Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: AltaCaffyn
    Bugün: 29
    Dün: 35
    Toplam: 90393

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1941
    Üye: 1
    Toplam: 1942

    Şu An Bağlı:
    01 : yrehexy

    FrpWorld.Com :: View topic - İhanetin İzinde (Orta Dünya - Ortak Çykü)
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     İhanetin İzinde (Orta Dünya - Ortak Çykü) View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Wed Feb 10, 2010 2:29 am Reply with quoteBack to top

    Aldığı ters cevaplar Tumar'ın canını sıkmıştı hem de çok sıkmıştı ama umursamadı, Gri gözlerinde bir ateş tutuştu. "Cengaverliği ile övünmek mi ? Eğer benim övündüğümü düşünüyorsan, bunu Osgiliath altında yatan, halkıma söyle ben kendimle övünmem, Eolin, ben halkımla övünürüm, uygar insanların son kalesiyle..."

    Bunları dedikten sonra hışımla dışarı çıktı, diğerlerinden uzağa doğru yürüdü, yürüdü en sonunda durduğunda, kayalıkların oradaydı. Diz çöktü, miğferini çıkardı, yumruğunu sıkarak yere üç dört kez vurdu.

    "Anlamıyorlar, hem de hiç..." diye fısıldadı.

    Kendini geriye çekerek, arkasına yaslandı, "Umarım Boromir başarır, umarım Gondor'un oğlu başarır..."

    Derin derin iç çekti, mızıkasını çıkardı, eskiden bunu seven birileri vardı, arkadaşları, dostları, onların çoğu o tarafta kalmıştı, sonra düşmanları onların kafalarını atmıştı onlara doğru, ölen her yüz, şimdi gözünün önünden gitmiyordu,

    "Ne yapacağım ?"

    Bu düşünce onu kemirip durmuştu, Osgilath harabelerinde saklanıyorlardı, titriyordu hem soğuktan hem korkudan nehrin karşı tarafını yeni geçmişlerdi ve şimdi önünde çocukluk arkadaşı Demrond'un kafası vardı. bozulmuş sakatlanmış ama yine de oydu. Tirtir titriyordu İlerde çok değil nehrin karşı tarafında "o"'nun çığlığı duyuluyordu, Faramir Nazgul diyordu ona Beregold ise kara İblis, Boromir ise hiç bir şey demiyordu sadece onlara bakıyordu.

    "Kurtulduk, ve onlar artık buraya geçemeyecek," dedi sert bir sesle

    Ve o sesten sonra korkusu birden geçti Tumar'ın ve komutanındaki o sert ifadeyi gördü, o unutulmaz kararlılığı ama bunlar, cesaret nutukları atıyorlardı,

    "Cesaretin savaşmak olduğunu sanıyorlar, cesaret o değil sevdiklerini öldürme kararını kendin verip, onun cesetlerinin parçalarını kendin izleyip, bunu yapanın çığlığını duyup hala ayakta kalabilmektircesaret." dedi kendi kendine ama onlar bilemezlerdi hiç biri anlayamazdı.

    Mızıkasını çalmaya başladı acı dolu bir parçaydı çalan içini yakıyordu, ama yine de çalıyordu geçmişi unutamazdı yoksa gelecekten her zman korkardı.

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Wed Feb 10, 2010 7:39 am Reply with quoteBack to top

    Gondorlu nun hışımla çekip gittiğini gördüğünde canı sıkıldı.. bu yüzünden, bakışlarından okunuyordu.. derin bir iç çektikten sonra orada bulunan yoldaşlarına bakarak,

    "pek çok şeyi kontrol edebilmeli insan.. ama bazen de böyle iyilikten maraz hasıl olur.. sizler lütfen dinlenin, ben onunla konuşmaya çalışacağım.."

    yüksekçe bir kayalıkta buldu onu.. kayalıklara oturmuş mızıkası ile hüzünlü bir melodi çalıyordu.. bu şarkıyı biliyordu.. nakaratını hatırlamıştı ama giriş sözlerini bir türlü hatırlayamadı.. bir süre ondan uzakta çömelip çaldığı melodiyi dinledi.. en sonunda hatırladığında, usulca yaklaşıp arkadan eşlik etti mızıkanın sesine, sesiyle:

    "kara topraklar sinesinde,
    böyle ağıtlar söylenmedi.
    yüce sancaklar gölgesinde,
    böyle koçyiğitler düşmedi.

    Kırların kül olduğu yerden,
    goncaların solduğu yerden,
    ak kuşların öldüğü yerden,
    selam ey ülkem, selam sana.

