik yaratığı ya da bir tür büyülü nesneyi araştırıyor olabilir.

    Sıradışı Okullar: Fantastik hikayelerde sıradışı bilgilerin öğretildiği yeteneklerin geliştirildiği okullardır. Büyücü okulları, cadı okulları, bazen hırsızların ya da ozanların okulları bu tür okulların arasında sayılabilir. Bu tür okullar çoğu zaman sıradışı yerlerdedir. Yüksek bir dağın tepesinde, şehrin kanalizasyonlarında, bazen gerçekte var olmayan bir hayal Dünyasındır. Zaman zaman bu okullara sadece okulların öğrencileri olan çocuklar ya da insanlar girebilir. Diğer insanların okula girmesi için duvarlara gizli kapılar, okula giden geçitlere konulmuş tuzaklar ya da okulun görülmesini engelleyen bir büyü olabilir. Bu tür okullarda okumak için kimi zaman özel sınavlara girmek gerekir. Bu sınav öğrenci adayının bazen bir yeteneğini, örneğin hırsızlık yeteneğini kanıtlamak için yapılır. Bazen dayanıklılığını, örneğin uyumadan ne kadar süre ayakta kalabileceğini ölçer. Bazen de dürüstlük gibi ya da duygularını karşısındaki kişiye belli etmeme gibi belirli özelliklerin söz konusu kişide var olup olmadığını ölçebilir. Okullar zaman zaman aynı zamanda içlerinde sırlar barındıran bir grubun yavaş yavaş güvenini kazanmanın ve yavaş yavaş sırlarını öğrenmenin bir yoludur. Çğrenciler kendini gösterdikçe, ilerlemeleri gereken yolda ilerledikçe daha önce girmedikleri bazı yerlere girmek, daha önce tanıklık etmedikleri bazı olaylara tanıklık etmek hakkını kazanır, ya da zorunda bırakılırlar. Bu tür bir hakkı kazanmadan önce bazen bir takım yeni sınavları geçmek ya da görevleri yerine getirmek gerekir. Kuşkusuz bu tür farklı okulların içerisinde modern fantastik edebiyatta en çok yer etmiş olanı Harry Potter’ın Hogwart Okuludur. Bu okul sıradan bir Amerikan okulunda olan birçok etkinliğin, olayın, tartışmanın, öğretmen hatta öğrenci türlerinin benzerlerinin bir büyü okulunda nasıl olabileceğini düşünmüş ve bu ögelerin büyü okuluna uyarlanmış hallerini hikayenin içerisine yerleştirmiştir. Okul aynı zamanda bildiğimiz Dünya’da yaşayan ancak normal insanlardan farklı yeteneklere sahip bir tür büyücü ırkının görebildiği ancak sıradan insanların göremediği bir okuldur.

    20) ırmaklar

    Fantastik Edebiyatta Irmaklar: İlk çağlardan beri hayal kuran insanların zihinlerinde ırmakların birkaç farklı anlamı olduğundan söz edilebilir. Birincisi ırmaklar kimi zaman hayatın zorlukla var olduğu yerlere, örneğin bozkır ve çöllere bile yaşam veren bir kaynaktır. Fırat, Dicle ve Nil bu tür ırmaklara örnektir. İkincisi ırmaklar bir yoldur. Zaman zaman balta girmemiş ormanlarda ya da yol vermeyen dağların arasından ilerlemenin tek yolu bir ırmağı takip etmektir. Irmaklar hep bir yerlere varır. Bazen şehirlere, hiç olmazsa göllere ve deniz kıyısına varırlar. Ççüncüsü ırmaklar bir sınırdır. İlkçağlardan günümüzde çoğu ülke ve medeniyet arasında pek çok ırmak doğal sınır olmuştur. O nedenle bir ırmağı geçmek kimi zaman arkada bir Dünya’yı bırakıp yenisine geçmek anlamını da taşır.

    Hayat Kaynağı Irmaklar: Nehir kıyısında kurulan medeniyetler için özellikle ırmakların bu anlamı çok güçlüdür. Bu algı bu medeniyetlerin mitolojilerine de yansımış ve kimi zaman modern fantastik edebiyatın yazarları da bu algıdan esinlenmişlerdir. Bu tür algıyı paylaşan medeniyetler için ırmaklar bir bakıma yaşayan bir canlı gibidir. Hayat verdikleri ülkenin insanlarına kimi zaman sinirlenir, o senenin kurak geçmesine neden olabilirler. Ya da sinirlerini şehirleri yıkıp geçen sellerle gösterirler. Zaman zaman bu ırmakların içinde yaşayan ve hareketleri ile adeta ırmağın o ülkenin insanlarından memnun olup olmadığını gösteren kutsal hayvanlar vardır. Elbette ırmağın isteklerini insanlara doğrudan ileten rahipler ve onların ırmağın ruhuna adadıkları tapınakları vardır. Tüm bu ögeler modern fantastik edebiyatta da rahatlıkla kullanılabilecek son derece zengin ögelerdir.

    Yol Olarak Irmaklar: Ormanın ortasına uçağı düşen, ya da çölde kaybolan birisi için eğer bir ırmak bulabilirse kesinlikle yapması gereken ırmağı izlemektir. Ancak bunun dışında fantastik edebiyat da dahil pek çok öyküde ırmakların doğdukları ve döküldükleri yerler kahramanların belirli gizemleri çözmek için gitmeleri gereken yerler olarak kullanılır.

    Sınır Olarak Irmaklar: Zaman zaman ırmaklar, belirli ülkeleri ve bazen fantastik Dünyaları ayıran sınırlar olarak da betimlenirler, böyle durumlarda insanların ırmağı geçmesini zorlaştıran birçok etken öyküye dahil edilir. Irmağın çok hızlı akması, suyun çok soğuk veya sıcak olması, ırmağın içerisinde onu geçmeye çalışanlara saldıracak hayvanların ya da belki fantastik yaratıkların olması gibi engeller ırmağın geçilmesini zorlaştıran etkenlere örnektir. Bazı durumlarda ırmak bir defa geçildiğinde geri dönüş yoktur. Ya da asıl zorluk ırmağı ilk geçiş sırasında değil geriye dönüş sırasında olur.

    Sıradışı Irmaklar: Bazı fantastik öykü ve efsanelerde insanlar sıradışı ırmaklar da hayal etmişlerdir. Aşağıya değil de yukarıya doğru akan ırmaklar bu tür hayallerden birisidir. Ancak muhtemelen bu hayaller en fazla su dışında başka bir şeyin akması ile oluşan ırmaklar üzerinedir. Yukarıda verilen ateş ırmakları bu tür ırmaklar bir örnektir. Açıkçası insan gözününün önüne akarak ilerleyen dev bir bal ırmağını ve onun içine düşme ihtimalini düşününce biraz irkilse de balın tatlı ve sevilen bir şey olması nedeni ile insan böyle bir ihtimali düşünmeden bal ırmaklarının aktığı bir Dünyayı hayal edebilmiştir. Bunun yanında süt ırmakları, şarap ırmakları gibi yiyip içilmesi sevilen şeylerin ırmakları genellikle hayal edilmiştir. Hayali kurulabilecek diğer bir ırmak türü ise gökyüzünde akıp belki de üzerinde yürüyerek gökyüzüne çıkabileceğimiz ışık ırmaklarıdır. Elbette bu tür farklı ırmakları hayal etmenin sınırı yoktur. Fantastik edebiyattaki sıradışı ırmaklara verilebilecek diğer bir örnek de suyu büyülü olan ırmaklardır. Bu büyü kimi zaman suy içenin geçmişini unutması şeklinde, kimi zaman belirli güçler kazanması, lanetlenmesi, bir hayvana ya da bir yaratığa dönüşmesi, ya da bir gerçeğin farkına varması şeklinde olabilir.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sun Feb 08, 2009 8:00 pm Reply with quoteBack to top

    Kurt adamlar
    - Fantastik edebiyatta kurt adamların yeri: İlk örneklerine Yunan mitolojisinde rastlanılan kurt adamlar fantastik edebiyatın her köşesinde bir şekilde kendine yer bulmayı başarabilmiştir. Yunan mitolojisinde ilk kurt adam efsanelerine örnek teşkil edebilecek eser Lycaon’un öyküsüdür. Daha sonra Roma zamanında yazılan Latince şiirlerde de kendine yer bulmuştur kurt adamlar. Roma Edebiyatında daha çok büyü işi olarak bahsi geçmektedir.
    - Vampirlerle olan ilişkisi: Genelde çoğu öyküde kurt adamlar ve vampirler düşman ırklar olarak anılırlar.
    - Yüzüklerin Efendisi’nde kurt adamlar: Tolkien, Orta Dünya’nın ilk çağlarında kurt adamlardan bahsetmiştir. Kurt adamların yaşadığı bir adanın Sauron’un hâkimiyetinde olduğu ve kendisinin de o zamanlar kurt adam veya vampir şekline dönüşebildiği anlatılır. Daha fazla bilgi Orta Dünya’nın ilk iki çağının anlatıldığı yazarın ölümünden iki yıl sonra basılan Silmarillion isimli kitaba bakabilirsiniz.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Aegron Linwelin
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 18, 2007
    Posts: 2614
    Location: Bursa

    PostPosted: Sat Mar 28, 2009 8:19 pm Reply with quoteBack to top

    Minator

    Girit’te hüküm süren güçlü kral Minos, gücünü kanıtlamak için Poseidon’dan ona kurban edeceği bir boğayı denizden çıkartıp vermesini ister. Ama hayvan Minos’a o kadar güzel görünür ki onu kurban etmeye kıyamaz ve saklar. Bunun yerine başka bir boğayı kurban eder. Poseidon bunu fark ettiğinde çok sinirlenir ve Minos’un karısı Pasiphae’de boğaya karşı bir aşk uyandırır. Pasiphae’nin boğayla çiftleşmesinden boğa başlı ve kuyruklu, insan bedenli Minotor doğar.

    Minotor, sanatçı Daidalos’un yaptığı, Labyrinthos adlı, içinden kimsenin çıkamayacağı yapıya kapatılır. Minotor insan etiyle beslenmektedir. Bunun için, Atinalılara karşı savaş kazanmış olan Minos onlardan, haraç olarak, her yıl Minotor’un yemi için yedi genç erkek, yedi genç kız ister. Ççüncü haraç yılı geldiğinde, Theseus Minotor’u öldürmek için Girit’e giden gemiye biner. Labyrintos’a sokulacak kafile halkın gözü önünden geçirilirken, kralın kızlarından Ariadne Theseus’u görür görmez ona aşık olur. Daidalos’un öğüdüyle Theseus'a bir yumak iplik verir. İpliğin ucunu girişe bağlamasını, böylece dönerken ipi takip edip çıkışı bulabileceğini söyler. Ariadne Theseus'un kendisiyle evleneceğine dair bir de söz alır. Theseus, uykuda yakaladığı Minotor’u kıpırdamaz halde yere bastırıp yumrukları ile öldürür.

    _________________
    Thanks Mario but The princess is in another castle!!
    Mr.Green Razz
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Mar 30, 2009 4:22 pm Reply with quoteBack to top

    Beş maddeyi koyuyorum buraya 15 madde daha var. Biraz nisana da sarkabilir. Ama bitecek inşallah.

    1) Anka kuşu

    Fantastik Edebiyatta Anka Kuşunun Yeri: Efsaneye göre ateşten bir kuş olarak tasvir edilir. Alevden kanatlarını çırparak uçar. Her yanı alevlerle kaplı olduğundan ona bir zarar vermek çok zordur. Ancak zaten asıl zararı kendi kendine verir, yavaş yavaş ve içten içe yanar ve tükenir. En sonunda bir kül yığınına dönmüşür. Ancak bu kül yığını anka kuşu için bir son değildir. Küller zamanla yeniden şekillenir, küllerden doğan şekil yeniden yaşam bulur ve anka kuşu tekrar doğar. Kuşun gazabından kaçanlar için bu dehşet verici bir andır. Eğer anka kuşu küllerinden yeniden doğana kadar kaçamamışlarsa şimdi anka kuşu ile yeniden yüzleşeceklerdir. Taa ki kuş kendini yeniden tüketene kadar, ancak kuşun tam bir yok oluşun ardından yeniden yaşam bulması bu dehşetten bir defa kendini kurtaranlar için çok etkileyici bir olaydır. Anka kuşu gerek fantastik edebiyatta, gerekse günümüz insanlarının aklında en fazla bu özelliği ile yer eder.

    Bir Fantastik Çge Olarak Anka Kuşu: Anka kuşu diğer fantastik ögelere göre oldukça ayrıntılı tasvir edilmiş ve farklı şekillerde yorumlanması mümkün olsa da çok sağlıklı olmayabilecek bir yaratıktır. O nedenle bu yaratığı hikayelerinde yer edecek olan kişilerin mümkün olduğunca orjinal efsaneye bağlı kalmaları hele bu yaratığı sık sık karşılaşılan sıradan bir yaratığa çevirmemeleri faydalı olur. Bunun dışında bu kuşun en etkileyici yanının yani kendi kendini tüketme ile yeniden doğma özelliklerinin o kuş ile karşılaşan birinin o anda hissedeceği korku nedeni ile hikayede vurgulanması zor olabilir. Hikayede bu özelliklerin bir şekilde vurgulanması ve işlenmesi bu ögenin kullanılışını daha etkili hale getirebilir.

    Kendi Kendini Tüketme Çzelliği: Anka kuşunun özellikleri bu kuştan ayrılarak hikayelerdeki farklı karakterlere de verilebilir. Bu özelliklerden ilki yani bir karakterin düşmanlarına en fazla zarar veren, onu en tehlikeli ve karşı konulmaz yapan özelliğinin aslında kendisini de içten içe sürükleyen ve yok oluşa sürükleyen bir özellik olması hikayelere eklenebilecek güzel ögelerden birisidir. Bu söz konusu kişiyi güçlü hale getiren ancak aynı zamanda onu yok oluşa sürükleyen bir özellik fiziksel bir güç, ya da içten içe onu güçlendiren bir çeşit büyü olabilir. Elbette hikaye ne kadar fantastik olursa olsun, bu özelliğin bir iktidar hırsı, intikam isteği, ya da bir kişiye duyulan aşırı sevgi, nefret ya da öfke duygusu olması da hikayeyi hikayeye eklenmesi düşünülebilecek bir seçenektir.

    Küllerinden Yeniden Doğma: Bir insanın, ya da bir yaratığın tam yok olduğu zannedilen anda yeniden doğması çok etkileyici bir özelliktir. Çzellikle o kişinin düşmanları için kuşkusuz bu özellik hoşa gitmeyecek hatta korkulabilecek bir özelliktir. Ancak her tükenişin ardından yeniden doğmak insanlar için de her zaman sahip olunmak istenecek bir özellik olmayabilir her zaman. Ne olursa olsun öyle bir özelliğin bir insanı kaakterini ve davranışlarını nasıl şekillendireceğini izlemek, hatta böyle bir insanın, yaratığın ya da başka bir şeyin örneğin bir dağın tepesinde yanan ateşin her yok oluşun ardından tekrar dirilmesinin çevresindeki kişilerde yaratacağı etki bile oldukça ilginç bir hikaye çıkmasını sağlayabilir.

    Anka Kuşu İle Birlikte Kullanılabilecek Çgeler: Kuşkusuz ki sürekli yeniden dirilen bir yaratığın en sağlıklı olarak öykülerde bulunabileceği yerler adalar, yer altı mağaraları ya da terk edilmiş şehirler veya tapınaklardır. Bu tür yerlerde bazen bu kuş terk edilmiş bir hazinenin bekçisi olabilir. Elbette böyle bir kuşun çok insanın yaşadığı bir şehirde hatta moden Dünyada ne tür olaylar yaratabileceğini incelemek de ilginç bir hikaye yaratma potansiyeline dahildir. Belki de anka kuşu ile ilgili bir hikayede olabilecek en klasik konu bu kuşun gerçekten var olup olmadığını, varsa tam olarak nasıl bir yaratık olduğunu anlamaya çalışan bir maceracının anka kuşunu arama öyküsüdür.
    2) Vampirler

    Fantastik Edebiyatta Vampirlerin Yeri: Vampir öykülerinin kaynağı olarak genellikle Romanya gösterilir. Denilir ki şatosuna kapanan bir voyvoda hakkında ilk defa insanların kanlarını içtiğine ilişkin söylentiler çıkmıştır. Başka bir söylenti de insanların güneşe çıkmasını engelleyen ve derilerinin beyaza dönmesine neden olan bir hastalığın Orta Çağ Avrupasında zamanla insanları ürküten vampir efsanesine dönüşmüş olduğudur. Zamanla bu efsaneler sarımsaktan vampirlerin korkması, gecelerin tabutta geçirilmesi gibi birçok öge ile zenginleşmiştir. Günümüzün fantastik edebiyat eserlerinde bu konu oldukça en fazla ilgi çeken konulardan birisidir. Bazı hikayelere günümüzün Dünyasına da pek çok öge de eklenmiş. Birçok başka fantastik öge gibi vampirler de modern hikayelerde 20. yüzyıla ve 21. ye uyum sağlamışlardır. Sadece vampirler üzerine yazılmış birçok eser vardır ve bunların da takip eden oldukça fazla sayıda insan vardır.

    Vampirlerin Genel Çzellikleri: Bir bakıma ölümsüzdürler, elbette bu ölümsüzlük öldürülemeyecekleri anlamına gelmez, ama kimse öldürmezse sonsuza kadar yaşayacakları anlamına gelir yalnızca. Bu nedenle büyümez ve yaşlanmazlar da. Çocuk yaşlarında vampir olanlar çoğu hikayede sonsuza kadar bu yaşlarda kalırlar. Hatta bazı hikayelerde yarandıkları zaman vampirlerin yaraları kendiliğinden kapanır. Kısacası onlara kalıcı bir zarar vermek de zordur. Ancak bir bakıma da ölümle yaşam arasında kaldıkları da düşünülebilir. Belki de bu nedenle kendilerinde olmayan yaşamı yani yaşamı simgeleyen kanı başka insanlardan almaları gerekmektedir. Gündüz vakitleri dolaşamazlar, güneş ışığı onlar için ölümcüldür. Kimi eserlerde bu ışığın derilerini yaktığı yazar. Kimi zaman mezarlıklarda, eski terkedilmiş yerlerde yaşarlar, ancak bazen asil, lüks düşkünü bireyler olarak da gösterilirler. Ancak hikayelerde ne şekilde yer alırlarsa alsınlar genelde yaşama sevincinin neredeyse hiç olmadığı genellikle hep bir hüzünün ve bir parça da intikam duygusunun hakim olduğu karakterlerdir. Bazı hikayelerde gündüz vakti bir tabutta yatmaları gerektiğinden de bahsedilir. Ancak oldukça sık işlenen karakterler olduklarından çok farklı vampir karakterlerine de rastlanabilmektedir.

    Kont Drakula: Birçok vampir karakterine ilham veren bir karakterdir. Hikayesinin aslını Romanya’da yaşayan voyvodadan aldığından bahsedilir. Emrinde hizmetkarları, savaşçıları bazen koskoca krallıkları olur ve bazen bu koskoca krallıkta yaşayan onca insan onun vampir olduğunu bilse de ona karşı koymaya korkar ve onun emirlerini yerine getirir. Genellikle gerek orjinal kont drakula gerekse ondan esinlenilen karakterler başka insanlara acı vermekten zevk alan kişiler olarak tasvir edilirler, ancak çoğu karakterde dikkatli okunduğunda görülebilecek bir hüzün ögesi de mevcuttur.

    Vampir Avcıları: Zaman zaman bir vampirin görülmesi ile geçici olarak oluşturulan bir grubun ögesi olarak belirirler. Zaman zamansa Dünyayı dolaşıp gördükleri vampirleri avlayan gezginlerdir. Genellikle vampirlerde varolan hüzün onlarda da vardır. Başka bir değişle biraz avladıkları vampirlere benzerler. Kimi zaman özellikle teklerse geçmişte sevdikleri bir insanı vampire kurban da vermiş olabilirler. Vampirler genellikle onlardan korkar ve kaçarlar. Çünkü bir vampir avcısı genellikle bir vampirin ona ulaşmasını engelleyecek önlemi almıştır. Ki çoğu hikayede bir insanın vampirin yanına yaklaşmaması için alınacak bir önlem vardır. O nedenle genellikle bir vampir avcısı avlayacağı vampirle tam olarak istediği anda karşılaşır. Vampirlerin en zayıf oldukları zaman olan gündüz vakti bu karşılaşmanın yapılmasının daha doğru olacağı düşünülebilir. Ancak gündüz vakti genellikle vampirler saklanacak iyi bir yer buldukları için bu karşılaşmalar genellikle gece olur. Belki de vampirin kendisini savunmasını da isteyen vampir avcısı da özellikle avlanma zamanını geceye rast getirir.

    3) Cinler

    Fantastik Edebiyatta Cinlerin Yeri: Cinler özellikler İran Anadolu Hindistan gibi bölgelerde yaşayan insanların yarattıkları öykülerde çok eskiden beri var olan bir ögedir. Çoğunlukla insanların anlayamadığı ve korktuğu özellikleri olan varlıklar olarak tasfir edilirler. Zaman zaman insanların cinleri esir edebildiği ve düşmanlarına karşı kullandığı da bu öykülerde anlatılır. Modern Edebiyatın cinlerle ilgili en ünlü öyküsü muhtemelen Alaaddinin Lambasıdır. Bu öyküde ve bu öyküye benzer öykülerde cin onu elinde tutanlara insanüstü bir güç veren bir araç gibidir. Cinlerin kendi doğalarına ait ögeler Alaattin’in hikayesinde ikinci plandadır. Ancak özellikle son yıllarda cinlerin doğaları hakkındaki ögeler de modern fantastik hikayelere girmeye başlamıştır.

    Cinlerin Genel Çzellikleri: Çoğu hikayede yaşadığımız Dünya’dan çok farklı kuralların geçerli olduğu bir Dünya’da var olduklarından bahsedilir. Bazı hikayelerde insanların toprağa bağımlı bir canlı olduğu cinlerin ise ateşe bağımlı olduğundan bahsedilir. Ateşe bağlı bir yaşamın nasıl bir yaşam olduğu öykülerde çok fazla tasvir edilmemiştir. Ancak hikayelerde bu tür canlıların ne gibi özelliklere sahip olacağına ilişkin tasvirlere sık sık rastlanır. Cinlerin genellikle insanlardan ve toprağa bağlı canlılardan çok daha hızlı değişim geçiren canlılar olacağı düşünülmüştür. Bu onların bir yerden bir yere çok hızlı hareket edebilmelerini sağlar. Görünümlerini de çok hızla değiştirebilir ve istedikleri insana ya da canlıya benzeyebilirler. Aynı zamanda onların insanları diğer canlıları ve cansızları da kendileri gibi hızla değiştirebilirler. Durmak, hareket edememek, hapsolmak ve kendilerini yenileyememek cinler için korkutucu bir şeydir. Bu onların en büyük zayıflıkları olarak tasvir edilir, çoğunlukla onları kontrol etmek isteyen insanlar da onların bu zayıflıklarını kullanırlar.

    Cinleri Esir Etmek: Bunun için çoğunlukla bir tür büyü kullanılır. Söz konusu büyü cinleri ya küçük bir boşluğa mesela bir lambanın ya da şişenin içine hapseder, ya da onların büyüyü yapan büyücünün izni olmadan hareket etmelerini ve kendilerini yenilemelerini engeller. Büyücüler söz konusu cinleri söz konusu esaretten kurtarmak, ya da en azından onlar için hayati olan kendilerini yenileme ihtiyacını biraz olsun karşılamalarına izin vermek için onları kendi isteklerini yapmaya zorlarlar. Cinlerden istenilen bazen Dünya’nın farklı yerlerine gidip bilgi ve haber getirmektir. Mesela bir ordunun büyücüsü, rakip ordunun komutanının ne planladığına cinin gidip bakmasını isteyebilir. Ya da Dünyanın öbür ucunda olan olayları cinden öğrenmek isteyebilir. Cinler hem çok hızlı oldukları hem de her tür şekile girebildikleri için bu isteği yerine getirmeleri kolaydır. Bazen de istedikleri bir şeyin yaratılması, örneğin büyük bir sarayı inşaa ettirmek, ya da tonlarca külçe altını oluşturmak için, ya da düşmanlarına karşı bizzat savaşmaları için cinleri zorlarlar. Doğada çok yavaş ve çok zor gerçekleşen dönüşümleri cinler çok hızlı gerçekleştirebildikleri için bu tür istekleri de onları önlemeye çalışan başka bir cin yoksa yerine getirmeleri kolaydır.

    Cinlerden Dilek Dilemek: Bazen cinlerden sıradan insanların da dilek dilemesi mümkündür. Bu muhtemelen bir büyücü tarafından cinin bir yere hapsedilmesi sayesinde olur. Cinin özgürlüğüne kavuşması ancak cinin kapatıldığı şişeyi lambayı ya da nesneyi bulan kişinin bir üç ya da başka bir sayıdaki dileğini yerine getirmesi ile mümkündür. Ancak bu durumda dilenen dileğin çok dikkatli dile getirilmesi gereken. Yanlış bir sözcük hatta kimi zaman yanlış bir vurgu cinin dileği bambaşka şekilde yorumlamasına ve aslında dilenen şeyden çok daha farklı bir şeyi yerine getirmesine neden olabilir.
    İnsanların Kılığına Giren Cinler: İnsanların cinleri kontrol denemeleri modern fantastik edebiyatın daha çok yeğlediği konudur. Ancak eski öykülerde cinlerin insanların kılığına girmesi ve onlarla oyun oynaması daha çok rastlanılan bir temadır. Cinler insanlarla oyun oynamak için farklı şekillere girerek çok farklı yollar kullanabilirler. En çok kullanılan yöntem muhtemelen sevilen bir kişinin kılığına girmektir. Ancak bu şekilde kılık değiştirmiş bir cini gerçek bir insandan ayrırt etmek için bazı hikayelerde bazı yollardan bahsedilir. Bazen vucudundaki bir özellik, bazen ses tonu, bazen de kullanılan bir büyü ile karşılaşılan kişinin aslında cin olduğunu anlamak mümkündür.

    4) Zombiler

    Fantastik Edebiyatta Zombilerin Yeri: Zombiler fantastik edebiyatta düşünme kabiliyetleri kısıtlı olan, çok yavaş hareket eden. Ancak kimi zaman defalarca vurulsa, yaralansa, zarar verilmesine rağmen ölmeyen, öldürülmesi zor olan yaratıklar olarak yer alırlar. Çoğunlukla ölen ve ölümün ardından yeniden dirilen varlıklar olarak tasvir edilirler. Bazen de özellikle modern edebiyatta bir tür hastalık olarak yer alırlar ve bir zombinin ısırması ya da yaralaması ile kişiden kişiye geçebilirler. Bu durumda hastalık bir kişiye bulaştığında belirli bir zaman geçtikten sonra söz konusu kişi bilincini kaybeder ve zombileşir. Çoğunlukla tek bir zombi özellikle kaçacak bir yeri olan insanlar için çok korkutucu değildir. Ancak sayıları yüzlerce bazen binlerce olduğunda çok daha korkutucu hale gelirler.

    Zombilerin Çzellikleri: Genellikle zombiler ana karakterin korktuğu ve kaçtığı yaratıklardır. Bu nedenle görüntüleri dışındaki özellikleri çok fazla tasvir edilmez. Çlü sayılmadıkları hikayelerde bile ölmekte olan bir bedenin içindedirler. O nedenle vucudlarının belirli bölümleri çürümüş olabilir. Zaman zaman sıradan bir insandan çok daha güçlü tasvir edilirler. Ancak yavaş olmalarının yanısıra yakınlarındaki bir insanı fark etmeleri de genellikle çok kolay olmaz. Bazen insanlara nedensizce saldırırlar kimi zamanda insanları bir tür yiyecek olarak görürler ve saldırmalarının nedeni karınlarını doyurmak istemeleridir.

    Zombiye Dönüşmek: Yukarıda da belirtildiği gibi bunun bir yolu özellikle modern edebiyatta kullanılan yol genellikle hastalık, daha açıkça yazmak gerekirse bir tür virüstür. Virüs insanın bilincideki anıları tamamen ya da çok büyük ölçüde yok eder, duyguları, düşünceleri eskisine göre çok çok zayıf hale getirir. Karnını doyurma iç güdüsünü diğer tüm duyguların üzerine çıkarır. Virüsün etkilediği kişinin bu dönüşümü bazen aniden ve hızlı bazen de yavaş yavaş, baş dönmesi, unutkanlık türü belirtilerle başlayan ve uzun süren bir süreçtir. Kimi zaman bu süreci durduran ya da geri çeviren ilaçlarda hikayelerde bulunur. Ancak genellikle dönüşüm süreci tamamlandıktan sonra artık zombileşmiş kişinin kişiliği tamamen kaybolmuştur. Bazı modern hikayelerde ve daha eski fantastik edebiyat eserlerinde bu dönüşüm bir tür büyü olarak tasvir edilir. Genellikle zombiler zaten ölmüş olan insanların uyandırılması ile yaratılırlar. Ancak bu durumda genellikle zombilerin bilinci duyguları kendi kendilerine karar verme yetenekleri yoktur.

    Zombileri Kullanmak: Modern hikayelerde zombileri yaratan hastalık genelde bir biyolojik silah olarak tasvir edilir, bu durumda hastalığın bir şehirde yayılmaya başlaması ile zaten kendiliğinden istenilen amaca ulaşılır. Ancak büyü ile zombilerin kaldırıldığı hikayelerde bazen zombiler bizzat yönledirilerek de istenilen hedeflere zarar vermeleri sağlanabilir. Bu tür öykülerde zombilere bazen ses bazen büyü yolu ile kimi zaman saldıracakları bir hedef kimi zamanda gidecekleri bir yön gösterilir. Bazen bir defa bir hedef gösterildikten sonra o hedefi değiştirmek çok zordur ve kimi zaman bir tür büyüsel çaba gerektirir. Hedef değiştikten sonra zombilerin bunu anlaması ve yönlerini değiştirmesi çoğu öyküde uzun sürer. Zombiler kimi zaman tek başlarına kimi zaman binlercesi bir araya getirilerek kullanılırlar. Eğer kullanılan tek bir zombi ise bazen hedef seçilen kişinin sevdiği ve zarar vermek istemeyeceği bir kişi ölümden kaldırılıp zombi olarak kullanılır. Bu durumda söz konusu kişinin artık sevdiği kişi olmadığını bilse bile hedeflenen kişinin zombi ile savaşması zor bazen imkansız olabilir. Aslında zombi sıradan bir insansa bile bazen yanına yaklaşılana kadar çoğunlukla yaralı ve yardıma ihtiyacı olan bir insanmış gibi görünür, kimi zaman bu yanılgı insanların aniden saldıran zombinin karşısında savunmasız kalmasına neden olabilir, özellikle bir zombi saldırısını beklemiyorsa. Hele bir de zombilerin ne olduğunu bile bilmeyen birisi ise böyle bir saldırının onu şaşırtma ihtimali daha da fazladır. Bazı hikayelerde zombiler kişilik ve duygularını hala taşısalarda bu kişilik ve duygular onları kullanan kişilerce bastırılırlar, söz konusu kişi ne kadar zombiyi kullanıyorsa onların duygularını bastırması o kadar zorlaşır. Bazen özellikle zombiyi yaşarken sevdiği bir kişiye saldırttığında zombiyi kontrol etmesi daha da zorlaşır ve zombi kendi bilincini yeniden kazanabilir.

