Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: yqiqufa
    Bugün: 16
    Dün: 23
    Toplam: 90345

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1780
    Üye: 1
    Toplam: 1781

    Şu An Bağlı:
    01 : robert989

    FrpWorld.Com :: View topic - KUZEY RÇZGARI - Kolcu Barınağı
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     KUZEY RÇZGARI - Kolcu Barınağı View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Thu Jan 21, 2010 4:29 pm Reply with quoteBack to top

    uzun süre dolandı yerle bir olmuş diyarın rutubetli ve harap sokaklarında.. sıçanlar, başıboş vahşi köpekler, gelip geçen gezginler ve ara sıra bazı yıkıntıların içinde rastgeldiği birkaç berduş kişioğlundan oluşan diyar halkına hizmet için ne yapabileceğini bilmiyordu.. ama bildiği bir şey vardı ki o da bir adım atması gerekliliği idi..

    önceleri eski Doğa Tapınağı'nın bahçesine kurmayı düşündüğü mekan için sonradan fikir değiştirerek yeni bir yer aradı.. Doğa Tapınağı'na girip içeriyi karıştırmayı, kullanılabilecek durumda olan kitap ve ekipmanları almayı da uygunsuz buldu.. kendisi ne yaptığını biliyordu ama oraya girmeyi deneyecek hırsız, uğursuz kişilere de yol göstermek, asıl kötüsü onlardan biri gibi algılanmak istemiyordu.. o yüzden eski tapınağı tamamen sildi defterden.. içerideki çok kıymetli malzemelerden, özellikle de doğa ile ilgili kitaplardan vazgeçmesi ve buna kendini ikna etmesi çok zor olmuştu ama ne olursa olsun bu işi kendisi yapacaktı..

    gerekiyorsa satın alır veya daha iyisi, kendisi yazardı..

    bütün sokakları, dış mahalleleri ile birlikte gezindikten sonra, şehrin dışında, ormanın başladığı yere yakın patika üstünde bir ağaç ev ile karşılaştı.. oldukça harap durumdaydı ama bir ağaç ev için de hayli büyük sayılırdı.. birbirine iskelelerle bağlanmış 3 ana yapıdan oluşan bu ağaç evden daha yukarıda biri doğuya biri de batıya bakan 2 küçük kulübe vardı.. her bir yapı ağacın farklı istikametlerine, en uygun dallara oturtulmuş ve hepsi de birbirlerine geçitlerle bağlanmıştı.. ulu bir çınarın üzerindeki bu ağaç ev, ağacın ana gövdesinin yerden yaklaşık 20 m yukarısında genişleyip dallara ayrılmaya başladığı yere oturtulmuştu.. ağacın dalları ile öylesine uyumlu inşa edilmişti ki, harap görünmesine rağmen geçen yıllar hiç zarar verememiş, onu ağacın bir parçası yapmıştı adeta.. şaşırtıcı bir biçimde çatısı ve pencereleri sağlam görünüyordu..

    bu görüntü onu çok heyacanlandırdı.. kalakaldı ve uzun süre ağacın etrafında dolaşıp bu mekanın detaylarını gözledi.. akabinde durup gülümsedi ve "işte aradığımı buldum..!!" diye fısıldadı kendi kendine..

    ip merdiven çoktan çürüyüp gittiğinden, dikkatli bir biçimde bu ağaç eve tırmanmayı denedi.. yanında ipi vardı ve belki yukarıda işine yarayacak malzemeler de bulup buraya girişi sağlamlaştırabilirdi.. ağacın gövdesi çok geniş olduğundan tırmanırken girinti çıkıntı bulmakta biraz zorlandı..

    uzun uğraşı sonunda en alt seviyedeki iskeleye ulaştığında güneş batmak üzereydi.. hızlıca en yakındaki yapıya doğru ilerledi.. kapalı kapıyı iterek açtı ve geniş bir salonla karşılaştı.. bu aydınlık salon batan güneşin son ışıkları ile dolmuştu.. içerideki büyük masa 10 kişilik bir grubun yemek yiyebileceği kadar büyüktü.. ortadaki bu masanın dışında sağa sola savrulmuş ahşap sandalyeler, taştan çevrilmiş ocak şeklinde bir şömine, kenarda açık duran bir sandık ve içinde çeşitli ıvır zıvır vardı.. bunları araştırmak için yeterli zaman bulacaktı.. hemen şöminenin üstünde duran yağ lambasını aldı.. salladı ve neşeyle gülümsedi lambanın içi doluydu.. şöminenin yanında dizili yedek odunlarla hızlıca şömineyi yaktı ve lambayı tutuşturdu.. şömine bir ocak gibi dört yanı çevrili bir taş yapı idi.. üstüne kıvılcımların ve alevlerin sıçramaması için sık örülmüş bir tel ızgara konmuştu.. bir bacası yoktu.. ama duman içeri yayılmaksızın en yakındaki pencereden yolunu bilirmişçesine çıkmaktaydı..