    ölümüm hayat kurtaracak,
    var güçle koşuyorum artık.
    evlatlarımız ve ak sancak,
    biz düşünce güvende artık.

    Kırların kül olduğu yerden,
    goncaların solduğu yerden,
    ak kuşların öldüğü yerden,
    selam ey halkım, selam sana.

    bir gün büyüyeceksin oğlum,
    serpilip çok güçleneceksin.
    saramasa da asla kolum,
    sen sevgimi hep bileceksin.

    Kırların kül olduğu yerden,
    goncaların solduğu yerden,
    ak kuşların öldüğü yerden,
    selam ey oğul, selam sana."

    son nakaratla beraber çöktüğü yere bıraktı kendini.. yerden bir avuç toprak kazıdı, eldivenli eliyle sıktı kum gibi dağılan bereketsiz dağ toprağını.. akıp gidiverdi elinden hepsi.. yere bakan gözünden, yüzünden süzülmeksizin damlayan birkaç damla ıslattı yeri.. avcunu açıp baktığında sıktığı yumruğunda hiç toprak kalmadığını gördü..

    bakışlarını kaldırıp Tumar'a;

    "öfken, hissediliyor Gondorlu.. güçlü olmak, sağlam durmak gerektirir.. oradaki herkesten senin gibi durmasını bekleyemezsin.. o yüzden onları anlamaya çalış biraz, aynı yolun yolcusu isek biz -ki öyleyiz- birbirimizi konuşmadan da hissetmeliyiz.. korkuyorlar.. korkuyoruz.. bunu bastırmak ve bastırmalarını salık vermek doğru değil.."

    titreyen sesi içindeki acıyı eleveriyordu.. her zaman kotrollü konuşabilen bu adam şimdi kontrol edemiyordu sesinin titremesini..

    "bu ağıt.." kaşlarını çatmış, gözünden damlamak için yığılan damlaları bırakmamak için sıkıyordu kendini,

    "bu ağıt.." duraklıyordu devamlı

    "neyse.. ne önemi var ki.."

    koyverdi damlaları, elinin tersi ile onları silerken ayağa kalkıp derin bir nefes aldı.. bir an durduktan sonra Gondorluya doğru kaldırdı işaret parmağını.. şimdi sesi her zamanki kotrollü tınıdaydı..

    "birlikte yürüyoruz.. sırtımızı birbirimize dayayacağız.. sakın bana öfkelenme bir daha, canımı emanet ettiğim adamın bana kızmaya hakkı yoktur.. burada komutan-asker yok.. yalnız yoldaşlar var.. sükûn bulduğumuzda, emniyetle bu işi sonlandırdığımızda fikirlerimizin ayrılığını münakaşa ederiz.. ama burada değil.. şimdi değil.."

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Wed Feb 10, 2010 3:44 pm Reply with quoteBack to top

    AdurantÂ?ı sözü havada kalmış, önce Tumar, arkasından da Eolin yanlarından ayrılmıştı. Urith GondorÂ?lu TumarÂ?ın arkasından hüzünle baktı. Belli ki MordorÂ?un eşiğinde yaşadığı şeyler onda derin izler bırakmıştı. Kara Süvariler ile olan karşılaşması dışında UrithÂ?in doğru dürüst bir savaş tecrübesi yoktu. Bir kaç kez arkadaşları ile birlikte ImladrisÂ?in sınırlarına fazla yaklaşmış OrcÂ?ları ve WargÂ?ları avlamıştı ama bu gerçek bir savaş tecrübesinden çok sessizce halledilen bir katliamdı. Urith bu avlar sırasında sindiği ağacın dalları arasından hedefini kalbinden, boynundan veya kafasından vuruyordu. Çoğu zaman OrcÂ?lar yayın sesini duyana kadar kendilerine yöneltilmiş okların varlığından bile haberdar olmuyorlardı. Pusu kurmak, saklanmak ve nişan almak için hep bol bol zamanı olmuştu UrithÂ?in. Kendisi ile birlikte olan başka savaşçı ve avcı elfer vardı hep yanında. Ama GondorÂ?lu için durum böyle değildi. Düşmanın nefesi, teri, kokusu hatta gölgesi bile üstündeyken savaşmak zorunda kalmıştı çoğu kez.