    5) Ejderhalar

    Fantastik Edebiyatta Ejderhaların Yeri: Ejderhalar Dünyanın farklı bölgelerinde öteden beri fantastik öykülerde yer etmiş canlılardır. Çzellikle Çin ve İskoçya fantastik edebiyatındaki ejderha teması ile öne çıkar. Bu öykülerde ejderhalar kimi zaman korkulan ve savaşılan yaratıklar olarak belirirken, kimi zamanda saygı duyulan bazen de itaat edilen bir tür insanüstü otorite olarak belirir. Modern fantastik edebiyat eski öykülerde yer alan bu klasik ögeyi sıklıkla işlemiştir. genellikle eski öykülerdeki genel özellikler ve ejderha öykülerinin, ya da hikayelerin ejderhalarla ilgili bölümlerinin genel tarzı çok fazla değişmemiştir. Modern fantastik edebiyat akımının çıktığı coğrafyada olduğu için İskoçya öykülerinin ejderha temasının modern fantastik edebiyatta daha fazla yer ettiğini savunmak yanlış olmaz.

    Ejderhaların Genel Çzellikleri: Genel olarak insanlardan çok büyük olarak tasvir edilirler. Kimi zaman sıradan bir insanın otuz kırk misli, kimi zamansa 100 200 misli boyları vardır. Görünüş olarak sürüngenlere benzerler. Kanatları vardır, uçabilirler. Modern edebiyatta bu özellikle zaman zaman değiştirilse de çoğunlukla ağızlarından ateş püskürtebilirler. Bu özellikle genelde ejderhaların sahip olduğu bir çeşit büyü gibi tasvir edilir. Çoğunlukla çok zekidirler. En azından birçok başka büyülü canlıdan daha zeki, kimi zaman çoğu insandan da daha zeki olarak tasvir edilirler. Ancak çoğunlukla özellikle İskoç temelli öykülerde ejderha nesli insanlar karşısında geri çekilen sayıları gittikçe azalan ve yok olma yolundaki bir tür olarak gösterilir. Çoğu öyküde belirtilen en azından fiziksel özellikleri ile doğadaki en güçlü canlı olmaları, bu nedenle kendilerini tehtid edebilecek bir canlının olamayacağını zannetmeleri onları kendi güçlerini kanıtlamak isteyen insanların karşısında hazırlıksız hale getirir. Bu da nesillerinin tükenmesinin nedenlerinden birisi olarak gösterilebilir. Belki de sayıları iyice azaldıktan sonra insanlardan korunmak için, belki de sadece bir ev inşaa etme derdinden kurtulmak çoğunlukla mağaralarda yaşarlar. Bazıları yakınlardaki kasabalara saldırıp onların hayvanlarını veya depoladıkları ürünleri çalarak beslenir. Bazılarının mağaralarda hazine depolama tutkusu vardır. Varlıklı insanlara saldırarak onların hazinelerini alır ve mağaralarına getirirler.

    Ejderhaları Avlamak: İskoç temelli öykülerle bu öykülerin yansıması olan modern öykülerde sıkça geçen bir temadır. Kimi zaman öyküdeki karakterden birisi bu avlanmayı ejderhanın mağarasının civarındaki kasabaları, ya da hazinelerini çalmak için saldırıya uğrayan zengin insanları korumak için ejderhaya saldırmaya karar verir. Bazen diğer savaşçılara belki de başka bir savaşta kendisini desteklemelerini isteyeceği kasabanın insanlarına kendi gücünü ispatlamak için bir ejderha arayıp bulmak ve onu öldürmek ister. Kimi zamanda ejderhalara saldırılmasının ve avlanmalarının nedeni, onların depoladığı hazineleri ele geçirmektir. Bazı büyücü öykülerinde de ejderhanın vucudu bir takım büyüleri yapmak için gerekli malzemeleri içerir ve ejderhalar bu nedenle avlanırlar. Neden ne olursa olsun ejderhayı avlamak isteyen kişinin iki seçeneği vardır. Ya ejderhanın yaşadığı mağarayı arayacak bulacak, bu mağaranın içinde ejderhayı rahatça uçup hareket edemeyeceği bir ortama sıkıştırmış olacak ve işi kolaylaşacaktır. Eğer bu yolu izlerse ejderhayı uyurken bulma ihtimali de vardır ki eğer ejderha uyuyorsa o zaman ejderhayı avlayan kişinin neredeyse hiç uğraşmadan ejderhayı öldürme şansı da vardır. Yalnız diğer fiziksel özellikler gibi duyma özelliği açısından da ejderhaların epey gelişmiş olduğu ve çok ufak tıkırtıların da ejderhaları uyandırabileceğini belirtmek gerekir. Bir ejderha avlamak isteyenler için diğer seçenek ise ejderhanın kendisi ile yüzleşmesini sağlamaktır. Eğer ejderha zaten bir kasabaya ya da mağarasının civarındaki yerlere sık sık saldırıyorsa bu zaten kolaydır. Bir defa ejderha ile karşılaşıldığında zaten genellikle ejderhalar kendilerini tehtid eden insanlardan korkmaz ve onlarla savaşırlar. Çzgüvenleri ise çoğu zaman onları hazırlıksız yakalar. Oysa ejderha ile savaşan insan kendisinin daha zayıf olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu da her ne kadar garip gelse de onun gücünü aslında arttıran bir bilgidir.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Apr 03, 2009 5:12 pm Reply with quoteBack to top

    Beş madde daha....

    6) Orklar

    Fantastik Edebiyatta Orklar: Modern fantastik edebiyatta en çok bilinen ve kullanılan kötü karakterlerdir. Zaman zaman neredeyse sadece ana karakterlerin dövüş kabiliyetlerini okuyuculara göstermek için hikâyelere sokulurlar. Çoğu zamanda zekâları hatta güçleri ile değil, sayıları ile etkili ve korkutucu olurlar. Az sayıdaki bazı hikayelerde insanlarda uyandırdıkları dehşetin dışında ne gibi özelliklere sahip oldukları, nasıl yaşadıkları, ne gibi ahlaki değerleri sahip oldukları işlenmiş ve sorgulanmıştır. Hatta Terry Brooks’un Shannara’nın Elf taşları isimli kitabında insanlarla, elflerle ve cücelerle omuz omuza savaşırlar. Ancak çok az hikâyede bir ork karakter ana karakterlerden birisi olarak yer alır. Hatta kötü karakterlerin içinde bile sivrilip önemli bir karakter haline geldikleri enderdir. Bir yan karakter olarak bile yer aldıklarına bile çok fazla rastlanmaz. Bu açıdan da fantastik edebiyatının bir tür arka planında yer alan ırk olarak görülebilirler.

    Orkların Genel Çzellikleri: Belki de en belirgin özellikleri savaşçılıklarıdır. Savaşmak bir ork için hem bir kendini diğer orklara ispat etme yoludur, hem de çoğu öyküde bir tür zevk, eğlence hatta kimi zaman bir ihtiyaç olduğundan da bahsedilir. Savaş sırasında cesur olduklarından bahsedilebilir, başlarına gelebilecek her şeyi göze alırlar bu da onları birçok ırka göre daha tehlikeli yapar. Ancak çoğu öyküde çok zeki ve çok fazla değişik taktikler üretebilen bir ırk değillerdir. Kimi zaman başka ırklar, mesela insanlar, elfler ve başka ırklar tarafından bir tür savaş gücü olarak kullanılırlar. Onurlarına düşkün bir ırk oldukları onları biraz daha ayrıntılı işleyen çoğu hikâyede yer alır. Bazı hikâyelerde barbar insan topluluklarına benzer bir yaşamlarının olduğundan da bahsedilir. Kimi zaman mağaralarda yaşadıkları, kimi zamanda barbar insanlarınkini andıran çadırlarda yaşadıklarından da hikayelerde bahsedilir.

    Orklarla İletişim Kurmak: Muhtemelen çok az hikayede çok az karakterin yapacağı bir şeydir. Ancak büsbütün imkansız da değildir. Bazen umutsuz bir savaşta mümkün olan her desteği toplamak isteyen çaresiz bir lider, kimi zamanda dağların ortasında düşmanından saklanmak isteyen çaresiz bir kaçak orklarla iletişim kurmak zorunda kalır. Orkları tanımak ve anlamak isteyen bir kişinin de onlarla iletişim kurmak istemesi muhtemelen çok ender rastlanacak bir hikaye teması da olsa çok imkansız değildir. Elbette onları kendi amacı için esir edip kullanmak isteyen bir büyücü ya da savaşçı da orklarla iletişim kurmak isteyebilir. Söz konusu iletişimin nasıl kurulacağı muhtemelen hikayeyi yazan kişinin orklara bakışına göre değişir. Eğer orklar içgüdüleri ile hareket eden ve düşünme kabiliyetleri insanlara göre çok daha geri düzeyde ve ancak birkaç kelime konuşabilen bir ırk olarak görülüyorsa, o zaman kelimeler bir yere kadar işe yarayacaktır. Böyle bir durumda orkların içgüdülerine hitap etmek, belki biraz korkutmak bir iletişim yöntemi olabilir. Orkları bu şekilde işleyen bir yazar muhtemelen onlarla iletişimi bir tür yarı vahşi ve yırtıcı bir hayvanla iletişime benzetecektir. Eğer yazar orkları barbar halklarına benzeyen, savaşçı ve sert olsalar bile onurlu bir halk olarak tasvir ediliyorlarsa o zaman sözcükler ve ses tonu çok önemli olacaktır. Böyle bir durumda orklarla iletişim kuran bir kişinin, muhtemelen orkların kendilerinden olmayanlara güvenmeyeceğini bilmesi gerekir. Eğer yapabiliyorsa onların güvenlerini kazanması, ve onların değerlerine saygı duyduğunu göstermesi faydalı olabilir. Orkları kullanmak isteyen biriyse bu durumda onları basit yöntemlerle korkutmak yerine onların kendisi ile işbirliği yapmalarının kendi çıkarlarına da hizmet edeceğini anlatmalı, belki de insanlara, elflere, cücelere ve ork olmayan diğer halklara duydukları öfke ve nefret duygusunu kullanmalıdır. Konuşma sırasında söylenecek yanlış bir sözcüğe yapılacak yanlış bir harekete muhtemelen orklar tarafından onu söyleyen ya da yapanın kastettiğinden başka anlamlar yükleyecek, ve iletişim kurmayı imkansız hale getirdiği gibi, iletişimi kurmaya çalışan kişinin hayatını da tehlikeye atabilecektir.

    7) Periler

    Fantastik Edebiyatta Perilerin Yeri: Periler oldukça eski bir fantastik edebiyat ögesi sayılabilirler, oldukça geniş bir coğrafyada var olan halk öykülerinde periler bulunmaktadır. Çoğu hikayede şakacı, çocuksu, ancak sahip oldukları büyü güçleri nedeni ile korkutucu yaratıklar olarak tanımlanırlar. Ancak özellikle bazı masallar insanlara daha çok benzeyen periler de bulunmaktadır. Bu tür perilerin bir bölümü insanların iyiliği için çalışır, bir kısmı da kötülüğü için. Çzellikle iyiliği için çalışanları tanımlamak için kullanılan “İyilik Perisi” sözü çocuklara yönelik fantastik edebiyat hikayelerinde sık rastlanan bir ögedir.

    Halk Hikayelerindeki Perilerin Genel Çzellikleri: Perilerin ayırt edici ilk özellikleri sihir güçleridir. Kaynağının ne olduğu çok da anlaşılamayan, belki de doğayı doğadaki çoğu canlıyı çok iyi anlamanın, belki de çoğu zaman hiçbir hırs, korku, endişe barındırmadan sadece hayatın ve Dünyanın tadını çıkarmanın bir ödülüdür bu sihir gücü onlara. Bu gücün sınırı tam olarak belirli değildir. Çoğu hikayede bu güç insanlara sınırsızmış gibi görünür. Ancak çoğunlukla bir peri diğer perilerin arasından ya da yaşadığı yerden uzaklaştığında bu güç azalmaya başlar, kendini eskisi gibi mutlu hissetmiyorsa, yalnızsa, korkuyorsa bu da kimi hikayelerde perilerin hem güçlerinin azalmasına, hem de bedensel olarak daha zayıflamasına neden olur. Çoğu hikayede küçük, kimi zaman gözle görülemeyecek kadar küçük, kimi zamansa örneğin bir başparmağın ucu kadar olarak tasvir edilirler. Kimi hikayelerde kanatları vardır ve uçabilirler. Genellikle üzüntü ve korku onları zayıflatmadan bile zayıf bir görünümleri vardır. Çoğunlukla ormanlarda yaşadıkları tasvir edilir. Kimi zaman ormanda yaşayan canlılarla çoğunlukla ağaçlarla özel bağları vardır. Çyle ki ağaçlara zarar vermek o ağaca bağlanmış bir perinin yaşama sevincini yitirmesine neden olabilir. Kimi zaman da ormanlara zarar vermek isteyen insanlar perileri kızdırır, bu durumda periler insanları büyü güçleri ve oyunları ile şaşırtır, korkutur kimi zamanda insanlara zarar verebilirler. Kimi zamanda ormanlara giren insanlara sadece şaka yapmak isterler ama yaptıkları her ne kadar onlar için sadece bir şaka da olsa, şakayı yaptıkları insanlar için dehşet vericidir.

    Peri şakaları: Milli Piyango Biletinize 500 milyar para çıktığını düşünün, bileti de masanın üzerine koydunuz, sonra üç yaşındaki oğlunuz gelip tuvalete attı ve sifonu çekti. Muhtemelen çoğu insan bu durumda dehşete kapılır, ancak üç yaşındaki çocuğunuz büyük bir kişinin sahip olduğu hırslara, korkulara endişelere “henüz” sahip olmadığından babasının ya da annesinin neden kendisine bu kadar kızdığını anlayamayacaktır. Periler de bu bakıma üç yaşında çocuk gibidir. Onlar ne sahip oldukları tonlarca altın bir anda bir çamur yığınına geldiğinde yitirdikleri zenginliğe üzülürler, ne de mesela başları eşek başına çevrildiğinde ve bütün periler onlara güldüğünde etraflarına rezil olmanın utancını yaşarlar. Çünkü ne itibar, ne zenginlik ne güç periler dünyasının değerleri değildir. Bu nedenle bir peri aynı şakaları onlar için ne kadar korkutucu olduğunu anlamadan insanlara da yapabilir. O nedenle bir insanın ormandan çıkarken başı eşek başına dönüşmüş olarak çıkması, ya da mesela cebindeki değerli bir mücevherin basit bir papatya çiçeğine dönüşmesi mümkündür.

    Modern Edebiyatın “İyilik Perileri”: Birçok özelliklerini halk edebiyatı perilerinden aldıklarını savunmak yanlış olmaz. Tıpkı halk edebiyatının ormanlarda yaşayan perileri gibi onların da kişisel hırsları yoktur. Bazı hikayelerde böyle hırslara kapıldıklarında güçlerini kaybedeceklerinden bahsedilir. Ancak onlar, ormanlarda sadece hayatun tadını çıkarmak için yaşayan perilerden farklı olarak insanları, özellikle zor durumda olanlar, çoğu zamanda çocukları mutlu etmek gibi bir amaç edinmişlerdir. Çoğu zaman yardımları her şeyi bir anda çözecek bir büyü değil daha çok söz konusu kişinin kendine yardım etmesini sağlayacak bir destektir. Külkedisinin baloya iyi bir giysi, ayakkabılarla katılmasını sağlayan peri bu perilere örnek sayılabilir, ancak külkedisinin prensle tanışmasını sağlayanın bu desteğin ne kadar katkısı olmuş olursa olsun kendi etkileyiciliği olduğunu unutmamak gerekir.


    Cool şamanlar (Druidler)

    Fantastik Edebiyatta şamanlar: şamanlar tarihin belirli dönemlerinde ve günümüzde Dünyanın farklı yerlerinde var olan farklı toplumlarda yer alan bir tür din adamı olarak görülebilirler. Belirli bir tanrı yerine doğada bulunan farklı güçlerle iletişim kurmayı başarabilen onları anlayan, insanlara anlatmak istediklerini yaşadığı topluma ileten, kimi zaman da bu güçleri yönlendirebilen kişiler olduklarını inanılmıştır. Bu inanç da halk öykülerinde yer alan şaman karakterlerini biçimlendirmiştir.

    şamanların Genel Çzellikleri: Doğayı, hayvanları, bitkileri, güneşi, rüzgarı, ırmakları, kısacası yaşadıkları Dünya’yı çok iyi gözlemleyen kişilerdir. Muhtemelen etrafındaki canlı veya cansız bütün güçlere içinde yaşadığı toplumdaki pek çok insana göre çok daha fazla saygı duyar ve onları çok daha fazla merak eder. Mesela bir çayırdan otlayan bir hayvan sürüsünü normal bir insan sıradan bir olay diye görüp geçip gidebilecekken bir şamanın saatlerce sürüyü seyretmesi ondan beklenilebilecek bir şeydir. Çoğu zaman giysileri, görünüşü toplumundaki diğer insanlardan farklıdır. Zaman zaman bir hayvan kürkü ya da sembolik bir giysi giyer. Kimi zaman çok yaşlıdır, o topluluğun en yaşlılarından birisidir. Kimi zaman da belirli bir sakatlılığı vardır. Muhtemelen toplumu tarafından hem çok saygı duyulan hem de bir parça korkulan birisidir. Eski dönemlerde insanların çok daha fazla uyum sağlamak zorunda kaldığı doğanın anlaşılmaz onca yanını bir parça olsun anlayabilen tek kişidir muhtemelen toplumu içerisinde.

    Yalnız Gezen şamanlar: Bazı hikayelerde doğada, çoğu zaman ormanlarda tek başlarına dolaşan şamanlara da rastlanır. Bu tür şamanlar kendilerini dini inançlarına adamaya karar vermiş din adamları gibidir. Amaçları doğadaki güçleri anlamak belki de onlara yön verebilmektir. Bir şaman ormanda yaşamaya karar vermiş sıradan bir insandan çok farklıdır. Mesela bir şamana ormandaki hayvanların ve bitkilerin mutlak şekilde itaat etmeleri bir çok hikayede rastlanan bir durumdur. Bu açıdan hayvanlarla kurduğu iletişim ormanlarda yaşayan ve hayvanlarla iletişimi yine çok güçlü olan tarzanlardan farklıdır. Tarzanlar için hayvanlar bir tür arkadaş ve dost gibidir. Bir tarzan onları anlamak için ancak bir insanın bir dostunu anlamak için göstereceği kadar çaba gösterir. Oysa bir şamanı ormana iten şey sadece hayvanlara karşı hissettiği dostluk duygusu ya da sevgi değil aynı zamanda meraktır. Bir hayvana ya da bitkiye kendi yaşam tarzını gücünü ve güçsüzlüklerini neyin verdiğini öğrenmek için içinde hissettiği tutkudur. Sadece hayvan ve bitkiler değil, kimi zaman rüzgar, ırmaklar, hatta toprak şaman istediği zaman eser, köpürür, sarsılır. Bu açıdan şamanların hele de tek başına oldukları zaman korkutucu karakterler haline gelebilecekleri savunulabilir. Bazı öykülerde doğadaki farklı hayvanların kimi zaman bitkilerin de şekillerine girebildiklerinden bahsedilir. Söz konusu hayvan ve bitkileri o kadar iyi anlamıştır, onların nasıl hissettiği ve yaşadığı zihninde o kadar açıktır ki şaman söz konusu hayvan ya da bitki gibi olduğunu düşündüğünde bedeni de düşünceye itaat etmekte ve vucudunun şekilini değiştirmektedir.
    Aynı zamanda özellikle uzun süredir yaşadığı bir ormanda bir hayvanın bitkinin hatta toprağın, ırmağın ya da rüzgarın yaşadığı bir acıyı, mutluluğu, ya da her hangi bir duyguyu hissedebilmektedir doğada tek başlarına yaşayan şamanlar. Kimi zaman bazen çevrede, hatta bazen çok çok uzaklarda bile olan çok büyük acılar ya da mutluluklar yaratan olayları hissedebilmekte, bu olaylar ona da mutluluk ya da acı yaratabilmektedir. Kimi zaman şamanlar yaşadıkları çevre ile o kadar özleşir ki o çevredeki büyük bir değişiklik bir yangın, bir toprak kayması, çok sayıda hayvan ve bitkinin ölümü onun da hastalanmasına ve zayıflamasına neden olabilmektedir. Ormanlarda yaşayan şamanlar çoğu zaman ormana giren insanları sevmezler. Bunun en önemli nedeni insanların ormana zarar vereceğine olan inançtır. Bu nedenle çoğu zaman şamanlar yaşadıkları ormanlara giren insanları korkutarak ormandan mümkün olduğunca çabuk çıkartmaya çalışırlar.

    9) Hayaletler

    Fantastik Edebiyatta Hayaletlerin Yeri: Hayaletler günümüzde birçok insan tarafından var olduklarına inanılan varlıklardır. Hayaletlerle iletişim kurmayı meslek edinmiş kişilere, ya da hayaletlerin varlığını kanıtlamak için çekilmiş televizyon belgesellerine günümüzde rastlamak zor değildir. Çoğunlukla ölümün ardından ruhların gittiği yere gitmeyen, yaşadığımız Dünyada kalan ruhlar olarak tasvir edilirler. Bazen çektikleri acılar bazen yapmaya devam etmeleri gereken bir iş, örneğin kendilerine emanet edilmiş bir yerin bekçiliği, bazen de huzur bulmaları için düzeltmeleri gereken bir hata olduğu için burada kaldıkları hikayelerde yazar. Çoğunlukla hikayelerin ana karakterleri için korkutucudurlar. Ancak kimi zaman amaçları bu karakterler yardımcı olmaktır. Zaman zaman karakterler hayaletlerle bizzat iletişim kurmak isterler. Bunun için ya bir şekilde öğrendikleri bir ayinin ya da iletişime yardımcı olacak bir nesnenin yardımı ile ya da bu iletişimi kurmayı meslek edinmiş kişinin yardımı ile istedikleri hayaletle iletişim kurarlar. Söz konusu hayalet yaşarken tanıdıkları bir kişi ise elbette duygusal olarak çok yorucu bir çaba olur insanlar için. Muhtemelen sıkça inanılan bir öge olmaları onları oldukça geniş bir hikaye ögesi haline getirmiştir. Sadece belirli kentlerde ya da bölgelerde bulunan hayaletlerin öykülerini anlatan öykü kitaplarını bile bulmak zor değildir.

    Hayaletlerin Genel Çzellikleri: Aslında ruh olarak tasvir edilip yaşarken de bedenimizde var olduğu zaman zaman savunulan bir kavram hayaletlerin özelliklerini tanımlar. Zira hayaletler bedenlerinden tamamen arınmış ruhlardır. Kesinlikle bildiğimiz tüm maddelerden farklıdırlar. Bazen madde olmadıkları, hareket eden bir enerji yığını olduklarından bahsedilir. İnsanlar tarafından genellikle duyulmaz görülmez ve hissedilmezler, ancak yeterince çaba gösterdiklerinde, ya da onları etkileyen bir olay olduğunda, kızdıklarında, mutlu olduklarında, belki korktuklarında kokularını hissetmek, seslerini görmek, hatta bazen onları görmek ve onlara dokunmak mümkün hale gelir. Hayaletlerle ilgili belgeseller bir hayalet bu tür bir çaba gösterdiğinde kapalı bir yerde duruluyorsa havanın ısınacağı ve elektirikleneceğinden, varsa elektronik aletlerin çalışmamaya başlayacağından bahsedilir.

    Bu Dünyada Kalmak: Bir hayalet için bu Dünyada kalma nedeni ne olursa olsun bu Dünya bir hüzün kaynağıdır. Gerçek hayatının sonlanmasından sonra geçen her yıl etrafındaki Dünya biraz daha değişir. Onun bu bu değişime uyum sağlaması artık mümkün değildir. Bildiği ve sevdiği insanlar hala yaşıyorlarsa bile onu artık muhtemelen görmezler var olduklarını anlamazlar. Eğer bu kişiler onu özlüyorsa, yakınlarında olduğu halde onların bu özlemine çare olamamak bir hayalet için daha da acı vericidir. Elbette kendini zorlayıp sevdiği insanla iletişim kurmak mümkündür. Ancak çoğunlukla bu iletişim sevdiği kişiye daha çok acı verir. Yine de hayeletlerin sevdikleri insanların acılarını kimi zaman azaltabildiklerini de belirtmekte sanırım yarar var. Hayalet zaman zaman kendisine artık hüzün veren bu Dünyadan ayrılmanın yolunu bulamaz. Bunun nedeni henüz kendisi bilmiyor da olsa yukarıda sayılan nedenlerden birisidir. Bazen de muhtemelen yine yukarıda sayılan nedenlerden birinden dolayı verdiği tüm acıya rağmen hayalet Dünyadan ayrılmak istemez. Ancak nedeni ne olursa olsun bu Dünyada kalmak hayalet için ait olmadığı bir yerde kalmak gibidir. Hatta daha da beteri bir zamanlar ait olduğu ancak artık ait olmadığı bir yerde kalmak gibidir.

    Hayaletlerle İletişim Kurmak: Bazen sadece hayeleti çok etkileyecek ve onun iletişim için gerekli enerjiyi bulmasını sağlayacak bir şey yapmak yeterlidir. Ancak bazen bunun için bir takım aletler mesela üzerinde rakamların ve harflerin bulunduğu bir tahta ve o tahtanın üzerinde kolay hareket eden hayaletin istediği harfin üzerine kaydırabileceği bir nesne kullanılır. Bazı insanlar da hayaletleri oluşturan enerji yığınlarını kendiliğinden görebildiklerini ve onların seslerini duyabildiklerini savunurlar. Bu insanlar da hem öykülerde hem de gerçek yaşamda hayaletlerle iletişim kurmak isteyen insanların sıkça başvurdukları kişilerdir.

    10) Ozanlar

    Fantastik Edebiyatta Ozanların Yeri: Ozanlar genellikle halk edebiyatında hikayelerin içindeki kişiler değil, hikayeleri anlatan kişilerdir. Ancak kendileri de hikayelere konu olan ozanlar bulunmaktadır. Hatta kimi zaman dağa çıkan, zorluklara karşı mücadele eden ozanlara bile rastlanmaktadır. Genellikle yiğit olarak adlandırılan bu ozanlar için ozanlık bir bakıma karakterlerini sadece kaba duygudan arınmış bir savaşçı yerine, yaşadığı anın, uğruna savaştığı amacın farkında olan kişi olduğunun bir göstergesidir. “Benden selam olsun Bolu Beyine” yahut ferman padişahınsa dağlar bizimdir.” dizeleri ile ünlenen Köroğlu Anadolunun fantastik halk edebiyatında yer eden ünlü bir halk ozanı karakteridir. Bizzat savaşmıyorsa bile ozanlık kimi zaman dizeleri ile zalimlere karşı bir mücadeleyi simgelerler. Karacaoğlan bu açıdan kendisini sevmeyen bey çocuğu Kara kıza “Bana kara diyen dilber saçın da kara değil mi” dizeleri ile sembol haline gelen ozanlardan birisidir. Kimi zaman da bir arayışın peşinde koşan ve bu kendi arayışlarını dizelerine aktaran bireyler olarak hikayelerde belirirler. Zaman zaman aşık oldukları bir kızın peşinden diyar diyar dolaşır, kimi zaman da yaşadıkları kasaba, o kasabada kurdukları hayat onlara anlamsız gelir ve farklı bir hayatı aramak, bir anlam bulmak için dolaşırlar. Bazen de gezmek dolaşmak öyküler bulmak ve bu öyküleri insanlara anlatmak için dolaşırlar.

    Gezgin Ozanlar: Hikâyelerde belki de en çok yer eden ozan tipidir. Muhtemelen hem halk edebiyatının bir çok hikâyesini, elbette fantastik hikayeleri yaratmış, farklı bölgelerde yaratılmış fantastik hikayelerin de diğer bölgelerde duyulmasını sağlamışlardır. Genellikle tek başlarına dolaşırlar. Bazen acı bir olaydan kaçmak, bazen yukarıda da yazdığım gibi bir şeyi aramak için. Müzik, hikayeler bazen dayanılmaz gelen acıları biraz olsun paylaşmak, bazen de kendi kendilerine neyi aradıklarını, neden eski hayatlarının artık kendilerini için katlanılmaz hale geldiğini anlatmanın yoludur. Zira bazen insan neden bir yeri terk ettiğini, neden farklı bir hayatı seçtiğini anlayamaz ve kendi yazdığı şiirler ile hikayeler onun için kendisini anlaması için bir yol haline gelebilirler. Köyden köye gezip hikayeleri dinleyen ve hikayeleri anlatan ozanlar efsaneleri taşıyan insanlardır. Bazen bu efsanelerin bizzat içine girer, onları keşfeden kişiler haline de gelirler. Yalnız yaşama alışkanlığı onları birçok kişiden daha cesur yapar. Bu nedenle kendileri fantastik özellikler barındırmıyorlarsa bile fantastik hikayeler için tercih edilebilecek karakterlerdir.

    Ozanların Hikayelerindeki Sırlar: Fantastik hikayelerde kullanılabilen bir ögedir, bazen gizemli bir yeri bulmak isteyen, ya da gizemli bir olay ya da belki de geçmişte yaşamış gizemli bir insan hakkında bilgi bulmak isteyen bir kişi için en önemli kaynak ozanlardır. Bunun için bazen ünlü bir ozanın eski yazılarına bakar, kimi zamanda ünlü bir ozanın köy meydanında ya da bir kahvehanede ya da han salonlarında söyledikleri şarkıları dinlerler. şarkıların içinde bazen rastgele rastlanan bir sözcük, ilk başta aradıkları ile hiç ilgisi yokmuş gibi görünse bile aslında onları çözüme götürecek bir ipucu olabilir. Ozanların şarkıları çoğu zaman yüzlerce bazen binlerce yıldır birikmiş sırların insanlar tarafından değiştirilerek aktarılmış halidir, bu nedenle bazen binlerce yıllık sırlar bile bu şarkıların içlerinde saklı olabilir.