    hava tamamen kararmadan diğer yapıları da gezdi hızlıca.. bir kitaplık bulmuştu.. ve buna çok sevindi.. üçüncü ve son büyük yapı ise bir atölyeye benziyordu.. içeride çeşitli marangozluk ve zanaat aletleri vardı.. hızlıca burayı da geçti.. yukarı çıkan dönen merdivelerle doğuya bakan kulübeye girmek için kapıyı ittirdi ama kapı kilitli ya da sıkışmıştı.. bununla çok vakit kaybetmeyerek hızlıca batı kanadına doğru ilerledi.. nasıl olsa yarın yeterince zaman bulacaktı araştırma için.. batı kanadındaki kulübenin kapısı menteşesinden kırılmıştı ve ciddi tamire ihtiyacı vardı..

    koca yapıda tek kırık şeyin bu kapı olması şaşırtıcı ama güzeldi.. burayı her kim ya da kimler yaptıysa mükemmel bir işçilik ve sağlamlıkla inşaa etmişler.. süsten azade, sadeliğin mükemmelliğini en üst düzeyde yansıtan bir ağaç işçiliği hakimdi bu yapılar bütününe..

    kırık kapıdan içeri girdiğinde hava iyiden iyiye dönmüştü.. elindeki yağ lambası ile içeriyi inceledi.. 3 basit yatak sırayla dizilmişti.. ahşap yataklar sağlamdı ama yine de bir bakım görmeleri gerekirdi.. aklına aşağıdaki atölye geldi ve bakınmaya devam etti.. birkaç sandık ve 3 büyük dolap vardı burada.. dolaplarda çeşitli şekillerde deri zırhlar, göğüslükler, miğferler vardı.. hepsi deriden olan bu ekipmanların işçiliği muazzamdı.. ancak bir elf zanaatinin ürünü olabilecek kadar hafif, sertleştirilmiş deri zırhları nerede olsa tanırdı.. deri zırh takımlarının dışında çizmeler, çantalar, yolculuk için kullanılacak yürüyüş değnekleri, çeşitli türlerde kamp malzemeleri ilk anda göze çarpan malzemelerdi.. bu küçük kulübedeki malzemelerle 10-15 kişilik bir takım rahatça donanabilirdi neredeyse.. diğer dolapları incelemeden dolapları kapadı.. asıl detayları yarına saklamak, gün ışığının aydınlığında güzelce incelemek istiyordu tüm malzemeleri.. dışarı çıktı ve aşağıya ilk büyük salona doğru hızlıca seyirtti.. atölye yapısının yanından geçerken aklına birşeyler takıldı ve binaya girip bazı malzemeleri bir çuvala doldurup ana salona indi.. çantasından çıkardığı kurutulmuş et ve baharatlanmış sucukları bulduğu bir tavanın içinde kızarmaları için şömine-ocağın üzerine yerleştirdi.. sonra çantasından kupasını çıkardı ve matarasındaki suyla doldurup metal kupayı da ocağın üstüne koydu.. içine, bir keseden çıkarıp ezerek bir takım bitkiler attı ve kaynamaya bıraktı..

    sabaha kadar kızarmış et ve bitki çayı kokularının yayıldığı ve ocağın ışığının aydınlattığı bu sarı sıcak pencereye bakan gece kuşları pek rahat uyuyamadılar.. bu ağaçta ikamet eden bu kuşlar, sabaha kadar süren "tak, tuk" seslerine çok alışık değillerdi ama sabaha kadar da bu çekiç sesleri susmadı..

    sabah vakti güneş doğmazdan hemen önce iki kısa zincirin üzerine asılmış büyükçe bir ahşap tabela, büyük salonun patikaya bakan tarafına doğru asılmıştı.. Dura, tabelayı binaya bağlayan çivileri iri bir çekiç yardımıyla sağlamlaştırırken gece kuşları artık isyan etmekteydi tek kelime ile.. bu büyük çınarı terk edecek değillerdi ama yeni gürültücü komşularını da pek sevmemişlerdi açıkçası..

    ahşap tabela üzerine büyük bir çınar ağacı kazınmış, dallarının altına ise şu yazı büyük harflerle yazılmıştı..

    "KUZEY RÇZGARI"

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Fri Jan 22, 2010 4:46 pm Reply with quoteBack to top

    sabah erken saatlere kadar çalışmış, tabelayı bitirmişti.. şimdi şöminenin geçmek üzere olan ateşini yeni odunlarla besleyip üzerini kapağıyla yarım örttü.. ateşin çabuk geçmesini istemiyordu ama hava da buz gibi soğuktu.. battaniyesini çıkarıp masanın üzerine serdi ve çok kısa sürede derin bir uykuya daldı..

    çok uzun zamandır bu kadar huzurlu uyuduğunu hatırlamıyordu.. ne kadar uyuduğunu bilmiyordu ama güneş hala tepedeydi uyandığında.. tam anlamıyla dinlenmişti.. buraya iyice ısımaya başladığını hissetti.. bu terkedilmiş ağaçevin bakıma ve ciddi temizliğe ihtiyacı vardı evet.. ama sanki hep onunmuş gibi geliyordu buraya daha dün gelmiş olmasına rağmen..