    Urith tecrübeli savaşçılara baktığında ihtiyaç duyduğu cesaretin nasıl bir şey olduğunu anlamaya başlamıştı. Henüz UrithÂ?in payına yeteri kadar ölüm düşmemişti. ClaeryanÂ?ın ölümü bir travma yaratmış, ateş düştüğü yeri kavurmuştu. ImladrisÂ?in sınırlarından içeriye sokulamayan ölümün Orta DünyaÂ?nın geri kalan her yerinde kol gezdiğini, elf, insan, cüce demeden elini herkese uzatabildiğini göstermişti Güz YaprağıÂ?na. O güne kadar Urith ölümü hep insanların derdi ve meşgalesi olarak görmüştü. Çlüm hakkında canını sıkmaya gerek duymamıştı hiç. Sevdikleri onu terk etmişti, ama bunu kendi kararları ve mutlulukları için yapmışlardı. Hiç bir şey zorla alıkonmamıştı ondan, ta ki Kara SüvariÂ?nin hançeri sevdiği elfin canını alıncaya kadar. Ve işte o zaman korku ile tanışmıştı Urith.

    Â?Tumar ise artık korkmuyor, çünkü korktuğu her şey başına geldi...Â? diye düşündü ve hayatı onun gözlerinden görmek istemedi. Daha önce hiç istemediği kadar yoğun bir şekilde dönmeyi istedi, BatıÂ?ya onu buradan alıp götürecek gemilerin kalktığı limanlara gitmek istedi. Bu yolculuk onun ölüme travmatik bir acıyla tepki gösteren saf yüreğini taşlaştıracaktı. Her yeni ölüm, sevilen ama yitip giden her şey bir öncekinden daha az yakacaktı canını. Taa ki hiç bir ölüm onun içinde bir daha acı uyandırmayıncaya kadar. Ve işte o zaman etrafındakiler UrithÂ?e cesur diyeceklerdi. Eskiden düşmanın işini çabucak bitirmek için çektiği yayı artık intikam için, onun canını acıttıkları gibi düşmanın da canını acıtmak için çekecekti. Çnünde uzanan yolculuk UrithÂ?i bambaşka bir şeye dönüştürecekti. En iyi ihtimalle bu işin sonunda Orta Dünya kötülüğün pençesinden kurtulup yeniden özgür ırkların yaşayabildiği bir yer olacaktı ama karşılığında UrithvielÂ?in saflığı da yok olup gidecekti.

    Güz YaprağıÂ?nın üstüne tarifsiz bir ağırlık çökmüştü şimdi. Hüzünlü gözlerle PrensesÂ?e baktı. Sonra da gözlerini diğerlerinin üzerinde gezdirdi. Bu yolculuğun bedelini çok daha iyi anlıyordu şimdi, hiç beklemediği, aklına gelmediği bir bedeldi bu. Hayatını ortaya koyduğunu biliyordu ama olur da hayatta kalırsa, o zaman da ölümlerle perçinlenmiş, körelmiş bir ruh kalacaktı geriye. Bu yolculuk her türlü ondan bir bedel alacaktı ve Urith hangi bedelin daha ağır olduğuna karar veremedi.

    Â?Yine de bu yolculuğa devam edeceğim.Â? diye mrıldandı. Bunca şeyden sonra zamanında babasının ona anlatmaya çalıştığı şeyi anlamıştı ama inatçı ruhu bunu kabul etmek istemedi. Urith sırtını dönüp gitmeyecekti. Burada kalıp cesaretini bulacaktı ve şansı yağver giderse bedeli GondorÂ?lunun ödediği kadar yüksek olmazdı.

    Güz Yaprağı kendini toparlayınca diğerlerine bakıp sordu.

    Â?KuyutormanÂ?ın içinden gitmek hem bizi meraklı gözlerden korur, hem de Orman ElfleriÂ?nin yardımını alabiliriz. Orman YoluÂ?ndan gitmemizde herhangi bir sakınca gören var mı?Â?
    Urith sorusunu bitirir bitirmez meraklı gözlerini IltharÂ?a çevirmişti.

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>

    Last edited by Bogus on Mon Feb 15, 2010 6:22 am; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Wed Feb 10, 2010 4:10 pm Reply with quoteBack to top

    Gmoen, Ilthar'a imrenerek baktı, tabi ya o ne de olsa soyluydu. Gorimac ise diğerleri kadar soylu olmasa da hobbit ırkını temsil ediyordu grupta bu yüzden de ona da grubun geri kalanın saygılı davranıyor ve fikrini alıyordu. Ama Gmoen neydi ki, soylu cüce Ilthar buradaydı, başka bir cücenin fikrini almaya ne gerek vardı?

    Beornların ikramı olan bal ve erik katılmış kurabiyelerini yerken, gruptan uzaklaştı. Onlardan nefret ediyordu, hatta onları buraya getirmiş olan beornu bile sevmişti. Gorimac'tan da rahatsız olmaya başlamıştı, grubun o sakar hobbite duyduğu saygıyı kıskanmıştı belki de.

