Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: SharonMass
    Bugün: 21
    Dün: 23
    Toplam: 90350

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1743
    Üye: 0
    Toplam: 1743

    FrpWorld.Com :: View topic - Fantastik Edebiyat Ansiklopedisi
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Fantastik Edebiyat Ansiklopedisi View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Apr 23, 2009 5:06 am Reply with quoteBack to top

    A

    Adalar

    Fantastik Edebiyatta Adalar: Adalar biz karada yaşayan insanların her gün alıştığımız şekilde yürüyerek gidemeyeceğimiz yerlerdir. Onlara ulaşmak için, başka hiçbir zorluk yoksa bile en azından yüzmek, başka şekilde ifade edersek sıradan bir insanın çok da konforlu bulmayacağı şekilde oraya gitmek gerekir. Ya da yüzen ve bizi denizin ortasında ıslanmaktan koruyacak bir araç yapmak gerekir. Ancak bu araçta söz konusu deniz ne kadar sakin olursa olsun yine de devrilme, batma tehlikesi taşır. En azında altımızda sürekli hareket eden deniz yüzeyi bize sürekli tuhaf bir zeminin üzerinde seyahat etmediğimizi hatırlatacaktır. Bu nedenle belki de karaların en yakınlarındaki adalar bile kimi zaman gizemli yerler olmayı ve de fantastik halk hikayelerinde kendilerine yer edinmeyi başarabilmektedir. Ancak bazen sürekli kıyılarına çarpan dalgalar, etrafında durmadan devam eden fırtınalı ada, ya da en yakın karadan bir hali uzakta olmaları onları çok daha gizemli hale getirebilir. Elbette tüm bunların yanında adalar ayrıca insanların belki günlerdir katlandıkları zorlukların ardından denizin ortasında buldukları bir tür sığınak, ya da etrafındaki denizin içinden çıkılmasını imkansız hale getirdiği bir tür hapishane haline gelebilirler. Fantastik olmayan hikayelerde de bu tür durumlara sıkça rastlanır. Fantastik edebiyar eserleri de bu tür ögeler içerebilirler.

    Adaların Gizemleri: Bazen adaların gizemlerinin ilk hissedildiği anlar daha adaya ayak basmadan önce başlar. Adanın etrafındaki rüzgar, dalgalar, bazen hayvanların her zamankinden farklı davranışları, hatta bazen adaya ayak basmamak ya da yaklaşmamak için çaba harcamamaları, bazen kayaların üstünde ya da ağaçlardan görülen bir işaret adanın tuhaf olduğunu gösterebilir. Ada adeta bir kimlik kazanmış ve etrafındaki insanları kendisine yaklaşmaması için uyarıyor, ya da kendisine çağırıyor olabilir. Bu tür adalara ayak basanlar, eğer zorunluluktan adaya çıkmamışlarsa, ayak basma nedenleri adada rastlanan bir hazineyi bulmak olabilir. Bu tür hazineler bazen büyülü özelliklere sahip hazineler, örneğin bazen suyundan içince ebedi gençlik kazanılacak bir dere olabilir. (bkz gençlik ) Kimi zaman ada adeta bir kimlik kazanarak, hazinenin bulunmaması, ya da bulunması için uğraşır. Bazen de adanın amacı hazineyi belli özelliklere sahip doğru kişinin bulmasıdır. Bu durumda hazineyi arayan kişiler bir tür sınav vermek zorunda kalabilirler. Bazen de adalar gizli deneylerin yapıldığı, karadaki birilerinden saklanmak isteyenlerin yaşadıkları yerler olabilir. Kimi zamanda özellikle denizin çok açıklarında yer alıyorlarsa uzun zaman önce yok olduğu sanılan ya da hiç var olmadığı zannedilen canlıların ya da medeniyetlerin var olduğu yerler olabilirler.

    Hapishane ya da Sığınak Adalar: Ada öncelikle yukarıda belirtildiği gibi, karada var olan bir şeyden kaçanların sığındığı bir yer olabilir. İkinci seçenek ise adanın denizin ya da okyanusun kendisinden biraz olsun kurtulmak isteyenlerin sığındığı bir yer olmasıdır. Bu durumda söz konusu kişiler fantastik ya da fantastik olmayan hikayelerde, temiz su ve yiyecek bulmak, belki gemilerini tamir etmek istiyor olabilirler. Fantastik hikayelerde bunlara ek olarak denizdeki onları takip eden bir canavardan kaçmak, ya da denizin kişilik kazanıp kendisinin onları yok etmek istediği durumlarda, bir süre için olsun denizden uzaklaşmak için adalara sığınılabilir. Kimi zamanda adalar insanların ya da bir takım varlıkların hapsedildiği yerlerdir. Günümüzde de adaların üzerinde kurulu birçok hapishane vardır. Fantastik olan ve olmayan birçok hikayede bu tür hapishaneler konu edilir. Çoğu zaman bu tür hikayelerde adanın adı ile hapishanenin adı aynıdır, çünkü üzerinde bir takım binalar olsa da aslında tüm ada hapishane işlevi görmektedir. Bazen adanın üzerine bir bina inşaa etmek ya da insanların kaçmaması için ek önlem almaya bile gerek olmadan onları adaya bırakıp gidilebilir. Ada o kadar uzaktadır, en yakın karaya ulaşmak öyle zordur ki, söz konusu kişi adada özgürce dolaşsa bile adadan kaçması neredeyse imkansızdır. Elbette bu tür bir kaderi paylaşanlar insan dışında varlıklar da olabilir. Çoğu zaman bu tür insan ya da varlıklar adaya bir gün tesadüfen ayak basıp onları kurtaracak birilerini, ya da bir şeyleri beklerler.

    Anka kuşu

    Fantastik Edebiyatta Anka Kuşunun Yeri: Efsaneye göre ateşten bir kuş olarak tasvir edilir. Alevden kanatlarını çırparak uçar. Her yanı alevlerle kaplı olduğundan ona bir zarar vermek çok zordur. Ancak zaten asıl zararı kendi kendine verir, yavaş yavaş ve içten içe yanar ve tükenir. En sonunda bir kül yığınına dönmüşür. Ancak bu kül yığını anka kuşu için bir son değildir. Küller zamanla yeniden şekillenir, küllerden doğan şekil yeniden yaşam bulur ve anka kuşu tekrar doğar. Kuşun gazabından kaçanlar için bu dehşet verici bir andır. Eğer anka kuşu küllerinden yeniden doğana kadar kaçamamışlarsa şimdi anka kuşu ile yeniden yüzleşeceklerdir. Taa ki kuş kendini yeniden tüketene kadar, ancak kuşun tam bir yok oluşun ardından yeniden yaşam bulması bu dehşetten bir defa kendini kurtaranlar için çok etkileyici bir olaydır. Anka kuşu gerek fantastik edebiyatta, gerekse günümüz insanlarının aklında en fazla bu özelliği ile yer eder.

    Bir Fantastik Çge Olarak Anka Kuşu: Anka kuşu diğer fantastik ögelere göre oldukça ayrıntılı tasvir edilmiş ve farklı şekillerde yorumlanması mümkün olsa da çok sağlıklı olmayabilecek bir yaratıktır. O nedenle bu yaratığı hikayelerinde yer edecek olan kişilerin mümkün olduğunca orjinal efsaneye bağlı kalmaları hele bu yaratığı sık sık karşılaşılan sıradan bir yaratığa çevirmemeleri faydalı olur. Bunun dışında bu kuşun en etkileyici yanının yani kendi kendini tüketme ile yeniden doğma özelliklerinin o kuş ile karşılaşan birinin o anda hissedeceği korku nedeni ile hikayede vurgulanması zor olabilir. Hikayede bu özelliklerin bir şekilde vurgulanması ve işlenmesi bu ögenin kullanılışını daha etkili hale getirebilir.

    Kendi Kendini Tüketme Çzelliği: Anka kuşunun özellikleri bu kuştan ayrılarak hikayelerdeki farklı karakterlere de verilebilir. Bu özelliklerden ilki yani bir karakterin düşmanlarına en fazla zarar veren, onu en tehlikeli ve karşı konulmaz yapan özelliğinin aslında kendisini de içten içe sürükleyen ve yok oluşa sürükleyen bir özellik olması hikayelere eklenebilecek güzel ögelerden birisidir. Bu söz konusu kişiyi güçlü hale getiren ancak aynı zamanda onu yok oluşa sürükleyen bir özellik fiziksel bir güç, ya da içten içe onu güçlendiren bir çeşit büyü olabilir. Elbette hikaye ne kadar fantastik olursa olsun, bu özelliğin bir iktidar hırsı, intikam isteği, ya da bir kişiye duyulan aşırı sevgi, nefret ya da öfke duygusu olması da hikayeyi hikayeye eklenmesi düşünülebilecek bir seçenektir.

    Küllerinden Yeniden Doğma: Bir insanın, ya da bir yaratığın tam yok olduğu zannedilen anda yeniden doğması çok etkileyici bir özelliktir. Çzellikle o kişinin düşmanları için kuşkusuz bu özellik hoşa gitmeyecek hatta korkulabilecek bir özelliktir. Ancak her tükenişin ardından yeniden doğmak insanlar için de her zaman sahip olunmak istenecek bir özellik olmayabilir her zaman. Ne olursa olsun öyle bir özelliğin bir insanı kaakterini ve davranışlarını nasıl şekillendireceğini izlemek, hatta böyle bir insanın, yaratığın ya da başka bir şeyin örneğin bir dağın tepesinde yanan ateşin her yok oluşun ardından tekrar dirilmesinin çevresindeki kişilerde yaratacağı etki bile oldukça ilginç bir hikaye çıkmasını sağlayabilir.

    Anka Kuşu İle Birlikte Kullanılabilecek Çgeler: Kuşkusuz ki sürekli yeniden dirilen bir yaratığın en sağlıklı olarak öykülerde bulunabileceği yerler adalar, yer altı mağaraları ya da terk edilmiş şehirler veya tapınaklardır. Bu tür yerlerde bazen bu kuş terk edilmiş bir hazinenin bekçisi olabilir. Elbette böyle bir kuşun çok insanın yaşadığı bir şehirde hatta moden Dünyada ne tür olaylar yaratabileceğini incelemek de ilginç bir hikaye yaratma potansiyeline dahildir. Belki de anka kuşu ile ilgili bir hikayede olabilecek en klasik konu bu kuşun gerçekten var olup olmadığını, varsa tam olarak nasıl bir yaratık olduğunu anlamaya çalışan bir maceracının anka kuşunu arama öyküsüdür.

    Antik şehirler

    Fantastik Edebiyatta Antik şehirler: Her ne kadar tarih biliminin antik çağ olarak adlandırdığı bir çağ olsa da, toplumsal bir kavram olarak antik, toplumsal hafızada yer etmeyen çağlardan kalan birçok nesne için kullanılır. Bu bakış açısını şehirlere uyarlarsak, antik şehirler içlerinde kimlerin yaşadığı, bu insanlar orada yaşarken nasıl bir yer oldukları unutulmuş ya da bazen şarkıların, hikayelerin ve destanların içinde ufak bilgi kırıntıları şeklinde yaşayan, kısacası içine girildiğinde, bakıldığında, ya da öğrenildiğinde bilinmezlik ve gizem duygusu uyandıran şehirlerdir. Antik şehirler farklı fantastik öykülerde bambaşka biçimlerde yer alabilir. Gerçekten günümüzde Dünyasında yer alan karadaki bir antik şehir hikayenin konusu olabileceği gibi, bambaşka bir Dünyadaki bir şehir de böyle bir hikayeye konu oluşturabilir. Yer üstündeki şehirlerin dışında yerin altındaki, denizin üstündeki ya da altındaki, gökyüzündeki ve hatta uzaydaki şehirlerde yıllar sonra terk edilmiş ve bir tür antik şehire dönüşmüş olabilirler. Alternatif bir antik şehir öyküsü de günümüzden çok ileriki zamanlarda geçebilir. Yeterince ilerideki zamanlarda bizim bugünkü Dünyada yaşadığımız şehirlerin de en azından bir bölümü muhtemelen antik şehre dönüşmüş olacaktır. Böyle bir hikayenin yazarı o gün yaşayan insanların günümüzde yaşanmış şehirlerin yıkılmış hallerine bakınca hissettiklerini ve bu şehirleri en baştan keşfetmenin nasıl bir deneyim olacağını hikayelerinde işleyebileceklerdir.

    Antik şehirleri Keşfetmek: Fantastik Edebiyatta ve ayrıca günümüz Dünyasında birçok okuyucuda en fazla heyecan uyandıran hikayelerin arasında antik şehirleri keşfetme maceraları gelir. Çncelikle o şehirlerde kimlerin yaşadığı, nasıl bir yaşamın olduğu, şehirlerde tek tek insanların yaşadığı bir takım hikayeler, şehir halkının yarattığı hikayeler ve efsaneler, şehrin içinde yaşamış önemli insanlar, şehrin barındırdığı bir takım bilimsel, büyüsel, toplumsal, tarihi sırlar özellikle keşfetme ve öğrenme merakı olan maceracılar ve aynı zamanda okurlar için ilgi çekici konulardır. Ayrıca şehirde bulunabilecek hazineler de maddi amaçları olan kişilerin ilgisini çeker. şehirler çoğu zaman onları keşfetmek isteyenlerin önüne tehlikeler çıkarır. Bu tehlikelerin zamanla çürüyen şehir yapısından kaynaklanır. Diğerleri şehir halkının hazırladığı tuzaklar, büyüler, kimi zamanda şehri keşfetmeye gelenlerin daha ileride peşini bırakmayacak lanetlerdir. Bu tür önlemler özellikle şehrin kutsal ya da önemli binalarının girişlerinde ve içlerindeki bazı odaların önlerinde olurlar. Lanet söz konusu olduğunda genellikle o binaya girmeden, ya da o kapıyı açmadan önce söz konusu kişinin görebileceği bir uyarı olur. Bu uyarı kapıyı açınca bir kişinin başına gelecek laneti genellikle ya şekillerle ya da o şehrin eski yazılı dilinde anlatır. Kimi zamanda şehrin kapılarında ya da belli binaların içlerinde şehre girildiğinde ya da bir odaya girildiğinde, ya da alınmaması gereken bir nesne alındığında uyanacak canavarlar ya da söz konusu şehri, ofayı ya da nesneyi koruyan gizemli varlıklar bulunabilir.

    Antik şehirlerde Yaşayanlar: Binalarının bir bölümü çökmüş, sokakları bomboş, en ufak bir ses duyulmayan bir antik şehirde muhtemelen en şaşırtıcı anlardan birisi o şehirde birilerinin yaşadığının keşfedildiği an olacaktır. Ancak şehrin eski sakinlerinden çok farklı olsalar ve çoğu zaman sayıları çok daha az da olsa bu şehirde yaşayanlar olabilir. Bu insanlar kimi zaman bir zamanlar yakınlardaki bir köyde yaşayan ama şehri keşfettikten sonra burayı daha korunaklı bulan insanlar olabilir, bazen de bir felaketten kaçan insanlar buraya sığınmış olabilirler. Kimi zaman şehirde eskiden yaşayan halkın birisi sağ kalmış ve kendilerini gizleyerek kimi zaman binlerce yıl şehirde var olmuş da olabilir. Ne şekilde olursa olsun antik şehirde yaşayan insanlar şehri keşfedenler için yeni bir heyecan yaratacak, eğer şehre girmelerine engel olmak istiyorlarsa, özellikle şehrin sırlarını iyi bilen insanlar olarak ciddi bir tehlike kaynağı da olabilecek bir etken oldukları savunulabilir.

    Asalar

    Fantastik Edebiyatta Asalar: Asa çoğunlukla uzun ve ince bir eşyadır. Kimi zaman odundan yapılmış olabilir, hatta kimi zaman kabaca şekil verilmiş bir dal parçası olabilir. Bazen metaldan ya da başka maddelerden de yapılabilir. Hatta kimi zaman hayal gücü ile ışığa ya da suya onları kontrol eden bir varlık ya da insan tarafından asa şeklini verildiği ve bu varlıklarının kullanacağı bir tür asanın yaratılabileceği düşünülebilir. Tarih boyunca kimi zaman bazı asaların belli güçler barındırdığına ya da belli güçlerin kullanılmasına aracı olduğuna bazen inanılmış inanılmıştır bazen de böyle güçlerin olduğu hayal edilmiştir. Fantastik edebiyat da tarih boyunca farklı ülkelerdeki farklı insanların hayal gücünden etkilenerek asa ögesine kimi hikayelerde yer vermiştir.

    Asaların şekilleri: Bazı asalar sadece garip bir şekli olan bir ağaç parçası olabilirler. Bazen bu şeklin kendine özgü bir anlamı olabilir, hatta kimi zaman o ağaç parçasına belli bir güç veriyor olabilir ya da bazen bu şekil onun asa olarak kullanılmasına yarayan bir özelliğinin olduğuna işaret edebilir. Bazen metallerin özel ve kimi zaman fantastik yöntemlerle işlenmesi ile belli güçleri olan asalar üretilebilir. Kimi zaman asanın üzerinde ona güçlerini veren özel bir taş da olabilir. Kimi zamanda asaların üzerlerinde şekiller ve yazılar olabilir. Bu şekiller ve yazılar, bazen asanın gücünü arttıran ögelerden birisidir, bazen de asayı kullanacak olan kişilere onu kullanmak için hangi yeteneklere sahip olması gerektiğini, asanın ne işe yaradığını hatta bazen asayı kullanmanın tehlikelerini anlatıyor olabilir.

    Asaların Güçleri: Asaların bir öge olarak kullanıldığı bazı öykülerde, asayı kullanan kişinin asaya dayanarak zorlukla yürüdüğü ve böylece hem kendi gücünü hem de asanın gücünü sakladığı bir sahneye rastlanabilir. Asalar kimi zaman sadece basit bir dayanak olarak görünürler. Ancak çoğu öyküde kimi zaman istenilen her an, kimi zaman bazı özel ve gerçekten gerekli anlarda insanlara ve başka varlıklara bazı güçler verebilirler. Bu güçler kimi zaman, karşıdaki insana ya da başka bir varlığa zarar vermeye yarayan güçler olabilir. Bazen asanın onu taşıyan bir kişiye bir takım olumlu yetenek ve özellikler kazandırması örneğin onu daha güçlü, daha dayanıklı hale getirmesi mümkündür. Bazen de asalar insanların ya da başka varlıkların bazen kendi içlerinde bazen de etraflarında olan güçleri kullanmalarına yardım ederler. Böyle durumlarda eğer kullandıkları güç kendi güçleri ise bir bakıma içlerindeki gücü kontrol etme aracı, eğer kullanılan güç etraflarında olan bir güçse, o zaman o gücü yönlendirmenin bir aracı olabilirler. Kimi zamanda başka bazı varlıklar, bazı kritik anlar da asaya verdikleri bir güç aracılığı ile söz konusu kişiye ya da varlığa yardım edebilirler. Asaların aynı zamanda kimi hayvanları, ya da fantastik varlıkları kontrol etmek için kullanılan bir araç olması mümkündür. Bazen asa onu kullanan kişiye söz konusu hayvanlar ya da varlıklarla anlaşma yeteneği verebilir. Bazen de asadan yayılan bir tür fantastik güç, söz konusu hayvanların ve diğer fantastik varlıkların, kimi zaman farkında olmadan asayı kullanan kişinin her istediğini yapmasını, kimi zaman da asayı kullanan kişiye güvenmesini sağlar. Kimi zaman da asaları taşımak, bazı insanların arasında da söz konusu insanların asayı taşıyana itaat etmesini ve bazen de güvenmesini sağlayabilir.

    Asaları Kullanmak: Kimi zaman asaları eline alan her insan kullanabilir. Başka bazı hikayelerde ise, asayı kullanmak için kimi zaman bir tür eğitim, kimi zaman da bazı yetenekler, bazen de bazı kişilik özellikleri gerekli olabilir. Eğer asa bir insanın, ya da fantastik varlığın içindeki gücü kullanmanın bir aracı ise, o zaman zaten içinde söz konusu gücü barındırmayan varlık için asa işe yaramayacaktır. Eğer asa doğadaki bir gücü kullanmanın bir aracı ise, ya da doğadaki hayvanların ve başka varlıkların güvenini kazanmayı sağlıyorsa, kimi zaman asayı kullanmak için doğayı anlayabilmek ve kimi zaman da sevmek gerekir ve bu duygulara sahip olmayan bir kişi için asanın nasıl kullanılacağını anlamak imkansız olabilir. Kimi zaman da asa onu kullanacak kişiyi bir şekilde test edebilir, özellikle eğer asa fantastik bir varlığın onu taşıyana bir gücü aktarmak için kullandığı bir araçsa, böyle bir testin yapılması muhtemeldir.

    Aşk

    Fantastik Edebiyatta Aşk: Aşk edebiyatın her alanında en çok işlenen konulardan birisidir. Muhtemelen bunun nedeni onun insanlar tarafından anlaşılmaz doğasıdır. Diğer duygular nisbeten daha kolay açıklanabilirken kimi zaman aşk insana hiç yapmak istemeyeceği, ya da normalde yapmaya asla cesaret edemeyeceği şeyler yaptırabilir. Çyle ki insan aşkın etkisi altına girmeden önce ya da bir gün o etkiden çıkarsa kendisi de bunları nasıl yaptığına şaşıracaktır. Çstelik de zaman zaman anlaşılmazdır. Bazen her gün yanyana olunan aşık olabileceği asla aklına gelmeyecek birisine bir insan birden aşık olabilir. Ya da yıllar sonra aşık olduğu kişiye bakıp ben nasıl bu insanı sevmişim diyebilir. Aşkın bazen en azından günlük yaşamın mantığı söz konusu olduğunda kavranamaz şekilde başlayışı fantastik edebiyatın insanları ya da zeki varlıkları birbirlerine adeta sihirli şekilde aşık olduğu öyküler oluşturmasını sağlamıştır. Hatta kimi zaman böyle öykülerde insanlar ya da başka zeki varlıklar en akla gelmeyecek başka insan ve zeki varlıklara, hayvanlara, bitkilere hatta kimi zaman cansız varlıklara bile aşık olabilmektedirler. Fantastik edebiyatta yer alan, aslında aslında bildiğimiz Dünyada geçen bir öykü de olsa bazen halkın ya da yazarların elinde fantastik hale getirilen aşka ilişkin başka bir tema da birbirlerine kavuşmak için çalışan aşıklardır.

    Aşık Olmak: Bu konuda klasik öge Yunan Mitolojisi tarafından yaratılmıştır. Bu ögenin yer aldığı hikayelerde, tüm aşkları başlatan aslında bir tanrıçanın muzip bir oğludur. Bu oğlan kanatları olan ve elinde bir yay ve oklar olan bir çocuktur. Farklı hikayelerde onun oku attığı kişinin ilk baktığı kişiye, ya da ard arda ok attığı kişiler birbirlerine aşık olabilmektedirler. Bu ögeler ok ve yay ve özellikle belli üzerinde yapılan bir sihirin ardından bir insanın ilk baktığı kişiye aşık olması çok farklı hikayelerde kullanılan oldukça sık kullanılmaktadır. Bazen de çok güzel bir kız ya da çok yakışıklı olan bir erkek de belki de bu güzelliğin ya da yakışıklılığın taşıdığı bir tür sihirli özelliğin de yardımı ile onu gören herkesin kendisine aşık olmasına neden olabilir ya da istediği herkesi kendine aşık etmeyi başaran bir insan olabilir. Bazen de bazı büyüler onları yapan varlıkların ve insanların başkaları onlara baktıkça ya da seslerini duydukça onlara sevdikleri insanları, sevdikleri yerleri, duymak istedikleri sesleri hatırlatırlar. Dolayısı ile diğer insanlar bu varlıkları ve insanları gördükleri ya da duydukları sürece bir türlü bastıramadıkları büyük bir aşk duygusu yaşayabilirler. Kimi zaman bu duygu söz konusu varlıklar görülmediği ya da sesleri duyulmadığı zaman biter. Kimi zaman da belli bir süre, ya da bazen bir tür büyü ya da bir tür şok büyünün etkisini bitirene kadar sürer.

    Tuhaf Aşklar: Çzellikle fantastik halk edebiyatı hikayelerinde bunlara sıkça rastlanır. Kimi zaman büyük ve korkulan bir gücün mesela GüneşÂ?in ya da bir ırmağın başka bir varlığa bazen çok güzel ya da yakışıklı bir insana, çoğu zaman bir kadına aşık olması söz konusu olabilir. Eğer aşık olunan kişi bir erkekse çoğu zaman bu kişi bir tür ozandır ve söz konusu varlığı sesi ile büyüler. Elbette söz konusu kadın ya da erkeğin aşık ettiği varlık, bir hayvan ya da bitki, ya da hayal gücü ile yaratılmış bir yaratık da olabilir. Bazen de bir erkek ya da kadın bir tür varlığa, ya da hayvana, ya da bitkiye aşık olabilir. Ya da varlıklar, hayvanlar, bitkiler birbirlerine aşık olabilir. Ne şekilde olursa olsun bu aşklar, birbirlerinden çok farklı varlıklar arasında olduğu sürece genellikle aşıkların birbirlerine kavuşmaları imkansızdır. Hele kimi zaman mesela Güneşe aşık olunan ya da Güneşin birilerine aşık olduğu durumda aşıklar hep birbirlerini görebilirler ama yine de doğanın kanunları birbirlerine kavuşmalarını engeller.

    Büyük Aşk Çyküleri: Belki de insanların, fantastik edebiyat ya da diğer edebiyat türlerinde en çok ilgi duydukları öykü türlerinin arasındadırlar. Kimi zaman normal şartlarda birbirlerine kavuşmaları imkansız iki varlığın birbirlerine kavuşma öyküsüdür. Çrneğin bir insana aşık olan Deniz Kızının öyküsü bu tarz öykülerden biridir. Ve iki insanın arasında geçen benzerlerinden farklı olarak da asıl mücadeleyi veren kahraman bir kadındır.
    Kimi zaman da birileri tarafından çoğu zaman ailesi tarafından uzaklaştırılan bir aşığın peşine diğeri düşer. Bazen de söz konusu iki aşık, evlenmelerine izin vermeyen bir anne baba, ya da başka insanları ikna etmek için bir mücadele verirler. Bazen bu mücadele aşıklardan birinin bir aile üyesinin, çoğu zaman kızın babasının, diğer aşığa, çoğu zaman erkeğe yaptığı bir sınav şeklinde olabilir.

    Ateş

    Fantastik Edebiyatta Ateş: Ateş göz alıcı, hareket eden, yok edici, sıcak, kendi kendini tüketen ve ne olduğu nasıl var olduğu tam olarak anlaşılmayan, günümüzün bilimsel açıklamalarından sonra bile seyrederken canlı yaşayan bir şeye bakıyormuş duygusunu yaşamamızın çok da zor olmadığı bir doğa olayıdır. Tüm bu özellikler ateşi öncelikle ne olduğu üzerinde insanların düşünmesini hem fikirler hem de hayaller üretmesini ve kimi zamanda bu hayallere halk edebiyatında yer vermesini sağlamıştır. Yaşayan ve canlı bir ateş ögesi fantastik edebiyatta yer alabilecek en temel ateş ögelerinden birisidir. İkinci bir seçenek de ateşi insanların kontrol etme çabasını hayal etmektir. Aslında bu çaba tarihin ilk dönemlerine kadar uzanır, mağralarda yakılan ilk ateşten günümüzün çelik fabrikalarında binlerce dereceyi bulan fırınlara kadar insan için hep ateşin gücünü, hem yıkım hem de yaratma gücünü kontrol etmek en büyük hayallerden birisi olmuştur. Bu kontrolün büyüsel yollarla hatta doğanın verdiği bir yetenekle yapılabilen ya da ateşin yıkımından kendini koruyabilen insanlar ve yaratıklar da hem modern hem de eski fantastik öykülerin içinde yerlerini almışlardır. Ateşin fantastik edebiyatta edindiği üçüncü yer ise onun tarafından hayat verilen canlılar, ırmaklar, kapılar, denizler kısacası yaşamımızda var olan birçok farklı ögenin onlara hayat veren su, et, tahta gibi maddeler yerine bu ögelerin ateş tarafından yaratıldığının hayal edilmesi ile edinilmiştir.

    Yaşayan Ateş: Bir kamp ateşinin sürekli hareket eden sürekli dans eden hatta bazen çevresinde yakacak başka bir şeyler görüp sıçramak yayılmak büyümek ister gibi bir görüntüsünün olduğuna muhtemelen onu seyretmiş pek çok kişi katılacaktır. Bu duygu fantastik edebiyata kendi iradesi ve yaşamı olan ateş ögesini yaratmıştır. Kimi zaman bu tür ateşler sürekli yanmak sürekli var olmaya devam etmek zorundadırlar, çünkü nasıl sıradan bir ateş ısı ve ışık veriyorsa, bu ateşler de insanlığın, doğanın, EvrenÂ?in ya da mesela bir medeniyetin, bir şehrin var olmasını sağlayan büyüsel enerjiyi veriyordur. Bu durumda ateşin sürekli yakacak tüketecek yeni bir şeyler bulmasına o şehirdeki, o ülkedeki, Dünyadaki, ya da Evrendeki insanlar yardımcı olmak zorundadırlar. Bazen ateş hareketleri, bir bakıma yaptığı dans ile onu izleyenlere bir şeyler anlatmaya çalışır. Bazen de bir ateşin sönmesinin bir kehanetin gerçekleşeceğini iyi ya da kötü bir olayın gerçekleşeceğine ve insanların bu olaya hazırlanması gerektiğine işaret eder.

    Ateşi Kontrol Edenler: Eski dönemlerde bu insan topluluklarında ateşin doğasını anladığı düşünülen kişilere verilirdi. Gelişen teknoloji her ne kadar insanların ateşi kontrol etme yeteneğini arttırsa da onu daha iyi anlayan ve kontrol eden insanları diğer kişilerin bir tür insan üstü yeteneğe sahip kişiler gibi görmelerini engellemedi. Çrneğin madenciler bu tür özel yeteneğe sahip, insana benzeseler de ateşi sıradan bir insandan çok daha iyi tanıyan, onu adeta büyüsel bir şekilde kontrol edebilen istediği madenleri, istediği sertlikte metal eşyalara dönüştürmesini sağlayan bir yeteneğe sahip oldukları düşünüldü. Ateşi kontrol edebilen bu özel ırkın cücelere hayat verdiği söylenebilir. Benzer şekilde ejderhalar ve de şamanlar da zaman zaman ateşi kontrol edebilirler. Elbette büyücülerin de birçoğu için ateşi kontrol etmek en büyük amaçlardan biridir. Ancak ateş onu kendi gücü için kullanmak isteyen bir insanın sözünü dinlemeyebilir ve bir anda kontrolden çıkıp bir felakete de yol açabilir. Kısacası onun sahip olduğu muazzam gücü, ateşin sahip olduğu hayatın doğasını anlamadan kullanmaya çalışmak tehlikelidir.

    Ateşten Canavarlar, Irmaklar, Kapılar: Kuşkusuz fantastik edebiyatta normal yaşamda gördüğümüz bir nesneyi bile ateşten yapılmış olarak okuduğumuzda bu öge iyi bir yazar tarafından kullanılıyorsa muhtemelen öyküye heyecan katan ögelerden birisi haline gelir. Ateşten ırmak ya da kapı, onu geçmek isteyen için normal bir kapıdan çok daha zorlu bir engeldir. Hatta bazen onu aşmak için ateşlerin sönmesini sağlayacak bir tür büyüyü bilmek ya da bir tür sınavı geçmek gerekebilir. Ateşten canavarlar ise genelde ateşin sahip olduğu yaşamın bir canlı şeklinde yansımasıdır. Bu konuda en güzel örnek Anka kuşudur. Anka Kuşu yanarak hem kendini tüketen, hem de saldırdığı kişilere de genellikle çok büyük zarar verebilen bir kuştur. Ateşten yapılacak birçok canlıya esin kaynağı olabilecek bu kuş ansiklopedinin Anka Kuşu maddesinde tasvir edilmektedir.

    Athena

    (Bu madde Aegron tarafından hazırlanmıştır. )

    Bigeliğin, savaşın, bilimin ve sanatın tanrıçasıdır Athena. Pallas Athena da denir ona. Kendisine birçıok sıfat verilmiştir. Bunlardan bazıları;

    şehirlerin koruyucusu
    Pallas Athena(pallas isimli bir devi öldürdüğü zaman almıştır bu sıfatı)
    Zafer Taşıyan
    Esenlik dağıtan
    Güçlü babanın kızıdır.

    Kardeşim artemis gibidir o da. Evlenmemiştir ve bakiredir. Okeanos ve Tethysin kızı Metis le Zeus un birleşmesinden doğmuştur Athena. Ama bilinlel doğumlardan farklı olmuştur athenanın doğumu. Metis tam doğuracağı sırada samcılar ile kıvranmaktayken Zeus Metisi yutmuştur Uranos ve Gaianın öğütlerine uyarak.
    Birden kafasında dayanılmaz bir acı başlar Zeus'un. Daha fazla dayanamayacağını anlayan Zeus, Hephaistos'u çağırır huzuruna demir dövdüğü en büyük balyozu ile ve kafasına vurdurdur balyozu. Athenanın doğuşu işte böyledir. Zeusun kafasından bir elinde kalkan, bir elinde kargısı ile çıkmıştır zırhlara bürünmüş güzeller güzeli tanrıça.

    Zeusun kafasından doğması Athenaya hem aklı hemde bilgeliği simgeleyen nitelikler yüklemiştir. Çn safda savaşan olarakta savaşın tarnıçasıdır Athena.

    Hem aklın hem de savaşın tanrıçası olması ile Aresi yarışmada yenmiştir Athena. Ares sadece savaşın tanrısıdır ve onun aldığı güç kaba kuvvetten gelir. Oysa Athena hem aklın hem savaşın tanrısıdır ve bilgeliğini kullanmıştır yarışmada da.

    Sadece ölümsüzlerle değil ölümlülerlede boy ölçüşmüştür. Dokumacılıkda çok usta olan Arakhne ile yarışmıştır. Arakhne bir ölümlüdür ölümlü olmasına ama çok küstahtır tanrılara karşı. Ayrıca çok da yeteneklidir. Ve başlarlar yarışmaya...

    Athena poseidon ile olan savaşını dokumuştır tüm tanrılarla beraber, Arakhne ise Zeusun yaptığı çapkınlıkları dokumuştur. Buna tahammül edemeyen Athena iki üç defa vurmuştur kadının alnına. Kadın yediremez kendine bunu ve asmaya kalkar kendini. Athena acır kadına ve onu bir örümceğe dönüştürür. Böylece hep dokumaya devam edecektir Arakhne ve soyundan gelenler..

    Athenanın en hayran olduğu tanrı Odysseusdur. Tanrıçanın bu adama arka çıkmasının nedeni ise akldır Odysseusun.

    Baykuş ve ejderha onun kutsal hayvanlarıydı. Ayrıca Panathenaia bayramalrında athan adına öküz kurban edilir.

    Zeusunda en sevdiği kızıydı Athena. Bunun nedeni kenisi doğum verdiği için olabilir mi acaba?

    Atlantis

    Fantastik Edebiyatta Atlantis: Atlantis tarihin çok eski bir dönemine dayanan bir efsanedir. O dönemin hikayelerinde yer alan, o zamanın hikayelerindeki birçok başka ülke gibi, fantastik özellikleri olan, tuhaf insanların, yaşadığı bir adadır Atlantis. Daha sonra da yok olmuş, hakkında hiçbir söz duyulmamıştır. Elbette böyle bir adanın gerçekten var olup olmadığı, eğer varsa ne zaman yok olduğu özellikle fantastik edebiyat yazarlarının ve o dönemin öykülerini okumayı sevenlerinin üzerinde düşünüp hayal kurabilecekleri bir konudur. Günümüzde fantastik edebiyatın yanısıra bilimkurgu edebiyatı da Atlantis öyküsünü kendince uyarlamış ve bildiğimiz medeniyetin daha emekleme döneminde olduğu yıllarda var olan çok gelişmiş bir medeniyete dönüştürmüştür. Fantastik edebiyatta da söz konusu medeniyeti, insanların bedenleri ve zihinleri ile kıyaslandığında bize çok daha güçlü bir beden ve zihne ve bu beden ve zihni destekleyen fantastik özelliklere sahip varlıkların yarattığı bir medeniyet olarak hayal edip, AtlantisÂ?i hikayelerde bir öge olarak kullanabilmiştir. Elbette bilimkurgu ve fantastik edebiyatın işbirliği yapması ve bu iki hayalin karışımı bir hayal kurması da mümkünüdür ki çoğu zaman da öyle olmuştur. Dolayısı ile Atlantis bu iki edebiyat türünün en fazla birbiri ile kaynaştığı konulardan birisi olarak görülebilir.

    Atlantis Niye Yok Oldu: Bu konu zaman zaman Atlantis ile neredeyse hiç ilgisi olmayan fantastik ve bilimkurgu eserlerinde bile kısaca geçecek kadar hem fantastik hem de bilimkurgu edebiyatında meşhur bir konudur. Eğer gerçekten var olduysa koskoca bir ada niye batmış koskoca bir medeniyet niye yok olmuştur? Kimi zaman neden bir tür kimlik kazanan okyanusların ya da yeryüzünün kızması ve adayı batırması olarak hayal edilebilir. Ya da söz konusu adada şiddetli bir savaş olmuş bu savaş sonunda hiç beklenmedik bir anda adanın batmasını ve üzerindeki medeniyetin tamamen yok olmasını sağlamıştır. Bazen de AtlantisÂ?teki uygarlık gittikçe gelişen insanlıktan gizlenmek için üzerinde bulundukları adanın, elimizdeki teknolojiye rağmen bugün bile hala ulaşamadığımız okyanusların derinliklerine gömülmesini sağlamıştır. Bu bakışa göre Atlantis medeniyeti bugün hala varlığını sürdürmektedir.

    Günümüzün Atlantis Medeniyeti: Bu konuda belki en çok duyulabilecek hayal, okyanusun altında, denizde yaşama kabiliyeti kazanmış akıllı varlıkların günümüzde hala yaşadıkları insanlardan gizlenmiş medeniyettir. Hatta günümüzde Atlantis kelimesinin birçok insanın aklına denizin altında var olduğu hayal eden bir medeniyeti çağrıştırması mümkündür. Kimi zaman biz insanlar gibi normal şartlarda bedenleri denizin altında yaşayabilecek kabiliyette olmasa da teknolojilerinin yardımı ile deniz altında yaşayabilen bir medeniyetten de bahsedilebilmektedir. Kimi zaman da insanlardan daha gelişmiş ve fantastik bir yolla bizim zihinlerimizi de etkileyebilen Atlantis Medeniyetinin aslında hala okyanusun üzerinde var olan adayı görmememizi sağladığı da hayal edilebilmektedir. AtlantisÂ?in hala var olduğu halde kendisini insanlardan gizlemesinin nedeni, kimi zaman onların DünyaÂ?nın dışında kurulmuş ve gezegenimizde bizi gözlemek için bulunan bir uygarlık olarak hayal edilmektedir. Bazen de Atlantisliler insanlara medeniyetlerini geliştirmeleri için yardım eden varlıklar olarak hayal edilir. Bu varlıkların bize daha doğru şekilde yönlendirebilmeleri için de bizim onların varlıklarından habersiz olmamız gerekmektedir. Bazen de Atlantislilerin her ne kadar insanlardan daha gelişmiş bir zihin ve bedene ve insanlardan daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olsalar da insanların sahip olduğu hırsın, eğer keşfedilirlerse, eninde sonunda insanlığın onlardan daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olmasıyla ve en sonunda Atlantis medeniyetinin yok olması ile sonuçlanacağından korktuklarını hayal eder. Bu bakış açısına göre Atlantislilerin insanlardan gizlenme nedeni, onların insanların kendilerini yok edeceğinden korkmalarıdır.

    Aynalar

    Fantastik Edebiyatta Aynaların Yeri: Bazılarımız daha önce hiç ayna görmemiş bir çocuğun ilk defa bir ayna ile karşılaşmasına şahit olmuşuzdur. İlk defa görenler için ayna büyüleyici bir şeydir. Bir an için arkasındaki fizik yasalarını bilmediğimizi varsaysak, aynanın içinde birisinin var olduğunu düşünebiliriz. Bu kişi bizim yaptığımız hareketlerin aynısını yapıyordur. Yine de onun farklı bir insan olup olmadığından şüphe duyabiliriz. Acaba bizi taklit eden birisi olabilir mi içerideki? Bu fikir bizi aynen taklit eden birisinin ya da bir şeyin aynada olduğu fikri belki de aynaların fantastik edebiyatta en rahatça kullanılabilecek ögelerinden birisidir. Bu bakış açısı ile ayna bir bakıma canlı sayılabilir. Ve bu canlı ayna bize bakar, belki de sadece dış görünüşümüzü değil iç görünüşümüzü de görür ve bize gösterir. Bazen bize kendimizle ilgili yorumları konuşarak da yapar. Yalnız zaman zaman farklı durumları olabilse de belki de en sinir bozucu yanı aynaların genellikle gerçeği göstermeleri ve söylemeleridir. Çrneğin hep kendimizden gizlemek istediğimiz bir özelliğimiz varsa mesela tek bir arkadaşımız yoksa, ve bunu kendimize bile ifade etmekten korkuyorsak, ayna öyle bir şey gösterir veya söyler ki bununla yüzleşmek zorunda kalırız. Belki de bu nedenle kendine bakmaya cesaret edemeyen ya da kendileri ile yüzleşemeyen insanlar aynaları kırarlar.

    Daha Farklı Gerçekleri Gösteren Aynalar: Bazı aynalar bizlere sadece kendi benliğimizle ilgili gerçeklerden fazlasını gösterirler. Çrneğin aynaya bakarak kendimize bile itiraf edemediğimiz hayallerimizi ya da korkularımızı izleyebiliriz. Ya da ayna bulunduğu evde ya da ortamda olmuş olan olayları bize yansıtabilir. Hatta kimi zaman çok uzaklarda hatta çok eskiden olmuş ya da ileride olacak olaylar aynalara bakılarak öğrenilebilir. Bu açıdan fantastik edebiyatta aynaları bir çeşit saklı gerçekleri açığa çıkaran bir araç olarak görebiliriz. Ve de açığa çıkacak aklı gerçeklerin sınırı yoktur. Fantastik Dünyada belki aynaların en çok kullanıldığı alanlardan biri de hayalet, vampir gibi aslında olmayan canlıların kimliğini açığa çıkarmalarıdır. Çoğu hayalet ya da vampir öyküsünde sıradan bir aynada bile ne vampirler ne de hayaletler görünmezler. Yine sıradan ayna bile kimi zaman, bir şekilde olduğundan farklı görünen bir insanın ya da yaratığın gerçek görüntüsünü görmemizi ve yaratığın aslında ne oldğunu anlamamızı sağlar.

    Aynanın İçerisindeki Dünya: Zaman zaman aynaların bize gösterdiği DünyaÂ?nın içerisine girmek de mümkündür. Bu açıdan zaman zaman aynaların farklı Dünyalara açılan bir çeşit kapı da olabileceği söylenebilir. Bu kapı kimi zaman bizleri geçmişe, geleceğe, evrenin farklı bir yerine götürebileceği gibi zaman zaman da bizleri kendi iç Dünyamıza da götürebilir. Çzellikle son seçenekte aynaların kullanılmasının ayrı bir önemi vardır. Çünkü kendi iç Dünyamızı ve orada yatanı çoğu zaman ancak aynalar bize gösterebilir. Çyle ise aynaların biz adım ötesini de yapıp bizleri o iç DünyaÂ?ya sokması, kendi zihnimizin ya da rüyamızın içinde serbestçe dolaşmamızı sağlaması da bir fantastik öyküye sokulabilecek bir ögedir.

    Aynaların Görünümüzü Değiştirmesi: Aynaların genellikle gerçekleri gösterdiğini ya da söylediğini belirtmiştik. Peki bunun istisnaları var mıdır? Vardır. Gerçek yaşamda bile dev aynaları bizleri daha uzun ya da daha şişman gösterebilir. Bu durumda bizi farklı gösteren bir aynanın gerçek yaşamdaki görüntümüzü de değiştirmesi mümkün olabilir. Aynanalar bu açıdan gerçek yaşamdaki görünüşümüzün farklı hale gelmesini sağlayan bir çeşit göz yanılsaması ( İlüzyon) aleti olarak kullanılabilir fantastik bir öyküde.

    Fantastik Edebiyatta Aynalar: Fantastik edebiyatın en ünlü aynası kuşkusuz ki Pamuk Prensesin üvey annesinin aynasıdır. Ancak bunun dışında da birçok ayna vardır. Çzellikle büyü konulu öyküler ile vampir ve hayalet öyküleri bol bol ayna barındırırlar.

    B

    Barbarlar

    Fantastik Edebiyatta Barbarlar: Barbar tarihin ilk dönemlerinde kurulan farklı medeniyetlerde kimi zaman kendileri gibi şehirlerde yaşamayanlara, kimi zaman yaşıdıkları bölgedeki kendileri ve kendilerine benzer diğer medeniyetler dışında kalan tüm toplumlara verilen addır. Kelime olarak tabii ki farklı dillerde farklı isimler alınabilir. Halk hikayeleri hem halkın yaşadığı ülkenin yakınlarında dağlarda,çöllerde, ormanların içlerinde, bozkırlarda yaşayan barbarlardan, hem de bir gün yaşadıkları ülkenin topraklarında aniden beliren daha önce kim ve ne olduklarını çok bilmedikleri barbarlardan bahseder. Modern fantastik öykülerde de barbarlar sıkça rastlanan bir ögedir, ancak genellikle ana hikaye karakterleri yerine karakterlerin önüne çıkan bir tür engel olarak yer alırlar. Yine de fantastik edebiyatın ünlü bir takım barbarları vardır.

    Barbarların Genel Çzellikleri: genellikle yaşamın ince zevklerinden mesela özenle hazırlanmış bir yemeği mum ışığı eşliğinde yemenin incelikli zevkinden, bir kentin meydanındaki bir heykelin inceliğini fark edecek bakış açısından, karşısındaki biri ile doğru sözcükleri seçerek konuşma adabından yoksun sayılırlar. Elbette mesela bir Çinli için Avrupa yemekleri, Avrupa heykelleri, Avrupanın konuşma adabı için tüm bunlar geçerli olabilecekken bir Avrupalı için de Çin yemekleri, heykelleri, Çinin konuşma adabı için geçerli olabilir. Dolayısı ile aynı anda bir Avrupalı için Çinli, bir Çinli içinse bir Avrupalı barbar sayılabilir. Bunun dışında barbarlar tüm öykülerde olmasa bile çoğunda tıpkı vahşi hayvanlar gibi karşısındakine saldırma içgüdüsüne sahip, bu içgüdüye karşı koyamayan, hatta kimi zaman kavga etmekten başka insanlara zarar vermekten zevk alan insanlar olarak da tasvir edilmişlerdir. Orkların barbarlara bakış ile şekillenmiş ve hikayelerde bir tür barbarlaşmış insan ırkı olarak yer aldığı düşünülebilir. Ancak bu barbarların orkların da var olduğu öyküler de dahi orklardan bağımsız olarak da yer almalarını engellememiştir. Genellikle çok ince ve vucudlarının ciddi bir bölümü çıplak kalan giysilerle savaşırlar. Silahları ve savunma araçları güce dayalıdır ve ağırdır. Çoğu zaman doğrudan bedensel güce dayanarak savaştıkları yazar. Savaş taktiklerinden anlamadıkları ya da anlayışlarının en azından zayıf olduğu çoğu öyküde belirtilir. Ancak büyük barbar komutanlar da bazı hikayelerde yerlerini almıştır.

    Barbar Toplulukları ve Adetleri: Bir gün denizden ya da dağlardan çıkagelen barbarları bir yana bırakırsak çoğu zaman dağlarda ve bozkırda yaşarlar, çöllerde ve ormanlarda yaşıyanları nisbeten daha azdır. Çoğu zaman çadırlarda, kimi zaman ufak evlerde, bazen de mağaralarda kalırlar. Kimi zaman hayvan sürüleri de olabilir. Ancak çoğunlukla en azından atları vardır ve atlarla iyi anlaşırlar. Çocukluklarından beri dövüşmeyi öğrenirler. Bu öğretim çok serttir bazen çocuğun yaşamını bile tehlikeye atacak bir takım Â?derslerÂ? içerebilir. Eğitim, sınamalar, sınavlar çoğu zaman çocuk büyüdükten sonra da devam eder. Sert gelenekleri vardır. Mesela bir barbar ötekine meydan okuduğunda meydan okunan kişi çoğu zaman dövüşten kaçamaz, özellikle topluluğun lideri kendi gücünü her gerekli olduğunda ispatlamak zorundadır. Kadınlar kimi zaman çok az hakları olan ve göz önünde olmayan topluluk üyeleridir, ancak bazı öykülerde de erkekler gibi vahşi, dövüşken, bazen topluluğun liderliğine kadar yükselen hatta bir takım öykülerde erkeklerin silik ve arka planda kaldığı kadın egemen barbar toplulukları kurduklarına da rastlanır. Onların yaşamlarının biraz daha ayrıntılı tasvir edildiği hikayelerde özgürlüğe düşkünlük genellikle en çok vurgulanan temadır. Bu düşkünlük onların bir şehrin konforundan vazgeçmelerinin de en önemli nedenidir. Ayrıca aklına geleni yapmak, yaptığının sonucunu düşünmeden yapmak da bir başka barbarca sayılabilecek özgürlük bakış açısı sayılabilir. İçlerinde yaşayan her insana eşit şans verilmesi ve gerektiğinde onların oldukça sert yöntemlerle de olsa kendilerini ispatlayıp topluluğun liderliğine kadar yükselebilmesi çoğu zaman onları en vahşi gösteren öykülerde bile barbarlara karşı bir hayranlık unsuru olarak yer alır.

    Bilgisayarlar

    Fantastik Edebiyatta Bilgisayarlar: Bu maddenin yazıldığı 2010 yılında bilgisayarlar nisbeten yeni kullanılmaya başlanan aletler olarak sayılabilirler, özellikle yaygın kullanmaya başladıkları dönem en fazla 20 yıl geriye götürülebilir. Ancak özellikle internetin sağladığı kimi zaman Dünyanın öbür ucundaki milyonlarca farklı müzik parçasına, filme, organizasyona ve insana ulaşma imkanı bilgisayarı ilgi çekici bir alet haline getirmiştir. Çzellikle bilimkurgu filmleri bilgisayarı sıkça bir öge olarak kullanmaktadır. Ancak insan yaşamına bu kadar katılmış bir aletin, özellikle çoğu kişiye kimi zaman çok gizemli görünebildiği de düşünülürse, modern fantastik edebiyatın da bir ögesi haline gelmesi beklenebilecek bir durumdur. Aslında günümüzde bilgisayarın tamamen fantastik ya da fantastik ve bilimkurgu karışımı hikayelerde öge olarak kullanıldığı örnekleri bulmak çok da zor değildir.

    Bilgisayarı Kullanan Fantastik Varlıklar: Bilgisayarlar, fantastik varlıkların geçtiği bir çok öyküde, bu fantastik varlıklardan etkilenebilirler, kimi zamanda bu varlıklar tarafından kullanılabilirler. Günümüzde fantastik öykülerde geçen kimi varlıkların örneğin hayaletlerin gerçekten var olduklarına ve bir mekana girdiklerinde mekanda bir tür manyetik alan yarattıklarına ilişkin bir inanç vardır. Dolayısı ile fantastik öykülerde bilgisayarların, bu tür varlıkların olduğu zaman, ekranlarındaki görüntünün bozulması, bilgisayardan tuhaf seslerin gelmesi veya bazen bilgisayarda açık programın takılması gibi sorunlar yaşamaları mümkündür. Kimi zaman da fantastik varlıklar bilgisayarda yazıların belirmesini, görüntülerin oluşmasını, belli filmlerin yüklenmesini, belli müzik ya da konuşmaların bilgisayarın ses sistemi ile duyulmasını sağlayabilirler. Kimi zaman bu tür varlıklar için bilgisayar iletişim kurmak istedikleri insanlara ulaşmak için bir yoldur. Ancak bazen de bu varlıklar bilgisayarları insanlara zarar vermek için bir araç olarak da kullanabilirler.

    Bilgisayarın İçindeki Dünyaya Girmek: Hem bilimkurgu edebiyatınında hem de fantastik edebiyatında bilgisayarın içindeki oyunların, filmlerin ve bazen de bilgisayardaki tüm sistemlerin çalışmasını sağlayan bir tür fantastik ortamın içine insanların girdiği öyküler anlatılır. Aslında insanların bilgisayarın içindeki Dünyaya girdiği öyküler fantastik edebiyat ile bilimkurgu edebiyatının en çok içiçe geçtiği konulardan birisidir. Bilimkurgu edebiyatı, insanların bilgisayarın içindeki bir oyunun ya da hikayenin parçası haline gelmesini sanal gerçeklikle açıklar. Bilgisayar bir şekilde insanların beynindeki duyu organlarını kontrol eden bölümlere ulaşır ve yaşamadığı bir şeyi yaşadığını zannetmesini sağlar. Kimi zaman örneğin bir kişiyi bir bilgisayar oyununun içine çeken bilgisayarın kendine ait bir bilinci olabilir, ya da bir başka insanın ya da fantastik varlığın kontrolünde olabilir. Çzellikle internet ile, insanların, ya da fantastik varlıkların bilgisayarının başındaki onbinlerce kişiye ulaşma şansı olduğu düşünülürse, bu her hangi bir fantastik varlığın Dünyanın birçok yerindeki onca insanı aynı anda bir hayal Dünyasının içine çekmesi için bir yol olabilir. Bunun dışında kimi zaman, bilgisayarın içinde gördüğümüz, duyduğumuz onlarca görüntü ve sesin oluşmasını sağlayan bir tür fantastik Dünya olduğunu hayal etmek mümkündür. Bu Dünya kimi zaman tamamen bilgisayarı kullanan kişinin emrindedir ve o kişi söz konusu Dünyayı nasıl yönlendirmek istiyorsa bilgisayarın içindeki Dünya da o şekilde yönlenir. Ancak bazen bilgisayarın içindeki bu Dünyanın kendine ait bir karakterinin olması, hatta bazen insanların emirlerini reddetmesi mümkündür. Bazen bu Dünyanın içinde, birbirinden bağımsız birçok fantastik varlığın var olduğunu ve bilgisayarın içindeki Dünyada birlikte çalışarak görüntü ve sesleri ürettiklerini düşünmek mümkündür. Bu durumda bu Dünyanın içindeki birbirinden bağımsız varlıkların aralarındaki işbirliğinin bozulması, hatta bir kısmının bilgisayarın bozulması ve bir daha kullanılmaması için uğraşması mümkündür, örneğin bilgisayar virüslerinin bu tarz varlıklar olarak hayal edilmeleri mümkündür.

    Bilmeceler

    Fantastik Edebiyatta Bilmeceler: Bilmeceler, gerek fantastik edebiyatın gerekse fantastik olmayan edebiyat türlerinin hikayelerde yer almasından en çok hoşlandıkları ögelerden birisidir. Fantastik edebiyat söz konusu olduğu zaman bu ögenin varlığı çok eski çağlarda yaratılmış fantastik halk edebiyatı eserlerine kadar gider. Hikayelerin birbirinden çok farklı yerlerinde kimi zaman bir çırpıda çözülmesi gereken, kimi zaman da bir hayat boyu üzerinde uğraşılabilecek bilmeceler yer alır. Bu bilmeceler kimi zaman hikayede anlatılan olaylar ya da kişilerle ilişkilidir, kimi zaman da bu kişi ve ilişkilerden bağımsızdır ve sadece onları zorlayacak bir sorudur. Hikayelerde ne şekilde yer alırsa yer alsın çoğu zaman bilmecelerin çözüldüğü sahneler kimi zaman dövüş sahneleri kadar etkileyici ve heyecan verici sahneler olabilmektedir.