    Ozanların Çalgı Aletleri: Genellikle ozanlar için bir yoldaş, bir dosttur çalgı aletleri. Çzellikle tek başlarına dolaşan ozanlar için, ancak tek başına olmasa bile genellikle birçok ozan için vazgeçilmez bir anlamı vardır. Günümüzde bir müzikle uğraşan pek çok kişinin bile müzik aletine bir tür yaşam barındırıyormuş gibi baktığına şahit olmak zor değildir. Bu duygunun birçok fantastik öyküde gerçekten yaşayan çalgı aletlerinin yer almasına, zaman zaman bu aletlerin müziğe kendi yorumlarını renklerini katan, adeta ozana eşlik ettiğinin, hatta kimi zaman müziğe dinleyen insanları tam tersini hissetmelerini gerektirecek anlarda bile mutlu, hüzünlü, öfkeli, acı dolu, aşık hissettirecek bir tür büyü barındırdıklarına hikayelerde rastlanabilir. Bu da belki de doğal bulunabilir. Sonuçta ozanların kendi çalgı aletlerine karşı hissettiklerini yarattıkları fantastik hikayelere katmaları çok da beklenmeyecek bir durum değil.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Apr 13, 2009 4:19 am Reply with quoteBack to top

    Böylece 39 maddeye ulaşmış olduk. Gelecek haftasonu 44 olmak dileği ile...

    11) Kıyamet

    Fantastik Edebiyatta Kıyamet: Kıyamet kısaca yaşanan Dünyadaki bizler için olmazsa olmaz kabul edilecek koşulların bir gün beklenmedik şekilde değişmesi olarak düşünülebilir. Bu dağların yıkılması, ormanların yanarak yok olması, toprağın parçalanması gibi onlarca farklı şekilde olabileceği gibi, bir hastalığın yayılması, hatta daha önce hiç karanlık yaşamamış bir ülkenin bir gün karanlığa gömülmesi şeklinde de olabilir. Kıyamet teması fantastik eserlerde zaman zaman bir ülkenin, birçok ülkenin bulunduğu geniş bir bölgenin, ya da bazen bir şehrin ya da bir kasabanın yok oluş öyküsü şeklinde yer bulabildiği gibi, aynı zamanda bir kıyamet vakasını yaşayıp sağ kalmak için çabalayan ve kıyametin arkasından eski ülkelerini, şehirlerini, bazen de tüm Dünyayı yeniden inşaa etmeye çalışan kişiler de bu tür hikayelerin temelini oluşturabilirler. Hikayelerin en öne çıkan özellikleri arasında kıyamet sırasında bilinen Dünyanın uğradığı değişim ve sonrasında değişen Dünyanın yeni halinin tasvirleri sayılabilir. Elbette hikaye bildiğimiz Dünyada geçiyorsa bizim için bir kıyametin sonrasında Dünyamızın hali oldukça etkileyici olacaktır. Eğer bilmediğimiz bir gezegen, ya da hayali bir ülkede kıyamet yaşanmışsa, ya da biz bir hikayede Dünyamızın üzerinde eski bir kıyametin izlerini arıyorsak bu durumda eski Dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmeyiz, o nedenle kıyametin ne kadar dehşetli şekilde yaşandığını anlamak okuyucular ve ikinci durum söz konusu ise hikayedeki karakterler için de zorlu olur.

    Kıyamet Koparken: Çığlık çığlığa kaçışan insanlar, kıyamet konulu hikayelerin belki de en vazgeçilmez ögesidir. Bu kaçışın nedeni ne olursa olsun böyle bir sahnenin etkileyici olacağı muhakkak. Bunun dışında büyük ve sarsılmaz görünen şehirlerin yok olması, ya da mesela denizlerin kuruması, ya da tam tersine taşması, büyük ve etkileyici dağların çökmesi de etkileyici kıyamet sahnesi ögeleri arasında sayılabilirler. Kısacası en çok kullanılan kıyamet ögeleri büyük sarsılmaz görünen insani ve doğal eserlerin çökmesi, fiziksel özelliklerin değişmesi mesela sıcaklıkların çok artması ve korku ve panik içerisindeki insanlardır.
    Elbette bunlara çok daha farklı ögeler eklenebilir. Kıyamet oldukça yorumlanmaya açık bir temadır. Bir yazarın kıyamet sahnelerini alışılmışın çok dışında tasarlaması sahneye kendi yorumunu katması mümkündür.

    Kıyamet Çncesi: Kimi hikayelerde kıyametlerin öncesinde zaman zaman kıyametin olacağının anlaşılmasını sağlayan bir takım ögeler yer alır. Bazen bu insanların yaşam tarzında, ya da doğada herkes göremese bile dikkatli bakanların fark edebileceği bir değişimdir. Bazen de eski yazılarda bir süre sonra kopacak kıyamet hakkında uyarılar yapılır. Bazen bu işaretleri görebilen, ya da uyarıları okuyabilenler insanları uyarmaya çalışırlar. Bazen kıyameti önlemenin bir yolunu gördükleri ve onu insanlara göstermek istedikleri için. Bazen de kıyametten hiç olmazsa bir grup insanın sağ kalmasını sağlamak istedikleri için. İnsanların olacağına inandırmak istedikleri kıyamet ne kadar inanılmaz ise, söz konusu kıyametin ne kadar büyük yıkımlar getireceğini savunuyorlarsa inandırıcılıkları o kadar azalır. Ancak kimi zaman kıyametin hemen öncesinde kıyameti ön görebilenler kendilerini hazırlar ve kıyametin ardından sağ kalabilmeye çalışırlar, kimi zaman kıyamet onların sağ kalmalarına izin vermeyecek kadar şiddetlidir. Kimi zaman ise başarabilirler.

    Kıyamet Sonrası: Bomboş sokakları ile şehirler, kimi zaman yıkılmış parçalanmış şehirler. Tüm ağaçları yanmış ormanlar, kirlenmiş denizler, belki artık var olmayan denizler. Kıyamet sürecinin sonrasında bir Dünya ve bir yaşam kalabildiyse kalanlar için yaşamaya devam etmek oldukça zor olacaktır. Çstelik de kıyametin yarattığı değişimin sonuçları da muhtemelen devam edecektir. Bir şekilde kıyametin tüm etkileri sona erdi ise bile muhtemelen geride kalan çok az sayıda insan. İnsanların birbirlerine ne kadar ihtiyaçları olduğunu yeniden öğreneceklerdir. Kimi zaman binlerce yıl sürecek bir yeniden kurulma süreci başlar ve her zaman da başarılı olamaz. Kuşkusuz ki bu süreç de hem fantastik kurgu kitaplarının hem de bilim kurgu başta olmak üzere pek çok farklı edebiyat alanının en çok ilgi alanına giren konulardan birisidir.

    12) Ormanlar

    Fantastik Edebiyatta Ormanların Yeri: Ormanlar özellikle büyük bir alana yayıldıkları, karanlık ve girilmeye korkulan yerler barındırdıkları, hele içlerinde korkulan bir takım hayvanlar da olduğu zaman çoğunlukla insanların hayal güçlerini harekete geçiren yerlerdir. Hele büyük şehirlerde yaşamayı alışmış insanlar için ormanların içindeki her ses, her hareket korku, heyecan ya da merak kaynağıdır. Dolayısı ile ormanlar içlerinde yaşayan canlılarla, zaman zaman içlerine sığınan kaçtıkları insanlardan korunmaya çalışan insanlar sayesinde, kimi zaman da kendi iradesi ve kişilikleri ile fantastik hikayelere dahil olurlar. Dolayısı ile pek çok fantastik hikaye içlerinde meşhur ve akıllarda kalan ormanlar barındırır.

    Ormanların İçlerinde Yaşayan Yaratıklar: İnsanların belki ilk duydukları fantastik hikayeler ormanların içinde yaşayan hayvanların öyküleridir. Birbiri ile konuşan hayvanların ibret verici hikayelerini anlatan bu masallar çoğunlukla ormanlarda geçen bir tür fantastik öykü sayılabilirler. Bu masalların yanı sıra özellikle uzaklardaki ülkelerin bilinmeyen ormanlarını anlatan öykülerde çoğu zaman birçok farklı bilinmeyen canlılar hikayelerin ögesi olarak yer alırlar. Zaman zaman ormanın tamamına hükmeden ve diğer tüm canlılardan daha kuvvetli ve korkunç bir canavar yaratıklar hikayelerin içinde öge olarak bulunurlar. Periler de zaman zaman ormanlarla ilgili hikayelerde ormanda yaşayan yaratıklardan birisi olarak katılırlar. Çoğu zaman ormandaki hayvanlar ve ağaçlarla bir tür bağ kurduklarından bahsedilir. Çyle ki her peri ancak kendi ormanında yaşayabilir. Kendi ormanından uzun süre uzakta kalırsa ölür.

    Ormanlarda Yaşayanlar: Ormanlar farklı nedenlerle değişik insanları barındırabilir. Kimi zaman kralların zulmünden kaçan, ya da bu zulme karşı savaşan kaçakları, kimi zaman gözlerden uzak kalmak isteyen büyücüleri, kimi zaman doğanın içindeki güçleri keşfetmek isteyen druidleri içlerinde barındıran ormanlar fantastik hikâyelerde geçer. Genellikle orman kendileri için sadece bir sığınaksa bile bu insanlar ormandaki hayvanları bitkileri kısacası ormanın yapısını kısa sürede keşfederler, kimi zaman onu kendi amaçları ya da kendilerini korumak için nasıl kullacaklarını öğrenir, bazen de eğer varsa diğer amaçlarının yanına ormanı korumak da eklenir. Genellikle öncelikli yaşam alanları ağaçların üstüdür. Ağaçlar hem dalları ve yaprakları ile üzerine geniş bir yaşam alanı inşaa etmeye müsaittir, hem de üzerlerinde yaşanların aşağıdan geçenlerin kendilerini görmemesini, yani korunmasını sağlarlar. Eğer ormanda kalanlar Druidlerse bazen yatmak için ağaçların üzerine çıkmak yerine doğrudan toprakta da yatabilirler. Ormandaki hayvanlarla, ve kendilerine zarar verebilecek her şeyle genelde öylesine uyum halindedir ki Druidler genellikle hiçbirisinden korkmalarına gerek yoktur.

    Yaşayan Ormanlar: Belki de fantastik hikayelerde ormanların en aktif olarak hikayelere dahil olduğu öykü türleri içlerinde yaşayan ormanları barındıranlardır. Bu tür ormanlarda ağaçlar toprak ormandan geçen dereler ırmaklar hatta varsa içinde yaşayan insanlar uyum içinde ve gerektiğinde bir bütün halinde hareket ederler. Kimi zaman bu bütünlüğü sağlayan ormanın içinde bir tür büyü gücüne sahip bir yaratık, ya da bir druid, kimi zamansa yine bir tür ortak büyü gücü ile ormanı kontrol edebilen orman insanlarıdır. Bu bütünlüğü sağlayan bazen ormanın kendini koruma amacıdır. Bu durumda ormana giren herkesle orman elindeki her şeyle savaşacak onlara zarar vermeye en azından korkutup bir daha gelmelerini engellemeye çalışacaktır. Bazen ormana sığınmış çaresiz bir insanı orman korumaya çalışır. Bunu sadece onu yakalamak isteyenleri engelleyerek değil, aynı zamanda korumak istediği kişiyi saklayarak da yapar. Kimi zamansa ormanlar yakınlarda belki de ormanın kenarındaki bir şehirdeki veya köydeki insanların yaşamak üzere oldukları bir felaketi önlemeye çalışırlar. Bu durumda ormanın uzaktan yapabilecekleri elbette sınırlıdır ve yazarın hayal gücünü gerektirir. Kimi zaman ormanın tüm hayvanları, hatta ağaçları ile bir bütün olarak hareket ederek söz konusu felaketi önlediğine de hikayelerde rastlanabilir.

    13) Taşlar

    Fantastik Edebiyatta Taşlar: Fantastik edebiyatta taşlar öykülerde büyüsel ve mistik özellikler taşıyan ögelerden birisi olarak yer alabilmektedir. Günümüzde de bazı taşların uğursuzlukları önlemek, mutsuzluk ve kaygı verici duyguları kovmak gibi özelliklerinin olduğuna inanılır. Bazen de özerine harfler çizilen düzgün taşlar avuçlanıp düz bir zemine atılır ve taşların konumlarından gelecekle ilgili bilgiler edinilmeye çalışılır. Bazen de taşlar çoğu zaman dev taşlar zamanın eskitemediği bir anıt gibi dururlar. Çzerlerindeki yazılar aslında onların bir sır barındırdığını açığa çıkarır. Ancak bu yazılar ancak onları anlayanların işine yarayacaktır. Kısacası renkleri şekilleri, kimi zamansa dayanıklılıkları yıllar boyunca doğanın türlü gücüne dayanıp ayakta kalabilmeleri ile taşlar çok uzun yıllar boyunca insanların ilgisini çekmiş ve kurdukları hayallerin içinde bir öge olarak yer almışlardır, bugün de modern fantastik hikayelerde taşlar bir öge olarak yer almaktadırlar.

    Güç Taşıyan Taşlar: Çoğu zaman ufaklardır. kimi zaman göz alıcı renklere sahiptirler. Çoğunlukla pürüzsüzlerdir. Çyle ki dümüdz bir zeminde hiç güç harcanmadan ilerletilebilirler. Bazen üzerlerinde bir şekil ya da bir yazı bulunur. Çoğunlukla hikayelerde belirli büyüleri ve güçleri korumak için kullanılırlar. Çünkü taşlar dayanıklıdır, küçüktür rahatlıkla taşınır. Yine de nasıl günümüzün bir çok değerli taşı onca serveti bir kaç gram yük halinde taşımamızı sağlıyorsa, fantastik hikayelerde de büyüsel güç bu şekilde taşınılabileceği hayal edilmiştir. Bazı hikayelerde taş kendi iradesi olan birisini, mesela bir hayaleti, ya da bir büyücüyü ya da bir tür gücü içinde barındırabilir, genellikle bu tür taşlar yarı şeffaf bir görüntüye sahiptirler.

    Dev Anıtsal Taşlar: Taş antik medeniyetlerin kendi hikayelerini ve kültürlerini yaşatmak için en çok kullandığı madde idi muhtemelen. Günümüzde de zaman zaman bu amaçlar için taşlar kullanılabilmektedir. Bu kullanım, binlerce yıl öncesinde kalmış medeniyetlerin şekil verdikleri bazen üzerine sırlarını yazdıkları taşların bir takım doğa ötesi sırlar da barındırabileceğini düşündürmektedir. Elbette bu sırlar kolayca keşfedilir değildir. Bazen bilinmeyen bir alfabeyi çözmek gerekir sırrı taşın üzerinden okumak için.... Bazen çok sıradan görünen bir resmin hiç dikkat çekmeyen bir noktasında ilgili sırrın anlaşılabileceği bir şekil ya da bir harf çizilmiştir. Bazen sırlar yılın tam belirli dönemlerinde belirli saatlerde birden fazla taşın gölgesinin bir araya gelmesi ile oluşur ve okunabilir. Söz konusu sır, bir aletin nasıl kullanılabileceği, bir büyünün nasıl yapılacağı, gelecek hakkında bir bilgi, gizli bir hazinenin ya da aranan bir şeyin yeri, ya da bazen bizzat taşın barındırdığı bir sır olabilir. Eğer sır taşın içinde gizli ise, ilk akla gelebilecek sır, taşın aslında bir bölgeye ya da bir yere açılan bir kapı olabileceğidir. Çzerlerindeki şekiller bazen bir takım farklı büyüsel işaretlerle bir araya geldiği zaman çok uzaklarda bir yere gitmeyi sağlayacak bir tür geçiş koridoru açılabilir. Kimi zaman bu koridor kuralları Dünyadan çok farklı boyutlara çıkar ve koridorun açılmasının çok kötü sonuçları olabilir. Bazen de çok güçlü bazı büyüleri yapabilmek için çok sayıda büyücünün dev anıtsal taşların çevrelediği bir alanda büyü yapmaları gerekir. Taşlar bir bakıma enerjiyi yönlendiren, bazen enerjiye şekil veren bir etken olarak böyle büyüler de yer alırlar.

    Taşa Dönüşme: Belki de halk edebiyatının en yaygın ögelerinden birisidir. Bu ögenin edebiyata yayılmasını sağlayan, dağlarda, ovalarda ve dev taşların bulunduğu benzer alanlarda bulunan çok büyük ve şekilleri belirli insanlara, ya da bir tür canlıya benzetilen kayalardır. Söz konusu insan ya da canlı ya üzüntüsünden, ya yaptığı bir hatadan, bazen de kendi isteği ile yüzlerce yıl var olmak ve çevresindeki insanları izleyebilmek için taşa dönüşürler. Yunan Mitolojisinde bu tür öykülerden esinlenilerek yaratılmış olabilecek baktığı tüm insanları taşa dönüştüren bir tür büyülü kadın bile mevcuddur.

    14) Denizler

    Fantastik Edebiyatta Denizler: Denizler yaşadığımız kara Dünyası ile kıyaslandığında bambaşka kuralları olan, bir iki metre derinliği olan yerlerde bile üzerindeki ve içindeki canlılara baktığımızda hem merak hem de korku uyandırabilen yerlerdir. Tarih boyunca birçok insan ya bir denizin ilerisinde neyin olduğunu görmek, ya denizin kendisini keşfetmek, ya da sadece yıllardır üzerinde olduğu karadan bambaşka kuralları olan bu Dünyada yaşamayı seçtiği için denizlere açılmıştır. Böylece zaten karadaki insanların hayal gücü ile beslenen öyküler bir de bizzat bu Dünyanın içinden gelen kişilerin hayal güçleri ile daha da renklenmiştir. Korsan Çyküleri, Deniz Kızları, Fırtınalar, Denizin altındaki krallıklar fantastik edebiyatta sık sık rastlanan ögelerin arasındadır. Bunun yanında ateş denizi, ışık denizi gibi su dışında bir maddenin oluşturduğu ve yine karalardan ve muhtemelen bildiğimiz sudan oluşan denizlerden de bambaşka kuralları olan denizlerde fantastik edebiyat eserlerinde rastlanan ögelerdendir.

    Denizlerin Çstündeki Dünya: Muhtemelen denizle ilgili birçok fantastik öykü denizlerin üzerinde yaşanan maceraları anlatır. Suyun altı ilgi çeken ve işlenen bir konu olsa da suyun üstünde bizzat yaşanan maceralar elbette çok daha işlenmiştir. Çoğunlukla bu maceralar bir geminin içinde geçer. Gemi çoğu zaman denizin kurallarının geçerli olduğu bir Dünyada insanların bu kuralların biraz olsun geçerli olmadığı bir tür sığınağa sahip olmalarını sağlar. Ayaklarını basabilecekleri sağlam bir zemin, yatıp uyuyabilecekleri bir yatak, denizin yaratıklarından bir nebze olsun korunabilecekleri odalar vardır gemide. Ancak elbette geminin onları denizden koruma gücü sınırlıdır ve bir korsan gemisinin top atışı, bir kayalığın geminin tahtasını delip geçmesi, bir deniz canavarının saldırısının bu sığınaktan kendilerini koparıp atabilecekleri bir ortamda, dalgaların sesini ve sarsıntısı her an kendilerinin ne derece güvensiz olduğunu hissettirken denizciler belki karadaki herkesten fazla içlerinden geldiği gibi, utanmadan ve birbirlerinden çekinmeden yaşarlar. Çoğunlukla hayaletler, büyücüler, savaşlar denizin üstündeki Dünyada geçen öykülerde kendi özel karaktelerini kazanarak hikayelerdeki yerlerini alırlar. Çrneğin lanetlenen ve sonsuza kadar denizin üstünde seyahat etmeye mahkum olan hayalet gemileri korsan öykülerinin temalarından birisidir. Kısacası Denizin üstündeki fantastik edebiyatta Dünya çok geniş, renkli ve kendine özgü birçok farklı fantastik ögeyi geliştirebilen neredeyse fantastik edebiyatın bir tür alt alanı gibidir.

    Denizlerin Altındaki Dünya: Dalgıçların bu Dünyayı keşfetmeye başlaması belki de tarihin ilk dönemlerine kadar uzanır. Ancak modern çağın öncesinde bir dalgıcın dalabileceği mesafe elbette sınırlıydı. Denizin altına ilişkin ilk öyküler muhtemelen dalgıçlar tarafından anlatılan su altı tasvirleri ile şekillenmiştir, ancak daha sonra kendilerine özgü bir karakter kazanmıştır. Bu öykülerin bir bölümü su altında yatan hazineler çoğunlukla batan gemilerin içlerinde saklı olan hazineler üzerinedir. Bazen suyun altında gizli olan büyülü bir nesne de hikayenin konusu olabilir. Ancak oldukça renkli olan bir hikaye konusu da su altında kurulan medeniyetler bu medeniyetlerin yarattığı şehirler üzerinedir.

    Farklı Denizler: Sulardan oluşan denizlere göre bambaşka kuralları olan denizlerdir. Kimi zaman belirli yerlere gidebilmek için bu denizleri aşmak gerekir. Ateş denizi ve ışık denizi bu tür denizlere verilecek örnekler arasında sayılabilir. Genellikle tıpkı sudan oluşan denizden gibi seyahat edilecek gemi, çoğu zaman sudan oluşan gemilere göre farklı özellikleri olan kimi zaman büyü ile korunan gemi, dışarıdaki denizi oluşturan maddeden içeridekilerin kısmen korunmasını sağlar. Ancak mesela dışarıdaki bir ateş denizi ise geminin içindekiler yüzlerine vuran sıcaklığı geminin kısıtlı koruması ortadan kalkarsa ne ile yüzleşeceklerini onlara her an hatırlatır.








    15) Ateş

    Fantastik Edebiyatta Ateş: Ateş göz alıcı, hareket eden, yok edici, sıcak, kendi kendini tüketen ve ne olduğu nasıl var olduğu tam olarak anlaşılmayan, günümüzün bilimsel açıklamalarından sonra bile seyrederken canlı yaşayan bir şeye bakıyormuş duygusunu yaşamamızın çok da zor olmadığı bir doğa olayıdır. Tüm bu özellikler ateşi öncelikle ne olduğu üzerinde insanların düşünmesini hem fikirler hem de hayaller üretmesini ve kimi zamanda bu hayallere halk edebiyatında yer vermesini sağlamıştır. Yaşayan ve canlı bir ateş ögesi fantastik edebiyatta yer alabilecek en temel ateş ögelerinden birisidir. İkinci bir seçenek de ateşi insanların kontrol etme çabasını hayal etmektir. Aslında bu çaba tarihin ilk dönemlerine kadar uzanır, mağralarda yakılan ilk ateşten günümüzün çelik fabrikalarında binlerce dereceyi bulan fırınlara kadar insan için hep ateşin gücünü, hem yıkım hem de yaratma gücünü kontrol etmek en büyük hayallerden birisi olmuştur. Bu kontrolün büyüsel yollarla hatta doğanın verdiği bir yetenekle yapılabilen ya da ateşin yıkımından kendini koruyabilen insanlar ve yaratıklar da hem modern hem de eski fantastik öykülerin içinde yerlerini almışlardır. Ateşin fantastik edebiyatta edindiği üçüncü yer ise onun tarafından hayat verilen canlılar, ırmaklar, kapılar, denizler kısacası yaşamımızda var olan birçok farklı ögenin onlara hayat veren su, et, tahta gibi maddeler yerine bu ögelerin ateş tarafından yaratıldığının hayal edilmesi ile edinilmiştir.

    Yaşayan Ateş: Bir kamp ateşinin sürekli hareket eden sürekli dans eden hatta bazen çevresinde yakacak başka bir şeyler görüp sıçramak yayılmak büyümek ister gibi bir görüntüsünün olduğuna muhtemelen onu seyretmiş pek çok kişi katılacaktır. Bu duygu fantastik edebiyata kendi iradesi ve yaşamı olan ateş ögesini yaratmıştır. Kimi zaman bu tür ateşler sürekli yanmak sürekli var olmaya devam etmek zorundadırlar, çünkü nasıl sıradan bir ateş ısı ve ışık veriyorsa, bu ateşler de insanlığın, doğanın, Evren’in ya da mesela bir medeniyetin, bir şehrin var olmasını sağlayan büyüsel enerjiyi veriyordur. Bu durumda ateşin sürekli yakacak tüketecek yeni bir şeyler bulmasına o şehirdeki, o ülkedeki, Dünyadaki, ya da Evrendeki insanlar yardımcı olmak zorundadırlar. Bazen ateş hareketleri, bir bakıma yaptığı dans ile onu izleyenlere bir şeyler anlatmaya çalışır. Bazen de bir ateşin sönmesinin bir kehanetin gerçekleşeceğini iyi ya da kötü bir olayın gerçekleşeceğine ve insanların bu olaya hazırlanması gerektiğine işaret eder.

    Ateşi Kontrol Edenler: Eski dönemlerde bu insan topluluklarında ateşin doğasını anladığı düşünülen kişilere verilirdi. Gelişen teknoloji her ne kadar insanların ateşi kontrol etme yeteneğini arttırsa da onu daha iyi anlayan ve kontrol eden insanları diğer kişilerin bir tür insan üstü yeteneğe sahip kişiler gibi görmelerini engellemedi. Çrneğin madenciler bu tür özel yeteneğe sahip, insana benzeseler de ateşi sıradan bir insandan çok daha iyi tanıyan, onu adeta büyüsel bir şekilde kontrol edebilen istediği madenleri, istediği sertlikte metal eşyalara dönüştürmesini sağlayan bir yeteneğe sahip oldukları düşünüldü. Ateşi kontrol edebilen bu özel ırkın cücelere hayat verdiği söylenebilir. Benzer şekilde ejderhalar ve de şamanlar da zaman zaman ateşi kontrol edebilirler. Elbette büyücülerin de birçoğu için ateşi kontrol etmek en büyük amaçlardan biridir. Ancak ateş onu kendi gücü için kullanmak isteyen bir insanın sözünü dinlemeyebilir ve bir anda kontrolden çıkıp bir felakete de yol açabilir. Kısacası onun sahip olduğu muazzam gücü, ateşin sahip olduğu hayatın doğasını anlamadan kullanmaya çalışmak tehlikelidir.

    Ateşten Canavarlar, Irmaklar, Kapılar: Kuşkusuz fantastik edebiyatta normal yaşamda gördüğümüz bir nesneyi bile ateşten yapılmış olarak okuduğumuzda bu öge iyi bir yazar tarafından kullanılıyorsa muhtemelen öyküye heyecan katan ögelerden birisi haline gelir. Ateşten ırmak ya da kapı, onu geçmek isteyen için normal bir kapıdan çok daha zorlu bir engeldir. Hatta bazen onu aşmak için ateşlerin sönmesini sağlayacak bir tür büyüyü bilmek ya da bir tür sınavı geçmek gerekebilir. Ateşten canavarlar ise genelde ateşin sahip olduğu yaşamın bir canlı şeklinde yansımasıdır. Bu konuda en güzel örnek Anka kuşudur. Anka Kuşu yanarak hem kendini tüketen, hem de saldırdığı kişilere de genellikle çok büyük zarar verebilen bir kuştur. Ateşten yapılacak birçok canlıya esin kaynağı olabilecek bu kuş ansiklopedinin Anka Kuşu maddesinde tasvir edilmektedir.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Apr 23, 2009 5:04 am Reply with quoteBack to top

    16 Cüceler

    Fantastik Edebiyatta Cücelerin Yeri: Cüce her ne kadar Türkçede kısa boylu insan anlamına gelse çoğu fantastik kurgu eserinde kısa boylu tüm insanlara cüce denmez. Cüce muhtemelen kaynağı Yunan efsanelerine ve belki bu efsanelere karışmış başka halk hikayelerine dayanan, büyük ihtimalle biçimini madenciler ve demircilerden alan özel bir insan türüdür ya da ırkıdır ve aslında bu ırkın boyu buçukluklar, gnomlar gibi pek çok başka ırka göre boyları daha uzundur. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler bu cüce kavramının bir öge olarak yer aldığı hikayelerden biridir. Ancak bu masalı sonradan anlatılan bazı kitaplarda asıl hikaye biçim değiştirerek içindeki cüce ögesinin halk hikayelerinde rastlanan biçiminden farklılaştığı savunulabilir.

    Cücelerin Genel Çzellikleri: Upuzun sakalları vardır, vucutları eğri büğrü, ciltleri kırışıktır. Genel geçer güzellik ölçülerine göre güzel bir vucuda sahip olmadıkları düşünülür. Bazı hikayelerde kadınlarının da sakallarının olduğu yazar, ancak sakalsız olduğu yerlerde bile kadınların yüzleri buruşuk elleri serttir, tıpkı erkekler gibi onlar da madencilik ve demircilik işinde çalışırlar. Çok dayanıklıdırlar. Aşırı derecede sıcağa, saatlerce çalışmaya, özellikle yüksek güç gerektiren işlere, kirli ortamlara, buz gibi suda her gün yıkanmaya kısacası hem zorlu iş hem de birçok zorlu yaşam koşuluna dayanırlar. Parayı özellikle altını sevdikleri bazı hikayelerde yazar. Bu tür hikayelerde para onlar için bir şeyler almanın yolu oldğu için değil bizzat ona sahip olma duygusundan dolayı bir sevgi kaynağıdır. Zaten mesela bir küp altını özenle saklayan bir cüce o altınlarla bir şeyler almaz. Aksine onları hep yanında tutmak ister. Zaman zaman oturup sayar, eğer kaybettiyse geri almak için ne pahasına olursa olsun mücadele eder.

    Cücelerin Meslekleri: Madencilik ve demirciliğin öncelikli meslekler olduklarından yukarıda bahsedilmişti. Güçleri ve dayanıklılıkları onların bazı hikayelerde oduncu olarak yer almasına neden olmuştur. Paraya düşkünlükleri ise bazı hikayede onlara tüccarlık mesleğinin uygun görülmesini sağlamıştır. Ancak asıl işleri tabii madencilik ve demirciliktir. Bu alanda adeta doğa üstü bir yetenekleri olduğu düşünülür. Zira aynı ateş, aynı demir, aynı aletler onların yeteneğine sahip olmayan insanların elinde aynı sertlikte, hafiflikte ve incelikte metal eserler üretmenin yanına bile yaklaşamaz. Bu yetenekleri belki de kendine özgü bir yaşamı biçimi ve dili olan ateşi anlamaları hatta onu tam istedikleri gibi bir metal eşya üretmeye ikna edebilmeleri sayesinde mümkün olabilmektedir. Cücelerin ürettiği çelikten çok daha güçlü
    ,hafif ve esnek metal türleri, ya da yine çelikten bile olsa şekli, ağırlık dağılımı ve görünümü çok daha mükemmel olan, hatta bazen nasıl bu kadar olduğu anlaşılamayacak derecede öyle olan eşyalar cücelerin olduğu hatta olmadığı fantastik edebiyata kesinlikle renk katacak ögelerden birisidir. Bugün de binlerce işçinin çalıştığı dev çelik fabrikalarında bile çelikten ürünlerin kalitesini belirleyen öyle çok faktör vardır ve bunları kontrol etmek o kadar zordur ki, yine metalden eşya üretmek sanatsal bir üretim olmayı sürdürmektedir. Belki de cüceler günümüzde geçen fantastik hikayelerde de hala yer bulabilecek kadar usta insanlardır.