    Kararını vermişti, bir süre beornların yanında dinlenirdi, sonra da Erebor'a geri dönerdi. Kimse de onun bu fikrine karşı çıkmazdı, soyu sopu belli olmayan bir cüceyi ne diye peşlerine yaksınlar ki zaten?

    Gloin onu hizmetine küçük yaşta almıştı. Aklı hiç basmazdı bir şeye, ama bildiği bir şey vardı: O da başkalarının onu aptal olarak gördüğünü bilmesi! Ailesini bilmiyordu, başlarına ne geldiğini, nasıl öldüklerini...

    Kuyutorman Prensesi Adurant'a baktı. Herkes onunla konuşurken nasıl gülümsemek için kasıyordu. Soylu bir prenses ya, onun söyledikleri çok değerli, onun yaptığı her eylem ve söylediği her şey doğruydu sonuçta onlara göre.

    Rohanlı ve Gondorlu insanlara baktı. Cesaret üzerine konuşu durmuşlardı. Sanki buradakiler onların dediklerini anlıyordu. Uzak diyarlardan gelmişti herkes, birbirlerini Ayrıkvadi'de karşılaşana tanımıyorlardı bile.

    "Bana ne, Nazgullerden, Mordor'dan? Sizler ölseniz bile soylu bir şekilde öldü diye arkanızdan konuşur insanlar, cenazaleriniz kırk gün sürer. Ben ise bir hiçmişim gibi üstüme bir toprak parçası, sonra Gmoen öldü gitti olur." diye söylendi.

    Coirdarg'ı buldu ve: "Buradan gitmek istiyorum. Bana yardım edebilir misin?" dedi fısıltıyla.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Moonwhisper
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 02, 2009
    Posts: 64

    PostPosted: Wed Feb 10, 2010 7:14 pm Reply with quoteBack to top

    Gorimac, beornların yanlarından ayrılması ile rahatlamıştı. Bir köşeye oturup bir şeyler atıştırmak niyetindeydi. Sabah kahvaltısını yapmaya henüz fırsat bulamamıştı ve bu durum onun hiç alışkın olduğu bir şey değildi. Oturmuş beorn balının keyfini çıkarıyor, yoldaşlarının konuşmalarını dinliyordu. Yemeğini bitirdikten sonra bir pipo yakmanın vakti geldiğini düşünmüştü. şevkle piposunu doldurdu. Birkaç dakika içinde, bir kaya parçasına yaslanmış mutlu bir hobbit oluvermişti.

    Elf hanımların melodik sesleri eşliğinde sabahki uçuşun tatlı anılarına bıraktı kendini. O şahane tecrübeyi tekrar yaşıyordu hayalinde. Sert rüzgar yüzünü ısırıyor, rüzgarın ıslığı ve bindiği kartalın kanat çırpışları haricinde hiçbir ses duymuyordu. Ufka bakıyordu Gorimac; yeni doğan güneşin Dumanlı dağların üzerine yansımasını seyrediyordu hayranlık içindeÂ?

    Birden insanların tartışması geldi kulağına. Cesaret hakkında konuşuyorlardı. Konu ilgisini çektiği için konuşulanlara kulak kabarttı. Cesaret kavramını insanların gözünden inceleme fırsatını bulmuştu. Fikirleri onunkilerle pek uyuşmuyordu gerçi. Cesaret kelimesi pek örtüşmüyordu kızıl saçlı hobbitle. Zira cesur biri değildi. Onun hareketlerini yönlendiren cesaret değil, akıldı. Çünkü cesaret gözü kör eder, fuzuli bir ölüme sebep olabilirdi. Ayrıkvadiye gitme sebebi de cesaret değil fedakarlıktı. Gorimac çıkacağı yolculuktan belki de geri dönemeyeceğinin bilincindeydi ama bu yolculuk onun sonu olsa bile sevdikleri için güvenli bir geleceğe zemin hazırlayacaktı. Bu yüzden de yola koyulurken tereddüt etmemişti.

    Fikirlerini kendine saklamayı tercih etti GorimacÂ? Her zaman böyle yapardı. Sohbet etmeyi, hikayeler anlatmayı, espriler yapmayı hatta ihtiyacı olanlara akıl vermeyi severdi ama bir tartışmanın alevlenmesi ihtimaline karşılık bu tarz konuşmalardan uzak durmaya çalışırdı. Nitekim korktuğu şey başına geldi ve Tumar, Eolinin sözlerine sinirlenerek oradan uzaklaşmıştı. Gorimacin ilk tepkisi onlarla konuşup, onları barıştırmaktı fakat bu düşünceden hemen vazgeçti. Bu insanların ona henüz tam manasıyla ısınamadıklarını hissediyordu. Eolinin derhal yoldaşının gönlünü almaya çalışması da içini rahatlatmıştı.