    işe, şu an içinde bulunduğu ana salonu adam etmekle başladı.. bütün panjurları açtı, sağa sola savrulmuş olan sandalyeleri kaldırdı.. hepsi sağlam görünüyorlardı.. onları şimdilik köşeye üstüste yığdı.. ayak altında birkaç ıvırzıvır vardı.. yırtılmış kalın perdeler yerlerdeydi.. onları çok incelemeden öbek halinde toplayıp sandalyelerin üzerine attı.. kenarda duran sandığı açtığında içinde tahta kupalar, metal tabaklar, tavalar, kaşıklar..vs mutfak eşyası ile dolu olduğunu gördü.. bunları tek tek sınıflarına göre ortadaki büyük masanın üstüne dizdi.. bayağı çok malzeme vardı gerçekten.. sonunda sandık boşaldığında onu da köşeye, sandalyelerin yanına kaldırdı.. ortalıkta, şömine-ocağın odunları ve maşa türevi ateş malzemeleri dışında birşey kalmamıştı.. atölye yapısına kadar gidip temizlik için kullanılabilecek malzeme aradı ama büyük bir çalı süpürgesi dışında birşey bulamadı.. bu süpürgeyle bir güzel tozuttu her yeri, ama zeminin rengi çıkmıştı sonunda.. yavaş yavaş adama benziyordu ortam.. sandalyeleri indirip masanın etrafına dizdi..mutfak malzemelerini duvardaki boş raflara yerleştirdi.. yırtık perdeleri dikmek isterdi becerebilseydi ama dikişten anlayan birini bulana kadar bu işi sonraya bırakmaya karar verdi.. yırtık perdeleri atölyeye götürüp uygun bir yere bıraktı..

    salona inip tekrar baktığında gördüğü manzara harikaydı.. ocak çıtırdayarak yanıyordu ağır ağır.. ortadaki büyük masa tertemiz, yerler ve sadalyeler de ha keza.. duvardaki raflara dizilmiş mutfak eşyası da düzeni tamamlıyordu.. daha önce dikkat etmediği bir şey farketti bu arada.. duvarın üstünde bir arma asılıydı.. bir elinde kılıç, diğer elinde ise bir zeytin dalı tutan bir boz ayı resminden oluşan tunç kabartmalı bir arma.. altında ise rakamla "12" yazıyordu.. buranın terkedilmiş bir askeri ileri karakol olabileceğini düşündü gayrı ihtiyari..şimdilik armayı olduğu yerde bıraktı..

    ardından hemen yan taraftaki iskeleden geçerek ikinci yapıya girdi.. burası büyüklük olarak ana salondan biraz daha ufaktı.. tüm duvarları tavana kadar raflarla doluyudu ve yerlere parşomenler, kitaplar, yırtılıp parçalanmış kağıt parçaları, haritalar vs. saçılmıştı.. öncelikle panjurları açıp mekanın aydınlanmasını sağladı.. sol arka köşede 1 çalışma masası ve sağlı sollu 2 küçük okuma masası ve sandalyesi vardı odada.. çalışma masasının yanında 2 adet, ısınma maksatlı kullanılan köz mangalı vardı.. yere dağılmış olan kağıtların bazıları boştu.. bunları ayrı istifledi ve bir kenara koydu.. neresi olduğunu bilemediği yerleri gösteren haritalar doluydu etrafta, onları da ayrıca istifledi.. bir ara bunların üzerinde çalışmalıydı.. yırtılmış, parçalanmış yahut bütün halde yere yayılmış olan parşömenlerin bir kısmının çeşitli lisanlarda (cüce, elf, yerel) yazılmış resmi evraklar olduğunu farketti.. üzerleri mühürlenip damgalanmıştı.. bunları ayırdı..

    yere saçılan kitapları çeşitlerine bakmadan ayrı bir rafa koydu.. ama şöyle bir üstünkörü göz attığında gördükleri, askeri taktiklerle ilgili eğitim kitapları ile tarih kitapları idi çoğunlukla.. tabii bunlar yalnızca yerde elinden geçenlerin birkısmıydı.. kaba bir varsayımla 50-60 adet ciltlenmiş kitap vardı bu odada rahatlıkla.. parşömenler de ayrıca yer tutuyordu.. yerdeki ıvır zıvırı kaldırdıktan sonra çalışma masasına yöneldi.. üstünde bir yağ lambası, yazı takımı ile bir mühür vardı.. mührü incelediğinde, salondaki armanın aynısının mühre kazınmış olduğunu gördü.. masanın üzeri bunlar dışında boştu.. çekmecelerinde yedek mürekkep şişeleri ve ağaçtan yontulmuş ve henüz kullanılmamış kalemler vardı yalnızca.. gülümsedi.. askeri birliklerde herşeyden fazla fazla bulunur.. bu hiç değişmeyen bir kuraldır.. çünkü harp çıktığında tedarik sıkınıtısına düşüleceğinden kendini idame edebilmesi gerekmektedir birliğin.. çekmeceyi kapatıp etrafı süpürdü.. kitaplara ve parşömenlere şöyle bir tekrar göz gezdirip şimdilik buradaki işini bitirdiğine kanaat getirerek buradan da çıktı ve atölye olduğunu düşündüğü yapıya geçmek için ağaç iskeleye çıktı kitaplık yapısının arka kapısından..

    hava soğuktu ama içindeki umut ısıtıyordu yüreğini.. iskelenin ortasında durup korkuluklara tutunarak etrafa baktı..

    temiz havayı ciğerlerine çekti uzun uzun..

    ve sonra "başladık.." diye fısıldadı kendi kendine..