    Cücelerin Yaşadıkları şehirler: Cüceler öncelikle elbette madenlerde çalıştıkları hayal edilen bir halkın muhtemelen yaşayacağı hayal edilen yerde yani yer altında yaşarlar. Bu yer altı çoğu zaman bir dağın altıdır. Zaman zaman girişi oldukça karmaşık güvenlik önlemleri ile korunur. İçinde ise yüzlerce farklı geçit binbir farklı yöne dağılır. Çyle ki cüce olmayan bir kişinin böyle bir yerde kaybolması son derece mümkündür. Bazense kimi zaman yer altında bulunan bir cüce şehrinin hemen yanında yer üstünde bir cüce şehri ya da kasabası bulunur. Bu şehir ya da kasaba çoğu zaman yer altındaki şehrin ürettiği demiri işlemek ve de satmak içindir. Yer altındaki şehirdeki önlemlerin benzerleri üzerinde kurulu olduğu dağın karmaşasından faydalanılarak yerin üstündeki şehirde de olur. Ancak özellikle yanıbaşında bir yer altı şehri varsa muhtemelen bu önlemler sadece bir ilk savunma hattıdır. Asıl savunma madenlerin içinde yapılacaktır.

    17) Barbarlar

    Fantastik Edebiyatta Barbarlar: Barbar tarihin ilk dönemlerinde kurulan farklı medeniyetlerde kimi zaman kendileri gibi şehirlerde yaşamayanlara, kimi zaman yaşıdıkları bölgedeki kendileri ve kendilerine benzer diğer medeniyetler dışında kalan tüm toplumlara verilen addır. Kelime olarak tabii ki farklı dillerde farklı isimler alınabilir. Halk hikayeleri hem halkın yaşadığı ülkenin yakınlarında dağlarda,çöllerde, ormanların içlerinde, bozkırlarda yaşayan barbarlardan, hem de bir gün yaşadıkları ülkenin topraklarında aniden beliren daha önce kim ve ne olduklarını çok bilmedikleri barbarlardan bahseder. Modern fantastik öykülerde de barbarlar sıkça rastlanan bir ögedir, ancak genellikle ana hikaye karakterleri yerine karakterlerin önüne çıkan bir tür engel olarak yer alırlar. Yine de fantastik edebiyatın ünlü bir takım barbarları vardır.

    Barbarların Genel Çzellikleri: genellikle yaşamın ince zevklerinden mesela özenle hazırlanmış bir yemeği mum ışığı eşliğinde yemenin incelikli zevkinden, bir kentin meydanındaki bir heykelin inceliğini fark edecek bakış açısından, karşısındaki biri ile doğru sözcükleri seçerek konuşma adabından yoksun sayılırlar. Elbette mesela bir Çinli için Avrupa yemekleri, Avrupa heykelleri, Avrupanın konuşma adabı için tüm bunlar geçerli olabilecekken bir Avrupalı için de Çin yemekleri, heykelleri, Çinin konuşma adabı için geçerli olabilir. Dolayısı ile aynı anda bir Avrupalı için Çinli, bir Çinli içinse bir Avrupalı barbar sayılabilir. Bunun dışında barbarlar tüm öykülerde olmasa bile çoğunda tıpkı vahşi hayvanlar gibi karşısındakine saldırma içgüdüsüne sahip, bu içgüdüye karşı koyamayan, hatta kimi zaman kavga etmekten başka insanlara zarar vermekten zevk alan insanlar olarak da tasvir edilmişlerdir. Orkların barbarlara bakış ile şekillenmiş ve hikayelerde bir tür barbarlaşmış insan ırkı olarak yer aldığı düşünülebilir. Ancak bu barbarların orkların da var olduğu öyküler de dahi orklardan bağımsız olarak da yer almalarını engellememiştir. Genellikle çok ince ve vucudlarının ciddi bir bölümü çıplak kalan giysilerle savaşırlar. Silahları ve savunma araçları güce dayalıdır ve ağırdır. Çoğu zaman doğrudan bedensel güce dayanarak savaştıkları yazar. Savaş taktiklerinden anlamadıkları ya da anlayışlarının en azından zayıf olduğu çoğu öyküde belirtilir. Ancak büyük barbar komutanlar da bazı hikayelerde yerlerini almıştır.

    Barbar Toplulukları ve Adetleri: Bir gün denizden ya da dağlardan çıkagelen barbarları bir yana bırakırsak çoğu zaman dağlarda ve bozkırda yaşarlar, çöllerde ve ormanlarda yaşıyanları nisbeten daha azdır. Çoğu zaman çadırlarda, kimi zaman ufak evlerde, bazen de mağaralarda kalırlar. Kimi zaman hayvan sürüleri de olabilir. Ancak çoğunlukla en azından atları vardır ve atlarla iyi anlaşırlar. Çocukluklarından beri dövüşmeyi öğrenirler. Bu öğretim çok serttir bazen çocuğun yaşamını bile tehlikeye atacak bir takım “dersler” içerebilir. Eğitim, sınamalar, sınavlar çoğu zaman çocuk büyüdükten sonra da devam eder. Sert gelenekleri vardır. Mesela bir barbar ötekine meydan okuduğunda meydan okunan kişi çoğu zaman dövüşten kaçamaz, özellikle topluluğun lideri kendi gücünü her gerekli olduğunda ispatlamak zorundadır. Kadınlar kimi zaman çok az hakları olan ve göz önünde olmayan topluluk üyeleridir, ancak bazı öykülerde de erkekler gibi vahşi, dövüşken, bazen topluluğun liderliğine kadar yükselen hatta bir takım öykülerde erkeklerin silik ve arka planda kaldığı kadın egemen barbar toplulukları kurduklarına da rastlanır. Onların yaşamlarının biraz daha ayrıntılı tasvir edildiği hikayelerde özgürlüğe düşkünlük genellikle en çok vurgulanan temadır. Bu düşkünlük onların bir şehrin konforundan vazgeçmelerinin de en önemli nedenidir. Ayrıca aklına geleni yapmak, yaptığının sonucunu düşünmeden yapmak da bir başka barbarca sayılabilecek özgürlük bakış açısı sayılabilir. İçlerinde yaşayan her insana eşit şans verilmesi ve gerektiğinde onların oldukça sert yöntemlerle de olsa kendilerini ispatlayıp topluluğun liderliğine kadar yükselebilmesi çoğu zaman onları en vahşi gösteren öykülerde bile barbarlara karşı bir hayranlık unsuru olarak yer alır.

    1Cool şovalyeler

    Fantastik Edebiyatta şovalyeler: Fantastik edebiyatın özellikle eski çağlarda ya da o çağları andıran Dünyalarda geçen hikayelerinde bolce kullanılan bir ögedir, genel olarak Avrupa’nın Ortaçağ döneminden esinlenildiği savunulabilir. Ancak Japonlardaki Samuray, Osmanlılardaki Yeniçeriler gibi farklı kültürlerde de şovalyelere benzer savaşçıların olduğu gözlenebilir. Eski dönemlerde yazılan kahramanlık öykülerine, günümüzde yüzlerce farklı canavara, kötü kişilere, tehlikelere, geçmişin geleceğin çok farklı anlarında karşı koyan birçok modern fantastik edebiyat şovalyesi eklenmiştir.

    şovalyelerin Genel Çzellikleri: Hayatlarını savaşmaya adamışlardır. Ancak savaş onlar için öylesine bir zevk değil, inandıkları bir Dünya’yı yaratmak, ya da en azından inandığı değerleri yaşatmak uğruna verilen bir mücadeledir. Bu savaş sırasında bir şovalye çok katı olabilir, hatta zaman zaman o inancı yaşamaya kendini adamış bilge kişilerden bile daha katı olabilir. Bu katılık sadece çevresindeki insanlara karşı değil aynı zamanda kendisine karşıdır da. Eğer kendi inancına ihanet ettiğini hissederse bir şovalye zaman zaman kendini acımasızca cezalandırabilir. Bu ceza bazen sevdiklerinden uzak kalma, bazı yaptığı hatayı büyük uğraşlarla tamir etme şeklinde olabilir. Dolayısı ile uğrunda savaştıkları inançları genellikle şovalyeleri kısıtlayan bir etkendir aynı zamanda. Bu inanç zaman zaman savaşın en tehlikeli anında bile hiç ihlal edemeyecekleri kurallar koymalarını sağlar şovalyelerin. Genellikle zor durumdaki insanlara yardım ederler. Ancak bazen belirli kültürlere sahip insanlara, bazen belli ırklara karşı önyargılı olabilir, bu ırklara en baştan asla uzlaşılamayacak düşmanlar ilan edebilirler. Modern Fantastik edebiyatın çoğu hikayesinde şovalyeler için orklar, goblinler, troller, kimi zaman elfler, cüceler ve gnomlar böyle halklardır.

    şovalye Toplulukları: Kimi zaman bir tapınağın himayesinde kimi zaman bir kralın ya da yöneticinin korumasında, kimi zaman da tamamen kendiliklerinden kurulurlar. Sadakat çoğu zaman bu toplulukların içerisinde en büyük erdemdir. Topluluğa yeni giren birisi henüz öğrenmeye başladığı şovalyelik kurallarını ve çoğu zaman o topluluğa özgü kurallarını tam olarak kavrayıncaya kadar kendisinden daha tecrubeli kişilere kesin olarak güvenmesi ve itaat etmesi beklenir. Bu itaatin sağlanması için bazı topluluklar sadece çocuk yaştaki üyeleri aralarına kabul ederler. Zaman zaman bu yeni öğrencilere ilk başta mantıksız gelecek sınavlar ve niye yaptıklarını ilk başta anlamayacakları görevler verilir. Bazen de bu genç şovalye adayları daha tecrubeli şovalyelerden birisinin yanına çırak olarak verilir. Genellikle kesin olarak topluluğa kabul edilmeden topluluğun içerisinde son bir sınav yapılır. Bu sınav geçilirsen çoğu zaman ya topluluğun lideri ya da kral veya tapınağın başrahibi tarafından söz konusu kişi törensel bir yöntemle şovalyeliğe kabul edilir. Zaman zaman bu topluluklar gizli yerlerde toplanırlar. Çyeleri sıradan insanların arasında sıradan bir insan gibi yaşar ve şovalye olduklarını belli etmezler, özellikle şovalyelerin savundukları inanç yaşadıkları ülkede çok benimsenmeyen bir inançsa şovalyeler böyle bir yola girebilirler.

    Doğa Çstü şovalyeler: Bazı hikayelerde şovalyelerin sahip olduğu inanç ve bağlılık onlara özel yetenekler kazandırır. Bu bazen doğanın ve evrenin gidişatını kavramakla ilgilidir. Bazen de hizmet ettikleri doğaüstü güçlerin onlara verdikleri bir ödüldür. Bu özel yetenekleri olan, mesela uçabilen bir at olabilir, ya da alevden bir kılıç olabilir. Ya da hasta insanları özellikle silah arkadaşlarını iyileştirmeye yarayan bir büyü olabilir. İnsanların zihnini okuma, eşyaları dokunmadan hareket ettirmek gibi birçok farklı özellik daha sayılabilir. Ancak bir şovalye bu özellikleri istediği gibi kullanamaz. Eğer hizmet ettiği inanç uğruna verilen savaş dışında bir amaçla bu özellikler kullanılırsa, hem özellikler kaybolur, hem de bazen şovalye eğer o güçler ona bir tür ödül olarak verilmişse, o güçleri verilen doğaüstü güç tarafından lanetlenir.

    19) Savaşlar

    Fantastik Edebiyatta Savaşlar: Savaş edebiyatın her alanında en çok işlenen konulardan biridir. Belki insanların savaştan korkmaları, belki bu korkuya rağmen bir amaç uğrunda mücadele eden veya sevdiği saygı duydukları insanları korumaları, belki de amaçsızca saldıran kişilere duyulan öfke, belki de başka birçok neden bu konuyu en çok işlenen konulardan birisi haline getirmiştir. Halk edebiyatında söz konusu halkın yaşadığı savaşla ilgili oldukça yüklü hikayeler, şiirler, fantastik edebiyat eserleri bulunur, özellikle söz konusu savaşın tarihi gerilerde kaldıkça böyle hikayelerin sayıları artar. Yine halk edebiyatında da örnekleri bulunsa bile daha çok modern edebiyatta gelecekte, geçmişte, hayali ülkelerde geçen bizim savaş denince aklımıza gelenden çok farklı şekilde yapılan bazen insan olmayan başka zeki yaratıkların yer aldığı savaşlar da kullanılan bir konudur. Savaş konusu kimi zaman bizzat çarpışmalara yani savaşın olduğu alana yoğunlaşılarak, bazen de arka planda durmaksızın devam eden bir savaşı yaşayan bir insanların günlük yaşamlarını anlatarak işlenir. Zaman zamanda çoğu insanın bilmediği, ancak içten içe uzun yıllardır süren ve bir şekilde Dünyanın kaderini etkileyen gizli savaşlar da fantastik edebiyatın içinde yer alırlar.

    Çarpışma Anları: Belki de savaş temasının en vurucu yanıdır. Bir kısmını belki zaten gerçek Dünyada da yer alan bir kısmı ise tamamen hayal dünyasında oluşturulmuş silahlar binek hayvanları, büyüler, taktikler ile zaman zaman heyecan zaman zamansa dehşet verici bir temadır. Çzellikle öykünün çarpışmanın neresinden anlatıldığı ikisi arasındaki farkı genellikle oluşturur. Savaşı uzaktan izleyen komutanlar söz konusu ise genellikle heyecan, eğer askerlerin olduğu yerlerden savaş izleniyorsa dehşet daha ön plandadır. Ancak elbette bu bir kural değil, hikayenin üslubuna da bağlıdır. Çzellikle çarpışma alanında sağ kalmaya çalışan askerler, imkansız bir görevi yerine getirmeye çalışan, mesela ölümcül bir büyü ile neredeyse ölmenin eşiğine gelmiş arkadaşını kurtarmaya, ya da kendisinden kat kat güçlü bir büyücüyü kurtarmaya çalışanlar, ya da orduların en kuvvetli ve yetenekli komutan ve askerlerinin savaşa girişleri ve yaptıkları çarpışmalar, savaş anları içerisinde en çok yer bulan ögeler arasındadır.

    Sıradışı Savaşlar: Gökyüzünde süregelen savaşlar muhtemelen uzun yıllar boyunca insanlar için hayalgücünü en fazla meşgul eden sıradışı savaş türü olmuştur. Savaşın yukarıya taşınmasının ne tür olanaklar ve aynı zamanda tehlikeler getireceği 20. yüzyıla kadar bir fantastik edebiyat öyküsünün e ilgi çekici temalarından birisi olduğu savunulabilir. Yer altında dar tünellerde yapılan savaşlar, denizin altında yapılan savaşlar bilinen savaş türlerinden daha farklı olan ve fantastik edebiyatta da bu nedenle kendisine yer bulmuş savaş türleri arasındadır. Her ne kadar ikisi de zamanla sıkça kullanılan savaş yöntemleri haline gelse de.. Kimi zaman da farklı fizik kurallarının geçerli olduğu, mesela yer çekiminin olmadığı, ya da insanların görünmez olabildiği Dünyalarda da geçen savaşlar fantastik edebiyatta yer alabilecek sıradışı türleri arasında sayılabilirler.

    Savaşın Arka Planında: Savaşın kendisi kadar işlenen bir konu değildir. Ancak savaşa duyulan ilgi ister istemez bu konunun da bazı yazarların dikkatini çekmesini sağlamıştır. Mesela savaşta ölenlerin arkasından tutulan yas pek çok edebiyat türü gibi fantastik edebiyat türünde de zaman zaman bazı büyüsel ögeler de eklenilerek yer tutar. Benzer şekilde savaşın başında yapılan hazırlıklar, belki bir takım özel ayinlerle, dövüş çalışmaları ile, birbirlerine cesaret vermeye çalışan insanlarla savaşa hazırlanan insanların görüntüsü kuşkusuz edebiyatın dolayısı ile fantastik edebiyatın da içinde sıkça rastlanan sahnelerin arasındadır. Bunlara bir de savaş esnasında çarpışmanın dışında kalanlar eklenebilir. Kimi zaman kale surları üzerinden önlerindeki savaşı izleyenler, kimi zaman evlerinde savaşanların çığlıklarını, haykırışlarını ağlayışlarını duyanlar da savaşın çarpışma dışında kalan yanlarından ve edebiyatın da işlediği boyutlarından birisidir.

    20) Troller

    Fantastik Edebiyatta Troller: Troller fantastik edebiyata genellikle ana karakter olmaktan oldukça uzak canavarlar olarak girerler. Dağlarda ormanlarda karşılaşılabilecek, tehlikeli çok fazla yanlarına yaklaşılmaması gereken canavarlardır bunlar. Modern fantastik edebiyatta da bu rollü taşımayı genellikle sürdürmüşlerdir ancak kötü trol karakterler nisbeten öykülerin içinde sivrilip önemli karakterlerden birisi haline gelmesi de mümkündür. İyi bir trol karakteri yaratmak hele bu karakteri ana karakterlerden birisi haline getirmek, trollerin genel tanımını göz önünde bulundurursak kolay değildir.

    Trollerin Genel Çzellikleri: Boyları sıradan bir insanın kimi zaman bir buçuk kimi zaman iki üç katı olarak tasvir edilir. Çok güçlüdürler, güçleri orklar, cüceler, elfler ve elbette ki insanlar için baş edilmesi neredeyse imkansız olacak derecede fazladır. Zaman zaman bu güç bir ağacın kolayca yerinden sökülmesine, dev kayaların kolayca kaldırılıp çok uzaklara fırlatılabilmesine yetecek kadar güçlüdür. Ancak zeka düzeyleri genellikle düşüktür. Kimi zaman konuşmayı bile beceremezler kimi zaman birkaç sözcükle ya da düzensiz cümleler kurarak konuşabilirler. Dolayısı ile çoğunlukla kolayca kandırılmaları mümkündür. Bazı öykülerde zeka düzeyleri en azından on onbir yaşlarındaki insan çocuğun düzeyine kadar çıkabilir. Bu düzeyde bir zekaya sahip bir trol insanları ve evlerinin yakınından geçen diğer zeki yaratıkları tuzaklar kurarak yakalayacak kadar zekidir. Bu tür öykülerde genellikle on onbeş kişilik insan kabilelerini andıran bir yaşam tarzına sahip tasvir edilirler. Dağlarda, mağralarda ve ormanlarda yaşadıklarına rastlanır. Kesinlikle medeni değillerdir. Hatta en medeniyetten uzak olarak tasvir edilen insanların ölçülerine göre bile. Zaman zaman hiç giysileri yoktur, zaman zaman da çok sınırlı bir giysi olur üzerlerinde. Neredeyse her şeyi yerler ve genellikle çiğ çok seyrek olarak odun ateşinde pişirerek yerler. Birçok zeki yaratığı, dolayısı ile insanları da ve zaman zaman kendi ırklarından olanları yani diğer trolleri yiyebilirler. Genellikle aptal ve güçlü olmaları bazı insanların onları kullanmak istemelerine neden olabilir. Bazı hikayelerde gün ışığı altında kalırlarsa taşa dönüşecekleri de yazmaktadır.

    Trolleri Kullanmak: Kaba güçleri onları kesinlikle kullanışlı yapmaktadır. Ancak sorun zekalarındadır. Zeka düzeyleri genellikle o kadar düşüktür ki onlara yapılması gereken işi anlatmak ve anlatılanın uzun süre akılda kalmasını sağlamak zordur, bunun yerine onları korkutarak veya o işi yaptıktan sonra bir ödüle ulaşması sağlanarak işi yapması sağlanabilir. Genellikle bu ödül bir çeşit yemek olmalıdır, çünkü diğer ödüllerin troller için anlamı ya yoktur, ya da çok kısıtlıdır. Trolleri çalıştıran birisi aynı zamanda tehlikeli bir şey yapmaktadır. Kızan ve sahibine saldırmaya çalışan bir trol kendini bağlayan pek çok bağı, hatta kimi zaman büyüsel olanları da kırabilir ve ne kadar zeka düzeyi olursa olsun sahibine saldırmaya karar verdiğinde sadece gücü ile en azından büyük zorluk çıkarması mümkündür. Tabii aynı zamanda dikkatini çeken bir olayın olması, aniden bir kişiye kızması, ya da bir yere gitmek veya bir eşyaya ya da yemeğe ulaşmak istemesi mümkündür. Böyle sahibinin dikkatini yeniden yapılması gereken işe yöneltmesi gerekir. Trolün dikkati bir defa yanlış yöne yönelirse her şey alt üst olabilir. Bütün bu durumlar göz önünde bulundurulursa muhtemelen trolleri çalıştırmak için kurulması gereken en güçlü bağ doğrudan trollerin zihinlerini etkileyecek bir tür büyüsel bağdır.

    Trollerle Karşılaşmak: Eğer zaten troller tarafından izlenmiyorsa onların dikkatini çekmesi için bir kişinin çok gürültülü olması gerekir, ancak zaman zaman avlanan trollere de denk gelinebilir. Eğer bir tuzağın yakınında olduğu anlaşılırsa, en son yapılması gereken fiziksel bir mücadeledir, elde ne kadar güçlü silahlar olursa olsun. Yapılması gereken trolleri şaşırtmak, onları yanlış hedefe yöneltmek eğer konuşulanları anlıyorlarsa belki daha büyük bir hedef göstermek, ya da korkmalarına neden olacak bir şey anlatmak işe yarayabilir. Eğer troller söz konusu hikayede güneşin doğuşu ile birlikte taşa dönüşüyorlarsa bu durumda hikayedeki kişiler trolleri ertesi sabah güneş doğana kadar oyalamayı da düşünebilirler.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Aug 27, 2009 7:03 pm Reply with quoteBack to top

    Arkadaşlar uzun bir internete bağlanma macerasından sonra yeni bölümleri eklemeyi başardım. Hayırlı olmasını diliyorum. İşte Ansiklopedinin beş yeni maddesi. Bunlarla beraber şu an itibari ile 49 maddesi var ansiklopedinin.

    1)Hazineler

    Fantastik Edebiyatta Hazineler: Hazine arayanlar, hazineleri saklayanlar, hiç bulunmaması gereken lanetli hazineler fantastik edebiyata en fazla renk katan ögelerden biridir. Çoğunlukla bir sandığın içinde altın ve değerli mücevherlerden oluşurlar. Bazen bir odanın baştan başa hazine ile dolu olması da mümkündür. Çoğunlukla iyi saklanmışlardır. Saklandığı yerlerde onları bulmak çoğu macera öyküsünün konusudur. Kimi zaman da hazineyi yanlış kişinin almasını önlemek için onu koruyan bir bekçi ya da tuzaklar ya da bir lanet olur. Kimi zaman da tehlike hazinenin kendisidir. Bazen sandığın içindeki normal bir hazine gibi görünen bir şey kimi zaman ilk bakışta ne olduğu anlaşılan ama durdurulamayan bir madde ya da büyü, kimi zamanda zamanla varlığı ortaya çıkacak bir lanet hazineyi bulanların pişman olmasına neden olabilir.

    Hazine Avcıları: Güçlü kralların mezarları, denizin dibindeki batık gemiler, yıllardır hiç kimsenin uğramadığı antik şehirler, ya da bazen uçsuz bucaksız bir çölün ya da ormanın bilinmeyen bir yeri büyük hazinelerin gizlendiği yerler olabilir. Bu hazineleri arayan kişiler fantastik edebiyat hikayelerinin önemli bir bölümünün konusunu oluştururlar. Bu kişiler genellikle bir kitap, ya da bir handa anlatılan bir öykü, ya da bazen dedelerinden ya da babalarından duyduğu bir hikaye üzerine yola çıkarlar.

    Hazine Haritaları: Hazine avcılarının hikayelerinde geçen en ünlü ögelerden birisi haritalardır. Bu haritalar bazen birkaç parça halindedir ve parçaların birleşmesi gerekir. Bazen haritanın öyle bir şekilde çizilmiştir ki ya bir büyü, ya da farklı bir renkte ya da özellikte bir ışık, ya da üzerine haritaya sürülecek özel bir madde ya da başka bir şeyin yardımı ile haritanın çizgilerini görmek mümkün olabilir. Haritanın üzerindeki şifreleri ve ipuçlarını anlamak bazı hikâyelerde oldukça zordur. Bazen maceracılar bu işaretlerin anlamını ancak bir defa yola çıkıp belli deneyimleri yaşadıkça anlayabilirler.

    Lanetli Hazineler: Oldukça yüklü bir fantastik edebiyat konusudur. Kimi zaman bulunan hazinelerin yanı başındaki açılmaması gereken kapılar, kimi zaman açılmaması gereken sandıklar bu tür lanetli hazine hikâyelerinin en çok rastlanan ögeleridir. Söz konusu lanet kimi zaman hemen anlaşılabilen bir şey olsa da çoğunlukla zamanla ne olduğu fark edilir. Mısır firavunlarının mezarlarını arayanların maruz kaldıkları lanet belki de en meşhur lanetli hazine öyküsü olarak sayılabilir.

    Hazine Tuzakları ve Bekçileri: Hazine tuzakları ve bekçileri çoğu zaman hazineyi saklayanlar tarafından kurulmuş ya da görevlendirilmişlerdir. Tuzakları aşmak için kimi zaman özel bir bilgelik ya da yetenek gerekir, bazen de tuzaklar ancak yılın hatta bazen tarihin belli bir zamanında etkisiz hale gelirler. Böylece ancak doğru insan geldiği zaman, ya da doğru zamanda hazine aranırsa hazineye ulaşmak mümkün olacaktır. Doğru zamanın ne zaman geleceği ya hazineyi arayan kişinin sınavı nasıl geçeceği hazine haritalarında belki ilk başta fark edilmesi zor bir köşedeki bir işarete bakılarak, ya da bazen hazineden bahsedilen kitabı, ya da halk hikayesinin bir dizesini yeniden okuyarak veya dinleyerek anlamaya çalışarak bulunabilir. Ancak bazen bu sınav ancak o kişinin doğru kişi olmasını sağlayan bir deneyim ya da sadece onun bedeninde bulunan bir özellik sayesinde geçilebilir. Hazine Bekçileri kimi zaman büyülü ve sonsuza kadar yaşayacak bir varlık, kimi zamansa nesilden nesle görevi çocuklarına ya da seçecekleri kişilere aktaran insanlar olabilir. Hazine Bekçileri kimi zaman gelen kişinin bilgeliğini ve yeteneğini test edip doğru insanın geçmesini sağlarlar. Bazen de görevleri hazineyi saklayan kişi hariç kimseyi geçirmemektir. Bazen de özellikle tehlikeli ama ortadan kaldırılması mümkün olmayan hazinelerin önünde durmak ve onlara hiç kimsenin ulaşmamasını sağlamak görevleridir.

    2)Yer Altı şehirleri

    Fantastik Edebiyatta Yeraltı şehirleri: Fantastik edebiyatta yer altı şehirleri çoğu zaman ya bir felaketten kaçıp yerin altına sığınanlar ya da yer altında yaşayan çoğu zaman hayal ürünü canlılar tarafından kurulurlar. Bazı hikâyelerde bir zamanlar bir felaketten kaçmak için yer altına sığınanların da değişim geçirerek yer altında yaşamaya daha uygun canlılara dönüşmesi mümkündür.

    Yeraltı Dünyası ve şehirler: Yeraltı Dünyasının belki de en belirgin yanı karanlıktır. Bu nedenle bu şehirlerde belki de en etkin kullanılacak olan ışıktır. şehrin farklı yerlerindeki ışıklar genellikle her şeyin görülmesi yerine sadece istenen nesnelerin ve yerlerin görünmesini sağlayacak şekilde tasarlanır. Çoğu öyküde yer alan ikinci bir öge ise sıcaklıktır. Yer altının her yerinin sıcak olmadığı öykülerde bile en azından sıcak kimi yerler vardır. Bu sıcaklık kimi zaman şehirlerin işine yarayabilir, kimi zamanda korunması gereken bir felaket kaynağı da olabilir. Etrafı saran ve şekil verilme imkanı çok zor olan kaya duvar, tavan ve zemin ise üçüncü önemli ve şehrin yapısını belirleyen ögedir. şehirler çoğu zaman etraflarını saran kayalara şekil vermek yerine, kayaların izin verdiği şekli alırlar.

    Yer Altı şehirlerinin Genel Çzellikleri: Yeraltı şehirlerinde çoğu zaman ışıklandırmanın çok kuvvetli olmadığından yukarıda bahsedilmişti. Bu özellik bu şehirlerde ışıkların yarattığı renk karmaşasının çoğunlukla bir yer üstü şehrine göre daha güzel görünmesini sağlayacağı düşünülebilir. İkinci bir özellik çoğu zaman evlerin, odaların, büyük toplanma alanlarının yerlerinin mağraların yerlerine göre belirlenişidir. Tüm bu alanların arasında kimi zaman çok dar ve bazıları da gizli olan geçitler bulunabilir. Bazen şehir altında bir madeni barındırıyor, şehrin insanları bu madeni çıkarıyor olabilir. Böyle bir durumda şehir sürekli aşağıya doğru genişleyecektir. Aynı zamanda şehrin yüzeye açılan kapısının ve bazen yüzeyde de var olan bir bölümünün de bulunması mümkündür. Yüzeye açılan yollar da kimi yer altı şehirlerinde bulunabilir. Hatta madenler dışında, bir şeylerden kaçıp yer altına sığınanlar eğer kısa zamanda çıkmayı planlıyorlar veya yüzeydeki birileri ile sürekli bağlantı halinde kalmayı düşünüyorlarsa yer altı şehri yüzeye çıkışın hemen yanında da olabilir. Ancak yüzeyle bağlantısı bilinmeyen ya da çok uzaklarda olan yer altı şehirlerinin de bulunması mümkündür. Hatta bazen yüzeye açılan geçitler aşağıya kaçanlar veya onları yeraltına hapsetmeyi planlayanlar tarafından bilinçli olarak çökertilmiştir.