    Â?Derken Gmoenin ortalıklardan kaybolduğunu fark etti. Gmoen yemeği bıraktıysa kesin bir problem vardır diye düşünüyordu. Hızlıca toparlandı, piposunu söndürdü, Bilbonun ona verdiği kahverengi pelerini sırtına geçirdi ve arkadaşını aramak için yola koyulduÂ?
    Back to top View user's profileSend private message
    Lydronk
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Feb 10, 2006
    Posts: 883
    Location: Ankara

    PostPosted: Wed Feb 10, 2010 8:07 pm Reply with quoteBack to top

    Coirdarg grubun konuşmasını dinlemeyi bir süre sonra bıraktı; Kuytuorman'a gidiş yolu hakkında yapılan planları bilmesi o kadar da gerekli değildi herhalde. Yani, eğer Grimbeorn onu da grupla göndermezse (ki göndermeyeceğinden neredeyse emindi) bu planları bilmesi pek işine yaramazdı. Cesaret konusundaki konuşma başladığı an, kimseye belli etmemeye çalışarak gruptan uzaklaştı: Coirdarg beorn kültürünün beornları yapmaya ve olmaya zorladığı şeylerin hiçbirini sevmiyordu, hepsi bir yük gibi geliyordu. Dışarıdan bakan çoğu kişi beornlara cesur derdi; bu yüzden Coirdarg hoşlanmıyordu cesur olmaktan. Çmrü boyunca kendisini hiç tam bir beorn gibi hissedememişti.

    Bu yüzden kendini Carrock'tan çıkmak zorunda hissediyordu; bir beorn olmanın yükünü taşımadan yaşamak istiyordu o; bunu Carrock'ta yapamazdı.

    Tam o bunları düşünürken Gmoen'den gelen soru, onu afallattı. Cüce sanki Cıoirdarg aklından ne geçiriyorsa onları söylemişti. Bir anlık şokla boş bulunup; "Sadece eğer sen de bana yardım--" dedi ve sustu. Kafasını kaşıdı, dişlerini sıktı ve gülümsemeyi denedi. Tehditkar görünüyordu: "Grubunla kalman en iyisi olur bence; yani sonuçta onlar senin arkadaşların. Zaten bir iki güne Carrock'tan gideceksiniz sanırım, ha?"

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    Alenthas
    Forum Yöneticisi





    Joined: Oct 04, 2007
    Posts: 2670
    Location: Innsmouth

    PostPosted: Sun Feb 14, 2010 4:11 pm Reply with quoteBack to top

    Ilthar konuşmanın kalanını dinlememişti. Düşünceli bir hâldeydi. Elf ona bakarak bir soru yönettiğinde afalladı. Halsiz bir tavırla "Bana mı soruyorsun?" yüzünde alaycı bir tebessüm belirdi. "İlginç... Tabii ki Kuyutormana gitmeye bayılmıyorum, ama görevi ve orta dünyayı sırf inatçılığım yüzünden tehlikeye atacak kadar geri kafalı değilim. Söylediklerim bir şeyi değiştirmeyecekse konuşmaya ne gerek? Bilmem anlatabildim mi elf."

    Ses etmeden Gmoen'i takip etti. Kartallardan indiklerinde karşılaştıkları beorna bir şeyler söylüyordu. Yanlarına geldi ve beorna hiç bakmadan "Seninle özel konuşacağım." diyerek beorndan uzaklaştılar. Ilthar şimdi daha canlı görünüyordu. "Yanlış düşünüyorsun Gmoen Borusuüflenen." Elini Gmoen'in omzuna attı. "Belki bu dünyadan göçüp gittiğinde arkandan ağıtlar yakılmayacak, belki törenler düzenlenmeyecek. Ama sen bileceksin ki şu koca dünyada bir anlam ifade eden işler başarmışsın. Bir kahramanın motivasyonu alacağı ödül, övgü değil başkalarına yardım etmiş olduğunu bilmektir. Kimse sana teşekkür etmeyebilir, kimse ismini bilmeyebilir ama sen bileceksin. Ve eğer vazgeçersen önemsiz nedenlerden dolayı arkanı dönüp gittiğini de bileceksin. Onlar yine bilmeyecek, umursamayacaklar. Ama sen bileceksin. Doğru şeyi yapacağına güvenim sonsuz." Kafasını olumlu anlamda salladı ve uzaklaştı.