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Tue Jan 26, 2010 9:45 pm Reply with quoteBack to top

    "Oh soğuk, değil mi ?" diye bir ses duyuldu kapıdan bu ses hem yumuşak hem de etkileyiciydi. İçeriye çok sessiz bir biçimde bir adam girmişti siyah bir cüppesi, vardı. Sırıtan dudakları dışında hiç bir yeri görünmüyordu. Kafasını kaldırıp içeriye doğru bir baktı...

    "Burası... burası hakkında yanlış şeyler hatırlıyorum." dedi rahat adımlarla içeriye girerek, "Ateş, yeterince sıcak değil belki ama soğuk da değil. Hayat gibi sence de öyle değil mi ?" dedi kahkahalarla gülerek.

    Sonra aynı hızlı haraketle şöminenin yanındaki koltuğa oturdu, öyle hızlı haraket etmiştiki, karşısındaki adam onu göremedi bile. Cüppesinin yenlerinden ellerini çıkarıp ateşe doğru uzattı. Uzattığı bu eller bakımlı ve temizdi ateşi hissettikçe avuçlarıiçinde kıvrılıyordu.

    "Hamcıysan şayet - ki burası öyle görünüyor-, içimi ısıtacak bir şeyler isteyebilirim senden." dedi, ardından elini havaya kaldırınca parmaklarının arasında bir gümüş belirdi. "Bak burada bir gümüş duruyor. Güzel bir şeyler içimi ısıtacak, Doğrusu burasının han olacağını hiç düşünmüyordum. Bu komik değil mi ?" dedi kahkahalarla gülerek, adama doğru baktı.

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Wed Jan 27, 2010 7:24 am Reply with quoteBack to top

    "paran burada geçmez" dedi elindeki büyük kutuyu ana salonda yere bırakırken..

    ses tonu ne sert ne de yumuşaktı.. toprak gibi.. henüz atölyeyi toparlayamamıştı.. ve henüz ip merdiveni de tamir etmemişti.. bu adamın ağacı tırmanarak gelmiş olacağına da hiç ihtimal vermedi..

    şu büyü işini oldum olası sevmemişti..

    "oturup dinlenmene bak.. fakat sana verecek ne içecek ne de yiyecek bir şeyim var yolcu.. yanında yiyecek varsa burada pişirebilir ve güven içinde yiyip rahatına bakabilirsin.. ancak henüz erzak depolayamadım.. daha sıra ona gelmedi.. yapacak çok iş var.."

    kutuyu kenara ittirdi ıkınarak.. sonra kalkıp derin bir nefes verdi ve doğrudan adamın başlığı altında kaybolmuş yüzüne bakarak devam etti..

    "ve yanılıyorsun, burası bir han değil, bir kolcu barınağı.. belki tabelada bunu belirtmeliydim, seni bu yanıltmış olabilir.."
    dedi tereddütle.. duvara çaktığı panoya iliştirilmiş bir kağıda yazılı bir çok notun arasına bir not daha ekledi..

    "şimdi keyfine bak, ya da gel bana yardım et.. çünkü burası derli toplu görünse de daha toparlanması gereken yerler var.. ama istemezsen burada dilediğince dinlenebilirsin.." dedi gülümseyerek..

    ve salonun arka kapısını açarak atölyeye doğru seyirtti..

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Wed Jan 27, 2010 12:37 pm Reply with quoteBack to top

    Kahlahalarla güldü adamın sözlerine "Tabii burası han değil ama oraya benzetmişsin, yanlış hatırlamıyorsam burası Kolcu barınağıyda değildi. Neyse çok yolculuk yaptım.. Çyle basit yolculuklar da değil tabi.... İp merdiveni düşünüyorsan bir iki ayarlama yaptım şu an iyi gibi..." dedi gülümseyerek.

    Ardından adamın çalışma şevkini görünce, elini boş ver anlamında salladı kollarının yeninden temizlenmiş bir tavşan çıkarıp onları ateşte pişirmeye koyuldu ve handa bulduğu adama baktı... "şimdi işi gücü boşver bunlar halledilebilir şeyler.. Gel otur, konuşalım... Burada kimseyi bulmayı düşünmüyordum ama senin olman iyi bir haber, yoksa burayı daha fazla koruyacağımı düşünemezdim değil mi ? neyse gel hadi konuşalım zaman yok...Gün aydınlanmadan gitmiş olacağım..."

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Thu Jan 28, 2010 6:23 am Reply with quoteBack to top

    kapının hemen dışında durarak gülümsemeyle karışık bir iştahla konuştu

    "hmm.. taze tavşan eti hayır diyebileceğim bir şey değil.. sen pişiredur gelirim birazdan.."

    adamın ne çeşit bir elbisesi olduğunu düşünmeden edemedi atölyeye giderken.. vakti vardı henüz toparlanmaya.. aslında merak ediyordu içerideki malzemeleri.. heryer darmadağın yerler duvarlardaki raflar birbirine girmiş alet edevatla doluydu atölyede ama bu şimdilik bekleyebilir diye düşündü..

    ilk konuğunu bekletmek olmazdı..

    birkaç dakika içinde geri döndü salona..