    Bilmecelerin Ne Zaman ve Nasıl Sorulur? : Belki de bir fantastik edebiyatta bilmece ögesinin yer aldığı ilk akla gelen sahne, fantastik bir yaratığın avladığı bir insana onu serbest bırakmak için, ya da yine bir insanın koruduğu bir kapıdan geçmesine izin vermek ya da koruduğu bir nesneyi almasına izin vermek için sorduğu sorulardır. Bilmece ögesi hikayelerde bu şekilde yer aldığı zaman genelde bilmeceleri çözmek için sınırlı bir süre vardır. Bu sürenin sonunda bilmecenin çözülememesi durumunda söz konusu kişinin kurtulmak ya da almak istediği nesneyi almak için bir daha şansı olmayabilir. Bazen de söz konusu kişiye istediği kadar süre verilir ama sadece bir cevap verme hakkı tanınır. Söz konusu cevap yanlışsa en azından o kişinin bir daha bilmeceyi çözme şansı olmayacaktır. Eğer söz konusu yaratık birden fazla kişinin olduğu bir gruba soruyu soruyorsa kimi zaman gruptan herkesin birer sorunun cevabını vermesi gerekebilir, ya da bazen sadece tek bir kişinin soruyu cevaplaması yeterli olabilir. Kimi zamansa bilmeceler kitaplarda, ya da açılması gereken kapıların üzerinde olabilir. Bu tarz bilmeceleri çözmek, kimi zaman gidilecek bir yerin neresi olduğunu bulmaya ya da hikayenin geçtiği Dünyadaki bir gizemi çözmeye yardım edebilir. Bu durumda bilmeceyi çözmek için insanların istedikleri kadar süreleri vardır. Ancak böyle durumlarda genelde bilmece çok daha karmaşık hale gelir. Hatta kimi zaman bir hikayenin tamamen bir bilmecenin çözülmesi üzerine kurulması, ya da bilmecenin hikayenin büyük bir bölümüne yayılan bir öge olması mümkündür.

    Fantastik Edebiyatta Sorulan Bilmeceler: Kısa sürede cevaplanabilecek nisbeten daha kolay olan bilmecelerin bazıları, özellikle fantastik halk edebiyatında ve mitolojilerde geçenlerin ciddi bir bölümü zaman geçtikçe edebiyat eserlerinin dışında da rastlanabilen, bilmecelere ilgi duyan insanların rastlayabileceği bilmeceler haline gelebilmişlerdir. Bu bilmeceler genellikle çok kolayca çözülebilecek bilmecelerdir, ancak onları çözebilmek için insanların önyargılarını kırabilmeleri ve insanlara, nesnelere, Dünyaya farklı açılardan bakabilmeleri gerekmektedir. Çrneğin bir berberin ya da kılıç ustasının kadın olabileceğini düşünmeleri gerekebilir. Ya da gün doğumu, gün ortası ve gün batımından bahseden bir bilmecede bahsedilen günün bildiğimiz gün olması gerekmediğini, söz konusu günün insanın yaşamını temsil edebileceğini akıl edebilmeleri gerekir. Daha kapsamlı ve uzun sürede çözülecek bilmecelerde ise çoğu zaman bilmeceyi parçaları ayırıp adım adım çözmek gerekebilir. Çrneğin uzun bir bilmecede kullanılan gün sözcüğünün aslında hangi anlamda kullanıldığını hemen anlamak mümkün olmayabilir ve asıl bilmeceyi çözmeden önce bu ve bunun gibi başka sözcüklerin anlamlarını çözmek gerekebilir. Uzun bilmecelerde de çoğu zaman bir defa bilmeceyi bu tarz alt parçalara böldükten sonra onu çözmenin çok kolay olması mümkündür. Bir defa doğru soruyu, örneğin bu bilmecede gün sözcüğü ile ne kastediyor sorusunu sorduktan sonra aslında cevabı bilmecenin sorulduğu yerde, ya da bilmeceyi çözmeye çalışan kişinin çok yakınında bulmak mümkün olabilir. Bilmecenin söz konusu alt parçasını çözdüğü zaman, o bilginin de yardımıyla çözmesi gereken ikinci parçanın hangisini olduğunu bulmak ve bir defa daha doğru soruyu sormak gerekebilir. Bu tür adımların atılması ile de büyük ve daha kapsamlı bilmecenin çözülmesi mümkün hale gelebilir.

    Bitkiler

    Fantastik Edebiyatta Bitkiler: Bitkiler muhtemelen özellikle ilk toplumların için en büyük gizemlerden birisi idiler. Hayvan gibi hareketli ya da canlı gözüken varlıklar değildi. Ancak sıradan bir cansız gibi de değildiler. Çok hızlı olmasa bile şekil değiştiriyor ve hareket edebiliyorlardı. Bunun dışında yenebiliyorlardı. Kimi zaman bazı bitkiler insanların özellikle de ilgisini çektiler. Çrneğin kimi zaman çok büyük boyutlara ağaçlar bunların arasındaydı, kimi çiçekler de bunların arasında sayılabilirdi. Bitkileri anlamak, onların doğru büyümesini hareket etmelerine bir şekilde yardımcı olmak, bir hayvanı anlamak ve onun sağlıklı kalmasını sağlamaktan daha zordu. Bu da bitkileri anlayabilmenin kimi zaman hayvanları anlamanın bile ötesinde önemi olan bir yetenek olmasını sağladı. İlk toplumların muhtemelen yaşadığı tüm bu duygular, fantastik halk edebiyatına ve sonra da modern fantastik edebiyattaki bitki ögesine yön verdi. Bu öge çoğu zaman diğer ögelerin gerisinde kalan bir öge olsa da, bazı hikayelerde bir anda öne çıkarak hiç beklenmedik şekilde diğer ögelerden çok güçlü şekilde hikayelerde yer alması mümkündür.

    Tuhaf ve İlginç Bitkiler: Dünyada, farklı coğrafyalarda birçok tuhaf, o coğrafyada yaşamayan bir insana fantastik gelebilecek bitkiler vardır. Çrneğin, sinek kapan bitkisi, onu görmeyen bir insan için, ne kadar gerçekten var olduğunu bilse de fantastik bir ögenin yerini tutabilmektedir. Dolayısı ile örneğin gerçekte var olan bu bitkinin, bir fantastik edebiyat öyküsünün en tuhaf bitkilerinden birisi olması mümkündür. Daha ilk bakışta insana garip gelen bu tür bitkilerin dışında muhtemelen ilk olarak dikkat çeken bitkiler, içlerinde insanları iyileştibilecek, ya da zarar verebilecek maddeler barındıranlardır. Bu bitkilere fantastik edebiyatta kimi büyülerde kullanılabilen bitkiler de eklenmiştir. Hatta bazen bizzat bitkiye dokunmak, ya da bitkiyi yemek bir büyünün başlamasını sağlayabilir. Bu bitkilerin yanında elbette çoğu zaman özel bir anlam verilebilecek bir bitki türü ağaçlardır. Ağaçlar hem tek başlarına, hem de hep birlikte bir orman oluşturduklarında etkiliyiciliklerini korumuşlardır. Kimi zaman meyveleri ile, bazen üzerilerinde yaşayan insanlar ve hayvanlar sayesinde, bazen tuhaf şekilleri ve bu şekillerin yarattığı hikayelerle gerek fantastik halk halk edabiyatı gerekse modern fantastik edebiyatta, birçok hikayede kısa da olsa yer almayı başarmış ögelerin arasındadır. Elbette fantastik edebiyatın bildiğimiz bitki türleri dışında hayal gücünün yardım ile daha farklı bitki türlerini kurgulaması ve fantastik edebiyata yerleştirmesi de mümkündür. Bu tür ögelerin arasında genellikle normallerinde çok daha büyük ağaçlar, ya da sıradan bir bitkiye göre çok daha hızlı hareket edebilen, dolayısı ile etraflarındaki insanlarla çok daha etkin mücadele edip, onlar için bir tehlike oluşturma imkanı olan bitkiler sayılabilir.

    Bitkileri Anlamak: Kimi zaman ormanda yaşamak bile bitkileri anlamaya yetmeyebilir. Hayvanların sorunlarını, isteklerini, korkularını anlayabilen bazı fantastik edebiyat karakteleri bitkilerle bizim kurabildiğimizin ötesinde bir iletişim kuramamaktadır. Kısacası bitkileri anlamak çoğu zaman daha zordur. Ama kimi zaman bunu başaranlar fantastik edebiyat karakterleri de vardır. Bu tür karakterler çoğu zaman iletişimi bitkiye dokunarak kurarlar. Bu iletişimin tam olarak nasıl sağlandığı, eğer dokunarak iletişim kuruluyorsa dokunmanın tam olarak ne işe yaradığı birçok hikayede tam olarak kurgusu yapılmayan ögelerin arasındadır. Ancak böyle bir iletişimin sonunda, kimi zaman iletişimi kuran kişi bitkiden, etrafında olan olaylarla ilgili bilgi almayı, kimi zaman bitkinin bir hastalığını, ya da bir korkusunu öğrenmeyi başarır. Daha seyrek durumlarda ise bitkinin normal şartlarda olduğundan çok daha hızlı hareket etmesini, kimi zaman bir savaşta, ya da birisinden saklanırken kendisine destek olmasını sağlaması mümkündür. Kimi zaman da özel bir bitki, çoğu zaman bir ağaç, yakınındaki bir insanla, ya da bazen etrafında bir bölgede yaşayan insanların birçoğu ile ya da bazen hepsi ile bir şekilde iletişim kurabilmesi mümkündür. Bu iletişim kimi zaman karşı karşıya konuşma kadar ayrıntılı olabileceği gibi, bazen de yapraklarını dökme zamanı, ya da dalların yavaşça da olsa bir yerden bir yere hareket etmesi gibi sıradan bitkilerde olabilecek şekillerde olur, ama söz konusu insan ya da insanlar bunlardan aslında bitkinin kendilerine anlatmak istediği düşünce ve duyguları, bazen de uyarıları anlayabilirler.

    Buçukluklar

    Fantastik Edebiyatta Buçuklukların Yeri: Çzellikle modern edebiyatta en büyük yerini TolkienÂ?in kitaplarında bulmuş bir fantastik edebiyat halkıdır. Daha ileride başka hikayelerde kullanılmışsa da onlara ayrılan yer diğer fantastik halklara ayrılandan daha küçük olmuş ve genellikle ana karakter olamamışlardır.

    Buçuklukların Genel Çzellikleri: Kısa boyludurlar, evleri de küçüktür. Ufak köylerde yaşarlar. Çok fazla çalışmayı sevmezler, çok büyük şeyler yapmayı genellikle sevmezler. Genelde hayatlarını ufak şeylerden mutlu olarak ve bu ufak şeylerin tadını sonuna kadar çıkararak geçirirler. Kavgacılardır ancak bu kavgalar çoğu zaman bir kan davasına ya da şiddetli bir düşmanlığa dönüşmez. Bir buçukluk grubu eğer bir maceraya atılırsa genellikle bu maceradaki tehlikelerin farkında değildir. Ya da onları küçümsüyordur. Bu tehlikelerle karşılaştıklarında genelde en fazla korkan halklardan birisi buçukluklardır. Ancak korkmaktan ve bu korkuyu kendilerine itiraf etmekten çekinmemeleri herkesin aynı korkuyu paylaştığı çaresizlik anlarında onları içlerinde bulundukları ortamın en etkin kişileri haline getirir.

    Buçukluk Köyleri: Evler genellikle küçük tek katlı bazen yer altındadır. Sık sık eğlenceler düzenlenir. Genellikle kendi hallerinde bazen etraflarındaki diğer buçukluk köylerinden bile habersiz köylerdir. Bu da onları kurban olarak seçen insanların işlerini kolaylaştırır. Bu nedenle fantastik hikayelerde buçukluk köyleri mistik ya da askeri güçlerini denemek isteyen kişiler için iyi bir ilk hedeftir.

    Hırsız Buçukluklar: Boyları, elleri ayakları ufak olduğu için hırsızlıkta iyidirler. Bu da onların fantastik edebiyatta farklı bir rol de edinmelerini sağlamıştır. Bir buçukluk için hırsızlık belki cazip bir yaşam biçimi olmayabilir, ancak bir hırsız grubu için içlerine bir buçukluk katmak muhtemelen cazip bir fikirdir. Hırsızlığı bir tür oyun gibi görmesi halinde buçukluk hem öğrenmesi gereken her şeyi ayrıntılı olarak öğrenecek, hem de bu yetenekleri ile önemli bir yer ya da ödül hedeflemeyecektir. Ayrıca gerektiğinde onları korkutarak kontrol altında tutmak da mümkündür. Ancak hırsızlığı bir çeşit oyun olarak gören bir buçukluk zaman zaman başına bela açacak bir hırsızlığı da oyun gibi algılayabilir. Bu da başını belaya sokmasına neden olabilir.

    İnsanlar ve Buçukluklar: İnsanların bakış açısı ile buçukluklar çocuk gibidirler. Benzer şekilde buçukluklar da insanları bir çocuğun yetişkin birini gördüğü gibi görebilirler. Bu açıdan bakıldığında insan ve buçukluğun karşılaşması bir tür sürekli çocuk kalan birinin büyüyüp yetişkin olmuş birisi ile karşılaşması gibidir. İnsanlar açısından buçukluklar sıkıcı sayılabilecek, çok da fazla zaman harcanmaması gereken bir halktır. Buçukluklar açısından da insanlar fazla bulaşılmaması gereken bir parça tehlikeli canlılardır. Bu açıdan aralarındaki iletişimin de çoğu fantastik hikayede geçerli bir neden olmadan çok güçlü olmadığı iddia edilebilir.

    Çnlü Buçukluklar: Kuşkusuz fantastik edebiyatın en ünlü buçuklukları TolkienÂ?in buçukluklarıdır. Frodo TolkienÂ?in hikayesinde en öne çıkan buçukluk olsa da Gollum daha derinlemesine işlenmiş bir buçukluk karakterdir. Gollum için, bir çeşit gizemli nesne tarafından bir buçuğun doğasına aykırı şekilde bir nesne aşırı önem kazanmıştır. Böylesi bir bağlılığın bir buçukluğa nasıl zarar verdiğini hikayede en iyi GollumÂ?da kısmen de Frodo ve Bilbo da izleriz. Frodo Bilbo ve GollumÂ?un bu hikayede bu kadar öne çıkmalarının esas nedeni belki de söz konusu yüzüğün doğası ile en fazla çelişen halkın birer üyesi olmalarından kaynaklanmaktadır.

    Buz

    Buzun Çzellikleri: Buz denilince muhtemelen ilk akla gelen soğuktur. Çyle ki muhtemelen soğuk ile en çok özleşmiş ögelerden biridir buz. Ama biraz düşününce aslında buzun soğuk olmanın yanısıra başka özelliklerinin de olduğunu hatırlarız. Belki ikinci akla gelen özelliği sertiliğidir. Buz kimi zaman öyle sert olabilir ki, onu bir tür yapı malzemesi olarak kullanmak bile mümkün olabilir. Ççüncü akla gelen özellik ise, buzun donduran, yani hareketi engelleyen, bir bakıma nesneleri zamanın içinde hapseden özelliğidir. Canlı olmayan birçok nesne buzun içinde değişmeden uzun süreler durabilir. Buzun bu özelliği belki de edebiyatta en çok esin kaynağı olan özelliklerinden birisidir.

    Buzdan şehirler: Aslında Dünyada buzdan evlerin hatta kimi zaman otellerin, dev binaların yapıldığı yerler vardır. Ama bu buzdan yapıların içinde en büyük ve etkileyici olanları genellikle turistik amaçlıdır. Tamamen oturma amacı ile yapılmış buzdan yerleşim yerleri, küçük yerleşim yerleridir, ve binalar da küçüktür. Küçük de olmaları gerekir, çünkü buzdan bir yapının içinde sıcaklığın korunması için yapının küçük olması gerekir. Aslında bu küçük buz evler bile, karın çok ender yağdığı bölgelerde insanlara fantastik gelebilen yapılardır. İçinde belki milyonlarca insanın yaşadığı dev buz şehirleri ise belki de bazen bu daha küçük buz evlerden esinlenilerek yaratılıp fantastik edebiyata ekelenebilecek ögelerdir. Çzellikle yaşadığımız Dünyadan çok daha soğuk diyarlarda örneğin Güneşten uzak gezegenlerde böyle şehirlerin var olabileceğini hayal etmek mümkündür.

    Buzun Donduruculuğu: Buz etrafını kapladığında tamamen donan insanlara, hayvanlara ya da başka varlıklara muhtemelen özellikle modern fantastik edebiyatta sıkça rastlanabilir. Gerçek hayatta yaşayan bir varlığın buzun içinde yaşamasını sürdürmesi çok ender rastlanan bir durum olsa da fantastik edebiyatta kimi zaman fantastik güçlerin de yardımı ile insanlar hayvanlar ya da başka varlıklar buzun içinde yaşamayı sürdürebilirler. Ama çoğu zaman buzun içinde geçirdikleri zamanı da hatırlamazlar. Buzlar çözüldüğünde, sanki buzların onları dondurduğu anın bir an sonrasını yaşıyormuş gibi hissederler. Bazen de, söz konusu insanlar ya da varlıklar kendilerini bilerek, ileriki bir zamanda çözülmek üzere donduruyor olabilirler. Kimi zaman da, kimi nesneler, aletler, hatta bazen bir şehrin tamamı, buz tarafından dondurulup korunarak ileriki bir zamana taşınabilir. Çrneğin söz konusu olan bir aletse, bazen buz çözüldükten sonra da aleti çalıştırmak mümkün olabilir. Eğer söz konusu alet geçmişte yaşamış fantastik güçlere ya da günümüzden daha ileri bir teknolojiye sahip insanlardan kalmışsa, o zaman o aleti çalıştırmaya çalıştıran insanların hikayesi fantastik edebiyata ya da bilimkurgu edebiyatına konu olabilir.

    Buzu Kontrol Etmek: Buzları kontrol etmek, istediği zaman suyu hatta başka sıvıları dondurabilmek, ya da istediği zaman çözebilmek, hatta kimi zaman hiç yoktan buz yaratıp nesneleri dondurabilmek özellikle fantastik edebiyatta kimi zaman karakterlerin sahip olabildikleri bir güçtür. Kimi zaman buzu kontrol etmek, bir tür aletin yardımı ile başarılabilir. Bazen de söz konusu karakter, kimi zaman kendisinde hayatı boyunca hep var olmuş, kimi zaman sonradan kazanılmış bir fantastik gücün yardımı ile buzları kontrol etmeyi, buz yaratmayı veya var olan buzları çözmeyi başarabilir. Buzları kontrol eden insanlarda genellikle buzda rastlanan kimi özelliklerin gözlenmesi mümkün olabilir. Çrneğin, bu insanlar

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden

    Last edited by Firble on Tue Oct 19, 2010 4:05 am; edited 10 times in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Sep 21, 2009 3:10 am Reply with quoteBack to top

    C

    Cadılar

    Fantastik Edebiyatta Cadıların Yeri: Fantastik Edebiyatta cadılar çoğu zaman büyük burunlu çirkin, yaşlı, ince sesleri ile çoğu zaman dikkat çeken en azından cadı gibi tanımının rahatlıkla yapılabileceği kadınlardır. Ancak cadılar gerçek yaşamda da oldukça önemli yer etmiş bir kavramdır. Bu kavram 1300 ve 1400lü yıllarda AvrupaÂ?yı 1700lü yıllarda Amerikayı karıştırmıştır ve bu yıllarda cadılıkla suçlananların birçoğu çirkin ya da biçimsiz insanlar değildir. Ancak belki bir noktadan bahsetmek gerekir, içlerinde erkek olanlar olsa da bu dönemde cadılıkla suçlananların çoğu kadındır. Bu belki de kadınların o dönemin erkeklerin bugünküne göre çok daha egemen olduğu Dünyasında çok daha anlaşılmaz olmasıdır. Nedeni ne olursa olsun o dönemde yakalanan ve yakılan insanlarla ilgili oluşturulan söylentiler ve bazen insanları cezalandırmak için kullanılan yöntemler daha ileride özellikle modern edebiyatta cadı ögesinin biçimlenmesinde önemli rol oynamıştır. Bugün hikayelerinde cadı ögelerine yer verenlerin belki de hep hatırlaması gereken bir şey bir zamanlar cadı hikayelerinin ciddiye alındığı ve bu nedenle masum insanların günümüzde ölüm cezası verilen kişilerden çok daha korkunç şekillerde öldürüldüğüdür.

    Cadıların Diğer İnsanlardan Farkları: Çncelikle cadılar büyü ile uğraşırlar ancak onların diğer büyücülerden de farklı olduğu söylenebilir. Onların büyü ile uğraşmalarının sebebi kendilerini kanıtlamak ya da bir şeyleri elde etmek değildir. Hatta cadıların diğer birçok insana göre çok daha fazla kendi hallerinde yaşadığı ve kendilerini uğraşlarına verdiği söylenebilir. Cadıların bu uğraşı sürdürmenin nedeni kimi zaman insanların acı çekmesini izlemekten zevk almaları ya da sadece büyü yapmanın ve büyünün etkilerini izlemekten hoşlanmalarıdır.

    Cadıların Büyüleri: Diğer büyülere göre hazırlanışı çok daha görseldir. Çoğunlukla ilginç ve kolay elde edilmeyecek malzemeler kullanırlar. Bazen bu malzemelerden birisi çok zor elde edilen bir malzemedir ve o malzemenin elde edilmesi için verilen mücadele hikayede işlenen temalardan birisi haline gelir. Büyüler bir kazanın içinde yemek yapar gibi hazırlanır. Kazan karıştırılır, kimi zaman kazanın etrafında dans edilir ve şarkı söylenir.

    Cadıların Süpürgeleri: Kuşkusuz önemli malzemelerden birisidir. Bir silahdır, kimi zaman büyü yapmaya yarayan bir araçtır. Bazen kazanın karıştırılmasına yarar. Bunun yanında elbette en meşhur özelliklerinden birisi de cadıların uçmasını sağlamasıdır. Cadılar normal yerleşim yerlerinde barınma şansı çok fazla olmayan insanlar olduğu için çoğu zaman insanların arasında yaşadıkları izbe yerlerden hızla gitmelerini sağlayacak bir araca ihtiyaç duyarlar, bunun da yollarından birisi süpürgelerdir.

    Cadı Avları: Kimi zaman bir şehir ya da köyde bir cadının yaşadığı öğrenilip o cadının peşine düşülebilir. Yukarıda belirtildiği gibi bu durum sadece fantastik hikayelerde rastlanan bir durum değildir. Ancak fantastik hikayelerde de bu durumlarda cadıların oyunlar oynayarak cadı olmayan insanların cadı zannedilerek avlanması rastlanan bir durumdur. Bu durumu önlemek için bir insanın cadı olup olmadığını anlamaya yarayan methodlar da hikayeye dahil edilebilir. Yine gerçek yaşamda da böyle methodlar düşünülmüş ancak çoğu zaman suya atıp boğuluyorsa cadı olmadığına karar vermek, boğulmazsa cadı olarak kabul edip cezalandırmak gibi methodlar kullanılmıştır.

    Edebiyatın Çnlü Cadıları: Hansel ve Gratel hikayesinin cadısı, ya da şekspirÂ?in Machbeth hikayesinde MachbethÂ?i oyuna getiren cadılar örnek verilebilir. İki durumda da insanların heves ve hırslarını kullanıp onlara acı çektirmek isteyen cadılar vardır. İlk hikayedeki cadı iki çocuğun şeker yeme hevesinden faydalanırlar. İkinci hikayede ise MachbetÂ?in güç hırsından onu kandırıp zarar vermek için faydalanırlar.

    Canavarlar

    Fantastik Hikayelerde Canavarlar: Canavarın tam olarak ne olduğunu tanımlamak zordur. Eğer bir tanım yapmaya çalışırsak, bu bizlere zarar vermek isteyen, tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız, korkutucu varlık olabilir. Sonuç olarak farklı hikayelerde pek çok varlık canavar haline gelebilir. Normalde zararsız olarak gördüğümüz, dost canlısı olduğunu varsaydığımız varlıklar, hikayelerdeki karakterlerin bakış açısı değiştiğinde bir anda bir canavar haline gelebilirler. Hatta kimi hikayelerde insanlar da, başka insanlar tarafından, ya da insan dışındaki kimi varlıklar tarafından canavar olarak görülebilir.

    Canavarların Genel Çzellikleri: Genellikle fiziksel bir güç sahibi varlıklardır. Kimi zaman uzun büyük dişleri, tırnakları, güçlü kolları, uzun boynuzları, iri pençeleri, sivri gagaları kısacası hayvanlardan alışkın olduğumuz korkutucu ve bize zarar verebilecek farklı fiziksel özellikleri olabilir. Bazı hikayelerde çoğu zaman çeşitli hayvanlardan alınmış özellikler birleştirilebilir ve bu özelliklere yenileri eklenebilir. Çoğu zaman güçlü ya da hızlıdırlar, bazen bu iki özelliğe birden de sahip olabilirler. Genellikle çok zeki değildirler, ama bunun da istisnaları olabilir. Kimi zaman insanı baştan çıkaran bir güzellikleri, ya da dinleyenleri adeta kendinden geçiren bir sesleri olabilir. Bunları da etkiledikleri insanlara zarar vermek için kullanırlar. Bazen, ağızlarından ateş saçma, baktıkları insanları taşa dönüştürme gibi, kimi daha farklı özelliklere de sahip olabilirler.

    Canavarlarla İletişim: Genellikle en zeki olanları ile bile iletişim kurmak çoğu zaman imkansızdır. Bazen canavarın diğer karakteleri anlama kabiliyeti yoktur. Bazen de anlasa bile onların ne söylediklerini önemsemez. Sonuç olarak bu ikisinin canavarın gözünde farkı yoktur. Yine de bu tarz iletişim kurulduğu durumlar olabilir. Bazen karakterler bu iletişimi canavarla pazarlık yapmak, ya da onu korkutmak ya da bir süre oyalamak için kurabilirler. Bazen de kimi zaman tamamen bir yanlış anlamadan dolayı onlara saldıran canavarı sakinleştirmeleri, söz konusu varlığın kendilerini anlamasını sağlamaları mümkün olabilir. Bu durumda hikayenin bir bölümünde canavar olan varlık bir anda hikayenin geri kalanında zararsız bir varlığa, hatta bazen hikayenin diğer karakterlerinin dostu olacak bir varlığa dönüşebilir.

    Canavarlaşma: Nasıl hikayenin bir bölümünde canavar olan bir varlık kendisi ile kurulan iletişimin sonunda hikayenin geri kalanında zararsız hatta dost bir varlığa dönüşebiliyorsa, hikayenin bir bölümünde zararsız hatta dost olmuş bir varlık da hikayenin bir yerinde bir canavara dönüşebilir. Bu bazen onu etkileyen bir büyü, bir hastalık ya da çok üzücü, ya da korkutucu bir olayın sonucunda gerçekleşebilir. Sonuç olarak söz konusu varlık çevresindeki diğer varlıkları tanımamaya başlayabilir, etrafındaki diğer tüm varlıkları bir tür düşman olarak görmeye başlayabilir. Eğer etrafındaki varlıklara zarar verebilecek yeterli bir güce sahipse bu onu canavar haline dönüştürmek için yeterli olabilir. Bazen aslında dost olan iki varlık, bu tarz bir dönüşümün sonrasında birbirlerini bir tür canavar olarak görebilirler. Bu durumda karakterlerden her birinin bakış açısına göre karşıdaki kişi bir canvardır, ama eğer olaya daha geniş bir açıdan bakarsak, sadece aslında anlaşabilecek hatta dost olabilecek, ama iletişim kuramadıkları için bunu yapamayan iki varlık vardır. Bazen de değişen koşullar bir anda, daha önce hikayenin bir kahramanına zarar veremeyecek bir varlığı daha güçlü, ya da hikayenin söz konusu kahramanını daha güçsüz hale getirebilir. Bu dönüşüm yaşanmadan önce, söz konusu hikaye kahramanın söz konusu varlığa zarar veriyor olması, yani bir bakıma söz konusu varlığın bakış açısından hikayenin kahramanının bir canavar gibi olması mümkündür. Koşullar değiştiğinde ise söz konusu kahraman karşısındaki varlık için zararsız hale gelebilir, buna karşı da söz konusu varlık, zamanında kendisine zarar vermiş hikaye kahramanına öfke duyan, dolayısı ile o kahramanın bakış açısı ile kendisine zarar verebilecek bir canavara dönüşebilir.


    Cinler

    Fantastik Edebiyatta Cinlerin Yeri: Cinler özellikler İran Anadolu Hindistan gibi bölgelerde yaşayan insanların yarattıkları öykülerde çok eskiden beri var olan bir ögedir. Çoğunlukla insanların anlayamadığı ve korktuğu özellikleri olan varlıklar olarak tasfir edilirler. Zaman zaman insanların cinleri esir edebildiği ve düşmanlarına karşı kullandığı da bu öykülerde anlatılır. Modern Edebiyatın cinlerle ilgili en ünlü öyküsü muhtemelen Alaaddinin Lambasıdır. Bu öyküde ve bu öyküye benzer öykülerde cin onu elinde tutanlara insanüstü bir güç veren bir araç gibidir. Cinlerin kendi doğalarına ait ögeler AlaattinÂ?in hikayesinde ikinci plandadır. Ancak özellikle son yıllarda cinlerin doğaları hakkındaki ögeler de modern fantastik hikayelere girmeye başlamıştır.
    Cinlerin Genel Çzellikleri: Çoğu hikayede yaşadığımız DünyaÂ?dan çok farklı kuralların geçerli olduğu bir DünyaÂ?da var olduklarından bahsedilir. Bazı hikayelerde insanların toprağa bağımlı bir canlı olduğu cinlerin ise ateşe bağımlı olduğundan bahsedilir. Ateşe bağlı bir yaşamın nasıl bir yaşam olduğu öykülerde çok fazla tasvir edilmemiştir. Ancak hikayelerde bu tür canlıların ne gibi özelliklere sahip olacağına ilişkin tasvirlere sık sık rastlanır. Cinlerin genellikle insanlardan ve toprağa bağlı canlılardan çok daha hızlı değişim geçiren canlılar olacağı düşünülmüştür. Bu onların bir yerden bir yere çok hızlı hareket edebilmelerini sağlar. Görünümlerini de çok hızla değiştirebilir ve istedikleri insana ya da canlıya benzeyebilirler. Aynı zamanda onların insanları diğer canlıları ve cansızları da kendileri gibi hızla değiştirebilirler. Durmak, hareket edememek, hapsolmak ve kendilerini yenileyememek cinler için korkutucu bir şeydir. Bu onların en büyük zayıflıkları olarak tasvir edilir, çoğunlukla onları kontrol etmek isteyen insanlar da onların bu zayıflıklarını kullanırlar.
    Cinleri Esir Etmek: Bunun için çoğunlukla bir tür büyü kullanılır. Söz konusu büyü cinleri ya küçük bir boşluğa mesela bir lambanın ya da şişenin içine hapseder, ya da onların büyüyü yapan büyücünün izni olmadan hareket etmelerini ve kendilerini yenilemelerini engeller. Büyücüler söz konusu cinleri söz konusu esaretten kurtarmak, ya da en azından onlar için hayati olan kendilerini yenileme ihtiyacını biraz olsun karşılamalarına izin vermek için onları kendi isteklerini yapmaya zorlarlar. Cinlerden istenilen bazen DünyaÂ?nın farklı yerlerine gidip bilgi ve haber getirmektir. Mesela bir ordunun büyücüsü, rakip ordunun komutanının ne planladığına cinin gidip bakmasını isteyebilir. Ya da Dünyanın öbür ucunda olan olayları cinden öğrenmek isteyebilir. Cinler hem çok hızlı oldukları hem de her tür şekile girebildikleri için bu isteği yerine getirmeleri kolaydır. Bazen de istedikleri bir şeyin yaratılması, örneğin büyük bir sarayı inşaa ettirmek, ya da tonlarca külçe altını oluşturmak için, ya da düşmanlarına karşı bizzat savaşmaları için cinleri zorlarlar. Doğada çok yavaş ve çok zor gerçekleşen dönüşümleri cinler çok hızlı gerçekleştirebildikleri için bu tür istekleri de onları önlemeye çalışan başka bir cin yoksa yerine getirmeleri kolaydır.
    Cinlerden Dilek Dilemek: Bazen cinlerden sıradan insanların da dilek dilemesi mümkündür. Bu muhtemelen bir büyücü tarafından cinin bir yere hapsedilmesi sayesinde olur. Cinin özgürlüğüne kavuşması ancak cinin kapatıldığı şişeyi lambayı ya da nesneyi bulan kişinin bir üç ya da başka bir sayıdaki dileğini yerine getirmesi ile mümkündür. Ancak bu durumda dilenen dileğin çok dikkatli dile getirilmesi gereken. Yanlış bir sözcük hatta kimi zaman yanlış bir vurgu cinin dileği bambaşka şekilde yorumlamasına ve aslında dilenen şeyden çok daha farklı bir şeyi yerine getirmesine neden olabilir.
    İnsanların Kılığına Giren Cinler: İnsanların cinleri kontrol denemeleri modern fantastik edebiyatın daha çok yeğlediği konudur. Ancak eski öykülerde cinlerin insanların kılığına girmesi ve onlarla oyun oynaması daha çok rastlanılan bir temadır. Cinler insanlarla oyun oynamak için farklı şekillere girerek çok farklı yollar kullanabilirler. En çok kullanılan yöntem muhtemelen sevilen bir kişinin kılığına girmektir. Ancak bu şekilde kılık değiştirmiş bir cini gerçek bir insandan ayrırt etmek için bazı hikayelerde bazı yollardan bahsedilir. Bazen vucudundaki bir özellik, bazen ses tonu, bazen de kullanılan bir büyü ile karşılaşılan kişinin aslında cin olduğunu anlamak mümkündür.

    Cüceler

    Fantastik Edebiyatta Cücelerin Yeri: Cüce her ne kadar Türkçede kısa boylu insan anlamına gelse çoğu fantastik kurgu eserinde kısa boylu tüm insanlara cüce denmez. Cüce muhtemelen kaynağı Yunan efsanelerine ve belki bu efsanelere karışmış başka halk hikayelerine dayanan, büyük ihtimalle biçimini madenciler ve demircilerden alan özel bir insan türüdür ya da ırkıdır ve aslında bu ırkın boyu buçukluklar, gnomlar gibi pek çok başka ırka göre boyları daha uzundur. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler bu cüce kavramının bir öge olarak yer aldığı hikayelerden biridir. Ancak bu masalı sonradan anlatılan bazı kitaplarda asıl hikaye biçim değiştirerek içindeki cüce ögesinin halk hikayelerinde rastlanan biçiminden farklılaştığı savunulabilir.

    Cücelerin Genel Çzellikleri: Upuzun sakalları vardır, vucutları eğri büğrü, ciltleri kırışıktır. Genel geçer güzellik ölçülerine göre güzel bir vucuda sahip olmadıkları düşünülür. Bazı hikayelerde kadınlarının da sakallarının olduğu yazar, ancak sakalsız olduğu yerlerde bile kadınların yüzleri buruşuk elleri serttir, tıpkı erkekler gibi onlar da madencilik ve demircilik işinde çalışırlar. Çok dayanıklıdırlar. Aşırı derecede sıcağa, saatlerce çalışmaya, özellikle yüksek güç gerektiren işlere, kirli ortamlara, buz gibi suda her gün yıkanmaya kısacası hem zorlu iş hem de birçok zorlu yaşam koşuluna dayanırlar. Parayı özellikle altını sevdikleri bazı hikayelerde yazar. Bu tür hikayelerde para onlar için bir şeyler almanın yolu oldğu için değil bizzat ona sahip olma duygusundan dolayı bir sevgi kaynağıdır. Zaten mesela bir küp altını özenle saklayan bir cüce o altınlarla bir şeyler almaz. Aksine onları hep yanında tutmak ister. Zaman zaman oturup sayar, eğer kaybettiyse geri almak için ne pahasına olursa olsun mücadele eder.

    Cücelerin Meslekleri: Madencilik ve demirciliğin öncelikli meslekler olduklarından yukarıda bahsedilmişti. Güçleri ve dayanıklılıkları onların bazı hikayelerde oduncu olarak yer almasına neden olmuştur. Paraya düşkünlükleri ise bazı hikayede onlara tüccarlık mesleğinin uygun görülmesini sağlamıştır. Ancak asıl işleri tabii madencilik ve demirciliktir. Bu alanda adeta doğa üstü bir yetenekleri olduğu düşünülür. Zira aynı ateş, aynı demir, aynı aletler onların yeteneğine sahip olmayan insanların elinde aynı sertlikte, hafiflikte ve incelikte metal eserler üretmenin yanına bile yaklaşamaz. Bu yetenekleri belki de kendine özgü bir yaşamı biçimi ve dili olan ateşi anlamaları hatta onu tam istedikleri gibi bir metal eşya üretmeye ikna edebilmeleri sayesinde mümkün olabilmektedir. Cücelerin ürettiği çelikten çok daha güçlü
    ,hafif ve esnek metal türleri, ya da yine çelikten bile olsa şekli, ağırlık dağılımı ve görünümü çok daha mükemmel olan, hatta bazen nasıl bu kadar olduğu anlaşılamayacak derecede öyle olan eşyalar cücelerin olduğu hatta olmadığı fantastik edebiyata kesinlikle renk katacak ögelerden birisidir. Bugün de binlerce işçinin çalıştığı dev çelik fabrikalarında bile çelikten ürünlerin kalitesini belirleyen öyle çok faktör vardır ve bunları kontrol etmek o kadar zordur ki, yine metalden eşya üretmek sanatsal bir üretim olmayı sürdürmektedir. Belki de cüceler günümüzde geçen fantastik hikayelerde de hala yer bulabilecek kadar usta insanlardır.

    Cücelerin Yaşadıkları şehirler: Cüceler öncelikle elbette madenlerde çalıştıkları hayal edilen bir halkın muhtemelen yaşayacağı hayal edilen yerde yani yer altında yaşarlar. Bu yer altı çoğu zaman bir dağın altıdır. Zaman zaman girişi oldukça karmaşık güvenlik önlemleri ile korunur. İçinde ise yüzlerce farklı geçit binbir farklı yöne dağılır. Çyle ki cüce olmayan bir kişinin böyle bir yerde kaybolması son derece mümkündür. Bazense kimi zaman yer altında bulunan bir cüce şehrinin hemen yanında yer üstünde bir cüce şehri ya da kasabası bulunur. Bu şehir ya da kasaba çoğu zaman yer altındaki şehrin ürettiği demiri işlemek ve de satmak içindir. Yer altındaki şehirdeki önlemlerin benzerleri üzerinde kurulu olduğu dağın karmaşasından faydalanılarak yerin üstündeki şehirde de olur. Ancak özellikle yanıbaşında bir yer altı şehri varsa muhtemelen bu önlemler sadece bir ilk savunma hattıdır. Asıl savunma madenlerin içinde yapılacaktır.

    Ç

    Çeşmeler

    Fantastik Edebiyatta Çeşmeler: Çeşme, çoğu zaman yerin derinliklerinde bulunan suyun yukarıdaki kişiler tarafından kullanılmasını sağlayan bir yapıdır. Yukarıdaki kişiler çeşmedeki sudan, su içmek yıkanmak, ya da bambaşka amaçlarla faydalanabilir. Günümüzde bile özellikle ıssız yolların ortasında çeşmeler insanları şaşırtan ve sevindiren sürpizlerden birisidir. şehirlerde ise günlük yaşamımızın bir parçası olduğu için çoğu zaman fark etmesek de aslında bizlerin yaşamında en vazgeçilmez ögelerden birisi haline gelmiştir. Çeşmelerin özellikle suyun çok değerli olduğu topraklarda fantastik edebiyatın önemli ögelerinden birisi haline gelmesi beklenebilecek bir durumdur.

    Çeşmelerin Yapılması: Çoğu hikayede, bir şehre ya da ülkeye suyun getirilmesi bile başlı başına bir fantastik hikayenin konusu olabilir. Çrneğin Ferhat ile şirinÂ?in hikayesinde FerhatÂ?ın şehre su getirmesi hikayenin içinde destansı bir olaydır. Ki çoğu o dönemin pek çok şehri için , hatta günümüzde de kimi ülkelerde birçok şehir için bir şehre yeterli miktarda temiz su getirmek o şehir halkının hiç unutmayacağı destansı bir başarı sayılacak kadar önemlidir. İçinden su akan çeşmeler çoğu zaman suyun geldiğini müjdeleyen yapılardır. Bir bakıma özellikle şehirler için uzun bir çalışmanın en son noktaları sayılabilirler. Kimi zaman bir çeşmeyi yapmak ve içinden su akıtmak, özellikle günlerce sürecek bir çalışma birkaç saat, dakika ya da saniyede tamamlanmışsa fantastik edebiyatın kimi en güçlü varlıklarının bile güçlerini kanıtlamak için seçtikleri bir yol olabilir. Kısacası bir çeşmenin içinden su akıtmak kimi öykülerde başlı başına bir tür fantastik olaydır.

    Çeşmelerden Akan Su: Bir çeşmeden akan suyun ilk dikkat edilen özelliği öncelikle suyun temizliği, berraklığıdır. Fantastik bir hikayede, fantastik olmayan bir öge olarak bir çeşmeden berrak ve temiz bir suyun akması ya da akmaması hikaye için önemli bir öge olabilir. Çzellikle çeşmelerden akan suyun hastalıklı ve kirli olması bir şehir için çok kötü bir durumdur. Kimi zaman şehirleri kuşatan ordular, ya da o şehri her hangi bir nedenle cezalandırmak isteyen güçler, şehirdeki çeşmeleri besleyen su kaynağını içine karıştırdıkları maddeler ya da sahip oldukları fantastik güçlerle kirli ve insanlara zarar veren bir su kaynağına dönüşmesini sağlayabilirler. Kimi zaman da çeşmelerden akan sular hastalıkları iyileştirici, insanlara özel güç verici özelliklere sahip olabilirler. Çzellikle eski çağlarda birçok su kaynağının çok da temiz olmadığını düşünürsek, yeterince temiz su kaynaklarına çok rastlamayan insanlar, bu tür su kaynaklarından akan suyu içtiklerinde, temiz suyun sağlıklarına yaptığı olumlu etkiyi bir tür fantastik güç olarak düşünmüş olabilirler. Dolayısı ile fantastik hikayelerde çeşmelerden akan suyun en çok rastlanan fantastik gücü hastalıkları iyileştirici, şifa verici özelliğe sahip olmasıdır. Hatta fantastik hikayelerde bu tür çeşmelerden akan sudan içildiğinde ya da o suyun içinde yıkanıldığında, suyun vucuttaki yaraları hızla kapatması, vucuttaki sakatlıkları iyileştirmesi, hatta kimi zaman insanların üzerindeki şanssızlığın atması, gücünün zekasının arttırması mümkün olabilir. Kimi zaman söz konusu çeşmenin suyu içmenin insanlara kimi yetenekler, mesela hayvanlarla konuşma, ya da suyun altında nefes almadan yüzme, ya da kilometrelerce uzaktaki insanların sesini duyma gibi yetenekler kazandırması mümkündür. Elbette bunun tersi, yani bir çeşmeden akan suyu içmenin ya da o suda yıkanmanın bir insana fantastik yolla bir zarar vermesi de mümkündür. Kimi zaman bu zarar bir duyusunu ya da yeteneğini yitirmek şeklinde olabilir. Bazen suyu içmek unutmak istediği bir olayın hafızasında canlanmasına, ya da geceleri sürekli kabuslar görmesine neden olabilir. Kimi zaman suyun kazandırdığı bir yetenek bile, mesela etrafındaki insanların akıllarından geçenleri duymak, kafasında yüzlerce insanın sesi bir araya geldiğinde söz konusu insanı çıldırtacak bir lanete dönüşebilir. Çeşmelerden suların özellikle iyileştirici, ama kimi zaman zarar veren özelliklerin de çeşmelerin üzerlerinde yazılıyor olmaları mümkündür.

    Çocuklar ve Çocukluk

    Fantastik Edebiyatta Çocuklar ve Çocukluk: Hemen hemen tüm edebiyat eserlerinde çocuk temasının özünde iki duygunun varlığından bahsedilebilir. Bu duygulardan ilki yazarların kendi çocukluklarını hatırlamaları ve hissetmeleri ile oluşur. Bu duyguya bir bakıma, bir çocuğun gözünden hayata bakış olarak düşünebiliriz. İkincisi ise çevresinde gördüğü çocuklara baktığında hissettiği duygudur. Bunu da bir yetişkinin gözünden çocuklara bakış olarak düşünebiliriz. Çoğu hikayedeki çocuk ögeleri bu iki duygudan ya biri ya da ikisinin karışımı ile oluşturulmuştur.

    Bir Çocuğun Gözünden Bakış: Yaşı ne olursa olsun bir çocuğun belki de en belirgin özelliği etrafında kendisine çok yabancı olan Evreni tanıma ihtiyacıdır. Bu özellik bazen çocukluğun sonrasındaki dönemlerde de devam eder. Bazen de yaşamın diğer ihtiyaçları insanın bu ihtiyacının bazen çocukluk dönemi bile bitmeden bastırılmasına neden olur. Ancak çocuklar, yaşadıkları koşullar nasıl olursa olsun en azından belli bir süre boyunca bu keşfetme duygusunu yaşarlar. Bu duygu da özellikle hiç tanımadığımız bir Dünyayı okuyarak keşfetmek istediğimiz hikayelerde onları en tercih edilir karakterler haline getirir. Bu tanımadığımız Dünya aslında yaşadığımız Dünyanın bilmediğimiz bir köşesi, ya da tarihin bilmediğimiz bir dönemi, ya da bir yazarın hayal gücü ile yaratılmış fantastik bir Dünya olabilir. İkinci ve belki de en çok öne çıkarılan özellik masumiyettir. Çoğu zaman hayatın içinde verilen mücadelenin insanları kirlettiği, bu mücadeleye henüz girmemiş çocukların temiz kaldığından bahsedilir. Daha farklı bir bakış açısı ile bu masumiyetin aslında bir çeşit duygularını gizlemeden yaşama olarak düşünebiliriz. Elbette üç yaşında bir çocuk bile kimi zaman öfke, nefret, kıskançlık duygularını da yaşayacaktır. Ancak hissettiği olumlu ve olumsuz tüm duyguları muhtemelen o anda ifade edecek, duygusunu bazı anlarda gizlemesi gerektiğini fark etmeyecektir. Çocukların bu özelliği onların kimi hikayelerden herkesin ifade etmeye çekindiği duygu ve düşünceleri ifade edebilen karakterler olarak yer almalarını sağlayabilmektedir. Çoğu zaman çocuk ne kadar küçükse, duygu ve düşüncelerini ifade etmekten o kadar az çekinecektir. Etraflarındaki Dünyayı bilmemeleri çocukların aynı zamanda kimi zaman kendilerini ciddi şekilde etkileyebilecek hatalar yapmalarına da neden olabilir. Yanlış açılmaması gereken bir kutuyu açma, söylenmemesi gereken bir sözü söyleme, girilmemesi gereken bir yere girme kimi zaman bir anda çocuğun tüm yaşamını değiştirecek olayların başlamasına neden olabilir. Elbette bu hataları herkes yapabilir, ama eğer yapılmaması gereken şey yetişkin bir insan tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek bir şeyse, o zaman hikayelerde bu hatayı bir çocuğa yaptırma bir yazarın tercih edebileceği bir durumdur. Bu hatalar kimi zaman başlı başlarına belli öykülere konu oluşturabilirler

    Büyüklerin Gözünden Çocuklar: Her şeyden önce fiziksel olarak küçüktürler. Bu da kimi zaman başlı başına onları ilginç hikaye ögeleri haline getirebilir. Bazı hikayeler de çoğu zaman bir dezavantaj olabileceğini düşündüğümüz bu ufaklık, mesela küçük bir yerden geçmek gerektiğinde bir anda avantaj haline gelebilir. Kimi zamanda bazı işleri yapmak için fiziksel açıdan küçük olmak gerekir. Bunun yanında Dünya hakkındaki bilgileri henüz sınırlıdır. Yani zihinleri temizdir. Bu zihinsel temizlik de bazen büyüklerin sahip olmadıkları bir avantaj haline gelebilir. Akıllarında korku ve kuşku olmadan çocuklar belirli zihinsel işleri büyüklerine göe çok daha rahat şekilde yapabilirler. Bu nedenle bazı fantastik hikayelerde belli fantastik aletleri ve güçleri de sadece çocuklar kullanabilir. Kendilerine göre sahip oldukları avantajları bir yana bıraktıklarında büyükler için gün gelip de çocukluktan çıkacak ve onların yerini alacak kişilerdir. Bu nedenle hem Dünyaya hazırlanmalı, hem de henüz karşılaşmaya hazır olmadıkları Dünyadan korunmalıdırlar. Her toplum çocuklar söz konusu olduğunda korunma ve hazırlanma arasında bir denge kurması gerekir. Çünkü hazırlanmak aynı zamanda bir parça belki de henüz karşılaşılmaya hazır olunmayan Dünya ile yüzleşmek demektir. Fantastik hikayelerde yaratılan farklı toplumlar hatta farklı zeki varlıkların kendi çocukları söz konusu olduğunda kurduğu farklı dengeler, yani farklı boyutlardaki koruma ve hazırlama anlayışları bu toplumlar ve varlıkları ilginç hale getiren ögelerden biri olabilirler.

    Çöller

    Fantastik Edebiyatta Çöller: Çöllerin insanların gözünde uyandırdığı ilk izlenim uçsuz bucaksız üzerinde yaşam olmayan düzlüklerdir. Elbette kimi bu düzlüklerde kimi zaman tepeler olabilir. Ama bu fiziksel varlıkların bile ömürleri sürekli ısınan ve soğuyan hava, çöl rüzgarları ve sürekli üzerlerine savrulan kumların sonucunda uzun süreli olmaz. Çölde var olmaya devam edebilmek, bir fiziksel yapı için bile sürekli devam eden bir savaş gibidir. Bir bitki, bir hayvan, bir vaha ya da bir medeniyet için bu savaş çok daha zorludur. Dolayısı ile çöl katı bir zemin olmasına rağmen sürekli hareket eden ve sürekli üzerindekilerle savaşan dolayısı ile sürekli tetikte olunması gereken bir alan olarak çoğu fantastik ve fantastik olmayan hikayede yer alır.

    Çöllerin Çzellikleri: Belki de gerek yaşadığımız gerekse fantastik Dünyalarda en dikkat çekici özellikleri olan yerler çöllerdir. İlk bakışta hiçbir şeyin olmadığı yerlerdir. Ama çöllere gitme fırsatı bulmuş insanlar dikkatli bakıldığında aslında birçok şeyin olduğu fark edildiğinden bahsederler. Her şeyden önce ayağınız altında ne olduğunu bilemezsiniz. Çöl koskoca bir şehri bile birkaç yıl içinde kumun altına gömmüş olabilir. Daha da ilginç olanı, aynı çöl bir gün şehri tekrar ortaya çıkarabilir. Aniden ortaya çıkan çölde yaşama fırsatı bulmuş hayvanlar ve bitkiler, şaşırtıcı derecede gelişmiş olabilirler. Çöl, yaşamın gelişmesini önleyen bir engel olabileceği gibi, bir defa aşıldığında yaşamı çok daha fazla geliştirebilecek bir tür öğretmen de olabilir. Bu elbette çölde yaşamaya karar veren insanlar için de geçerlidir. Çünkü çoğu hikayede çöl bile gerçekten aramaya bilenlere yaşam içn gerekli olanakları sunar. Ama onlara ulaşmak için nasıl arayacağını ve bulduğunda nasıl kullanacağını bilmek gerekir. Bütün bunların yanında belki bir de çölde geçen akşamlarda başka pek çok yerden çok daha açık bir gökyüzü ve çok daha parlak yıldızların izlenebileceğini eklemek gerekir. Elbette çöllerin başka bir yanını da eklemek gerekir. Çöller içlerinde seyahat eden insanların var olmayan yerleri, insanları, varlıkları görmelerini sağlayabilir. Çoğunlukla gördükleri, görmek istedikleri yerler, insanlar, varlıklar olacağından bunları gören kişiler bir an önce gördüklerine ulaşmak için çabalayabilir ve ihtiyaçları olan enerjiyi harcayabilirler.

    Çölde Yaşam: Akla ilk gelebilecek hayvanların ve bitkilerin yanında, bunlara fantastik edebiyatın yarattığı kimi canlılar eklenebilir. Bu canlıların muhtemelen en korkutucu olanları, kumun altında gizlenip bir anda ortaya çıkabilecekler olacaktır. Kumun hareketliliği, onu kullanmasını bilen canlılara son derece büyük bir avantaj verebilecektir. Ancak aslında çoğu canlı için kum içinde canlı bir düşman olmasa bile bir düşmandır. Çölde yaşam söz konusu olduğunda vahalardan da bahsetmek gerekir. Vahalar genellikle bir su kaynağı ve çevresinde bitkilerden oluşurlar. Kimi zaman hayvanlar da vahalarda bulunabilir, ama çoğu hayvan ve çölde yaşayan insanlar bir vahaya da uzun süre güvenilmeyeceğini bildiklerinden vahalarda uzun süre kalmazlar. Kısaca vahaları, çölün bir süre için yarattığı yaşam adaları olarak görebiliriz. Ama çöl denizden daha merhametsiz olabilir ve bu adaları çok daha çabuk yok edebilir.

    Çöl Medeniyetleri: Çölde yaşayan insanlar ve zeki varlıklar fantastik edebiyatta sıkça yer alırlar. Bu insanların ve varlıkların bir bölümü sıkça hareket eder, kimi zaman çölün dışındaki medeniyetle de iletişim kurarlar, hatta modern teknolojiden de faydalanabilirler. Bazı fantastik edebiyat eserlerinde gerektiğinde kumun altında saklanmayı hatta kumun altında hareket etmeyi, böylece düşmanları onları göremeden hareket etmeyi başarabilirler. Kimi zamanda böyle medeniyetler köyler hatta kimi zaman şehirler kurabilirler. Bu köyler ya da şehirler çoğunlukla çölün içinde bir şekilde ayakta kalmayı başarmış kayalık bölgelerdedir ve nisbeten korunaklı yerlerdedir. Yakınlarda yine bir şekilde korunaklı şekilde kalmayı başarmış göller ve nehirlerin olması muhtemeldir. Yine de böyle bir şehir bile var olmak için sürekli bir savaş vermesi gerekebilir, çünkü çöle hiçbir zaman tam güven olmaz. Su kaynağını ve şehri koruyan tüm engellerin bir gün çöle karşı kaybetme ihtimali vardır. Bu nedenle çöl köyünün ya da şehrinin insanları en azından bu yenilgiyi olabildiğince ertelemek için söz konusu fiziksel müttefiklerine destek olmalıdır.

    D

    Dağlar

    Fantastik Edebiyatta Dağlar: Dağlar kimi zaman denizlerden bile daha aşılmaz engeller, kimi zaman kaçacak kişiler için yaratılmış sığınaklar kimi zaman da içlerinde sırlar barındıran gizemli yerlerdir. Dağlarda geçen maceraler, kahramanlarını bir şekilde dağlara yönlendiren maceralar fantastik edebiyatta sıkça rastlanan hikaye türleridir. Çzellikle yakınlarında büyük ve etkileyici bir dağın olduğu bölgelerde bu tür hikayelere daha fazla rastlanır. Böyle durumlarda kimi zaman söz konusu dağ adeta hayat kazanarak kimi zaman onları koruyan, kimi zaman cezalandıran, insanların sevdikleri, korktukları, bazen de kızdıkları bir varlık haline gelir.