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private message
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sun Feb 14, 2010 7:03 pm Reply with quoteBack to top

    Gmoen, Ilthar'a saygıyla eğildi. Böyle onunla ilgilenmesi onu çok mutlu etmişti. İyi ki Ilthar da bizimle geldi, zaten bir cüceyi anca bir cüce anlar diye düşündü.

    Coirdarg'a dönerek: "Dediklerimi unut, öfkeyle söylemiştim. şimdi bana sizin şu baldan yapılmış kurabiyelerinizden biraz daha getirebilir misin?"
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Lydronk
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Feb 10, 2006
    Posts: 883
    Location: Ankara

    PostPosted: Mon Feb 15, 2010 5:57 pm Reply with quoteBack to top

    Coirdarg kısa ve kalının ani ruh hali değişimini garip bulmuştu. Biraz durup düşündü, sonra cücenin ballı kurabiye istediğini duydu. "Ee, şey, aslında, bala batırılmış kurabiyeler. Tamamen baldan yapılma değil. Hamur da kullanıyoruz!" dedi. Sonra elini bir sineği kovarmış gibi salladı: "Neyse, neyse, çadırımda olmalı daha fazla ballı kurabiye," dedi hemen yakındaki küçük, kahverengi çadırı işaret ederek: "istersen hemen gidip getirebilirim! Ne kadar getireyim?"

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Mon Feb 15, 2010 6:05 pm Reply with quoteBack to top

    "Ne kadar mı? Tabi ki doyacağım kadar." dedi Gmoen esprili olduğunu düşündüğü bir ses tonuyla beorna.

    "Neyse bu keskin kulakları yalnız başına bırakalım, sen de bana şu kurabiyelerin yerini gösterirsin." dedi elfleri kastederek.

    Sonra beornun çadırına gittiler. Heyecanla: "Neredeler? Yani kurabiyeler..." dedi.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Lydronk
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Feb 10, 2006
    Posts: 883
    Location: Ankara

    PostPosted: Mon Feb 15, 2010 6:16 pm Reply with quoteBack to top

    Cücenin onu güldürmeye çalıştığını fark edince beorn güler gibi yaptı, bu dengesiz cücenin canını sıkmak istemezdi. Çadıra şöyle bir baktı, sonra yer yatağının yastığının altında bir şişkinlik fark etti. "Hah, bak, işter burada!" dedi. Yastığı kaldırdı ve altından çıkan kavanozu cüceye uzattı. İçinde on, on beş kadar kurabiye vardı. "Hepsi senin olsun! İstersen Carrock'tan çıkarken bir çuval dolusu ayarlayabilirim!" dedi, cücenin ciddiye almayacağını umarak. Bir çuval dolusu ballı kurabiyeyi bedavaya verirse Grimbeorn onu diri diri gömer, sonra ölmesini bekleyip ölünce de cesedini nehre atardı büyük ihtimalle!

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    Bogus
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Nov 29, 2006
    Posts: 864
    Location: Istanbul

    PostPosted: Tue Feb 16, 2010 6:48 am Reply with quoteBack to top

    Gondor'lu ve Rohanlı bir süredir ortada gözükmüyorlardı. Ilthar Orman Yolu'ndan gitmeyi kabul etmiş gibiydi. Gorimac ise Gmoen'in peşinden gruptan ayrılmıştı.

    Böylece elfler yalnız başlarına kalmışlardı. Urith somurtarak etrafına bakındı. Karnı açtı aslında ama iştahı kapalıydı. Civarı tanımak ve avlanmak istiyordu ama bunu Beorn'ların topraklarında yapamazdı. En sonunda yayını sırtından çıkartıp yavaşya yere bıraktı, sonra da bağdaş kurarak oturdu. İnsanlar bir köşede, kısa ırklar bir köşede, elfer de bir başka köşede kalmışlardı. Daha düşmanla karşılaşmadan grup dağılmaya başlamıştı. Hiç kimse Kuyutorman'a yapacakları yolculuğu umursamıyor gibiydi. Urith en sonunda dayanamayıp Prenses Adurant ile konuşmaya başladı.

    "Prensesim? Neden burada oyalanıyoruz? Kuyutorman buraya çok uzakta değil. Gün de henüz eskimedi. Neden bir an önce yola çıkmıyoruz? Yoksa buradan hiç çıkamayacağız! Bir görevimiz var bizim. Gandalf ve Elrond bizi buraya piknik yapalım diye göndermedi. Siz Kuyutorman Prensesi'siniz. Dol Guldur'a giden yolda herkes sizin sözlerinize güvenecektir. Artık bizi toparlayıp buradan çıkartmanız gerekiyor..."