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Thu Jan 28, 2010 3:39 pm Reply with quoteBack to top

    "İyi," dedi yavaşça fısıldayarak, " Tavşan eti, iyidir hele kırmızı şarap varsa yanında hoş benim sarmalık tütünden başka bir şeyim yok, ama garip bir akşam yemeği yiyebiliriz sanırım" dedi kıkırdayarak.

    Ellerinin zarif haraketiyle çevirdi şişteki tavşan etini, ateşin başında karanlık bir sulietti o, dökümlü cüppesinin kıvrımları ateşin sarı- kırmızı ışığını yansıtıyordu. Sırıtan bir yüz görülüyordu, kaybolmuş karanlık kukuletasının arasından, sadece elleri ototmatik bir iradeyle tavşanın yanmaması için çevriliyor gibiydi, onun dışında bütün vucudu haraketsizdi.

    Adam geldiğinde pişirmeyi yeni bitirmişti ve , orada bulunan bir tabağa koyuverdi, pişpiş etleri, üzerine biraz kekik attı etin, birazda maydonoz koydu. Bunları yaparken hiç konuşmuyordu ama yüzünde mutlak bir sessizlik hakimdi. Karanlığın içinde çıtırdayan ateş dışında bir ses yoktu çevrede, en sonunda sessizliği yine o bozdu..

    "Korkutucu hikayeler anlatacağımı mı düşünüyorsun ?" dedi gülümseyerek, " Zaten buna ihtiyacın yok kimsenin ihtiyacı yok, burada kontrol etmem gereken bir şeyin olup olmadığını öğrenmek için geldim görünüşe göre burada... Onu ne derler hissediyorum..."

    Biraz duraksadı, cebinden ufak bir bıçak çıkarıp etleri ufak parçalara bölldü. " Otur, ye ve doy,...Gece uzun sürecek gibi ve görünüşe göre de yalnızız... Sadece yaşamın kıyısındaki, gizli ağacın içinde oturan iki adam... Ulak karakolu, ya da han ne dersen de, basit çağrışımlarla isim vermek bir şeyin aslını değiştirmez... İsimler bir elbise gibidir işe yaramadıkça kirlendikçe atarsın. Sadece çiftçiler ve köylüler tek bir isimle yaşar..."

    Ağzına bir kaç lokma attıi konuşurkeni yavaş yavaş çiğniyor, nasıl oluyorsa çiğnerken bile gülümsüyor ağzzındaki bir et parçası dahi gözükmüyordu... " Dünya da fark edilmez güçler var, aslında değil dünya da, dünyalarda ve bunun sadece çok az anatherı kaldı artık, Ve sen o anahtarın üzerindesin şimdi, genç adam ya da.. o senin üzerinde... Kahretsin bu çok kimik sence de öyle değil mi ?" dedi kahkahalarla gülerek...

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Fri Jan 29, 2010 6:21 am Reply with quoteBack to top

    bir sandalye çekerek ateşin diğer tarafında adamın tam karşısında almıştı yerini.. kendisine uzatılan eti minnettarlıkla kabul etti.. sırtını rahat ettirmek için biraz uğraştıysa da bunu beceremedi ve sandalyeyi çevirip, sırtlık kısmını önüne aldı..

    "hikayeleri severim.. eski bir dostum, daha doğrusu bana hayatın bambaşka pencereleri olabileceğini gösteren bir dostum vardı.. dostum demem çok doğru olmaz belki.. çünkü o hem yaşça hem de fikirce benim çok üzerimdeydi.. bir yazar ve ozandı aynı zamanda.. kendisi ile hiç yüzyüze oturma fırsatı bulamamama karşın hayatımın içinde, ailemden, dostlarımdan biriymiş gibi hissettim hep onu..

    şimdi, burada, elimde ne ailem ne de dostlarım kalmışken, özlediğim güzel günler ise yıllar ve yollar ötesinde solup gitmiş ve bir daha dönüş imkanı kalmamışken onu hatırlamak yine umut verdi bu yaralı yüreğe.. olmayanların hayalini kurmayı, kendi dünyanı yaratmanın ayrıntılarını öğretti bana o..

    öyküleri buralara ulaştı mı bilmiyorum.. ancak onun bir sözünü daima anımsarım.. der ki:

    'yaşaması güzel olan şeyleri, hoşça geçen günleri anlatması kısa sürer ve dinleyecek pek de fazla bir şey yoktur. fakat rahatsız edici, kalbi çarptıran, hatta tüyler ürpertici şeylerden iyi birer öykü çıkabilir ve bunları anlatması epey uzun sürer..'
    "


    son kelimeleri söylerken dalıp gitmişti gözleri yanmakta olan ateşe.. gözbebeklerinde alevlerin parıltıları dans ediyordu.. akabinde devam etti,

    "yani sevgili misafirim.. her ne öykü veya haber getirdiysen hoş geldin safa getirdin.."

    dedi, altında çok büyük acıların kırıntılarının kıpırdandığı bir gülümsemeyle..