    Aşılması Gereken Dağlar: Zaman zaman tek başlarına dikilebildikleri gibi, bazen de dağlar sıra sıra uzanıp arkalarındaki yerlere gitmeyi çok zor hale getirebilirler. Çzellikle belli mevsimlerde daha da yoğunlaşan fırtınalar, ya da dondurucu hale gelen hava dağı geçmeyi iyice imkansız hale getirebilir. Kimi zaman dağ geçen kişiyi engellemek ister gibi etrafındaki fırtınaları yönetir. Hatta bazen yer sarsıntıları, dağların üzerinden eteklere doğru akan dereler, hatta kimi zaman dağın üzerindeki hayvanlar ve bitkiler bile karşıya geçilmesini engellemeye çalışırlar. Bunun tersi bir durum da olabilir. Bu durumda dağ sadece söz konusu kişilerin geçmesi için normalde o mevsimde hiç bitmeden devam etmesi gereken fırtınaların kesilmesini sağlayabilecek. Geçen kişilerin önünlerine su kaynakları hatta yiyebilecekleri küçük bitkiler çıkarabilecektir. Bazen dağın ruhunu temsil eden bir hayvanın doğrudan dağı geçmek isteyenlere yol göstermesi de mümkündür.

    Sığınılan Dağlar: Dağların kendilerinden daha güçlü insanlardan ya da zeki varlıklardan kaçanlara sığınak olduğu hikayeler belki de içinde dağ ögesi olan diğer tüm hikayelerden daha fazla anlatılır. Çzellikle dağa sığınan kişi dağın civarında yaşıyorsa, dağın üzerinde sığınabileceği yerleri daha iyi bilecek, onu izleyen kişi ise dağı bilmiyorsa dağın üzerindeki tehlikelerden haberdar olmayacaktır. Bu durumda bir bakıma dağ ona sığınanı koruyacaktır. Bu doğal koruma durumuna bazen dağın bir tür kişilik kazanıp da kendisine sığınanı koruduğuna ilişkin ögelerin de halk edebiyatına eklenmesi mümkündür. Çzellikle sığınanlar dağın üzerindeki yaşama, ormanlara, hayvanlara, taşlara belki dağın üzerinde özel bir anlamı olan yerlere saygı duyar ve onlara zarar vermemek, hatta bazen korumak için özen gösterir. Sığınan kişiyi bulmak isteyenler ise dağa verdikleri zararı önemsemezlerse bu durumda dağın bir tür bilinç kazanıp kendisine sığınanları koruması daha mümkündür. Bu durumların dışında
    dağın köylerini yok eden bir selden, yangından, hastalıktan, kısacası dağın bir parçası olmadığı doğanın kaçanların da sığınağı olması mümkündür. Bu durumda da kimi zaman dağ söz konusu felaketin ona sığınanlara ulaşmaması için bilinçli olarak çaba harcayabilir.

    Gizemli Dağlar: Çzellikle tepesi bulutlarla kaplı dev bir dağ insanların gezegenimizin gizemlerini çözdüğü günümüzde bile hala insanlarda gizem duygusu uyandırabilmektedir. Günümüzde hala ülkelerindeki ve kimi zaman da Dünyadaki belli başlı dağları keşfetmeye devam etmektedir. Bu insanların zorlukları anlattıkları öykülerde fantastik olarak adlandırılabilecek ögeler bulunabilmektedir. Dev hayvanlar, fırtınanın ortasında duyulan sesler böyle hikayelerin içinde yer alabilmektedir. Bu hikayelerin daha eski dönemlere ait olanları çoğunlukla çok daha çeşitli fantastik ögeler içerirler. Dağın üstünde kurulu şehirler, bazen orada yaşayan kutsal varlıklar, dağın üzerindeki mağralar yoluyla yer altına açılan tüneller, suyunu içeni büyüleyen göller bu tür hikayelerde rastlanabilecek ögelerdir. Kimi zamanda dağlar kimi zaman bir kasabanın yakalandığı hastalığı iyileştirecek bitkileri, kimi zaman bir büyüyü gerçekleştirmek için gerekli taşları barındırabilir. Bazen de kimi çoğu zaman büyüsel özelliğe sahip varlıkların hapsedildiği yerler dağlar olabilir. Bu durumda dağa giden kişi söz konusu varlığın özgür kalmasına neden olabilir. Kimi zaman söz konusu varlığı durdurmanın tek yolu onu bir şekilde tekrar dağa getirip yeniden hapsetmektir.

    Danslar

    Fantastik Edebiyatta Danslar: Danslar çoğu zaman hayatımızda aynı anda iki farklı amaçla yapılırlar. Bir yandan dans bir tür eğlencedir, öte yandan da kimi zaman ayrıntıları ile planlanmış, kimi zaman insanların içinden geldiği gibi yarattığı hareketleri ile bir tür ritüeldir. İster bir kadınla erkeğin yaptığı eşli bir dans olsun, ister bir halk oyunu olsun, ister bir modern dans gösterisi olsun, genellikle her dansın kendine özgü eğlencenin ötesinde bir anlamı vardır. Ama yine rituel özelliği ne kadar öne çıkarsa çıksın, yine her dans biraz da insanları eğlendirmek, ya da farklı şekilde ifade edersek bir araya getirmek için yapılır. Danslar hem insan topluluklarını hem de tarihin belli dönemlerini, hem de fantastik edebiyat yazarının hayal gücü ile yarattığı, varlıklar ve yerleri anlatırken, hikayede geçen toplulukların okurların gözünün önünde en iyi canlanmasını sağlayacak ögelerden biridir. Yazarların gerek günümüzde var olan veya geçmişte var olmuş danslardan ilham alınarak, gerekse hayal gücü ile yaratılan yeni danslarla hikayeleri zenginleştirmesi mümkündür.

    Dansların Anlamları: Danslar kimi zaman iki insan arasında bir tür iletişim yoludur, ya da bazen söz konusu kişilerin birbirleri ile mücadele ettikleri bir tür yarıştır. Dansın yarış haline dönüştüğü durumlarda bazen dansın belli bir özelliği yarışı kazananı belirleyebilir. Çrneğin dans edenlerin hızı, ya da ne kadar uzun süre dans edebildikleri, ya da yaptıkları özel hareketler, mesela ellerinin üzerinde dans etmeleri kimin yarışmayı kazanacağını belirleyebilir. Bazen de dans figürleri geçmişte olmuş bir olayın, ya da dans edenlerin ait olduğu toplumun hayatlarındaki belli bir şeyin, mesela bağbozumunun, ya da bazen belli bir hayvanın hareketlerinin canlandırılması amacı ile tasarlanmış olabilir. Bazen yıllardır, kimi zaman hangi amaçla tasarlandığı tam bilinmeyen figürleri izleyerek, yüzlerce yıl önceki efsaneler ya da yaşamış canlılar ya da varlıklar hakkında bilgi edinmek mümkün olabilir. Bazen de dans doğadaki belli bir canlıya ya da doğanın kendisine teşekkür amacı ile tasarlanmış da olabilir, ya da o toplumun içindeki farklı grupların, örneğin avcıların, demircilerin, ya da örneğin büyücülerin, birbirlerinin yaptığı işleri görüp anlamalarını sağlayabilir. Kimi zaman da danslar, insanların ya da başka toplulukların doğa ile veya kimi hayvanlar veya bitkiler ile de iletişim yolu olabilir. Yaptıkları danslar fantastik bir şekilde söz konusu hayvanların, bitkilerin ve doğanın anlatmak istediklerini anlamalarını sağlayabilir. Elbette bunun tersi de olabilir, kimi zaman bitkiler, hayvanlar ve doğa bir şekilde dans ederek insanlara bir şey anlatmaya çalışıyor olabilir.

    Dansların İnsanlara ve Doğaya Etkileri: Kimi zaman danslar onu yapan kişilerin belli güçler kazanmalarını sağlayabilirler. Kimi zaman insanların bu güçleri kazanmasını sağlayan dansın sahip olduğu fantastik bir özellik de olmayabilir, örneğin kimi dansların sahip olduğu figürlerin insanlara belli bir dövüş sanatını öğretiyor olması mümkündür. Ama bazen de dans fantastik bir yolla insanın kimi güçle kazanmasını, örneğin gençleşmesini, veya daha güçlü hale gelmesini, ya da belli bir hastalıktan kurtulmasını sağlayabilir, kimi zaman dansın insana bu gücü vermesini sağlayan, dans yolu ile doğa ile ya da fantastik bir varlık veya güç ile kurulan iletişimdir. Ama bazen de dansın figürleri bir şekilde fantastik bir gücün ortaya çıkmasını ve söz konusu insana belli yetenekler kazandırması mümkün olabilir. Kimi zaman da yine benzer şekilde dans, doğrudan dans edenin üzerinde olmasa da etrafında belli bir etki yaratabilir. Çrneğin, söz konusu dansın yapılması gerçekleşmekte olan bir tür doğal felaketi durdurabilir, ya da genel olarak doğaya yayılmış bir hastalığı durdurabilir. Bazen böyle bir etkinin olması için tek bir insanın dans etmesi yetmez, birçok insanın aynı anda birbirleri ile uyum içinde dans etmeleri gerekebilir. Hatta bazen insanların da ötesinde, doğadaki hayvanların ve bitkilerin, bazen nehrin, denizin, rüzgarın bile dansa katılmaları veya dans edenlerin hareketlerini onların ritmine göre ayarlamaları gerekebilir.

    Denizler

    Fantastik Edebiyatta Denizler: Denizler yaşadığımız kara Dünyası ile kıyaslandığında bambaşka kuralları olan, bir iki metre derinliği olan yerlerde bile üzerindeki ve içindeki canlılara baktığımızda hem merak hem de korku uyandırabilen yerlerdir. Tarih boyunca birçok insan ya bir denizin ilerisinde neyin olduğunu görmek, ya denizin kendisini keşfetmek, ya da sadece yıllardır üzerinde olduğu karadan bambaşka kuralları olan bu Dünyada yaşamayı seçtiği için denizlere açılmıştır. Böylece zaten karadaki insanların hayal gücü ile beslenen öyküler bir de bizzat bu Dünyanın içinden gelen kişilerin hayal güçleri ile daha da renklenmiştir. Korsan Çyküleri, Deniz Kızları, Fırtınalar, Denizin altındaki krallıklar fantastik edebiyatta sık sık rastlanan ögelerin arasındadır. Bunun yanında ateş denizi, ışık denizi gibi su dışında bir maddenin oluşturduğu ve yine karalardan ve muhtemelen bildiğimiz sudan oluşan denizlerden de bambaşka kuralları olan denizlerde fantastik edebiyat eserlerinde rastlanan ögelerdendir.

    Denizlerin Çstündeki Dünya: Muhtemelen denizle ilgili birçok fantastik öykü denizlerin üzerinde yaşanan maceraları anlatır. Suyun altı ilgi çeken ve işlenen bir konu olsa da suyun üstünde bizzat yaşanan maceralar elbette çok daha işlenmiştir. Çoğunlukla bu maceralar bir geminin içinde geçer. Gemi çoğu zaman denizin kurallarının geçerli olduğu bir Dünyada insanların bu kuralların biraz olsun geçerli olmadığı bir tür sığınağa sahip olmalarını sağlar. Ayaklarını basabilecekleri sağlam bir zemin, yatıp uyuyabilecekleri bir yatak, denizin yaratıklarından bir nebze olsun korunabilecekleri odalar vardır gemide. Ancak elbette geminin onları denizden koruma gücü sınırlıdır ve bir korsan gemisinin top atışı, bir kayalığın geminin tahtasını delip geçmesi, bir deniz canavarının saldırısının bu sığınaktan kendilerini koparıp atabilecekleri bir ortamda, dalgaların sesini ve sarsıntısı her an kendilerinin ne derece güvensiz olduğunu hissettirken denizciler belki karadaki herkesten fazla içlerinden geldiği gibi, utanmadan ve birbirlerinden çekinmeden yaşarlar. Çoğunlukla hayaletler, büyücüler, savaşlar denizin üstündeki Dünyada geçen öykülerde kendi özel karaktelerini kazanarak hikayelerdeki yerlerini alırlar. Çrneğin lanetlenen ve sonsuza kadar denizin üstünde seyahat etmeye mahkum olan hayalet gemileri korsan öykülerinin temalarından birisidir. Kısacası Denizin üstündeki fantastik edebiyatta Dünya çok geniş, renkli ve kendine özgü birçok farklı fantastik ögeyi geliştirebilen neredeyse fantastik edebiyatın bir tür alt alanı gibidir.

    Denizlerin Altındaki Dünya: Dalgıçların bu Dünyayı keşfetmeye başlaması belki de tarihin ilk dönemlerine kadar uzanır. Ancak modern çağın öncesinde bir dalgıcın dalabileceği mesafe elbette sınırlıydı. Denizin altına ilişkin ilk öyküler muhtemelen dalgıçlar tarafından anlatılan su altı tasvirleri ile şekillenmiştir, ancak daha sonra kendilerine özgü bir karakter kazanmıştır. Bu öykülerin bir bölümü su altında yatan hazineler çoğunlukla batan gemilerin içlerinde saklı olan hazineler üzerinedir. Bazen suyun altında gizli olan büyülü bir nesne de hikayenin konusu olabilir. Ancak oldukça renkli olan bir hikaye konusu da su altında kurulan medeniyetler bu medeniyetlerin yarattığı şehirler üzerinedir.

    Farklı Denizler: Sulardan oluşan denizlere göre bambaşka kuralları olan denizlerdir. Kimi zaman belirli yerlere gidebilmek için bu denizleri aşmak gerekir. Ateş denizi ve ışık denizi bu tür denizlere verilecek örnekler arasında sayılabilir. Genellikle tıpkı sudan oluşan denizden gibi seyahat edilecek gemi, çoğu zaman sudan oluşan gemilere göre farklı özellikleri olan kimi zaman büyü ile korunan gemi, dışarıdaki denizi oluşturan maddeden içeridekilerin kısmen korunmasını sağlar. Ancak mesela dışarıdaki bir ateş denizi ise geminin içindekiler yüzlerine vuran sıcaklığı geminin kısıtlı koruması ortadan kalkarsa ne ile yüzleşeceklerini onlara her an hatırlatır.

    Deniz Kızları

    Fantastik Edebiyatta Deniz Kızlarının Yeri: Deniz Kızları muhtemelen denizin altında da bize benziyen canlıların olduğu hayali ile şekil bulmuş bir fantastik varlıktır. Çok basit olarak altı balık gibi, üstü de kadın vucuduna sahip bir canlı olarak adlandırılabilir. Denizin ortasındaki adalarda geçen öyküler ile uzun süren deniz yolculuklarını anlatan öykülerde deniz kızlarına sıkça rastlanır. Deniz altındaki yaşamın hayal edildiği öyküler ile, denizin üstünde geçen bölümleri olan fantastik öykülerde rastlanılan bir ögedir.

    Deniz Kızlarının Çzellikleri: İlk akla gelen özellikleri insanın nefesini kesen, belki bir çeşit büyü de içeren güzellikleridir. Benzer bir şekilde insanı adeta büyüleyen ve başka her hangi bir şeye dikkatini vermesini engelleyen bir sesleri vardır. Zaman zaman denizlerin kayalık bölümlerinde taşlarının üzerine çıkıp şarkı söyler ve dikkatleri dağılan denizcilerin gemilerinin kayalıklara çarparak paralanmasını izlerler. Gemi parçalandıktan sonra deniz kızları denizcilere sarılarak yer altına çekerler ve onların boğulmalarına neden olurlar. Deniz kızının büyüleyici güzelliğine kapılan gemiciler boğulduklarının farkına varmazlar bile. Elbette hikayelerin içlerinde daha iyi kalpli deniz kızları da vardır. Peter Pan hikayesindeki deniz kızları ile, belki fantastik öykülerin içindeki en meşhur deniz kızı olan Küçük Deniz Kızı hikayesinin deniz kızı bu tür iyi deniz kızlarından sayılabilir. İkinci hikaye bir deniz kızının karadaki bir adama aşık olup karaya çıkıp o adamı bulma çabasını anlatır.

    Deniz Kızlarının Yaşamları: Bu konuda çok fazla hayal kurulmamıştır. Sonuç olarak özellikle adalarda geçen hikayelerde de belirdikleri modern fantastik edebiyat hikayeleri hariç onlar denizcilerin rastladığı ve çoğu zaman çekindikleri yaratıklardı. Denizaltında onların nasıl bir yaşam sürdüklerini çok fazla düşünmediler, hatta muhtemelen düşünmekten de belki biraz korktular. Ancak modern edebiyat bu konuyu biraz daha hayal etmeye çalıştı. Zaman zaman deniz kızlarının büyük sualtı şehirlerinde ya da batık gemilerin içlerinde yaşadıkları hayal edildi. Bazı öykülerde ise adeta kendine özgü bir ruhu olan denizin çıkardığı, belki de aslında var olmayıp sadece denizcilerin zihinlerinde olan bir tür hayal olarak yer aldılar. Ne olursa olsun denizle özleşleşmiş ve çoğu zaman bunu insanların kara ile özleştiğinden daha iyi yapan canlılardı deniz kızları. Daha çok tam olarak ne olduğu belli olmayan bir gizem olarak fantastik öykülerde yer ettiler.

    Deniz Kızları ve İnsanlar: İnsanlar için deniz kızlarının hem çekici hem de korkutucu olduğunu belirtmiştik. Muhtemelen bunun bir nedeni hikayelerdeki denizcilerinin çoğunun erkek olması ve günlerce karadan uzak kalması idi. Çoğu zaman denizciler deniz kızlarından kaçmayı ve onlarla beraber olmayı aynı anda istediler. Hatta bazıları onların peşlerine de düştüler. Deniz kızları için ise insanlar muhtemelen kendi kuralları ile oynandığında kolay kandırılan ve istedikleri gibi oynanabilen canlılardı. Ancak yanlarına çok yaklaşmak ve kuralları insanların koymasına karar vermek muhtemelen onlar için tehlikeliydi. Onlarda insanlardaki gibi önüne çıkacak tehlikeleri de göze alıp maceraya atılma güdüsü yoktu. Onlar muhtemelen bildikleri Dünyada bildikleri canlılarla beraber kalıp güven içinde yaşamayı ve kendilerine yaklaşacak kadar cesur insanlarla eğlenmeyi tercih ettiler.

    Deniz Kızlarının Etkisinden Kurtulmak: Güzellikleri genellikle kolay kolay kaçılamayacak bir özellikti. Sadece bu özellikleri ile bile çoğu denizciyi etkilerine alıp felakete sürüklemek deniz kızları için fazla zor değildi. Ancak bir de bu özelliğe muhtemelen büyülü bir etkileyiciliği de olan sesleri eklendiğinde felaket neredeyse kaçınılmaz hale geliyordu. O nedenle kulağını tıkamak ancak bazen büyülü bir sesin bile geçemeyeceği şekilde tıkamak deniz kızlarının etkisinden kurtulup yollarına devam etmek için denizcilerin tek şansıydı.

    Deniz şehirleri

    Fantastik Edebiyatta Denizaltı şehirleri: Deniz hem üzerinde seyahat edip, kısa süreler için de olsa da yüzeyinin altına da girebildiğimiz için tanıdık ama aynı zamanda da karadan çok farklı kuralların hükmettiği yüzeyinde bile ancak katı bir adacık sayılabilecek gemilerin ya da en azından kayıkların üzerinde uzun süreli yolculuklar yapabildiğimiz, altında ise nefes almayı bile başaramadığımız bir bakıma bizim alıştığımız kurallara ters bu açıdan da gizemini de korumayı başarabilen bir ögedir. Bu nedenle deniz yolculukları, deniz yaratıkları ve denizle ilgili daha birçok öge hem fantastik halk edebiyatında hem de modern fantastik edebiyatta geniş yer bulabilmektedir. Deniz şehirleri de fantastik edebiyatında denizle ilgili ögelerden birisidir. Ve farklı hikayeler birbirlerinden oldukça farklı deniz şehirleri içerebilmektedir.

    Deniz şehirlerinin Çzellikleri: Çncelikle denizin üzerinde bir tür ada ya da adalar grubunun üzerinde kurulmuş bizim bildiğimiz şehirlere daha fazla benzeyen şehirler deniz şehirleri arasında sayılabilir. Eğer tek bir zeminin üzerinde kurulmuşsa bu şehir bildiğimiz bir şehirden çok da farklı değildir. Ancak suyun ve deniz ürünlerinin böyle bir şehirde çok daha fazla kullanılacağını, toprağın ve toprak ürünlerinin ise çok daha kıymetli hale geleceği düşünülebilir. şehrin yapısında da suyun daha fazla kullanılması sonucunda belli değişiklikler olabilir. Elbette böyl bir şehir birbirinden farklı birçok adacıktan da oluşabilir. Böyle bir durumda şehirdeki evlerin önemli binaların, ya da bu bina ve evleri taşıyan adaların yerleri değişebilecektir. şehir bir bakıma durmadan şekil değiştiren bazen yeni evlerin ve binaların eklenmesi ile büyüyen, belki evlerin arasındaki mesafelerin artması ile daha geniş bir alana yayılıp gerektiğinde tekrar küçülebilen bildiğimiz şehirlerden çok daha dinamik bir şehir olacaktır. şehrin bir özelliği de Dünya üzerinde bir noktadan diğer bir noktaya doğru hareket edebilmesidir. Çyle ki bu şehir aslında bir halkın bir noktadan diğer bir noktaya gitmek için oluşturduğu geçici bir yapı da olabilir. Elbette bu şehrin insan dışındaki bir halk tarafından kurulmuş olması, deniz üzerinde sürekli hareket eden bir şehirde yaşamanın onlar için bir tür yaşam tarzı olma ihtimali de vardır.

    Deniz şehirlerinin kurulabileceği ikinci yer ise denizin altıdır. şehri kuran insanlarsa nefes alabilmeleri için bir yol bulmuş olmaları gerekir. Bu yol şehri kaplayan dev bir havandırma sistemi olabilir, her kişinin tek tek sahip olduğu bir tür büyüsel yetenek olabilir. Böyle bir şehirde ayaklarını basabilecekleri sağlam bir zemin olduğu için insanlar bir bakıma denizin üstüne göre daha fazla karada gibi de sayılabilir. Ancak etraflarını kaplayan su bir şekilde çözdükleri nefes alma sorunu dışında ayrıca onların istedikleri zaman ayaklarını bastıkları zeminden yukarıya doğru yüzmelerini, bir bakıma yer çekiminin olmadığı bir yerde yaşıyormuş gibi hissetmelerini de sağlayabilir. Elbette yaşadıkları şehrin içindeki su dışarı atılmış değilse. Yer altındaki şehirlerde de insan dışı halklar ya da bir şekilde suyun altına uyum sağlamış başka bir tür insan türünün de yaşaması ihtimali vardır.

    İnsanlar Neden Deniz şehirleri Kurarlar: Alışılmış insan geleneklerinin dışına çıkıp böyle şehirler kuran insanların öncelikle doğanın kendilerine koyduğu sınırlara karşı isyan edebilme gücü ve cesareti olan insanlar olması beklenir. Elbette bir şeylerden kaçtıkları için de bu şehirleri kurmuş olabilirler, ama böyle bir durumda alıştıkları Dünyaya çok daha yakın olabilecek yer altını ( bkz. yeraltı şehirleri ) seçebilecekken denizi seçmişlerse, bu kaçışın içinde de bir tür cesaret var demektir. Bunun dışında özellikle denizin üstünde kurulan şehirleri kuranlarda sürekli hareket halinde olma, hem şehrin hareket edebilmesi hem de şehrin iç şeklinin değişebilmesi kısacası karadaki yaşamın çok ötesinde bir tür değişim bir tür özgürlük duygusunun da yatabileceği düşünülebilir. Yeraltındaki şehirlerde ise belki şehrin tam ortasında en azından hemen dışında varolan bambaşka Dünyayı keşfetme isteği, bir bakıma kara Dünyasından olabildiğince uzaklaşma isteği ön plana çıkabilir.

    Depremler

    Fantastik Edebiyatta Depremler: Deprem, her hangi bir fantastik öge eklemeden bile insanın hayal gücünü zorlayan bir olaydır. Toprak, tarih boyunca birçok toplumda sabit, değişmez, yerli yerinde duran bir güç olarak görülmüştür. Deprem bu gerçeği değiştirir, toprak, hem de sadece küçük bir alandaki değil, kimi zaman kilometrelerce mesafedeki toprak sallanır, hatta bazen çatlar, parçalanır. Kısacası depremler günümüzde bile gözümüzün önünde canlandırdığımızda, her hangi bir fantastik öge olmadan bile hayal gücümüzü zorlayabilen bir doğa olayıdır. Her zaman yerinde duracağına inanılan böylesi bir gücün nasıl olup da böylesine hareket ettiği değiştiği, insanların hayal gücünü tarih boyunca kurcalamış konudur. Bu konuda birçok efsane, birçok hikaye vardır. Bu efsane ve hikayelere modern fantastik edebiyatın yenilerini eklemesi de mümkündür. Bu efsane ve hikayelerin içinde depremleri ön görebilen ve bazen depremi yaratabilen insan ve varlıkların da özel bir yeri vardır.

    Fantastik Edebiyatta Depremlerin Nedenleri: Her zaman bilinen Dünyanın en temel ögelerinden biri olan toprak değişip, hareket eder hale geldiğinde, insanlar çoğu zaman bir şeyin Dünyadaki dengeyi kısa bir süreliğine de olsa tamamen değiştirdiğine inanmışlardır. Bu konuda belki de en klasik efsanelerden birisi Dünyanın bir öküzün boynuzlarında durduğu ve öküzün kuyruğuna konan sineğin öküzün dengesini bozduğudur. Daha başka hikayeler aslında dengeyi bozanın insanlar olduğundan da bahsedebilir. Eğer insanlar kendi aralarında uyumlu olarak yaşamazlarsa, daha da beteri etraflarındaki doğanın da dengesine zarar verirlerse, bu kimi zaman fantastik bir yolla tüm Dünyanın dengesini bozup depremlere yol açtığı düşünülebilir. Bazen de doğanın kendisi insanların kendi dengesini bozduğunun farkına varıp depremler yaratarak onları uyarmak, ya da yok etmek isteyebilir. Kimi zaman da insanların ötesinde güçlere sahip kimi varlıklar insanların kendi aralarındaki dengenin ya da insanların doğaya müdahalesine kızarak depremler yaratabilirler. Kimi zaman da fantastik bir olay, örneğin o güne kadar doğayı dengede tutan bir gücün yavaş yavaş yok olması da başka felaketlerin yanısıra depremlere yol açabilir. Çzellikle eğer bu güç öncelikle toprağı kontrol ediyorsa, o gücün yok olmaya başlamasının depremlere yol açması mümkündür. Böyle bir hikayede muhtemelen ilk başta seyrek meydana gelen depremler, söz konusu varlık gücünü kaybettikçe, daha sık ve daha şiddetli olacak, söz konusu varlık iyileşmez, ya da yerini aynı güce sahip yeni bir varlık almazsa, en sonunda çok büyük bir felaket yaşanacaktır. Depremlerin kimi fantastik Dünyalarda belirli aralıklarla tekrar tekrar gerçekleşmesi de mümkündür. Kimi zaman bu aralıklar başka felaketlerin de depremlerle birleştiği büyük yıkım dönemleri de olabilir.

    Fantastik Hikayelerde Depremleri Tahmin Etmek: Eğer depremler belirli aralıklarla gerçekleşiyorsa, depremlerin zamanlarını anlamak için çoğu fantastik öyküde yıldızlar kullanılır, çünkü yıldızların hareketleri belirli aralıklarla tekrar tekrar gerçekleşen olayları anlamak için en uygun işarettir. Çrneğin gezegenlerin hepsinin aynı hizaya gelmesi kimi zaman Dünya üzerinde bir dengesizliğin, çoğu zaman depremlerin gerçekleşeceğinin işareti sayılabilir. Eğer depremler tekrar tekrar olarak gerçekleşmiyorsa, o zaman kimi zaman doğada dengesizliği gösteren bir işaret aynı zamanda depremin işareti olabilir. Kuşların göç etmesi, ağaçların kuruması, nehirlerin yönlerinin değişmesi bazı fantastik hikayelerde ileride gerçekleşecek depremlerin işaretleri olabilir. Kimi zamanda deprem yine gökyüzünde gerçekleşen sıradışı bir olay sayesinde de tahmin edilebilir, Güneş ve Ay Tutulmaları insanı tarih boyunca şaşırtan gök olayları arasındadırlar, ve çoğu zaman gezegenlerin aynı hizaya gelmesi gibi bunlar da Dünyada gerçekleşecek bir dengesizliğin, kimi zaman da depremlerin işareti olarak sayılabilmişlerdir. Kimi zaman da gökyüzünde aniden beliren bir yıldız ya da kuyruklu yıldızın görülmesi de olası bir depremin işareti olarak sayılabilmiştir.

    Destanlar

    bkz Efsaneler

    Devler

    Fantastik Edebiyat: Dev TürkçeÂ?de kelime anlamı olarak cücenin zıddı olarak düşünülebilir. Cüce normalden daha kısa boylu, küçük anlamına gelirken, dev biraz daha farklı olarak genel anlamda çok büyük anlamında kullanılır. Dolayısı ile her ne kadar cüce bir dinazor ya da balina insanlara göre yine de dev olabilir. Ancak söz konusu olan insana benzeyen bir canlı ise ve onu normal boydaki bir insanla karşılaştırıyorsak, dev ile cücenin anlamları birbirinin tam karşıtı sayılabilir. Gerek fantastik halk edebiyatında, gerekse modern fantastik edebiyatta devler oldukça sık yer alırlar. Halk edebiyatında, özellikle efsanelerdeki yerleri modern fantastik edebiyattan bile daha fazladır. Bunun nedeni belki de devin hayal edilmesi en kolay korku ögelerinden birisi olmasıdır. Sonuç olarak çoğu zaman devler sadece boyutları dışında tamamen insanlara benzerler. Dolayısı şekilleri ve özellikleri insanlardan çok farklı başka canavarlarla kıyaslandıklarında çok daha kolay göz önüne getirilebilirler. Belki bu özellikleri modern fantastik edebiyatın da genellikle çocuklara yönelik olan hikayelerinde onların daha fazla yer almasını sağlamıştır.

    Devlerin Genel Çzellikleri: Elbette büyüktürler. Ne kadar büyük oldukları hikayelere göre değişir. Kimi zaman insandan 2-3 kat, kimi zaman 5-10 kat, kimi zaman 20-30 kat hatta daha da büyük olabilirler. Çoğu hikayelerde kavrama yetenekleri çok gelişmiş değildir. Bu da onlarla bir mücadeleye girişen normal boyutlu insanlara bir avantaj verir. Çoğunlukla hantal bir yapıdadırlar. Bu hantal yapı onların sıradan bir insana göre hızlı olmalarını engellemez, çünkü sıradan bir insana göre daha az adım atsalar bile her adımda aldıkları mesafe daha fazladır. Ancak hantallık onların bir anda beliren bir tehlike karşısında hızla tepki vermelerine engel olur. Her ne kadar çoğu zaman vucudları insanlara benzese de, bazı hikayelerde insanlardan boyları dışında bazı farkları da olabilir. Bu farklardan en meşhuru tek gözlü devlerdir. Bazı hikayelerde bu devlere tepegöz de denir.

    Devlerle Savaşmak: Gerek fantastik halk edebiyatının, gerekse özellikle çocuklar için yazılanlar başta olmak üzere modern fantastik edeiyatın birçok meşhur kahramanı, devlerle karşılaşmış, karşılaşanların önemli bir bölümü de onlarla mücadele etmiştir. Böyle bir mücadele vermeye karar vermiş bir karakterin çoğu hikayede en büyük avantajı deve göre daha gelişmiş olan zekasıdır. Hatta kimi zaman halk edebiyatında ve de çocuklara yönelik olan modern fantastik edebiyatta bu hikayeler zekanın fiziksel gücü alt edebileceğini anlatmaya yarayan bir tür eğitim aracı olarak da görülebilirler. Devle mücadele eden normal boyutlu bir insanın çoğu hikayede sahip olduğu ikinci avantaj deve göre çok daha çevik olmasıdır. İnsan ve dev aynı tehlikeyi fark ettiğinde insan çok daha hızlı tepki verecektir. Bu da ona özellikle her an beklenmedik bir şeylerin olabileceği savaş ortamlarında büyük bir avantaj sağlar.

    Devlerle İletişim Kurmak: Devlerin çoğunlukla insanları korkutan canlılar olarak hikayelerde yer aldıkları için, devlerle iletişim kuran insanların yer aldığı hikayelerin sayısı, devlerle savaşan hikayelerin sayısına göre daha azdır. Ancak zaman zaman, sırf çocuklara, korkulan şeylerin bazen o kadar da kötü olduklarını anlatmak amacı ile bile olsa bu tür hikayeler tür hikayeler yazılabilmektedir. Devlerle iletişim kuran bir insan için, devlerin insanlar kadar zeki olmaması bir dezavantaja dönüşür. Bazı hikayelerde bu tür bir iletişim kurmak isteyen insanlar öncelikle devi kendisine zarar vermeyeceğine inandırması gerekir. Böyle hikayelerde kimi zaman insan karakterler, devlerin de insanlardan korktuğunu keşfederler. Bazı hikayelerde devle iletişim kuran karakterler onun etrafındaki Dünyayı da nasıl gördüğünü keşfetmeye başlarlar. Bu Dünya, normal boyuttaki bir insanın Dünyasına göre daha küçük bir Dünyadır. Bu nedenle bu tür hikayelerde çoğu zaman devlerin normal boyutta insanlara göre çok daha basit evlerde yaşadıkları, daha basit yemekler yiyip basit giysiler yediği keşfedilir. Dünya onların daha iyi yaşamalarını sağlayacak kadar büyük değildir çünkü. Böyle bir keşife başlayan bir insan çoğunlukla devlerin aslında etraflarına zarar verme gibi bir isteklerinin olmadığını, genellikle sadece hayatta kalmak için çaba harcadıklarını keşfeder. Hatta bazı hikayelerde devler kendilerine zarar verebilecek insanlardan korunmak için saklanıyor olması mümkündür.

    Dionysos

    (Bu madde Aegron tarafından hazırlanmıştır)

    Yunan din ve pantheonunun en gizemli tanrısıdır Dionysos. Yunanistanda geç tanınmıştır bu tanrı ama tanınıncada çok derinden etkilemiştir Yunan düşüncelerini kısacası yunan mitolojisini.

    Homeros ve Hesiodos çok az bahsetmiştir bu tanrıdan. Kısaca birkaç bilgi ile üzerinden geçmiştir sadece. Nedeni ise Yunan mitolojisinin kurucusu Homeros ve Hesiodosun İ.Ç 8 ve 9. yy da yaşamış olması ve Dionysosu yeni yeni tanımaya başlamalarıdır. Dionysosu tam olarak tanımak için birkaç yy daha beklemek gerekecektir. İ.Ç 5. yüzyılda Euripides in ''Bakkhalar'' isimli tragedyası ile tanınmıştır tam olarak Dionysos. Euripidesin bu tragedyasın Dionysosla ilgili herşeyi öğrenebiliriz. Yaşamı, gücü, ona karşı gelenlere yaptığı şeyler.. Kısacası herşey....

    Hesiodos Dionysosdan bahsederken;

    ''Kadmos'un kızı Semele de sevişip Zeusla
    şanlı Dionysos'u doğurdu, o çoşkun tanrıyı

    diye ifade etmiştir.

    Annesi Semeledir Dionysos'un ama onu dünyaya getiren Semele değil babası Zeus'tur. Zeus'un yaptığı kaçamak sonunda gelmişti dünyaya Dionysos. Hera çabucak haberdar oldu bundan ve öç almak istedi haliyle kocası Zeustan ve Semeleden. Tüm kiniyle peşine düştü Hera Semelenin. Tüm öfkesine rağmen Semelenin cezasını bizzat Zeus'un vermesini ve ikisininde acı çekmesini istiyordu Hera. Bu yüzden Semelnin yanına başka bir kılığa bürünerek gitti. Bir ölümlünün kılığına. Yaklaştı Semeleye ve:

    '' Sen koynuna girenin Zeus olduğunu söylüyorsun ama emin misin bundan? Nice kişiler vardır ki masum genç kızları kirli emellerine alet etmek için takma isim kullanıyor. Karnında ki çocuğun babası Zeussa kantılasın bunu madem'' demiş.

    Bunun üzerine Zeustan dileğinin yerine getirilmesini ister. Zeus dileğinin ne olduğunu bilmeden Styks ırmağı üze

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden

    Last edited by Firble on Tue Oct 19, 2010 4:08 am; edited 14 times in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Sep 21, 2009 3:11 am Reply with quoteBack to top

    E

    Efsaneler ( Destanlar)

    Fantatik Edebiyatta Efsaneler: Efsaneler ve destanlar aslında fantastik edebiyatın anlatım biçimlerinden birisi sayılabilir. Çoğu zaman hem efsane hem destan fantastik halk edebiyatının hikaye türlerinden birisidir. Destanlar genelde oldukça uzun içinde birçok yan hikaye de barındıran ve çoğu zaman söz konusu toplum açısından son derece önemli bir yere sahip hikayelerdir. Efsaneler ise çoğu zaman daha küçük, bazen belli bir yer şeklinin mesela bir dağın ya da bir gölün oluşumunu anlatan, bazen de bir şehrin bir sokağında, ya da bir dağın yamacındaki köyün içinde geçmiş destanlara göre daha dar kapsamlı öykülerdir. Her ne kadar çoğu zaman halk edebiyatı eserleri olsalar da gerek destanların gerekse efsanelerin bir yazarın ürünü olma ihtimalleri de vardır. Kimi zaman yazarların zaten halkın gözünde önem kazanmış büyük ya da küçük olayları destan ya da efsane haline getirmeleri mümkündür, ama bazen de yazarlar daha önce görece önemsiz bilinmeyen olayları destanlaştırabilir veya efsane haline getirebilirler. Fantastik edebiyat hikayelerinin içinde, bir hayal ürünü olan efsane ve destanlar da çoğu zaman gerçek efsane ve destanlardan esinlenilerek yaratılmışlardır. Çoğu zaman özellikle göçebe toplumlar veya yazının henüz keşfedilmediği toplumlarda, bu toplumlar gerçek Dünyada var olsalar da, bir fantastik edebiyat yazarının hayal gücünün ürünü de olsalar, anıların destanlar ve efsanelerle iletilmesi mümkündür. Benzer şekilde özellikle şehirlerin nisbeten ıssız ve bilinmeyen bölgelerinde gerçekleşen kimi olayların kayıtlarının tutulmuyor olması ve zamanla şehrin bu tarz bölgelerinde meydana gelen olayların şehir efsanelerine dönüşmeleri mümkündür. Fantastik edebiyatta en sık rastlanan ögelerden birisi hikaye kahramanın destanda anlatılan hikayede geçen yerlere gitmesi ve söz konusu hikayenin gerçek olup olmadığını öğrenmeye çalışmasıdır.

    Hayal Çrünü Efsane ve Destanlar: Hikayelerde geçen efsane ve destanlar çoğu zaman ozanlar tarafından kimi zaman nesilden nesile kimi zaman bir yerden başka yere aktarılırlar. Çzellikle göçebe toplumlarda, ya da yazının henüz keşfedilmediği toplumlarda destanları bir nesilden diğer bir nesile aktarmak o toplum için çok büyük önem taşıyan bir görev olabilir, böyle toplumlarda söz konusu destanları aktaran ozanların çok önemli bir konuma sahip olmaları mümkündür. Her ozanın böyle bir konuma seçilmiyor olması, destanı nesilden nesil aktarma görevini üstlenecek ozanların özel bir eğitimden geçmesi hatta bazen bu eğitimin sonrasında bir tür sınava tabii tutulması da mümkündür. Destanların belirli bölümlerinin anlatılması da kimi zaman bu toplumlar için bir tür seremoniye benzeyen bir olay haline dönüşebilir. Kimi zaman destanı anlatan ozanlara müzik aletleri çalan başka ozanların eşlik etmesi, hatta bazen destanda anlatılan olayların danslarla canlandırılması mümkündür. Yazının bilindiği ve yerleşik toplumlarda bile, matbaanın olmadığı dönemlerde kitaplar çok ender rastlanan nesnelerdi, dolayısı ile destanlar, efsaneler ve onları anlatan ozanlar yine büyük öneme sahiplerdir. Kimi zaman köylerden köylere, şehirlerden şehirlere dolaşan ozanlar uzak yerlerdeki olayları efsaneleştirerek bir yerden diğerine taşınmasını sağlarlardı, ve kimi zaman çoğu köyün ve kasabanın hatta şehrin uzak bölgeler hakkındaki bilgisi bu tür efsanelerle sınırlı idi. Dolayısı ile fantastik edebiyatta da, yazının biliniyor olduğu toplumlar için bile ozanların bir bölgeden diğerine taşıdığı destanlar ve efsaneler birçok köy kasaba şehir için uzak bölgeler hakkındaki tek bilgi kaynağı olabilir. Modern zamanlarda ise, destan ve hikayeler kimi zaman kıyıda köşede kalmış, unutulmak istenen olayların belki çoğu zaman boş bulunarak o hikayeyi anlatması ile ağızdan ağıza taşınması ile oluşabilir, ya da bazen belki bir kişinin yaşadığı yazıya dökülmeyecek kadar inanılmaz gelen bir hikaye yine ağızdan ağıza taşınarak efsaneleşebilir. Modern zamanlarda geçen fantastik hikayelerde efsanelerin bu ve benzer şekillerde hikayelerde yer almaları mümkündür. Modern zamanlar destanların oluşması için iletişimin fazla güçlü olduğu zamanlardır. Yine de örneğin çok uzun ve kaydının tutulması zor olan bir yolculuğun örneğin bir uzay yolculuğunun bir destanının oluşması mümkündür.

    Ejderhalar

    Fantastik Edebiyatta Ejderhaların Yeri: Ejderhalar Dünyanın farklı bölgelerinde öteden beri fantastik öykülerde yer etmiş canlılardır. Çzellikle Çin ve İskoçya fantastik edebiyatındaki ejderha teması ile öne çıkar. Bu öykülerde ejderhalar kimi zaman korkulan ve savaşılan yaratıklar olarak belirirken, kimi zamanda saygı duyulan bazen de itaat edilen bir tür insanüstü otorite olarak belirir. Modern fantastik edebiyat eski öykülerde yer alan bu klasik ögeyi sıklıkla işlemiştir. genellikle eski öykülerdeki genel özellikler ve ejderha öykülerinin, ya da hikayelerin ejderhalarla ilgili bölümlerinin genel tarzı çok fazla değişmemiştir. Modern fantastik edebiyat akımının çıktığı coğrafyada olduğu için İskoçya öykülerinin ejderha temasının modern fantastik edebiyatta daha fazla yer ettiğini savunmak yanlış olmaz.

    Ejderhaların Genel Çzellikleri: Genel olarak insanlardan çok büyük olarak tasvir edilirler. Kimi zaman sıradan bir insanın otuz kırk misli, kimi zamansa 100 200 misli boyları vardır. Görünüş olarak sürüngenlere benzerler. Kanatları vardır, uçabilirler. Modern edebiyatta bu özellikle zaman zaman değiştirilse de çoğunlukla ağızlarından ateş püskürtebilirler. Bu özellikle genelde ejderhaların sahip olduğu bir çeşit büyü gibi tasvir edilir. Çoğunlukla çok zekidirler. En azından birçok başka büyülü canlıdan daha zeki, kimi zaman çoğu insandan da daha zeki olarak tasvir edilirler. Ancak çoğunlukla özellikle İskoç temelli öykülerde ejderha nesli insanlar karşısında geri çekilen sayıları gittikçe azalan ve yok olma yolundaki bir tür olarak gösterilir. Çoğu öyküde belirtilen en azından fiziksel özellikleri ile doğadaki en güçlü canlı olmaları, bu nedenle kendilerini tehtid edebilecek bir canlının olamayacağını zannetmeleri onları kendi güçlerini kanıtlamak isteyen insanların karşısında hazırlıksız hale getirir. Bu da nesillerinin tükenmesinin nedenlerinden birisi olarak gösterilebilir. Belki de sayıları iyice azaldıktan sonra insanlardan korunmak için, belki de sadece bir ev inşaa etme derdinden kurtulmak çoğunlukla mağaralarda yaşarlar. Bazıları yakınlardaki kasabalara saldırıp onların hayvanlarını veya depoladıkları ürünleri çalarak beslenir. Bazılarının mağaralarda hazine depolama tutkusu vardır. Varlıklı insanlara saldırarak onların hazinelerini alır ve mağaralarına getirirler.

    Ejderhaları Avlamak: İskoç temelli öykülerle bu öykülerin yansıması olan modern öykülerde sıkça geçen bir temadır. Kimi zaman öyküdeki karakterden birisi bu avlanmayı ejderhanın mağarasının civarındaki kasabaları, ya da hazinelerini çalmak için saldırıya uğrayan zengin insanları korumak için ejderhaya saldırmaya karar verir. Bazen diğer savaşçılara belki de başka bir savaşta kendisini desteklemelerini isteyeceği kasabanın insanlarına kendi gücünü ispatlamak için bir ejderha arayıp bulmak ve onu öldürmek ister. Kimi zamanda ejderhalara saldırılmasının ve avlanmalarının nedeni, onların depoladığı hazineleri ele geçirmektir. Bazı büyücü öykülerinde de ejderhanın vucudu bir takım büyüleri yapmak için gerekli malzemeleri içerir ve ejderhalar bu nedenle avlanırlar. Neden ne olursa olsun ejderhayı avlamak isteyen kişinin iki seçeneği vardır. Ya ejderhanın yaşadığı mağarayı arayacak bulacak, bu mağaranın içinde ejderhayı rahatça uçup hareket edemeyeceği bir ortama sıkıştırmış olacak ve işi kolaylaşacaktır. Eğer bu yolu izlerse ejderhayı uyurken bulma ihtimali de vardır ki eğer ejderha uyuyorsa o zaman ejderhayı avlayan kişinin neredeyse hiç uğraşmadan ejderhayı öldürme şansı da vardır. Yalnız diğer fiziksel özellikler gibi duyma özelliği açısından da ejderhaların epey gelişmiş olduğu ve çok ufak tıkırtıların da ejderhaları uyandırabileceğini belirtmek gerekir. Bir ejderha avlamak isteyenler için diğer seçenek ise ejderhanın kendisi ile yüzleşmesini sağlamaktır. Eğer ejderha zaten bir kasabaya ya da mağarasının civarındaki yerlere sık sık saldırıyorsa bu zaten kolaydır. Bir defa ejderha ile karşılaşıldığında zaten genellikle ejderhalar kendilerini tehtid eden insanlardan korkmaz ve onlarla savaşırlar. Çzgüvenleri ise çoğu zaman onları hazırlıksız yakalar. Oysa ejderha ile savaşan insan kendisinin daha zayıf olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu da her ne kadar garip gelse de onun gücünü aslında arttıran bir bilgidir.

    Elfler

    Fantastik Edebiyatta Elflerin Yeri: Elfler farklı kültürlerde yer alan mitolojilerde çok eskiden beri yer alırlar. TolkienÂ?in meşhur Hobbit ve yüzüklerin efendisi kitapları onları modern edebiyat sahnesine taşıyan kitaplar olarak anılabilirler. Bu kitapların yazılması ve tanınmasınından sonra bu kitaplardaki elf bakış açısının başlıca referans olarak alındığı iddia edilebilir. Elbette TolkienÂ?in elfleri de mitolojideki elflerin bir çeşit yorumudur. Ancak bu yorumun TolkienÂ?in ya da onun ardılı modern Fantastik edebiyat yazarlarının yaptığından farklı yapılacağını da unutmamak gerekir.

    Elflerin Genel Çzellikleri: Elflerin belki de ilk akla gelecek özellikleri uzun ömürleridir. Bazı kaynaklarda bu birisi onları öldürmedikçe sonsuza kadar yaşayabileceklerinin belirtilmesine kadar varır. Bu özelliğin, başka bir değişle insanlara göre en azından on onbeş kat uzun yaşama özelliğinin elflere neler katacağı farklı eselerde farklı şekilde işlenir. Bazı eserlerde bir süre sonra insanların hiçbir zaman anlayamayacağı şekilde doğayı ve evrenin gidişatını anlamış, bir bakıma insanlara göre çok daha olgun elfler gözlenebilir. Bazen de hayatı ciddiye almayan, insanların çok büyük önem verdiği pek çok şeyle dalga geçen muzip ve şakacı elfler vardır. Bu uzun ömürün onlara hem bireysel hem de toplumsal birçok sorunla daha fazla başa çıkabilen bir toplum olma şansı da verebileceği düşünülebilir. Bu nedenle elfler bazı eserlerde de bir çeşit mükemmel ideal toplum olarak da gösterilirler.

    Elfler Büyürken: Elflerin en ilgi çekici yanlarından birisi belki de onların büyüme süreçleridir. 1000 yıl yaşayan bir elf için 40 yaşında olmak bir çeşit çocukluk olarak görülebilir ancak elbette bu çocukluk insanın çocukluğundan farklıdır. Bu dönem belki de bir çeşit acelecilik, olayları ve yaşamı akışına bırakıp tadını çıkaramama dönemi olarak da görülebilir. Elbette 40 yaşındaki elflerin yakınlarında örneğin 500 yaşındaki büyükleri olduğu için bu özelliklerini daha fazla dengeleyebilirler. Bu bakıma 40 yaşında bir insan elflerin bakış açısına göre 40 yaşındaki elften daha çocuktur. Elflerin hayatlarındaki bir başka ilginç dönem de hayatlarının son dönemleri örneğin son 100 ya da 200 yılıdır. Elflerin ömürlerinin sonunun olmadığı öykülerde bu doğumlarından 1000 2000 ya da 3000 yıl sonrası olarak da düşünülebilir. Bu yaşlara gelen bir elf etrafındaki DünyaÂ?nın özellikle 70 80 yıl ömre sahip insanların hızla gelip geçtiğini her şeyin değiştiğini görür. Bir gün artık eskisinden çok farklı olan bu Dünyada yaşayamaz hale gelip başka bir yere, kimi zaman belli bir yaşın üstündeki elflerin gittikleri bir yere, çoğu zaman bir adaya gitmek isteyebilir.

    Elfler ve İnsanlar: İnsanlar açısından bakıldığında elfler çoğu zaman korkutucudur. Elbette modern fantastik edebiyatın bazı eserlerinde elfler ve insanların yan yana yaşadığı ortamlarda bu iki grup bir çeşit anlaşma imkânı bulabilir. Ancak bu eserlerde bile daha önce hiç elf görmemiş insanların ilk elflerle karşılaştığında korktuğu durumlar vardır. Bu korkunun nedeni, insanların çok öneml verdiği bir çok şeye önem vermemeleri ve insanların bu şeylere verdiği önemi anlamamalarıdır. Bunun yanında eğer aralarında her hangi bir sorun yaşanırsa elflerin genellikle zorlu bir rakip olacağı düşüncesi de bu korkuyu arttırır. Ancak zaman zaman elflerin de insanlara karşı benzer bir korkuyu paylaştıkları okunabilir. Bazı eserlerde insanlar çok daha kısa ömürleri sayesinde doğada ve Dünyada olan değişimlere çok daha çabuk uyum sağlar ve kendilerini çok daha hızlı geliştirebilirler. Böyle eserlerde tek bir elf tek bir insana göre çok daha bilinçli kalabilse bile, insan toplumları elf toplumları karşı karşıya geldiğinde çoğunlukla insanlar daha üstün gelirler. İnsanların elflere göre üstün kabul edilen bir yanı da daha kısa olan hayatlarının değerini daha iyi bilmeleri ve zamanlarını çok daha etkin değerlendirmeleridir.

    F

    Felaketler

    Fantastik Edebiyatta Felaketler: Felaket bir insana, bir şehre, bir ülkeye bazen de tüm Dünya hatta Evrene zarar veren bir olay olarak adlandırılabilir. Felaketlerin en büyüğü olarak da adlandırlabilecek olanı, bilinen Evrenin tamamen yıkıldığı felaket kıyamet olarak bilinir. Bu özel felaket türü ayrı bir maddede incelendi. (bkz Kıyamet) Daha küçük felaketler yukarıda bahsedilenlerin tamamına az ya da çok zarar veren olaylar olarak adlandırılabilir. Felaketler kimi zaman kendiliğinden, kimi zaman bir düşman aracılığı ile, kimi zaman bir zamanlar söz konusu şehri, ülkeyi, Dünyayı ya da Evreni gözetip de her hangi bir nedenle orada yaşayanları cezalandırmak isteyen bir güç tarafından da gerçekleştirilebilir. Kimi zaman da felaketlere dokunulmaması gereken bir nesneye dokunan, girilmemesi gereken bir yere giren kişiler de yol açabilir.

    Felaket Türleri: Kimi zaman bir hayvan türünün aniden değişip insanlara saldırmaya başlaması, ya da hiç bilinmeyen bir hayvan türüne ait sürülerin ortaya çıkması bir felaket olarak adlandırılabilir. Kimi zaman insanlara zarar veren bir hastalık felaketin kaynağıdır. Bazen insanların hiçbirinin çocuk sahibi olmaması da bir felaket kaynağı olabilir. Bazen yeryüzünde ya da gökyüzünde gerçekleşen beklenmedik olaylar da felaket nedeni olabilir. Fantastik olmayan edebiyatta da rastlanan ama fantastik edebiyatın da bolca kullanmaktan çekinmediği depremle fırtına bu tarz felaketlerdir. Elbette kuralların tamamen değiştiği bir Dünyada bildiğimiz Dünyada felaket olarak nitelendirilmeyen bir durum da felakete dönüşebilir. Çrneğin GüneşÂ?in hiç batmadığı o nedenle karanlığı hiç bilmeyen ve karanlığa dayanma gücü olmayan canlıların yaşadığı bir Dünyada bir gün aniden Güneşin tutulması bir felaket olabilir. Bir felaket türü de bilinen fiziksel kuralların bozulması ile ortaya çıkabilir. Yerçekiminin ortadan kalkması örneğin bir şehir, ülke ya da Dünya için kurdukları düzene bir hayli zarar verecek bir felakete dönüşebilir. Benzer bir durum düzenini yerçekimi olmadan kurmuş bir toplum için yerçekimi ortadan kalktığında geçerli olur.

    Felaketlerin Belirtileri: Belki de fantastik edebiyatın en ünlü ögelerinden birisi felaketler gerçekleşmeden önce görülen belirtilerdir. Bunlara alamet de denebilir. Felaketin hemen öncesinde olan söz konusu şehir, ülke ya da Dünyayı henüz etkilemese de açıkça gözlenebilen beklenmedik değişiklikler felaketlerin belirtisi olabilir. Mesela nehirlerin farklı renkte akması ya da yağmurun farklı renkte yağması, ya da Güneşin farklı bir yönden doğması bu tarz belirtiler arasında sayılabilir. Bazen de açıkça gözlenebilecek bir yazı, duyulabilecek bir ses doğrudan felaketin olacağını insanlara bildirir. Kimi zaman da yazılı bir kitap, eski bir defter, ya da eski zamandan kalmış dilden dile dolaşan bir öykü felaketin olacağını insanlara haber verir. Yazılı ya da yazılı olmayan kaynaklardan edinilen bu bilgiler aynı zamanda aslında doğal gibi görünen bazı olayların da baş gösterecek felaketin hemen öncesinde görülecek bir belirti olduğun gösterebilir. Gerçek bir felaketin öncesindeki gerçek bir örnekle anlatmak gerekirse köpeğin depremden önce havlaması böyledir. Ve bu bilgi eski bir kitap ve öykü sayesinde de sonraki kuşaklara aktarılmış olabilir.

    Felaketi Çnlemek Ya da Hazırlanmak: Kimi zaman felaket yapılan bir hatanın sonucudur, ya da verilecek bir mücadelenin sonunda felaketi önlemek mümkün olabilir. Kimi zaman da felaketi oluşturacak olay doğrudan önlenemese de bu olayın vereceği zarar azaltılabilir. Felaketle ilgili bilgi veren kitap ve öyküler de kimi zaman felaketin nasıl önleneceği veya vereceği zararın nasıl azaltılacağını gösteren bölümler de bulunabilir. Ancak bazen felaketin vereceği zararı önlemek mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda en azından felaketin olacağını önceden fark edebilmiş kişiler felakete hazırlanabilir, felaketin vereceği zararın hiç olmazsa kısa sürede tamir edilmesini sağlayabilir. Bu şehri yıkan bir fırtınadan sonra sağ kalanları kurtarmak, şehri en kısa sürede inşaa etmek için önceden hazır olmak şeklinde de olabilir. Medeniyeti tamamen yok edecek bir felaketin sonrasında medeniyetin yeniden kurulması için geçecek süreyi kısaltmak için söz konusu medeniyetin sahip olduğu bilgileri kaydetmek şeklinde de olabilir.