    Urith ayağa kalktı ve tekrar yayını sırtına taktı. Ekiel ve Adurant'a bakıp bir kez daha yakardı.

    "Artık harekete geçmemiz gerekiyor..."

    _________________
    <div><strong>ÇıÄ?lıkta henüz umut vardır, çıÄ?lık atmak güç ister. Tehlike, fısıltıdadır. Çünkü fısıltı bir tükeniÅ?in ifadesidir.</strong></div>
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Possessed
    Site Ã?izeri





    Joined: Mar 13, 2006
    Posts: 958
    Location: Tanrilarin Unuttugu Yerden...

    PostPosted: Tue Feb 16, 2010 11:27 pm Reply with quoteBack to top

    Okçu elf hanım Urith'in bir anlık çıkışı sıkıntılı Ekiel'i heyecanlandırdı. Görevini tamamlamamak onda huzursuzluk yaratıyordu ve saygıdeğer büyücü Radagast'ı bulamadıkları her geçen dakika belki de görevi başarabilmekten uzaklaşıyorlardı. Neyse ki soydaşlarından okçu hanım da onun gibi düşünüyordu.

    Hele anlamsız cesaret tartışmaları ve ardından bazılarının mekandan ayrılması Ekiel'in içini sıkmıştı. Miğferinin kayışını tutup sağa sola sallamaya başlayarak içinden düşünceler geçiriyordu. İşte o anda konuştu okçu elf hanım. Heyecanlı Urith'e destek çıktı hemen Ekiel.

    "Hanımefendi ne güzel dediniz. Aynen size katılıyorum, burada kaybettiğimiz zamanın telafisi yok. İleride neden Carrock'ta oyalandık diye sızlanmamak için bir an önce yola çıkmalıyız. şu anda neden durduğumuz hakkında en ufak bir fikrim yok!" dedi, çevreye baktı şöyle bir. Herkes kendi haline geçmiş, bir bohem sarmıştı mekanı. Hoş alametler değildi bunlar.

    _________________
    I am Lord Amean, The King of North, Leader of Zederus..
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's websiteMSN Messenger
    Walter
    Yönetici





    Joined: Oct 22, 2005
    Posts: 523
    Location: Gilead

    PostPosted: Wed Feb 17, 2010 9:50 am Reply with quoteBack to top

    "Ben asker değilim, artık değil..." diye mırıldandı Tumar, ayağa kalkarken " O kararı verdikten sonra hiç değil. Ama Buradayım, çünkü sana güvenyorum diğerlerine hiç olmadığı kadar, beni hayal kırıklığına uğratma bir kez daha."

    Ayağa kalktı, gözlerinde sessiz bir ışıltı, vardı. Geriye döndü, yürürken Eolin'in yanından geçerken duraksadı, ama bir şey söylemedi. Geldiği yere gitmek için hızlı adımlarla yürüdü,

    Kapıyı açtı, elflerin son konuşmasına şahit oldu,

    " O zaman geçelim, harekete, Kuyutormanın henüz. Ama sandığınız kadar çok oyalanmadık. Biraz dinlenme süresi, şeklinde düşünün bunu, yola çıkarız birazdan. Bu arada ulu nehirin diğer tarafı, orklarla kaynar. Oraya geçtiğimiz an tehlikeleri göza almak zorundayız. Eğer prensesin bildiği özel bir yol yoksa, ormanın içinden geçmek, oldukça zor olacaktır. "

    _________________
    BeÅ? dakika süren savaÅ?lar binlerce yıl süren efsaneler yaratır. O yüzden savaÅ?ta korkuyla deÄ?il tatmin hissi duyarak ölmelisin. O zaman arkandan aÄ?layacak insan kalmıÅ? olur.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Dura
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 27, 2004
    Posts: 281
    Location: Derfas

    PostPosted: Wed Feb 17, 2010 3:33 pm Reply with quoteBack to top

    ardından baktı Gondor'lunun..

    bir an birşeyler diyecek gibi oldu ise de sonra vazgeçti..

    gözleri ağrıyordu, uzun süredir ilk kez bırakmıştı kendini..
    yüreği sızladı sonra, özlemini çektiği ne varsa üşüştü zihnine..
    ruhunun sancısı sarstı en nihayetinde, umudun yerini git gide kaplamaya başlayan umutsuzluk çöktü üstüne..

    bir süre kalakaldı kayalık manzaranın enginliğini izleyerek.. kayalık falan gördüğü de yoktu esasında.. binbir düşünceyle cebelleşiyordu.. düşünceliydi, gözlerini kısmış, tek bir noktaya kilitlemişti onları.. ellerini, zincir zırhının üstüne bağladığı kalın kemerin üstüne takmış duruyordu öylece.. zihni boşalmış gibiydi..

    elini dalgın bir halde pelerininin iç yüzündeki gizlenmiş cebine götürdü.. katlanmış ve mührü kırılmış mektubu aldı eline.. satırlara tekrar göz gezdirdi hızlıca..