    Yeraltı şehirlerine Açılan Kapılar: Yeraltı şehirleri kimi zaman şehre ulaşılabilecek tek girişin ya da ciddi bir saldırının olabileceği büyük girişlerin önlerine konulan büyük ve açılması zor kapılarla korunur. Kimi zaman bir saldırı durumunda önlerinde kapıların olmadığı geçitler çökertilerek buralardan saldırının olması önlenmiş olur. Kapı belki de yeraltındaki madenlere yakın oldukları için çoğu zaman madenciliği iyi bilen yeraltı şehirleri insanları tarafından çok sert, bazen başka hiçbir maddenin kesemeyeceği kadar sert maddelerden yapılmış olabilir. Bunun dışında kapının etrafında ve bazen arkasında geçenlerin yakalanabileceği tuzaklar da bulunabilir. Kimi zaman kapıdan geçmek için bir bilmeceyi bilmek ya da kapıyı açacak doğru mekanizmayı bulmak gerekir.

    Yeraltı şehirlerinin Sakinleri: Çoğunlukla etraflarındaki diğer şehirlerle iletişimleri zayıftır. Yer üstünde kuş uçuşu çok kısa mesafeler bile karmaşık yer altı tünelleri söz konusu olduğunda çok uzayabilir. O nedenle farklı şehirlerin sakinleri ile çok fazla tanışma fırsatı bulamamışlardır. şehre gelen tanımadık kişileri görünüşü ile kendilerine benzese de çoğu zaman çok sıcak davranmazlar. şehre yeni gelen kişinin çoğu zaman onlar tarafından kabul görmek hatta bazen şehre girebilmek için farklı öykülerde içeriği değişen sınavları geçmesi gerekir.

    3)Felaketler

    Fantastik Edebiyatta Felaketler: Felaket bir insana, bir şehre, bir ülkeye bazen de tüm Dünya hatta Evrene zarar veren bir olay olarak adlandırılabilir. Felaketlerin en büyüğü olarak da adlandırlabilecek olanı, bilinen Evrenin tamamen yıkıldığı felaket kıyamet olarak bilinir. Bu özel felaket türü ayrı bir maddede incelendi. (bkz Kıyamet) Daha küçük felaketler yukarıda bahsedilenlerin tamamına az ya da çok zarar veren olaylar olarak adlandırılabilir. Felaketler kimi zaman kendiliğinden, kimi zaman bir düşman aracılığı ile, kimi zaman bir zamanlar söz konusu şehri, ülkeyi, Dünyayı ya da Evreni gözetip de her hangi bir nedenle orada yaşayanları cezalandırmak isteyen bir güç tarafından da gerçekleştirilebilir. Kimi zaman da felaketlere dokunulmaması gereken bir nesneye dokunan, girilmemesi gereken bir yere giren kişiler de yol açabilir.

    Felaket Türleri: Kimi zaman bir hayvan türünün aniden değişip insanlara saldırmaya başlaması, ya da hiç bilinmeyen bir hayvan türüne ait sürülerin ortaya çıkması bir felaket olarak adlandırılabilir. Kimi zaman insanlara zarar veren bir hastalık felaketin kaynağıdır. Bazen insanların hiçbirinin çocuk sahibi olmaması da bir felaket kaynağı olabilir. Bazen yeryüzünde ya da gökyüzünde gerçekleşen beklenmedik olaylar da felaket nedeni olabilir. Fantastik olmayan edebiyatta da rastlanan ama fantastik edebiyatın da bolca kullanmaktan çekinmediği depremle fırtına bu tarz felaketlerdir. Elbette kuralların tamamen değiştiği bir Dünyada bildiğimiz Dünyada felaket olarak nitelendirilmeyen bir durum da felakete dönüşebilir. Çrneğin Güneş’in hiç batmadığı o nedenle karanlığı hiç bilmeyen ve karanlığa dayanma gücü olmayan canlıların yaşadığı bir Dünyada bir gün aniden Güneşin tutulması bir felaket olabilir. Bir felaket türü de bilinen fiziksel kuralların bozulması ile ortaya çıkabilir. Yerçekiminin ortadan kalkması örneğin bir şehir, ülke ya da Dünya için kurdukları düzene bir hayli zarar verecek bir felakete dönüşebilir. Benzer bir durum düzenini yerçekimi olmadan kurmuş bir toplum için yerçekimi ortadan kalktığında geçerli olur.

    Felaketlerin Belirtileri: Belki de fantastik edebiyatın en ünlü ögelerinden birisi felaketler gerçekleşmeden önce görülen belirtilerdir. Bunlara alamet de denebilir. Felaketin hemen öncesinde olan söz konusu şehir, ülke ya da Dünyayı henüz etkilemese de açıkça gözlenebilen beklenmedik değişiklikler felaketlerin belirtisi olabilir. Mesela nehirlerin farklı renkte akması ya da yağmurun farklı renkte yağması, ya da Güneşin farklı bir yönden doğması bu tarz belirtiler arasında sayılabilir. Bazen de açıkça gözlenebilecek bir yazı, duyulabilecek bir ses doğrudan felaketin olacağını insanlara bildirir. Kimi zaman da yazılı bir kitap, eski bir defter, ya da eski zamandan kalmış dilden dile dolaşan bir öykü felaketin olacağını insanlara haber verir. Yazılı ya da yazılı olmayan kaynaklardan edinilen bu bilgiler aynı zamanda aslında doğal gibi görünen bazı olayların da baş gösterecek felaketin hemen öncesinde görülecek bir belirti olduğun gösterebilir. Gerçek bir felaketin öncesindeki gerçek bir örnekle anlatmak gerekirse köpeğin depremden önce havlaması böyledir. Ve bu bilgi eski bir kitap ve öykü sayesinde de sonraki kuşaklara aktarılmış olabilir.

    Felaketi Çnlemek Ya da Hazırlanmak: Kimi zaman felaket yapılan bir hatanın sonucudur, ya da verilecek bir mücadelenin sonunda felaketi önlemek mümkün olabilir. Kimi zaman da felaketi oluşturacak olay doğrudan önlenemese de bu olayın vereceği zarar azaltılabilir. Felaketle ilgili bilgi veren kitap ve öyküler de kimi zaman felaketin nasıl önleneceği veya vereceği zararın nasıl azaltılacağını gösteren bölümler de bulunabilir. Ancak bazen felaketin vereceği zararı önlemek mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda en azından felaketin olacağını önceden fark edebilmiş kişiler felakete hazırlanabilir, felaketin vereceği zararın hiç olmazsa kısa sürede tamir edilmesini sağlayabilir. Bu şehri yıkan bir fırtınadan sonra sağ kalanları kurtarmak, şehri en kısa sürede inşaa etmek için önceden hazır olmak şeklinde de olabilir. Medeniyeti tamamen yok edecek bir felaketin sonrasında medeniyetin yeniden kurulması için geçecek süreyi kısaltmak için söz konusu medeniyetin sahip olduğu bilgileri kaydetmek şeklinde de olabilir.

    4)Gökyüzü şehirleri

    Fantastik Edebiyatta Gökyüzü şehirleri: Gökyüzü şehirleri belki de insan kafasını kaldırıp yukarıya doğru uzanan uçsuz bucaksız Dünyaya bakıp yerçekiminden dolayı keşfedemediği ama kuşların ve bazı canlıların bir şekilde görebildiği bu diyarda nelerin olabileceğini düşünmesi ile yaratılmıştır. Bu şehirler kimi zaman insan ya da akıllı bir canlının yapımı uçabilen dev bir aletin içinde kuruludur. Kimi zaman bir birbirinden farklı birden fazla uçan bina bu şehri oluşturabilir. Kimi zamanda doğal olarak uçabilen yerçekiminin kendilerine engel olmadığı kurdukları binaların da aynı şekilde uçma özelliği olan bir halk tarafından Kurulabilirler. Bazen de şehir yukarıda bazen görülebilen bazen de görülemeyen ama çoğunlukla çok yukarılarda bir şekilde ayakta durulabildiği hayal edilen bir zeminin üzerindedir. Bu zemin bazı hikayelerde gökyüzünü kaplayan ve kimi zaman Güneşin görülmesini engelleyen bulutlardır. Çyle denebilir ki bulutların üstü gökyüzünde üzerinde bir şehrin olabileceğinin en fazla hayal edildiği yerlerden birisidir.

    Gökyüzü ve şehirler: Gökyüzünün üzerinde var olan bir toplumu düşündüğümüzde aklımıza ilk gelecek özellik hafifliktir. Yer çekimi bizim yukarıya istediğimiz gibi çıkmasını engellerken yukarıda yaşayacak insanların çok daha hafif olmasını bekleriz. Hatta gökyüzünde çok yukarılarda var olabilecek bir zeminin mesela bulutların üzerinde yaşayanların bile kimi zaman bizlerden daha hafif olduğunu düşünebiliriz. Hafif olmayan ama gökyüzünde bir şehir kurmayı düşünen toplumların ise yerçekimini akıl yolu ile aşmaları gerekir. İnsanların ve binaların gökyüzünde uçabilmesini sağlayacak araçlar yapmak bir zorunluluktur. Hafifliğin ötesinde gökyüzü Dünyası ve bu Dünyada var olabilecek şehirler insanın hayal gücü tarafından çok farklı yorumlanabilir. Rüzgar, yağmur, kar gibi gökyüzünde yaratılan güçlerin gökyüzünde kurulacak bir şehirde çok daha güçlü şekilde hissedileceği düşünülebilir. Güneş ve Yıldızlar gökyüzünde çok daha farklı görünebilecektir. Sıcaklığın Güneş’e daha yakın olduğu için daha sıcak olacağı düşünülebileceği gibi, dağlara çıkıldığında havanın soğuduğu hesaba katılarak daha soğuk olduğundan da bahsedilebilir. şehrin yapısı da bu daha sıcak ya da daha soğuk havaya uyum sağlayacak şekilde olacaktır.

    Gökyüzü şehirlerinde Var Olabilecek Çzellikler: Bu şehirlerin akla gelebilecek ilk özellikleri istenildiği zaman gökyüzünde hareket ederek yeryüzünde şehir halkının istedikleri yerin üzerine gidilebilmesidir. Gökyüzünde bir zemin üzerine kurulularsa bile bu zeminin de bulutlar gibi hareketli olması mümkündür. şehirler muhtemelen dışarıdaki bir gücün saldırısına karşı oldukça korunaklıdır. Bir çok Dünyada, ki 20. yüzyıla kadar bizimki de buna dahildi, gökyüzüne saldırmaya yarayacak silahlar sınırlıdır. Ayrıca şehir bulutların üzerinde ise bulutlar ayrıca şehri gizler ve korurlar. şehirde yaşayanların gökyüzünde bitki yetiştiremeyip hayvan besleyemediği ve belki daha da önemlisi su bulamadıkları için zaman zaman yeryüzüne inip ihtiyaçlarını karşılamaları mümkündür. Ancak şehri kuran halkın aynı zamanda gökyüzünde yaşayıp büyüyebilen bitkiler ve hayvanlar yaratması, yağmur ve kar sayesinde su ihtiyaçlarını karşılaması kısaca aşağıdaki Dünyayı keşfetmeyi istemedikleri sürece aşağıya inmek için hiçbir nedenlerinin olmaması da mümkündür.

    Gökyüzündeki şehirlere Ulaşmak: Çoğunlukla şehre ulaşmayı başarabilmek için yerçekiminden kurtulabilmek yani uçmak gerekir. Ancak bazen şehir ile yeryüzü arasında zaman zaman kurulan bir merdiven ya da şehirle yeryüzü arasında bağlantı kuran bir araç olması mümkündür. Elbette eğer şehir tek bir büyük, ya da çok sayıda küçük uçan araçtan oluşmuşsa bu araçların zaman zaman yeryüzündeki bir zeminin üzerine inmesi, şehrin bir süre için sıradan bir yeryüzü şehri olması mümkündür. Alternatif olarak şehir zaman zaman yeryüzünün yüksek bölümlerinin hemen yanında ya da üstünde olabilir. Çzellikle dağlar gökyüzü ile yeryüzü arasında kurulabilecek bu tür ideal köprülerdir. Bulutların kestiği dağlara çıkarak bulutların üzerindeki şehirlere ulaşmak mümkün olabilir.

    5)Kötülük Yaratıkları

    Fantastik Edebiyatta Kötülük Yaratıkları: İnsanların iyi ve kötüyü keskin çizgilerle tanımlama çabaları oldukça eski dönemlere kadar dayanır. Belli davranış biçimlerini, düşünceleri, duyguları, hatta görüntüleri, sesleri kötü olarak diğerlerini de iyi olarak tanımlamak birçok toplumda gözlenebilir. Belki de bunun da etkisi ile her bakımdan kötü olan, iyi hiçbir yan bırakmayan, bir bakıma kötülük denen kavramın farklı kültürlerdeki karşılığını temsil etme işlevi üstelenen yaratıklar birçok halk edebiyatında yer alırlar. Modern edebiyatta bu ögeden etkilenmiş ve kötülük yaratıkları denebilecek yaratıklar modern edebiyat eserlerinin içerisine de girmiştir.

    Kötülük Yaratıklarının Çzellikleri: Elbette bu kötülük kavramının farklı kültürlerde algılanışı ile ya da yazarın kafasında bu kavramı canlandırışı ile değişebilir. Bazı hikayelerde kötülük yaratıklarını görünüşlerinden de ayırt etmek mümkündür. O kültür ya da yazarın bakış açısına göre kötü olarak adlandırılacak birçok özellik söz konusu yaratıkta mevcuttur. Görünüşleri çirkindir, Sesleri rahatsız edicidir, kirlidirler, gürültücüdürler. Bu özelliklere daha başkaları da eklenebilir. Hatta bazen o kültür ya da o yazar başka kültürlerin hatta bazen yazar dışındaki insanların kötü olarak saymadığı bazı özellikleri de kendisi kötü bir özellik olarak gördüğü için yaratığa ekleyebilir. Bu anlayış bazı hikayelerde yazarların kimi zaman bilinçsizce kimi insan karakterleri de bir tür kötülük yaratığına dönüştürebilir. Bu insanlar da hikayelerin iyi hiçbir yanı olmayan tamamen kötü karakterleridir. Yukarıda sayılan özellikler nasıl başka hikayelerde insan dışı yaratıklarda bulunuyorsa bu hikayelerde de insanlarda bulunabilir. Başka bir bakış açısı da dış görünüş hatta bazı başka insanlarda olan özelliklerin bile bir yaratığın ya da insanın tamamen kötü bir karakter olmasını engellemeyeceğidir. Bu anlayışlar yaratılmış kötülük yaratıkları veya kötülüğü temsil eden insanlar güzel, çekici ve çalışkan olabilirler. Ancak içlerinde o kültürün ve yazarın kötülüğün asıl kaynağı olarak gördüğü bir özellik vardır. Bu özellik genellikle kendisi dışındaki canlı ve cansızlara acı çektirme ya da çevresindeki canlı ve cansızlara zarar verme istediğidir.

    Kötülük Yaratıkları Neden Kötüdür: Kötülük yaratıklarının kötü olmasını sağlayan nedenler farklı kültürlerde ve farklı yazarlar tarafından farklı yorumlanabilir. Bir bakış açısı duyguların insanların denetimi dışında bir tür kaynağının olduğu, her canlının bu kaynaklardan hangisinden ne kadar yararlanacağını normal zamanlarda seçebileceğidir. Ancak bazen bu kaynaklardan birisinde birikmiş duygu canlı istemese bile onun içini doldurabilir. Böyle durumda canlı kontrol edemediği ve etrafındaki her şeye karşı yönelen bir öfke, intikam, nefret ve bazen her şeyi kendi düşmanı olarak görerek korku duygusu duyabilir. Bu duygularda onda etrafıdaki herşeye zarar vermeyi veya acı çektirmeyi istemesine neden olup onu bir kötülük yaratığına dönüştürebilir. Bazen de yaratıklar seçme şansına sahip olmaz, bu duygular, mesela Dünyadaki her canlının her hangi bir başka canlı ya da cansıza duyduğu öfke birleşip hayat kazanır sonra da bir yaratığa dönüşür. Bu durumda yaratık örneğin öfke duygusunun ya da birden fazla duygunun hayat bulmuş hali gibidir. Hem bu duyguların hayat bulmuş halinden bekleneni yapacak, hem de bazen Dünyada canlıların birbirlerine duyduğu öfkeyi ya da nefreti ya da korkuyu arttırmaya çalışacaktır. Bir üçüncü neden söz konusu yaratığın bizim Evrenimize göre bambaşka kuralları olan bir Evrenden gelmesi olabilir. Çrneğin her şeyin sıvı ve akışkan olduğu bir Evrenden gelen bir varlık bizim Evrenimizdeki katı cisimlerden rahatsız olacak ve katı olan herşeyi sıvı ve akışkan hale getirmek için çalışabilecektir. Bu durumda Dünya üzerindeki hemen hemen tüm canlılar, hatta Denizdeki balıklar, havadaki kuşlar bile, ve canlı olmayan birçok varlık da, mesela evler, köprüler, dağlar, ovalar bu yaratığın hedefi haline gelecektir. Dolayısı ile söz konusu varlık bizim Evrenimizde çevresindeki her şeye zarar verme ihtiyacı olan bir yaratık haline gelmiştir. Başka şekilde ifade etmek gerekirse bir kötülük yaratığı olmuştur.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Sep 21, 2009 3:06 am Reply with quoteBack to top

    Yeni beş maddeyi ekliyorum. Ve böylece 54 maddem oluyor ve de en azından psikolojik 50 sınırını aşmış oluyorum. Tabii hala olmam gereken noktadan gerideyim. Yine de sanırım beklenmedik sorunlar çıkmazsa ocak ayına söz verdiğim sayıyı yetiştireceğim. : ) ) ) )

    6)Deniz şehirleri

    Fantastik Edebiyatta Denizaltı şehirleri: Deniz hem üzerinde seyahat edip, kısa süreler için de olsa da yüzeyinin altına da girebildiğimiz için tanıdık ama aynı zamanda da karadan çok farklı kuralların hükmettiği yüzeyinde bile ancak katı bir adacık sayılabilecek gemilerin ya da en azından kayıkların üzerinde uzun süreli yolculuklar yapabildiğimiz, altında ise nefes almayı bile başaramadığımız bir bakıma bizim alıştığımız kurallara ters bu açıdan da gizemini de korumayı başarabilen bir ögedir. Bu nedenle deniz yolculukları, deniz yaratıkları ve denizle ilgili daha birçok öge hem fantastik halk edebiyatında hem de modern fantastik edebiyatta geniş yer bulabilmektedir. Deniz şehirleri de fantastik edebiyatında denizle ilgili ögelerden birisidir. Ve farklı hikayeler birbirlerinden oldukça farklı deniz şehirleri içerebilmektedir.

    Deniz şehirlerinin Çzellikleri: Çncelikle denizin üzerinde bir tür ada ya da adalar grubunun üzerinde kurulmuş bizim bildiğimiz şehirlere daha fazla benzeyen şehirler deniz şehirleri arasında sayılabilir. Eğer tek bir zeminin üzerinde kurulmuşsa bu şehir bildiğimiz bir şehirden çok da farklı değildir. Ancak suyun ve deniz ürünlerinin böyle bir şehirde çok daha fazla kullanılacağını, toprağın ve toprak ürünlerinin ise çok daha kıymetli hale geleceği düşünülebilir. şehrin yapısında da suyun daha fazla kullanılması sonucunda belli değişiklikler olabilir. Elbette böyl bir şehir birbirinden farklı birçok adacıktan da oluşabilir. Böyle bir durumda şehirdeki evlerin önemli binaların, ya da bu bina ve evleri taşıyan adaların yerleri değişebilecektir. şehir bir bakıma durmadan şekil değiştiren bazen yeni evlerin ve binaların eklenmesi ile büyüyen, belki evlerin arasındaki mesafelerin artması ile daha geniş bir alana yayılıp gerektiğinde tekrar küçülebilen bildiğimiz şehirlerden çok daha dinamik bir şehir olacaktır. şehrin bir özelliği de Dünya üzerinde bir noktadan diğer bir noktaya doğru hareket edebilmesidir. Çyle ki bu şehir aslında bir halkın bir noktadan diğer bir noktaya gitmek için oluşturduğu geçici bir yapı da olabilir. Elbette bu şehrin insan dışındaki bir halk tarafından kurulmuş olması, deniz üzerinde sürekli hareket eden bir şehirde yaşamanın onlar için bir tür yaşam tarzı olma ihtimali de vardır.

    Deniz şehirlerinin kurulabileceği ikinci yer ise denizin altıdır. şehri kuran insanlarsa nefes alabilmeleri için bir yol bulmuş olmaları gerekir. Bu yol şehri kaplayan dev bir havandırma sistemi olabilir, her kişinin tek tek sahip olduğu bir tür büyüsel yetenek olabilir. Böyle bir şehirde ayaklarını basabilecekleri sağlam bir zemin olduğu için insanlar bir bakıma denizin üstüne göre daha fazla karada gibi de sayılabilir. Ancak etraflarını kaplayan su bir şekilde çözdükleri nefes alma sorunu dışında ayrıca onların istedikleri zaman ayaklarını bastıkları zeminden yukarıya doğru yüzmelerini, bir bakıma yer çekiminin olmadığı bir yerde yaşıyormuş gibi hissetmelerini de sağlayabilir. Elbette yaşadıkları şehrin içindeki su dışarı atılmış değilse. Yer altındaki şehirlerde de insan dışı halklar ya da bir şekilde suyun altına uyum sağlamış başka bir tür insan türünün de yaşaması ihtimali vardır.

    İnsanlar Neden Deniz şehirleri Kurarlar: Alışılmış insan geleneklerinin dışına çıkıp böyle şehirler kuran insanların öncelikle doğanın kendilerine koyduğu sınırlara karşı isyan edebilme gücü ve cesareti olan insanlar olması beklenir. Elbette bir şeylerden kaçtıkları için de bu şehirleri kurmuş olabilirler, ama böyle bir durumda alıştıkları Dünyaya çok daha yakın olabilecek yer altını ( bkz. yeraltı şehirleri ) seçebilecekken denizi seçmişlerse, bu kaçışın içinde de bir tür cesaret var demektir. Bunun dışında özellikle denizin üstünde kurulan şehirleri kuranlarda sürekli hareket halinde olma, hem şehrin hareket edebilmesi hem de şehrin iç şeklinin değişebilmesi kısacası karadaki yaşamın çok ötesinde bir tür değişim bir tür özgürlük duygusunun da yatabileceği düşünülebilir. Yeraltındaki şehirlerde ise belki şehrin tam ortasında en azından hemen dışında varolan bambaşka Dünyayı keşfetme isteği, bir bakıma kara Dünyasından olabildiğince uzaklaşma isteği ön plana çıkabilir.

    7) Uçmak

    Fantastik Edebiyatta Uçmak: Fantastik edebiyatta uçma ögesinin yerini tam olarak anlayabilmek için öncelikle insanların daha yüzyıl öncesine kadar uçan nice canlıyı gözlemlediği halde uçmayı beceremediğini hatırlamak gerekir. Hatta uçmak öylesine hayal gücünün ötesinde bir yetenek gibi geliyordu ki çoğu insana şekspir Jül Sezar tiyatrosunda Markus Antoniusa denizde ve karada savaşacağız, becerebilseydik havada ve ateşte de savaşırdık dedirtmiştir. Kısacası muhtemelen havada savaşabilmek o dönemde ateşin içinde savaşmak kadar imkansız görünen bir durumdu. Günümüzde elbette uçmak hala bazı hayvanların yapabildiği gibi istediğimiz her anda sadece bedenimizi kullanarak yapabileceğimiz bir yetenek olmadığı için heyecan verici ve gizemlidir. Yine de türlü uçmaya yarayan ekipman ve onun ötesinde balonlar, uçaklar ve helikopterler uçmayı daha mümkün hale getirmiştir. Yine de uçabilmek hala fanastik edebiyatın modern hikayelerinde bile kimi zaman karakterlerin sahip olduğu bir yetenek, kimi zaman uçmaya yarayan farklı araç ve aletler ile dikkate değer bir öge olarak yer almaktadır.

    Uçma Yeteneği: Doğada uçma yeteneğinin olduğunu gözleyebildiğimiz birçok canlı vardır. Fantastik edebiyatta bu canlılara yenileri eklenmiştir. Bu yeni uçabilen canlıların bir bölümü karada gördüğümüz canlıların kanatlı halleridir. Pegasus atın, sfenks aslanın uçan bir türü sayılabilir. İnsana benzeyen bazı canlılar da kimi zaman uçma yeteneğine sahiptir. Bu canlılara örnek olarak periler verilebilir (bkz periler) İnsanlar da bazen nereden geldikleri belli olmayan şekilde bazen de bir tür büyü ile uçma yeteneği kazanabilir. Bu konuda belki en meşhur iki örnek, nasıl sahip olduğu çok da belli olmayan bir uçma yeteneğine sahip olan Süperman, ile peri tozunun yardımı ile akıllarındaki kötü düşünceleri unutup sadece iyi şeyler düşünerek uçmayı başaran Peter Pan ve arkadaşları olabilir.

    Uçmaya Yarayan Aletler: Yine kimi zaman büyüsel ya da doğaüstü bir şekilde insanların uçmasını sağlarlar. Uçan halı bu tür aletlerin en bilinen örneğidir. Yine bir başka verilebilecek örnek cadıların kullandığı süpürgelerdir. Bazı aletler ise insanlara ya da başka halkların fizik kurallarını kullanarak uçma özelliği kazandırdığı makinalardır. Fantastik edebiyatın kimi hikayelerinde geçen gnom halkı bu tür aletler yapan halklara örnek olarak gösterilebilir. Kimi zamanda gemiler, evler, bisikletler büyülerle ya da bir takım fiziksel kuralları kullanılarak ya da ikisinin karışımı ile büyüsel hale getirilebilir.

    Cisimleri Uçurma Yeteneği: Bugün Dünya üzerinde kimi insanlarda gerçekten var olduğuna inanılan bir yetenektir. Genelde konsantre olmak, havaya kalkmasını istenilen nesneyi düşünmek gerekir. Ve çoğunlukla özellikle bu yeteneği ilk defa kullananlar için yorucu bir yetenektir. Bu yeteneği kullananlar kimi zaman kaşık, meyve, kitap gibi nesneler kimi zaman da kendi bedenlerini havaya kaldırabilirler. Bazen de gemiler, binalar, büyük ağaçlar kısacası çok daha büyük nesneleri de bu tür kişilerin havaya kaldırması söz konusu olabilir. Ancak bunu yapmak için çoğu hikayede bu kişilerin daha önce bu yeteneği sıkça kullanmış ve deneyimli olmaları gerekir ve bu tarz büyük nesneleri kaldırmak en yetenekli kişileri bile çoğu zaman yorar.

    Yerçekimi Olmayan Ortamlar: İnsanoğlu uzaya çıkarak bu tür ortamlara bizzat tanık olmuştur. Fantastik edebiyat hikayelerinde de kimi zaman yerçekiminin kısmen ya da tamamen olmadığı ve yere bağlı olmayan her nesnenin ve canlının uçabildiği kimi ortamlar yaratılabilir. Böyle ortamlar kimi zaman büyüleyicidir ancak bazen de rahatsız da edici olabilmektedir. Çünkü böyle bir ortamda su içme uyumak gibi sıradan etkinlikler oldukça zorlu bir hal alabilmektedir.

    8)Yolculuk

    Fantastik Edebiyatta Yolculuklar: Fantastik Edebiyat çoğu zaman okurlarını bambaşka canlıların, varlıkların kimi zaman bambaşka fiziksel kuralların geçerli olduğu bir Dünya ile tanıştırır. Çykünün doğrudan böyle bir Dünyada başlaması bir öykü yöntemi olabileceği gibi, başka bir yol da içinde yaşadığımız Dünyadan söz konusu Dünyaya yapılacak bir yolculuk sırasında bizim gibi insanların biz okurlarla birlikte fantastik Dünyayı adım adım keşfetme imkanı da vardır. Doğrudan fantastik Dünyada başlayan öykülerde de yaşadığımız Dünyadakinden çok farklı bir biyolojik yapıya sahip karakterler de yaşadıkları köylerden, şehirlerden, kimi zaman ormanlardan, dağlardan çıkarak etraflarındaki Dünyayı keşfederler. Yolculukların kimi zaman keşfin ötesinde de anlamları olabilir. Aslında bu anlamlar özellikle fantastik halk edebiyatında oldukça sık kullanılır. Böyle durumlarda yolculuğun kendisi kadar yolculuğun yolcunun karakterinde yaptığı değişiklikler de hikayenin ilginç ögesi haline gelebilir.

    Keşif Yolculukları: Bir fantastik Dünyayı tanıtmanın etkili yollarından birisi o Dünyayı birilerine keşfettirmektir. Bu kişi o Dünyayı hiç bilmeyen bizim gibi birisi de olabilir. O Dünyada yaşayan, ama elbette yine de o Dünyada keşfedecek bir şeyler bulabilecek bir karakter de olabilir. Bu tür yolculuklarda o Dünyadaki farklı köşeleri, garip fiziksel kuralları, değişik canlıları bizim kadar bilmeyen, bunlara rastladığında bizim kadar şaşıracak bir karakter olacak, böylece yazar o canlıları, o kuralları, o köşeleri anlatırken hikayeden kopmak zorunda kalmayacaktır. Bu tür yolculukların bir alternatifi de bambaşka bir Dünyada bulunan bizden çok farklı bir varlığın bizim Dünyamızı keşfedişidir. Böyle bir yolculuk sırasında o canlı için bizim Dünyamız anlaşılmaz ve fantastik bir Dünya haline gelecektir. Böyle bir öyküde biz bizim için son derece sıradan olan Dünyamıza farklı bir gözle bakabilme ve bu Dünyanın farklı bir gözle nasıl garip bir Dünya haline geleceğini hayal edebilme olanağı bulabiliriz.

    Yolculuk Nedenleri: Kimi zaman yola çıkma nedeni sadece keşfetme isteğidir. Bazen birisini ya da bir şehri kurtarmak için yola çıkılır. Kimi zaman kurtarılacak kişinin peşine düşülür, kurtarılacak ama bazen ilk başta nerede olduğu bile bilinmeyen şehir bulunmaya çalışılır. Bazen de bu kişiyi ya da şehri kurtarmak için bir kişinin ya da bir nesnenin bulunması gerekir. Bazen yolculuğun sebebi bir tür arayış ya da bir sınavdır. Kimi zaman bu belli toplumlarda her çocuğun belli bir yaşa gelince yapması zorunlu bir yolculuk olabilir. Ya da belli bir gruba girebilmek için yapılması gereken bir yolculuk da olabilir. Elbette gezgin denen ve bazen yaşadığı yoğun bir duygunun sonucunda bazen de sadece bunu bir yaşam tarzı olarak benimsediği için hayatını gezerek yaşamaya karar vermiş insanlar ve insan grupları da olabilir. Böyle insanlar için hayat tam anlamı ile bir tür yolculuktur.