    G

    Gemiler

    Fantastik Edebiyatta Gemiler: Gemi fantastik edebiyatın en sık rastlanan ögelerinden birisidir. Denizlerde, nehirlere, yer altı ırmaklarında, gökyüzünde ve uzayda gemilerin yolculuk ettiğine fantastik edebiyatta rastlanabilir. Ancak bu tür gemiler dışında, batmış ve içinde hazine taşıyan gemiler, karaya vurmuş gizemli gemiler fantastik edebiyatın parçasıdırlar. Elbette özellikle deniz, ırmak gibi bilinen yerlerde yolculuk etmeyen gemiler de çoğu zaman sıradışı özelliklere sahip olurlar.

    Denizlerdeki ve Irmaklardaki Gemiler: Gemi en bilinen hali ile, etrafı bilinmeyen bir Dünya yani denizle çevrili insanlar için, bir tür bildikleri katı zemin ve onun üstünde yine bildikleri eşyalarla kaplı bir tür onları bilinmeyen Dünyadan koruyan bir ada gibidir. Geminin üzerindeki bu Dünyada kaptan, tayfalar ve yolcular arasında çoğunlukla, bazen normal yaşamdakinden çok farklı bir düzen kurulabilir. Bu düzen her ne kadar her zaman fantastik bir öge olmasa da fantastik bir hikayenin parçası olabilecek bir ögedir. Çzellikle gemiyi bilinen denizlerin ötesinde fantastik özellikleri olan sulara sokan hikayelerde karşılaştıkları fantastik ögelerin, ve muhtemelen bu fantastik ögelerin yarattığı zorlukların gemideki insanların kurdukları düzene etkisi fantastik bir hikayede incelenebilecek ögelerden birisidir.

    Gemilerin Çzellikleri: Sıradan bir 19. yüzyıl öncesi bir geminin en dikkat çeken yerleri geminin üstünde çoğu zaman tayfaların ve kaptanın zamanlarının çoğunu geçirdikleri güverte, bazen geminin kendisinden çok daha büyük olabilen yelkenler, bazen bir tür depo olarak kullanılar, bazen denizcilerin ya da kürek mahkumlarının kürek çekerek geminin ilerlemelerine yardımcı oldukları güvertenin altındaki üstü kapalı bölümdür. Bazen güvertenin üstünde de üstü kapalı bölümler bulunabilir. Modern gemilerde ise geminin makinelerinin çalıştığı makine dairesi geminin vazgeçilmez bölümlerinden birisidir. Hatta makine dairesinin zarar görmesi veya yakıtın bitmesi böylesi bir modern geminin sürüklenmesine ve de kimi zaman bir tür fantastik maceranın içine düşmesine neden olması mümkündür. Elbette modern gemilerde, lüks yolcu kamaralarından, yüzme havuzuna, lokantalara kadar birçok farklı şeyin de var olması mümkündür. Gerek modern gerekse eski gemilerin yapılarına bir takım fantastik özelliklerin eklenmesi de mümkündür. Çrneğin modern gemilerin makine dairelerinde kullandıkları yakıtlar, bir tür fantastik özelliği olan yakıt olabilir. Çrneğin bir tür fantastik gücü olan bir insanın ya da varlığın makine dairesinde bulunması ve onun sarf ettiği güç geminin ilerlemesini sağlıyor olabilir.

    Gemilerin Karşılaştığı Maceralar: Belki bir geminin karşılaşabileceği en büyük ve fantastik olmayan Dünyada da var olabilecek macera fırtınadır. Fırtına bazen, başka başka her hangi bir düşman ve tehlikenden çok daha fazla gemiyi ve geminin içindekileri zorlayabilir. Çyle ki fırtınalarda bazen her an her saniye alınacak kararlar önemlidir, üstelik de bazen yağmur etrafın görülmesini zorlaştırdığından fırtınanın gemiyi nereye götürdüğünü, gidilen yerde başlı başına tehlikelerin olup olmadığını anlamak da kolay olmayabilir. Fırtınalardan sonra ise fantastik edebiyatta en çok rastlanan tehkileler deniz canavarlarıdır. Bu canavarlar bazen gemiden kat kat büyük olurlar. Gemiye başarılı bir darbe vurmaları geminin batması için yeterli olabilir. Yine de doğru yöntemi bulduklarında, örneğin yaratığın zayıf bir noktasına saldırdıklarında gemidekilerin yaratığı alt etmeleri mümkün olabilir. Bunun dışında gemilerin karşılaşabileceği başka bir öge ise dost ya da düşman başka gemilerdir. Çzellikle düşman gemilerin arasında hakkında en çok hikaye yapılanları korsanlardır. Korsanlar başlı başına bir konu olduğu için ayrı bir başlıkta işlenmiştir. ( bkz korsanlar ) Elbette birbirinden farklı denizler, denizlerin ortasındaki adalar, bu denizlerde veya adalardaki fantastik varlıklar, kısacası bir fantastik edebiyat yazarının yaratabileceği pek çok şey gemilerin fantastik edebiyatta karşılaşabilecekleri maceralara eklenebilir.

    Gençlik

    Fantastik Edebiyatta Gençlik: Sadece fantastik edebiyatta değil çoğu edebiyat eserinde gençlik çoğunlukla öncelikle kadınlar söz konusu olduğunda güzellik (bkz Güzellik), erkekler söz konusu olduğunda da çeviklik ve güçle bir tutulur. Tabii erkekler için gençliğin verdiği yakışıklılığın kadınlar içinse gücün ve çevikliğinde kimi zaman önemi vardır. Bu ikisinin yanı sıra kimi zaman daha hızla karar vermek, daha korkusuz olmak gibi başka özellikler de gençlikle bir tutulabilir. Her ne kadar yaşlılığın ve kimi zaman hayatın başka dönemlerinin de edebiyat eserleri içinde övülen bir takım özellikleri olsa da gençlik genellikle hayatın en çok özlenen dönemi olarak tasvir edilir. İçinde fantastik olmayan edebiyat eserlerinden farklı olarak fantastik edebiyatta hayatın bu özlenen dönemine yeniden ulaşma çabası yoğun olarak işlenmiştir. Yeniden gençliğine dönebilmek, elinde olan gençliğini kaybetmek, ya da sürekli genç kalma gücünü, ya da başka şekilde ifade edersek ebedi gençliği elde etmek fantastik edebiyatta gençliğin işleniş tarzları arasında öne çıkan ögeler olarak yazılabilir.

    Gençliğini Kaybetmek: Bu öge aslında fantastik edebiyat dışındaki eserlerde de rastlanabilen bir durumdur. Bir ilaç, bir hastalık, bir kaza ya da bazen onların bedenlerini etkilemeyen ama zihnen çökerten bir olay kimi zaman insanlardan gençliklerini alabilir. Gençliğin alınması kimi zaman bedenin çökmesi, güzelliğin, gücün, çevikliğin fiziksel olarak kaybolması şeklinde olması olabilir. Ya da bedenen kişi aynı kalsa da zihnen bir çöküş şeklinde de olaibilir. Fantastik edebiyatta diğer edebiyat türlerinden farklı olarak gençlik insanların ve elbette insan olmayan varlıklardan doğal olmayan yollarla da alınabilir. Kimi zaman başka bir insan ya da başka bir varlık kendisi gençleşebilmek için diğer insan ya da varlıkların elinden gençliğini alır. Kimi zaman insanlar ya da başka varlıklar ellerindeki bazen onlara ikinci defa verilmiş gençliğin kıymetini bilmedikleri için kimi zaman doğayı kontrol eden bir güç onların elinden gençliği alır. Çoğu hikayede elindeki gençliği kaybetmek özellikle ikinci defa eline verilmişse korkutucu bir olay olarak tasvir edilir.

    Gençliği Yeniden Kazanmak: Gençliği yeniden kazanmak da gençliği kaybetmek gibi fantastik olmayan edebiyatta da sıkça işlenen bir durumdur. Yine benzer şekilde kimi zaman bu bedenin gençlikteki haline dönmesi, kimi zaman beden aynı kalsa da zihnen gençlikteki duruma dönmek şeklinde olabilir. İlaçlar, içinde yıkınılan göller, belli yiyecekleri yemek ya da yememek yıllar boyunca ve günümüzde de bir tür gençleşme yolu olarak tasvir edilmektedir. Ki bu ögeler fantastik edebiyatta da yer almaktadır. Fantastik edebiyat bunlara insanları gençleştiren büyüleri, bir avuç suyundan içince insanı gençleştiren ırmakları ve bunun gibi insanları gençleştiren türlü başka fantastik ögeyi eklemiştir. Belki bunların içinde özellikle bahsedilmesi gereken gençleşmek için bir bedel ödenmesi gereken durumlardır. Kimi zaman bu sevilen bir insanın hayatı, kimi zaman yukarıda da belirtildiği gibi onun gençliği olabilir. Kimi zaman vampirlerin durumunda olduğu gibi (bkz vampirler) , genç kalabilmek için hayatın kendisinden bile vazgeçmek gerekebilir.

    Sonsuz Gençlik: Sonsuz gençlik iki şekilde olabilir. Birincisi bir insanın ya da varlığın belki bir çocukluk döneminden sonra bir gün bitecek hayatının sonuna kadar sürekli genç kalmasıdır. Bu durumda onu gençleştiren her ne ise ona ölümsüzlük vermez. İkincisi ise gençlik ile ölümsüzlüğün aynı anda verilmesidir. Ancak bu durumun sadece ölümüsüzlüğün verildiği durumdan farklı olduğunu belirtmek gerekir. (bkz Çlümsüzlük ) Gerek mitolojiler, gerekse modern fantastik edebiyat eserlerinde sonsuz gençliğin arayışı sıkça işlenen bir durumdur. Kimi zaman böyle bir gençliği elde etmenin yolu bir defa bir çeşmenin suyunu içmekle ya da kendi üzerinde yapılan büyü ile elde edilebilir. Kimi zaman ise bu sadece bir süreliğine gençliği geri verebilen bir içecek ya da yemek, ya da sürekli tekrarlanması gereken bir tür büyü ile gerçekleşir. Bu durumda gençliğin sonsuz olabilmesi söz konusu insanın ya da varlığın sürekli çabasını gerektirecektir.

    Gezginler

    Fantastik Edebiyatta Gezginler: Yolculukların, ya da farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse yaşadığı yeri bırakarak bambaşka bir yere giden kişilerin fantastik edebiyatın en çok işlenen konularından birisi olduğundan başka bir madde bahsedilmişti. (Bkz Yolculuklar) Her ne kadar farklı karakterlerin de yolculuk yapması mümkün olsa da, gezginler de yolculuk yapan insanların arasında muhtemelen en meşhurlarıdır. Çoğunlukla diğer yolculuklarda yola çıkmanın bir amacı varken, gezginler için yolculuk çoğu zaman amacın kendisidir. Kimi zaman bir yere yerleşmek bir yaşam kurmak zor geldiği, kimi zaman yolda olmak, sürekli yer değiştirmek daha güzel bir yaşam olarak görüldüğü için, ya da yazarın hayal gücünün yaratabileceği her hangi bir başka nedenle gezmek gezgin için kimi zaman belli bir süre, kimi zaman tüm yaşamı boyunca devam edecek bir yaşam tarzıdır. Dolayısı ile günümüzde içinde yaşadığımız Dünyada bile bir gezginin yaşamı muhtemelen birçok insanın ilginç bulacağı, hatta kimi zaman birçok insana fantastik bile gelebilecek ayrıntılarla doludur. Elbette gezginlerin kendilerinin de ilginç bir karaktere ve kimi zaman fantastik özelliklere sahip olması mümkündür.

    Gezginlerin Çzellikleri: Çoğunlukla yeni bir şehir, ya da köye uğradıkları ilk anda orasını severler ama bir süre sonra orada kalmak onları huzursuz etmeye başlar. Eğer tek başına geziyorlarsa genelde kendi kurallarına göre yaşamaya alışkındırlar, o nedenle şehirlerdeki ya da köylerdeki kurallara uymakta zorlanabilirler. Tıpkı ozanlar gibi onlar da birçok öykü bilebilirler (bkz ozanlar ) ancak gezgin olmayan bir ozana göre çok daha farklı şehirlerin, ülkelerin bazen Dünyaların ve boyutların hikayelerini ve öykülerini bilebilirler. Yanlarında çoğu zaman çok fazla eşya taşımazlar. Elbette eğer bir araba, gemi ya da farklı bir araçları varsa o zaman daha fazla eşya taşımaları mümkündür. Ancak üzerlerinde taşıdıkları eşyalar ve kimi zaman giysiler tuhaf çoğu zaman daha önce görülmemiş eşya ve giysilerdir. Bunun nedeni bir gezginin farklı, kimi zaman fantastik ülkeleri ve yerleri görüp oralardaki eşyalardan işine yarayanı yanına almasıdır. Dolayısı ile bu eşyaların bir bölümü belki gittiği şehirde sadece öykülerde adı geçen fantastik varlıklara ait olabilir. Bu eşyaların bir takım fantastik ya da fantastik zannedilen güçleri de olabilir. Elbette bir gezginin fatnastik bir yolla, belki sadece gitmek istediği yeri düşünür düşünmez kendini orada bularak geziyor olması mümküdür. Kimi zaman da bazı merkezi şehirlerde kendilerine ait evleri, hatta kimi zaman birden çok ailelerinin olması da mümkündür. Bu ailelerin bir bölümü fantastik varlıklardan da oluşuyor olabilir. Gezginler, bir bakış açısı ile hiçbir yere ait değillerdir, ama diğer bir bakış ile de her yere aittirler. O nedenle daha önce gitmiş oldukları ülkelerden her hangi birisi tehlikeye düştüğünde gezginlerin oraya gidip oradaki insanlara yardım etmesi mümkündür. Aslında bu nedenle kimi zaman gezginler ülkelerin tam ihtiyaç duydukları sırada ortaya çıkan kahramanlar haline de gelebilirler. Normal zamanlarda da söz konusu ülkelere uğruyorlarsa bile ortaya çıkmak istemiyor olabilirler. Kendileri gibi başka gezginleri de tanıyor olmaları, aralarında bir dostluğun ya da düşmanlığın oluşması mümkündür.

    Gezginlerin Yaşamı: Gezginler kimi zaman öylesine, yolun onları götürdüğü yere giderler. Bazen de gidilmesi imkansız gibi görünen yerlere gitmek de isteyebilirler. Ya da bir nedenle örneğin denizin üzerinde ya da altında, yer altında, gökyüzünde, ya da modern fantastik edebiyat hikayelerinde uzayda yol almak isteyebilirler. Böyle durumlarda kimi zaman üzerinde ya da yolculuk ettikleri ortamın onlar için özel bir önemi vardır. Ya da bazen sadece kendilerini örneğin denizin üzerinde daha rahat hissediyor olabilirler. Kimi zaman yaşamlarının sonunda en başta çıktıkları yere geri dönmek, ya da kimi zaman fantastik özellikleri olan özel bir ülkeye gitmek isteyebilirler. Bazen de hayatlarının belli bir anında artık her hangi bir yere yerleşmek ve orada yaşamak isteyebilirler. Kimi zaman bir gezginin yaşamı bir fantastik öykünün ana konusu olabilir. Ancak her ne kadar yaşamları fantastik anlarla dolu da olsa, bir gezginin kendisi de çoğu zaman fantastik bir öge olduğundan, yazarın fantastik Dünyayı yavaş yavaş keşfetmemizi istediği öykülerde, çoğu zaman önemli bir öge, önemli bir karakter, bazen ana karakterin en iyi dostu, ya da en büyük düşmanı olurlar, ama genellikle ana karakter olmazlar.


    Giysiler

    Bkz. Kıyafeler

    Goblinler

    Fantastik Edebiyatta Goblinler: Fantastik edebiyatta orklardan sonra ( bkz orklar ) en çok kullanılan ikinci kötü karakter türüdür. Küçük ve çelimsiz olduklarından küçümsenseler de zaman zaman sayıları fazla olduğu zaman zorlu rakipler olabilmektedirler. Ayrıca kurnazdırlar, o anda hikayenin diğer karakterlerde olan onların göremediği zayıf yanları görebilirler veya kendi sahip oldukları avantajların farkına varabilirler. Orklar gibi çoğu öyküde karakterleri ile ilgili ayrıntılar neredeyse hiç tasvir edilmeyen, sanki ana karakterlerin asıl rakiplerine ulaşmadan önce dövüşecekleri bir düşman olabilsin diye hikayelere konmuş varlıklardır. Fantastik hikayelerde goblinlerin yaşadıkları yerler, bir düşman olarak gözlenebilenler dışındaki özellikleri tıpkı orklar gibi çok az işlenmiştir. Hikayelerde goblinlerin ana karakterlerden biri olduğuna neredeyse hiç rastlanmaz. Ancak zaman zaman tıpkı gnomlar gibi ( bkz gnomlar ) bir yaramaz çocuğu andırdıklarından, hikayenin bazı yerlerinde tek bir gnom diğer karakterlerin konuşmak ya da bir süre seyahat etmek zorunda kaldığı, böylece bu süre boyunca goblinin yaptığı türlü oyunlara katlanmak zorunda kaldıkları bölümler vardır.

    Goblinlerin Çzellikleri: Genellikle çelimsiz, güçsüz ve korkak olarak tasvir edilirler. Aslında korkak olmalarının nedeni de çoğunlukla bedensel ve zihinsel olarak çoğu başka varlıkla savaşırken çok da yeterli olmamalarıdır. Dahası çoğu varlık onları çirkin bulduğu için daha görür görmez düşman olarak kabul edilirler. Zekaları çok ileriye yönelik düşündüğü zaman zorlanır. O nedenle bir dövüş ya da başka bir olay sırasında bir fırsat gördüklerinde bazen kısa bir sorgulamadan bazen de hiç sorgulamadan hemen bu fırsatı kullanırlar. Belki de kaybetme ve karşısındakinin kendilerine zarar vereceği korkusu diğer birçok varlıktan daha fazla olduğu için böyle fırsatları belli başlı zeki varlıklara göre çok daha fazla fark edebilirler. Bu da dövüşlerde rakiplerini zorlayan bir özellik haline gelebilir. Ancak aynı özellik aynı zamanda onları tuzağa düşürmek için de kullanılabilir. Onların bir fırsat olarak göreceği, aslında işin ötesini düşündünüldüğünde örneğin bir insanın ne olduğunu anlayabileceği bir tuzak, goblin çoğu zaman hemen düşünmeden hareket edeceğinden onun yakalanmasını ya da ona zarar verilmesini sağlayabilir. Bir bakıma uzun vaadeli düşünemeyince zekaları bir anda onları tuzağa iten bir tür düşmana dönüşür goblinler için.

    Goblinleri Kullanmak: Bir orka göre çok daha çelimsiz, korkak olduğu için farklı amaçlarla en çok kullanılan varlıklardır. Çrneğin kimi savaşlarda yüzlerce goblin önden düşmanın üzerine saldırmaya zorlanabilir. Böyle durumlarda çoğunlukla zaten goblinler saldırmaya istekli değildirler. Onları saldırmaya insan ya da ordu tarafından yakalanmadan kaçma olanakları varsa mümkünse savaşmadan kaçmayı da tercih edeceklerdir. Ancak üzerlerinde doğru geldiklerinde karşılarındaki grup çoğunlukla bunları sorgulamadan onları düşman olarak kabul edeceğinden onlarla dövüşmeye başlayacak. Böylece aslında dövüşmeye hiç de istekli olmayan bir grupla uğraşarak, arkada bekleyen asıl düşmanın saldırısından önce yorulacak ve belki de goblinlerle yapılan dövüş daha bitmeden yapılacak saldırıya hazırlıksız yakalanacaktır. Goblinler ayrıca savaşçılar tarafından dövüş yeteneklerini geliştirmek, büyücüler tarafından üzerlerinde yeni büyüleri denemek, kimi zaman belli ayinlerde kurban vermek, kimi zaman sadece eğlenmek için kullanılırlar. Kısacası kötü bir halk olarak adlandırılan bu halk aslında diğer halklara yapabileceği ya da yapmayı hayal edebileceği kötülükten çok daha fazlasını o halklardan görür çoğu zaman. Ancak yine çoğu zaman bu halk zaten yozlaşmış, zararlı, kurtarılmayı hak etmeyen bir halk olarak nitelendiğinden çoğu zaman fantastik edebiyatın birçok diğer benzer durumlarda duyarlı karakterleri bu halklara karşı yapılan kötülükleri ve bu halkın çektiği acıları üzerinde durulmaya değmeyen önemsiz bir mesele olarak görürler.

    Göçler

    Fantastik Edebiyatta Göçler: Gerek göçebe yaşam tarzı, gerekse toplumların bir yerden bir yere yaptıkları büyük göçler, günümüzün Batı uygurlığının temeli olarak sayılabilecek Yunan ve Romanın halk edebiyatlarında çok fazla yer almaz. Belki bunun da etkisi ile gerek günümüzün Batı Avrupa kaynaklı fantastik halk edebiyatı, gerekse esinlendiği ana unsurun Batı Avrupa Kültürü olduğu söylenebilecek modern fantastik edebiyat göçlerden sınırlı düzeyde bahseder. Buna karşın, Amerikadaki yerlilerin, Orta Asyada yaşayan halkların, Kuzey Avrupa Halklarının ve Dünyanın farklı birçok başka yerindeki halkların yarattığı fantastik öykülerde göçler güçlü ögeler olarak yer alabilmekte, kimi zaman da sınırlı düzeyde de olsa, modern fantastik edebiyatı da etkileyebilmektedir.

    Göçlerin Nedenleri: Kimi zaman neden sadece doğadır. Mevsimler insanları farklı zamanlarda farklı yerlerde yaşamaya zorlayabilir. Ya da öyle bir yerde yaşanıyordur ki, orada söz konusu varlıkların sağ kalabileceği çok az sayıda ufak bölge vardır. Bu yerlerin bir kısmı sürekli doğa tarafından tahrip edilmekte, bir yandan da başka yerlerde yeni yaşanabilir bölgeler oluşmaktadır. Bu durumda söz konusu varlıklar içlerinde bulundukları yaşanılabilir bölge bu özelliğini kaybettiğinde başka bir yaşanılabilir bölgeye göç etmek zorunda kalabilirler. Elbette bu varlıkların yaşamak için neye ihtiyaç duyacağı, söz konusu yerdeki yaşanılabilir ve yaşanılamaz bölgelerin özellikleri tamamen yazarın hayal gücüne bağlıdır. Kimi zamanda yıllardır, hatta bazen yüzlerce ya da binlerce yıldır bir bölgede yaşamış olan insanların bir anda başka bir bölgeye göç etmeleri gerekebilir. Kimi zaman bunun nedeni, yaşadıkları yerin üzerine çöken bir felaket olabilir. Kimi zaman da bir tür düşman onların orada barınmalarına izin vermiyor olabilir.

    Göç Ederken: Kimi zaman birkaç kişi, kimi zaman binlerce insanın bazen günlerce, haftalarca, hatta kimi zaman aylarca yol alması mümkün olabilir. Çzellikle binlerce kişi hep beraber göç ediyorsa, içlerinde yaşlı küçük birçok insanın olması mümkündür. Elbette günlük işler, yiyecek bulmak, hastaları iyileştirmek gibi işler bile her gün bir problem olabilir ve içinde göçle ilgili bir bölüm olan bir fantastik edebiyat öyküsünü ilginç hale getirebilir. Ancak bunun dışında kimi zaman daha önce hiç gidilmemiş toprakların üzerinde yol alırken, karşılaşabilecekleri yeni hayvanlar, belki gizemli fantastik yaratıklar, tuhaf yer şekilleri, belki göç edenleri engellemeye çalışan canavarlar, kısacası çoğu zaman bilinmeyene doğru yapılan yolculuğu daha ilginç hale getirilen birçok öge katılabilir hikayeye. Bir göç yolculuğunun muhtemelen en vaz geçilmez yanlarından birisi de ozanlardır. Yerleşik bir yaşama sahip toplumlarda insanlar yaşananları yazılı olarak da kaydedebilir. Yazı bilinmiyorsa bile resimlerle yaşananları ifade edebilirler. Ancak göçebe toplumlar söz konusu olduğu üzerinde hikayeler yazan bir kitabı ya da resmi götürmek her zaman mümkün olmayabilir. O nedenle ozanların toplumun içinde yaşananları nesilden nesile aktarılmasında önemi çok büyüktür. Eğer göç bir defalık büyük bir göçse hiç değilse bu göç sırasıda ozanlar her zamankinden fazla önem kazanacaktır. Eğer söz konusu toplum sık sık göç eden bir toplumsa zaten o toplumda ozanların normal toplumdaki yerlerine göre bir adım önde olmaları beklenebilecek bir durumdur.

    Sürekli Göç Ederek Yaşamak: Yukarıda da bahsedildiği gibi, böyle toplumlarda ilk göze çarpan, maddesel ürünlerin çok sınırlı olma zorunluluğudur. Göç sırasında her eşya, taşınacak bir yük haline gelir. Ve sonuç olarak taşınmaya ne kadar değeceği sorgulanır. Sürekli göç eden toplumlar, göçü yaptıkları alan ne kadar sınırlı olursa olsun, yerleşik bir topluma göre çok daha fazla değişim halindedir. Gittikleri ve yaşamaya başladıkları yeni yerler, daha önce yaşadıklarına ne kadar yakın olursa olsun her zaman ancak orada yaşamaya başlayınca keşfedilecek yeni gizemler barındırabilir. Yaşamları her açıdan içinde barındırdığı bu değişime uyum sağlayacak şekilde tasarlanmak zorundadır. Bu uyum zorunluluğunun yarattığı yaşamın nasıl bir yaşam olabileceğine ilişkin yaratılacak kurgular, fantastik öykülerde yer alabilecek ilginç fantastik ögelerin arasında yer alabilirler.

    Gökyüzü

    Fantastik Edebiyatta Gökyüzü: Gökyüzünü hayatımızın bazı anlarında etrafımızdaki DünyaÂ?nın sıradan bir ayrıntısı olarak görmemiz mümkündür. Ama başka bazı anlarda, gökyüzünde sıradışı bir şeyler oluyorken, ya da bir şekilde gökyüzünü izlemeye daha fazla vakit bulduğumuz saatlerde, bir anda bizi en fazla etkileme potansiyeline sahip ögelerden birisi haline gelebilir. Etrafımızdaki DünyaÂ?nın, Yeryüzü, Denizler ve Gökyüzü olarak ayrılabileceği zamanlarda, muhtemelen bu üçlünün arasında hem en çok korkulan hem de en çok ilgi çeken gökyüzü idi. Her ne kadar özellikle yeryüzü, kimi zaman denizler de insanları kimi zaman gökyüzü kadar etkileyebilse de, gökyüzü bu diğer iki yerle kıyaslandığında çok daha hızlı değişme imkanına sahiptir, aynı zamanda insanı çok daha fazla şaşırtan ve diğerlerine göre çok daha rahat gözlenilen ama içinde yol alınması en güç yerlerden birisidir. Bir çok medeniyet açısından, gökyüzüne hükmedebilmek, bir varlığın sahip olabileceği en büyük güçlerden birisi olarak tasvir edilmiştir. Gökyüzündeki değişimlere kısmen de olsa hükmedebilen varlıklar, fantastik edebiyatta sıkça geçen gökyüzü ögesi ile içiçe ögelerden biridir. Gökyüzünde fantastik ya da fantastik olmayan yöntemlerle yapılan seyahatler ise gökyüzü ögesinin farklı bir işleniş tarzı olarak sayılabilir. Fantastik Edebiyatta yer alan bir üçüncü gökyüzü ögesi ise, yaşadığımız Dünyadakinden daha farklı bir gökyüzünün olduğu Dünyalar, ya da hikayenin geçtiği Dünyadaki gökyüzünde meydana gelen, o güne kadar hiç rastlanmamış değişimlerdir.

    Gökyüzüne Hükmetmek: Kimi zaman basitçe rüzgarı kontrol etmek, ya da yağmurun hızını azaltıp hızlandırmak gibi nisbeten basit bir kontrol şeklinde olabilir. Ancak bazen, istediği zaman rüzgar ya da yağmur yaratma, kimi zaman şehirleri yok edebilecek fırtınalara yön verebilme, hatta kimi zaman GüneşÂ?in, Yıldızların ve AyÂ?ın yerlerini kontrol etme düzeyine bile ulaşabilir. Her hangi bir varlığın gökyüzünü kontrol etmesini sağlayan çoğu zaman tam olarak açıklanamayan bir gizemdir. Bazen bu kimi hikayelerde kendince bir tür bilinci olduğu hayal edilmiş gökyüzü ile iletişim kurup onu istediği gibi davranmaya ikna edebilir. Elbette bu tür bir bilince sahip gökyüzünün söz konusu kişinin isteğini reddetme ihtimali de vardır.

    Gökyüzünde Seyahat: Çoğu zaman uçarak yapılır, kimi zaman gerçek yaşamda da çalışması mümkün bir aletin yardımı ile uçulabileceği gibi, bazen de bir tür büyüsel method yardımı ile, ya da kimi zaman gökyüzünde uçabilen bir tür fantastik hayvanın yardımı ile uçulması mümkündür. Kimi zamanda hikayelerdeki hayal gücü ile gökyüzünde seyahat etmenin uçmak dışında yöntemleri de bulunabilir. Çrneğin kimi hikayelerde, yeterince yüksek bir ağaca tırmanarak, bulutların üzerine kadar çıkmak, hatta bazen Gezegenlere ya da GüneşÂ?e ulaşmak bile mümkün olabilir. Kullanılan method ne olursa olsun, gökyüzüne seyahat sırasında muhtemelen en çok dikkat çeken aşağıdaki uçsuz bucaksız gözüken yeryüzü olacaktır. Gökyüzü çoğu zaman zaten yer yüzünde görüldüğünden daha farklı bir şeyler göstermez. Ancak bazı fantastik hikayelerde, gökyüznde de ilginç ögeler yaratılabilir. Kimi zaman bir fırtınanın ortasın, ya da ulaşılan bir gezegenin, ya da GüneşÂ?in üzeri,, hayal gücü ile yaratılmış ilginç bir ortam haline getirilebilir.

    Farklı Gökyüzleri: Gökyüzünde farklı olabilecek akla gelebilecek ilk öge, gökyüzünün rengidir. Farklı fantastik öykülerde, gökyüzünün akla gelebilecek her türlü renkte olması mümkündür. Kimi zaman hiç bir zaman karanlık olmaması, ya da her zaman karanlık olması da bazı öykülerde gökyüzünün sahip olduğu, sıradışı bir öge olabilir. Bazen gökyüzünde, sıradan bir Dünyada rastlanmayacak, ya da insanların normal yaşam koşullarında çok ender tanık oldukları kimi olayları sıkça yaşandığı Dünyaları hayal etmek mümkündür. Çrneğin kimi öyküler ateş yağmurlarının, ya da göktaşı yağmurlarının sıkça görüldüğü Dünyalarda geçebilir. Kimi zamanda, gökyüzünün bir yerinde, sıradan insanların olmasa bile, kimi insanların, ya da kimi varlıkların ayaklarını basabildiği, hatta kimi zaman şehirler ve medeniyetler kurdukları yerlerin olması da mümkündür. (bkz. Gökyüzü şehirleri)

    Gökyüzü şehirleri

    Fantastik Edebiyatta Gökyüzü şehirleri: Gökyüzü şehirleri belki de insan kafasını kaldırıp yukarıya doğru uzanan uçsuz bucaksız Dünyaya bakıp yerçekiminden dolayı keşfedemediği ama kuşların ve bazı canlıların bir şekilde görebildiği bu diyarda nelerin olabileceğini düşünmesi ile yaratılmıştır. Bu şehirler kimi zaman insan ya da akıllı bir canlının yapımı uçabilen dev bir aletin içinde kuruludur. Kimi zaman bir birbirinden farklı birden fazla uçan bina bu şehri oluşturabilir. Kimi zamanda doğal olarak uçabilen yerçekiminin kendilerine engel olmadığı kurdukları binaların da aynı şekilde uçma özelliği olan bir halk tarafından Kurulabilirler. Bazen de şehir yukarıda bazen görülebilen bazen de görülemeyen ama çoğunlukla çok yukarılarda bir şekilde ayakta durulabildiği hayal edilen bir zeminin üzerindedir. Bu zemin bazı hikayelerde gökyüzünü kaplayan ve kimi zaman Güneşin görülmesini engelleyen bulutlardır. Çyle denebilir ki bulutların üstü gökyüzünde üzerinde bir şehrin olabileceğinin en fazla hayal edildiği yerlerden birisidir.

    Gökyüzü ve şehirler: Gökyüzünün üzerinde var olan bir toplumu düşündüğümüzde aklımıza ilk gelecek özellik hafifliktir. Yer çekimi bizim yukarıya istediğimiz gibi çıkmasını engellerken yukarıda yaşayacak insanların çok daha hafif olmasını bekleriz. Hatta gökyüzünde çok yukarılarda var olabilecek bir zeminin mesela bulutların üzerinde yaşayanların bile kimi zaman bizlerden daha hafif olduğunu düşünebiliriz. Hafif olmayan ama gökyüzünde bir şehir kurmayı düşünen toplumların ise yerçekimini akıl yolu ile aşmaları gerekir. İnsanların ve binaların gökyüzünde uçabilmesini sağlayacak araçlar yapmak bir zorunluluktur. Hafifliğin ötesinde gökyüzü Dünyası ve bu Dünyada var olabilecek şehirler insanın hayal gücü tarafından çok farklı yorumlanabilir. Rüzgar, yağmur, kar gibi gökyüzünde yaratılan güçlerin gökyüzünde kurulacak bir şehirde çok daha güçlü şekilde hissedileceği düşünülebilir. Güneş ve Yıldızlar gökyüzünde çok daha farklı görünebilecektir. Sıcaklığın GüneşÂ?e daha yakın olduğu için daha sıcak olacağı düşünülebileceği gibi, dağlara çıkıldığında havanın soğuduğu hesaba katılarak daha soğuk olduğundan da bahsedilebilir. şehrin yapısı da bu daha sıcak ya da daha soğuk havaya uyum sağlayacak şekilde olacaktır.

    Gökyüzü şehirlerinde Var Olabilecek Çzellikler: Bu şehirlerin akla gelebilecek ilk özellikleri istenildiği zaman gökyüzünde hareket ederek yeryüzünde şehir halkının istedikleri yerin üzerine gidilebilmesidir. Gökyüzünde bir zemin üzerine kurulularsa bile bu zeminin de bulutlar gibi hareketli olması mümkündür. şehirler muhtemelen dışarıdaki bir gücün saldırısına karşı oldukça korunaklıdır. Bir çok Dünyada, ki 20. yüzyıla kadar bizimki de buna dahildi, gökyüzüne saldırmaya yarayacak silahlar sınırlıdır. Ayrıca şehir bulutların üzerinde ise bulutlar ayrıca şehri gizler ve korurlar. şehirde yaşayanların gökyüzünde bitki yetiştiremeyip hayvan besleyemediği ve belki daha da önemlisi su bulamadıkları için zaman zaman yeryüzüne inip ihtiyaçlarını karşılamaları mümkündür. Ancak şehri kuran halkın aynı zamanda gökyüzünde yaşayıp büyüyebilen bitkiler ve hayvanlar yaratması, yağmur ve kar sayesinde su ihtiyaçlarını karşılaması kısaca aşağıdaki Dünyayı keşfetmeyi istemedikleri sürece aşağıya inmek için hiçbir nedenlerinin olmaması da mümkündür.

    Gökyüzündeki şehirlere Ulaşmak: Çoğunlukla şehre ulaşmayı başarabilmek için yerçekiminden kurtulabilmek yani uçmak gerekir. Ancak bazen şehir ile yeryüzü arasında zaman zaman kurulan bir merdiven ya da şehirle yeryüzü arasında bağlantı kuran bir araç olması mümkündür. Elbette eğer şehir tek bir büyük, ya da çok sayıda küçük uçan araçtan oluşmuşsa bu araçların zaman zaman yeryüzündeki bir zeminin üzerine inmesi, şehrin bir süre için sıradan bir yeryüzü şehri olması mümkündür. Alternatif olarak şehir zaman zaman yeryüzünün yüksek bölümlerinin hemen yanında ya da üstünde olabilir. Çzellikle dağlar gökyüzü ile yeryüzü arasında kurulabilecek bu tür ideal köprülerdir. Bulutların kestiği dağlara çıkarak bulutların üzerindeki şehirlere ulaşmak mümkün olabilir.

    Gölge

    Fantastik Edebiyatta Gölge: Gölge ışığın yansıdığı bir yer ile ışık arasına konulan bir cismin daha ışığın yansıdığı yerin bir bölümüne ya da tamamına ışığın gidememesi sonucunda oluşur. Çzellikle ilk çağlarda ışığın yansıdığı mağraların duvarlarına düşen gölgeler muhtemelen o dönem yaşayanları büyüleyen şeylerdi. Daha sonra ışığın bir tür iyiliğin sembolü haline gelmesi ile gölge de bir çeşit kötülük sembolü haline gelebilmiştir. Ancak aynı zamanda gölge o an için savaşamayacak durumda olanlar için bir tür saklanma yolu haline de gelmiştir. Bu nedenle de her hangi bir nedenle saklanmak isteyenler için gölge doğru kullanıldığında çok işe yarayan bir doğa olayı haline gelmiştir.

    Gölgenin Anlattıkları: Gölge oyunları muhtemelen eski çağlarda ortaya çıkmış ama bugün de birçok farklı ülkede oynanan bir oyundur. Çok basit şekilde iki elin güçlü bir ışık kaynağının önünde yaptığı hareketlerle oynanabileceği gibi, Karagöz ve Hacivattaki gibi kuklalar kullanılarak da oynanabilir. Gölge oyunu her ne kadar doğrudan fantastik olmasa da fantastik edebiyat eserlerine renk katabilecek bir ögedir. Ancak bu oyundan esinlenilerek, kimi zaman rüzgarın hareket ettirdiği ağaçların oluşturduğu gölgeler, ya da bazen bir anda onları yaratan hiçbir kaynak olmamasına rağmen bir duvarda ya da her hangi bir yerde aniden belirdiği hayal edilebilecek gölgelerin hareketleri ile insanlara bir şeyler anlatıyor olması mümkündür. Kimi zaman bir şeyleri anlatacak gölgeleri fantastik güçlere sahip kimi kişilerin çağırması gerekebilir.

    Gölge ve Işık: Gölge aslında tam anlamı ile karanlık değildir, hatta gölgeler bazen kısmen aydınlık bile olabilirler, ama ne olursa olsun gölgeler ışığın en azından kısmen bir yere ulaşamaması sonucunda oluşurlar. Işığın iyi bir güç olarak benimsendiği hikayelerde, gölge bu iyi gücün önünün kesilmesini temsil eder. O nedenle gölge bir bakıma ışığın insanlara ulaşması için aşması gereken engeldir. Bu nedenle gölgelerle özdeşleşmiş, hatta bazen gölgeleri kontrol eden karakterlerin, ışıkla özdeşleşmiş hatta ışığı kontrol edenlerin insanlara yardım etmesini engelleyici bir rol almaları mümkündür. Elbette ışığa bakış açısı değiştiğinde, örneğin ışık bir fantastik hikayede en azından o hikayede geçen hali ile kötü bir öge haline geldiğinde ışığın önünü kesen gölge aslında iyi bir güç haline de gelebilir.

    Gölgelere Saklanmak: Fantastik Hikayelerde geçen ünlü karakterlerde rastlanabilecek bir özellik de doğru zaman gelinceye kadar karakterlerin savaşlardan kaçınmak için saklanabilmesidir. Saklanmak için belli eşyaları kullanmak mümkündür. Ancak çoğu zaman bir eşyanın bir insanı tamamen saklaması mümkün olmayabilir, böyle durumlarda söz konusu karakter kendisini görmesini istemediği kişinin konumuna ve etraftaki ışık kaynaklarına bakıp, nerelerin söz konusu kişi için daha karanlık, gölge altında gibi göründüğünü fark etmesi ve o kişinin en az görebileceği noktada saklanması onu avantajlı hale getirecektir. Benzer şekilde ellerindeki bir eşyayı veya etraftaki bir şeyi saklamak isteyenler için gölgelerden nasıl faydalanacağını bilmek çok işe yarayabilir. Kimi zaman da böyle kişilerin belli mekanları düzenleme şansları olduğunda, ışığın ve o mekandaki nesneleri tam da istedikleri noktalara gölge düşürecek şekilde tasarlamaları mümkündür. Bir mekan bu şekilde tasarlandığında öyle bir mekana girenin mekanın neresindeki insanları ve nesneleri görebileceği neredekileri görmekte zorlanacağına da mekanı tasarlayan kişi karar vermiş olur. Bu şekilde gölgeleri saklamak ve saklanmak için kullananların aynı zamanda gölge yaratmaya yarayan bir tür fantastik bir güçlerinin olması da mümkündür. Hiç yoktan yaratılan bu gölgenin ne şekilde yaratıldığı, ne kadar büyük olduğu, insanların görme yeteneğini ne derece etkileyeceği ve böyle bir güç kullanmanın bir insanı yorup yormayacağı ya da bir bedelinin olup olmayacağı tamamen yazarlarının hayal gücüne bağlıdır.

    Görünmezlik

    Fantastik Edebiyatta Görünmezlik: Popüler fantastik edebiyatta en çok geçen ögelerden birisidir. Çoğu zaman bir tür süper güç olarak hikayelerde geçer. Bu güce sahip olmak onu kontrol edebilmek, bu güce sahip olanlarla baş edebilmek gibi sorunlar fantastik edebiyatta birçok hikayede işlenir. Ancak kimi zaman fantastik edebiyat görünmezliği de farklı şekillerde işleyebilmektedir.

    Görünmezlik Gücünü Kazanmak: Görünmezlik kimi hikayelerde doğa üstü bir öge olmadan da kazanılabilir. Işığı gölgeleri yönlendirerek böyle bir güç kazanmak mümkün olabilir. Başka hikayelerde ise bu güç doğa üstü yollardan elde edilebilir. Bu yolla elde edildiğinde görünmezlik gücünün bir bedelinin olması mümkündür. Çrneğin kimi hikayelerde görünmezliğin eğer çok uzun süre kullanılırsa en sonunda onu kullanan varlığın sonsuza kadar görünmez olarak kalmasına yol açması mümkün olabilir. Ya da tekrar görünür olmak için bir tür sınavdan geçmek ya da bir bedel ödemek gerekebilir. Görünmezlik gücünü kazanmanın bu gücü kazanan için en hoşa gitmeyen yanı, muhtemelen o varlığın kendi kendini de görememesidir. Ellerinin ayaklarının nerede olduğunu görmeden yürümek ya da bir iş yapmak kimi zaman zorlayıcıdır. Ayrıca aynaya baktığında kendini görememek bile hoşa gitmeyen bir deneyim olabilir. Kimi hikayelerde bu durumla baş etmek için görünmez olan varlıklar, belli giysiler hatta kimi zaman boyalarla kendilerini görünür hale getirmek için uğraşabilirler. Ancak kimi zaman söz konusu varlığın giydiği her giysi, üzerine değen her boya da görünmez hale gelebilir. Hatta kimi zaman görünmez bir varlığa dokunan başka varlıkların bile görünmez hale gelmeleri mümkündür.

    Görünmez Varlıklarla Baş Etmek: Daha önce de belirtildiği gibi görünmez varlığın en zayıf yanı kendini görememesidir. Bu belirli bir yerde hem kendini gören hem de görmeyen bir varlık aynı tehlike ile karşılaştığında onun zararına olabilir. Bu nedenle de görünmez bir varlıkla baş etmek için başka bir varlığın kendisi için de bir zarar verme ihtimali olsa bile böyle bir tehlike yaratması mümkündür. Bunun dışında görünmez varlıklarla baş etmenin en bilinen yolu onları bir tür oyunla görünür hale getirmektir. Bir su bidonunu ya da un çuvalını yere devirip o kişinin ayak izlerini gözlemek bunun bir yolu olabilir. Bunun dışında görünmeyen kişinin ses çıkarmasını sağlayacak bir şeyler yapıp o sesi takip etmek, ya da o kişinin kendi kendine yakalanacağı bir tuzak kurmak da görünmez bir varlıkla baş etmenin bir yolu olabilir. Elbette sahip olduğu görünmezlik gücünü kaybetmesini sağlamak da görünmez bir varlıkla baş etmek için bir yöntem olarak sayılabilir.

    Farklı Görünmezlik Türleri: Kimi zaman bir varlığın tam da istediği kişiye görünüp diğer kişilere görünmemesi, ya da istediği kişiye görünmeyip diğerlerine görünmesi de mümkün olabilir. Çzellikle istediği kişiye görünüp diğer kişilere görünmeyen varlıklar fantastik edebiyatta sıkça geçer. Belki bunun nedeni gerçek Dünyada da insan zihninin aslında var olmayan varlıkları etrafında varmış gibi zannettiren hayal gücüdür. Kimi zamanda bazı kişiler diğer insanların göremediği kimi varlıkları görme gücüne sahiptir. Çyle ki bazen bu varlıklar birbirlerini dahi göremezler, ama onları görme yeteneği olan kişi onları görüp sorunlarını çözebilir. Kimi zaman da görünmezlik özellikle sevdikleri de kendisini göremediği zaman bir tür lanet haline de gelebilir. Bu durumda bazen görünmeyen varlıklar kendilerini görme yeteneği olan birilerini bulup sorunlarını çözmelerini isteyebilir, bu durumda bu varlıkları görebilmek de çok da istenmeyen bir durum haline gelebilir. Bazı hikayerlerde cansız varlıkların da görünmez olması mümkündür. Çrneğin bir sandık bazen doğru zaman gelene, ya da doğru insan kendisini bulana kadar görünmez olarak kalabilir. Sandığı görünmez yapan bir tür fantastik güç olabileceği gibi fiziksel bir güç de olabilir.

    Gnomlar

    Fantastik Edebiyatta Gnomlar: Fantastik öykülerde çoğu zaman cücelerle karışan bir halktır. Ancak modern fantastik edebiyat ikisini biraz daha ayırıp belirginleştirmiştir. Ansiklopedide de bu ayrımdan yola çıkarak gnomları tanımlayacağım. Çzellikle bir şekilde yer altında geçen öykülerin önemli karakterlerinden birisi gnomlardır. Kimi zaman onlara ait dev yer altı şehirleri de hikaye konularından birisidir. Kendi doğalarını keşfetmeye uğraşmaları ya da bazen hayatlarını farklı aletler icat etmeye adamaları da hikâyelerde geçer.

    Gnomların Genel Çzellikleri: Zaman zaman sakallı da tasvir edilseler modern hikayelerde çoğu zaman sakalsız hatta aynı zamanda kellerdir. Boyları tıpkı cüceler gibi kısadır. Keşfetmek başlıca meraklarıdır. Bazen bu meraklarını büyü ile ilgili konulara ayırırlar bazen kendi doğalarını ve evreni keşfetmeye zaman harcarlar bazen de yeni aletler icat ederek hayatlarını geçirirler. Diğer halkların gündelik meselelere, kavgalara, özellikle insanlar söz konusu olduğunda güç oyunlarına çok daha az zaman ayırırlar. Bu açıdan bakıldığında belki buçuklukları andıran içine kapanık bir halk sayılabilirler. Bu durum gnom şehirleri için de geçerlidir. Çrneğin insanlara ait bir şehirde tek başına yaşayan bir gnom için de geçerlidir.

    Gnom şehirleri: Başka şehirlerle bağlantıları sınırlı bile olsa genellikle büyük ve etkileyici şehirlerdir. Gnomların garip icatları ve değişik fikirleri bu şehirleri sıra dışı hale getirmiştir. Güvenlik, barınma, beslenme gibi ihtiyaçlar bile zaman zaman sıra dışı yöntemlerle çözülebilir. Gnomlar ne kadar hayatlarını keşfetmeye adamış olsalar da elbette çocukları vardır, bir toplumsal bilinçleri vardır. Ancak çevrelerindeki insanlarla ve özellikle çocukları ile paylaştıkları en değerli duygunun keşfetmenin verdiği heyecan olduğundan bahsedilebilir. Bu açıdan bir gnom için yeni bir ihtiyacını veya öğrendiği yeni bir bilgiyi anlatmak muhtemelen heyecan vericidir.

    Diğer Gnomlardan Uzakta Yaşayanlar: Diğer gnomlardan uzakta yaşayan bir gnom, eğer çevresinde kendi duyduğu keşfetme heyecanını biraz olsun paylaşan bir insan yoksa genellikle çevresinde hafif deli olan belki kimi zaman işe yarayan, çoğu zaman da gereksiz aletler üreten biri olarak görülür. Çrettiği bir aleti ya da aklındaki fikirleri anlatırken genellikle muhtemelen heyecandan çok hızlı ve kelimelerin yerlerini çoğu zaman değiştirerek konuşur ki bu da çoğu zaman diğer halklar için onu anlaşılmaz kılar. Ancak eğer etrafında keşfetme heyecanını taşıyan farklı halklardan insanlar varsa, gnomun bu insanlar için bir çeşit öncü ya da lider olarak görülmesi de olasıdır. Bu durumda gnomda bilgilerini sevinerek etrafındakilerle paylaşır. Diğer halklardan insanların ona verdiği rolü gönül rahatlığı ile kabul eder. Bu açıdan fantastik hikayelerde okulların özellikle büyü ile ilgili olanların liderleri olmak için gnomlar iyi bir seçimdir.

    Çnlü Gnomlar: Fantastik edebiyatın ve elbette sinemanın en ünlü gnomunun Star Wars adı verilen hikayenin Usta Yodası olduğu söylenebilir. Usta Yoda tıpkı elfler gibi uzun ömürlü olmuş bir gnomdur. Onun gençliğini ana hikayede göremeyiz. Ancak evren hakkında alabildiğince bilgi sahibi olduğunu ve bu bilginin ona sorumluklar yüklediğini söyleyebiliriz. Çte yandan bu bilgiyi sadece keşfetmenin verdiği heyecanı yeterli bulan bir halktan olmaının da onu o bilgiyi daha fazla güç elde etmek için kullanabilecek insanların içerisinde liderlik için daha öne çıkan bir karakter haline getirdiği de ortadır. Star WarsÂ?un yazarı olan Terry Brooks Shannara serisinde de gnomlardan bahseder. Ancak bu defa ormanlara kısılı kalmış, geleneksel gnom tanımından farklı bir gnom halkı ve karakterleri vardır. Yine de bu hikayelerdeki gnomlar da heyecanlı, kimi zaman sabırsız bir halktır. Bu hikayedeki gnomlar ormanlara hapsolmuş eski insanların zamanla bedenlerinin değişmesi ile oluşmuştur.

    Güneş

    Fantastik Edebiyatta Güneş: Güneş muhtemelen ilk çağlardan beri insanı en çok etkileyen varlıklardan birisidir. Elbette bu etki havanın açık olduğu ve onun gökyüzünde daha çok görüldüğü, karanlık ve aydınlığı yaratılmasındaki ya da mevsimlerin dönüşümdeki etkisinin daha çok anlaşıldığı yerlerde daha fazladır. Onun Dünyadaki hayatın oluşumda ve devam etmesinde pay sahibi olduğu etkiyi biraz olsun anlayan toplumlarda GüneşÂ?in bu toplumların yarattığı fantastik öykülerin önemli ögelerinden birisi olması beklenebilir. Güneş, bazen halk hikayelerine kendine özgü bir yaşamı olan bir varlık olarak girer. Kimi zaman da GüneşÂ?in bir gün yok olabileceği korkusu da bu hikayelere yansıyabilir. Modern fantastik hikayelerde de bu tür ögeler yer alabilir. Ancak bunların yanında DünyaÂ?dakinden daha farklı Dünyalar tasvir edilirken, kimi zaman birden fazla Güneşi olan ya da DünyaÂ?dakinden daha farklı bir GüneşÂ?e sahip Dünyalar da bu hikayelerde yer alabilirler.

    Yaşayan Güneş: GüneşÂ?in kendine özgü bir yaşamı olduğunu düşündüğümüzde ilk olarak akla gelebilecek düşünce onun bir gün ölebileceğidir. Bu korku aslında günümüzün bilimsel gerçeklerini dikkate aldığımızda bile içimizde oluşabilecek bir korkudur. Elbette bilimin bu kadar gelişmediği çağlarda da böylesi bir korkunun insanların içinde yer etmiş olması beklenebilecek bir durumdur. GüneşÂ?in bir gün ölebileceği korkusu öncelikle onun öldüğü ya da belki de neredeyse ölmek üzereyken bir hikayenin kahramanlarınca kurtarıldığı bir hikayeye konu edebilir. Elbette böyle bir hikayede özellikle Güneş kurtarılıyorsa, GüneşÂ?in nasıl bir varlık oldunun da tasvir edilmesi gerekir. Kimi zaman bir şekilde gökyüzüne çıkmayı başaran insanlar onun insana benzeyen bir varlık olduğunu fark edebilirler. Modern edebiyatta ise belki de kendince bir bilinci bir varlık olarak tasvir edilebilir. Hikayeyi yazan yazarın hayal gücü buna izin veriyorsa, bu varlığın yanına yaklaşmak gökyüzüne çıkmayı başarabilenler insanlar ya da diğer zeki varlıklar için için, ya da belki de bu insanların ya da varlıkların içinde belli bir sınavı geçen ya da belli özelliklere sahip olanlar için mümkün olabilir. Elbette GüneşÂ?in yakınına giden bir varlığın amacı onu ölümden kurtarmaksa, bunun nasıl yapacağı da ayrıca hikayeyi yaratan kişi ya da toplumun hayal gücü ile belirlenecektir. GüneşÂ?in yanına çıkabilen insanı

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden

    Last edited by Firble on Tue Oct 19, 2010 4:10 am; edited 14 times in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Sep 21, 2009 3:13 am Reply with quoteBack to top

    Güzellik

    Fantastik Edebiyatta Güzelliğin Yeri: Güzellik zamana ve DünyaÂ?nın farklı yerlerine göre değişen bir özelliktir. Yüzyıl öncesinin güzellik anlayışı ile bugünkünün bile birçok farklarının olduğunu düşünürsek bambaşka diyarlarda bambaşka özellikleri olan halkların ve canlıların farklı güzellik anlayışlarının olabileceğini düşünebiliriz. Ancak çoğu hikayede her zaman geçerli olan evrensel bir güzellik anlayışının olduğu kabul edilir. Hatta bazen bazı kadınların güzelliği birbirinden çok farklı yerlerde yaşayan birçok insanı büyüleyecek kadar fazladır. Fantastik edebiyatta, daha güzel olmaya çalışan kadınlar, güzel kadınların etkisi altına giren erkekler birçok hikayede yer sahibi olan ögelerdir.

    Sıradışı Güzelliği Olan Kadınlar: Muhtemelen ilk akla gelebilecek örnek deniz kızlarıdır. Deniz Kızları öyle güzeldir ki, denizciler gemileri kayalıklara çarpıp parçalanmak üzereyken bile gözlerini onlardan alamazlar. Orman perileri de kimi zaman deniz kızları gibi efsanevi özelliklere sahip yaratıklar olarak hikayelerde yer alırlar. Deniz kızlarına benzer şekilde orman perileri de insanları güzellikleri ile büyüler, ormanın derinliklerine çeker ve kaybolmalarına neden olurlar. Benzer şekilde bazı hikayelerde de efsanevi güzelliğe sahip ve bu güzellikle bazı erkeklerin imparatorluklarını bile felakete sürüklemeyi göze alabildiği kadınlar vardır. Spartalı Helena bu kadınlara bir örnektir. Yunan mitolojisinde efsanevi güzelliği olan bir kadındır. Truva Prensi Paris ona aşık olup tüm ülkeyi felakete sürükler. Karşılaşan herkesi etkileyen büyüleyici güzelliğe hemen her insanı etkileyen bir güzellik standartının olduğu şeklinde ifade edilebilse de bu tür güzelliği açıklamanın bir yolu daha vardır. Bu tür güzelliğe sahip olan kadınların insanların zihinlerindeki ideal güzelliğin görüntüsünü açığa çıkarıp her insana tam olarak onun görünmek istediği gibi görünmesi ile sağlandığı da düşünülebilir.