    --------------------------------------------------------------------
    Muhatap: Diamar oğlu, yüzbaşı rütbesine haiz, Eolin Bozyele
    Görev Mıntıkası: Bree nahiyesi ve çevre havalisi
    Konu: Elf Beyi Elrond'un divanına katılım ve görev devir teslimi hakkında
    Tasnif: İvedi

    İşbu mühürlü mektubun mühründeki detayları kontrol edesin. Mektubu sana teslim edecek olan uzunca boylu, kumral ve sol kulağının üstündeki yara izinden tanıyacağın subaya rutin şifre ve parolalardan başka özel devir teslim parolalarını da teyit ettir. Parolaları teyit ediyor ve itimadında bir müşkül bulmuyorsan bil ki o kraliyet muhafızlarından biridir ve rütbesi rütbene denk olup senin oradaki görevin konusunda bilgilendirilmiştir. Tüm evrakını ve şifre belgelerini kendisine teslim edesin. Ancak aşağıda sana bahsedeceğim görev hakkında ona bilgi vermeyesin. Bu görev yalnızca senin bileceğin bir uğraştır.

    Elf Beyi Elrond'un Ayrık Vadi'de bir divan topladığını ve bu divanda senin mıntıkana giren alana yakın olan bölgeler hakkında gelişmeler olacağını haber aldık. İşbu divana Rohan yurdunu temsilen katılacaksın. Gizli kimlik kullanma ve bu andan itibaren biz sana ulaşana kadar bizimle herhangi bir biçimde irtibata geçme. Görevin bu divan neticesinde olanları öğrenmektir. Eğer durum bir uğraş gerektiriyorsa katılıp katılmamayı senin inisiyatifine bırakıyorum. Nihai görevin yalnızca divan neticesini öğrenmek, ancak divandan bir uğraş yahut yolculuk kararı çıkarsa ve sen de buna katılırsan, en yakın istihbari birime yaklaştığında oradaki personele bir işaret notası ile birlikte delil olarak bu mektubu mühürleyip bırak, onlar bize ulaştırırlar. Sonraki adımlarda seni izliyor olacağız.

    Diğer hususta da benden halâ haber beklediğini biliyorum ancak baban ve kardeşinden henüz haber alamadığımı bilmeni isterim.
    O mıntıkadan 6 aydır haber alamıyoruz ve düzensiz gelen bilgiler de ne yazık ki hiç hayra alâmet değil.

    Bahtın açık, kılıcın keskin olsun evlât.

    Komutan Gremelias
    Güney Akıncı Alayı İstihabarat Amiri..
    --------------------------------------------------------------------


    kağıdı tekrar katlayıp pelerinin iç kısmındaki gizli cebe yerleştirdi.. bu yolculuk iyice sıkıntılı olmaya başlamıştı.. kendi hayatını da başkalarınınkini de tehlikeye atıyordu ve buradaki herkesi de tek başına koruyamayacağını iyi biliyordu.. Gondorlu ile arasındaki saçma ilişkinin ve atışmaların tehlikenin kalbine doğru atılan her adımda herkesin zararına olacağını hissediyordu..

    diğer yandan onları bırakmak ihanet gibi geliyordu..

    saplanıp kalmıştı işte yine.. açmazlarının içinde, alet edevatını yüklendi, çantasını sırtına alıp grubun bulunduğu yere doğru seyirtti.. gitme planları yaparken buldu onları..

    dağılmış bir ifadeyle her birinin gözleri içine baktı..

    nihayetinde içinde konuşacak gücü bulup karar verebildiğinde konuştu;

    "açık konuşacağım.. lafı dolandırmaya takatim yok zaten.. insanın gücü bir anda tükenebiliyormuş demek ki, bu yaştan sonra bunu da öğrendik.. müsaadenizle yolum sizinkinden ayrılıyor şu an itibarı ile.. Efendi Radagastı bulmaya da başka bir istikamete de gidebilirim.. ama şimdilik sadece ayrılıyorum.. belki de böylesi herkes için çok daha iyi.."

    _________________
    Aurë entuluva...!!
    Back to top View user's profileSend private messageICQ Number
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.93 Saniye