    Yolculuklar Nereye Yapılır: Fantastik Yolculuklar söz konusu olduğunda ilk akla gelen yolculuklar bu Dünyadan çok uzakta, belki başka bir gezegende, belki bir tür fantastik yolla gidilecek farklı bir boyutta olan Dünyalara yapılan yolculuklardır. Ancak söz konusu fantastik Dünya bazen çok yakında da olabilir. Yerin altında, bir ormanın içinde, denizin altında, gökyüzünde bulutların üstünde, hatta bazen bir evin bodrum katında bile fantastik Dünyalar olabilir. Bazen bir tür büyü ile bir insanın boyunun küçülmesi de bir anda daha önce bilinmeyen bir fantastik Dünyanın keşfedilmesini sağlayabilir. Kimi zamanda bilinen, ya da bilindiği zannedilen bir Dünya bir yolculuk sırasında en baştan keşfedilebilir. Daha önce görülmüş. Ne olduğu açıkça bilindiği zannedilen yerler, insanlar, sokaklar böyle bir yolculuk sırasında bambaşka bir kimliğe bürünecek, yolculuk yapan kişi kendi yaşadığı yerde bir anda ilk bakışta fark edilmeyen bambaşka bir Dünyanın var olduğunu anlayacaktır.

    9)Antik şehirler

    Fantastik Edebiyatta Antik şehirler: Her ne kadar tarih biliminin antik çağ olarak adlandırdığı bir çağ olsa da, toplumsal bir kavram olarak antik, toplumsal hafızada yer etmeyen çağlardan kalan birçok nesne için kullanılır. Bu bakış açısını şehirlere uyarlarsak, antik şehirler içlerinde kimlerin yaşadığı, bu insanlar orada yaşarken nasıl bir yer oldukları unutulmuş ya da bazen şarkıların, hikayelerin ve destanların içinde ufak bilgi kırıntıları şeklinde yaşayan, kısacası içine girildiğinde, bakıldığında, ya da öğrenildiğinde bilinmezlik ve gizem duygusu uyandıran şehirlerdir. Antik şehirler farklı fantastik öykülerde bambaşka biçimlerde yer alabilir. Gerçekten günümüzde Dünyasında yer alan karadaki bir antik şehir hikayenin konusu olabileceği gibi, bambaşka bir Dünyadaki bir şehir de böyle bir hikayeye konu oluşturabilir. Yer üstündeki şehirlerin dışında yerin altındaki, denizin üstündeki ya da altındaki, gökyüzündeki ve hatta uzaydaki şehirlerde yıllar sonra terk edilmiş ve bir tür antik şehire dönüşmüş olabilirler. Alternatif bir antik şehir öyküsü de günümüzden çok ileriki zamanlarda geçebilir. Yeterince ilerideki zamanlarda bizim bugünkü Dünyada yaşadığımız şehirlerin de en azından bir bölümü muhtemelen antik şehre dönüşmüş olacaktır. Böyle bir hikayenin yazarı o gün yaşayan insanların günümüzde yaşanmış şehirlerin yıkılmış hallerine bakınca hissettiklerini ve bu şehirleri en baştan keşfetmenin nasıl bir deneyim olacağını hikayelerinde işleyebileceklerdir.

    Antik şehirleri Keşfetmek: Fantastik Edebiyatta ve ayrıca günümüz Dünyasında birçok okuyucuda en fazla heyecan uyandıran hikayelerin arasında antik şehirleri keşfetme maceraları gelir. Çncelikle o şehirlerde kimlerin yaşadığı, nasıl bir yaşamın olduğu, şehirlerde tek tek insanların yaşadığı bir takım hikayeler, şehir halkının yarattığı hikayeler ve efsaneler, şehrin içinde yaşamış önemli insanlar, şehrin barındırdığı bir takım bilimsel, büyüsel, toplumsal, tarihi sırlar özellikle keşfetme ve öğrenme merakı olan maceracılar ve aynı zamanda okurlar için ilgi çekici konulardır. Ayrıca şehirde bulunabilecek hazineler de maddi amaçları olan kişilerin ilgisini çeker. şehirler çoğu zaman onları keşfetmek isteyenlerin önüne tehlikeler çıkarır. Bu tehlikelerin zamanla çürüyen şehir yapısından kaynaklanır. Diğerleri şehir halkının hazırladığı tuzaklar, büyüler, kimi zamanda şehri keşfetmeye gelenlerin daha ileride peşini bırakmayacak lanetlerdir. Bu tür önlemler özellikle şehrin kutsal ya da önemli binalarının girişlerinde ve içlerindeki bazı odaların önlerinde olurlar. Lanet söz konusu olduğunda genellikle o binaya girmeden, ya da o kapıyı açmadan önce söz konusu kişinin görebileceği bir uyarı olur. Bu uyarı kapıyı açınca bir kişinin başına gelecek laneti genellikle ya şekillerle ya da o şehrin eski yazılı dilinde anlatır. Kimi zamanda şehrin kapılarında ya da belli binaların içlerinde şehre girildiğinde ya da bir odaya girildiğinde, ya da alınmaması gereken bir nesne alındığında uyanacak canavarlar ya da söz konusu şehri, ofayı ya da nesneyi koruyan gizemli varlıklar bulunabilir.

    Antik şehirlerde Yaşayanlar: Binalarının bir bölümü çökmüş, sokakları bomboş, en ufak bir ses duyulmayan bir antik şehirde muhtemelen en şaşırtıcı anlardan birisi o şehirde birilerinin yaşadığının keşfedildiği an olacaktır. Ancak şehrin eski sakinlerinden çok farklı olsalar ve çoğu zaman sayıları çok daha az da olsa bu şehirde yaşayanlar olabilir. Bu insanlar kimi zaman bir zamanlar yakınlardaki bir köyde yaşayan ama şehri keşfettikten sonra burayı daha korunaklı bulan insanlar olabilir, bazen de bir felaketten kaçan insanlar buraya sığınmış olabilirler. Kimi zaman şehirde eskiden yaşayan halkın birisi sağ kalmış ve kendilerini gizleyerek kimi zaman binlerce yıl şehirde var olmuş da olabilir. Ne şekilde olursa olsun antik şehirde yaşayan insanlar şehri keşfedenler için yeni bir heyecan yaratacak, eğer şehre girmelerine engel olmak istiyorlarsa, özellikle şehrin sırlarını iyi bilen insanlar olarak ciddi bir tehlike kaynağı da olabilecek bir etken oldukları savunulabilir.

    10) Kılıçlar

    Fantastik Edebiyatta Kılıçlar: Kılıç oldukça eski çağlardan ateşli silahların onun yerini devraldığı döneme kadar gerek savaşların gerekse dövüşlerin belki ok ile birlikte iki ana silahından birisidir. Balta, gürz, bıçak, mızrak gibi silahların da savaşlarda kimi zaman önemli yerleri olmuştur. Ancak bu yer neredeyse hiçbir zaman kılıcın yerini geçememiştir. Dolayısı ile dövüşlerin ve savaşların olduğu ya da dövüşlere ya da savaşlara katılan insanların yer aldığı birçok öyküde kılıçlar bir öge olarak, çoğu zaman da önemli bir öge olarak yer alırlar. Çyle ki kimi zaman ateşli silahların var olduğu günümüzde, ya da çok daha gelişmiş silahların yer aldığı gelecekte geçen öykülerde bile kılıçlar farklı güçlerin yardımıyla, ya da farklı bir yapı kazanarak da olsa savaşların ve dövüşlerin etkin silahları olmayı ve de öykülerin en akılda kalan ögeleri olmayı başarabilmektedirler.

    Kılıçların Çzellikleri: Sıradan bir kılıcın nasıl görüneceğini çoğumuz gözümüzde canlandırabiliriz. Ancak hiçbir fantastik özelliği olan sıradan bir kılıcın üzerinde bile belli ayrıntıların daha dikkatli tasarlanması hikayeyi daha ilginç hale getirebilir. Çncelikle bir kılıcın üzerinde çoğu zaman ikisinin de farklı avantaj ve dezavantajları olan dolayısı ile de çoğu zaman birbirleri ile çelişen iki özellik kılıcın gücü ve hızıdır. Kılıcın gücü çoğu zaman ağırlığa, kimi zaman aynı zamanda kılıcın sertliğine bağlıdır. Kılıcın sertliği onun kesme gücünü arttırabilecek bir özelliktir. Ancak darbenin asıl şiddeti fizik kuralları gereği kılıcın ağırlığından gelecektir. Sonuç olarak çoğu zaman usta bir dövüşçü ile karşılaşıldığı zaman kılıcın kesici hamlelerinden önce rakibi yoran hamleler de üretmesi gerektiğinden darbenin şiddeti kılıcın kesici gücü dışında da önem kazanır. Hız ise kılıcın hafif olması ve aynı zamanda şeklinin onun havada hareket etmesini kolaylaştıracak şekilde tasarlanması ile mümkün olabilir. Bu özelliğe sahip bir kılıca sahip kişinin darbeleri güçlü kılıca göre daha zayıf olacaktır. O nedenle bu kişinin kılıcı doğru zamanda doğru yere doğru hareket ettirebilmesi çok daha fazla önem kazanır.

    Savaşçı ve Kılıcı: Kılıç dövüşü çoğu hikayede oldukça uzun eğitimlerin sonrasında kazanılan bir yetenektir. Çzellikle de daha hafif ve hızlı kılıçlarla dövüşen savaşçılar kılıcı nereye ne zaman hareket ettireceklerini çok iyi bilmeleri gerektiği için çoğu zaman çok daha uzun bir eğitim alırlar. Çyle ki bazen bu tür savaşçıların kılıcı ilk ellerine alma hakkını kazanmaları bile oldukça zorlu bir eğitimin sonrasında mümkün olabilir. Daha güçlü kılıçlar ise onları hakkıyla kaldırıp, yine hakkı ile düşmanlarına savurabilecek, çoğunlukla oldukça güçlü savaşçılar tarafından kullanılırlar. Hızlı kılıçlar ise daha çok çevik savaşçılar tarafından kullanılırlar. Gücün çeviklikten daha önemli olduğu dövüş ve savaş ortamlarında bu kılıçlar ağır ve güçlü kılıçlara göre genellikle daha fazla tercih edilirler. Bu ortamların en ünlüleri dalgaların ve geminin üzerindeki insanların geminin sürekli sallanmasına neden olduğu deniz savaşları ve de gemilerde yapılan dövüşlerdir.

    Çzel Kılıçlar: Kimi zaman efsanevi güce sahip bazı savaşçıların sadece kendilerinin kaldırabileceği özel çok ağır kılıçları bulunabilir. Bazen de çok hafif ve hızlı yine bu kılıcı hakkıyla kullacak efsanevi derecede çevik savaşçılar için üretilmiş kılıçların da bulunması mümkündür. Bunun dışında kimi zaman kılıçlar özel şekilleri, ya da dövüldükleri metal ya da kimi zaman metal olmayan ama kılıca özel bir güç veren madde sayesinde sıradan kılıçlara göre daha farklı bir kılıç haline gelebilirler. Kimi zaman da bu kılıçlar onu kullanan insanlara özel bir güç kazanmalarını sağlayabilir ya da kimi zaman bir tür lanete katlanmalarına neden olabilirler. Bazı hikayelerde kılıçların kendilerine özgü bilinçleri vardır. Bu bilinç bazen savaşçıları büyük zaferlere ya da büyük felaketlere sürükleyebilir, bazen de onun kılıcı ve kimi zaman dövüşmeyi bırakmasına da engel olabilir.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Sep 28, 2009 2:05 am Reply with quoteBack to top

    Beş madde daha ekleyerek madde sayısını 59 a çıkardım. Heyecanlıyım kesinlikle.... Bir beş madde daha ekleyince söz verdiğim 120 maddenin yarısı bitiyor.... : ) ) ) )

    11)Hayvanlar

    Fantastik Edebiyatta Hayvanlar: Hayvanlar insanlar özellikle ilk sanat eserlerini ürettikleri zamanlarda en çok dikkat çeken varlıklardır. Cansızlar ile diğer canlıların aksine insanınkine benzer bir zekaları vardı. Çoğu insandan daha güçlü daha hızlıydı. Yine bir kısmının bazen oldukça zeki davrandığı gözlenebiliyordu. Çyle ki ilk insanlar zaman içinde doğanın içinde kesin üstünlüklerini elde etmeye başladıklarında bunun nasıl olduğunu anlamakta güçlük çekmiş olmaları çok mümkündür. Çoğu toplumun hayvanlara farklı anlamlar yüklediği ve bu anlamları ürettikleri sanat eserlerine yansıttıkları söylenebilir. Bu sanat eserleri mağra duvarlarına çizilmiş ilk resimler, şarkılar, danslar, ilk basit tiyatro oyunları ve elbette çoğu ilk başta sözlü olan edebiyat eserleridir. Hayvanların doğanın belli güçlerini sembolize ettiği hikayelere belki yine bu anlayışla hayvanların insanlar gibi zeki olduğu masalsı hikayeler de hayvanların yer aldığı fantastik hikayelere örnek verilebilir. Ayrıca hayvanlarla diyalog kurabilen insanlar da bazı fantastik hikayeler de yer alırlar. Bunun yanında bazı hikayelerde de farklı hayvanların özellikleri birleştirerek, ya da bazı hayvanlara yeni özellikler eklenerek oluşturulan yeni canlılar, hatta bazen insan ve hayvan karışımı canlılar fantastik edebiyatın içinde rastlanabilecek ögeler arasındadır.

    Hayvanlar ve Doğa: Kimi zaman şehirlerin yer aldığı öykülerde de hayvanlar yer alsa da, hayvanlar öncelikle doğanın yer aldığı öykülerin vazgeçilmez ögesidir. Çyle ki eski bir şehir terk edildiğinde ve doğa şehri yeniden yavaş yavaş devralmaya başladığında şehrin sokaklarında, evlerinde, kimi zaman bir zamanlar en zengin ve ayrıcalıklı kişilerin girebildiği yerlerde artık maymunlar, aslanlar, kuşlar ve türlü türlü başka hayvan yaşamaya başlayabilir. Hayvanlar doğanın bir parçası olabildikleri gibi kimi zamanda doğanın kendini ifade etme tarzı, doğadaki belli güçlerin şekil bulmuş halleri haline gelebilirler. Bazen belli hayvan türlerinin tüm üyeleri böyle bir gücün bir çeşit sembolü haline gelebilir. Bir nehirde yaşayan tüm timsahlar o nehrin ruhunu temsil edebilir. Bir deniz kıyısındaki martılar o denizin insanlarla diyalog kurmasını sağlayan bir tür iletişim aracı haline gelebilirler. Bazen de özel bir hayvan mesela bir ormanda yaşayan tek bir aslan, bozkırda diğer tüm atlardan daha farklı ve daha çok dikkat çeken bir at o bölgedeki doğanın sembolü olabilir. Böyle durumlarda hayvanların sıradan hayvan hareketlerine benzeyen hareketleri ancak onları tanıyan insanların görebileceği anlamlar taşır. Bazen insanların bu anlamları çözebilmesi, onların bir felaketten zarar görmesini önleyecek, ya da zaten başlarına gelen bir felaketten kurtulmalarını sağlayacak kadar önemli olabilir.

    Hayvanlarla İletişim: Sıradan bir insanın konuşması ve hayvanların kendi tarzlarında cevap vermeleri de normal öykülerde olduğu gibi fantastik edebiyatta da hayvanlarla çok da mükemmel olmasa da kurulan bir iletişim olarak yer alabilir. Ancak bazen özel insanlar, çoğu zaman sahip oldukları özel güçlerle bitki ve hayvanların verdiği mesajları anlama ve onlara da anlatmak istediklerini anlatma yeteneğine sahiptir. Druidler ve şamanlar bu tür yetenekleri olan insanlar arasındadır. ( bkz Druidler, şamanlar ) İletişimin mutlaka sesle olması gerekmez. Dokunma, hareketler belki danslar, hatta bazı öykülerde kokular ve tadlar bile bir iletişim yolu olarak kullanılabilir.

    Farklı Hayvanlar: Kimi zaman onları daha korkutucu hale getirebilmek, kimi zaman da onlara daha fazla kutsallık katabilmek için insanlar kimi zaman hayvanlara bazı özellikler ekleyerek ya da bazı hayvanların özelliklerini birleştirerek yeni bir tür hayvan yaratabilir. Kanatlı atlar, kanatlı aslanlar, tek boynuzlar bu hayvanların arasındadır. Bu tür yaratılan yeni canlıların başka bir örneği ise hayvan ve insan özelliklerinin birleşmesi ve insan hayvan karışımı bir canlının oluşmasıdır. Bu tür canlıların genellikle başları, kimi zaman kolları insan gibi gövdeleri ise hayvan gövdesidir. Deniz kızları ve Keçi-adamlar bu tür hayvanlara verilebilecek örnekler arasındadır. Hayvan ve insan özelliklerinin bir araya geldiği başka bir öykü tarzı da insanların kimi zaman kendileri isteyerek kimi zaman da istemeden hayvanlara dönüşümüdür. Kurtadamlar bu tür öykülerin en ünlü ögeleri arasındadır. (bkz Kurtadamlar) şamanlar ve Druidler de eğer yeterince güçlülerse bazen istedikleri hayvanlara dönüşebilmektedirler.

    12) İyilik Yaratıkları

    Fantastik Edebiyatta İyilik Yaratıkları: Kötülük Yaratıkları gibi iyilik yaratıkları da (bkz kötülük yaratıkları ) kökenlerini Dünyayı iyi ve kötü arasında bölen anlayışa dayanırlar. Kötü olarak tanımlanan hiçbir özelliği olmayan tüm özellikleri ile, sesleri, görünüşleri, davranışları ile iyi olarak tanımlanan yaratıklar iyilik yaratıkları olarak adlandırılabilir. Ya da görünüşleri, sesleri ve bazı özellikleri tam olarak olması gerektiği gibi olmasa da özlerinde iyi özellikler olarak tanımlanan özellikler barındıran yaratıklar da iyilik yaratıkları olarak adlandırılabilirler. İnsanlar ya da ne iyi ne de kötülük yaratığı olmayan başka canlılar da belli hikayelerde bir bölümü doğuştan sahip oldukları ya da sonradan kazandıkları özelliklerle bir tür özünde tamamen iyi özellikler barındıran bir iyilik yaratığı haline gelebilir. Bazen de bazı canlı türlerinin tüm üyeleri bir iyilik yaratığı olarak doğarlar.

    İyilik Yaratıklarının Çelişkili Çzellikleri: Toplumların ya da insanların kötü olarak gördüğü özellikler arasına hiç olmazsa temelde bir uzlaşma olduğundan söz edilebilir. İçinde bulunduğu topluma ya da çevresindekilere zarar veren canlı ve insanlar çoğu zaman kötü insanlar olarak adlandırılırlar. Elbette her toplumun ve insanın kendince kötü olarak gördüüğü özellikler de olabilir, ancak iyilik söz konusu olduğunda anlaşmazlık çok daha temeldedir. Tam olarak kimleri iyiliği en temelde temsil eden insanlar ya da yaratıklar olarak görmek gerekir. Toplumun hikayelerinde bir tür örnek insan ya da varlık olarak göstereceği bu varlıklar düşmanlarla, dolayısı ile çoğu toplum için kötülüğü temsil edenlerle savaşan kişiler midir? Yoksa insanların ve başka varlıkları birbirlerine zarar vermelerini onları ikna ederek engellemeye çalışan, bir bakıma kötü insan ve varlıkları yok etmek yerine onların içindeki kötülüğü engellemeyen çalışan insanlar ya da varlıklar mıdır? Yoksa kötülüklerle dolu bir Dünyada aklından hiç kötü bir duygu geçmeyen, karşısındakiler kendine ne kadar zarar verirse versin, gücü yetse bile onlara kötülük yapmayan insan ve varlıklar mıdır iyilik yaratıkları? Aslında çoğu zaman iyilik yaratıkları bu üç örneğin karışımı olan varlıklardır. Bazen de hikayelerde bu üç özellik farklı farklı insan ve yaratıklarda kendilerini gösterir. Böylece birbirlerinden bambaşka iyilik yaratıkları oluşmuş olur.

    Kötülükle Savaş: İyilik Yaratıklarının bir kısmında öne çıkan özelliklerden birisidir. Kendini bir toplumun içindeki ya da Dünyadaki kötü olan her şeyler savaşmaya adamış olan insanlar çoğu zaman bir tür iyilik yaratığı, ya da saf kendini tamamen iyiliğe adamış insanlar olarak tasvir edilirler. Zaman zaman bu insanlar ya da yaratıklar savaşlarını fiziksel olarak verirler. Zaman zaman da diğer yaratıkları, varlıkları ya da insanları kötülükten vazgeçirmeye, ya da kimi zaman kurtarmaya çalışırlar. Çoğu zaman bu tür insan ya da varlıklar, hiçbir zaman değiştirilemeyecek ya da kurtarılamayacak kadar kötü, ya da kötülüğe esir düşmüş varlıklar ya da insanlar olduğunu düşünür. Ve böyle olduğuna karar verdikleri insanlarla gördükleri her yerde savaşırlar. Ancak kimi hikayelerde bazı varlıklar veya insanlar tamamen kendilerini tamamen kötülüğe adamış da olsalar kötülerle savaşan insanlar, doğrudan doğruya kötülük gerçekleştirilmedikçe bu insan ve varlıklara karşı harekete geçmezler. Yine de savaş gibi zarar vermeye dayalı bir kavramı, tamamen iyiliğe adanmışlık ve saflıkla bağdaştırmak fantastik edebiyat için bile kolay değildir. O nedenle farklı hikayeler bu konuda kendi özgün yorumlarına sahip olabilirler.

    Kötülükten Arınmışlık: Çoğunlukla kötülükle savaşın verdiği saflıktan daha farklı tasvir edilen bir saflık türüdür. Kimi zaman bu özelliğe sahip yaratıklar, varlıklar ve insanlar çevrelerindeki insanlara yardım eder, böylece Evrendeki varlıkların çektikleri acıları azaltmaya çalışırlar. Kimi zamansa günlük davranışları, konuşmaları, diğer insan ve varlıklarla ilişkileri o kadar masumdur ki, her hangi bir özel amaçları olmasa bile bu yaratıklar, varlıklar ya da insanlar iyilik yaratıkları olarak adlandırılabilirler.

    13) Goblinler

    Fantastik Edebiyatta Goblinler: Fantastik edebiyatta orklardan sonra ( bkz orklar ) en çok kullanılan ikinci kötü karakter türüdür. Küçük ve çelimsiz olduklarından küçümsenseler de zaman zaman sayıları fazla olduğu zaman zorlu rakipler olabilmektedirler. Ayrıca kurnazdırlar, o anda hikayenin diğer karakterlerde olan onların göremediği zayıf yanları görebilirler veya kendi sahip oldukları avantajların farkına varabilirler. Orklar gibi çoğu öyküde karakterleri ile ilgili ayrıntılar neredeyse hiç tasvir edilmeyen, sanki ana karakterlerin asıl rakiplerine ulaşmadan önce dövüşecekleri bir düşman olabilsin diye hikayelere konmuş varlıklardır. Fantastik hikayelerde goblinlerin yaşadıkları yerler, bir düşman olarak gözlenebilenler dışındaki özellikleri tıpkı orklar gibi çok az işlenmiştir. Hikayelerde goblinlerin ana karakterlerden biri olduğuna neredeyse hiç rastlanmaz. Ancak zaman zaman tıpkı gnomlar gibi ( bkz gnomlar ) bir yaramaz çocuğu andırdıklarından, hikayenin bazı yerlerinde tek bir gnom diğer karakterlerin konuşmak ya da bir süre seyahat etmek zorunda kaldığı, böylece bu süre boyunca goblinin yaptığı türlü oyunlara katlanmak zorunda kaldıkları bölümler vardır.

    Goblinlerin Çzellikleri: Genellikle çelimsiz, güçsüz ve korkak olarak tasvir edilirler. Aslında korkak olmalarının nedeni de çoğunlukla bedensel ve zihinsel olarak çoğu başka varlıkla savaşırken çok da yeterli olmamalarıdır. Dahası çoğu varlık onları çirkin bulduğu için daha görür görmez düşman olarak kabul edilirler. Zekaları çok ileriye yönelik düşündüğü zaman zorlanır. O nedenle bir dövüş ya da başka bir olay sırasında bir fırsat gördüklerinde bazen kısa bir sorgulamadan bazen de hiç sorgulamadan hemen bu fırsatı kullanırlar. Belki de kaybetme ve karşısındakinin kendilerine zarar vereceği korkusu diğer birçok varlıktan daha fazla olduğu için böyle fırsatları belli başlı zeki varlıklara göre çok daha fazla fark edebilirler. Bu da dövüşlerde rakiplerini zorlayan bir özellik haline gelebilir. Ancak aynı özellik aynı zamanda onları tuzağa düşürmek için de kullanılabilir. Onların bir fırsat olarak göreceği, aslında işin ötesini düşündünüldüğünde örneğin bir insanın ne olduğunu anlayabileceği bir tuzak, goblin çoğu zaman hemen düşünmeden hareket edeceğinden onun yakalanmasını ya da ona zarar verilmesini sağlayabilir. Bir bakıma uzun vaadeli düşünemeyince zekaları bir anda onları tuzağa iten bir tür düşmana dönüşür goblinler için.

    Goblinleri Kullanmak: Bir orka göre çok daha çelimsiz, korkak olduğu için farklı amaçlarla en çok kullanılan varlıklardır. Çrneğin kimi savaşlarda yüzlerce goblin önden düşmanın üzerine saldırmaya zorlanabilir. Böyle durumlarda çoğunlukla zaten goblinler saldırmaya istekli değildirler. Onları saldırmaya insan ya da ordu tarafından yakalanmadan kaçma olanakları varsa mümkünse savaşmadan kaçmayı da tercih edeceklerdir. Ancak üzerlerinde doğru geldiklerinde karşılarındaki grup çoğunlukla bunları sorgulamadan onları düşman olarak kabul edeceğinden onlarla dövüşmeye başlayacak. Böylece aslında dövüşmeye hiç de istekli olmayan bir grupla uğraşarak, arkada bekleyen asıl düşmanın saldırısından önce yorulacak ve belki de goblinlerle yapılan dövüş daha bitmeden yapılacak saldırıya hazırlıksız yakalanacaktır. Goblinler ayrıca savaşçılar tarafından dövüş yeteneklerini geliştirmek, büyücüler tarafından üzerlerinde yeni büyüleri denemek, kimi zaman belli ayinlerde kurban vermek, kimi zaman sadece eğlenmek için kullanılırlar. Kısacası kötü bir halk olarak adlandırılan bu halk aslında diğer halklara yapabileceği ya da yapmayı hayal edebileceği kötülükten çok daha fazlasını o halklardan görür çoğu zaman. Ancak yine çoğu zaman bu halk zaten yozlaşmış, zararlı, kurtarılmayı hak etmeyen bir halk olarak nitelendiğinden çoğu zaman fantastik edebiyatın birçok diğer benzer durumlarda duyarlı karakterleri bu halklara karşı yapılan kötülükleri ve bu halkın çektiği acıları üzerinde durulmaya değmeyen önemsiz bir mesele olarak görürler.

    14) Samuraylar

    Fantastik Edebiyatta Samuraylar: Çok genel anlamda samurayların Doğu kültürünün şövalyeleri olduğundan bahsedilebilir. Samuraylar çoğu kaynağa göre ve çoğu hikayede kendi toplumlarının faydası için gerektiğinde dövüşmeye hazır savaşçılardır. Ancak çoğu batıdaki şövalye kavramından farklı olarak kendilerini “saf iyilik” olarak tanımladıkları bir kavrama adamazlar. (bkz şovalyeler) Bunun yerine hayatlarını dövüş ve savaşı öğrenmeye, sadece iyi dövüşen ve savaşan birisi olmak değil dövüş ve savaşın en derinlerinde yatan sırları anlayacak kadar kendilerini geliştirmeye adamıştır çoğunlukla bu kişiler. Dövüşmek ve savaşmak için bir sebep olmasa bile dövüşün inceliklerini bilen birisi olmak onlar için yeterince heyecan verici bir amaçtır. Ancak dövüşün ve savaşın derinlerinde yatan sırları öğrendikçe bu sırlar birçok defa onlara sadece nasıl savaşacaklarını değil, ne zaman ne için savaşacaklarını da öğretir.

    Savaşmanın ve Dövüşmenin Sırları: Kılıcın nasıl tutulacağı, yapılacak saldırının nasıl karşılanacağı, düşmanın ne zaman zayıf düşeceği ve bu anlardan nasıl faydalanmak gerektiği öğrenilmesi gereken ilk basit sırlardır. Ancak bunun hemen sonrasında samurayların kendi bedenlerini iyi tanımaları ve bu bedeni en iyi nasıl kullanacaklarını da bilmeleri gerekir. Bir samuray çoğunlukla bedenini olabildiğince sağlıklı tutmaya çalışır, ama bunun ötesindeki amacı bedeninin ona verdiği her olanağı ve sahip olduğu her gücü olabilecek en verimli şekilde kullanmaktır. Bu şekilde çok çelimsiz, hatta sakat olduğu durumlarda bile ya da fiziksel engeller örneğin karanlık ya da kollarının bağlı olması dövüşmesini güçleştirdiğinde bile kendisinden beklenmeyecek kadar iyi savaşabilecektir. Bunun sonrasında etrafındaki Dünyayı iyi tanımayı da öğrenmelidir. İçinde bulunduğu odanın, ya da etrafındaki nesnelerin ona ne gibi avantajlar sağladığını ya da onun için ne gibi tehlikeler yarattığını hesaplayabilmelidir. Bunların da ötesine geçildiğinde bir samuray için en son önemli noktaya gelinir. Samuray ne için dövüştüğünü iyi bilmelidir. Bir defa tekrar edersek, bir samuray için hiç sorgulama ihtiyacı duymadığı bir “saf iyilik” kavramı için dövüşmek yanlış bir seçimdir. Eğer bir tür “saf iyilik” kavramı için dövüşülüyorsa bile bu kavram sürekli zihinde sorgulanmalıdır. Başka bir amaç için dövüşülüyorsa, örneğin amaçları ülkelerini savunmaksa, ya da sadece kendi hayatını kurtarmaksa bile dövüşürken amaçlarının bu olduğunu hep akıllarında tutmalıdırlar. Samuraylar için amacın bu kadar önemli olması ve zihinde bu kadar tutulması zorunluluğu iki nedene dayanır. Çncelikle amacının ne olduğunu tam olarak bilmemek bir kişinin dövüşteki yeteneğini sınırlayacaktır. Ancak o sırada yapılan dövüş zihinde tam olarak anlam bulduğunda beden ve zihin dövüşü en verimli şekilde yönlendirecek güce ulaşabilir. İkincisi dövüş yapılırken ne için dövüşüldüğü bilinmezse samurayların karşısındaki alt edecek ama asıl amaçlarına zarar verecek hareketlerin yapılması mümkündür. Dövüşün amacının sürekli zihinde tutulması bu ihtimali engelleyecektir. Böylece bir samuray dövüşmenin bir amacı gerçekleştirmek için gerekli olduğunu düşündüğünde dövüşten kaçmayacak, ama aynı amacın dövüşmeden de gerçekleşebileceğini düşünüyorsa sadece dövüşmüş olmak için de dövüşmeyecektir.