    Güzelliğin Peşindeki Kadınlar: Bir kadının güzelliği elde etmesinin farklı yolları vardır. Bunlardan bir tanesi belki de ilk akla geleni gençleşmektir. Bu bir iksirle ya da doğrudan bir büyü ile ya da başka bir kadının gençliğini ile mümkün olabilir. Elbette bir kadının doğrudan güzelliğini çalmak da güzelleşmenin yollarından birisidir.

    Çirkinlik Lanetleri: Kimi zaman bir sihir bir tılsım bir lanet kadının çirkin görünmesine de yol açabilir. Bu tür lanetler sadece kadınların değil erkeklerin de başına gelebilecek lanetlerdir. Bu çirkinlik sürekli devam edebileceği gibi söz konusu kurbanın gününgünün belirli saatlerinde eskisi gibi güzel veya yakışıklı günün belirli saatlerinde ise çirkin olarak kalınması da mümkündür. Bu lanetten kurtulmanın en ünlü yolu eğer kurban bir kadınsa bir erkeğin erkekse bir kadının çirkin görüntünün arkasındaki insanı fark etmesidir. Bir kere söz konusu çirkinliğin sadece görüntü olduğu anlaşıldıktan sonra çoğunlukla kadınların lanetlenmiş erkekleri öpmeleri de fantastik öykülere eklenmiş ögelerdir.

    Güzellik Temasının Yer Aldığı Hikayeler: Elbette Truva efsanesi bu konuda en ünlü örneklerden birisidir. Hikayenin başında tanrıların kendi aralarında kavga ettikleri ve en sonunda ParisÂ?i yani Truva Prensini kimin daha güzel olduğunu belirlemek için hakem olarak seçerler. Paris güzellik tanrıçası olarak da bilinen AfroditÂ?i seçer. Helena onun hem ödülü, hem de yarışmayı kaybeden tanrıçaların ona verdiği bir cezadır. Kurbağa prens hikayesinde ise lanetlenmiş ve o nedenle çirkin bir kurbağa olarak görünen ve yeniden eskisi gibi yakışıklı olabilmesi için bir kadının kendisini öpmesine ihtiyaç duyan bir adamın öyküsü anlatılır. Pamuk Prenses hikayesi de kimi anlatımlara göre ülkedeki kimi anlatımlara göre ise Dünyadaki en güzel kadın olmak isteyen. Ancak Pamuk Prensesin kendisinden güzel hale gelmesi yüzünden bu isteğini Pamuk Prensesi öldürerek gerçekleştirmek isteyen kadının öyküsünü anlatır.

    H

    Hanlar

    Fantastik Edebiyatta Hanlar: Fantastik Edebiyattaki han ögesi genelde karakterini ortaçağlarda şehir ve kasabalarda bulunan hanlardan alır. Bu dönemde hanlar, belki bugünkü oteller gibi kentin ya da kasabanın sokaklarına ilk ayak basanlar için bir sığınak gibidir. Eşyalarını koymak, yerleşmek, kentteki ya da kasabadaki işlerini halletmek ya da yoluna devam etmek için güç toplamak bir bakıma bir tür dinlenme yeri ya da bir duraktır hanlar. Ancak bunun dışında kentin ya da kasabanın diğer insanları ile uyumsuz, çok da kabul görmeyen insanlar için de hanlar yabancı insanların, hatta farklı dilleri konuşan insanların, bazı fantastik öykülerde insan bile olmayan kişilerin arasında karışıp kaybolabilecekleri bir tür sığınaktır. Ya da kendileri gibi garip görünen pek çok insanın arasında dikkat çekmeden gizli bir şeylerin konuşalabileceği bir yer. Sonuç olarak doğrudan fantastik bir öge olmasa bile çoğu zaman fantastik edebiyatın hatta çoğu zaman fantastik olmayan edebiyatın içinde de gizem, yabancılık gibi ögelerin olduğu ya da uzun yolculukların konu edildiği hikayelerde hanlar genellikle yeri olan ögelerdir.

    Hanların Genel Çzellikleri: Genellikle üst katlarda odalar, giriş katında da içki içip bazen de yemek yenebilecek bir salon bulunur. Bazen yukarıdaki odaların bir bölümü aslında o şehir ya da kasabada yaşayıp aşırı içki içip sarhoş olmuş olanların kalması için ayrılmış bazen içlerinde hiçbir eşyanın hatta kimi zaman yatağın bile olmadığı odalardır. Bazen giriş katında bir de mutfak, aşağıda da özellikle içkilerin saklandığı bir kiler de bulunabilir. Bazı hanlar ayrıca, gizli grupların toplandığı bazı odalar da içerebilir. Bu tür odalar kimi zaman istenmeyen kişilerin girmesini önlemek için büyü ile ya da farklı yollarla korunabilirler. Bu tür odalara ilk defa girecek kişiler bazen hancıya bir tür parola söylerler ve hancı onları toplantının yapılacağı odaya götürür.

    Hancılar: Bazı hikayelerde sıcak ve dost canlısıdırlar. Hatta handa kalmaya gelen yabancı insanları tehlikelere, bazen içinde yaşadıkları kentin insanlarına karşı bile korurlar. Bazen de gizemli, hatta kimi zaman gelen insanlar için tehlike de oluşturabilecek karakterlerdir. Çoğu zaman kentin dışarısındaki Dünyada olup bitenler hakkında kimi zaman kentin içindeki olaylar hakkında da en çok bilgi sahibi olan insanlardandırlar. Bu nedenle kimi zaman birisi ya da bir nesne hakkında bilgi edinmek için ilk başvurulan insanlar hancılardır.

    Buluşma Yeri Olarak Hanlar: Herkesin duymak istemediği gizli bir şeyler konuşmak için en uygun yerler hanlardır. Çzellikle de eğer konuşulacak kişiler başbaşa kalınmayı göze alacak kadar güvenilecek kişiler değillerse. Kentin içindeki gizli gruplara, örneğin hırsız loncalarına girmek için ya da krala karşı ayaklanma planlayan asi gruplarına katılmak için ilk buluşmaların yapıldığı, hatta kimi zaman sınavların verildiği yerler hanlardır. Aynı zamanda birbirini çok da tanımayan iki ya da daha fazla insanın bir iş için ilk bir araya geleceği yerler de genellikle hanlardır. Belki de bu nedenle çoğu amatör fantastik hikayede macera başlamadan önce gruplar hanlarda toplanır ve oradan yola çıkarlar.

    Han Kavgaları: Kimi zaman hanlar birbirinden hoşlanmayan insanların da bir araya geldikleri yerlerdir bazen de kendini kanıtlamak isteyen bazı çeteler hanlarda kavga etmek için birilerini aramaya gelirler. Genellikle hancılar bu tür kavgaları önlemek ister hatta kimi zaman kavgaları önlemek için iyi dövüşen birisini salonun kapısının önünde ya da içeride tutarlar.

    Hanlarda Anlatılan Hikayeler: Hanlar aynı zamanda ozanların, sihirbazların bazen büyücülerin de gösteri yaptıkları yerlerdir. Bu kişilerin içinde ozanların özel yerleri vardır. Bir hanın içerisinde bazen bir ozandan dinlenilen bir öykü ya da bir şiir hatta bazen bir şarkının içinde geçen bir sözcük fantastik bir hikayenin uzun zamandır bir gizemi çözmeye çalışan karakterine aradığı ipucunu verebilir. Bazen ozanlar hikayelerine ya da şarkılarına bilerek belirli insanların dikkatini çekecek sözcükler eklerler. Çrneğin kimi zaman dahil oldukları krala karşı bir asi grubu keşfetmek için gelen birinin dikkatini çekebilecek bir sözcüğü şarkısına eklemek, böyle birinin yaratacağı tehlikeyi baştan önlemenin en etkin yoludur.

    Hapishaneler (Zindanlar)

    Fantastik Edebiyatta Hapishaneler: Hapishaneler gerek günümüz Dünyasının modern hapishaneleri olsun, gerekse geçmiş zamanın zindanları olsun, hemen her zaman ürkütücüdür. Bir tutuklu ya da esir için başına neyin geleceğini bilmediği bir yerdir hapishane, nereye gideceğine ne yapacağına çoğu zaman kendisi karar veremez. Bir gardiyan içinse, muhtemelen oradan kaçmak isteyen kendisinden nefret eden insanlarla dolu bir yerdir. Böylesine büyük korku ve gizem kaynağı olan bir mekanın gerek modern gerek geleneksel fantastik edebiyat tarafında sıkça kullanılan bir öge olması son derece doğal bir durumdur. Elbette fantastik edebiyat diğer ögelere yaptığı gibi fantastik edebiyata da kendince farklı boyutlar ekleyip zenginleştirebilmektedir.

    Hapishane ve Zindanlarda Yer Alabilecek Çgeler: En klasik öge hücrelerdir. Hücre hem söz konusu kişinin kaçmasını engellemek için yapılır, hem de kimi zaman hücrenin kendisi cezanın kendisidir. Çzel bir takım varlıklar ya da özel güçlere sahip kişilerin kaçmaması için bazen özel hücreler yapılabilir. Bu tarz hücreler çoğu zaman söz konusu kişilerin fantastik güçlerini kullanmalarını engelleyecek şekilde tasarlanmıştır. Çrneğin duvarlardan geçme yeteneği olan bir kişinin hücresi ancak asma köprü ile ulaşılabilen etrafı uçurumlarla çevrili bir hücre olabilir. Elbette yine klasik bir öge hapishanelerden bulunan sıradışı gardiyan ve mahkumlardır. Sıradışı bir mahkumlar özellikle fantastik güçlere sahiplerse onları hapishanede tutmakla görevli sıradışı mahkumların çok dikkatli olmaları gerekebilir. Söz konusu fantastik gücün kullanılmasına neden olacak ufacık bir ihmal o kişinin kaçmasına neden olabilir. Sıradışı gardiyanlar da kimi zaman sadece mahkumların değil, diğer gardiyanların da korku duydukları varlıklar haline gelebilirler. Çzellikle bu gardiyanlar insan dışı bir varlıksa, yine farkında olmadan o gardiyanı kızdıracak en ufak bir hareket bunu yapan mahkum ya da gardiyanın zarar görmesine neden olabilir. Sıradışı gardiyan ya da mahkumlar söz konusu olduğunda bazen fantastik güçleri olmayan insanları durdurmayacak bazı maddeler ya da eylemlerin onları durdurması, ya da onlara dayanılmaz gelmesi mümkündür. Nasıl mıknatıs demir üzerinde etkili ama insan üzerinde etkili değilse, bazen sıradan bir ses ya da müzik, bir renk, ya da bir ışık fantastik güçleri olan ve alt edilmez gibi görünen bir mahkum ya da gardiyan için dayanılmaz ya da vazgeçilmez, ya da dehşet verici olabilir. Elbette bu sıradışı gardiyan ve mahkumların kendilerine fantastik ana ya da yan öge olarak yer alabilecek kendi öyküleri olabilir ki bu tür öyküler de fantastik öykülere renk katabilecek ögeler arasındadır. Fantastik ya da fantastik olmayan hikayelerde hapishanelerle ilgili yer alabilecek bir başka bir öge de hapishanede daha önce yer almış mahkumlarla ilgili izlerdir. Bu izler kimi zaman sonraki mahkumlar için uyarılar içerebilir. Ya da onların kaçmalarına ya da hapishaneden çıktıklarında onlara yardım edecek sırlar içerebilir.

    Hapishaneden Kaçış: Belki en çok işlenen hapishane ögesidir. Kimi zaman doğrudan hücreden dışarıya açılan bir yol bulma ya da yaratma şeklinde olabilir. Bu yol bazen fantastik bir yolla yaratılabilir, ama fantastik bir hikayede bile fantastik olmayan yollarla yaratılması mümkündür. Kimi zaman da kaçış hapishanenin tüm güvenlik önlemleri ve güvenlikle sorumlu kişilerle yüzleşerek de olabilir. Bazen özellikle fantastik yollarla korunan bir hapishaneden çıkmak için bir bilmeceyi çözmek ya da bir sınamayı geçmek gerekebilir.

    Sıradışı Hapishaneler: Çzellikle fantastik halk edebiyatında sıkça yer alan ögeler arasındadır. Kimi zaman bir ada ya da bir gezegen başlı başına bir hapishane haline getirilebilir. Kimi zaman ateşten, sudan hapishaneler yapılabilir. Ya da havada asılı duran ve bu nedenle kimsenin kaçamayacağı hapishaneler yaratılabilir. Yaratılabilecek sıradışı hapishane türlerinden birisi de insanların zihinleridir. Kimi zaman fantastik yollarla insanlar kendi zihinlerinin içine hapsedilebilir. Böyle durumlarda bazen kendi zihinlerinin içinden çıkabilmek için bir gerçeğin farkına varmak, ya da bazen o gerçekle yüzleşmek gerekebilir.

    Haritalar

    Fantastik Edebiyatta Haritalar: Haritalar, başta korsan hikayeleri ve define avları olmak üzere farklı fantastik hikayelerde kendilerine yer edinebilen ögelerdir. Genellikle belli bir ülkeyi keşfetmek isteyen bir maceracı, ya da gezgin ya da kaşif, ya da belli bir yeri ya da nesneyi bulmak isteyen insanlarca kullanılırlar. Çoğu zaman üzerlerinde gizemli bir takım şekiller, anlamı çözülmesi zor yazılar olabilir. Kimi zamansa haritalar ancak belli renklerdeki ışığa tutulduğunda ya da üzerine belli bir madde sürüldüğünde ortaya çıkacak bir takım gizli yazılar, ya da şekiller içerebilirler.

    Haritaların Niye Kullanılır: Günümüz Dünyasında, haritalar, bir bölgedeki yerşekillerini ve coğrafyayı anlamaktan, o bölgenin iklimi hakkında bilgi edinmeye, o bölgenin nufus yoğunluğuna kadar çok çeşitli bilgiler içerebilirler. Dolayısı ile haritaların öncelikli olarak kullanıldığı alan bilimsel araştırmalardır. Ancak dağlarda yürüyüş yapan bir sporcudan, kutuplarda keşif yapan bir kaşife, şehrin altındaki tünellerde belli bir noktayı bulmaya çalışan belediye görevlisine kadar bir çok kişi hala haritayı belli bir bölgede kaybolmamak ya da aradığı bir şeyi bulmak için kullanabilmektedir. Fantastik Edebiyatta haritaların kullanım alanları da elbette öncelikle yolunu kaybetmeme, ya da aradığını bulma amaçlıdır. Çzellikle daha önce bilinmeyen, karmaşık bir yere girildiğinde, örneğin bir ormanda ya da yer altında, ya da bir labirentte elinde bir haritanın olması bir fantastik edebiyat karakterinin çok işine yarayabilir. Elbette kimi zaman haritayı tam anlamı ile kullanmadan önce o haritadaki işaretlerin ya da renklerin ya da yazıların ne anlama geldiğini çözmesi gerekebilir.

    Haritadaki şekiller ve Yazılar: Haritaların içerdikleri bilgileri anlayabilmek için çoğu zaman önce haritanın kendine özgü dilini çözmek gerekir. Çrneğin günümüz haritalarında nerenin ne kadar yüksek olduğunu anlayabilmek için haritadaki hangi rengin ne kadar yüksekliğe denk geldiğini anlamak gerekebilir. Bir fantastik hikayede de, yazar, hayal gücünü kullanarak haritaya kendine özgü doğru şekilde bakıldığında insanlara bilgi veren birçok özellik koyabilir. Çrneğin hikayenin karakterlerinden birisi haritaya elini sürdüğünde elini yakan noktalar aslında haritada o noktalarda işaret edilen bölgelerin bir özelliğini işaret ediyor olabilirler. Haritalarda çoğu zaman Fırtınalar Denizi, Uçurum Dağları gibi isimlerle belli bölgeler tanıtılıyor olabilir. Bu isimlerin özellikle Orta Çağın devam ettiği yıllarda ve öncesinde o bölgenin bir özelliğini yansıttığını düşünmek mümkündür. Dolayısı ile kimi zaman isimler başlı başına kendine özgü bilgiler içerebilirler. Kimi zaman da haritada normalde haritanın üzerinde görülmeyecek boyda bir yer ya da bir şekil büyütülerek çizilmiş olabilir. Bu tür şekillere günüzdeki haritalarda da rastlamak mümkündür. Ve hemen her zaman bu şekiller özel bir öneme sahip yerleri işaret ederler. Fantastik edebiyatta kimi zaman söz konusu şekle bakan bir insanın bu şeklin neyi ifade ettiğini hemen görmesi mümkün olmayabilir. Bazen bu şeklin ne olduğunu anlamak için mutlaka haritada şeklin üzerinde gösterildiği bölgeye gitmek gerekir, hatta kimi zaman bu bölgede ancak günün belli bir saati veya yılın belli bir günü söz konusu şeklin ne olduğunu anlamak veya söz konusu şekli gözlemlemek mümkün hale gelebilir.

    Haritalarda Gizli Yazı ve şekiller: Kimi zaman haritalarda kimi yazı ve şekillerin anlamını çıplak gözle anlamak mümkün olmayabilir. Yazılar söz konusu olduğu zaman hikayelerde yer alabilecek oldukça basit bir numara yazının bir aynadan bakıldığı zaman okunabilecek şekilde ters yazılmasıdır. Gerek yazı gerekse şekillede kimi zaman bazı mercek ya da aynalarla bakıldığında şeklin ya da yazının ne olduğunu anlamak mümkün olabilir. Ya da bazen söz konusu haritayı başka bir harita ile üst üste koyunca, haritadaki şekil ve yazıların gerçek anlamını çözmek mümkün olabilir. Çzel bir ışıkla bakmak, ya da haritanın üzerine bir kimyasal madde sürmek de bazen haritada gizli kimi yazı ve şekilleri görünür hale getirebilir.

    Hastalıklar

    Fantastik Edebiyatta Hastalıklar: Çncelikle hastalığın son üç yüz dört yüzyıllık zaman diliminin öncesinde, pek çok insan için en anlaşılamayan en fantastik ögelerden biri olduğundan bahsetmek gerekir. Bir kere ortaya çıktığında tedavi edilebilse bile, hastalıkların uzun süre nereden ortaya çıkıp nasıl bulaştığını çoğu insanın anlayamamıştır. Bu da bazı insanlara zaman doğa üstü, bir takım fantastik ögelerin hastalıkları yaratabileceğini düşündürmüştür. Klasik hastalık belirtileri sayılabilecek, deride beliren lekeler, kanamalar, yemek yiyememe, ishal, halsizlik gibi belirtiler de insanları başlı başına şaşırtan ve kimi zaman çaresiz bırakan belirtilerdir. Bu belirtilere de insanların hayal gücü ile yeni belirtileri eklemesi çok zor olmamıştır. Aslında belki de hastalıkların bu gizemli yanından esinlenen modern bilimkurgu edebiyatı da çoğu fantastik varlığı da oluşumlarını bir tür hastalığa bağlayarak bilimkurgu edebiyatına aktarabilmiştir.

    Hastalıkların Nedenleri: Kuyuların ya da havanın zehirlenmesi ya da ısırığı ile insanı hasta eden böceklerin bir şehre ya da kasabaya üşüşmesi, hastalıkların hem gerçek yaşamda rastlanan, hem de fantastik edebiyata aktarıldığında içinde yer aldığı hikayeye renk katan nedenleri arasındadır. şehri ya da kasabayı istila eden böcekler, çekirge ya da sivrisinek gibi günümüz Dünyasında yer alan varlıklar olabileceği gibi, tamamen yazarın hayal gücü ile yarattığı varlıklar da olabilirler. Kimi zaman belli bir zamana kadar birbirinden ayrı yaşayan iki insan grubu bir araya geldiğinde de biri diğerine hastalık taşıyabilir. Gerçek Dünyada Amerikanın keşfi sırasında, Avrupalılar Amerika halklarına bu şekilde kimi hastalıklar taşımıştır. Fantastik edebiyat hikayelerinde ise elfler, insanlar, cüceler, gnomlar birbirlerine hastalıklar taşıyabilirler. Kimi zaman da fantastik edebiyatta insanlar bir şekilde doğayı ya da doğanın belli bir parçasını mesela bir ormanı, veya bir şehir için çok önem taşıyan bir nehri kızdırabilirler ve doğanın tamamı ya da kızdırdıkları parçası söz konusu insanlara bir hastalık taşıyabilir. Hastalığın bir yerden başka bir yere taşınmasının bir diğer yolu da kimi insanların hastalığı bilerek söz konusu yerde yaşayanlara bulaşmalarını sağlamalarıdır. Bu konuda tarihte gerçekten yaşanmış en meşhur örnek, şehri kuşatanların şehrin içine salgın hastalığa yakalanmış insanları mancınıklarla atmaları bu sayede şehirdeki insanların da o hastalığa yakalanmalarını sağlamalarıdır.

    Hastalıkların Belirtileri: İlk akla gelen belirtiler, derinin bir şekilde kendini değiştirmesi, hastalanan kişinin belli şeyleri bazen hiçbir şeyi yiyememesi, bazen belli şeylere karşı, mesela sese ya da ışığa karşı hassaslaşması, kimi zaman da davranış biçiminin değişmesi olabilir. Bu belirtileri, daha uç noktalara taşıyarak pek çok fantastik varlığın nasıl ortaya çıktığına bir tür açıklama getirmek mümkün olabilir. Çrneğin derinin değişmesi, daha çok kılla kaplanması, hastanın daha saldırgan hale gelmesi bir tür kurtadamlığa varan hastalık belirtileri olarak görülebilirler. Ya da derinin yavaş yavaş çürümeye başlaması, söz konusu insanın bildiğimiz anlamda düşünme yeteneğini kaybetmesi, kan dolaşımının yavaşlaması insanı bir tür zombiye dönüştüren hastalığın belirtileri olarak görülebilirler. Ya da derinin ışığa karşı daha hassas hale gelmesi, hastalanan kişinin normal yiyecek ve içeceklerin hiçbirini yiyememesi, o nedenle sadece kanla beslenebilir hale gelmesi insanı bir tür vampire dönüştüren bir hastalığın belirtileri olarak düşünülebilir. Dolayısı ile kimi fantastik yaratıkların özelliklerini bir tür hastalık belirtisine dönüştürerek, bu yaratıkların aslında insanın vücudune giren bir tür virüs tarafından yaratıldığını hayal etmek mümkündür. Bu tür varlıkların varlıklarını bir tür virüse bağlayarak da bu yaratıkları fantastik edebiyat Dünyasından bilimkurgu edebiyatı Dünyasına taşımak mümkün olmuştur. Modern Bilimkurgu Edebiyatında özellikle hastalıkların düşmanlarını yok etmek için saldırgan çoğu zaman fantastik edebiyatta rastlanabilecek yaratıklar yaratan bilimadamlarına sıkça rastlanabildiğinden sanırım bahsedilebilir.

    Hatırlamak

    bkz. Unutmak ve Hatırlamak

    Hayaletler

    Fantastik Edebiyatta Hayaletlerin Yeri: Hayaletler günümüzde birçok insan tarafından var olduklarına inanılan varlıklardır. Hayaletlerle iletişim kurmayı meslek edinmiş kişilere, ya da hayaletlerin varlığını kanıtlamak için çekilmiş televizyon belgesellerine günümüzde rastlamak zor değildir. Çoğunlukla ölümün ardından ruhların gittiği yere gitmeyen, yaşadığımız Dünyada kalan ruhlar olarak tasvir edilirler. Bazen çektikleri acılar bazen yapmaya devam etmeleri gereken bir iş, örneğin kendilerine emanet edilmiş bir yerin bekçiliği, bazen de huzur bulmaları için düzeltmeleri gereken bir hata olduğu için burada kaldıkları hikayelerde yazar. Çoğunlukla hikayelerin ana karakterleri için korkutucudurlar. Ancak kimi zaman amaçları bu karakterler yardımcı olmaktır. Zaman zaman karakterler hayaletlerle bizzat iletişim kurmak isterler. Bunun için ya bir şekilde öğrendikleri bir ayinin ya da iletişime yardımcı olacak bir nesnenin yardımı ile ya da bu iletişimi kurmayı meslek edinmiş kişinin yardımı ile istedikleri hayaletle iletişim kurarlar. Söz konusu hayalet yaşarken tanıdıkları bir kişi ise elbette duygusal olarak çok yorucu bir çaba olur insanlar için. Muhtemelen sıkça inanılan bir öge olmaları onları oldukça geniş bir hikaye ögesi haline getirmiştir. Sadece belirli kentlerde ya da bölgelerde bulunan hayaletlerin öykülerini anlatan öykü kitaplarını bile bulmak zor değildir.

    Hayaletlerin Genel Çzellikleri: Aslında ruh olarak tasvir edilip yaşarken de bedenimizde var olduğu zaman zaman savunulan bir kavram hayaletlerin özelliklerini tanımlar. Zira hayaletler bedenlerinden tamamen arınmış ruhlardır. Kesinlikle bildiğimiz tüm maddelerden farklıdırlar. Bazen madde olmadıkları, hareket eden bir enerji yığını olduklarından bahsedilir. İnsanlar tarafından genellikle duyulmaz görülmez ve hissedilmezler, ancak yeterince çaba gösterdiklerinde, ya da onları etkileyen bir olay olduğunda, kızdıklarında, mutlu olduklarında, belki korktuklarında kokularını hissetmek, seslerini görmek, hatta bazen onları görmek ve onlara dokunmak mümkün hale gelir. Hayaletlerle ilgili belgeseller bir hayalet bu tür bir çaba gösterdiğinde kapalı bir yerde duruluyorsa havanın ısınacağı ve elektirikleneceğinden, varsa elektronik aletlerin çalışmamaya başlayacağından bahsedilir.

    Bu Dünyada Kalmak: Bir hayalet için bu Dünyada kalma nedeni ne olursa olsun bu Dünya bir hüzün kaynağıdır. Gerçek hayatının sonlanmasından sonra geçen her yıl etrafındaki Dünya biraz daha değişir. Onun bu bu değişime uyum sağlaması artık mümkün değildir. Bildiği ve sevdiği insanlar hala yaşıyorlarsa bile onu artık muhtemelen görmezler var olduklarını anlamazlar. Eğer bu kişiler onu özlüyorsa, yakınlarında olduğu halde onların bu özlemine çare olamamak bir hayalet için daha da acı vericidir. Elbette kendini zorlayıp sevdiği insanla iletişim kurmak mümkündür. Ancak çoğunlukla bu iletişim sevdiği kişiye daha çok acı verir. Yine de hayeletlerin sevdikleri insanların acılarını kimi zaman azaltabildiklerini de belirtmekte sanırım yarar var. Hayalet zaman zaman kendisine artık hüzün veren bu Dünyadan ayrılmanın yolunu bulamaz. Bunun nedeni henüz kendisi bilmiyor da olsa yukarıda sayılan nedenlerden birisidir. Bazen de muhtemelen yine yukarıda sayılan nedenlerden birinden dolayı verdiği tüm acıya rağmen hayalet Dünyadan ayrılmak istemez. Ancak nedeni ne olursa olsun bu Dünyada kalmak hayalet için ait olmadığı bir yerde kalmak gibidir. Hatta daha da beteri bir zamanlar ait olduğu ancak artık ait olmadığı bir yerde kalmak gibidir.

    Hayaletlerle İletişim Kurmak: Bazen sadece hayeleti çok etkileyecek ve onun iletişim için gerekli enerjiyi bulmasını sağlayacak bir şey yapmak yeterlidir. Ancak bazen bunun için bir takım aletler mesela üzerinde rakamların ve harflerin bulunduğu bir tahta ve o tahtanın üzerinde kolay hareket eden hayaletin istediği harfin üzerine kaydırabileceği bir nesne kullanılır. Bazı insanlar da hayaletleri oluşturan enerji yığınlarını kendiliğinden görebildiklerini ve onların seslerini duyabildiklerini savunurlar. Bu insanlar da hem öykülerde hem de gerçek yaşamda hayaletlerle iletişim kurmak isteyen insanların sıkça başvurdukları kişilerdir.

    Hayal Gücü

    Fantastik Edebiyatta Hayal Gücü: Hayal gücü çoğunlukla sınırları belli olmayan bir terimdir. Kimi zaman sadece kendini başka bir yerde, hatta bazen farklı bir şekilde hayal etmek için kullanılabileceği gibi, bazen de ilerideki hayatı ya da sevdiklerinin hayatı ya da tüm insanlığın geleceği ile ilgili plan yaparken de hayal gücü kullanılabilir. Sonuç olarak sanatçılar ve bilimadamlarının oldukça işine yarayan bir şeydir hayal gücü. Dolayısı ile fantastik edebiyat da dahil edebiyatın her alanında da özellikle sanatçı ile bilimadamlarının hayal güçleri rastlanabilecek ögelerin arasındadır. Hayal gücünü en çok kullanan karakterlerse genellikle çocuklardır. Çocuklar için özellikle daha küçük yaşlarda iken, önlerindeki Dünya onlar için gizem ile doludur. Dolayısı ile daha büyük gizemleri hayal etmek onlar için nisbeten daha kolaydır. Fantastik Edebiyatta Hayal Gücünün özellikle öne çıktığı iki durumdan birisi insanların hayal güçlerinde yarattıkları Dünyayı gerçek olarak görmeleri, ya da hayal ettikleri şeylerin gerçeğe dönüşmesidir.

    Hayalin Gerçek gibi Görünmesi: Aslında bu konuda en ünlü örnek fantastik edebiyatın dışındaki bir karakterdir. Don Kişot isimli romanda, ana karakter etrafına bakmakta ve gördüğü her şeyi şovalye masallarının bir parçası olan ögeler olarak hayal etmektedir. Sonuç olarak aslında çok farklı karakterleri olan insanlar, aslında çok farklı görünen aletler onun kafasında bambaşka şeylere dönüşürler ve hikaye boyunca da ona bambaşka şekilde görünürler. Benzer şekilde etrafındaki nesnelerin ve insanların onlara bakanın hayalinde yeniden şekil kazanması, hatta bazen özellikle bakan kişinin hayal ettiği gibi görünmesi fantastik edebiyatta da rastlanabilecek bir ögedir. Bazen fantastik edebiyatta bir tür büyü ya da özel bir fantastik güç sayesinde insanların baktıkları nesne ve insanları hayal ettikleri gibi görmeleri sağlanabilir. Bazen özel bir mekan içinde bulunan tüm insanlara böyle bir güç verebilir, bu durumda her insan o mekanı tam olarak hayal ettiği gibi görecektir. Bazen de hayali yeterince güçlü bir insan diğer kişilerin Dünyayı kendisinin hayal ettiği gibi görmesini sağlayabilir. Bazen bunu hiçbir şey yapmasına gerek olmadan da sağlayabilir. Ya da başka zamanlarda onların Dünyayı kendisinin hayal ettiği gibi görebilmesi için, hayal ettiğini bir şekilde, örneğin müzikle diğer insanlara anlatması gerekebilir.

    Hayalin Gerçekleşmesi: Kimi zaman bu özel, bazen sadece belirli bir süre için verilen bir güçtür, bazen de bir hayal yeterince güçlü olduğu zaman sürekli yapılabilecek bir şeydir. Hatta günümüzde, gerçek yaşamda da yeterince inanarak hayal edildiğinde, hayal edilenin kesinlikle gerçekleşeceğine inanan insanlar da bulunmaktadır. Kimi zaman hayal yeterince güçlü olduğunda, bir tür fantastik gücü olan bir varlık da o hayali gerçeğe dönüştürebilir. Kimi zaman hayalini gerçekleştirme gücü, özellikle hayal edeceği şeyleri kontrol edemeyen kişiler için tehlikeli bir güç haline de gelebilir. Hayal gücünün yarattığı canavarlar, felaketler, kötü tesadüfler, etrafındaki insanların kendisine yapacağından korktuğu kötülükler, bir insanın hayal ettiği her şeyin gerçeğe dönüşmesi ile gerçeğe dönüşebilir. Böyle durumlarda insanların iyi şeyler hayal edebilmeleri ve kendi hayal güçlerini kontrol edebilmeleri gerekir. Ancak bu özellikle uzun zamandır bilinçli olarak hayal kuramış insanlar için kolay olmayabilir. Kimi zamanda bir hayali gerçekleştirmek ancak onu özel bir anda, özel bir yerde, bazen birden fazla insanın hep birlikte zihninde canlandırması ile mümkün olabilir. Böyle durumda kimi zaman hayali zihninde canlandıran insanların her şeyi çok net olarak gözlerinin önüne getirebilmeleri gerekir, bunu yapmak için kimi zaman fantastik bir güce sahip olmak gerekebilir, ya da kimi zaman müzik ya da bir şarkı sayesinde insanların böylesine net hayal kurmaları sağlanabilir, ya da bazen hayali kuran kişilerin söz konusu özel andan önce uyumaları ve söz konusu hayali uykudayken kurmaları sağlanabilir.


    Hayvanlar

    Fantastik Edebiyatta Hayvanlar: Hayvanlar insanlar özellikle ilk sanat eserlerini ürettikleri zamanlarda en çok dikkat çeken varlıklardır. Cansızlar ile diğer canlıların aksine insanınkine benzer bir zekaları vardı. Çoğu insandan daha güçlü daha hızlıydı. Yine bir kısmının bazen oldukça zeki davrandığı gözlenebiliyordu. Çyle ki ilk insanlar zaman içinde doğanın içinde kesin üstünlüklerini elde etmeye başladıklarında bunun nasıl olduğunu anlamakta güçlük çekmiş olmaları çok mümkündür. Çoğu toplumun hayvanlara farklı anlamlar yüklediği ve bu anlamları ürettikleri sanat eserlerine yansıttıkları söylenebilir. Bu sanat eserleri mağra duvarlarına çizilmiş ilk resimler, şarkılar, danslar, ilk basit tiyatro oyunları ve elbette çoğu ilk başta sözlü olan edebiyat eserleridir. Hayvanların doğanın belli güçlerini sembolize ettiği hikayelere belki yine bu anlayışla hayvanların insanlar gibi zeki olduğu masalsı hikayeler de hayvanların yer aldığı fantastik hikayelere örnek verilebilir. Ayrıca hayvanlarla diyalog kurabilen insanlar da bazı fantastik hikayeler de yer alırlar. Bunun yanında bazı hikayelerde de farklı hayvanların özellikleri birleştirerek, ya da bazı hayvanlara yeni özellikler eklenerek oluşturulan yeni canlılar, hatta bazen insan ve hayvan karışımı canlılar fantastik edebiyatın içinde rastlanabilecek ögeler arasındadır.

    Hayvanlar ve Doğa: Kimi zaman şehirlerin yer aldığı öykülerde de hayvanlar yer alsa da, hayvanlar öncelikle doğanın yer aldığı öykülerin vazgeçilmez ögesidir. Çyle ki eski bir şehir terk edildiğinde ve doğa şehri yeniden yavaş yavaş devralmaya başladığında şehrin sokaklarında, evlerinde, kimi zaman bir zamanlar en zengin ve ayrıcalıklı kişilerin girebildiği yerlerde artık maymunlar, aslanlar, kuşlar ve türlü türlü başka hayvan yaşamaya başlayabilir. Hayvanlar doğanın bir parçası olabildikleri gibi kimi zamanda doğanın kendini ifade etme tarzı, doğadaki belli güçlerin şekil bulmuş halleri haline gelebilirler. Bazen belli hayvan türlerinin tüm üyeleri böyle bir gücün bir çeşit sembolü haline gelebilir. Bir nehirde yaşayan tüm timsahlar o nehrin ruhunu temsil edebilir. Bir deniz kıyısındaki martılar o denizin insanlarla diyalog kurmasını sağlayan bir tür iletişim aracı haline gelebilirler. Bazen de özel bir hayvan mesela bir ormanda yaşayan tek bir aslan, bozkırda diğer tüm atlardan daha farklı ve daha çok dikkat çeken bir at o bölgedeki doğanın sembolü olabilir. Böyle durumlarda hayvanların sıradan hayvan hareketlerine benzeyen hareketleri ancak onları tanıyan insanların görebileceği anlamlar taşır. Bazen insanların bu anlamları çözebilmesi, onların bir felaketten zarar görmesini önleyecek, ya da zaten başlarına gelen bir felaketten kurtulmalarını sağlayacak kadar önemli olabilir.

    Hayvanlarla İletişim: Sıradan bir insanın konuşması ve hayvanların kendi tarzlarında cevap vermeleri de normal öykülerde olduğu gibi fantastik edebiyatta da hayvanlarla çok da mükemmel olmasa da kurulan bir iletişim olarak yer alabilir. Ancak bazen özel insanlar, çoğu zaman sahip oldukları özel güçlerle bitki ve hayvanların verdiği mesajları anlama ve onlara da anlatmak istediklerini anlatma yeteneğine sahiptir. Druidler ve şamanlar bu tür yetenekleri olan insanlar arasındadır. ( bkz Druidler, şamanlar ) İletişimin mutlaka sesle olması gerekmez. Dokunma, hareketler belki danslar, hatta bazı öykülerde kokular ve tadlar bile bir iletişim yolu olarak kullanılabilir.

    Farklı Hayvanlar: Kimi zaman onları daha korkutucu hale getirebilmek, kimi zaman da onlara daha fazla kutsallık katabilmek için insanlar kimi zaman hayvanlara bazı özellikler ekleyerek ya da bazı hayvanların özelliklerini birleştirerek yeni bir tür hayvan yaratabilir. Kanatlı atlar, kanatlı aslanlar, tek boynuzlar bu hayvanların arasındadır. Bu tür yaratılan yeni canlıların başka bir örneği ise hayvan ve insan özelliklerinin birleşmesi ve insan hayvan karışımı bir canlının oluşmasıdır. Bu tür canlıların genellikle başları, kimi zaman kolları insan gibi gövdeleri ise hayvan gövdesidir. Deniz kızları ve Keçi-adamlar bu tür hayvanlara verilebilecek örnekler arasındadır. Hayvan ve insan özelliklerinin bir araya geldiği başka bir öykü tarzı da insanların kimi zaman kendileri isteyerek kimi zaman da istemeden hayvanlara dönüşümüdür. Kurtadamlar bu tür öykülerin en ünlü ögeleri arasındadır. (bkz Kurtadamlar) şamanlar ve Druidler de eğer yeterince güçlülerse bazen istedikleri hayvanlara dönüşebilmektedirler.

    Hazineler

    Fantastik Edebiyatta Hazineler: Hazine arayanlar, hazineleri saklayanlar, hiç bulunmaması gereken lanetli hazineler fantastik edebiyata en fazla renk katan ögelerden biridir. Çoğunlukla bir sandığın içinde altın ve değerli mücevherlerden oluşurlar. Bazen bir odanın baştan başa hazine ile dolu olması da mümkündür. Çoğunlukla iyi saklanmışlardır. Saklandığı yerlerde onları bulmak çoğu macera öyküsünün konusudur. Kimi zaman da hazineyi yanlış kişinin almasını önlemek için onu koruyan bir bekçi ya da tuzaklar ya da bir lanet olur. Kimi zaman da tehlike hazinenin kendisidir. Bazen sandığın içindeki normal bir hazine gibi görünen bir şey kimi zaman ilk bakışta ne olduğu anlaşılan ama durdurulamayan bir madde ya da büyü, kimi zamanda zamanla varlığı ortaya çıkacak bir lanet hazineyi bulanların pişman olmasına neden olabilir.

    Hazine Avcıları: Güçlü kralların mezarları, denizin dibindeki batık gemiler, yıllardır hiç kimsenin uğramadığı antik şehirler, ya da bazen uçsuz bucaksız bir çölün ya da ormanın bilinmeyen bir yeri büyük hazinelerin gizlendiği yerler olabilir. Bu hazineleri arayan kişiler fantastik edebiyat hikayelerinin önemli bir bölümünün konusunu oluştururlar. Bu kişiler genellikle bir kitap, ya da bir handa anlatılan bir öykü, ya da bazen dedelerinden ya da babalarından duyduğu bir hikaye üzerine yola çıkarlar.

    Hazine Haritaları: Hazine avcılarının hikayelerinde geçen en ünlü ögelerden birisi haritalardır. Bu haritalar bazen birkaç parça halindedir ve parçaların birleşmesi gerekir. Bazen haritanın öyle bir şekilde çizilmiştir ki ya bir büyü, ya da farklı bir renkte ya da özellikte bir ışık, ya da üzerine haritaya sürülecek özel bir madde ya da başka bir şeyin yardımı ile haritanın çizgilerini görmek mümkün olabilir. Haritanın üzerindeki şifreleri ve ipuçlarını anlamak bazı hikâyelerde oldukça zordur. Bazen maceracılar bu işaretlerin anlamını ancak bir defa yola çıkıp belli deneyimleri yaşadıkça anlayabilirler.

    Lanetli Hazineler: Oldukça yüklü bir fantastik edebiyat konusudur. Kimi zaman bulunan hazinelerin yanı başındaki açılmaması gereken kapılar, kimi zaman açılmaması gereken sandıklar bu tür lanetli hazine hikâyelerinin en çok rastlanan ögeleridir. Söz konusu lanet kimi zaman hemen anlaşılabilen bir şey olsa da çoğunlukla zamanla ne olduğu fark edilir. Mısır firavunlarının mezarlarını arayanların maruz kaldıkları lanet belki de en meşhur lanetli hazine öyküsü olarak sayılabilir.

    Hazine Tuzakları ve Bekçileri: Hazine tuzakları ve bekçileri çoğu zaman hazineyi saklayanlar tarafından kurulmuş ya da görevlendirilmişlerdir. Tuzakları aşmak için kimi zaman özel bir bilgelik ya da yetenek gerekir, bazen de tuzaklar ancak yılın hatta bazen tarihin belli bir zamanında etkisiz hale gelirler. Böylece ancak doğru insan geldiği zaman, ya da doğru zamanda hazine aranırsa hazineye ulaşmak mümkün olacaktır. Doğru zamanın ne zaman geleceği ya hazineyi arayan kişinin sınavı nasıl geçeceği hazine haritalarında belki ilk başta fark edilmesi zor bir köşedeki bir işarete bakılarak, ya da bazen hazineden bahsedilen kitabı, ya da halk hikayesinin bir dizesini yeniden okuyarak veya dinleyerek anlamaya çalışarak bulunabilir. Ancak bazen bu sınav ancak o kişinin doğru kişi olmasını sağlayan bir deneyim ya da sadece onun bedeninde bulunan bir özellik sayesinde geçilebilir. Hazine Bekçileri kimi zaman büyülü ve sonsuza kadar yaşayacak bir varlık, kimi zamansa nesilden nesle görevi çocuklarına ya da seçecekleri kişilere aktaran insanlar olabilir. Hazine Bekçileri kimi zaman gelen kişinin bilgeliğini ve yeteneğini test edip doğru insanın geçmesini sağlarlar. Bazen de görevleri hazineyi saklayan kişi hariç kimseyi geçirmemektir. Bazen de özellikle tehlikeli ama ortadan kaldırılması mümkün olmayan hazinelerin önünde durmak ve onlara hiç kimsenin ulaşmamasını sağlamak görevleridir.

    Hephaistos

    (Bu madde Aegron Linwelin tarafından hazırlanmıştır)

    Değişik rivayetler vardır bu tanrının doğumu ile ilgili. Ama en bilineni Hesiodosun da anlattığı gibidir. Rivayete göre Hera kocası ZeusÂ?a duyduğu hınçtan dolayı kendi hiçbir erkekler beraber olmadan doğurmuştur HephaistosÂ?u.
    Homeros destanlarında ise Zeus ile HeraÂ?nın oğlu olarak görünür.
    Heranın kendi anlatımına göre böylesine şekilsiz bir çocuk doğurduğu için kendinden utanan Hera HephaistosÂ?u denize atmış. Tehtys ile Okeanos kızı Eurynome sahip çıkmışlar HephaistosÂ?a ve ona tam 9 yıl bakmışlar. O da boş durmamış tabi ki sürgünlüğü sırasında. Birçok küpeler, takılar, bilezikler yapmış bir mağarada.
    Ama Hephaistos Â?köpek gözlüÂ? diye anlattığı annesinden hep öç almak istemiş. Sonunda kafasına öç almayı koyan Hephaistos demirlerin tanrısı olduğu için çok güzel bir taht yapmış annesi için. Bu tahtın görünmez zincirleri varmış. Annesini bu şekilde tuzağa düşürmeyi planlıyormuş Hephaistos. İstediği gibi de olmuş. şekilsiz diye denize attığı oğlunun tahtını çok beğenmiş Hera ve kurulmuş hemen tahta. O zaman anlamış bunun bir tuzak olduğunu Hera. Birden kendini zincirlerin arasında buluvermiş. Sonunda bundan kurtuluşun olmadığını anlayanlar DionysosÂ?a başvurmuşlar son olarak. Dionysos tatlı şarapla sarhoş etmiş topal tanrıyıda anca öyle getirmiş OlymposÂ?a. HephaistosÂ?un bağlarını çözmesiyle anca kurtulabilmiş Hera.
    Olymposlu tanrılar hep alay edermiş Hephaistosla ama hepte ona işleri düşermiş.Tanrılar arasında elinden en çok iş gelen tanrı Hephaistosdur tabi ki de.Onsuz yapamaz hiç biri. HeliosÂ?un güneş arabasını, Heraklesin altın zırhını, AkhilleusÂ?un kalkanını ve nicelerini hep o yapmıştır. Zeus ölüm saçan yıldırımlarıda onun elinden çıkmadır. Hünerinin sınırı olmayan Hephaistos ilk kadın insanı Pandorayı da yaratmıştır. Böylece ne kadar hünerli olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır herkese.
    Yalnız annesi kötülük etmemiştir HephaistosÂ?a. Babası Zeus da bir tartışmada sırf annesinin tarafını tuttuğu için OlymposÂ?un tepesinden Lemnos adasına fırlatmış HephaistosÂ?u. İşte topal olmasının sebebi de budur HephasitosÂ?un.
    HephaistosÂ?un karısı AphroditeÂ?yi Ares ile basmasının öyküsünü ayrıntılı olarak Aphroditeyi anlatırken yazacağım.
    PrometheusÂ?u yani ateşi alıp insanlara veren, ZeusÂ?un tabiriyle onları ateşin kötülüklerine iten tanrıyıda Kafkas dağlarına Hephaistos zincire vurmuştur. ZeusÂ?un yardımına gelip başından AthenaÂ?nın çıkmasını sağlayan da odur.
    Hem ateşin hemde demircilerin tanrısıdır Hephaistos. Yanardağların içinde çalışır Hephaistos, Kyklop yardımcıları ile beraber. Hünerli bir demirci olduğu kadar hünerli bir kuyucumdur da Hephaistos. Tanrılar için bir çok bilezik, yüzük yapmıştır Hephaistos hünerini kanıtlamak için. Tanrıların içtikleri kutsal şarap kaplarını dahi bun hünerli tanrı yapmıştır.

    Heykeller

    Fantastik Edebiyatta Heykeller: Heykeller, çok kabaca yapılmış oldukları durumlarda bile insanları zaman zaman canlı olduklarına inandırabilecek sanat eserleridir. Kimi zaman bir tek bir insan ya da canlı figürü, kimi zaman da bir olayı, canlandıran çok sayıda canlı ve cansızın bir arada olduğu heykellere farklı yerlerde rastlamak mümkündür. Kimi zaman çok yüksek binaların bile boylarına denk heykellere rastlanabileceği gibi, kimi zaman da insanların avuçlarının içine sığabilecek figürlerin de heykel olduklarını düşünmek mümkündür. Ne kadar farklı boyutlarda ve şekillerde olurlarsa olsunlar, sahip oldukları gerçeklik hissi heykellerin fantastik edebiyatta güçlü ögelerden birisi olmasını sağlar.

    Heykellerin Gizemleri: Genellikle fantastik hikayelere esin kaynağı olan birçok mekanda, örneğin tapınaklarda, kalelerde, saraylarda, kimi zaman gemilerin üzerinde heykellere rastlamak mümkündür. Böyle mekanlardaki heykellerin genellikle üzerlerindeki çok küçük ayrıntıların bile o mekan hakkında ipucu veren anlamları olabilir. Kimi zaman heykeller mekandaki bir güce karşı insanları uyarıyor olabilirler. Kimi zaman da söz konusu heykeller karşılaştıkları bir sorunu çözmek için o mekana gelenlere yol gösterici ipuçları taşıyor olabilirler. Bazen bu heykellerin gölgelerinin yılın belirli günlerinde özel bir yeri örneğin gizli bir kapıyı işaret etmesi mümkündür. Kimi zaman da farklı bir ışıkla bakıldığında üzerilerinde normal ışıkla bakılınca görülmeyen şekiller görmek mümkün olabilir. Kimi zaman da bu tür heykellerin üzerinde fantastik güce sahip eşyalar içeren bölmelerinin olması mümkündür. Bazen de heykelin kendisi mekanın içindeki fantastik bir gücü harekete geçirecek bir güce sahip olabilir.

    Heykellerin Canlanması: Fantastik Edebiyatta heykellerle ilgili en çok rastlanan öge olması mümkündür. Bazen söz konusu canlanma heykelin gerçek bir insan ya da insana benzeyen bir varlık gibi, etten bir yapıya bürünmesi şeklinde olabilir. Bazen de heykel taş şeklinde kalır. Ancak hareket etmesi, hatta kimi zaman uçması mümkün hale gelir. Heykellerin bu tür canlandıkları durumlar kimi zaman bir yeri, ya da bir nesneyi korumak içindir. Bazen korunacak yerin koskoca bir şehir olması da mümkündür. Kimi zaman heykeller söz konusu yeri, örneğin şehri tehdit eden her düşmanın saldırışında canlanmazlar. Onların canlanması için özel bir takım fantastik güçlere sahip belirli, belki şehre saldıracağı uzun zaman önceden bilinen bir düşmanın harekete geçmesi ile mümkün olur. Bazen de birisinin harekete geçirmesi gerekebilir. Kimi zaman da heykellerin belli fantastik güçlere sahip kişiler tarafından bulundukları mekana ve o mekanda yaşayanlara zarar vermesi için de canlandırılması mümkündür. Kimi zaman söz konusu heykel özellikle bir gün canlanması için yapılmış ve bir şekilde söz konusu yere yerleştirilmiş olabilir. Ancak bazen de heykelin canlanması istediği her heykeli canlandırma gücüne sahip bir insan ya da bir varlık tarafından da canlandırılabilir.

    Heykele Dönüşme: Bu konuda muhtemelen en çok bilinen örnek Yunan Mitolojisindeki MedusaÂ?nın heykele dönüştürdüğü varlıklardır. Medusa gözlerine her bakan kişiyi taş bir heykele dönüştürmek gibi bir özelliğe sahiptir. Ancak bu tarz güçlere fantastik hikayeleri yazanların hayal güçlerine bağlı olarak farklı insanlar, varlıklar hatta kimi zaman doğa sahip olabilir. Kimi zaman heykele dönüştürme o kişiyi cezalandırmak için değil, onun bozulmadan kalabilmesi için de yapılmış olabilir. Çrneğin doğanın bir kişilik kazanıp her hangi bir insana aşık olduğu durumlarda söz konusu insanı heykele dönüştürüp sonsuza dek yaşamasını sağlaması mümkündür. Kimi zaman da belli varlıkların belli durumlarda kendiliğinden heykele dönüşme ihtimali de vardır. Çrneğin belli varlıklar Güneş Işığı ile karşılaştığında heykele dönüşebilirler.

    Hırsızlar

    Fantastik Edebiyatta Hırsızların Yeri: Eğer bir fantastik hikayeye o hikayede göreceği sırlara yabancı o sırları bizlerle beraber keşfedecek bir karakter katmak istenirse böyle bir karakter sahip olacağı en doğru meslek kesinlikle hırsızlıktır. Hırsızlar genellikle her hangi bir başka işte çalışacak yetenekleri olmayan, ya da bu yeteneklerini hiç keşfedemeden toplumun dışına itilmiş ya da toplumla çelişerek kendileri o toplumun dışına çıkmış bireylerdir. Çevrelerindeki tüm gerçekler kendileri alehine gelişirken onlar ellerindeki her imkânı bu arada yeteneklerini de sonuna kadar keşfetmek ve kullanmak zorundadırlar. Onların bu keşfetme duyguları fantastik bir hikayede sıradan bir karakterden çok daha iyi gözlem yapan bir karakter yaratma imkanı verir yazarlara. Bunun dışında sıradışı ortamlara daha çabuk alışan, daha önce karşılaşmadığı zorluklarla mücadele yollarını daha iyi bulan karakterlerdir hırsız karakterleri. Bunun dışında kendi boylarını aşan işlere bulaşırlar ki zaten bu hayatta kalma yoludur. Fantastik bir maceranın içinde de genelde karakterler boylarını aşan işleri yapmak zorundadırlar.

    Hırsız Toplulukları: Lonca, çete birlik gibi isimler alırlar, zaman zaman çok etkin gruplar da olabilirler. Genellikle en etkin oldukları yerlerde bile resmen kabul görmeyen gruplardır. Bu gruplara giren hırsızlar bir bakıma kendilerine dahil olacak yeni bir insan grubu bulmuş gibidir. Elbette bu yeni grup tam olarak toplumun yerini tutmaz. Genellikle herkes kendi başınadır, yapılan hatalar tölere edilmez ve de insanların arasında dayanışma varsa da zayıftır. Elbette bu durumun istisnası olan hırsız grupları da vardır. Hırsız toplulukları fantastik hikayelerde kimi zaman hikayenin içerisindeki gizemin ta kendisi de olabilirler. Nasıl bir hırsız yaşamak için mümkün olan her yolu keşfedip kullanıyorsa, bir hırsız topluluğu da var oluşunu sürdürmek ya da gücünü arttırmak için farklı yolları keşfedip kullanır. Bu yol içinde gizem barındıran bir yol da olabilir. Bu durumda hırsız topluluğu belki içinde bulunan hırsızların bile tamamının bilmediği bir sırı barındıran bir grup haline gelir.

    Bağımsız Hırsızlar: Elbette bazı hırsızlar için hırsız toplulukları bile bağlayıcı olur, ya da onlarla bile uyuşmaları mümkün olmaz. Bu durumda hırsızların loncadan ya da çeteden bağımsız olarak çalışması mümkündür. Bu durumda hırsız lonca ya da çetenin kurallarına uyarak varlığını sürdürebileceği gibi, bu kuralları ihlal eden, çete ya da loncanın da düşman ilan ettiği bir karakter olabilir. İkinci durumda hırsız tıpkı kendisi gibi olan, dolayısı ile kendisi ile çok daha etkin mücadele edecek bir grubu karşısına almıştır, bu nedenle işi çok daha zordur. Böyle karakterler çok daha karanlık ya da gizemli yollara sapabilirler.

    Farklı Hırsızlıklar: Bazen fantastik hikayelerde gerçek yaşamda çalınamayacak bazı şeyler de çalınabilir. Çrneğin genç ve güzel kızların gençlik güçleri ve güzellikleri çalınabilir. Ya da özellikle çocukların gördükleri güzel rüyalar onlardan çalınabilir. Günümüz Dünyasında çalınamayıp fantastik bir hikayede çalınacak başka bir şey de insanların anıları hatta bedenleridir. Tüm bu hırsızlıkların tek seferlik yapılan bir büyü değil de, bu tür hırsızlığı meslek haline getirmiş bir karakterin, hatta bunu bir hırsızın evdeki parayı alıp kaçmasına benzer bir yöntemle çalıyor olması hikayeyi daha da ilginç hale getirecektir.