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Fri Jan 29, 2010 12:50 pm Reply with quoteBack to top

    "Hikaye mi ?" dedi, soluk bir sesle, "Ben ateşin başında hoş hikayeler anlatan biri değilim, genç adam, hiç değilim. Çünkü bu hikaye değil gerçek, Bu oturduğun, ikamet ettiğin yerde, bu diyar için değil diğer diyarlar için de önemli bir ziynet var, bir anahtar, öteki ya da diğer dünyaları içinde barındıran ya da onların içine açan."

    Yemeğini bitirdiğinde geriye yaslandı, bir an için, gözlerinde parlayan kzıllık ateşin içinde görünür gibi oldu. "Neyse, sana her şeyi anlatmayacağım, çünkü bu gereksiz. Varsın sen beni hikayeler anlatan biri olarak gör ama sen sen ol ki sakin bulunduğun ağacın içlerini kontrol etmesine izin verme.En alt odalara indir me kimseyi. Burayı güzel bir dinlenme yeri yap ki kimse burada olduğundan şüphelenmesin. Uuzn bir süre uyluda kalsın zira en iyisi böyle olacaktır."

    İç cebinden bir kese tütün çıkardı, bir kenara koydu. "Al iç güzeldir, bu dünya da böylesini bulamazsın. Bu dünya da geçişten sonra iyice yavanlaştı bunu biliyorum, belki yersiz bir korkudur bendeki ama yine de dikkatli ol genç adam... Kimsenin öğrenmesine izin verme, dünyayı felakete sürüklemek istemiyorsan tabi..." dedi gülerek.

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Fri Jan 29, 2010 4:15 pm Reply with quoteBack to top

    sessizce dinledi.. dudak bükmedi.. şaşırmadı da.. sözünün sonuna kadar dinledi yolcuyu.. tütün teklifini eliyle kibarca geri çevirdi..

    "hmmm.. hikayeler varlıklarını yaşamdan alırlar yolcu.. onları küçümsemenin sonuçlarını kaldırabileceğini sanmam.. senin hikayene gelince.. kim bilir belki gerçektir belki de masal.."

    gülümsedi

    "gerçekten kim bilebilir ki..? ama her ne olursa olsun senin düştüğün hataya düşmem.. hikayeni küçümsemem.. hikayen bende saklı kalacak yolcu.. şüphen olmasın.."

    adamı şöyle bir süzdü yeniden.. kendisine "genç adam" demesi hoşuna gitmişti.. belki adam onu küçümsemek için sarf ediyordu bu kelimeyi ya da belki hiçbirşey düşünmüyordu kim bilir.. ancak yine de bu tabir babacan bir etki yarattı Dura Tharel'in üzerinde.. tekrar gülümsedi cüppesini geldiğinden beri çıkarmamış olan bu gizemli adama..

    "anladığım kadarıyla hikayeleri ciddiye almıyorsun.. belki fikrini değiştirebilirim bu hususta.. senin aksine ben hikayeleri önemserim..
    ister misin sana bir büyücünün hikayesini anlatayım..?
    yıllar önce yaşamış Sebayüdü isimli bir büyücünün hikayesidir sözünü ettiğim.."

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Fri Jan 29, 2010 4:57 pm Reply with quoteBack to top

    "Bu bir hikaye ya da masal, değil !" dedi sert bir sesle "Gerçek !" adam bu sefer gerçekten sinirlenmişti ayağa kalkıp etrafta volta atmaya başladı. " İnanmıyorsan, ziynetin varlığını sezecek büyü gücünden yoksunsan sana gösterebilirim

    "Ama dinleyecek olan kulakların beni duymuyorsa, gözlerinde gördüklerine inanmaz. O zaman sadece sana söyleyeceğim tek bir şey var. şu an bu ağaçevin içinde köklerinde gömülü bir şey var ve o bir şey kesinlikle açığa ÇIKMAMALI..!"

    Biraz duraksadı, omuzları çökmüştü, "Söyleyeceğim budur..."

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Sat Jan 30, 2010 6:05 am Reply with quoteBack to top

    "belli ki önemsiyorsun o şey her ne ise.. bu kadar öfkelenmene gerek yok, sana inandığımı söyledim, sözlerini küçümsemediğimi de.. o yüzden sakin olalım biraz ha..?" dedi salonda sinirli bir şekilde volta atmakta olan adama..

    "şimdi, eğer istemiyorsan onun oradan çıkmasını, çıkarmazsın.. çünkü ben çıkarmayacağım o sözünü ettiğin şey her ne ise.. çünkü beni toprağın altında gömülü olanlar değil, onun üstünde nefes alanlar ilgilendiriyor.. toprağın altında pek çok giz saklıdır.. üstünde yürüdüğümüz dünyayı ve gökyüzünü ayakta tutan nice sır saklı etrafımızda, belki hep yürüdüğümüz yollarda.. kimi o sırları keşif için yanar da tutuşur.. ömrünü heba eder o gizler uğruna.. bense hiç düşünmem onları..

    çünkü eğer gizlenmişse bir nedeni vardır..

    dünyanın gizlerini araştırmam, önemsemem de.. bana sunulan nimetlerin sebebini anlamaya çalışırım yalnızca.. ki buna bile ömür yetmez bunca nimetin, güzelliğin içinde.. bilmem anlatabildim mi..?"


    tekrar gülümsemeye çalışarak öfkeli yolcuya sandalyeyi gösterdi kibarca..