    Samurayların Son Sırrı: Son sır sınırlı sayıda kaynakta yer alır. Muhtemelen çoğu gerçek Dünyada samurayın bilmediği belki de tamamen fantastik bir sırdır. Ancak kesinlikle fantastik bir hikayeye renk verebilecek ögelerden birisidir. Sırın doğası doğu felsefesinin tüm Evreni aynı ruhun parçası olarak görmesine dayanır. Bu duruma göre bir savaşçı karşısındaki düşmana zarar verdiğinde kendine ve tüm sevdiklerine zarar verecektir, çünkü her zarar gören insan aynı zamanda tüm insanlığa ve insanlığın tek tek tüm üyelerine de verilmiş sayılır. O nedenle bir samuray eğer bu sıra ulaşır ve onun gereğince hayatını şekillendirirse, sadece karşısındaki insanla dövüşmek, başka insanların göreceği zararı önlemek için gerekli ise dövüşecektir. Bu durumda bile rakibinin olabilecek en az zararı görmesini önlemek için çaba harcayacaktır. Ve dövüş yeteneğini de sorunları etrafına en az zararı vererek çözmeyi başarabilecek bir şekilde geliştirecektir. Bu yolu takip eden bir savaşçı için bir savaşı sadece kendi ordusunda değil rakip ordudaki ölü sayısının da olabildiğince az olacak şekilde kazanmak önemli olacaktır. Böyle bir samurayın ulaşabileceği son aşama ise, etraflarındaki Dünyaya zarar verecek insanları, onları öldürmeden ve ne fiziksel ne de bedensel olarak yaralamadan, Dünyaya zarar vermeyecek hale getirmektir. Bu kolay değildir ama bu yolu benimsemiş bir samuray bunu yapabilecek hale gelmek için çaba sarfedecektir.

    15) Dağlar

    Fantastik Edebiyatta Dağlar: Dağlar kimi zaman denizlerden bile daha aşılmaz engeller, kimi zaman kaçacak kişiler için yaratılmış sığınaklar kimi zaman da içlerinde sırlar barındıran gizemli yerlerdir. Dağlarda geçen maceraler, kahramanlarını bir şekilde dağlara yönlendiren maceralar fantastik edebiyatta sıkça rastlanan hikaye türleridir. Çzellikle yakınlarında büyük ve etkileyici bir dağın olduğu bölgelerde bu tür hikayelere daha fazla rastlanır. Böyle durumlarda kimi zaman söz konusu dağ adeta hayat kazanarak kimi zaman onları koruyan, kimi zaman cezalandıran, insanların sevdikleri, korktukları, bazen de kızdıkları bir varlık haline gelir.

    Aşılması Gereken Dağlar: Zaman zaman tek başlarına dikilebildikleri gibi, bazen de dağlar sıra sıra uzanıp arkalarındaki yerlere gitmeyi çok zor hale getirebilirler. Çzellikle belli mevsimlerde daha da yoğunlaşan fırtınalar, ya da dondurucu hale gelen hava dağı geçmeyi iyice imkansız hale getirebilir. Kimi zaman dağ geçen kişiyi engellemek ister gibi etrafındaki fırtınaları yönetir. Hatta bazen yer sarsıntıları, dağların üzerinden eteklere doğru akan dereler, hatta kimi zaman dağın üzerindeki hayvanlar ve bitkiler bile karşıya geçilmesini engellemeye çalışırlar. Bunun tersi bir durum da olabilir. Bu durumda dağ sadece söz konusu kişilerin geçmesi için normalde o mevsimde hiç bitmeden devam etmesi gereken fırtınaların kesilmesini sağlayabilecek. Geçen kişilerin önünlerine su kaynakları hatta yiyebilecekleri küçük bitkiler çıkarabilecektir. Bazen dağın ruhunu temsil eden bir hayvanın doğrudan dağı geçmek isteyenlere yol göstermesi de mümkündür.

    Sığınılan Dağlar: Dağların kendilerinden daha güçlü insanlardan ya da zeki varlıklardan kaçanlara sığınak olduğu hikayeler belki de içinde dağ ögesi olan diğer tüm hikayelerden daha fazla anlatılır. Çzellikle dağa sığınan kişi dağın civarında yaşıyorsa, dağın üzerinde sığınabileceği yerleri daha iyi bilecek, onu izleyen kişi ise dağı bilmiyorsa dağın üzerindeki tehlikelerden haberdar olmayacaktır. Bu durumda bir bakıma dağ ona sığınanı koruyacaktır. Bu doğal koruma durumuna bazen dağın bir tür kişilik kazanıp da kendisine sığınanı koruduğuna ilişkin ögelerin de halk edebiyatına eklenmesi mümkündür. Çzellikle sığınanlar dağın üzerindeki yaşama, ormanlara, hayvanlara, taşlara belki dağın üzerinde özel bir anlamı olan yerlere saygı duyar ve onlara zarar vermemek, hatta bazen korumak için özen gösterir. Sığınan kişiyi bulmak isteyenler ise dağa verdikleri zararı önemsemezlerse bu durumda dağın bir tür bilinç kazanıp kendisine sığınanları koruması daha mümkündür. Bu durumların dışında
    dağın köylerini yok eden bir selden, yangından, hastalıktan, kısacası dağın bir parçası olmadığı doğanın kaçanların da sığınağı olması mümkündür. Bu durumda da kimi zaman dağ söz konusu felaketin ona sığınanlara ulaşmaması için bilinçli olarak çaba harcayabilir.

    Gizemli Dağlar: Çzellikle tepesi bulutlarla kaplı dev bir dağ insanların gezegenimizin gizemlerini çözdüğü günümüzde bile hala insanlarda gizem duygusu uyandırabilmektedir. Günümüzde hala ülkelerindeki ve kimi zaman da Dünyadaki belli başlı dağları keşfetmeye devam etmektedir. Bu insanların zorlukları anlattıkları öykülerde fantastik olarak adlandırılabilecek ögeler bulunabilmektedir. Dev hayvanlar, fırtınanın ortasında duyulan sesler böyle hikayelerin içinde yer alabilmektedir. Bu hikayelerin daha eski dönemlere ait olanları çoğunlukla çok daha çeşitli fantastik ögeler içerirler. Dağın üstünde kurulu şehirler, bazen orada yaşayan kutsal varlıklar, dağın üzerindeki mağralar yoluyla yer altına açılan tüneller, suyunu içeni büyüleyen göller bu tür hikayelerde rastlanabilecek ögelerdir. Kimi zamanda dağlar kimi zaman bir kasabanın yakalandığı hastalığı iyileştirecek bitkileri, kimi zaman bir büyüyü gerçekleştirmek için gerekli taşları barındırabilir. Bazen de kimi çoğu zaman büyüsel özelliğe sahip varlıkların hapsedildiği yerler dağlar olabilir. Bu durumda dağa giden kişi söz konusu varlığın özgür kalmasına neden olabilir. Kimi zaman söz konusu varlığı durdurmanın tek yolu onu bir şekilde tekrar dağa getirip yeniden hapsetmektir.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Oct 11, 2009 8:25 am Reply with quoteBack to top

    şu an itibari ile ansiklopedide 64 madde var. Son maddeleri yazıyorum.

    16) Gençlik

    Fantastik Edebiyatta Gençlik: Sadece fantastik edebiyatta değil çoğu edebiyat eserinde gençlik çoğunlukla öncelikle kadınlar söz konusu olduğunda güzellik (bkz Güzellik), erkekler söz konusu olduğunda da çeviklik ve güçle bir tutulur. Tabii erkekler için gençliğin verdiği yakışıklılığın kadınlar içinse gücün ve çevikliğinde kimi zaman önemi vardır. Bu ikisinin yanı sıra kimi zaman daha hızla karar vermek, daha korkusuz olmak gibi başka özellikler de gençlikle bir tutulabilir. Her ne kadar yaşlılığın ve kimi zaman hayatın başka dönemlerinin de edebiyat eserleri içinde övülen bir takım özellikleri olsa da gençlik genellikle hayatın en çok özlenen dönemi olarak tasvir edilir. İçinde fantastik olmayan edebiyat eserlerinden farklı olarak fantastik edebiyatta hayatın bu özlenen dönemine yeniden ulaşma çabası yoğun olarak işlenmiştir. Yeniden gençliğine dönebilmek, elinde olan gençliğini kaybetmek, ya da sürekli genç kalma gücünü, ya da başka şekilde ifade edersek ebedi gençliği elde etmek fantastik edebiyatta gençliğin işleniş tarzları arasında öne çıkan ögeler olarak yazılabilir.

    Gençliğini Kaybetmek: Bu öge aslında fantastik edebiyat dışındaki eserlerde de rastlanabilen bir durumdur. Bir ilaç, bir hastalık, bir kaza ya da bazen onların bedenlerini etkilemeyen ama zihnen çökerten bir olay kimi zaman insanlardan gençliklerini alabilir. Gençliğin alınması kimi zaman bedenin çökmesi, güzelliğin, gücün, çevikliğin fiziksel olarak kaybolması şeklinde olması olabilir. Ya da bedenen kişi aynı kalsa da zihnen bir çöküş şeklinde de olaibilir. Fantastik edebiyatta diğer edebiyat türlerinden farklı olarak gençlik insanların ve elbette insan olmayan varlıklardan doğal olmayan yollarla da alınabilir. Kimi zaman başka bir insan ya da başka bir varlık kendisi gençleşebilmek için diğer insan ya da varlıkların elinden gençliğini alır. Kimi zaman insanlar ya da başka varlıklar ellerindeki bazen onlara ikinci defa verilmiş gençliğin kıymetini bilmedikleri için kimi zaman doğayı kontrol eden bir güç onların elinden gençliği alır. Çoğu hikayede elindeki gençliği kaybetmek özellikle ikinci defa eline verilmişse korkutucu bir olay olarak tasvir edilir.

    Gençliği Yeniden Kazanmak: Gençliği yeniden kazanmak da gençliği kaybetmek gibi fantastik olmayan edebiyatta da sıkça işlenen bir durumdur. Yine benzer şekilde kimi zaman bu bedenin gençlikteki haline dönmesi, kimi zaman beden aynı kalsa da zihnen gençlikteki duruma dönmek şeklinde olabilir. İlaçlar, içinde yıkınılan göller, belli yiyecekleri yemek ya da yememek yıllar boyunca ve günümüzde de bir tür gençleşme yolu olarak tasvir edilmektedir. Ki bu ögeler fantastik edebiyatta da yer almaktadır. Fantastik edebiyat bunlara insanları gençleştiren büyüleri, bir avuç suyundan içince insanı gençleştiren ırmakları ve bunun gibi insanları gençleştiren türlü başka fantastik ögeyi eklemiştir. Belki bunların içinde özellikle bahsedilmesi gereken gençleşmek için bir bedel ödenmesi gereken durumlardır. Kimi zaman bu sevilen bir insanın hayatı, kimi zaman yukarıda da belirtildiği gibi onun gençliği olabilir. Kimi zaman vampirlerin durumunda olduğu gibi (bkz vampirler) , genç kalabilmek için hayatın kendisinden bile vazgeçmek gerekebilir.

    Sonsuz Gençlik: Sonsuz gençlik iki şekilde olabilir. Birincisi bir insanın ya da varlığın belki bir çocukluk döneminden sonra bir gün bitecek hayatının sonuna kadar sürekli genç kalmasıdır. Bu durumda onu gençleştiren her ne ise ona ölümsüzlük vermez. İkincisi ise gençlik ile ölümsüzlüğün aynı anda verilmesidir. Ancak bu durumun sadece ölümüsüzlüğün verildiği durumdan farklı olduğunu belirtmek gerekir. (bkz Çlümsüzlük ) Gerek mitolojiler, gerekse modern fantastik edebiyat eserlerinde sonsuz gençliğin arayışı sıkça işlenen bir durumdur. Kimi zaman böyle bir gençliği elde etmenin yolu bir defa bir çeşmenin suyunu içmekle ya da kendi üzerinde yapılan büyü ile elde edilebilir. Kimi zaman ise bu sadece bir süreliğine gençliği geri verebilen bir içecek ya da yemek, ya da sürekli tekrarlanması gereken bir tür büyü ile gerçekleşir. Bu durumda gençliğin sonsuz olabilmesi söz konusu insanın ya da varlığın sürekli çabasını gerektirecektir.

    17) Adalar

    Fantastik Edebiyatta Adalar: Adalar biz karada yaşayan insanların her gün alıştığımız şekilde yürüyerek gidemeyeceğimiz yerlerdir. Onlara ulaşmak için, başka hiçbir zorluk yoksa bile en azından yüzmek, başka şekilde ifade edersek sıradan bir insanın çok da konforlu bulmayacağı şekilde oraya gitmek gerekir. Ya da yüzen ve bizi denizin ortasında ıslanmaktan koruyacak bir araç yapmak gerekir. Ancak bu araçta söz konusu deniz ne kadar sakin olursa olsun yine de devrilme, batma tehlikesi taşır. En azında altımızda sürekli hareket eden deniz yüzeyi bize sürekli tuhaf bir zeminin üzerinde seyahat etmediğimizi hatırlatacaktır. Bu nedenle belki de karaların en yakınlarındaki adalar bile kimi zaman gizemli yerler olmayı ve de fantastik halk hikayelerinde kendilerine yer edinmeyi başarabilmektedir. Ancak bazen sürekli kıyılarına çarpan dalgalar, etrafında durmadan devam eden fırtınalı ada, ya da en yakın karadan bir hali uzakta olmaları onları çok daha gizemli hale getirebilir. Elbette tüm bunların yanında adalar ayrıca insanların belki günlerdir katlandıkları zorlukların ardından denizin ortasında buldukları bir tür sığınak, ya da etrafındaki denizin içinden çıkılmasını imkansız hale getirdiği bir tür hapishane haline gelebilirler. Fantastik olmayan hikayelerde de bu tür durumlara sıkça rastlanır. Fantastik edebiyar eserleri de bu tür ögeler içerebilirler.

    Adaların Gizemleri: Bazen adaların gizemlerinin ilk hissedildiği anlar daha adaya ayak basmadan önce başlar. Adanın etrafındaki rüzgar, dalgalar, bazen hayvanların her zamankinden farklı davranışları, hatta bazen adaya ayak basmamak ya da yaklaşmamak için çaba harcamamaları, bazen kayaların üstünde ya da ağaçlardan görülen bir işaret adanın tuhaf olduğunu gösterebilir. Ada adeta bir kimlik kazanmış ve etrafındaki insanları kendisine yaklaşmaması için uyarıyor, ya da kendisine çağırıyor olabilir. Bu tür adalara ayak basanlar, eğer zorunluluktan adaya çıkmamışlarsa, ayak basma nedenleri adada rastlanan bir hazineyi bulmak olabilir. Bu tür hazineler bazen büyülü özelliklere sahip hazineler, örneğin bazen suyundan içince ebedi gençlik kazanılacak bir dere olabilir. (bkz gençlik ) Kimi zaman ada adeta bir kimlik kazanarak, hazinenin bulunmaması, ya da bulunması için uğraşır. Bazen de adanın amacı hazineyi belli özelliklere sahip doğru kişinin bulmasıdır. Bu durumda hazineyi arayan kişiler bir tür sınav vermek zorunda kalabilirler. Bazen de adalar gizli deneylerin yapıldığı, karadaki birilerinden saklanmak isteyenlerin yaşadıkları yerler olabilir. Kimi zamanda özellikle denizin çok açıklarında yer alıyorlarsa uzun zaman önce yok olduğu sanılan ya da hiç var olmadığı zannedilen canlıların ya da medeniyetlerin var olduğu yerler olabilirler.

    Hapishane ya da Sığınak Adalar: Ada öncelikle yukarıda belirtildiği gibi, karada var olan bir şeyden kaçanların sığındığı bir yer olabilir. İkinci seçenek ise adanın denizin ya da okyanusun kendisinden biraz olsun kurtulmak isteyenlerin sığındığı bir yer olmasıdır. Bu durumda söz konusu kişiler fantastik ya da fantastik olmayan hikayelerde, temiz su ve yiyecek bulmak, belki gemilerini tamir etmek istiyor olabilirler. Fantastik hikayelerde bunlara ek olarak denizdeki onları takip eden bir canavardan kaçmak, ya da denizin kişilik kazanıp kendisinin onları yok etmek istediği durumlarda, bir süre için olsun denizden uzaklaşmak için adalara sığınılabilir. Kimi zamanda adalar insanların ya da bir takım varlıkların hapsedildiği yerlerdir. Günümüzde de adaların üzerinde kurulu birçok hapishane vardır. Fantastik olan ve olmayan birçok hikayede bu tür hapishaneler konu edilir. Çoğu zaman bu tür hikayelerde adanın adı ile hapishanenin adı aynıdır, çünkü üzerinde bir takım binalar olsa da aslında tüm ada hapishane işlevi görmektedir. Bazen adanın üzerine bir bina inşaa etmek ya da insanların kaçmaması için ek önlem almaya bile gerek olmadan onları adaya bırakıp gidilebilir. Ada o kadar uzaktadır, en yakın karaya ulaşmak öyle zordur ki, söz konusu kişi adada özgürce dolaşsa bile adadan kaçması neredeyse imkansızdır. Elbette bu tür bir kaderi paylaşanlar insan dışında varlıklar da olabilir. Çoğu zaman bu tür insan ya da varlıklar adaya bir gün tesadüfen ayak basıp onları kurtaracak birilerini, ya da bir şeyleri beklerler.

    1Cool Kitaplar

    Fantastik Edebiyatta Kitaplar: Kitapların özellikle fantastik halk edebiyatındaki anlamını fark etmek için Orta Çağ ve öncesinde kitapların halk için sahip olduğu anlamı bilmek faydalı olabilir. Matbaanın var olmadığı ya da çok sınırlı şekilde var olduğu bu dönemlerde yazılı bir şeyler bulmak mümkün olsa bile, sayfa sayısı 20-30 u geçen kitapları bulmak çok kolay değildi muhtemelen. Dolayısı ile var olan kitaplar çok değerliydi. Muhtemelen bazıları günümüzde en değerli mücevherler kadar değerliydi. Dolayısı ile bir kitaba dokunabilen bir insan hele bunu ilk defa yapıyorsa muhtemelen bu değerin ve de çok az rastlanan bir şeye dokunuyor olmanın verdiği günümüzde muhtemelen çok az insanın yaşayacağı bir heyecan duygusu yaşıyordu o günlerde. Dolayısı ile kitapların genellikle içlerinde türlü gizemler barındıran nesneler olarak hayal edilmesi beklenecek bir durumdu. Çyle ki içlerindeki öykülerin en inanılmayacak bölümlerinde bile bir anlam aramak, günümüz Dünyasına ilişkin anlatılan bir şeyler bulmaya çabalamak muhtemelen o zamanlarda çok daha fazla rastlanan bir davranış tarzıydı. O günlerin bir kısmı özel bir ün kazanmış gizemli kitaplarının bir bölümü günümüzde de fantastik edebiyatta yer alabilmektedir. İçlerinde sırlar barındıran kitapların fantastik edebiyatın en sık rastlanan kitap ögesi olduğu savunulabilir. Bunun dışında bazen kitabın bizzat kendisi bir güç taşır. Onu elinde tutan kişiyi felakete sürükler ya da onu kurtarır. Kitapların kendi gizemleri muhtemelen fantastik edebiyatta rastlanan kitaplara ilişkin ikinci gizemli ögedir. Bu iki ögenin bir arada kullanılması da rastlanılabilen bir durumdur.

    Kitaplarda Yazılı Gizemler: Kimi zaman daha önce bilinmeyen bir hayvana ilişkin bilgiler, tuhaf belki de büyülü bir aletin nasıl çalıştırılacağı, bir hastalığın nasıl geçirileceği, bir lanetin nasıl kalkacağı, bazen de geçmişte olan olaylar ya da geleceğe ilişkin kehanetler kitaplarda rastlanılabilecek bilgilerdir. Bu bilgiler kimi zaman açıkça yazabilir. Kimi zamanda kitabın içinde sıradan görünen öykülerin ya da yazıların dikkatli bakılınca fark edilen ayrıntılarında gizlidir. Bazen kitaptaki harfler bildiğimiz harflerden farklı gözükür, ya da kitap sembollerle doludur. Bu durumda kitabı okuyan kişinin önce harflerin nasıl okunacağını ya da şekillerin anlamını çözmelidir. Bazen de kitabın son sayfası gibi görünen sayfa aslında son sayfa değildir. Bir şekilde belki bir tür büyü ile gizlenmiş başka sayfalar vardır. Ya da aslında boş gözüken, ya da sıradan bir şeyler anlatılan sayfalarda, üzerine özel bir madde sürüldüğünde, özel bir ışık altında bakınca, özel bir gözlükle bakınca, ya da doğru zamanda veya doğru yerde okuyunca görünen farklı bilgiler vardır. Bazen de kitaplar bir şekilde onu okuyan farklı insanların farklı bilgiler edinmesini ya da farklı anlamlar çıkarmasını sağlar. Bazen kitaplar farklı zamanlarda içlerinde yazanları değiştirerek onu okuyanın tam da o an gerekli olan bilgiyi edinmesini ya da anlamı çıkarmasını sağlayabilir.

    Kitapların Gizemleri: Bazı gizem ögeleri kitapların içlerinde yazan bilgileri gizlemek ya da bir yazının tam doğru anda yazılması için kitabın sahip olduğu güçlerdir. Bu tür ögelerin bazı örnekleri yukarıda bulunuyor. Ancak bazen kitapların bir insanın ya da insan dışındaki varlıkların yanında bulunması bile bir tür güç ya da bela haline gelebilir. Kitap insanın duygularını bir tür büyüsel yolla şekillendirebilir. Ya da okumaya gerek kalmadan bir şekilde yazıların zihninde belirmesini sağlayabilir. Bazen de kitapların içinde yazan yazıları okumak bir tür büyüyü ya da gücü harekete geçirebilir. Ya da onu okuyan insanın bir tür duygusal ya da bazen fiziksel değişime uğramasını sağlayabilir. Çstelik de bazen bu değişim kitapta okunan söz konusu yazının konusu ile tamamen ilgisiz bir değişim de olabilir. Bazen de bir kitabın belirli bir sayfasına bakmak hatta sayfayı açmak bile bir tür değişimi başlatabilir. Bazen de kitapta yazanlar gerçek yaşamı yansıtabilir. Kitabı açan ve okuyan kişi aslında bir yandan okurken bir yandan okuduklarının gerçekleşmesini sağlıyordur. Bazen de bizzat öykünün içine girerek yazılanların değişmesini, öykünün bambaşka bir sonla bitmesini sağlayabilir. Bazen de kitap bir şekilde onu okuyanların kendisine yeni öyküler eklemesine, böylece gerçekleşecek bir olayın sonunun nasıl biteceğine karar vermelerine izin verebilir.

    19) Çöller

    Fantastik Edebiyatta Çöller: Çöllerin insanların gözünde uyandırdığı ilk izlenim uçsuz bucaksız üzerinde yaşam olmayan düzlüklerdir. Elbette kimi bu düzlüklerde kimi zaman tepeler olabilir. Ama bu fiziksel varlıkların bile ömürleri sürekli ısınan ve soğuyan hava, çöl rüzgarları ve sürekli üzerlerine savrulan kumların sonucunda uzun süreli olmaz. Çölde var olmaya devam edebilmek, bir fiziksel yapı için bile sürekli devam eden bir savaş gibidir. Bir bitki, bir hayvan, bir vaha ya da bir medeniyet için bu savaş çok daha zorludur. Dolayısı ile çöl katı bir zemin olmasına rağmen sürekli hareket eden ve sürekli üzerindekilerle savaşan dolayısı ile sürekli tetikte olunması gereken bir alan olarak çoğu fantastik ve fantastik olmayan hikayede yer alır.

    Çöllerin Çzellikleri: Belki de gerek yaşadığımız gerekse fantastik Dünyalarda en dikkat çekici özellikleri olan yerler çöllerdir. İlk bakışta hiçbir şeyin olmadığı yerlerdir. Ama çöllere gitme fırsatı bulmuş insanlar dikkatli bakıldığında aslında birçok şeyin olduğu fark edildiğinden bahsederler. Her şeyden önce ayağınız altında ne olduğunu bilemezsiniz. Çöl koskoca bir şehri bile birkaç yıl içinde kumun altına gömmüş olabilir. Daha da ilginç olanı, aynı çöl bir gün şehri tekrar ortaya çıkarabilir. Aniden ortaya çıkan çölde yaşama fırsatı bulmuş hayvanlar ve bitkiler, şaşırtıcı derecede gelişmiş olabilirler. Çöl, yaşamın gelişmesini önleyen bir engel olabileceği gibi, bir defa aşıldığında yaşamı çok daha fazla geliştirebilecek bir tür öğretmen de olabilir. Bu elbette çölde yaşamaya karar veren insanlar için de geçerlidir. Çünkü çoğu hikayede çöl bile gerçekten aramaya bilenlere yaşam içn gerekli olanakları sunar. Ama onlara ulaşmak için nasıl arayacağını ve bulduğunda nasıl kullanacağını bilmek gerekir. Bütün bunların yanında belki bir de çölde geçen akşamlarda başka pek çok yerden çok daha açık bir gökyüzü ve çok daha parlak yıldızların izlenebileceğini eklemek gerekir. Elbette çöllerin başka bir yanını da eklemek gerekir. Çöller içlerinde seyahat eden insanların var olmayan yerleri, insanları, varlıkları görmelerini sağlayabilir. Çoğunlukla gördükleri, görmek istedikleri yerler, insanlar, varlıklar olacağından bunları gören kişiler bir an önce gördüklerine ulaşmak için çabalayabilir ve ihtiyaçları olan enerjiyi harcayabilirler.

    Çölde Yaşam: Akla ilk gelebilecek hayvanların ve bitkilerin yanında, bunlara fantastik edebiyatın yarattığı kimi canlılar eklenebilir. Bu canlıların muhtemelen en korkutucu olanları, kumun altında gizlenip bir anda ortaya çıkabilecekler olacaktır. Kumun hareketliliği, onu kullanmasını bilen canlılara son derece büyük bir avantaj verebilecektir. Ancak aslında çoğu canlı için kum içinde canlı bir düşman olmasa bile bir düşmandır. Çölde yaşam söz konusu olduğunda vahalardan da bahsetmek gerekir. Vahalar genellikle bir su kaynağı ve çevresinde bitkilerden oluşurlar. Kimi zaman hayvanlar da vahalarda bulunabilir, ama çoğu hayvan ve çölde yaşayan insanlar bir vahaya da uzun süre güvenilmeyeceğini bildiklerinden vahalarda uzun süre kalmazlar. Kısaca vahaları, çölün bir süre için yarattığı yaşam adaları olarak görebiliriz. Ama çöl denizden daha merhametsiz olabilir ve bu adaları çok daha çabuk yok edebilir.

    Çöl Medeniyetleri: Çölde yaşayan insanlar ve zeki varlıklar fantastik edebiyatta sıkça yer alırlar. Bu insanların ve varlıkların bir bölümü sıkça hareket eder, kimi zaman çölün dışındaki medeniyetle de iletişim kurarlar, hatta modern teknolojiden de faydalanabilirler. Bazı fantastik edebiyat eserlerinde gerektiğinde kumun altında saklanmayı hatta kumun altında hareket etmeyi, böylece düşmanları onları göremeden hareket etmeyi başarabilirler. Kimi zamanda böyle medeniyetler köyler hatta kimi zaman şehirler kurabilirler. Bu köyler ya da şehirler çoğunlukla çölün içinde bir şekilde ayakta kalmayı başarmış kayalık bölgelerdedir ve nisbeten korunaklı yerlerdedir. Yakınlarda yine bir şekilde korunaklı şekilde kalmayı başarmış göller ve nehirlerin olması muhtemeldir. Yine de böyle bir şehir bile var olmak için sürekli bir savaş vermesi gerekebilir, çünkü çöle hiçbir zaman tam güven olmaz. Su kaynağını ve şehri koruyan tüm engellerin bir gün çöle karşı kaybetme ihtimali vardır. Bu nedenle çöl köyünün ya da şehrinin insanları en azından bu yenilgiyi olabildiğince ertelemek için söz konusu fiziksel müttefiklerine destek olmalıdır.

    20) Müzik

    Fantastik Edebiyatta Müzik: Müziğin fantastik edebiyat gibi özgün bir alan olduğunu, fantastik edebiyat eserlerinin içinde bulunan müzik ögesinin yanısıra, kimi fantastik edebiyat eserlerinin müzik eşliğinde zaman zaman sunulabileceğini ve bu iki sanat alanının bir arada eserler yaratabileceğini öncelikle belirtmek gerekir. Tek başına tüm sözlerden arındırılmış müziğin bile en fark edilen etkisi insanların duygularını değiştirebilme etkisidir. Aslında bu etkinin genel olarak bilinçli olarak yapılan bir müzik eseri olarak adlandırılmayacak farklı seslerin de sahip olabileceğini eklemek gerekir. Genel olarak sesler başka her hangi bir duyudan çok daha fazla duygularımızı şekillendirir. Belki de bu nedenle müziğin duyguları şekillendiren yanı diğer tüm yanlarından daha fazla öne çıkar. İkincil bir yan da müziğin kimi zaman karşımızdaki insanın ya da varlığın o anda ne yaşadığını bize anlatabilen bir araç olmasıdır.