    Hırsız Karakter Çrnekleri: Alaattin ve Ali Baba iki ünlü hırsız olarak örnek verilebilir. Gerçi Alaattinin hırsız özelliği daha sonra cinin devreye girmesi ile biraz daha geride kalır. Ancak Ali Baba parasızlıktan zor durumda kalan ve son çare olarak hırsızlığa boş vuran ünlü karakterden biridir. Zor durumda kalıp hırsızlığa başvuran bir başka karakter de ünlü Jack ve Fasülye Ağacındaki Jack karakteridir.

    I

    Irmaklar

    Fantastik Edebiyatta Irmaklar: İlk çağlardan beri hayal kuran insanların zihinlerinde ırmakların birkaç farklı anlamı olduğundan söz edilebilir. Birincisi ırmaklar kimi zaman hayatın zorlukla var olduğu yerlere, örneğin bozkır ve çöllere bile yaşam veren bir kaynaktır. Fırat, Dicle ve Nil bu tür ırmaklara örnektir. İkincisi ırmaklar bir yoldur. Zaman zaman balta girmemiş ormanlarda ya da yol vermeyen dağların arasından ilerlemenin tek yolu bir ırmağı takip etmektir. Irmaklar hep bir yerlere varır. Bazen şehirlere, hiç olmazsa göllere ve deniz kıyısına varırlar. Ççüncüsü ırmaklar bir sınırdır. İlkçağlardan günümüzde çoğu ülke ve medeniyet arasında pek çok ırmak doğal sınır olmuştur. O nedenle bir ırmağı geçmek kimi zaman arkada bir DünyaÂ?yı bırakıp yenisine geçmek anlamını da taşır.

    Hayat Kaynağı Irmaklar: Nehir kıyısında kurulan medeniyetler için özellikle ırmakların bu anlamı çok güçlüdür. Bu algı bu medeniyetlerin mitolojilerine de yansımış ve kimi zaman modern fantastik edebiyatın yazarları da bu algıdan esinlenmişlerdir. Bu tür algıyı paylaşan medeniyetler için ırmaklar bir bakıma yaşayan bir canlı gibidir. Hayat verdikleri ülkenin insanlarına kimi zaman sinirlenir, o senenin kurak geçmesine neden olabilirler. Ya da sinirlerini şehirleri yıkıp geçen sellerle gösterirler. Zaman zaman bu ırmakların içinde yaşayan ve hareketleri ile adeta ırmağın o ülkenin insanlarından memnun olup olmadığını gösteren kutsal hayvanlar vardır. Elbette ırmağın isteklerini insanlara doğrudan ileten rahipler ve onların ırmağın ruhuna adadıkları tapınakları vardır. Tüm bu ögeler modern fantastik edebiyatta da rahatlıkla kullanılabilecek son derece zengin ögelerdir.

    Yol Olarak Irmaklar: Ormanın ortasına uçağı düşen, ya da çölde kaybolan birisi için eğer bir ırmak bulabilirse kesinlikle yapması gereken ırmağı izlemektir. Ancak bunun dışında fantastik edebiyat da dahil pek çok öyküde ırmakların doğdukları ve döküldükleri yerler kahramanların belirli gizemleri çözmek için gitmeleri gereken yerler olarak kullanılır.

    Sınır Olarak Irmaklar: Zaman zaman ırmaklar, belirli ülkeleri ve bazen fantastik Dünyaları ayıran sınırlar olarak da betimlenirler, böyle durumlarda insanların ırmağı geçmesini zorlaştıran birçok etken öyküye dahil edilir. Irmağın çok hızlı akması, suyun çok soğuk veya sıcak olması, ırmağın içerisinde onu geçmeye çalışanlara saldıracak hayvanların ya da belki fantastik yaratıkların olması gibi engeller ırmağın geçilmesini zorlaştıran etkenlere örnektir. Bazı durumlarda ırmak bir defa geçildiğinde geri dönüş yoktur. Ya da asıl zorluk ırmağı ilk geçiş sırasında değil geriye dönüş sırasında olur.

    Sıradışı Irmaklar: Bazı fantastik öykü ve efsanelerde insanlar sıradışı ırmaklar da hayal etmişlerdir. Aşağıya değil de yukarıya doğru akan ırmaklar bu tür hayallerden birisidir. Ancak muhtemelen bu hayaller en fazla su dışında başka bir şeyin akması ile oluşan ırmaklar üzerinedir. Yukarıda verilen ateş ırmakları bu tür ırmaklar bir örnektir. Açıkçası insan gözününün önüne akarak ilerleyen dev bir bal ırmağını ve onun içine düşme ihtimalini düşününce biraz irkilse de balın tatlı ve sevilen bir şey olması nedeni ile insan böyle bir ihtimali düşünmeden bal ırmaklarının aktığı bir Dünyayı hayal edebilmiştir. Bunun yanında süt ırmakları, şarap ırmakları gibi yiyip içilmesi sevilen şeylerin ırmakları genellikle hayal edilmiştir. Hayali kurulabilecek diğer bir ırmak türü ise gökyüzünde akıp belki de üzerinde yürüyerek gökyüzüne çıkabileceğimiz ışık ırmaklarıdır. Elbette bu tür farklı ırmakları hayal etmenin sınırı yoktur. Fantastik edebiyattaki sıradışı ırmaklara verilebilecek diğer bir örnek de suyu büyülü olan ırmaklardır. Bu büyü kimi zaman suy içenin geçmişini unutması şeklinde, kimi zaman belirli güçler kazanması, lanetlenmesi, bir hayvana ya da bir yaratığa dönüşmesi, ya da bir gerçeğin farkına varması şeklinde olabilir.

    Işık

    Fantastik Edebiyatta Işık: Işık fantastik edebiyatta çoğu zaman iyiliğin bir tür sembolü olarak kullanılır. Sonuç olarak ışık insanların görmelerini, etraflarındakileri az ya da çok fark etmelerini sağlar. Karanlığın belki de etrafındakileri görememekten dolayı yarattığı korku, ışığın insanlığın eski dönemlerinden beri bir tür kurtuluş yolu ya da kutsal öge gibi algılanmaya başlanmasına neden olduğu söylenebilir. Dolayısı ile ışık, en eski fantastik halk hikayelerinden itibaren sıkça kullanılan bir ögedir ve hikayelerde çok farklı şekillerde kullanılabilmektedir.

    İnsanların Saçtığı Işık: Çncelikle belki şunu yazmak gerekir. Bilimsel araştırmaların sonuçlarını dikkate alırsak insanlar gerçekten kendi gözleri ile göremeyeceği bir ışık saçarlar, bu ışığın kaynağı insanların vucud ısılarıdır. Ancak yine mevcud bilimsel araştırmalarla bu tarz bir şeyin varlığı keşfedilmemiş bile olsa, insanların aynı zamanda dikkatli baktığında herkesin görebileceği bir ışık saçtığına ilişkin de bir inanç vardır. Bu ışık kimilerine göre insanların duyguları değiştikçe daha farklı renklerde olabilmektedir. Çok güçlü duygular yaşadıkları zamanda ise başka zamanlara göre çok daha farklı çıkmaktadır. Bu inanca sahip olanlara göre başka insanların saçtığı bu tür ışıkları görebilmek onların hangi duyguları yaşadığını anlaşılmasını sağlar. Böyle bir yeteneği olan bir kişi örneğin karşısındaki kişinin bir nedenle kızgın olduğunu bilecek ve ona nasıl davranacağına karar verirken bu bilgiyi kullanabilecektir.

    Işığın Güçleri: Işığın en büyük gücü insana etrafındakileri görme gücü vermesidir. Fantastik Edebiyatta ışığa atfedilen birçok başka gücün de bu güçten yola çıkarak oluşturulduğu söylenebilir. Çrneğin kimi zaman bir takım farklı ışık türlerinin normal ışıkla göremediğimiz bazı şeyleri de bize göstermesi mümkün olabilir. Normal ışıkla göremediğimiz bir duvarın ötesini, ya da bir kağıdın üzerinde normalde göremediğimiz bir şekli, hatta kimi zaman bir şekilde bir insanın iç yüzünü ışığın bize gösterme ihtimali vardır. Bazen de ışığın, insanın kafasındaki korku ve kuşkuları dağıtan, doğruları görmesini sağlayan bir özelliği olabilir. Hatta kimi zaman etrafında ışıkla kaplanan bir insanın hastalıklarının iyileşmesi, gençleşmesi, ya da belli fantastik güçler kazanması mümkündür. Ancak bazı durumlarda bunun tersi de olaibilir. Kimi zaman ışığın, çoğu zama daha kötü tabiyatlı varlık ve insanlara ama bazen en masum kişilere bile zarar vermesi mümkün olabilir.

    Işığı Kontrol Etmek: Işık yukarıdaki tüm özellikleri nedeni ile insanların en çok kontrol etmeye çalıştığı güçlerden birisi olmuştur. Çrneğin aynalar insanın ışığı kontrol etme çabasının bir ürünü sayılabilir. ( Bkz Aynalar ) Aynı şekilde mercekler de ışığı kontrol etme amacı ile üretilen nesnelerden birisidir. Çzellikle fantastik halk edebiyat hikayelerinde ışığı kontrol eden fantastik ya da gerçek yaşamda rastlanabilecek araçların çoğu zaman amacı, kimi zaman bir yıl, kimi zaman yüzyıl hatta bazen binyıl içinde tam olarak belli bir gün hatta bazen belli bir saatte ışığın belli bir noktaya, örneğin bir duvarın belli bir yerine, ya da belli bir heykelin üzerine düşmesini sağlamaktır. Böyle hikayelerde çoğu zaman tam o anda ışığın düştüğü yere bakanlar, başka bir zaman baktıklarında göremeyecekleri bir şekli ya da yazıyı görebilirler bu da onların çoğu zaman belli bir gizemi çözmelerini sağlar. Bazen de ışığı kontrol eden bazı kişiler, onun yardımı ile insanları iyileştirmeyi, ya da düşmanları olan varlıklara zarar vermeyi amaçlıyor olabilirler. Kimi zaman da ışığı kontrol etmenin amacı, uzaklardaki birilerine bir mesaj göndermektir. Uzaklardaki bir kulede görünen ışığın bir kasaba ya da şehri düşmanlara karşı uyarması fantastik hikayelerde rastlanabilecek bir durumdur. Bazen birbirlerini gören kuleler yardımı ile ışık mesajın çok uzaktaki ülkelere bile taşınmasına yardımcı olabilir.

    İ

    İluzyonlar ( Yanılsamalar )

    Fantastik Edebiyatta İluzyonlar: İluzyon bir insanın aslında var olmayan bir şeyi gördüğünü sanması olarak tanımlanabilir. İluzyon gören bir insan bu görüntüyü kendi aklından yaratmamıştır, Gerçekte varolmayan nesnenin görüntüsü ya da bir nesnenin gerçekte olduğundan farklı görünmesini sağlayan dış Dünyanın bize oynadığı bir oyundur. Tamamen kendi zihnimizde yaratılan görüntüleri halisinasyon ya da sanri olarak adlandırmak daha doğrudur. İluzyonlar kendi başlarına insanlara fantastik gelen olaylardır. Tarihin bilinen en eski zamanlarından günümüze kadar iluzyonlar insanları şaşırtmakta, hatta insanlar kimi zaman doğa üstü kimi güçlerin bu iluzyonları oluşturduğuna inanabilmektedir. Günümüzde sihir gösterisi olarak adlandırılan gösterilerin önemli bir bölümünün iluzyon gosterileri olması da iluzyonların insanları etkileme gücünün bir göstergesidir.Dolayısı ile iluzyonlar, her hangi bir ek fantastik öge eklemeden bile, özellikle fantastik hikayeleri daha renkli, daha heyecanlı ve gizemli hale getirecek ögelerden birisidir.

    İluzyonları Yaratmak: İluzyonlar genellikle, ışık ve aynalar kullanılarak yaratılır ama insanın gözünün önündeki bir nesneyi normal durumda göründüğünden farklı görmesini sağlayacak her şey bir iluzyon yaratabilir. Çrneğin akvaryumun içinde olduğu için bir balık bize olduğundan daha büyük göründüğünde, su da bu iluzyonun bir parçasıdır. Benzer şekilde su buharı, ya da sadece hava da iluzyonların yaratılmasında rol oynayabilir. Kısacası iluzyonlar dış Dünyanın bize oynadığı oyunlardır. Işığı, suyu, aynaları, havayı ve daha başka ögeleri kullanarak oldukça büyük iluzyonlar yaratmak mümkün olabilir, şehirleri dağları hemen önlerinde duran insanların sağlanabilir, ya da o sırada başka bir yerde olan insanların aslında bomboş bir sokağın ortasında görünmesi dolayısı ile o sokağın kalabalık olduğunun zannedilmesi sağlanabilir. Belki gezegenlerin yıldızların bile ortadan kaybolması sağlanabilir, kısacası iluzyonlarla insanların ne derece yanıltılabileceği, gerçek yaşamda bu işle uğraşanların, hikayelerde ise yazarların hayal gücü ile sınırlıdır. İluzyonlar kimi zaman, tek bir kişiyi etkileme amacı ile yaratılırlar. Bu amaçla yaratıldıkları zaman sadece tek bir kişi söz konusu yanılsamayı görecek, örneğin sadece tek bir kişi o sırada önünde olan bir nesneyi fark etmeyecek, diğer insanlar söz konusu nesneyi fark edebilecektir. Bazen de belli bir ortamda bulunan tüm insanların var olan bir şeyi fark etmemesi, ya da orada olmayan bir nesnenin ya da bir kişinin orada olduğunu fark etmesi istenebilir. Çrneğin kimi zaman bazı hikayelerde kimi karakterlerin her hangi bir nedenle gizli kalması gereken bir şehre kimsenin girmemesi için şehrin çok yakınından geçen insanların bile şehri fark ememesini sağlayacak bir iluzyon yaratması mümkündür.

    İluzyonları Fark Etmek: Hem gerçek yașamda hem de hikayelerde kimi zaman insanların bir iluzyon gördüklerini anlamaları mümkün olabilir. Kimi zaman bu bazı insanların daha iyi bir görme yeteneğine sahip olmaları sayesinde mümkün olabilir.Gözlerinin önündeki görüntülerin ayrıntılarını daha iyi fark edebilmek, ya da bazen daha açık veya daha az koyu renkleri fark edebilmek, insanların önlerindeki görüntünün gerçek bir nesneye ait olmadığını anlamalarını ya da bazen aslında önlerinde diğer insanların göremediğ bir nesne olduğunu alamalarını sağlayabilir. Kimi zamanda bir takım görme duygusu bir takım aletler, örneğin gözlükler yoluyla, ya da yenilen, ya da içilen bir maddenin ya da sıvının yardımıyla ya da fantastik bir yolla gelişmesi normalde fark edilmeyecek bir iluzyonun bir iluzyonun fark edilmesini sağlayabilir. Kimi zaman iluzyonları oluşturan kişiler de sadece belli aletlere veya yeteneklere sahip kim olduklarını bildikleri kişilerin söz konusu görüntünün bir yanılsama olduğunu fark etmesini samaçlayabilirler. Bu durumda da iluzyonu söz konusu alete veya yeteneğe sahip kişilerin fark edebileceği şekilde tasarlarlar. Bazen de günün tam belli bir saatinde ve yılın tam belli bir gününde belki de ışığın tam belli bir açıdan gelmesi sayesinde bir iluzyonu fark etmek mümkün olabilir.

    İntikam

    Fantastik Edebiyatta İntikam: Birçok güçlü başka duygu gibi intikam da fantastik edebiyatta yer alan bir duygudur. İntikam, bir insanın kendisine kimi zaman büyük bir acı ya da kayıp yaşatan bir kişiye, bazen de kötü giden bir hayatın sorunda tüm insanlar, bazen tüm Evrene kendi yaşadıklarına benzer acılar ya da kayıplar yaşatma isteği olarak görülebilir. Bu tarz bir duygu hem insana normal zamanlarda yapamayacaklarını yapmasını sağlayacak bir güç verir. Hem de onu içten içe tüketir. Bu kazanılan gücün ve kendini tüketmenin, hayal gücünün de yardımı ile daha da ilginç hale getirilmesi mümkündür. Bunun yanında fantastik e

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden

    Last edited by Firble on Tue Oct 19, 2010 4:12 am; edited 11 times in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Tue Nov 10, 2009 5:07 am Reply with quoteBack to top

    İyilik Yaratıkları

    Fantastik Edebiyatta İyilik Yaratıkları: Kötülük Yaratıkları gibi iyilik yaratıkları da (bkz kötülük yaratıkları ) kökenlerini Dünyayı iyi ve kötü arasında bölen anlayışa dayanırlar. Kötü olarak tanımlanan hiçbir özelliği olmayan tüm özellikleri ile, sesleri, görünüşleri, davranışları ile iyi olarak tanımlanan yaratıklar iyilik yaratıkları olarak adlandırılabilir. Ya da görünüşleri, sesleri ve bazı özellikleri tam olarak olması gerektiği gibi olmasa da özlerinde iyi özellikler olarak tanımlanan özellikler barındıran yaratıklar da iyilik yaratıkları olarak adlandırılabilirler. İnsanlar ya da ne iyi ne de kötülük yaratığı olmayan başka canlılar da belli hikayelerde bir bölümü doğuştan sahip oldukları ya da sonradan kazandıkları özelliklerle bir tür özünde tamamen iyi özellikler barındıran bir iyilik yaratığı haline gelebilir. Bazen de bazı canlı türlerinin tüm üyeleri bir iyilik yaratığı olarak doğarlar.

    İyilik Yaratıklarının Çelişkili Çzellikleri: Toplumların ya da insanların kötü olarak gördüğü özellikler arasına hiç olmazsa temelde bir uzlaşma olduğundan söz edilebilir. İçinde bulunduğu topluma ya da çevresindekilere zarar veren canlı ve insanlar çoğu zaman kötü insanlar olarak adlandırılırlar. Elbette her toplumun ve insanın kendince kötü olarak gördüüğü özellikler de olabilir, ancak iyilik söz konusu olduğunda anlaşmazlık çok daha temeldedir. Tam olarak kimleri iyiliği en temelde temsil eden insanlar ya da yaratıklar olarak görmek gerekir. Toplumun hikayelerinde bir tür örnek insan ya da varlık olarak göstereceği bu varlıklar düşmanlarla, dolayısı ile çoğu toplum için kötülüğü temsil edenlerle savaşan kişiler midir? Yoksa insanların ve başka varlıkları birbirlerine zarar vermelerini onları ikna ederek engellemeye çalışan, bir bakıma kötü insan ve varlıkları yok etmek yerine onların içindeki kötülüğü engellemeyen çalışan insanlar ya da varlıklar mıdır? Yoksa kötülüklerle dolu bir Dünyada aklından hiç kötü bir duygu geçmeyen, karşısındakiler kendine ne kadar zarar verirse versin, gücü yetse bile onlara kötülük yapmayan insan ve varlıklar mıdır iyilik yaratıkları? Aslında çoğu zaman iyilik yaratıkları bu üç örneğin karışımı olan varlıklardır. Bazen de hikayelerde bu üç özellik farklı farklı insan ve yaratıklarda kendilerini gösterir. Böylece birbirlerinden bambaşka iyilik yaratıkları oluşmuş olur.

    Kötülükle Savaş: İyilik Yaratıklarının bir kısmında öne çıkan özelliklerden birisidir. Kendini bir toplumun içindeki ya da Dünyadaki kötü olan her şeyler savaşmaya adamış olan insanlar çoğu zaman bir tür iyilik yaratığı, ya da saf kendini tamamen iyiliğe adamış insanlar olarak tasvir edilirler. Zaman zaman bu insanlar ya da yaratıklar savaşlarını fiziksel olarak verirler. Zaman zaman da diğer yaratıkları, varlıkları ya da insanları kötülükten vazgeçirmeye, ya da kimi zaman kurtarmaya çalışırlar. Çoğu zaman bu tür insan ya da varlıklar, hiçbir zaman değiştirilemeyecek ya da kurtarılamayacak kadar kötü, ya da kötülüğe esir düşmüş varlıklar ya da insanlar olduğunu düşünür. Ve böyle olduğuna karar verdikleri insanlarla gördükleri her yerde savaşırlar. Ancak kimi hikayelerde bazı varlıklar veya insanlar tamamen kendilerini tamamen kötülüğe adamış da olsalar kötülerle savaşan insanlar, doğrudan doğruya kötülük gerçekleştirilmedikçe bu insan ve varlıklara karşı harekete geçmezler. Yine de savaş gibi zarar vermeye dayalı bir kavramı, tamamen iyiliğe adanmışlık ve saflıkla bağdaştırmak fantastik edebiyat için bile kolay değildir. O nedenle farklı hikayeler bu konuda kendi özgün yorumlarına sahip olabilirler.

    Kötülükten Arınmışlık: Çoğunlukla kötülükle savaşın verdiği saflıktan daha farklı tasvir edilen bir saflık türüdür. Kimi zaman bu özelliğe sahip yaratıklar, varlıklar ve insanlar çevrelerindeki insanlara yardım eder, böylece Evrendeki varlıkların çektikleri acıları azaltmaya çalışırlar. Kimi zamansa günlük davranışları, konuşmaları, diğer insan ve varlıklarla ilişkileri o kadar masumdur ki, her hangi bir özel amaçları olmasa bile bu yaratıklar, varlıklar ya da insanlar iyilik yaratıkları olarak adlandırılabilirler.



    K

    Kabuslar

    Fantastik Edebiyatta Kabuslar: Kabusların özel bir rüya tür olduğundan bahsedilebilir. Rüyaların da onu görenlere kendilerini iyi ya da kötü birçok farklı yanları olabilir. (bkz kabuslar) Bu açıdan bir kabusu kötü yanı ağır basan bir rüya olarak görmek de mümkün olabilir ve sıradan bir rüyadan çok da keskin bir çizgi ile ayrılmadığı savunulabilir. Yine de kabuslar kimi zaman daha en başından en sonuna kadar kendilerini belli edebilirler. Bu tarz kendini belli eden kabuslar, her şeyden önce daha en baştan insanların korktukları bir şeyi onlara yaşatırlar, bir bakıma bu korku ile yüzleşmesini sağlarlar. Bu açıdan kimi zaman bir kabus içinde bulunan her öge ile, kimi zaman basit ve zararsız olabilecek ögelerle bile onu gören insanın korkmasına neden olacak bir rüya haline gelebilir. Kabuslar tek başlarına insanlara fantastik gelebilecek ögeler oldukları için, gerek fantastik halk hikayelerinde gerekse modern fantastik hikayelerde sıkça yer alırlar. Kimi zaman her hangi bir ek öge eklemeden sadece hikayenin belli yerlerinde karakterlerin belli kabuslar görmelerini sağlamak bile hikayeyi daha ilginç hale getirebilir. Ancak bazen kabuslara kimi fantastik özellikler kazandırmak da mümkün olabilir. Çrneğin kimi öykülerde insanların ya da başka varlıkların bir takım fantastik yollarla sürekli kabus görmeleri sağlanabilir. Ki her gece yattığında kabus görmesi bile başlı başına katlanılması çok zor bir durumdur. Kimi zaman da kabuslarda gördüğü olayların gerçekleşecek bazı olaylar hakkında insanı uyarması da mümkündür. Hatta bazen aslında kabusun içindeyken bile bir yerlerde o olayın gerçekleşiyor olması mümkündür. Kimi zamanda uyurken görülen kabus aslında o kişinin yattığı yerde geçer, bir bakıma o kabusu kişi etrafında bir şeyler olduğunu görmektedir, bu olan şeyler korkutucudur ama o kişi yataktan kalkamadığı, ya da kalksa bile kendini kontrol edemediği için olanları engelleyememektedir. Bu tür kabuslara karabasan da denmektedir.

    Birisinin Kabus Görmesini Sağlamak: Kimi zaman bu sadece bir kişinin huzursuz ya da başarısız olmasına neden olmak için yapılır. Mesela fantastik bir hikayede her hangi bir nedenle bir sınamadan geçecek bir savaşçıya o sınamada başarısız olduğunu gördüğü bir dizi kabus yaşatılabilir ve bu kabusların sonucunda kendine inancını kaybetmesi sağlanabilir. Ya da bazen belirli bir konusu olmayan, söz konusu kişiye birçok farklı korkusunu bir arada yaşayan kabuslar bir kişiyi onlardan kurtulmak için her şeyi göze alacak hale getirebilir. Elbette kimi zaman bir insanın kötülük ettiği bir kişi ya da varlığın o kişiye yaptığı kötülüğü durmadan hatırlatmasını da mümkün olabilir. Çzellikle o kişi yaptığı kötülükten dolayı vicdan azabı çekiyorsa, bu tarz kabuslarla yaptığı kötülüğün ona tekrar tekrar hatırlatılması mümkündür.

    Gerçekleşen Kabuslar: Bu tür kabusların geçtiği hikayeler kabuslarla ilgili hikayelerin belki de en korkunç olanları olmaları mümkündür. Bu tür hikayelerde bir insanın gördüğü kabus aslında gerçekleşmektedir, ya da kısa süre sonra gerçekleşecektir. Kimi zaman kabusun içinde gerçekleşecek olayı söz konusu kişinin kabusu görürken engellemesi mümkündür, ama bunun için çok korktuğu bir şeyi yapmaya cesaret etmesi gerekebilir. Kimi zaman da söz konusu kabus bir uyarıdır ve kabusta gördüklerinin gerçekleşmesini en azından kısmen engellemek mümkün olabilir. Kimi zaman da kabusu gören kişi ne yaparsa yapsın kabusta gördüklerinin gerçekleşmesini engelleyemez. Bir bakıma olacakları bilmenin ve engelleyememenin acısını bir arada yaşar.

    Karabasanlar: Karabasan olarak adlandırılan kabus türüne bazı kaynaklarda uyku felcinin yarattığı bir hayal olarak geçer. Bu tarz kabusların en bilinen yanı kendimizi yattığımız yerde görüp vucudumuzu hareket ettirememizdir. Bu tek başına yeterince korkutucu olabilir. Ancak bazen bunun yanında yatılan yere bir varlığın girdiğini ve bizim bu şekilde hareketsiz kalmamıza neden olduğunu da hayal etmemiz mümkündür. Bir bakıma karabasanları rüya ile gerçek dünya arasındaki bir köprü olarak görmek mümkündür. Etrafımızda gerçek Dünyayı görürüz, ama bedenimiz uyanmayı reddeder ve bunun yanında bazen o Gerçek Dünyanın içinde kabusumuzun bir parçası olan varlıklar, eşyalar görebilir, sesler duyabilir, belki aslında olmayan bir tehlikenin olduğunu hissedebiliriz. İşin en tuhaf yanı da etrafımızdaki diğer uyuyan ya da uyumayan insanlar bizim görüp duyup hissettiklerimizi fark etmezler ve biz onlara sesimizi duyuramayız. Tüm bu açılardan karabasan belki de rüya türleri içinde en gizemlisidir. Elbette bazı fantastik ögelerle de birleştirilerek fantastik hikayeleri daha da zenginleştirecek bir öge haline getirilmesi mümkündür.

    Kaleler

    Fantastik Edebiyatta Kaleler: Kaleler ilkçağlardan başlayarak savunma konusunda neredeyse her zaman ihtiyaç duyulmuş yapılardır. Belki de bu nedenle en eski çağlardan çok uzak gelecekte geçen hikayelere kadar içinde savaş olan tüm öyküler için kaleler rahatlıkla öyküye eklenebilecek bir ögedir. Elbette 1700lerin ardından geçen hikayelerde kaleler giderek daha fazla çelik ve beton daha az taş kullanılarak yapılmış ve eski zamanların kalelerinden daha farklı görünmeye başlamıştır. Uzay çağı olarak da adlandırılan hayali gelecekte geçen öykülerde ise kaleler genellikle içlerinde kimi zaman onbinlerce insanın yaşayıp çalıştığı bir çeşit ufak gezegenler gibidir. Yine de klasik taştan yapılan Orta Çağ kalelerinin fantastik edebiyatta ayrı bir yeri olduğunu belirtmek gerekir.

    Klasik Orta Çağ Kaleleri: Daha çok taş zaman zaman da tahtadan yapılırlar. Ana binanın yanı sıra aynı zamanda ele geçirilmesi daha zor kuleleri vardır. Zaman zaman iç içe birkaç tane kale yapılarak aşama aşama geri çekilerek savunma yapma şansı yaratılır. Genellikle altlarında kaçması kesinlikle istenmeyen mahkumların bulunduğu zindanlar vardır. Zaman zaman bu tür mahkumlar yüksek kulelerdeki odalarda da tutulurlar. Aynı zamanda gerektiğinde kalenin savunmalarını aşarak içeri girip çıkmayı sağlayacak tüneller de çoğu kalede vardır. Çünkü her kale bir gün düşebilir ve düşen bir kaleyi gerektiğinde kolayca geri almak için bir takım yolların da olması gereklidir. Çzellikle terkedilmiş, yıkık kaleler fantastik hikayelerde gizemlerin başlaması için çok uygun yerlerdir. Bu tür kaleler çok sayıda odaları, gizemli kule ve zindanları, gizli geçitleri ile gerçek yaşamda da birçok sırı barındırabilir. Bu tür kaleler doğa üstü bir takım olayların başlayacağı yerler olabileceği gibi, aynı zamanda gizli bir takım grupların, örneğin hırsız çetelerinin buluştuğu mekanlar olarak da öykü içinde yer alabilirler.

    Kalelere Eklenen Fantastik Çgeler: Elbette belki de ilk bahsedilmesi gereken fantastik öge kalenin genellikle duvarlarının önüne yerleştirilen fantastik savunma önlemleridir. Bu önlemlerin içinde en meşhur olanı kalenin önene yerleştirilen ve bir şekilde bilinç kazanıp kalenin savunmasına katkı sağlayan ormanlardır. Kalenin büyülü hale getirilebilecek bir yanı da duvarlarıdır. Duvarlar sıradışı malzemelerden yapılabilirler. Çrneğin kale tamamen sarmaşıklardan ya da alevden ya da ışıktan oluşan bir kale olabilir. Elbette zaman zaman da fantastik ögelerde zor olan kalenin içine girmek değil, girdikten sonra kaleden çıkmaktır. Gerek duvarlar gerek kalenin önündeki büyülü ormanlar gerekse içerideki karmaşık koridorlar ve odalar böyle durumlarda kalenin içine girilmesi yerine içeriden çıkılmasını zorlaştıran engeller haline gelirler. Bunun dışında bazı hikayelerde kaleler görünmez hale gelip bir çeşit büyü ile bu görünmezlik bozulana kadar ya da doğru zaman ya da doğru insan gelene kadar öyle kalabilirler.

    Kalelerin Fethedilmesi: Muhtemelen fantastik hikayelerde en çok rastlanan ögelerden birisidir. Fetih kimi zaman doğrudan kaleye saldırıp duvarları yıkarak, kapıyı kırarak, ya da yukarıdan ya da tüneller kazılarak aşağıdan olabileceği gibi, zaman zaman da içeriden ihanetle de kale ele geçirilebilir. Kalelerin önlerinde verilen savaşlar doğrudan fantastik ögeler barındırabileceği gibi, kehanetler, doğa üstü kahramanlar, bir takım sıra dışı olaylar genel olarak fantastik olmayan bir hikayeye de dahil edilebilir.

    Çnlü Kaleler: Pek çok hikayede geçen pek çok kale olduğu için içlerinden özellikle ünlü olanları seçmek çok da kolay değil. Muhtemelen Yıldız Savaşları Hikayesinin Death StarÂ?ı (Çlüm Yıldızı) ünlü kalelerden birisi sayılabilir. Başka bir ünlü kale de Kral Artur Hikayesinin KamelotÂ?udur. Günümüz İranÂ?ında bulunan Alamut da hem fantastik edebiyata hem de diğer edebiyat türlerine ilham veren bir kaledir. Ancak pek çok ünlü hikayede bazen ana öge olarak bazen de yan öge olarak kalelerin geçtiği görülebilir.

    Kapılar

    Fantastik Edebiyatta Kapılar: Kapılar etrafı duvarlarla çevrili bir yere bazen bir şehire ya da Dünyaya girmek için duvarların ortasında yer alan geçitler gibidir. Elbette kimi zaman duvarlar aşılmaz dağlar ya da büyüsel engeller olabilir. Bu durumlarda kapılar dağların aralanıp geçit verdiği ya da büyüsel engellerin zayıfladığı yerlerin ismi de olabilir. Elbette kapıların bu engellerin zayıfladığı yerler olmaları onları geçmenin büsbütün kolay olduğu anlamına gelmez. Kapı tamamen açık olan ve herkesin içinden geçebildiği bir boşluk değildir. Bazen kapılar açılması için çaba harcamak gereken, ya da kapının öbür tarafında, söz konusu bina, şehir ülke ya da Dünyada birilerinin sadece geçilmesine izin verilebilecek kişilere onları açar, bazen de kapıyı açmak için bir sözün, bir aletin, bir büyünün yani bir çeşit anahtar yardımı ile açılırlar. Kapılar özellikle içinde gizem bulunduran yerlere gidecek kişiler için birçok defa gizemin başladığı ilk duraklardır.

    Farklı Kapılar: Belki de hem hikayelerde hem de gerçek yaşamda en farklı şekillerde yer alabilen nesnelerden birisi kapılardır. Kimi zaman kapılar sadedir, üzerlerinde en ufak bir çıkıntı bile bulunmaz. Çyle ki kapıyı açmak için bir kulp, anahtarı sokacak bir delik bile yoktur. Kimi zaman üzerinde heykeller, resimler, yazılar vardır. Bazen kapının üzerindeki bu tür ögeler onun nasıl açılacağını insanlara anlatan ipuçlarıdır. Bazen de bu tür ögeler kapının arkasında yer alan ev, şehir, ülke veya Dünya ile ilgili bilgi verir, bazen de oraya gitmemesi için insanları uyarırlar. Bazen kapılar duvarların içlerine gizlenmiştir, ya da sıra sıra dizili kitap raflarının arasındadır. Ortaya çıkması için sihirli bir söz söylemek ya da duvarın üzerindeki bir kolu çekmek gerekir. Bazen örneğin bir fantastik Dünyaya geçmek için insanların aradaki boşluğu kolayca aşmak için kendi kapılarını kendileri açmaları gerekir. Böyle kapılar çoğu zaman belirli bir süre için var olur sonra yok olurlar. Eğer söz konusu Dünyaya geçen insanlar daha sonra eski Dünyalarına geri dönmek istiyorlarsa kapı kapanmadan önce işlerini bitirmek zorundadırlar.

    Kapıyı Açmak: Çoğu zaman kapıyı açmak için onu açacak bir anahtar bulmak gerekir. Bazen bir kapıyı açmak için birden fazla anahtar gerekebilir. Kimi zaman bu birbirinden farklı anahtarların aynı anda kapıdaki deliklere sokulması ve çevrilmeleri gerekir. Ancak zaman zaman kapılar kimi zaman yılın belirli zamanlarında kimi zaman bir olayın, örneğin ay tutulmasının ardından kendiliğinden açılırlar. Böyle durumlarda kapının açılacağı zamanı bilmek ve tam o zamanda kapının önünde olmak gerekir. Elbette bazen de arkasında istenmeyen bir şeylerin olduğu kapıları kapalı tutmak gerekir. Çrneğin bir kapı büyülü yaratıkların hapsedildiği bir yere açılıyorsa o zaman kapının kapalı tutulması gerekli olabilir. Böyle kapıların önünde kapıyı birisinin açılması için bir bekçi ya da gardiyan da bulunabilir. Bazen de eğer anahtar bulunamıyor ya da işe yaramıyorsa kapıların zor kullanılarak açılması gerekir. Bu durumun belki biraz uç örneği savaşlar sırasında şehirlerin kapılarının kırılarak açılmaya çalışması, hatta sadece şehirlerin kapılarının açılabilmesi için koçbaşı gibi özel bir silahın geliştirilmiş olmasıdır.

    Kapıyı Kapatmak: Zaman zamanda hikayede asıl yapılması gereken açık bir kapıyı kapatmaktır. Yakalanması istenilen bir kişi, örneğin bir büyücü, bir yaratık, hatta hikayenin kahramanları tutulmak istendikleri yere geçtiklerinde, ya da istenmedikleri bir yerden dışarı çıkarıldıklarında onları orada tutmak için kapının kapanması gerekir. Kapıların kapanmaları kimi zaman bir anahtarın bulunması, kilidin çevrilmesi, kimi zaman bir büyülü söz kimi zaman günler süren ayinlerin sonucunda gerçekleşir. Eğer kapının kapanması uzun sürecekse öbür taraftakilerin orada tutulması gerekir ve bazen bunun için verilen uğraşta hikayenin ögelerinden birisi haline gelebilir.

    Kasabalar

    bkz. Köyler ve Kasabalar

    Kehanetler

    Fantastik Edebiyatta Kehanetler: Kehanet gelecek hakkında bilgi almamızı sağlayan doğaüstü bir güç ya da bir olay olarak tanımlanabilir. Zaman zaman kehaneti gören zeki bir varlıktır. Bazen bunu yaptığı bir büyünün yardımı ile ya da kendisine ait doğal bir güç sayesinde görür. Bazen de bunu planlamadığı ummadığı hatta bazen istemediği halde, zeki bir varlık gelecekte olacak olaylar hakkında bilgi edinebilir. Kehanetler bir defa görüldükten ya da öğrenildikten sonra hikâyeye etkileri çok farklı olabilir. Kimi zaman insanlar kehanette öngörülen olayları önlemeye çalışırlar, genellikle bunu yapmaya çalıştıklarında başarısız olurlar. Hatta bazen kehaneti önlemeye çalışırken aslında onun gerçekleşmesine neden olurlar. Kimi zaman da kehanetin verdiği gelecekle ilgili bir cümle, ilk başta zannedilenden çok farklı anlamlara bürünebilir.

    Kehanetleri Görenler: Kehaneti yapanlar, eğer kendileri isteyerek ve kontrol ederek geleceği görebiliyorlarsa çoğu zaman kâhin olarak adlandırılırlar. Günümüzde pek çok ülkede, bazı insanların bu tarz geleceği görme güçlerinin olduğuna inanılmaktadır. Elbette geçmişte böyle güçleri olan insanların olduğuna dair inanç muhtemelen daha güçlüydü. Günümüzde de geçmişte de bu tarz insanlar genellikle gelecekte olacak olaylarla ilgili ayrıntılı bir tasvir yapmazlar. Genellikle tek tek cümleler söylerler ve onları dinleyenleri meraklandırırlar. Günümüzde bunun nedeninin ticari olması mümkün olabilir elbette. Ancak fantastik hikâyelerde kimi zaman bunun nedeni kâhinin gördüğü geleceğin tamamını anlattığında karşısındakinin bunu kaldıramayacağını düşünmesi ve ona sadece gerektiği kadar bilgi vermesi olabilir. Kimi zaman da kahinler özellikle karşılarındakileri kandırmak isterler. Böyle durumlarda gelecekle ilgili söyledikleri tahminler genellikle doğrudur, ama bu cümleleri duyan kişi onları yanlış anlar ve hatalar yapar. Çzellikle ilk cümlelerin tam da söz konusu kişinin tam düşündüğü gibi çıkması, daha sonraki cümlelerin yanlış anlaşılması ve bu cümlelerin söz konusu kişiyi tuzağa düşürme ihtimalini arttırır. Zaman zaman da kehanetleri insanlar kendi çabaları ile elde edebilir. Yine günümüzde kimi falların yardımı ile insanların geleceği görebildiğine inanan insanlar bulunmaktadır. Çzellikle modern fantastik hikâyelerde bu fallardan tarot falı sıkça kullanılır. Çoğu fantastik hikayede bu tür fallar da insanlar çoğunlukla eksik ve bazen yanlış anlamaya müsait bilgiler vermekte, onları yanlış yönlendirebilmekte ya da böylece hikayede ne olduğu belli olmayan bir güç ya da sadece tesadüfler sayesinde belirli bir gerçeği tam onu bilmenin en işlerine yarayacağı anda öğrenmelerini mümkün olabilmektedir.

    Kehanetlerin Hikâyeye Etkileri: Kimi zaman kehaneti duyan karakterler hiçbir değişiklik yapmadan yaşamlarına devam ederler. Kimi zaman bunun nedeni ne yaparlarsa yapsınlar kehanette öğrendikleri olayı değiştiremeyeceklerini düşünmeleridir. Ancak bazen de kehanete inanmazlar. Hatta kimi zaman söz konusu kehanetin gerçekleşeceğini gösteren belirtiler görüldüğü zaman bile kehanete inanmamayı sürdürebilirler. Sonuç olarak geleceğin nasıl şekilleneceğini görebilen bir insan için, özellikle kehanette öngörülen olaya hazırlıksız yakalandıklarında insanlar zarar görecekse bu durum çok acı verici olabilir. Elbette bunun tam tersi bir durum da yani insanın kehanetten kaçmaya çalışması da mümkün olabilir. Ancak bu da çoğu hikâyede mümkün değildir. Çoğunlukla kişiler kaçmaya çalıştıkça kehanette öngörülen olayların gerçekleşmesi de hızlanır. Çoğu zaman kehanetlerden en çok faydalananlar öngörülenlerin gerçekleşeceğini kabul edip, söz konusu olaylar gerçekleştiğinde en az zarar görecek şekilde hazırlık yapanlardır. Hatta kimi zaman olayın daha önce gerçekleşeceğini anlayanların, bu bilgiyi kendi çıkarları için kullanmaları bile mümkündür. Ancak bu durumda da kehanetlerin yanıltıcı olması ve söz konusu kişilerin hiç hesaplamadıkları şekilde zarar görmeleri de mümkündür.

    Kentauros'lar

    ( Bu madde Aegron tarafından hazırlanmıştır)

    Gövdelerinin alt kısmı at, üst kısmı insandır bu yaratıkların. Yeleleri ve kuyrukları da vardır. İksion ile NepheleÂ?nin çocuklarıdır kentauroslar. Yabani, azgın, şehvet ve içki düşkünü olduklarından genelde kötü yaratıklar olarak nitelendirilirler.

    İçinde iyi olanları da vardır bu yaratıkların. AsklepiosÂ?a hekimlik sanatını öğreten bilge Kheiron mesela. Ya da Silenos ve nypmhe(peri kızı) MelienneÂ?den doğan Pholos. Zaten ikisi de diğer kentauroslardan farklı soydan gelmektedir. Çzelliklerin farklı olması da bundan olsa gerek

    Yunan mitolojisinin ünlü kahramanlarında da yazacağım Herakles, Erymanthos domuzunu avlamaya giderken(ki bu onun 12 görevinden sadece üçüncüsüdür.) bir Kentauros olan Pholos konuk etmiştir onu. Güzel bir şölenle ağırlamıştı bu önemli konuğunu Pholos. Yiğidimiz Herakles bir testi de şarap açtırmak istemiş bu şölende. Bu şarabıda Dionysos vermiş Kentauroslara. şarap açılır açılmaz çıkardığı koku ile diğer Kentauroslar koşup gelmişler oraya ve HeraklesÂ?e saldırmışlar. Herakles burada da yiğitliğini göstererek tüm Kentaurosları alt etmiştir. Hepsini birden bilge KheironÂ?un mağarasına kadar kovalamıştır. Kovalarken attığı oklardan biri bir rivayete göre bilge Kheiron a gelmiştir. Diğer bir söylentiye göre ise PholosÂ?a. Ama yaygın olarak bilge KheironÂ?a geldiği söylenir. Çlümsüz olan bilge o kadar çok acı çekiyormuş ki ölümlü olup ölmeye bile razıymış artık. O zaman ateş hırsızı diye adlandırılan Prometheus onun yerine ölümsüzlüğünü kabul etmişte bilge Kheiron anca öyle ölmüş.

    Kentaurosların azgınlığı bir başka anlatımla daha iyi anlaşılmaktadır. LapithÂ?ler kralı Peirithoos, Argos kralı AdrastosÂ?un kızı Hippedameia(at evcilleştiren manasına geliyormuş bu) ile evlencekken ünlü konuklar Herakles ve TheseusÂ?la birlikte Kentauroslarda düğüne davet edilmişler. Ama içtikleri şarap ile azıtan Kentauroslar geline sarkıntılık yapınca Lepithler ile Kentauroslar arasında bir kavga başlamış. Herakles ve Theseusda işin içinde olunca Kentaurosların çoğu orada ölmüş. Sağ kalanlar ise Sirenlerin yaşadıkları adalara gitmişler ama hepsi yok olmuşlar oralardaÂ?

    Kılıçlar

    Fantastik Edebiyatta Kılıçlar: Kılıç oldukça eski çağlardan ateşli silahların onun yerini devraldığı döneme kadar gerek savaşların gerekse dövüşlerin belki ok ile birlikte iki ana silahından birisidir. Balta, gürz, bıçak, mızrak gibi silahların da savaşlarda kimi zaman önemli yerleri olmuştur. Ancak bu yer neredeyse hiçbir zaman kılıcın yerini geçememiştir. Dolayısı ile dövüşlerin ve savaşların olduğu ya da dövüşlere ya da savaşlara katılan insanların yer aldığı birçok öyküde kılıçlar bir öge olarak, çoğu zaman da önemli bir öge olarak yer alırlar. Çyle ki kimi zaman ateşli silahların var olduğu günümüzde, ya da çok daha gelişmiş silahların yer aldığı gelecekte geçen öykülerde bile kılıçlar farklı güçlerin yardımıyla, ya da farklı bir yapı kazanarak da olsa savaşların ve dövüşlerin etkin silahları olmayı ve de öykülerin en akılda kalan ögeleri olmayı başarabilmektedirler.

    Kılıçların Çzellikleri: Sıradan bir kılıcın nasıl görüneceğini çoğumuz gözümüzde canlandırabiliriz. Ancak hiçbir fantastik özelliği olan sıradan bir kılıcın üzerinde bile belli ayrıntıların daha dikkatli tasarlanması hikayeyi daha ilginç hale getirebilir. Çncelikle bir kılıcın üzerinde çoğu zaman ikisinin de farklı avantaj ve dezavantajları olan dolayısı ile de çoğu zaman birbirleri ile çelişen iki özellik kılıcın gücü ve hızıdır. Kılıcın gücü çoğu zaman ağırlığa, kimi zaman aynı zamanda kılıcın sertliğine bağlıdır. Kılıcın sertliği onun kesme gücünü arttırabilecek bir özelliktir. Ancak darbenin asıl şiddeti fizik kuralları gereği kılıcın ağırlığından gelecektir. Sonuç olarak çoğu zaman usta bir dövüşçü ile karşılaşıldığı zaman kılıcın kesici hamlelerinden önce rakibi yoran hamleler de üretmesi gerektiğinden darbenin şiddeti kılıcın kesici gücü dışında da önem kazanır. Hız ise kılıcın hafif olması ve aynı zamanda şeklinin onun havada hareket etmesini kolaylaştıracak şekilde tasarlanması ile mümkün olabilir. Bu özelliğe sahip bir kılıca sahip kişinin darbeleri güçlü kılıca göre daha zayıf olacaktır. O nedenle bu kişinin kılıcı doğru zamanda doğru yere doğru hareket ettirebilmesi çok daha fazla önem kazanır.

    Savaşçı ve Kılıcı: Kılıç dövüşü çoğu hikayede oldukça uzun eğitimlerin sonrasında kazanılan bir yetenektir. Çzellikle de daha hafif ve hızlı kılıçlarla dövüşen savaşçılar kılıcı nereye ne zaman hareket ettireceklerini çok iyi bilmeleri gerektiği için çoğu zaman çok daha uzun bir eğitim alırlar. Çyle ki bazen bu tür savaşçıların kılıcı ilk ellerine alma hakkını kazanmaları bile oldukça zorlu bir eğitimin sonrasında mümkün olabilir. Daha güçlü kılıçlar ise onları hakkıyla kaldırıp, yine hakkı ile düşmanlarına savurabilecek, çoğunlukla oldukça güçlü savaşçılar tarafından kullanılırlar. Hızlı kılıçlar ise daha çok çevik savaşçılar tarafından kullanılırlar. Gücün çeviklikten daha önemli olduğu dövüş ve savaş ortamlarında bu kılıçlar ağır ve güçlü kılıçlara göre genellikle daha fazla tercih edilirler. Bu ortamların en ünlüleri dalgaların ve geminin üzerindeki insanların geminin sürekli sallanmasına neden olduğu deniz savaşları ve de gemilerde yapılan dövüşlerdir.

    Çzel Kılıçlar: Kimi zaman efsanevi güce sahip bazı savaşçıların sadece kendilerinin kaldırabileceği özel çok ağır kılıçları bulunabilir. Bazen de çok hafif ve hızlı yine bu kılıcı hakkıyla kullacak efsanevi derecede çevik savaşçılar için üretilmiş kılıçların da bulunması mümkündür. Bunun dışında kimi zaman kılıçlar özel şekilleri, ya da dövüldükleri metal ya da kimi zaman metal olmayan ama kılıca özel bir güç veren madde sayesinde sıradan kılıçlara göre daha farklı bir kılıç haline gelebilirler. Kimi zaman da bu kılıçlar onu kullanan insanlara özel bir güç kazanmalarını sağlayabilir ya da kimi zaman bir tür lanete katlanmalarına neden olabilirler. Bazı hikayelerde kılıçların kendilerine özgü bilinçleri vardır. Bu bilinç bazen savaşçıları büyük zaferlere ya da büyük felaketlere sürükleyebilir, bazen de onun kılıcı ve kimi zaman dövüşmeyi bırakmasına da engel olabilir.

    Kıyafetler (Giysiler)

    Fantastik Edebiyatta Kıyafetler: Kıyafetler insanların neredeyse ilk bilinçlerini kazandığı dönemden beri hep var olmuşlardır. İlk başta korunma amacı ile var olmuşken zamanla, toplumsal yaşamın ve güzellik anlayışının bir parçası haline gelmişlerdir. Farklı toplumların farklı kıyafetleri olabildiği gibi, zaman zamanda aynı toplumda farklı kesimlerin giydiği farklı kıyafetler var olabilmiştir. İnsanların hayal gücü, özellikle insana benzeyen ama insandan farklı canlı varlıkları ve kimi zaman toplumların içinde yer alan belli fantastik güçleri olan farklı grupları tasvir ederken o grupları ya da toplumları tasvir eden farklı kıyafetleri de hayal edebilmiştir. Bunun dışında kimi zaman da belli kıyafetler kendilerine ait fantastik güçler barındırabilmişlerdir.

    Farklı Fantastik Grupların Kıyafetleri: Bir fantastik topluluğun, ya da grubun neden belli bir kıyafet tarzını tercih edeceği tamamen hayal gücüne kalmıştır. Kimi zaman özellikle belli bir toplumun içinde var olan fantastik güçleri olan, ya da bir fantastik gücün peşindeki bir grup eğer varlıkları gizli ise, dikkatli bakılmayınca fark edilmeyecek, yine de gruba dahil olan insanların baktıklarında birbirlerini tanımalarına yarayacak özel bir kıyafet giyebilirler. Ya da kıyafetleri sahip oldukları ya da peşinde oldukları fantastik gücü de yansıtan bir kıyafet türü olabilir. Eğer söz konusu olan insana benzeyen ama bir fantastik ırksa, mesela elflerden, cücelerden, gnomlardan bahsediliyorsa (bkz elfler, cüceler, gnomlar) o zaman giysi söz konusu ırkın yaşadığı yere ve ırksal özelliklerine göre değişebilir. İnsana benzemeyen fantastik canlıların kimi zaman insandan çok daha zeki oldukları durumlarda bile genellikle üzerlerinde kıyafetin olmadığı hayal edilmiştir. Bunun nedeni ne kadar zeki olurlarsa olsunlar insanın hayal gücünün bu tür varlıkları hayvanlardan ayırmakta güçlük çekmesi olabilir. Ancak böyle bir varlığın giyeceği giysiyi hayal etmeye çalıştığımızda, aklımıza bildiğimiz kıyafetlerden çok farklı bir kıyafet tarzı gelebilir. Çrneğin ışığın, ya da suyun bir şekilde bu tür varlıkların üzerlerinde onların vucudlarını örtmeye yarayan bir giysiye dönüştüklerini hayal etmek mümkündür.

    Fantastik Güçleri Olan Giysiler: Bir giysinin insana verebileceği en fazla hayal edilmiş güç görünmezliktir. Böyle bir gücü veren giysi genellikle giyilmediği sürece görünür, ama bir defa bir insan onu üzerine giydiği zaman hem giysi, hem de onu giyen kişi görünmez olur. (bkz görünmezlik) Ancak bunun dışında insanın tamamen hayal gücüne bağlı farklı güçler de hayal edilebilir insanın ateşe dayanmasına, ya da suda nefes almasına izin veren giysiler, insanın daha hızlı koşmasını sağlıyan çizmeler, ya da insanın kollarının daha güçlü olmasını sağlayan eldivenleri fantastik hikayelere bir öge olarak koymak mümkündür. Bir giysinin bu güçleri insana nasıl verdiği yine tamamen hayal gücü ile tasarlanacak bir konudur. Ancak kimi kıyafetlerin günümüz Dünyasında da insanın bazı koşullara dayanmasını sağlayabildiğini belirtmek gerekir. Kısacası bir giysinin belli bir gücü vermesi, fantastik yollarla olabileceği gibi, bu kıyafetin teknolojinin bugünkü düzeyi ya da daha ileriki yıllarda ulaşabileceği düzey sayesinde söz konusu özelliği kazandığı da düşünülebilir. Kimi zamanda kıyafetin rengi, yapıldığı özel fantastik bir kumaş türü, ya da şekli onun insana aktaracağı fantastik bir gücün kaynağı olabilir. Bazen de kıyafet sadece belli özellikleri olan insanlara, mesela sadece kızlara belli güçler veriyor da olabilir. Kıyafetlerin verdiği güçler her zaman olumlu güçler de olmayabilir. Kimi zaman bir kıyafet onu giyene zarar da verebilir. Kimi zaman bu zarar onun aklını karıştırarak hatalar yapmasına neden olunarak verilir. Kimi zaman da bu zarar fiziksel bir zarar hatta acı da olabilir. Ya da giysiyi giyen insanın erafındaki insanların uzaklaşması, bastığı toprağın kuruması gibi doğrudan söz konusu kişiyi etkilemese de yine de ona zarar veren bir takım belalar kıyafeti giyince bir insanın başına gelebilir. Böyle durumlarda kimi zaman söz konusu kişinin giydiği kıyafeti çıkarması mümkün olmaz, ya da ancak bunu yapabilmesi için bir mücadele vermesi gerekir. Ancak bazen de söz konusu kişi zararın kıyafetten kaynaklandığını anlayamaz, ya da anlasa bile kıyafet onun aklını karıştırdığı için, kendisine zarar verdiğini bildiği halde söz konusu kıyafeti çıkarmak istemeyebilir.

    Kıyamet

    Fantastik Edebiyatta Kıyamet: Kıyamet kısaca yaşanan Dünyadaki bizler için olmazsa olmaz kabul edilecek koşulların bir gün beklenmedik şekilde değişmesi olarak düşünülebilir. Bu dağların yıkılması, ormanların yanarak yok olması, toprağın parçalanması gibi onlarca farklı şekilde olabileceği gibi, bir hastalığın yayılması, hatta daha önce hiç karanlık yaşamamış bir ülkenin bir gün karanlığa gömülmesi şeklinde de olabilir. Kıyamet teması fantastik eserlerde zaman zaman bir ülkenin, birçok ülkenin bulunduğu geniş bir bölgenin, ya da bazen bir şehrin ya da bir kasabanın yok oluş öyküsü şeklinde yer bulabildiği gibi, aynı zamanda bir kıyamet vakasını yaşayıp sağ kalmak için çabalayan ve kıyametin arkasından eski ülkelerini, şehirlerini, bazen de tüm Dünyayı yeniden inşaa etmeye çalışan kişiler de bu tür hikayelerin temelini oluşturabilirler. Hikayelerin en öne çıkan özellikleri arasında kıyamet sırasında bilinen Dünyanın uğradığı değişim ve sonrasında değişen Dünyanın yeni halinin tasvirleri sayılabilir. Elbette hikaye bildiğimiz Dünyada geçiyorsa bizim için bir kıyametin sonrasında Dünyamızın hali oldukça etkileyici olacaktır. Eğer bilmediğimiz bir gezegen, ya da hayali bir ülkede kıyamet yaşanmışsa, ya da biz bir hikayede Dünyamızın üzerinde eski bir kıyametin izlerini arıyorsak bu durumda eski Dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmeyiz, o nedenle kıyametin ne kadar dehşetli şekilde yaşandığını anlamak okuyucular ve ikinci durum söz konusu ise hikayedeki karakterler için de zorlu olur.