    "şimdi biraz sakin olalım ve şu güzel akşamın tadını çıkaralım ne dersin..? dışarısı soğuk ve gün batmak üzere.. bizimse harikulade bir ateşimiz, başımızı sokacak bir çatımız ve bu akşam bizi idare edecek yiyeceğimiz var.. ve eğer biraz sakin olabilirsek hoşsohbet de buna eşlik eder.."

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Mon Feb 01, 2010 12:56 pm Reply with quoteBack to top

    "Hiç hırsın yok, sakin bir adamsın. Demek burada olanlar seni pek ilgilendirmiyor." dedi adam, gülerek, "Pekela öyle olsun bakalım, o zaman onu burada bırakacağım."

    Geldi yerine oturdu siyah cüppesi hışırdadı. yüzünde hale bir sırırtma vardı tehlikeli donuk bir sırıtıştı bu, hakikatli olmayan bir sırırtış. "En azından, bu gece burada kalabilirim, fiğer dünyalar beni bekleyebilir, en azından omuzumdaki bir yükten daha kurtulmuş oldum. Ama şunu unutma yerin eltında yatanlar gün gelir yerin üstündekileri etkileyebilir ama bu doğru zamanda gerçekleşirse iyi sonuçlar doğurur hoş kime göre iyi bunu bilemeyiz tabii..."

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Mon Feb 01, 2010 3:48 pm Reply with quoteBack to top

    gizemli yolcunun sakinleşmesi ile rahatladı.. tabelayı içeri almak ve yazısına birşeyler eklemek için aletleri almaya gitti.. iki dakika sonra döndüğünde elinde 3 değişik boyda keski, bir çekiç, 3 küçük kutu boya ve ufak bir fırça ile geri döndü..

    tabelayı masanın üstüne koyarak "KUZEY RÇZGARI" yazısının altına sarmaşık dallarının sarıldığı kalın harflerle "Kolcu Barınağı" ismini kazımaya başladı.. bu arada yolcuyu rahatsız ermemek için çekiç kullanmadan kazıdı harfleri.. bu konuda becerikliydi.. ki zaten yazılacak yazı da o kadar uzun iş istemiyordu..

    bir süre sessizce oturdular..

    kazıma işi bitip "Kolcu Barınağı" yazısını kırmızı ile belirginleştirirken konuştu Dura..

    gözleri yaptığı işte idi..

    "büyülü, sırlı şeyleri severim.. hatta sevmekten öte saygı duyarım varlıklarına.. çünkü anlamını bilmediğimiz bir düzenin parçasıdırlar.. hatta büyü kullanıcılarının dahi bunun farkında olmadığını düşünüyorum.. sadece mevcut enerjiyi kullanma becerisine sahipler o kadar.. bunun ne olduğu konusunda birkaç zayıf düşüncenin dışında mantıklı bir açıklama getireni görmedim.."

    bir an durup tabelaya şöyle bir baktı..

    KUZEY RÇZGARI
    Kolcu Barınağı

    hiç fena olmamıştı..

    elinde 3 renk vardı.. kahverengi, yeşil ve kırmızı.. şimdi ince işe girecekti.. yeşil ve kahverengi renkleri uygun oranlarda kullanarak tabeladaki harflere dolanmış sarmaşığı boyayacaktı..

    başlamadan önce gözlerini tabeladan kaldırıp gizemli yolcuya baktı kısa bir süre..

    "az evvel sana bir hikaye anlatayım demiştim de kızmıştın bana ya hani.. gel şimdi anlatayım onu.. hikayeler zamanı kıymetlendirir, sohbeti perçinler.. onların tümü kökünü hayata bağlar..

    genel manada 3 kısımdır onlar..

    birinci kısım hikayeler tamamıyla gerçektir..
    ikinci kısımdakiler ise içinde gerçek hayattan yaşanmışlıklar taşır..
    ve üçüncüler ise gerçek olması muhtemel öykülerdir ki en keyifli hikayeler de işte bunlardır.."

    keyifle gülümsedi..

    "Sebayüdü demiştim sana.. bir büyücü idi.. şimdi anlatacağım hikaye onu anlatır.. anlatacağım hikayenin adı: Mutsuzlar Köyü

    ama dur.. şu ince işi bitireyim bir hele önce. zaten az kaldı.."

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Wed Feb 03, 2010 11:11 am Reply with quoteBack to top

    son bir kez şöyle bir geriden baktı eserine.. beğendiğini belli eder şekilde kafasını salladı..

    "nasıl olmuş..?" diye gösterdi misafirine gururla.. ve sonra hızlı adımlarla zincirlerin asılı olduğu pencerenin önüne giderek tabeladaki halkaları zincirle birleştirdi ve tabelayı dışarı bıraktı.. masanın üzerine dağılmış olan malzemeleri bir kenara topladı özensizce ve ateşin çıtırtılarına dalmış olan misafirinin karşısında şöminenin başındaki yerine kuruldu..

    "evet.. ne diyorduk..?"
    şöyle bir hızlıca düşünerek 3 günlük sakal olan yüzünü sıvazladı iki eliyle..