    Duygulara Hükmeden Müzik: Basit bir müziğin bile bazen bizi hüzünlendirdiği, ya da neşelendirdiğini, ya da aşık olduğumuz bir kişiye duyduğumuz sevgiyi hatırlattığı anlar olabilir. Fantastik edebiyat kimi zaman müziğin etkisini daha da kuvvetlendirerek hikayelerin bir ögesi haline getirir. Kimi zaman müziği dinleyen kişi müziği yaratan varlığa karşı koyamadığı bir aşkla bağlanır. Kimi zaman bu aşk sadece müzik çalındığı sürece devam eder. Kimi zaman da müzik sussa da onu bir kere dinlemiş olan kişinin zihninin içinde devam eder. Dolayısı ile söz konusu kişi müziğin yarattığı aşkı yaşamaya devam eder. Aşk kadar çok işlenmese bile müziğin öykülerin içindeki karakterlere çalındığı, bazen mırıldandığı süre boyunca cesaret ya da neşe verdiği durumlara ya da onu dinleyenlerde bazen ne kadar kurtulmak istense de bir türlü engelleyemediği bir korku uyandırdığı durumlar olabilir. Bazen de kimi müziklerin insanlarda, zeki varlıklarda, hatta kimi zaman tüm canlılarda, bazen cansız varlıklarda bile uyandırdıkları duygu öyle tarif edilmez ve öyle güzeldir ki, insanlar, zeki varlıklar, hayvanlar ve bitkiler hatta bazen bütün doğa ne yapıyorsa yapmayı bırakır ve bu müziği dinler.

    Anlamak İçin Dinlenen Müzik: Kimi zaman bazı hayvanların hatta bazı zeki varlıkların tek iletişim kurma yolu müziktir. Böyle bir durumda o hayvanların ya da zeki varlıkların iletişim kurmak için kullandıkları müzikle ne anlatmak istedikleri her zaman belli olmaz. Bazen insanların ya da diğer zeki varlıkların önce müziği nasıl dinleyeceklerini öğrenmeleri gerekir. Kimi zaman söz konusu canlıları tanıdıkça, onların hareketlerini anladıkça davranışlarını gördükçe kendiliğinden öğrenilebilir. Bazen de söz konusu müziğin anlamını öğrenmek için özel bir çaba gerekir. Bazen de konuşarak anlaşabilecek insanlar bazen varlıklar için birbirlerini anlamak için müzik sözlerden çok daha iyi bir yol haline gelebilir. Bunun nedeni bazen müziğin belki müzisyenin ya da müzisyenin kullandığı çalgının sahip olduğu özel bir güç olabilir. Ya da bazen hayatını müziğe adamış bir insan ya da varlık için müzik gerçekten kelimelerden çok daha etkin bir iletişim kurma yolu haline gelmiş olabilir. Bazen de müzik iki insanın çevrelerindeki diğer insanlar onları anlamadan iletişim kurmaları için bir yol olabilir. Bu tür bir iletişimde kullanılan müzikler bazen herkesin anlamayacağı, ancak müzik doğru insanın ya da varlığın anlamını çözeceği türden müzikler olabilir. Hatta bazen bir insan ya da varlık doğru insan ya da varlık değilse müziği duyması bile mümkün olmayabilir. Kimi zamanda müzik birden fazla kimi zaman milyonlarca kişinin birbirinden yarattığı apayrı hikayeleri, sözleri bir araya getiren, beraberce yepyeni ve bambaşka bir anlam yaratmasını sağlayan, bir bakıma birbirinden bağımsız varlıkları birleştiren ve en azından müziğin devam ettiği sürece sanki birbirlerinin duygularını, düşüncelerini hisseden, her biri hala kendi varlığını yaşasa da bir yandan da sanki tek bir varlıkmış gibi uyum halinde hareket edebilen, uyum halinde bir eser yaratabilen bir topluluk olmasını sağlayan temel güç olarak hem fantastik hem de fantastik olmayan edebiyat eserlerinde yer alır.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Tue Nov 10, 2009 5:10 am Reply with quoteBack to top

    Evet arkadaşlar, rutin ve muhtemelen sıkıcı olan ifademizi tekrarlarsak, şu an itibari ile, 69 maddesi var ansiklopedinin son eklenen beş maddeyi koyuyorum buraya.. Söz bir şu dersler bitsin, son 40 maddeyi 10ar 10ar ekleyeceğim, eğer yeni ve daha da ciddi işler çıkmazsa... : ) ) )

    Neyse işte beş madde

    1) Çocuklar ve Çocukluk

    Fantastik Edebiyatta Çocuklar ve Çocukluk: Hemen hemen tüm edebiyat eserlerinde çocuk temasının özünde iki duygunun varlığından bahsedilebilir. Bu duygulardan ilki yazarların kendi çocukluklarını hatırlamaları ve hissetmeleri ile oluşur. Bu duyguya bir bakıma, bir çocuğun gözünden hayata bakış olarak düşünebiliriz. İkincisi ise çevresinde gördüğü çocuklara baktığında hissettiği duygudur. Bunu da bir yetişkinin gözünden çocuklara bakış olarak düşünebiliriz. Çoğu hikayedeki çocuk ögeleri bu iki duygudan ya biri ya da ikisinin karışımı ile oluşturulmuştur.

    Bir Çocuğun Gözünden Bakış: Yaşı ne olursa olsun bir çocuğun belki de en belirgin özelliği etrafında kendisine çok yabancı olan Evreni tanıma ihtiyacıdır. Bu özellik bazen çocukluğun sonrasındaki dönemlerde de devam eder. Bazen de yaşamın diğer ihtiyaçları insanın bu ihtiyacının bazen çocukluk dönemi bile bitmeden bastırılmasına neden olur. Ancak çocuklar, yaşadıkları koşullar nasıl olursa olsun en azından belli bir süre boyunca bu keşfetme duygusunu yaşarlar. Bu duygu da özellikle hiç tanımadığımız bir Dünyayı okuyarak keşfetmek istediğimiz hikayelerde onları en tercih edilir karakterler haline getirir. Bu tanımadığımız Dünya aslında yaşadığımız Dünyanın bilmediğimiz bir köşesi, ya da tarihin bilmediğimiz bir dönemi, ya da bir yazarın hayal gücü ile yaratılmış fantastik bir Dünya olabilir. İkinci ve belki de en çok öne çıkarılan özellik masumiyettir. Çoğu zaman hayatın içinde verilen mücadelenin insanları kirlettiği, bu mücadeleye henüz girmemiş çocukların temiz kaldığından bahsedilir. Daha farklı bir bakış açısı ile bu masumiyetin aslında bir çeşit duygularını gizlemeden yaşama olarak düşünebiliriz. Elbette üç yaşında bir çocuk bile kimi zaman öfke, nefret, kıskançlık duygularını da yaşayacaktır. Ancak hissettiği olumlu ve olumsuz tüm duyguları muhtemelen o anda ifade edecek, duygusunu bazı anlarda gizlemesi gerektiğini fark etmeyecektir. Çocukların bu özelliği onların kimi hikayelerden herkesin ifade etmeye çekindiği duygu ve düşünceleri ifade edebilen karakterler olarak yer almalarını sağlayabilmektedir. Çoğu zaman çocuk ne kadar küçükse, duygu ve düşüncelerini ifade etmekten o kadar az çekinecektir. Etraflarındaki Dünyayı bilmemeleri çocukların aynı zamanda kimi zaman kendilerini ciddi şekilde etkileyebilecek hatalar yapmalarına da neden olabilir. Yanlış açılmaması gereken bir kutuyu açma, söylenmemesi gereken bir sözü söyleme, girilmemesi gereken bir yere girme kimi zaman bir anda çocuğun tüm yaşamını değiştirecek olayların başlamasına neden olabilir. Elbette bu hataları herkes yapabilir, ama eğer yapılmaması gereken şey yetişkin bir insan tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek bir şeyse, o zaman hikayelerde bu hatayı bir çocuğa yaptırma bir yazarın tercih edebileceği bir durumdur. Bu hatalar kimi zaman başlı başlarına belli öykülere konu oluşturabilirler

    Büyüklerin Gözünden Çocuklar: Her şeyden önce fiziksel olarak küçüktürler. Bu da kimi zaman başlı başına onları ilginç hikaye ögeleri haline getirebilir. Bazı hikayeler de çoğu zaman bir dezavantaj olabileceğini düşündüğümüz bu ufaklık, mesela küçük bir yerden geçmek gerektiğinde bir anda avantaj haline gelebilir. Kimi zamanda bazı işleri yapmak için fiziksel açıdan küçük olmak gerekir. Bunun yanında Dünya hakkındaki bilgileri henüz sınırlıdır. Yani zihinleri temizdir. Bu zihinsel temizlik de bazen büyüklerin sahip olmadıkları bir avantaj haline gelebilir. Akıllarında korku ve kuşku olmadan çocuklar belirli zihinsel işleri büyüklerine göe çok daha rahat şekilde yapabilirler. Bu nedenle bazı fantastik hikayelerde belli fantastik aletleri ve güçleri de sadece çocuklar kullanabilir. Kendilerine göre sahip oldukları avantajları bir yana bıraktıklarında büyükler için gün gelip de çocukluktan çıkacak ve onların yerini alacak kişilerdir. Bu nedenle hem Dünyaya hazırlanmalı, hem de henüz karşılaşmaya hazır olmadıkları Dünyadan korunmalıdırlar. Her toplum çocuklar söz konusu olduğunda korunma ve hazırlanma arasında bir denge kurması gerekir. Çünkü hazırlanmak aynı zamanda bir parça belki de henüz karşılaşılmaya hazır olunmayan Dünya ile yüzleşmek demektir. Fantastik hikayelerde yaratılan farklı toplumlar hatta farklı zeki varlıkların kendi çocukları söz konusu olduğunda kurduğu farklı dengeler, yani farklı boyutlardaki koruma ve hazırlama anlayışları bu toplumlar ve varlıkları ilginç hale getiren ögelerden biri olabilirler.

    2)Aşk

    Fantastik Edebiyatta Aşk: Aşk edebiyatın her alanında en çok işlenen konulardan birisidir. Muhtemelen bunun nedeni onun insanlar tarafından anlaşılmaz doğasıdır. Diğer duygular nisbeten daha kolay açıklanabilirken kimi zaman aşk insana hiç yapmak istemeyeceği, ya da normalde yapmaya asla cesaret edemeyeceği şeyler yaptırabilir. Çyle ki insan aşkın etkisi altına girmeden önce ya da bir gün o etkiden çıkarsa kendisi de bunları nasıl yaptığına şaşıracaktır. Çstelik de zaman zaman anlaşılmazdır. Bazen her gün yanyana olunan aşık olabileceği asla aklına gelmeyecek birisine bir insan birden aşık olabilir. Ya da yıllar sonra aşık olduğu kişiye bakıp ben nasıl bu insanı sevmişim diyebilir. Aşkın bazen en azından günlük yaşamın mantığı söz konusu olduğunda kavranamaz şekilde başlayışı fantastik edebiyatın insanları ya da zeki varlıkları birbirlerine adeta sihirli şekilde aşık olduğu öyküler oluşturmasını sağlamıştır. Hatta kimi zaman böyle öykülerde insanlar ya da başka zeki varlıklar en akla gelmeyecek başka insan ve zeki varlıklara, hayvanlara, bitkilere hatta kimi zaman cansız varlıklara bile aşık olabilmektedirler. Fantastik edebiyatta yer alan, aslında aslında bildiğimiz Dünyada geçen bir öykü de olsa bazen halkın ya da yazarların elinde fantastik hale getirilen aşka ilişkin başka bir tema da birbirlerine kavuşmak için çalışan aşıklardır.

    Aşık Olmak: Bu konuda klasik öge Yunan Mitolojisi tarafından yaratılmıştır. Bu ögenin yer aldığı hikayelerde, tüm aşkları başlatan aslında bir tanrıçanın muzip bir oğludur. Bu oğlan kanatları olan ve elinde bir yay ve oklar olan bir çocuktur. Farklı hikayelerde onun oku attığı kişinin ilk baktığı kişiye, ya da ard arda ok attığı kişiler birbirlerine aşık olabilmektedirler. Bu ögeler ok ve yay ve özellikle belli üzerinde yapılan bir sihirin ardından bir insanın ilk baktığı kişiye aşık olması çok farklı hikayelerde kullanılan oldukça sık kullanılmaktadır. Bazen de çok güzel bir kız ya da çok yakışıklı olan bir erkek de belki de bu güzelliğin ya da yakışıklılığın taşıdığı bir tür sihirli özelliğin de yardımı ile onu gören herkesin kendisine aşık olmasına neden olabilir ya da istediği herkesi kendine aşık etmeyi başaran bir insan olabilir. Bazen de bazı büyüler onları yapan varlıkların ve insanların başkaları onlara baktıkça ya da seslerini duydukça onlara sevdikleri insanları, sevdikleri yerleri, duymak istedikleri sesleri hatırlatırlar. Dolayısı ile diğer insanlar bu varlıkları ve insanları gördükleri ya da duydukları sürece bir türlü bastıramadıkları büyük bir aşk duygusu yaşayabilirler. Kimi zaman bu duygu söz konusu varlıklar görülmediği ya da sesleri duyulmadığı zaman biter. Kimi zaman da belli bir süre, ya da bazen bir tür büyü ya da bir tür şok büyünün etkisini bitirene kadar sürer.

    Tuhaf Aşklar: Çzellikle fantastik halk edebiyatı hikayelerinde bunlara sıkça rastlanır. Kimi zaman büyük ve korkulan bir gücün mesela Güneş’in ya da bir ırmağın başka bir varlığa bazen çok güzel ya da yakışıklı bir insana, çoğu zaman bir kadına aşık olması söz konusu olabilir. Eğer aşık olunan kişi bir erkekse çoğu zaman bu kişi bir tür ozandır ve söz konusu varlığı sesi ile büyüler. Elbette söz konusu kadın ya da erkeğin aşık ettiği varlık, bir hayvan ya da bitki, ya da hayal gücü ile yaratılmış bir yaratık da olabilir. Bazen de bir erkek ya da kadın bir tür varlığa, ya da hayvana, ya da bitkiye aşık olabilir. Ya da varlıklar, hayvanlar, bitkiler birbirlerine aşık olabilir. Ne şekilde olursa olsun bu aşklar, birbirlerinden çok farklı varlıklar arasında olduğu sürece genellikle aşıkların birbirlerine kavuşmaları imkansızdır. Hele kimi zaman mesela Güneşe aşık olunan ya da Güneşin birilerine aşık olduğu durumda aşıklar hep birbirlerini görebilirler ama yine de doğanın kanunları birbirlerine kavuşmalarını engeller.

    Büyük Aşk Çyküleri: Belki de insanların, fantastik edebiyat ya da diğer edebiyat türlerinde en çok ilgi duydukları öykü türlerinin arasındadırlar. Kimi zaman normal şartlarda birbirlerine kavuşmaları imkansız iki varlığın birbirlerine kavuşma öyküsüdür. Çrneğin bir insana aşık olan Deniz Kızının öyküsü bu tarz öykülerden biridir. Ve iki insanın arasında geçen benzerlerinden farklı olarak da asıl mücadeleyi veren kahraman bir kadındır.
    Kimi zaman da birileri tarafından çoğu zaman ailesi tarafından uzaklaştırılan bir aşığın peşine diğeri düşer. Bazen de söz konusu iki aşık, evlenmelerine izin vermeyen bir anne baba, ya da başka insanları ikna etmek için bir mücadele verirler. Bazen bu mücadele aşıklardan birinin bir aile üyesinin, çoğu zaman kızın babasının, diğer aşığa, çoğu zaman erkeğe yaptığı bir sınav şeklinde olabilir.

    3) Devler

    Fantastik Edebiyat: Dev Türkçe’de kelime anlamı olarak cücenin zıddı olarak düşünülebilir. Cüce normalden daha kısa boylu, küçük anlamına gelirken, dev biraz daha farklı olarak genel anlamda çok büyük anlamında kullanılır. Dolayısı ile her ne kadar cüce bir dinazor ya da balina insanlara göre yine de dev olabilir. Ancak söz konusu olan insana benzeyen bir canlı ise ve onu normal boydaki bir insanla karşılaştırıyorsak, dev ile cücenin anlamları birbirinin tam karşıtı sayılabilir. Gerek fantastik halk edebiyatında, gerekse modern fantastik edebiyatta devler oldukça sık yer alırlar. Halk edebiyatında, özellikle efsanelerdeki yerleri modern fantastik edebiyattan bile daha fazladır. Bunun nedeni belki de devin hayal edilmesi en kolay korku ögelerinden birisi olmasıdır. Sonuç olarak çoğu zaman devler sadece boyutları dışında tamamen insanlara benzerler. Dolayısı şekilleri ve özellikleri insanlardan çok farklı başka canavarlarla kıyaslandıklarında çok daha kolay göz önüne getirilebilirler. Belki bu özellikleri modern fantastik edebiyatın da genellikle çocuklara yönelik olan hikayelerinde onların daha fazla yer almasını sağlamıştır.

    Devlerin Genel Çzellikleri: Elbette büyüktürler. Ne kadar büyük oldukları hikayelere göre değişir. Kimi zaman insandan 2-3 kat, kimi zaman 5-10 kat, kimi zaman 20-30 kat hatta daha da büyük olabilirler. Çoğu hikayelerde kavrama yetenekleri çok gelişmiş değildir. Bu da onlarla bir mücadeleye girişen normal boyutlu insanlara bir avantaj verir. Çoğunlukla hantal bir yapıdadırlar. Bu hantal yapı onların sıradan bir insana göre hızlı olmalarını engellemez, çünkü sıradan bir insana göre daha az adım atsalar bile her adımda aldıkları mesafe daha fazladır. Ancak hantallık onların bir anda beliren bir tehlike karşısında hızla tepki vermelerine engel olur. Her ne kadar çoğu zaman vucudları insanlara benzese de, bazı hikayelerde insanlardan boyları dışında bazı farkları da olabilir. Bu farklardan en meşhuru tek gözlü devlerdir. Bazı hikayelerde bu devlere tepegöz de denir.

    Devlerle Savaşmak: Gerek fantastik halk edebiyatının, gerekse özellikle çocuklar için yazılanlar başta olmak üzere modern fantastik edeiyatın birçok meşhur kahramanı, devlerle karşılaşmış, karşılaşanların önemli bir bölümü de onlarla mücadele etmiştir. Böyle bir mücadele vermeye karar vermiş bir karakterin çoğu hikayede en büyük avantajı deve göre daha gelişmiş olan zekasıdır. Hatta kimi zaman halk edebiyatında ve de çocuklara yönelik olan modern fantastik edebiyatta bu hikayeler zekanın fiziksel gücü alt edebileceğini anlatmaya yarayan bir tür eğitim aracı olarak da görülebilirler. Devle mücadele eden normal boyutlu bir insanın çoğu hikayede sahip olduğu ikinci avantaj deve göre çok daha çevik olmasıdır. İnsan ve dev aynı tehlikeyi fark ettiğinde insan çok daha hızlı tepki verecektir. Bu da ona özellikle her an beklenmedik bir şeylerin olabileceği savaş ortamlarında büyük bir avantaj sağlar.

    Devlerle İletişim Kurmak: Devlerin çoğunlukla insanları korkutan canlılar olarak hikayelerde yer aldıkları için, devlerle iletişim kuran insanların yer aldığı hikayelerin sayısı, devlerle savaşan hikayelerin sayısına göre daha azdır. Ancak zaman zaman, sırf çocuklara, korkulan şeylerin bazen o kadar da kötü olduklarını anlatmak amacı ile bile olsa bu tür hikayeler tür hikayeler yazılabilmektedir. Devlerle iletişim kuran bir insan için, devlerin insanlar kadar zeki olmaması bir dezavantaja dönüşür. Bazı hikayelerde bu tür bir iletişim kurmak isteyen insanlar öncelikle devi kendisine zarar vermeyeceğine inandırması gerekir. Böyle hikayelerde kimi zaman insan karakterler, devlerin de insanlardan korktuğunu keşfederler. Bazı hikayelerde devle iletişim kuran karakterler onun etrafındaki Dünyayı da nasıl gördüğünü keşfetmeye başlarlar. Bu Dünya, normal boyuttaki bir insanın Dünyasına göre daha küçük bir Dünyadır. Bu nedenle bu tür hikayelerde çoğu zaman devlerin normal boyutta insanlara göre çok daha basit evlerde yaşadıkları, daha basit yemekler yiyip basit giysiler yediği keşfedilir. Dünya onların daha iyi yaşamalarını sağlayacak kadar büyük değildir çünkü. Böyle bir keşife başlayan bir insan çoğunlukla devlerin aslında etraflarına zarar verme gibi bir isteklerinin olmadığını, genellikle sadece hayatta kalmak için çaba harcadıklarını keşfeder. Hatta bazı hikayelerde devler kendilerine zarar verebilecek insanlardan korunmak için saklanıyor olması mümkündür.

    4) Güneş

    Fantastik Edebiyatta Güneş: Güneş muhtemelen ilk çağlardan beri insanı en çok etkileyen varlıklardan birisidir. Elbette bu etki havanın açık olduğu ve onun gökyüzünde daha çok görüldüğü, karanlık ve aydınlığı yaratılmasındaki ya da mevsimlerin dönüşümdeki etkisinin daha çok anlaşıldığı yerlerde daha fazladır. Onun Dünyadaki hayatın oluşumda ve devam etmesinde pay sahibi olduğu etkiyi biraz olsun anlayan toplumlarda Güneş’in bu toplumların yarattığı fantastik öykülerin önemli ögelerinden birisi olması beklenebilir. Güneş, bazen halk hikayelerine kendine özgü bir yaşamı olan bir varlık olarak girer. Kimi zaman da Güneş’in bir gün yok olabileceği korkusu da bu hikayelere yansıyabilir. Modern fantastik hikayelerde de bu tür ögeler yer alabilir. Ancak bunların yanında Dünya’dakinden daha farklı Dünyalar tasvir edilirken, kimi zaman birden fazla Güneşi olan ya da Dünya’dakinden daha farklı bir Güneş’e sahip Dünyalar da bu hikayelerde yer alabilirler.

    Yaşayan Güneş: Güneş’in kendine özgü bir yaşamı olduğunu düşündüğümüzde ilk olarak akla gelebilecek düşünce onun bir gün ölebileceğidir. Bu korku aslında günümüzün bilimsel gerçeklerini dikkate aldığımızda bile içimizde oluşabilecek bir korkudur. Elbette bilimin bu kadar gelişmediği çağlarda da böylesi bir korkunun insanların içinde yer etmiş olması beklenebilecek bir durumdur. Güneş’in bir gün ölebileceği korkusu öncelikle onun öldüğü ya da belki de neredeyse ölmek üzereyken bir hikayenin kahramanlarınca kurtarıldığı bir hikayeye konu edebilir. Elbette böyle bir hikayede özellikle Güneş kurtarılıyorsa, Güneş’in nasıl bir varlık oldunun da tasvir edilmesi gerekir. Kimi zaman bir şekilde gökyüzüne çıkmayı başaran insanlar onun insana benzeyen bir varlık olduğunu fark edebilirler. Modern edebiyatta ise belki de kendince bir bilinci bir varlık olarak tasvir edilebilir. Hikayeyi yazan yazarın hayal gücü buna izin veriyorsa, bu varlığın yanına yaklaşmak gökyüzüne çıkmayı başarabilenler insanlar ya da diğer zeki varlıklar için için, ya da belki de bu insanların ya da varlıkların içinde belli bir sınavı geçen ya da belli özelliklere sahip olanlar için mümkün olabilir. Elbette Güneş’in yakınına giden bir varlığın amacı onu ölümden kurtarmaksa, bunun nasıl yapacağı da ayrıca hikayeyi yaratan kişi ya da toplumun hayal gücü ile belirlenecektir. Güneş’in yanına çıkabilen insanın ya da varlığın bir amacı da onun bilgisinden faydalanmak olabilir. Bir çok fantastik halk edebiyatı hikayelerinde Güneş, Dünya’nın her yerini gören o nedenle Dünya’da olan pek çok şeyi bilen bir varlık olarak tasvir edilir. Zaman zaman yer yüzünde de Güneş’le bir şekilde iletişim kurup onun bilgisinden faydalanmayı başaranlar olabilir. Güneş’in yaşam sahibi olan bir varlık olduğu düşünüldüğünde akla gelebilecek diğer bir korku da onun normalde verdiğinden daha fazla ısı ve ışık saçması olabilir. Bu korku yani Güneş’in bir gün her zamankinden daha parlak olabileceği korkusu da, yine günümüz biliminin bulgularını göz önünde bulundurduğumuzda da yine içimizde hissedebileceğimiz bir korkudur. Sonuç olarak bu durumla karşılaşan insanlar için çoğu hikayede çözüm, eğer bir iradesi varsa Güneşle iletişim kurmak ve bir şekilde onu ikna etmektir. Güneş o kadar büyük ve güçlüdür ki insanın onu kontrol etmesi neredeyse imkansız görünebilecek bir düşüncedir. Dolayısı ile insanın Güneş’in yanına gidip hayal gücünün yarattığı bir yöntemle onun Dünyadaki yaşama zarar verecek kadar sıcaklık vermemesini sağlaması da oldukça ilginç olabilecek bir fantastik edebiyat konusudur.

    Farklı Güneşli Dünyalar: Akla ilk gelebilecek fark, birden fazla Güneş’i olabilecek Dünyalardır. Bu Dünyaların çok sıcak olabileceklerini düşünmek mümkündür. Ancak eğer Güneşleri yeterince küçükse o kadar da sıcak olmayabilirler. Bir Dünyanın Güneşinde olabilecek ikinci farklılık onun boyutudur. Güneş Dünyadakinden çok büyük, ya da çok küçük olabilir. Bu durumda verdiği ısı Dünyanın Güneşine göre çok daha fazla ya da çok daha az olması olasıdır. Böyle bir durumda o gezegende yaşamın nasıl var olacağı, hikayeyi yazan kişinin hayal gücüne bağlıdır.

    5) Korku

    Fantastik Edebiyatta Korku: Korku fantastik edebiyata en fazla yön veren duygulardan biridir. Aslında insanların bu duyguyu ifade etme ihtiyaçları öyle güçlüdür ki, zaman zaman fantastik ve fantastik olmayan korku ögeleri üzerine kurulmuş hikayeler, korku edebiyatı denilen ayrı bir edebiyatın parçası olarak da görülebilmektedir. Korku üzerine kurulmuş hikayelerin amacı sadece hikayelerdeki karakterleri korku dolu bir ortama sokmak ve bu hikayelerdeki karakterlerin yaşadığı korku duygusunu tasvir ederken, bu duyguyu hikayeyi okuyan ya da dinleyenlerin de paylaşmasını sağlamak olabilir. Ya da hikayeler korku duygusu doğası üzerine düşünme çabasının ya da bu duyguların insanların üzerindeki etkisi üzerine kurulan bir hayalin sonucunda da ortaya çıkmış olabilir. Korku temasının öykülerde farklı şekilde yer aldığı örneklerden birisi insanların korkuları ile yüzleşmesini konu alan hikayelerdir. Bazen de korku duygusunun doğası üzerine kurulan bir takım hayaller hikayelere ilham verilebilir. Bu tür hikayelerde kimi zaman başka duygular söz konusu olduğunda da rastlanabileceği gibi, bazen korku adeta kendi iradesi olan bir varlık olarak yer alabilir, ya da hayal gücünün belirleyeceği bir nedenden dolayı insanların kendilerinden korkmasına, ya da sadece korku duygusunu hissetmelerine ihtiyaç duyan varlıklar hikayelere konu oluşturabilir.

    Korkutan Hikayeler: Bu hikayelerde korku, hikayelerdeki karakterlerin yoğun olarak yaşadığı, ama genellikle hikayenin dışına taşıp onu dinleyenlerin de hissetmesi amaçlanan bir ögedir. Elbette bunu sağlamanın en kolay yollarından biri de, hikayenin insanların kendilerini de onun içinde hissetmelerini sağlayacak ögeler yerleştirmektir. Böyle hikayeler eğer okunuyorlarsa, ses tonu ilgili yerlerde değiştirilerek ve kimi zaman okundukları yerdeki ışıklar hatta kimi zaman eşyalar ayarlanarak ya da hikayeyi okumak için en uygun zaman seçilerek hikayenin etkisi arttırılır. Böyle hikayeler kimi zaman sonlandıklarında hikayenin yaratttığı korku sonra da adeta havada asılı kalır. Hikayeyi okuyan ya da dinleyenlerin böyle bir durumda hikaye bittikten sonra da korkmaya devam etmeleri beklenilebilecek bir durumdur. Ancak bazen hikayelerin sonu, en sonunda hikaye boyunca insanların hissettiği korkunun en sonunda dağılmasını sağlayacak şekilde ayarlanır. Bu örneğin, hikayenin sonunda karakterlerin hissettiği korkunun aslında tamamen yanlış anlamadan kaynaklandığının ve aslında korkulacak bir şeyin olmadığının anlaşılması ile sağlanabilir.

    Korku İle Yüzleşmek: Fantastik ya da fantastik olmayan hikayelerde bu duyguyu en çok yorumlayan tema muhtemelen korku ile yüzleşme temasıdır. Hatta bazen bu hikayeler kimi zaman, bir insanın uzun zamandır korktuğu bir yere gitmeye, ya da bir kişi ile karşılaşmaya ya da bir şeyi yapmaya karar vermeleri ile başlar. Bu tür hikayelerin bir kısmında karakter için korku ile yüzleşmek korkudan kurtulmak için başvurulması gereken bir yoldur. Bazen korkunun asılsız olduğu anlaşılır. Korku asılsız değilse bile söz konusu kararkter söz konusu tehlike ile mücadele etmeyi daha fazla korku yaşamaya tercih ediyor olabilir.

    Korku Cisimleşirse: Korkunun bir tür yaşayan varlık haline gelmesi, ya da en azından bu duygunun varlığını tamamen ya da kısmen kontrol eden bir güç de fantastik edebiyatın kimi hikayelerinde bir öge olarak yer alabilir. Eğer böyle bir öge varsa, insanların mümkün olduğunca fazla korku yaşamasını, ya da sadece kendi iyilikleri, ya da genel olarak Evren’in, ya da Dünyanın iyiliği için gerektikçe korkmalarını istiyor olabilir. Korkunun cisimleştiği fantastik edebiyat ögelerinden birisi de, kimi zaman istediklerinde, kimi zaman da istemeseler bile etraflarına korku yayan varlıklardır. Kimi zaman bu varlıkların yaydıkları korku görüntülerinden kaynaklanır, kimi zaman da bu varlıklar aslında korku uyandırmaması gereken bir görüntüye sahip olsalar bile, onların yanında bulunanlar nereden kaynaklandığı belli olmayan bir korku duygusu hissederler. Belki bu tür bir ögeye verilebilecek mizahi bir örnek, etrafındaki kimseyi korkutmak istemese de, kendi iradesi dışında etrafına korku yayan çizgi film karakteri Casper’dır.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.87 Saniye