    Kıyamet Koparken: Çığlık çığlığa kaçışan insanlar, kıyamet konulu hikayelerin belki de en vazgeçilmez ögesidir. Bu kaçışın nedeni ne olursa olsun böyle bir sahnenin etkileyici olacağı muhakkak. Bunun dışında büyük ve sarsılmaz görünen şehirlerin yok olması, ya da mesela denizlerin kuruması, ya da tam tersine taşması, büyük ve etkileyici dağların çökmesi de etkileyici kıyamet sahnesi ögeleri arasında sayılabilirler. Kısacası en çok kullanılan kıyamet ögeleri büyük sarsılmaz görünen insani ve doğal eserlerin çökmesi, fiziksel özelliklerin değişmesi mesela sıcaklıkların çok artması ve korku ve panik içerisindeki insanlardır.
    Elbette bunlara çok daha farklı ögeler eklenebilir. Kıyamet oldukça yorumlanmaya açık bir temadır. Bir yazarın kıyamet sahnelerini alışılmışın çok dışında tasarlaması sahneye kendi yorumunu katması mümkündür.

    Kıyamet Çncesi: Kimi hikayelerde kıyametlerin öncesinde zaman zaman kıyametin olacağının anlaşılmasını sağlayan bir takım ögeler yer alır. Bazen bu insanların yaşam tarzında, ya da doğada herkes göremese bile dikkatli bakanların fark edebileceği bir değişimdir. Bazen de eski yazılarda bir süre sonra kopacak kıyamet hakkında uyarılar yapılır. Bazen bu işaretleri görebilen, ya da uyarıları okuyabilenler insanları uyarmaya çalışırlar. Bazen kıyameti önlemenin bir yolunu gördükleri ve onu insanlara göstermek istedikleri için. Bazen de kıyametten hiç olmazsa bir grup insanın sağ kalmasını sağlamak istedikleri için. İnsanların olacağına inandırmak istedikleri kıyamet ne kadar inanılmaz ise, söz konusu kıyametin ne kadar büyük yıkımlar getireceğini savunuyorlarsa inandırıcılıkları o kadar azalır. Ancak kimi zaman kıyametin hemen öncesinde kıyameti ön görebilenler kendilerini hazırlar ve kıyametin ardından sağ kalabilmeye çalışırlar, kimi zaman kıyamet onların sağ kalmalarına izin vermeyecek kadar şiddetlidir. Kimi zaman ise başarabilirler.

    Kıyamet Sonrası: Bomboş sokakları ile şehirler, kimi zaman yıkılmış parçalanmış şehirler. Tüm ağaçları yanmış ormanlar, kirlenmiş denizler, belki artık var olmayan denizler. Kıyamet sürecinin sonrasında bir Dünya ve bir yaşam kalabildiyse kalanlar için yaşamaya devam etmek oldukça zor olacaktır. Çstelik de kıyametin yarattığı değişimin sonuçları da muhtemelen devam edecektir. Bir şekilde kıyametin tüm etkileri sona erdi ise bile muhtemelen geride kalan çok az sayıda insan. İnsanların birbirlerine ne kadar ihtiyaçları olduğunu yeniden öğreneceklerdir. Kimi zaman binlerce yıl sürecek bir yeniden kurulma süreci başlar ve her zaman da başarılı olamaz. Kuşkusuz ki bu süreç de hem fantastik kurgu kitaplarının hem de bilim kurgu başta olmak üzere pek çok farklı edebiyat alanının en çok ilgi alanına giren konulardan birisidir.

    Kitaplar

    Fantastik Edebiyatta Kitaplar: Kitapların özellikle fantastik halk edebiyatındaki anlamını fark etmek için Orta Çağ ve öncesinde kitapların halk için sahip olduğu anlamı bilmek faydalı olabilir. Matbaanın var olmadığı ya da çok sınırlı şekilde var olduğu bu dönemlerde yazılı bir şeyler bulmak mümkün olsa bile, sayfa sayısı 20-30 u geçen kitapları bulmak çok kolay değildi muhtemelen. Dolayısı ile var olan kitaplar çok değerliydi. Muhtemelen bazıları günümüzde en değerli mücevherler kadar değerliydi. Dolayısı ile bir kitaba dokunabilen bir insan hele bunu ilk defa yapıyorsa muhtemelen bu değerin ve de çok az rastlanan bir şeye dokunuyor olmanın verdiği günümüzde muhtemelen çok az insanın yaşayacağı bir heyecan duygusu yaşıyordu o günlerde. Dolayısı ile kitapların genellikle içlerinde türlü gizemler barındıran nesneler olarak hayal edilmesi beklenecek bir durumdu. Çyle ki içlerindeki öykülerin en inanılmayacak bölümlerinde bile bir anlam aramak, günümüz Dünyasına ilişkin anlatılan bir şeyler bulmaya çabalamak muhtemelen o zamanlarda çok daha fazla rastlanan bir davranış tarzıydı. O günlerin bir kısmı özel bir ün kazanmış gizemli kitaplarının bir bölümü günümüzde de fantastik edebiyatta yer alabilmektedir. İçlerinde sırlar barındıran kitapların fantastik edebiyatın en sık rastlanan kitap ögesi olduğu savunulabilir. Bunun dışında bazen kitabın bizzat kendisi bir güç taşır. Onu elinde tutan kişiyi felakete sürükler ya da onu kurtarır. Kitapların kendi gizemleri muhtemelen fantastik edebiyatta rastlanan kitaplara ilişkin ikinci gizemli ögedir. Bu iki ögenin bir arada kullanılması da rastlanılabilen bir durumdur.

    Kitaplarda Yazılı Gizemler: Kimi zaman daha önce bilinmeyen bir hayvana ilişkin bilgiler, tuhaf belki de büyülü bir aletin nasıl çalıştırılacağı, bir hastalığın nasıl geçirileceği, bir lanetin nasıl kalkacağı, bazen de geçmişte olan olaylar ya da geleceğe ilişkin kehanetler kitaplarda rastlanılabilecek bilgilerdir. Bu bilgiler kimi zaman açıkça yazabilir. Kimi zamanda kitabın içinde sıradan görünen öykülerin ya da yazıların dikkatli bakılınca fark edilen ayrıntılarında gizlidir. Bazen kitaptaki harfler bildiğimiz harflerden farklı gözükür, ya da kitap sembollerle doludur. Bu durumda kitabı okuyan kişinin önce harflerin nasıl okunacağını ya da şekillerin anlamını çözmelidir. Bazen de kitabın son sayfası gibi görünen sayfa aslında son sayfa değildir. Bir şekilde belki bir tür büyü ile gizlenmiş başka sayfalar vardır. Ya da aslında boş gözüken, ya da sıradan bir şeyler anlatılan sayfalarda, üzerine özel bir madde sürüldüğünde, özel bir ışık altında bakınca, özel bir gözlükle bakınca, ya da doğru zamanda veya doğru yerde okuyunca görünen farklı bilgiler vardır. Bazen de kitaplar bir şekilde onu okuyan farklı insanların farklı bilgiler edinmesini ya da farklı anlamlar çıkarmasını sağlar. Bazen kitaplar farklı zamanlarda içlerinde yazanları değiştirerek onu okuyanın tam da o an gerekli olan bilgiyi edinmesini ya da anlamı çıkarmasını sağlayabilir.

    Kitapların Gizemleri: Bazı gizem ögeleri kitapların içlerinde yazan bilgileri gizlemek ya da bir yazının tam doğru anda yazılması için kitabın sahip olduğu güçlerdir. Bu tür ögelerin bazı örnekleri yukarıda bulunuyor. Ancak bazen kitapların bir insanın ya da insan dışındaki varlıkların yanında bulunması bile bir tür güç ya da bela haline gelebilir. Kitap insanın duygularını bir tür büyüsel yolla şekillendirebilir. Ya da okumaya gerek kalmadan bir şekilde yazıların zihninde belirmesini sağlayabilir. Bazen de kitapların içinde yazan yazıları okumak bir tür büyüyü ya da gücü harekete geçirebilir. Ya da onu okuyan insanın bir tür duygusal ya da bazen fiziksel değişime uğramasını sağlayabilir. Çstelik de bazen bu değişim kitapta okunan söz konusu yazının konusu ile tamamen ilgisiz bir değişim de olabilir. Bazen de bir kitabın belirli bir sayfasına bakmak hatta sayfayı açmak bile bir tür değişimi başlatabilir. Bazen de kitapta yazanlar gerçek yaşamı yansıtabilir. Kitabı açan ve okuyan kişi aslında bir yandan okurken bir yandan okuduklarının gerçekleşmesini sağlıyordur. Bazen de bizzat öykünün içine girerek yazılanların değişmesini, öykünün bambaşka bir sonla bitmesini sağlayabilir. Bazen de kitap bir şekilde onu okuyanların kendisine yeni öyküler eklemesine, böylece gerçekleşecek bir olayın sonunun nasıl biteceğine karar vermelerine izin verebilir.

    Korku

    Fantastik Edebiyatta Korku: Korku fantastik edebiyata en fazla yön veren duygulardan biridir. Aslında insanların bu duyguyu ifade etme ihtiyaçları öyle güçlüdür ki, zaman zaman fantastik ve fantastik olmayan korku ögeleri üzerine kurulmuş hikayeler, korku edebiyatı denilen ayrı bir edebiyatın parçası olarak da görülebilmektedir. Korku üzerine kurulmuş hikayelerin amacı sadece hikayelerdeki karakterleri korku dolu bir ortama sokmak ve bu hikayelerdeki karakterlerin yaşadığı korku duygusunu tasvir ederken, bu duyguyu hikayeyi okuyan ya da dinleyenlerin de paylaşmasını sağlamak olabilir. Ya da hikayeler korku duygusu doğası üzerine düşünme çabasının ya da bu duyguların insanların üzerindeki etkisi üzerine kurulan bir hayalin sonucunda da ortaya çıkmış olabilir. Korku temasının öykülerde farklı şekilde yer aldığı örneklerden birisi insanların korkuları ile yüzleşmesini konu alan hikayelerdir. Bazen de korku duygusunun doğası üzerine kurulan bir takım hayaller hikayelere ilham verilebilir. Bu tür hikayelerde kimi zaman başka duygular söz konusu olduğunda da rastlanabileceği gibi, bazen korku adeta kendi iradesi olan bir varlık olarak yer alabilir, ya da hayal gücünün belirleyeceği bir nedenden dolayı insanların kendilerinden korkmasına, ya da sadece korku duygusunu hissetmelerine ihtiyaç duyan varlıklar hikayelere konu oluşturabilir.

    Korkutan Hikayeler: Bu hikayelerde korku, hikayelerdeki karakterlerin yoğun olarak yaşadığı, ama genellikle hikayenin dışına taşıp onu dinleyenlerin de hissetmesi amaçlanan bir ögedir. Elbette bunu sağlamanın en kolay yollarından biri de, hikayenin insanların kendilerini de onun içinde hissetmelerini sağlayacak ögeler yerleştirmektir. Böyle hikayeler eğer okunuyorlarsa, ses tonu ilgili yerlerde değiştirilerek ve kimi zaman okundukları yerdeki ışıklar hatta kimi zaman eşyalar ayarlanarak ya da hikayeyi okumak için en uygun zaman seçilerek hikayenin etkisi arttırılır. Böyle hikayeler kimi zaman sonlandıklarında hikayenin yaratttığı korku sonra da adeta havada asılı kalır. Hikayeyi okuyan ya da dinleyenlerin böyle bir durumda hikaye bittikten sonra da korkmaya devam etmeleri beklenilebilecek bir durumdur. Ancak bazen hikayelerin sonu, en sonunda hikaye boyunca insanların hissettiği korkunun en sonunda dağılmasını sağlayacak şekilde ayarlanır. Bu örneğin, hikayenin sonunda karakterlerin hissettiği korkunun aslında tamamen yanlış anlamadan kaynaklandığının ve aslında korkulacak bir şeyin olmadığının anlaşılması ile sağlanabilir.

    Korku İle Yüzleşmek: Fantastik ya da fantastik olmayan hikayelerde bu duyguyu en çok yorumlayan tema muhtemelen korku ile yüzleşme temasıdır. Hatta bazen bu hikayeler kimi zaman, bir insanın uzun zamandır korktuğu bir yere gitmeye, ya da bir kişi ile karşılaşmaya ya da bir şeyi yapmaya karar vermeleri ile başlar. Bu tür hikayelerin bir kısmında karakter için korku ile yüzleşmek korkudan kurtulmak için başvurulması gereken bir yoldur. Bazen korkunun asılsız olduğu anlaşılır. Korku asılsız değilse bile söz konusu kararkter söz konusu tehlike ile mücadele etmeyi daha fazla korku yaşamaya tercih ediyor olabilir.

    Korku Cisimleşirse: Korkunun bir tür yaşayan varlık haline gelmesi, ya da en azından bu duygunun varlığını tamamen ya da kısmen kontrol eden bir güç de fantastik edebiyatın kimi hikayelerinde bir öge olarak yer alabilir. Eğer böyle bir öge varsa, insanların mümkün olduğunca fazla korku yaşamasını, ya da sadece kendi iyilikleri, ya da genel olarak EvrenÂ?in, ya da Dünyanın iyiliği için gerektikçe korkmalarını istiyor olabilir. Korkunun cisimleştiği fantastik edebiyat ögelerinden birisi de, kimi zaman istediklerinde, kimi zaman da istemeseler bile etraflarına korku yayan varlıklardır. Kimi zaman bu varlıkların yaydıkları korku görüntülerinden kaynaklanır, kimi zaman da bu varlıklar aslında korku uyandırmaması gereken bir görüntüye sahip olsalar bile, onların yanında bulunanlar nereden kaynaklandığı belli olmayan bir korku duygusu hissederler. Belki bu tür bir ögeye verilebilecek mizahi bir örnek, etrafındaki kimseyi korkutmak istemese de, kendi iradesi dışında etrafına korku yayan çizgi film karakteri CasperÂ?dır.

    Korsanlar

    Fantastik Edebiyatta Korsanların Yeri: Korsanlık neredeyse medeniyetin kuruluşuna kadar giden süreçte hep var olmuştur. Korsanlıkla ilgili öyküler de neredeyse korsanların kendisi kadar eskidir. Günümüzde bu öykülerin fantastik edebiyatın dışına da taşan ayrı bir öykü grubu oluşturduğu da belirtilebilir. Tamamen gerçek bir hikayeye dayalı korsan öyküleri zaten o günün iletişiminin zayıf olduğu çoğu insana inanılmaz ve belki hayali geldiği için, bu öykülere zaman geçtikçe bazı fantastik ögelerin de eklenmesi zor olmamış, bu şekilde mevcud korsan öykülerinin önemli bir kısmı fantastik edebiyata dahil edilebilir hale gelmiştir.

    Korsan Çykülerindeki Genel Çgeler: Muhtemelen en temel öge hazinelerdir. Korsanların bir bölümü yaşlanıp korsanlık yapamayacakları zaman geldiğinde kullanmak üzere ıssız yerlere hazineler gömerler. Fantastik olsun olmasın çoğu öyküde bu hazinelerden bahsedilir. Hatta kimi zaman korsan olmayan insanlar bu hazineleri aramaya çalışırlar. Bu arayışta genelde onlara haritayı çizen korsanın çizdiği bir harita ve haritadaki işaretler öncülük eder. Elbette hazinelerin bir bölümü lanetlidir. Bir bölümünün yakınında da onu koruyan bir yaratık, bir büyü ya da daha farklı bir şey vardır. Tabii korsanlar başka korsanların gömdükleri hazineleri de buluğ çıkarmak için uğraşırlar. Elbette gemiler korsan hikayelerinin en vazgeçilmez ögeleridir. Genellikle kadın ismi verilir gemilere ve onların yaşadığına kendilerine özgü bir ruhu olduğuna inancı fantastik olmayan öykülerde bile kullanılacak bir ögedir. Korsan gemilerindeki isyanlar ve bu isyanlarla kaptanların mücadelesi de fantastik olsun olmasın öykülerde bolca işlenen konulardır. Fırtınalar ve özellikle de denizdeki canavarlar korsan öykülerinde genellikle olan ögelerdir. Çzellikle ilk çağlarda ama zaman zaman daha günümüze yakın zamanlarda da korsan öykülerinde deniz ve gökyüzü de kendi iradelerine sahip olan gerektiğinde korsanları cezalandırıp ödüllendiren bir öge olarak yerlerini alabilmektedirler.

    Korsan Çykülerindeki Fantastik Tehlikeler: Kuşkusuz bir korsan öyküsünü hareketli hale getiren ögelerden de bu tehlikelerdir. Bu nedenle zaman zaman öyküden kopuk sadece bir hareket sahnesi olarak da öyküye katılabilmektedirler. Bu tehlikelerin belki de en çok kullanılanı doğrudan gemiye saldıran yaratıklardır. Ancak bunun dışında örneğin sirenler yani korkunç derecede güzel ve bir kayanın üstüne çıkıp şarkı söyleyen ve tayfaların o an için her şeyi unutup sadece kendilerine bakmasını sağlayan denizkızları da tehlikedir. Çünkü bu kızlar korsanların gemilerinin en tehlikeli yerlerde kayalıklara vurup batmasına neden olurlar.

    Sıradışı Korsanlar: Zaman zaman öykülerde klasik korsanlara benzemeyen bir takım doğa üstü özelliklere sahip korsanlar da olabilmektedir. Korsan öykülerine en çok katılan sıradışı öge lanetlenmiş ve sonsuza dek bir yerlerde var olmaya mahkum olmuş korsanlardır. Bu korsanlara hayalet korsanlar da denebilir. Böyle bir korsan gemisi ile karşılaşmak doğal olarak ürkütücüdür. Uçan korsan gemilerinin olduğu hikayeler de zaman zaman korsan öykülerinin arasında yer alırlar. Belki günümüz Dünyasında fantastik korsan öykülerine eklenebilecek bir başka öykü türü de uzay korsanlarıdır. Elbette bu öyküler sadece fantastik ögelerle sınırlı olmayacaktır. Ancak uzayın farklı yerlerinde karşılaşılabilecek fantastik bazı ögeleri de hikayeye katmak bilimsel ögelerle fantastik ögelerin bir arada yer alacağı en güzel öykü türlerinden birisini oluşturabilir.

    Korsan Karakter Çrnekleri: Muhtemelen fantastik hikayelerin içerisinde en meşhur korsan Peter Pan hikayesinin Kaptan HookÂ?udur. Gerçi kaptan Hook öykünün bir yan karakteridir ancak çocukların sürekli çocuk kaldığı bir adada yaşayan tek yetişkin grubunun sıradan bir hayatı olmayan, bir bakıma biraz vahşi şekilde çocukluklarını sürdürmeye devam eden bir korsan grubu olması anlamlıdır.

    Kötülük Yaratıkları

    Fantastik Edebiyatta Kötülük Yaratıkları: İnsanların iyi ve kötüyü keskin çizgilerle tanımlama çabaları oldukça eski dönemlere kadar dayanır. Belli davranış biçimlerini, düşünceleri, duyguları, hatta görüntüleri, sesleri kötü olarak diğerlerini de iyi olarak tanımlamak birçok toplumda gözlenebilir. Belki de bunun da etkisi ile her bakımdan kötü olan, iyi hiçbir yan bırakmayan, bir bakıma kötülük denen kavramın farklı kültürlerdeki karşılığını temsil etme işlevi üstelenen yaratıklar birçok halk edebiyatında yer alırlar. Modern edebiyatta bu ögeden etkilenmiş ve kötülük yaratıkları denebilecek yaratıklar modern edebiyat eserlerinin içerisine de girmiştir.

    Kötülük Yaratıklarının Çzellikleri: Elbette bu kötülük kavramının farklı kültürlerde algılanışı ile ya da yazarın kafasında bu kavramı canlandırışı ile değişebilir. Bazı hikayelerde kötülük yaratıklarını görünüşlerinden de ayırt etmek mümkündür. O kültür ya da yazarın bakış açısına göre kötü olarak adlandırılacak birçok özellik söz konusu yaratıkta mevcuttur. Görünüşleri çirkindir, Sesleri rahatsız edicidir, kirlidirler, gürültücüdürler. Bu özelliklere daha başkaları da eklenebilir. Hatta bazen o kültür ya da o yazar başka kültürlerin hatta bazen yazar dışındaki insanların kötü olarak saymadığı bazı özellikleri de kendisi kötü bir özellik olarak gördüğü için yaratığa ekleyebilir. Bu anlayış bazı hikayelerde yazarların kimi zaman bilinçsizce kimi insan karakterleri de bir tür kötülük yaratığına dönüştürebilir. Bu insanlar da hikayelerin iyi hiçbir yanı olmayan tamamen kötü karakterleridir. Yukarıda sayılan özellikler nasıl başka hikayelerde insan dışı yaratıklarda bulunuyorsa bu hikayelerde de insanlarda bulunabilir. Başka bir bakış açısı da dış görünüş hatta bazı başka insanlarda olan özelliklerin bile bir yaratığın ya da insanın tamamen kötü bir karakter olmasını engellemeyeceğidir. Bu anlayışlar yaratılmış kötülük yaratıkları veya kötülüğü temsil eden insanlar güzel, çekici ve çalışkan olabilirler. Ancak içlerinde o kültürün ve yazarın kötülüğün asıl kaynağı olarak gördüğü bir özellik vardır. Bu özellik genellikle kendisi dışındaki canlı ve cansızlara acı çektirme ya da çevresindeki canlı ve cansızlara zarar verme istediğidir.

    Kötülük Yaratıkları Neden Kötüdür: Kötülük yaratıklarının kötü olmasını sağlayan nedenler farklı kültürlerde ve farklı yazarlar tarafından farklı yorumlanabilir. Bir bakış açısı duyguların insanların denetimi dışında bir tür kaynağının olduğu, her canlının bu kaynaklardan hangisinden ne kadar yararlanacağını normal zamanlarda seçebileceğidir. Ancak bazen bu kaynaklardan birisinde birikmiş duygu canlı istemese bile onun içini doldurabilir. Böyle durumda canlı kontrol edemediği ve etrafındaki her şeye karşı yönelen bir öfke, intikam, nefret ve bazen her şeyi kendi düşmanı olarak görerek korku duygusu duyabilir. Bu duygularda onda etrafıdaki herşeye zarar vermeyi veya acı çektirmeyi istemesine neden olup onu bir kötülük yaratığına dönüştürebilir. Bazen de yaratıklar seçme şansına sahip olmaz, bu duygular, mesela Dünyadaki her canlının her hangi bir başka canlı ya da cansıza duyduğu öfke birleşip hayat kazanır sonra da bir yaratığa dönüşür. Bu durumda yaratık örneğin öfke duygusunun ya da birden fazla duygunun hayat bulmuş hali gibidir. Hem bu duyguların hayat bulmuş halinden bekleneni yapacak, hem de bazen Dünyada canlıların birbirlerine duyduğu öfkeyi ya da nefreti ya da korkuyu arttırmaya çalışacaktır. Bir üçüncü neden söz konusu yaratığın bizim Evrenimize göre bambaşka kuralları olan bir Evrenden gelmesi olabilir. Çrneğin her şeyin sıvı ve akışkan olduğu bir Evrenden gelen bir varlık bizim Evrenimizdeki katı cisimlerden rahatsız olacak ve katı olan herşeyi sıvı ve akışkan hale getirmek için çalışabilecektir. Bu durumda Dünya üzerindeki hemen hemen tüm canlılar, hatta Denizdeki balıklar, havadaki kuşlar bile, ve canlı olmayan birçok varlık da, mesela evler, köprüler, dağlar, ovalar bu yaratığın hedefi haline gelecektir. Dolayısı ile söz konusu varlık bizim Evrenimizde çevresindeki her şeye zarar verme ihtiyacı olan bir yaratık haline gelmiştir. Başka şekilde ifade etmek gerekirse bir kötülük yaratığı olmuştur.

    Köyler ve Kasabalar

    Fantastik Edebiyatta Köyler ve Kasabalar: Köyler ve kasabalar şehirlerden çok daha küçük yerleşim birimleridir. Küçük olmaları, onların şehirler gibi etraflarını çok etkin bir şekilde biçimlendirmelerini, adeta doğanın arka planda kalıp insanın yarattığı yerleşim birimleri olmalarını engeller. Köy ve kasaba etrafındaki doğa ile çok daha iç içe olmak zorundadır. Muhtemelen yaşamlarını sürdürmek için mutlaka köyün ve kasabanın etrafındaki doğal ortamlara da gitmeleri gerekecektir. Kimi zaman da, etraflarındaki doğada yaşayan hayvanlar ve bitkiler mesela kurtlar zaman zaman köye inip orada yaşayanlara zarar verebilir. Dolayısı ile köyler ve kasabalar öncelikle etraflarındaki doğanın yarattığı öykülerle fantastik edebiyata konu olurlar, ikinci olarak da farklı fantastik varlıkların yaşadıkları köyler ve bazen kasabalar da fantastik edebiyatın konusu olabilirler. Sonuç olarak söz konusu fantastik varlıkların sahip olduğu bir şehri gizlemek çok daha zordur. Ama söz konusu olan bir köy olduğunda, bir insanın yaşadığı şehrin, ya da içinden geçtiği ormanın ya da ovanın bir köşesinde bile saklı bir köyün olduğuna inanması mümkündür.

    Köylerin ve Kasabaların Etraflarındaki Sırlar: Köylerin ve kasabaların etraflarında doğanın yarattığı bir çok farklı şekil, kaya, hayvanlar hakkında birçok efsane duyulabilir. şekli insana benzeyen bir kayanın, aslında bir insanın taşa dönüşmesi ile oluştuğu, parmak izini andıran kimi göllerin, bir devin elini toprağa bastırması ile oluşan çukurlar sayesinde yaratıldığı, ya da hüzünlü bir şarkı söyleyen bir kuşun aşk hikayesini günümüzde de köylerde yaşayan insanlardan duymak mümkündür. şehir efsaneleri genellikle insanlar ve insanlara benzeyen ya da teknolojinin yarattığı ögeleri andıran varlıklar olurken köylerdeki insanlar için doğa hala fantastik öykülerde ciddi bir yer tutar. Dolayısı ile bir efsaneyi keşfetmek için yolculuk eden maceracıların anlatıldığı öykülerde, köyler maceracıların efsaneler hakkında ilk kanıtları keşfettikleri duraklar olabilir. Kimi zaman da köylerin bazı sırları vardır. Kimi zaman köyde yıllar önce olmuş bir olay, mesela köyde yaşayan bir kişinin yaşadığı kötü bir hastalık, köye gelen garip bir yabancı, yıllar önce yaşanan köyde yaşayanlara çok zararı dokunmuş bir kuraklık, yılların etkisi ile içine fantastik ögeler katılan bir öykü haline getirilebilir. Elbette hikayelerin de bu tür öykülere yer veren kişilerin bu fantastik ögelerin ne kadarının doğru olduğuna ilişkin kararları tamamen kendi hayal güçlerine bağlıdır. Bunun yanında kimi zaman köylerin içinde ya da etraflarında, hiçbir zaman girilmeyen bir ev, ya da konuşulmayan bir insan, hiç bir zaman yanına yaklaşılmayan bir tepe, hatta olabildiğince etrafında olmamaya gayret gösterilen bir bitki ya da hayvan da olabilir. Kimi zaman başka nedenleri olsa bile, bu nedenlere hayal gücünün eklediği bir takım fantastik tehlikeler ya da nedenler de eklenebilir. Kasabalar, köylüler için diğer köylerle iletişim kurabilecekleri bir nokta, uzaklardan gelenler içinse civardaki birçok köyün öykülerini aynı anda öğrenebilecekleri bir yerdir. Her ne kadar kasabaların kendi fantastik efsaneleri de olabilse de çoğu zaman birçok köyün aynı anda benimsediği bir fantastik hikaye de kasabalarda insanların birbirine anlattığı bir hikaye haline gelir. Bazen de farklı köylerin yarattığı farklı fantastik hikayeler kasabalarda konuşula konuşula tek bir fantastik hikaye haline de gelebilir.

    Farklı Fantastik Varlıkların Köyleri: Çoğu zaman ormanın içinde, vadilerin ortasında, bazen mağaraların içinde ama kimi zaman da rahatlıkla görülecek bir yerde olabilirler. Bazen sıradan bir köy gibi görünmeleri, içinde yaşayanların da sıradan insanlar gibi görünmeleri mümkündür. Çrneğin İngiliz efsanelerindeki cüce, buçukluk gibi farklı hayali fantastik varlıklar toplumların zihninde bu şekilde oluşmuş olabilir. Kimi zaman çoğu kimsenin gitmediği bu köylere, söz konusu fantastik insanlar ya da fantastik varlıklarla iletişim kurabilen, hatta kimi zaman onlarla dost olabilen az sayıda kişinin gidiyor olması mümkündür. Bu durumda bu kişiler aynı zamanda söz konusu insanlar ya da fantastik varlıklarla ilgili bilgi kaynağı olarak da görülebilirler. Bazen de söz konusu köyün yerini sadece burada yaşayan fantastik varlıklarla dost olan kişiler bulması mümkündür. Farklı fantastik varlıkların sahip olduğu köylerin evleri, çeşmeler, belki de köyün içinde bulunan bütün yapılar sıradan bir köyden farklıdır. Çrneğin evler toprağın içine gömülü olabilir. Sıradan köylerde hiç var olmayan kimi binalar olabilir. Köydekilerin yaşam düzenleri çok farklı olabilir. Çrneğin gece uyanıp gündüz yatıyor olabilir. Kısacası bu tür sıradışı köyler, fantastik edebiyat yazarlarının ve halk öykülerini yaratanların zihinlerindeki fantastik varlıklarının hayal edilen yaşamlarının şekillendiği yerler arasındadır.

    L

    Lanetler

    Fantastik Edebiyatta Lanetlerin Yeri: Lanet bir insanın zarar görmesi ya da acı çekmesi için edilen bir dua ya da yapılan bir büyü olarak tanımlanabilir. En eski çağlardan beri mitolojiler ve hikayeler lanetlenmiş insanların öykülerini içerirler. Zaman zaman bu lanetin kaynağı başka bir insanın çabası ve isteği olabileceği için gibi zaman zaman da bizzat Tanrılar tarafından insanlar lanetlenir. Bazen de tek bir insanın değil tüm bir şehrin hatta ülkenin de lanetlenmesi mümkündür. Lanetler özel bir ilahi güç ya da büyü türü olarak fantastik edebiyatta özel bir öneme sahiptirler.

    Farklı lanet türleri: Etrafındaki insanlara çirkin görünme, konuşamama, yürüyememe gibi basit etkileri olan lanetler olabileceği gibi daha değişik etkileri olan lanetler de vardır. Bu konuda en zengin ve çeşitli ögeleri Yunan mitolojisinde görmek mümkündür. Zaman zaman başta olumlu gibi görünen bir özellik, örneğin bir insanın tuttuğu her şeyin altın olması yemek yemek istediği ya da sevdiği bir insana sarılmak istediğinde bir lanete dönüşebilmektedir. Ya da geleceği görebilmek gibi bir çok insanın gerçek yaşamda isteyebileceği bir yetenek kimsenin kendisine inanması ile birleştiğinde sevdiği insanların başına gelen felaketleri bildiği halde bir şey yapamamaya dönüşmekte ve de bir lanet haline gelmektedir. Hikayelerde kimi zaman bütün bir şehir ya da ülke de lanetlenebilir. Bu lanetler şehirde ya da ülkede hiç gündüz olmaması, ya da hiç yaz gelmemesi şeklinde olabilir. Zaman zaman istemediği bir amaca bir tür büyü ile zorla hizmet etmek zorunda kalmak da bir tür lanet olarak algılanabilir.
    Bazı lanetler de nesilden nesile geçerler. Bu tür lanetler lanetlenen insana kendi yaşayacağı acının yanısıra çocuklarının da aynı acıyı yaşayacağını bilmenin çaresizliğini de yaşatır.

    Lanetli Yaratıklar: Genellikle bu tür yaratıklara verilebilecek en iyi örnek hayaletler ve vampirlerdir. Hayaletlerin lanetli olup olmadığı farklı fantastik eserlerde farklı şekilde yer alsa da, ölümle yaşam arasında hapis kalmanın onlar açısından bir lanet gibi algılanabileceği açıktır. Vampirler de ölümle yaşam arasında hapis kalmışlar, ancak onların lanetlendiğini düşünmek için daha fazla neden vardır. Bir vampir hiçbir zaman güneşe bakamaz, ya da yaşamak için insanların kanını içmek bir bakıma onlara zarar vermek zorundadır. Çstelik de bu zararı verirken vampirler eğer normal bir insan olarak yaşarken insanları seven birisi olmuşlarsa kendilerini muhtemelen korkutucu gelecek bir zevk de duyarlar.

    Lanetlenmek: Bazen lanetler sadece çok acı çekmiş bir insanın söyleyeceği sözlerle yapılır. Bu açıdan verilebilecek en iyi örnek şekspirdir. 3. Richard kitabında kralın oğlu ve kocasını öldürdüğü kadın hem kralın hem onun yanındakilerin lanetlenmesi için tek tek dua eder. Çykünün sonraki bölümlerinde lanetler bir bir gerçekleşir. Uyuyan güzel hikayesinin kızın doğumgününe davet edilmeyen perisinin yaptığı lanet de fantastik edebiyatın ünlü lanetleri arasındadır. Zaman zaman lanetlerin yapılması için karmaÅ

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden

    Last edited by Firble on Tue Oct 19, 2010 4:15 am; edited 13 times in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Wed Jan 27, 2010 11:34 pm Reply with quoteBack to top

    Mevsimler

    Fantastik Edebiyatta Mevsimler: Her ne kadar mevsimler kelimesi tek başına hayal gücümüzü çok fazla harekete geçiren kelime değilmiş gibi görünebilse de, tek tek mevsimlerin isimlerini düşündüğümüzde, aslında bu düşüncenin yanlış olduğunu fark etmek mümkündür. Yaz, Sonbahar, İlkbahar, Kış fantastik halk edebiyatı, modern fantastik edebiyat da dahil olmak üzere edebiyatın pek çok alanında sıkça rastlanan ögelerin arasındadırlar. DünyaÂ?nın özellikle mevsimlerin daha açıkça hissedilebildiği bölgelerinde bunun böyle olmasına şaşırmamak gerekir. Havanın soğuması, bitkilerin yapraklarını dökmesi, hayvanların göç etmesi, kısacası doğanın uykuya dalması, sonrasında ilkbahar geldiğinde bitkilerin, hayvanların hatta toprağın ve gökyüzünün yeniden canlanması muhtemelen insanları en eski çağlardan beri etkilemiş bir döngüdür. Muhtemelen insanlar bu döngünün bir gün yarıda kesileceğinden korkmuş, bazen de bu döngüye benzer başka döngüler de olabileceğini hayal edebilmişlerdir. Kısacası mevsimler, hem yılın mevsimleri olarak fantastik edebiyatta en güçlü ögelerden birisi olarak yer almış. Hem de hayal gücünün yarattığı daha farklı mevsimler, mesela bir insanın ömründe ya da bir krallığın tarihininde mevsimlere benzeyen bir döngünün olduğu bazen de Dünya üzerinde bilinen yıldan farklı başka döngülerin de olduğu ve bu döngülerin de kendi mevsimlerinin olduğu hayal edilmiş ve bu hayalin sonucunda yaratılan mevsimler de fantastik edebiyatın parçası olabilmiştir.

    Yılın Mevsimleri: Fantastik Edebiyatta yılın mevsimleri, kendileri bir fantastik öge olmadıkları durumlarda bile hikayelerde fantastik bir arka plan ögesi olabilmişlerdir. Çrneğin kış, çoğu zaman bir tür hayatta kalma mücadelesinin verildiği dönemdir. Ancak bazen örneğin savaşların olduğu zamanlarda kış insanların çarpışmaya ara verdiği ve dinlendiği bir dönem olabilmiştir. Normal zamanlarda ilkbahar, doğanın canlandığı, tarlalarıni bahçelerin yeşerdiği, daha güzel bir dönemi müjdeleyebilir. Ancak ilkbahar aynı zamanda, bazen hikayenin kahramanlarına zarar verecek hayvanların, canavarların, bazen de başka varlıkların uyandığı ve ortaya çıktığı bir dönem de olabilir. Yaz ise genellikle yılın en çok hareketinin olduğu dönemdir. Çzellikle insanların yaşamlarını doğaya göre ayarladığı bölgelerde, yazın en çok işin olduğu mevsim olduğu söylenebilir. Belki bunun da bir sonucu olarak birçok fantastik hikayede yaz aynı zamanda en kritik olayların olduğu, bir bakıma sıcağın yanı sıra verilen mücadelelerin de insanların terlettiği bir dönem olabilmektedir. Mevsimlerle ilgili özellikle fantastik halk hikayelerinde, örneğin mitolojilerde yer alan bir hikaye türü de, mevsimlerin nasıl ortaya çıktığını açıklayan hikayelerdir. Bu konuda, Dünyanın farklı bölgelerindeki insanlar oldukça farklı ve renkli hikayeler oluşturabilmiştir. Bu hikayelerin mevsimlerin nasıl oluştuğunu öyküsünde fantastik bir hikaye ile açıklamak isteyen bir yazar için esin kaynağı olması mümkündür. Mevsimleri oluşturan döngünün nedenini açıklayan bu tür öyküleri kimi zaman fantastik edebiyatın kimi hikayelerinde, kimi karakterler dikkatle dinleyip, sonra bu döngüyü kırmak, kimi bir ülkede, kimi zaman tüm Dünyada sürekli bir kış, ya da ilkbahar başlatmak isteyebilirler. Kimi zaman da başka karakterlerin yarattığı bu bitmeyen kış ya da ilkbahar mevsimini sona erdirmek için kimi karakterler mevsim döngüsünü yeniden başlatmanın yollarını arayabilirler.

    Daha Farklı Mevsimler: Bu konuda ilk akla gelen insan hayatıdır. Bu hayatı ilkbahar, yaz, sonbahar, kış şeklinde sıralanan bir mevsime benzeten karakterlerin yer aldığı fantastik halk hikayelerine rastlamak mümkündür. Kimi öykülerde de insan hayatının sonlandığı kışın ardından bir yeniden doğuş, yani yeni bir ilkbaharın da geleceğinin de hayal edildiği gözlenebilir. Krallıklar, ormanlar, dağlar ve canlı ve cansız birçok ögenin kimi zaman gezegenlerin hatta EvrenÂ?in tamamının da tıpkı doğa gibi, yeniden hızlandığı, hızlı yaşadığı, temposunu yavaşlattığı ve dinlendiği dönemleri kapsayan bir döngü yaşadığının kimi fantastik öykülerde vurgulanması mümkündür. Bu daha geniş döngüler muhtemelen bir insan hayatından uzun süreceğinden çoğu zaman bir insan tarafından fark edilmesi kolay değildir. Fantastik hikayelerde insanlar bu tür döngüleri bazen farklı zamanları anlatan eski öyküleri birleştirerek fark edebilirler, bazen de doğaya, ya da gökyüzüne yıldızlara baktıklarında bu tür bir döngünün ipuçlarını bulabilirler. Bazı fantastik hikayelerde yazarlar, farklı zamanlarda geçen hikayeler anlatarak bu tarz daha büyük döngüleri vurgulayabilirler.


    Mitolojiler

    Fantastik Edebiyatta Mitolojilerin Yeri: Mitolojiler farklı toplumların etraflarındaki doğa ile ilgili açıklayamadıkları olayları inandıkları dinle de harmanlayarak yarattıkları öyküler bütünüdür. Bu açıdan bakıldığında mitolojilerin her biri başlı başına bir fantastik edebiyat hareketi sayılabilir. Ancak bunun yanında mitolojilerdeki öyküler daha ileriki zamanlarda bir çok farklı fantastik öyküye de esinlenme kaynağı olmuştur.

    Mitolojilerdeki Genel Çgeler: Hemen her mitoloji bir yaratılış hikayesi içerir. Çoğunda ölümü ve ölüm sonrasındaki yaşamı anlatan bölümler vardır. Yine bir çoğu bir ya da birden fazla tanrıyı zaman zaman da onların çekişmelerini mücadelerini içerir. Birçok mitolojide insan dışında Dünya üzerinde yaşayan akıllı canlılardan ya da ırklardan söz edilir. Bu ırkların bir bölümü neredeyse insanın yanı başındadır. Benzer şekilde mitolojinin yaratıldığı bölgedeki önemli yer şekillerinin ırmakların, çöllerin ya da önemli dağların mitolojilerde genelde hikayelerine yer verilir.

    Bazı Çnlü Mitolojiler: Kuşkusuz ilk akla gelen Yunan Mitolojisidir. Yunan mitolojisi belki de doğanın evrenin ve tanrıların arkasındaki gizemi en açık şekilde anlatan mitolojidir. Çyle ki tanrıların arasındaki evlilikler ve çekişmeler bile bu mitolojide takip edilebilir. Bölgedeki Mısır ve Mezopotamya mitolojileri de daha gizemli, içlerinde hikayenin sonuna gelindiğinde bile anlaşılmayan açıklanmamış ögeler barındıran ve bu nedenle bazen Yunan mitolojisine tercih edilen hikayeleri ile akla gelen mitolojilerdir. Belki de modern fantastik edebiyatın çıkış noktasına yakın olduğundan İskoç ve Kelt mitolojisi de günümüzde ilgi duyulan mitolojiler arasındadırlar. Bu mitolojiler dışında Orta Asya, Rus, Çin, Hint, Aztek ve Maya mitolojileri de daha az adı geçen ancak içlerinde esinlenilecek öyküler barındıran mitolojilerdir.

    Mitoloji Kaynaklı Çyküler: Doğrudan mitolojilere dahil olmayan ancak mitolojilerden esinlenilerek yaratılan öyküler neredeyse mitolojiler kadar eskidir. Muhtemelen eski dönemlerde bu öyküler zamanla mitolojilere katılıp yeni öykülerin yaratılmasını sağlıyordu. Bu öykülerin bir bölümü mitolojide geçen bir hikayeyi daha ayrıntılı belki orjinal hikayede karanlıkta bırakılmış bazı noktaları hayal gücü ile tamamlayarak, hikayenin geçtiği şehirleri, dağları, köyleri ve hikayenin kahramanlarını daha ayrıntılı şekilde tasvir eden öykülerdir. Başka bir seçenek de daha önce hiç anlatılmamış da olsa mitolojilerin oluştuğu dönemde geçen ve içinde mitolojilerden alınmış ögelerin bulunduğu hikayelerdir. Bu zaman zaman o dönemde yaşanmış gerçek bir olayın, örneğin bir savaşın içine mitolojik ögeler katılarak yeniden anlatılması olabilir. Ççüncü bir seçenek ise mitolojik ögeleri ya tamamen günümüzde ya da mitolojilerin oluştuğu dönemden sonra geçen ya da mitolojilerin oluştuğu dönemde geçen bir olayı daha ilerideki geçen bir olaya bağlayan hikayelerdir. Bu hikayeler için esinlenilebilecek en önemli mitoloji kaynakları kehanetlerdir. Zaman zaman kehanetler günümüze kadar uzanan zaman diliminde olacakları anlatırlar. Günümüzde artık inanılmayan dinler tarafından yaratılmış da olsa bu kehanetlere de inanan dikkate değer sayıda insan vardır. Bir başka esinlenilecek kaynak da o döneme ait bir mezarı, bir tapınağı ya da bir şehri keşfetmek isteyenlerin öyküleridir. Günümüzde antik çağa ilişkin birçok keşifte belirli odaların, özellikle mezarların kapılarında içeri girenin lanetleneceğine dair yazılar bulunmaktadır. Bu lanetler de öykülere girebilecek olabilecek birer ögedir. Mitolojik hikayelerden esinlenilerek yazılabilecek başka bir öykü türü de mitolojilerde bahsedilen farklı akıllı canlıların örneğin cücelerin, elflerin, gnomların hatta deniz kızlarının ya günümüzde bir şekilde yeniden keşfedilmeleri ile başlayan, ya da mitolojilerden bağımsız, farklı bir DünyaÂ?da geçen öyküleridir. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit kitaplarında TolkienÂ?in yazdığı hikayeleri bu kapsamda değerlendirmek gerekir.

    Müzik

    Fantastik Edebiyatta Müzik: Müziğin fantastik edebiyat gibi özgün bir alan olduğunu, fantastik edebiyat eserlerinin içinde bulunan müzik ögesinin yanısıra, kimi fantastik edebiyat eserlerinin müzik eşliğinde zaman zaman sunulabileceğini ve bu iki sanat alanının bir arada eserler yaratabileceğini öncelikle belirtmek gerekir. Tek başına tüm sözlerden arındırılmış müziğin bile en fark edilen etkisi insanların duygularını değiştirebilme etkisidir. Aslında bu etkinin genel olarak bilinçli olarak yapılan bir müzik eseri olarak adlandırılmayacak farklı seslerin de sahip olabileceğini eklemek gerekir. Genel olarak sesler başka her hangi bir duyudan çok daha fazla duygularımızı şekillendirir. Belki de bu nedenle müziğin duyguları şekillendiren yanı diğer tüm yanlarından daha fazla öne çıkar. İkincil bir yan da müziğin kimi zaman karşımızdaki insanın ya da varlığın o anda ne yaşadığını bize anlatabilen bir araç olmasıdır.

    Duygulara Hükmeden Müzik: Basit bir müziğin bile bazen bizi hüzünlendirdiği, ya da neşelendirdiğini, ya da aşık olduğumuz bir kişiye duyduğumuz sevgiyi hatırlattığı anlar olabilir. Fantastik edebiyat kimi zaman müziğin etkisini daha da kuvvetlendirerek hikayelerin bir ögesi haline getirir. Kimi zaman müziği dinleyen kişi müziği yaratan varlığa karşı koyamadığı bir aşkla bağlanır. Kimi zaman bu aşk sadece müzik çalındığı sürece devam eder. Kimi zaman da müzik sussa da onu bir kere dinlemiş olan kişinin zihninin içinde devam eder. Dolayısı ile söz konusu kişi müziğin yarattığı aşkı yaşamaya devam eder. Aşk kadar çok işlenmese bile müziğin öykülerin içindeki karakterlere çalındığı, bazen mırıldandığı süre boyunca cesaret ya da neşe verdiği durumlara ya da onu dinleyenlerde bazen ne kadar kurtulmak istense de bir türlü engelleyemediği bir korku uyandırdığı durumlar olabilir. Bazen de kimi müziklerin insanlarda, zeki varlıklarda, hatta kimi zaman tüm canlılarda, bazen cansız varlıklarda bile uyandırdıkları duygu öyle tarif edilmez ve öyle güzeldir ki, insanlar, zeki varlıklar, hayvanlar ve bitkiler hatta bazen bütün doğa ne yapıyorsa yapmayı bırakır ve bu müziği dinler.

    Anlamak İçin Dinlenen Müzik: Kimi zaman bazı hayvanların hatta bazı zeki varlıkların tek iletişim kurma yolu müziktir. Böyle bir durumda o hayvanların ya da zeki varlıkların iletişim kurmak için kullandıkları müzikle ne anlatmak istedikleri her zaman belli olmaz. Bazen insanların ya da diğer zeki varlıkların önce müziği nasıl dinleyeceklerini öğrenmeleri gerekir. Kimi zaman söz konusu canlıları tanıdıkça, onların hareketlerini anladıkça davranışlarını gördükçe kendiliğinden öğrenilebilir. Bazen de söz konusu müziğin anlamını öğrenmek için özel bir çaba gerekir. Bazen de konuşarak anlaşabilecek insanlar bazen varlıklar için birbirlerini anlamak için müzik sözlerden çok daha iyi bir yol haline gelebilir. Bunun nedeni bazen müziğin belki müzisyenin ya da müzisyenin kullandığı çalgının sahip olduğu özel bir güç olabilir. Ya da bazen hayatını müziğe adamış bir insan ya da varlık için müzik gerçekten kelimelerden çok daha etkin bir iletişim kurma yolu haline gelmiş olabilir. Bazen de müzik iki insanın çevrelerindeki diğer insanlar onları anlamadan iletişim kurmaları için bir yol olabilir. Bu tür bir iletişimde kullanılan müzikler bazen herkesin anlamayacağı, ancak müzik doğru insanın ya da varlığın anlamını çözeceği türden müzikler olabilir. Hatta bazen bir insan ya da varlık doğru insan ya da varlık değilse müziği duyması bile mümkün olmayabilir. Kimi zamanda müzik birden fazla kimi zaman milyonlarca kişinin birbirinden yarattığı apayrı hikayeleri, sözleri bir araya getiren, beraberce yepyeni ve bambaşka bir anlam yaratmasını sağlayan, bir bakıma birbirinden bağımsız varlıkları birleştiren ve en azından müziğin devam ettiği sürece sanki birbirlerinin duygularını, düşüncelerini hisseden, her biri hala kendi varlığını yaşasa da bir yandan da sanki tek bir varlıkmış gibi uyum halinde hareket edebilen, uyum halinde bir eser yaratabilen bir topluluk olmasını sağlayan temel güç olarak hem fantastik hem de fantastik olmayan edebiyat eserlerinde yer alır.


    O

    Okullar

    Fantastik Edebiyatta Okullar: Fantastik öykülerde okulların iki türlü işlendiğini görebiliriz. Normal öğrencilerin gittiği normal okullar da kimi zaman fantastik hikayelerin geçtiği mekanlar haline gelebilmektedirler. Okulların içerisinde özellikle yatılı olanlar zaman zaman insanların onlarca insanın içerisinde yalnızlık hissini en çok yaşadığı yerlerdir. Belki de bu nedenle çoğu zaman korkutucu fantastik öyküler için okullar tercih edilen mekanlardan birisidir. Bunun dışında bir de sıra dışı bir şeylerin öğretildiği sıra dışı okullar vardır. Bu okullar zaten dersleri, öğretmenleri bazen öğrencileri ile de diğerlerinden farklıdırlar.

    Sıradan Okulların İçlerindeki Gizemler: Genellikle yatılı okullar bu tür gizemlerin olduğu öykülerde daha çok yer alırlar. Yatılı okullar zaman zaman yüzlerce çocuğun bir arada yaşadığı yatakhanenin dışında bomboş ve gizemli okul binasının insanları davet edercesine beklediği, bazen yatakhanenin bile girilmesine izin verilmeyen ya da boş ya da soğuk yerlerinin korkulacak bölümler haline gelebildiği okullardır. İlkokullar ve liseler bu tür hikayelerde daha çok kullanılır ancak bazen üniversiteler bile bu tür hikayeler için uygun mekanlar haline gelebilirler. Bu tür hikayelerde bazen yatakhanenin hemen dışında ya da koridorlarda görülen ne olduğu anlaşılmayan birisisin ya da bir şeyin, bazen içinden garip sesler bazen ışıklar gelen gizemli bir odanın, hatta bazen birkaç oda ileride kalan gizemli bir başka çocuğun fantastik bir hikayenin konusu haline gelebilme ihtimali vardır. Gizemli ya da korkutucu bir durumdan şüphelenen çocukları, özellikle bu çocuklar yatakhanede yeni kalmaya başlamışlarsa diğer çocuklar bazen yatakhanedeki sorumlular tarafından ciddiye almazlar. Bazen de bu tür şüphe ve efsaneler yatakhanedeki pek çok çocuk, hatta bazen sorumlularca da tarafından paylaşılır. Ancak kimse bu olayların üzerine gitmeye cesaret edemez. Söz konusu hikaye bir üniversitede geçiyorsa hikayeye ayrıca gizli deneyler mistik araştırmalar da eklenebilir. Çrneğin üniversitenin bir labaratuarında bir bilimadamı bir fantastik yaratığı ya da bir tür büyülü nesneyi araştırıyor olabilir.

    Sıradışı Okullar: Fantastik hikayelerde sıradışı bilgilerin öğretildiği yeteneklerin geliştirildiği okullardır. Büyücü okulları, cadı okulları, bazen hırsızların ya da ozanların okulları bu tür okulların arasında sayılabilir. Bu tür okullar çoğu zaman sıradışı yerlerdedir. Yüksek bir dağın tepesinde, şehrin kanalizasyonlarında, bazen gerçekte var olmayan bir hayal Dünyasındır. Zaman zaman bu okullara sadece okulların öğrencileri olan çocuklar ya da insanlar girebilir. Diğer insanların okula girmesi için duvarlara gizli kapılar, okula giden geçitlere konulmuş tuzaklar ya da okulun görülmesini engelleyen bir büyü olabilir. Bu tür okullarda okumak için kimi zaman özel sınavlara girmek gerekir. Bu sınav öğrenci adayının bazen bir yeteneğini, örneğin hırsızlık yeteneğini kanıtlamak için yapılır. Bazen dayanıklılığını, örneğin uyumadan ne kadar süre ayakta kalabileceğini ölçer. Bazen de dürüstlük gibi ya da duygularını karşısındaki kişiye belli etmeme gibi belirli özelliklerin söz konusu kişide var olup olmadığını ölçebilir. Okullar zaman zaman aynı zamanda içlerinde sırlar barındıran bir grubun yavaş yavaş güvenini kazanmanın ve yavaş yavaş sırlarını öğrenmenin bir yoludur. Çğrenciler kendini gösterdikçe, ilerlemeleri gereken yolda ilerledikçe daha önce girmedikleri bazı yerlere girmek, daha önce tanıklık etmedikleri bazı olaylara tanıklık etmek hakkını kazanır, ya da zorunda bırakılırlar. Bu tür bir hakkı kazanmadan önce bazen bir takım yeni sınavları geçmek ya da görevleri yerine getirmek gerekir. Kuşkusuz bu tür farklı okulların içerisinde modern fantastik edebiyatta en çok yer etmiş olanı Harry PotterÂ?ın Hogwart Okuludur. Bu okul sıradan bir Amerikan okulunda olan birçok etkinliğin, olayın, tartışmanın, öğretmen hatta öğrenci türlerinin benzerlerinin bir büyü okulunda nasıl olabileceğini düşünmüş ve bu ögelerin büyü okuluna uyarlanmış hallerini hikayenin içerisine yerleştirmiştir. Okul aynı zamanda bildiğimiz DünyaÂ?da yaşayan ancak normal insanlardan farklı yeteneklere sahip bir tür büyücü ırkının görebildiği ancak sıradan insanların göremediği bir okuldur.

    Orklar

    Fantastik Edebiyatta Orklar: Modern fantastik edebiyatta en çok bilinen ve kullanılan kötü karakterlerdir. Zaman zaman neredeyse sadece ana karakterlerin dövüş kabiliyetlerini okuyuculara göstermek için hikâyelere sokulurlar. Çoğu zamanda zekâları hatta güçleri ile değil, sayıları ile etkili ve korkutucu olurlar. Az sayıdaki bazı hikayelerde insanlarda uyandırdıkları dehşetin dışında ne gibi özelliklere sahip oldukları, nasıl yaşadıkları, ne gibi ahlaki değerleri sahip oldukları işlenmiş ve sorgulanmıştır. Hatta Terry BrooksÂ?un ShannaraÂ?nın Elf taşları isimli kitabında insanlarla, elflerle ve cücelerle omuz omuza savaşırlar. Ancak çok az hikâyede bir ork karakter ana karakterlerden birisi olarak yer alır. Hatta kötü karakterlerin içinde bile sivrilip önemli bir karakter haline geldikleri enderdir. Bir yan karakter olarak bile yer aldıklarına bile çok fazla rastlanmaz. Bu açıdan da fantastik edebiyatının bir tür arka planında yer alan ırk olarak görülebilirler.