    "hah..! sebayüdü.." dedi, aradığı cevabı bulmanın etkisiyle parmağını şıklatarak.. oturduğu yerde hafif doğruldu.. ters oturduğu sandalyeye tek eli ile dayanarak başladı anlatmaya.. hava kararmış, ağaç evin etrafındaki dallara tünemiş baykuşlar kendi meşrebince şarkılarına başlamışlardı..

    "hikayeleri küçümsediğini bilsem de sana anlatacağım onun öyküsünü.. çoğu insan öyküleri hafife alır, onları çocukları oyalamak için kullanılan bir şey sanırlar.." başını iki yana salladı.. "hayır dostum hayır.. öyküler önemlidir.. neyse uzatmayalım lafı.. ve kendi payımıza düşen hissemizi çıkaralım bu güzel kıssadan..

    evvel zamanlarda bir köy varmış.. adı mutsuzlar köyü imiş.. bu köydeki insanlar hayaller kurarlarmış, kimi bir sandık dolusu altın hayal ederken, kimi evlenmek istediği güzel kadını hayal eder, kimi ekip biçtiği arazisinin daha verimli olmasını hayal ederken, bazısı ise arada bir vergi toplamak için köye gelen askerler gibi olmayı hayal edermiş.. kimi yıllar önce savaşa giden kocasının eve döndüğü anı düşlerken, kimi ise eski gençlik günlerindeki güçlü kuvvetli haline döndüğünü düşler durumuş..

    ama hal böyleyken niye mutsuzlar köyü buranın ismi diye sorabilirsiniz.. bu köydeki insanların hiçbir hayali ve dileği gerçekleşmiyormuş.. yıllardır köyün üzerine çöken bir lanet yüzünden herkes mutsuzmuş.. neyi hayal etseler, ne isteseler, kalplerinden ne geçerse geçsin malesef bahtları düğümlenmiş bu kadersiz insanların..

    buna yol açan şey ise, yıllar evvel köylerine uğrayan bir büyücüymüş.. adını anmak bile istemedikleri bu uğursuz ihtiyar yüzünden kapanmış kısmetleri, bağlanmış basiretleri.. bu musibet adamın köye gelişinin, tanrıların bir cezası olduğunu söyleyip dururlarmış tavernalarda demlenen geceyarısı sohbetlerinde..

    yıllar evvel bu ismi lazım değil büyücü köye geldiğinde, köylülerden istediği ve beklediği ihtimamı göremeyip, bir de akşamın geç bir vakti köyün gençleri tarafından karga tulumba tavernadan atılınca olan olmuş.. bir zamanlar şeytanın uşağı olan bu büyücü, ihtiyar ve aklı az çalışır bir vaziyette intikam almaya karar vermiş..

    artık şeytanın bile işine yaramayan bu dişi dökük, beli bükük ahmak ihtiyar, tavernanın önündeki çamurların içinden doğrulup derin derin soluyarak rastgele bir istikamette bata çıka yürümeye başlamış.. ve köyün girişine yakın bir yerde çömelerek, kemikleri çıkmış olan eliyle toprağı eşelemiş.. durgun bir suda biriken pislikler gibi kokan nefesi, topraktaki böcek ahalisini bile rahatsız etmiş.. elinin değdiği toprak garip bir şekilde kararıyor, küle ve toza dönüşüyormuş.. bir karış kadar eşeledikten sonra eğri büğrü bir tohum bırakmış küçük çukurun içine.. ve aceleyle üzerini örtüp;

    "sebayüdü ile uğlatmak ne demekmit göledektinit.. ah bil gent oltaydım, yakal kül edeldim köyünüdü"

    diye tıslamış ve iğrenerek bakmış taverna ile köyün evlerinden sızan zayıf sarı ışıklara...

    sonraki günlerde, köyün girişine yakın bir yerlerde çıkan bir bitki kimsenin dikkatini çekmemiş.. kara bir gövdesi olan ve üzerinden sinek kurtları, solucanlar, çiyanlar ve her türlü iğrenç mahlukat dökülen bir fidan olduğunda köyün yaşlıları bu ağacın uğursuzluk getireceğini söyleyerek kestirmeyi düşündülerse de hiçbir oduncunun baltası işlememiş bu lanetli ağacın fidanına.. herşeyi denedikten sonra yakmak da fayda getirmeyince tanrılara dua etmişler.. ama tanrılar da duymamış seslerini.. sonunda tanrıların onlara gönderdiği bu lanetle yaşamaya razı olmuşlar.. yıllar böylece geçip gitmiş..


    bir an duraklayarak devam etti,

    "evet hikaye bu kadar.. bazen gücü yetmez insanın sorunlardan kurtulmaya.. bazen kabullenmek dertleri unutmaya yetmez.. bazen kaçabilme cesaretini gösterebilmektir mertlik.. o köyün son hali nedir bilmiyorum.. ama basiretin bağlanması kadar büyük bela var mıdır diye sorarım kendi kendime.. insanın şansı düğümlenirse alacağı tek bir soluk bile bela olur başına.. Yavanna bizi kutsasın ve böylesi bir sondan hepimizi korusun.."

    son cümlesini söylerken başı öne eğik dua eder gibiydi adeta.. daha sonra derin bir nefes alıp ateşin ışıklarına daldı gözleri..

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.59 Saniye