    Orkların Genel Çzellikleri: Belki de en belirgin özellikleri savaşçılıklarıdır. Savaşmak bir ork için hem bir kendini diğer orklara ispat etme yoludur, hem de çoğu öyküde bir tür zevk, eğlence hatta kimi zaman bir ihtiyaç olduğundan da bahsedilir. Savaş sırasında cesur olduklarından bahsedilebilir, başlarına gelebilecek her şeyi göze alırlar bu da onları birçok ırka göre daha tehlikeli yapar. Ancak çoğu öyküde çok zeki ve çok fazla değişik taktikler üretebilen bir ırk değillerdir. Kimi zaman başka ırklar, mesela insanlar, elfler ve başka ırklar tarafından bir tür savaş gücü olarak kullanılırlar. Onurlarına düşkün bir ırk oldukları onları biraz daha ayrıntılı işleyen çoğu hikâyede yer alır. Bazı hikâyelerde barbar insan topluluklarına benzer bir yaşamlarının olduğundan da bahsedilir. Kimi zaman mağaralarda yaşadıkları, kimi zamanda barbar insanlarınkini andıran çadırlarda yaşadıklarından da hikayelerde bahsedilir.

    Orklarla İletişim Kurmak: Muhtemelen çok az hikayede çok az karakterin yapacağı bir şeydir. Ancak büsbütün imkansız da değildir. Bazen umutsuz bir savaşta mümkün olan her desteği toplamak isteyen çaresiz bir lider, kimi zamanda dağların ortasında düşmanından saklanmak isteyen çaresiz bir kaçak orklarla iletişim kurmak zorunda kalır. Orkları tanımak ve anlamak isteyen bir kişinin de onlarla iletişim kurmak istemesi muhtemelen çok ender rastlanacak bir hikaye teması da olsa çok imkansız değildir. Elbette onları kendi amacı için esir edip kullanmak isteyen bir büyücü ya da savaşçı da orklarla iletişim kurmak isteyebilir. Söz konusu iletişimin nasıl kurulacağı muhtemelen hikayeyi yazan kişinin orklara bakışına göre değişir. Eğer orklar içgüdüleri ile hareket eden ve düşünme kabiliyetleri insanlara göre çok daha geri düzeyde ve ancak birkaç kelime konuşabilen bir ırk olarak görülüyorsa, o zaman kelimeler bir yere kadar işe yarayacaktır. Böyle bir durumda orkların içgüdülerine hitap etmek, belki biraz korkutmak bir iletişim yöntemi olabilir. Orkları bu şekilde işleyen bir yazar muhtemelen onlarla iletişimi bir tür yarı vahşi ve yırtıcı bir hayvanla iletişime benzetecektir. Eğer yazar orkları barbar halklarına benzeyen, savaşçı ve sert olsalar bile onurlu bir halk olarak tasvir ediliyorlarsa o zaman sözcükler ve ses tonu çok önemli olacaktır. Böyle bir durumda orklarla iletişim kuran bir kişinin, muhtemelen orkların kendilerinden olmayanlara güvenmeyeceğini bilmesi gerekir. Eğer yapabiliyorsa onların güvenlerini kazanması, ve onların değerlerine saygı duyduğunu göstermesi faydalı olabilir. Orkları kullanmak isteyen biriyse bu durumda onları basit yöntemlerle korkutmak yerine onların kendisi ile işbirliği yapmalarının kendi çıkarlarına da hizmet edeceğini anlatmalı, belki de insanlara, elflere, cücelere ve ork olmayan diğer halklara duydukları öfke ve nefret duygusunu kullanmalıdır. Konuşma sırasında söylenecek yanlış bir sözcüğe yapılacak yanlış bir harekete muhtemelen orklar tarafından onu söyleyen ya da yapanın kastettiğinden başka anlamlar yükleyecek, ve iletişim kurmayı imkansız hale getirdiği gibi, iletişimi kurmaya çalışan kişinin hayatını da tehlikeye atabilecektir.

    Ormanlar

    Fantastik Edebiyatta Ormanların Yeri: Ormanlar özellikle büyük bir alana yayıldıkları, karanlık ve girilmeye korkulan yerler barındırdıkları, hele içlerinde korkulan bir takım hayvanlar da olduğu zaman çoğunlukla insanların hayal güçlerini harekete geçiren yerlerdir. Hele büyük şehirlerde yaşamayı alışmış insanlar için ormanların içindeki her ses, her hareket korku, heyecan ya da merak kaynağıdır. Dolayısı ile ormanlar içlerinde yaşayan canlılarla, zaman zaman içlerine sığınan kaçtıkları insanlardan korunmaya çalışan insanlar sayesinde, kimi zaman da kendi iradesi ve kişilikleri ile fantastik hikayelere dahil olurlar. Dolayısı ile pek çok fantastik hikaye içlerinde meşhur ve akıllarda kalan ormanlar barındırır.

    Ormanların İçlerinde Yaşayan Yaratıklar: İnsanların belki ilk duydukları fantastik hikayeler ormanların içinde yaşayan hayvanların öyküleridir. Birbiri ile konuşan hayvanların ibret verici hikayelerini anlatan bu masallar çoğunlukla ormanlarda geçen bir tür fantastik öykü sayılabilirler. Bu masalların yanı sıra özellikle uzaklardaki ülkelerin bilinmeyen ormanlarını anlatan öykülerde çoğu zaman birçok farklı bilinmeyen canlılar hikayelerin ögesi olarak yer alırlar. Zaman zaman ormanın tamamına hükmeden ve diğer tüm canlılardan daha kuvvetli ve korkunç bir canavar yaratıklar hikayelerin içinde öge olarak bulunurlar. Periler de zaman zaman ormanlarla ilgili hikayelerde ormanda yaşayan yaratıklardan birisi olarak katılırlar. Çoğu zaman ormandaki hayvanlar ve ağaçlarla bir tür bağ kurduklarından bahsedilir. Çyle ki her peri ancak kendi ormanında yaşayabilir. Kendi ormanından uzun süre uzakta kalırsa ölür.

    Ormanlarda Yaşayanlar: Ormanlar farklı nedenlerle değişik insanları barındırabilir. Kimi zaman kralların zulmünden kaçan, ya da bu zulme karşı savaşan kaçakları, kimi zaman gözlerden uzak kalmak isteyen büyücüleri, kimi zaman doğanın içindeki güçleri keşfetmek isteyen druidleri içlerinde barındıran ormanlar fantastik hikâyelerde geçer. Genellikle orman kendileri için sadece bir sığınaksa bile bu insanlar ormandaki hayvanları bitkileri kısacası ormanın yapısını kısa sürede keşfederler, kimi zaman onu kendi amaçları ya da kendilerini korumak için nasıl kullacaklarını öğrenir, bazen de eğer varsa diğer amaçlarının yanına ormanı korumak da eklenir. Genellikle öncelikli yaşam alanları ağaçların üstüdür. Ağaçlar hem dalları ve yaprakları ile üzerine geniş bir yaşam alanı inşaa etmeye müsaittir, hem de üzerlerinde yaşanların aşağıdan geçenlerin kendilerini görmemesini, yani korunmasını sağlarlar. Eğer ormanda kalanlar Druidlerse bazen yatmak için ağaçların üzerine çıkmak yerine doğrudan toprakta da yatabilirler. Ormandaki hayvanlarla, ve kendilerine zarar verebilecek her şeyle genelde öylesine uyum halindedir ki Druidler genellikle hiçbirisinden korkmalarına gerek yoktur.

    Yaşayan Ormanlar: Belki de fantastik hikayelerde ormanların en aktif olarak hikayelere dahil olduğu öykü türleri içlerinde yaşayan ormanları barındıranlardır. Bu tür ormanlarda ağaçlar toprak ormandan geçen dereler ırmaklar hatta varsa içinde yaşayan insanlar uyum içinde ve gerektiğinde bir bütün halinde hareket ederler. Kimi zaman bu bütünlüğü sağlayan ormanın içinde bir tür büyü gücüne sahip bir yaratık, ya da bir druid, kimi zamansa yine bir tür ortak büyü gücü ile ormanı kontrol edebilen orman insanlarıdır. Bu bütünlüğü sağlayan bazen ormanın kendini koruma amacıdır. Bu durumda ormana giren herkesle orman elindeki her şeyle savaşacak onlara zarar vermeye en azından korkutup bir daha gelmelerini engellemeye çalışacaktır. Bazen ormana sığınmış çaresiz bir insanı orman korumaya çalışır. Bunu sadece onu yakalamak isteyenleri engelleyerek değil, aynı zamanda korumak istediği kişiyi saklayarak da yapar. Kimi zamansa ormanlar yakınlarda belki de ormanın kenarındaki bir şehirdeki veya köydeki insanların yaşamak üzere oldukları bir felaketi önlemeye çalışırlar. Bu durumda ormanın uzaktan yapabilecekleri elbette sınırlıdır ve yazarın hayal gücünü gerektirir. Kimi zaman ormanın tüm hayvanları, hatta ağaçları ile bir bütün olarak hareket ederek söz konusu felaketi önlediğine de hikayelerde rastlanabilir.

    Oteller

    Fantastik Edebiyatta Oteller: Yolculuklar fantastik edebiyatın, aslında çoğu zaman fantastik olmayan edebiyatın da en çok işlediği konulardan birisidir. Yolculuklar eğer eski zamanlarda geçiyorsa, ya da günümüzün Dünyasından çok eski dönemleri andıran ülkelerde ya da diyarlarda yer alıyorsa yolculuk sırasında kalınan mekanlar genellikle hanlardır. (bkz hanlar) Günümüz Dünyasında ya da gelecekte ise geçen çoğu hikayede yollarda ya da şehirlerde kalınan yerler otellerdir. Issız bir yolun ortasında duran odaları neredeyse bomboş bir otel çoğu zaman ana konusu ne olursa olsun modern bir fantastik hikayeye renk katabilecek ögelerdir. Oteller günümüz hikayelerinde kimi zaman hikayenin bir parçası olan yan öge olabileceği gibi. Kimi fantastik hikayelerde, özellikle okuyanları korkutmak için yazılmış kimi öykülerde hikayenin ana konusunu da oluşturabilen mekanlardır.

    Otellerin Çne Çıkan Yanları: Oteller çoğu hikayede ıssızdırlar. bomboş bir giriş odasında uyuyan bir resepsiyon görevlisi çoğu fantastik hikayenin otellerde geçen parçalarında rastlanabilen bir bölümdür. Çoğu hikayede daha renkli, bazen yüzlerce hatta binlerce insanın bir arada olduğu otellerde bile bir tür ıssızlık, daha açık ifade etmek gerekirse, bir arada bulunan onca insanın içinde, kimsenin diğer insanların ne yaptığını görmediği, söylediği sözleri işitmediği oteller yer alabilmektedir. Burada işitmeme ve görmeme, insanlar otelde kalan diğer insanları bilerek ve isteyerek yok saydığı anlamına da gelebilir. Bazen de insanlar, aslında bilerek ve isteyerek bunu yapmak istemeselerde, yazarın hayal gücünün belirleyeceği bir nedenle, bir şekilde birbirlerini göremiyor ve duyamıyor da olabilirler.

    Otellerin Sırları: Çoğunlukla daha önce orada kalanlarla ilgili sırlardır. Ancak kimi zaman çok daha derinlerde bazı sırlar barındırabilirler. Kimi zaman otelin kendine özgü bir bilinci vardır, bu bilinç hayal gücünün yaratacağı bir fantastik amaç için içinde kalmaya gelen herkesi, ya da kalmaya gelenlerin içinden seçtiklerini kullanmaya karar verebilir. Ya da kimi zaman içinde kalmaya gelenleri yine hayal gücünün yaratacağı bir amaç adına bir tür sınava tabii tutabilir. Kimi zaman da bir oda kendine özgü bir sırrı içinde barındırıyor olabilir, bu oda hana gelenlerin içinde kaldığı odalardan birisi olabileceği gibi, yemek yenilen odalardan birisi, ya da otelin deposu gibi farklı amaçlarla kullanılan odalardan birisi, hatta kimi zaman tamamen boşaltılmış kimi zaman da otelin sahibinin bile var olduğunu bilmediği gizlenmiş bir oda olabilir. Çzellikle korku temelli öykülerde bu tür sırlar oldukça sıkça vurgulanır. Kimi zaman otelde kalan gizemli bir varlık, otele gelmiş kişileri otelde var olan bir tehlikeye karşı uyarmak ister. Bazen de aslında tehlike otelin dışındadır. Kimi zaman bu tehlike otelin üzerinde bulunduğu yolun ilerisinde, ya da otelin içinde yer aldığı şehirde olabilir. Bu durumda otelin içindeki varlık, ya da bazen kendi bilincini kazanmış otel içinde yer alan her odası, her eşyası ile, orada kalmakta olanları uyarmaya çalışabilir.

    Garip Oteller: Aslında günümüzün turizm endüstrisinin yardımı ile bu tür otelleri hayal etmek çok da zor değildir. Ağaçların üstünde, ya da yerin altında, ya da mağraların içinde, ya da tamamen buzdan yapılmış odalardan oluşan, ya da denizin ortasında veya altında ya da akla gelebilecek birçok tuhaf özelliklere sahip otelde günümüzde kalınabilinmektedirEğer hikaye gelecekte geçiyorsa, bir astroidin üzerinde, ya da uzayın ortasında, ya da tuhaf bir gezegenin üzerinde, veya gökyüzde asılı duran bir otel hikayelerde yer alabilir. Hayal gücü kullanılarak daha tuhaf otellerde yaratılabilir. Bulutların üstünde, bir yanardağın içinde, ya da sadece uyunduğu zaman, rüyalar aleminde gidilip içinde kalınabilen oteller hikayelerin içinde yer alabilirler. Aynı zamanda odaları buzdan ya da tamamen ışıktan oluşan, ya da akla gelebilecek her türlü bitki ile kaplı, ya da sürekli hareket eden eşyalardan oluşan, içinde insandan farklı varlıkların, ya da hayvanların misafirlere hizmet ettiği oteller de hayal gücü ile yaratılabilecek ve fantastik hikayelerde yer alabilecek otel ögeleri arasındadır.

    Oyuncaklar

    Fantastik Edebiyatta Oyuncaklar: Oyuncaklarla ilgili belki de ilk hatırlanması gereken onların gerçek yaşamda da başka işlevleri olan nesneler olabilecekleridir. Kimi zaman oyuncak bir heykeldir, kimi zaman bir giysidir, kimi zaman bir telefondur, bir arabadır, bir lambadır. Gerçek yaşamda işlevleri olan tüm bu nesne ve aletler bir çocuğun ya da çocuk ruhlu bir kişinin elinde oyuncak haline gelebilirler. Elbette fantastik kimi nesneler ve aletler de hikayelerde kimi çocuklar tarafından bulunduğunda onların eğlenmek için oynadıkları oyuncaklar haline gelebilirler. Bir oyuncağı yaratan öncelikle çocukların, ya da oyuncakla oynayacak her hangi başka insanın sahip olduğu hayal gücüdür. Oyuncakları fantastik edebiyatta bir öge olarak kullanırken, çocukların zaten sahip oldukları bu hayal gücünden faydalanmak bu ögenin öyküyü daha da renklendirmesini sağlayabilir.

    Canlanan Oyuncaklar: Birçok oyuncağın çocukların ya da çocuk ruhlu insanların eline geçtiği zaman gerçekte sahip olduğu özelliklerden daha farklı özelliklere sahip olduğu hayal edilir. Çrneğin çoğu çocuk ve bazen büyük kişilere geceleri oyuncak ayılarla yatmak güven verir. Çünkü ayının kendilerini bir şekilde koruduğunu hayal ederler. Benzer şekilde oyuncak bebeklerin, ya da askerlerin yaşadığını hayal etmek, en azından oyun sırasında çocukların sıkça yaptığı bir şeydir. Bunun dışında kimi zaman bazı nesnelerin aslında sahip olmadığı güçlere sahip olduğunu da hayal etmek oyun sırasında yapılabilecek bir şeydir. Çrneğin oyuncak bir arabanın, hatta belki de tahta parçaları ile yapılmış basit bir oyuncak bile olsa, gerçek araba gibi hareket ettiğini, hatta gerçek arabanın bile sahip olmadığı güçlere sahip olduğunu mesela uçabildiğini hayal etmek oyun sırasında çocukların yapabileceği bir şeydir. Bu hayal gücünden fantastik edebiyat hikayelerinde yararlanmak, oyuncakları kullanmanın etkili yollarından birisidir. Kimi zaman bir çocuğun oyun oynarken, ya da oyuncağını yanında taşırken oyuncağın taşıdığını hayal ettiği bir özellik bilinmeyen bir nedenden dolayı aslında oyuncağın gerçekten taşıdığı bir özellik olabilir. Çrneğin bir oyuncak ayı gerçekten çocukla konuşuyor ve geceleri onu koruyor olabilir. Derme çatma bir oyuncak araba gerçekten gerçek bir araba gibi çalışıyor olabilir hatta çocuğun hayal ettiği fantastik bir özelliğe sahip olabilir. Bazen bu özellik bir tür fantastik varlık tarafından çocuğun mutlu olması için oyuncağa kazandırılmış olabilir. Çrneğin pinokyonun hareket eden, konuşan, kendine ait bir karakteri olan bir kuklaya dönüşmesi bir oğlu olmayan bir marangoza verilmiş bir hediye olarak görülebilir. Bazen de oyuncakların sahip oldukları özellikleri onlara kazandıran çocukların sahip olduğu hayal gücüdür. Çrneğin bir fantastik öyküde bir oyuncak ayının sahibi olan çocuk ayının yaşadığını ve onu koruduğunu hayal ettiği sürece gerçekten yaşaması ve çocuğu koruması mümkündür. Böyle bir öyküde çocuk büyüyüp de ayının sadece bir kumaş parçası olduğunu düşünmeye başladığında oyuncak sahip olduğu yaşamı kaybedip sadece bir kumaş parçasına dönüşmesi mümkündür.

    Oyuncaklar Çlkesi: Bir çocuğun ya da çocuk ruhlu bir insanın kendi odasını, ya da evin her hangi bir odasını ya da örneğin bahçeyi içindeki her eşya nesneyi hayal gücü ile değiştirerek, bambaşka özelliklere sahip bir nesneler söz konusu yeri de bambaşka özelliklere sahip bir yer olarak hayal etmesi mümkündür. Bir bakıma etrafındaki tüm Dünya oyuncaklarla dolu bir ülkeye dönüşmüş gibi hayal etmek mümkündür. Gerçek yaşamda karşılaşılan nesnelerin hayal gücü ile değiştirilerek bir oyunun parçasına geldiği böylesi hayal ürünü bir ülke kimi zaman bir fantastik hikayenin ana konusunu bile oluşturabilir. Kimi zaman bu ülke gerçekten oynanmak için üretilmiş oyuncaklarla dou bir ülke olabilir. Bazen de aslında bambaşka özelliklere sahip nesneler değişip de oyuncak haline gelebilirler. Elbette bu ülke hiçbir tehlikenin korkutucu olayın yaşanmadığı bir yer olmayabilir. Burada da kendini o ülkenin içinde hayal edenlerin karşılaşacağı tehlikeler, onları korkutacak anlar olabilecektir. Ancak bu tehlikelerin söz konusu çocuk ya da yetişkinin kendi hayal gücü ile yarattığı tehlikeler ve korkular olduğunu düşünmek mümkündür. Ya da en azından gerçek yaşamdaki kimi tehlikeler çocuğun hayal gücü tarafından değiştirilerek bir tür oyunun parçası haline getirilmiş olabilir. Çocuk ya da yetişkin hayal gücünü açık tutukça, belki hayal gücü olmasa hiç bir işe yaramayacak nesneler belli güçler kazanan oyuncaklara dönüşecek, aslında hiçbir özelliği olmayan yerler sığınaklar, kaleler, ya da fantastik özelliği olan başka yerler haline gelebilecek ve çocuk ya da yetişkin, o anda bulunduğu yeri bir oyuncaklar ülkesine dönüştüren hayal gücü olmasa asla baş edemeyeceği tehlikeler ve korkularla baş edebilecektir.


    Ozanlar

    Fantastik Edebiyatta Ozanların Yeri: Ozanlar genellikle halk edebiyatında hikayelerin içindeki kişiler değil, hikayeleri anlatan kişilerdir. Ancak kendileri de hikayelere konu olan ozanlar bulunmaktadır. Hatta kimi zaman dağa çıkan, zorluklara karşı mücadele eden ozanlara bile rastlanmaktadır. Genellikle yiğit olarak adlandırılan bu ozanlar için ozanlık bir bakıma karakterlerini sadece kaba duygudan arınmış bir savaşçı yerine, yaşadığı anın, uğruna savaştığı amacın farkında olan kişi olduğunun bir göstergesidir. Â?Benden selam olsun Bolu BeyineÂ? yahut ferman padişahınsa dağlar bizimdir.Â? dizeleri ile ünlenen Köroğlu Anadolunun fantastik halk edebiyatında yer eden ünlü bir halk ozanı karakteridir. Bizzat savaşmıyorsa bile ozanlık kimi zaman dizeleri ile zalimlere karşı bir mücadeleyi simgelerler. Karacaoğlan bu açıdan kendisini sevmeyen bey çocuğu Kara kıza Â?Bana kara diyen dilber saçın da kara değil miÂ? dizeleri ile sembol haline gelen ozanlardan birisidir. Kimi zaman da bir arayışın peşinde koşan ve bu kendi arayışlarını dizelerine aktaran bireyler olarak hikayelerde belirirler. Zaman zaman aşık oldukları bir kızın peşinden diyar diyar dolaşır, kimi zaman da yaşadıkları kasaba, o kasabada kurdukları hayat onlara anlamsız gelir ve farklı bir hayatı aramak, bir anlam bulmak için dolaşırlar. Bazen de gezmek dolaşmak öyküler bulmak ve bu öyküleri insanlara anlatmak için dolaşırlar.

    Gezgin Ozanlar: Hikâyelerde belki de en çok yer eden ozan tipidir. Muhtemelen hem halk edebiyatının bir çok hikâyesini, elbette fantastik hikayeleri yaratmış, farklı bölgelerde yaratılmış fantastik hikayelerin de diğer bölgelerde duyulmasını sağlamışlardır. Genellikle tek başlarına dolaşırlar. Bazen acı bir olaydan kaçmak, bazen yukarıda da yazdığım gibi bir şeyi aramak için. Müzik, hikayeler bazen dayanılmaz gelen acıları biraz olsun paylaşmak, bazen de kendi kendilerine neyi aradıklarını, neden eski hayatlarının artık kendilerini için katlanılmaz hale geldiğini anlatmanın yoludur. Zira bazen insan neden bir yeri terk ettiğini, neden farklı bir hayatı seçtiğini anlayamaz ve kendi yazdığı şiirler ile hikayeler onun için kendisini anlaması için bir yol haline gelebilirler. Köyden köye gezip hikayeleri dinleyen ve hikayeleri anlatan ozanlar efsaneleri taşıyan insanlardır. Bazen bu efsanelerin bizzat içine girer, onları keşfeden kişiler haline de gelirler. Yalnız yaşama alışkanlığı onları birçok kişiden daha cesur yapar. Bu nedenle kendileri fantastik özellikler barındırmıyorlarsa bile fantastik hikayeler için tercih edilebilecek karakterlerdir.

    Ozanların Hikayelerindeki Sırlar: Fantastik hikayelerde kullanılabilen bir ögedir, bazen gizemli bir yeri bulmak isteyen, ya da gizemli bir olay ya da belki de geçmişte yaşamış gizemli bir insan hakkında bilgi bulmak isteyen bir kişi için en önemli kaynak ozanlardır. Bunun için bazen ünlü bir ozanın eski yazılarına bakar, kimi zamanda ünlü bir ozanın köy meydanında ya da bir kahvehanede ya da han salonlarında söyledikleri şarkıları dinlerler. şarkıların içinde bazen rastgele rastlanan bir sözcük, ilk başta aradıkları ile hiç ilgisi yokmuş gibi görünse bile aslında onları çözüme götürecek bir ipucu olabilir. Ozanların şarkıları çoğu zaman yüzlerce bazen binlerce yıldır birikmiş sırların insanlar tarafından değiştirilerek aktarılmış halidir, bu nedenle bazen binlerce yıllık sırlar bile bu şarkıların içlerinde saklı olabilir.

    Ozanların Çalgı Aletleri: Genellikle ozanlar için bir yoldaş, bir dosttur çalgı aletleri. Çzellikle tek başlarına dolaşan ozanlar için, ancak tek başına olmasa bile genellikle birçok ozan için vazgeçilmez bir anlamı vardır. Günümüzde bir müzikle uğraşan pek çok kişinin bile müzik aletine bir tür yaşam barındırıyormuş gibi baktığına şahit olmak zor değildir. Bu duygunun birçok fantastik öyküde gerçekten yaşayan çalgı aletlerinin yer almasına, zaman zaman bu aletlerin müziğe kendi yorumlarını renklerini katan, adeta ozana eşlik ettiğinin, hatta kimi zaman müziğe dinleyen insanları tam tersini hissetmelerini gerektirecek anlarda bile mutlu, hüzünlü, öfkeli, acı dolu, aşık hissettirecek bir tür büyü barındırdıklarına hikayelerde rastlanabilir. Bu da belki de doğal bulunabilir. Sonuçta ozanların kendi çalgı aletlerine karşı hissettiklerini yarattıkları fantastik hikayelere katmaları çok da beklenmeyecek bir durum değil.

    Ç

    Çlümsüzlük

    Fantastik Edebiyatta Çlümsüzlük: Belki de ölümün insanların en çok düşündüğü konulardan biri olmasından dolayı ölümsüzlük de hem Dünyanın farklı yerlerindeki fantastik halk edebiyatı öykülerinde, hem de modern fantastik edebiyat öykülerinde sıkça işlenen bir konudur. Bu konu kimi zaman ölümsüzlüğü arayan bir varlığın hikayesi, kimi zaman doğuşundan itibaren ölümsüzlüğe sahip başka bir varlığın hikayede bir öge olarak yer alması ile işlenebilir. Konunun işlendiği bir hikayenin ölümlü bir varlığın ölümsüzlük kavramına bakış açısına yoğunlaşabileceği gibi, aynı zaman ölümsüz bir varlığın gözünden bu özelliğe sahip olmanın olası iyi ve kötü yanlarını işlemesi de mümkündür.

    Çlümsüzlüğü Arayış: Kimi zaman sürekli devam etmesi gereken hiç bitmeyen bir arayıştır. Hayatının sonlarına geldiği anlarda, kimi zaman yerine getirilen bir görev, kimi zaman yapılan bir büyü, kimi zaman başka bir varlığın ona verdiği bir güç bu arayışı yapan varlığa bir miktar daha yaşama imkanı verir. Ama bu süre bittiğinde daha fazla yaşama şansını elde etmek için, yeni bir görev yerine getirmek, yeni bir büyü yapmak ya da ona daha önce daha fazla yaşama gücü veren varlığın bunu tekrar yapması gerekebilir. Kimi zaman da ölümsüzlük bir defalığına verilir ve bu gücü bir defa elde eden kişi, bu güç kendisinden bir şekilde geri alınmadığı sürece hiçbir zaman ölmeyecektir. Elbette bu arayış mutlaka olumlu sonuçlanmak zorunda değildir. Kimi zaman ölümsüzlüğü aramak insanın bir varlığın boyunca hep sürdürdüğü ve en sonunda sonu başarısızlıkla biten bir arayış olabilir. Kimi zaman ise bu arayış sırasında söz konusu varlık zaten yaşamını anlamlı hala getiren birçok şeyden vazgeçebilir ve en sonunda ölümsüzlük ona hayal ettiği mutluluğu vermeyebilir.

    Çlümsüz Varlıklar: Kimi zaman ölümsüzlük, ne olursa olsun belki özel bir yol dışında bir varlığın yaşamının sona ermesinin tamamen imkansız olmasıdır. Kimi zaman da bir varlığın ölümsüz olması, onun yaşamının sona ermeyeceği anlamına gelmez, ama söz konusu varlığın sahip olduğu ömrün belirli bir sonu yoktur. Çlümsüzlüğü doğuşundan itibaren elde etmiş bir varlık için çoğu zaman etrafındaki ölümlü varlıklar çoğu zaman çok kısa bir süre var olup sonra ortadan kaybolan, bir bakıma yaşadığımız Dünyada biz insanlar için bir otobüs yolculuğunda birkaç saat sohbet edip sonra hiç görmeyeceğimiz kişiler gibidir. Çoğu zaman ölümlü varlıklara çok fazla bağlanmamaya, onlarla ilişkilerini sınırlı tutmaya özen gösterirler. Eğer bir varlık bir ölümlü olarak doğmuş ama sonradan ölümsüzlük kazanmışsa, ölümsüzlük onun hayata bakışını yavaş yavaş değiştirecek ve ilk başta belki buna alışması mümkün olmayacaktır. Etrafında ölümsüzlük kazanmadan önce bağlandığı varlıkların ömrü sona erdiğinde, bu duruma ölümsüzlük kazanmış bir varlığın katlanması çok çok zor olabilir. Daha da beteri, etrafındaki başka ölümlü varlıklara bağlanmaya devam edebilir ve bağlandığı yeni ölümlü varlıkların da ömürleri sona erdikçe bu onu daha da sarsabilir. Bunun dışında özellikle ölümlü varlıkların yarattığı ve yön verdiği bir yerde yaşıyorsa, etrafındaki değişime de uyum sağlamak ona zor gelebilir. Çrneğin günümüz Dünyasının bir şehrinde yaşıyorsa, söz konusu şehrin 1000 yıl içinde geçireceği değişim muhtemelen çok büyük olacaktır. Her ne kadar bu değişime alışmak için bizim de elimizde bir 1000 yıl olsa da, yine de özellikle 1000 yıl önce şehirde var olan ve sevdiğimiz şeylere duyduğumuz özlemi paylaşacak kimse yoksa bizim için bu değişim çok sarsıcı olabilir.

    Çlümsüzlüğünden Vazgeçmek: Çoğu zaman bunun nedeni, ölümlü bir varlığa bağlanmaktır. Kimi zaman böyle bir bağlılık ölümsüzlüğün kendiliğinden sona ermesini sağlar. Kimi zaman da böyle bir bağlılığı yaşayan kişi kendi istediği ile ölümsüzlüğünden vazgeçebilir. Bazen de bir görevi yerine getirmek için ölümsüzlük gücünden vazgeçmek gerekebilir. Böyle hikayelerde çoğu zaman ölümsüzlük bir varlığın içinde bulunan bir tür enerji gibidir. Bu enerji söz konusu varlık tarafından bambaşka bir enerjiye dönüştürülebilir ve başka bir iş için kullanılabilir. Böyle bir dönüşümün sonucunda eskiden ölümsüz olan varlık söz konusu görevi yerine getirir. Ama artık, hikayeden hikayeye uzunluğu değişse de ne zaman sona ereceği yaklaşık olarak belli bir ömrü vardır.


    P

    Pan

    (Bu madde Aegron tarafından hazırlanmıştır. )

    Yaygın görüşe göre Hermes ile nymphe Penelopenin oğludur. Bir doğa tanrısıdır Pan. Yarı insan yarı keçi görünümlü bir tanrıdır. Pan sözcüğü Â?bütünÂ? anlamına gelmektedir. Bu da bu tanrının gücünün ne denli geniş olduğunun bir göstergesidir.
    Çocuk Pan ilk doğduğunda öyle korkunç bir yaratıkmış ki annesi ve babası korkmuş o denli. Babası Hermes onu sarıp OlymposÂ?a çıkardığında tanrılar ve tanrıçalar bir hayli eğlenmiş bu garip yaratığın görüntüsüyle.
    PanÂ?a özellikle Arkadia ilinde büyük bir saygı gösterirlermiş. Bal ve keçi sütü sunardı ona. Bir elinde değnek diğer elinde Syrinks denen kavalı dağ bayırda dolaşırmış Pan. Aslında Syrinks bir peri kızıymış. Pan bu kızın güzelliği karşısında öylece kalmış. Bakmış etrafta kimse yok başlamış bu peri kızını koşturmaya. Peri kızı kaçmış PanÂ?dan ama nafile. Bir süre sonra ensesinde hissetmiş PanÂ?ı. İşte o zaman kardeşlerinden kendisini bir bitkiye dönüştürmelerini ve PanÂ?ın eline düşmekten kurtarmalarını istemiş. Pan tam büyük bir mutlulukla peri kızını yakaladığı anda kucağında peri kızının yerine birkaç kamış olduğunu fark etmiş. Bunun üzerine Pan; Â? Peri kızı olarak benimle olamadın ama seni yanımdan hiç ayırmayacağımÂ? diyerek o kamışlardan birinden yedi delikli bir kaval yaptı. İlk yedi delikli kavalıda böylece Pan icat etmiş oldu.
    Av tanrısı olarak da bilinirdi Pan. Bu yüzden köşe bucak her yeri bilirdi. Bunu da en güzel PersephoneÂ?nin kaçırılmasından sonra DemeterÂ?in kendini bir kuytuya çekmiş olarak bulması ve ZeusÂ?a haber vermesi ile kanıtlamıştır.
    Pan başka bir peri kızı olan PitysÂ?e de aşık olmuştu.Hem bu peri kızı Strinks gibi onun aşkınıda karşılıksız bırakmamıştı. Lakin bu peri kızına tek aşık olan Pan değildi. Birde kuzey rüzgarı Boreas vardı nicelerdir peri kızına aşık olan. Ama peri kızı hiç yüz vermemiş BoreasÂ?a. Buna sinilenen Boreas kaçırmış peri kızını ve ona türlü türlü işkenceler etmiş. Peri kızına acıya Gaia(toprak ana) onu bir çama dönüştürmüş. Pan da sevgilisinin anısını ölümsüzleştirmek için çam yapraklarından yapılmış bir taç yapmış kendine ve onu hhep başında taşımış. Poyraz ise hep acı acı inletirmiş çam ağacını.
    PanÂ?ın kavalından çıkan sesin çok ürkütücü olduğu söylenir. Titanların savaşında onları ürkütmüştü Pan kavalı ile. Atinalılar, Marathon savaşında PanÂ?ın Persler üzerinde korku estirdiğine ve onun sayesinde kazandıklarına inanırlar.

    Pegasus

    (Bu madde Aegron tarafından hazırlanmıştır. )

    Pegasus Yunan mitolojisi'nde kanatlı at. Deniz tanrısı Poseidon ile yılan saçlı Gorgon Medusa'nın oğlu ve dev Chrysaor'un kardeşi olduğuna inanılır.

    Perseus tarafından kafası kesilerek öldürülen Medusa'nın kafasından ya da toprağa sıçrayan kanlarından doğduğu gibi iki değişik söylence bulunur. Rengi tamamen beyazdır ve uçmasına olanak veren iki büyük kanadı vardır. Uçarken havada koşuyormuş gibi görünür.
    Pegasus doğar doğmaz yeryüzünden ayrılmış ve tanrıların diyarına uçmuştur. Zeus'a yıldırımları getirme görevini üstlenmiştir. Helicon Dağında bulunan ve Musalara (veya Müzler) ilham verdiği sanılan Hippocrene pınarının Pegasus'un ayağıyla yere vurması sonucu ortaya çıktığına inanılır ve Pegasus "şiirsel ilham" ile özdeşleştirilir. Daha sonraları Bellerophon tarafından Athena'nın ona verdiği altın dizgin yardımıyla yakalandığı, Kimera ve Amazonlarla olan çarpışmalarında da ona yardım ettiği söylenir.

    Aşırı hırsın, zararlı olduğunun sembolü olarak gösterilen Bellerophon Olimpos dağına çıkıp ölümsüzlerin arasına karışmak isteyince onu üzerinden atan Pegasus tek başına Olimpos dağına dönerek eski görevlerine devam etmiştir. Pegasus'un Bellerophon'u üzerinden atmasına sebep olarak Zeus tarafından gönderilen dev bir atsineğinin ısırmasından ürkmesi de söylenceler arasındadır. Daha sonraları kendine eş olarak Euippe (ya da Ocyrrhoe)'yi aldığı ve kanatlı atların soyunu başlattığı söylenir.

    Kanatlı at Pegasus'un Türk mitolojisindeki adı Tulpar'dır.

    Periler

    Fantastik Edebiyatta Perilerin Yeri: Periler oldukça eski bir fantastik edebiyat ögesi sayılabilirler, oldukça geniş bir coğrafyada var olan halk öykülerinde periler bulunmaktadır. Çoğu hikayede şakacı, çocuksu, ancak sahip oldukları büyü güçleri nedeni ile korkutucu yaratıklar olarak tanımlanırlar. Ancak özellikle bazı masallar insanlara daha çok benzeyen periler de bulunmaktadır. Bu tür perilerin bir bölümü insanların iyiliği için çalışır, bir kısmı da kötülüğü için. Çzellikle iyiliği için çalışanları tanımlamak için kullanılan Â?İyilik PerisiÂ? sözü çocuklara yönelik fantastik edebiyat hikayelerinde sık rastlanan bir ögedir.

    Halk Hikayelerindeki Perilerin Genel Çzellikleri: Perilerin ayırt edici ilk özellikleri sihir güçleridir. Kaynağının ne olduğu çok da anlaşılamayan, belki de doğayı doğadaki çoğu canlıyı çok iyi anlamanın, belki de çoğu zaman hiçbir hırs, korku, endişe barındırmadan sadece hayatın ve Dünyanın tadını çıkarmanın bir ödülüdür bu sihir gücü onlara. Bu gücün sınırı tam olarak belirli değildir. Çoğu hikayede bu güç insanlara sınırsızmış gibi görünür. Ancak çoğunlukla bir peri diğer perilerin arasından ya da yaşadığı yerden uzaklaştığında bu güç azalmaya başlar, kendini eskisi gibi mutlu hissetmiyorsa, yalnızsa, korkuyorsa bu da kimi hikayelerde perilerin hem güçlerinin azalmasına, hem de bedensel olarak daha zayıflamasına neden olur. Çoğu hikayede küçük, kimi zaman gözle görülemeyecek kadar küçük, kimi zamansa örneğin bir başparmağın ucu kadar olarak tasvir edilirler. Kimi hikayelerde kanatları vardır ve uçabilirler. Genellikle üzüntü ve korku onları zayıflatmadan bile zayıf bir görünümleri vardır. Çoğunlukla ormanlarda yaşadıkları tasvir edilir. Kimi zaman ormanda yaşayan canlılarla çoğunlukla ağaçlarla özel bağları vardır. Çyle ki ağaçlara zarar vermek o ağaca bağlanmış bir perinin yaşama sevincini yitirmesine neden olabilir. Kimi zaman da ormanlara zarar vermek isteyen insanlar perileri kızdırır, bu durumda periler insanları büyü güçleri ve oyunları ile şaşırtır, korkutur kimi zamanda insanlara zarar verebilirler. Kimi zamanda ormanlara giren insanlara sadece şaka yapmak isterler ama yaptıkları her ne kadar onlar için sadece bir şaka da olsa, şakayı yaptıkları insanlar için dehşet vericidir.

    Peri şakaları: Milli Piyango Biletinize 500 milyar para çıktığını düşünün, bileti de masanın üzerine koydunuz, sonra üç yaşındaki oğlunuz gelip tuvalete attı ve sifonu çekti. Muhtemelen çoğu insan bu durumda dehşete kapılır, ancak üç yaşındaki çocuğunuz büyük bir kişinin sahip olduğu hırslara, korkulara endişelere Â?henüzÂ? sahip olmadığından babasının ya da annesinin neden kendisine bu kadar kızdığını anlayamayacaktır. Periler de bu bakıma üç yaşında çocuk gibidir. Onlar ne sahip oldukları tonlarca altın bir anda bir çamur yığınına geldiğinde yitirdikleri zenginliğe üzülürler, ne de mesela başları eşek başına çevrildiğinde ve bütün periler onlara güldüğünde etraflarına rezil olmanın utancını yaşarlar. Çünkü ne itibar, ne zenginlik ne güç periler dünyasının değerleri değildir. Bu nedenle bir peri aynı şakaları onlar için ne kadar korkutucu olduğunu anlamadan insanlara da yapabilir. O nedenle bir insanın ormandan çıkarken başı eşek başına dönüşmüş olarak çıkması, ya da mesela cebindeki değerli bir mücevherin basit bir papatya çiçeğine dönüşmesi mümkündür.

    Modern Edebiyatın Â?İyilik PerileriÂ?: Birçok özelliklerini halk edebiyatı perilerinden aldıklarını savunmak yanlış olmaz. Tıpkı halk edebiyatının ormanlarda yaşayan perileri gibi onların da kişisel hırsları yoktur. Bazı hikayelerde böyle hırslara kapıldıklarında güçlerini kaybedeceklerinden bahsedilir. Ancak onlar, ormanlarda sadece hayatun tadını çıkarmak için yaşayan perilerden farklı olarak insanları, özellikle zor durumda olanlar, çoğu zamanda çocukları mutlu etmek gibi bir amaç edinmişlerdir. Çoğu zaman yardımları her şeyi bir anda çözecek bir büyü değil daha çok söz konusu kişinin kendine yardım etmesini sağlayacak bir destektir. Külkedisinin baloya iyi bir giysi, ayakkabılarla katılmasını sağlayan peri bu perilere örnek sayılabilir, ancak külkedisinin prensle tanışmasını sağlayanın bu desteğin ne kadar katkısı olmuş olursa olsun kendi etkileyiciliği olduğunu unutmamak gerekir.

    R

    Rhea ''Toprak Ana''

    (Bu madde Aegron tarafından hazırlanmıştır. )

    Rhea, Anadolu tanrıçası Kybelenin Yunan tanrıları dünyasında aldığı isimdir. Uranos ve Gaia dan olma dişi bir titandır Rhea. Zeus dan önce evrene hakim olan KronosÂ?un hem kız kardeşi hem de karısıdır. Kronos; Zeus, Poseidon ve Hades in babasıdır aynı zamanda. Tanrıların babası olmasına rağmen ozanlar bu sıfatı Kronos gibi çocukları yiyen acımasız bir babaya vermek istememişlerdir.

    Rhea ya ise Â?Tanrıların anasıÂ? sıfatı seve seve verilmiştir. Kronos un yanında çocuklarını zalim babalarından kurtarmak için savaşan bir annedir o. Bu çabasında çok başarılı olamasa da en küçük oğlu ZeusÂ?u babası tarafından yutulmaktan kurtarmış, onun yerine taşa sardığı bir bez parçasını yutturmuştur KronosÂ?a. ZeusÂ?u İda dağında bir mağarada saklamıştır Rhea. Onu orada İda ve Adresteia adından iki peri kız kardeş ballarıyla beslemiş, Amaltheia adından ki keçide ZeusÂ?u emzirmiştir. Ağladığı zaman sesinin duyulmaması içinde Kuretler kalkanlarına vurarak onu acımasız babasından habersiz büyütmeyi başarmıştır Rhea.

    Rhea aslında toprağı simgelediği için aslında sadece tanrıların değil, bütün varlıkların anasıdır. İlkel insan döllenme ile dokuz ay çocuğun doğum süresini tam olarak kavrayamadığından olsa gerek yaratıcılığı kadına yüklemiş, bunu da her türlü bitkinin yaratıcısı olarak kabul ettikleri toprak ile özdeşleştirmiştir.

    Rhea toplumlara ve çağlara göre değişik isimler almış ama özünde Â?Toprak AnaÂ? sıfatını taşımıştır. Bu isimler; Kubaba, Kyble, Ma,Arinna, İnana,Lat gibi isimlerdir. Çnü Roma dünyasına yayılır toprak ana RheaÂ?nın yıllarca. Daha sonra Â?Tanrı AnasıÂ? sıfatıyla Hristiyanlıkta yer bulmuştur kendine.

    Yaratıcılığı toprak ile simgeleyen ilk çağ insanı beden olarak bir kadını düşünmüş ve tüm yer yüzünü bu kadının bedeni olarak tasarlamıştır kafasında. Yer yüzünün bağrındaki taşlar kemiklerini, ağaçlar ve her türlü bitki saçlarını, irili ufaklı dağlar bereket taşan memelerini ve akan sular da bu memeleri besleyen sütlerdir. Elbette ki bu damarları ve kanı unutmamıştır insan. En küçük su birikintisinden ırmaklara değin onun kan ve damarlarını oluşturmuştur yeryüzü. Döl yatağı da vardır elbet yaratıcı olarak simgelenen kadının. Mağaralarda döl yatağıdır onun.

    Kybele yani Rhea nın en ünlü hikayesi bir ölümlü olan Attis ile olan aşkıdır. Kybele AttisÂ?e kendi tapınağının bakımını vermiş buna karşılıkta Attis den bakir kalma sözü almıştır. Ne var ki ölümlü Attis sevdalanır ve verdiği sözü unutur. Düğün töreni sırasında gelen konukların arasına karışmıştır Kybele. Onu görünce derinden sarsılan Attis vicdan azabı ile erkeklik organını keserek kendini hadım eder. AttisÂ?in toprağa akan kanlarından menekşeler ortaya çıkar. Attis bununla da kalmaz. Tam kendini asacağı sırada eski sevgilisine acıyan tanrıça onu bir çam ağacına dönüştürür ve o günden sonra çam ağacı AttisÂ?in simgesi olur.

    Rüyalar

    Fantastik Edebiyatta Rüyalar: Rüyalar insanların çok eski çağlardan beri açıklamakta zorlandıkları olgulardan birisidir. Günümüzde her ne kadar bu konuda psikoloji biliminin getirdiği bir takım açıklamalar olsa da, rüyaların bizde bıraktığı etki ve heyecan o kadar fazladır ki, hala bilimsel açıklamanın ötesinde bir takım hayali fikirler ortaya atılabilmekte ve bu fikirlere ciddi sayıda kişi inanabilmektedir. Bu açıdan rüyaların binlerce yıldır mitolojilerin, efsanelerin ve her türden birçok fantastik edebiyat eserinin içinde bir öge olmasına şaşırmamak gerekir. Rüyalar fantastik eserlerde kimi zaman gelecekte yaşanan, geçmişte yaşanmış, ya da o anda başka bir yerde yaşanan olaylara rüyayı gören kişinin tanıklık etmesini sağlar. Kimi zaman çok uzaklarda olan ya da belki çok eskiden yaşamış bir insanın hikayenin geçtiği zamanda yaşayan birisi ile iletişim kurmasını sağlar. Kimi hikayelerde ise rüyalar gerçek Dünyadan bambaşka kuralları olan bir Dünyada geçirilen bir zaman dilimidir. Uyku sırasında insanın ruhu bu bambaşka Dünyaya yolculuk etmiş bedeni ise hikayenin geçtiği yerde kalmıştır.

    Gelecekten Haber Veren Rüyalar: Bir tür özel bir kehanet türü olarak sayılabilirler. Tarih boyunca bu tür rüyalar gördüklerini iddia eden, bu tarz rüyaların gelecekte olacak olayları bildirdiğine inanan birçok insan olagelmiştir. Bazen de gelecekte olmuş olaylarla bu tür insanların rüyaları karşılaştırılır ve de bu tür kehanetlerin gerçekleştiği anlatılmaya çalışılır. Çrneğin Truva efsanesinin başında Truva Kraliçesi o sırada hamile olduğu çocuğun yani ParisÂ?in bir gün şehri felakete sürükleyeceğini rüyasında görür. Bu nedenle Paris bebekken bir sepetin içinde bir dereye bırakılır. Ancak Kaz Dağlarında yaşayan bir kaz çobanı tarafından bulunup yetiştirilir ve zamanı geldiğinde gerçekten şehrini felakete sürükler. Bu örnekte olduğu gibi genellikle bu tür rüyalarda görülen kehanetler ne yapılırsa yapılsın kesinlikle gerçekleşecek olaylardır. Rüyayı görenin yapması gereken gördüklerinin gerçek olacağını bilmek ve bu gerçeğe kendini hazırlamaktır.

    Rüya Yolu ile Kurulan İletişim: Çoğu zaman eskiden yaşamış insanlarla, ancak bazen de uzaklarda yaşayan insanlarla da kurulabilir. Hatta bazı hikayelerde iki insanın bir tür büyü yardımı ile yarattığı bir iletişim yoludur. Bazen de iletişimi kuran bir insan değil normal Dünyada konuşamayan bir hayvan ya da bitki, hatta belki de bildiğimiz yaşamayan örneğin toprak, deniz ya da rüzgar olabilir.

    Rüyaların İçindeki Dünya: Bu konu ile ilgili pek çok insanı etkileyen geniş bir hayali fikirler vardır. Bu fikirler doğal olarak fantastik edebiyat eserlerini de etkilemiştir. Bu inanç rüyalar sırasında içinde bulunan Dünyayı, bazen içine girilebilecek birden fazla Dünyayı paralel Dünyalar olarak isimlendirir. Rüyalar sırasında bu Dünyalardan zihnimiz birisinin içine girer ve orada kalır. Bu tür Dünyalarda kurallar bizim Dünyamızdan farklıdır. Çncelikle zihnimiz içinde yaşadığımız Dünyada olduğundan çok daha güçlüdür ve etrafımızdaki nesneleri olayları rüyalar sırasında içine girdiğimiz bu Dünyada sadece düşünerek şekillendirebiliriz. Ancak bu Dünyanın içerisinde bizim zihnimiz dışında da kontrol sahibi olan güçler vardır. Bazen bu güçler bizlere istediğimiz rüyayı gördürürler. Bazen de kendi zihnimizi, düşünmek istediklerimizi kontrol edemez ve kendimizi aslında görmek, ve yaşamak istemeyeceğimiz kötü bir rüyanın içerisinde buluruz. Kabuslar ve karabasanların bu şekilde oluştuğu iddia edilir. Karabasanlar aynı zamanda gerçek yaşamda da devam eden rüyalardır, zihnimizin bir yanı gerçek Dünyaya geri dönmüş ve oradaki olayları yaşamaktadır bir yanı ise hala rüyanın geçtiği Dünyanın içinde kalmıştır. Eğer bu farklı Dünyanın kurallarını öğrenirsek önümüze çıkabilecek engellere rağmen onu keşfetmek ve istediğimiz pek çok şeyi yapmak da mümkündür. Bazen rüyaların geçtiği bu Dünya bir çeşit mistik sınavın yapıldığı ya da ünvanların verildiği bir yer haline de gelebilir. Çrneğin Anadolu ozan geleneğinde her büyük ozanın ismi duyulmadan önce rüyalarında kendilerine üç farklı tasa doldurulmuş şerbetlerden birini içmeleri istendiği rivayet edilir. Rüyalarında içecekleri bu şerbet onların üstad ozanlığa kabul edilişi gibidir.

    S

    Saatler

    Fantastik Edebiyatta Saatler: Saatler zamanın akışını gösteren aletlerdir. Edebiyatta özellikle öne çıkan üç saat türü vardır. Yelkovan ve Akrepli Saatler, Kum Saatleri ve Güneş Saatleri... Çç saat türünün de kendini özgü bir takım özellikleri vardır, yelkovan ile akrep zaman ilerlerken tam olarak hangi noktada olunduğunu gösterir. Kum Saati zamanın akışının en iyi gözlenebildiği saatlerdir. Güneş Saatleri ise saatin ortasında duran bir ya da birden falza çubuğun gölgesi tam belli bir ya da birkaç noktaya düştüğünde belki her gün belki her yıl, belki yüzyıllar ya da binyıllar boyunca bir defa rastlanan belli bir anın geldiğini gösterir.

    Yelkovan ve Akrepli Saatler: Bu saatler örneğin gün boyunca, sabah mı öğle mi akşam mı olduğunu, ya da bu zaman dilimlerine ne kadar süre kaldığını görmemizi sağlarlar. Günün döngüsüne benzer şekilde fantastik edebiyatta daha farklı döngüleri de temsil eden fantastik saatler yapılabilir. Çrneğin bir insanın yaşamındaki döngüyü, ya da belli bir Dünyanın tarihinde sürekli yaşadığı döngüleri temsil edilen saatlerin yapılması mümkündür. Böyle saatler yapıldığında kimi zaman onların yelkovan ve akreplerini hareket ederek bir tür fantastik yolla, söz konusu döngünün belli bir noktasına geri dönmek ya da hızla ilerlemek mümkün olabilir.

    Kum Saatleri: Kum Saati belki de saat türlerinin içinde en gizemli olanlarından birisidir. Kumun üst taraftaki bölmeden aşağıya doğru akışı adeta zamanın akışının görünür hale gelmesini sağlar. Dolayısı ile bu saatler özellikle bir insana veya başka bir varlığa ya da bazen çok sayıda kişiye hatta kimi zamanbi ülkenin tamamına verilen zamanın ne kadarını kaldığını gösterirler. Bazen bu saatler

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden

    Last edited by Firble on Tue Oct 19, 2010 4:17 am; edited 7 times in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Mar 19, 2010 2:28 am Reply with quoteBack to top

    Samuraylar

    Fantastik Edebiyatta Samuraylar: Çok genel anlamda samurayların Doğu kültürünün şövalyeleri olduğundan bahsedilebilir. Samuraylar çoğu kaynağa göre ve çoğu hikayede kendi toplumlarının faydası için gerektiğinde dövüşmeye hazır savaşçılardır. Ancak çoğu batıdaki şövalye kavramından farklı olarak kendilerini Â?saf iyilikÂ? olarak tanımladıkları bir kavrama adamazlar. (bkz şovalyeler) Bunun yerine hayatlarını dövüş ve savaşı öğrenmeye, sadece iyi dövüşen ve savaşan birisi olmak değil dövüş ve savaşın en derinlerinde yatan sırları anlayacak kadar kendilerini geliştirmeye adamıştır çoğunlukla bu kişiler. Dövüşmek ve savaşmak için bir sebep olmasa bile dövüşün inceliklerini bilen birisi olmak onlar için yeterince heyecan verici bir amaçtır. Ancak dövüşün ve savaşın derinlerinde yatan sırları öğrendikçe bu sırlar birçok defa onlara sadece nasıl savaşacaklarını değil, ne zaman ne için savaşacaklarını da öğretir.

    Savaşmanın ve Dövüşmenin Sırları: Kılıcın nasıl tutulacağı, yapılacak saldırının nasıl karşılanacağı, düşmanın ne zaman zayıf düşeceği ve bu anlardan nasıl faydalanmak gerektiği öğrenilmesi gereken ilk basit sırlardır. Ancak bunun hemen sonrasında samurayların kendi bedenlerini iyi tanımaları ve bu bedeni en iyi nasıl kullanacaklarını da bilmeleri gerekir. Bir samuray çoğunlukla bedenini olabildiğince sağlıklı tutmaya çalışır, ama bunun ötesindeki amacı bedeninin ona verdiği her olanağı ve sahip olduğu her gücü olabilecek en verimli şekilde kullanmaktır. Bu şekilde çok çelimsiz, hatta sakat olduğu durumlarda bile ya da fiziksel engeller örneğin karanlık ya da kollarının bağlı olması dövüşmesini güçleştirdiğinde bile kendisinden beklenmeyecek kadar iyi savaşabilecektir. Bunun sonrasında etrafındaki Dünyayı iyi tanımayı da öğrenmelidir. İçinde bulunduğu odanın, ya da etrafındaki nesnelerin ona ne gibi avantajlar sağladığını ya da onun için ne gibi tehlikeler yarattığını hesaplayabilmelidir. Bunların da ötesine geçildiğinde bir samuray için en son önemli noktaya gelinir. Samuray ne için dövüştüğünü iyi bilmelidir. Bir defa tekrar edersek, bir samuray için hiç sorgulama ihtiyacı duymadığı bir Â?saf iyilikÂ? kavramı için dövüşmek yanlış bir seçimdir. Eğer bir tür Â?saf iyilikÂ? kavramı için dövüşülüyorsa bile bu kavram sürekli zihinde sorgulanmalıdır. Başka bir amaç için dövüşülüyorsa, örneğin amaçları ülkelerini savunmaksa, ya da sadece kendi hayatını kurtarmaksa bile dövüşürken amaçlarının bu olduğunu hep akıllarında tutmalıdırlar. Samuraylar için amacın bu kadar önemli olması ve zihinde bu kadar tutulması zorunluluğu iki nedene dayanır. Çncelikle amacının ne olduğunu tam olarak bilmemek bir kişinin dövüşteki yeteneğini sınırlayacaktır. Ancak o sırada yapılan dövüş zihinde tam olarak anlam bulduğunda beden ve zihin dövüşü en verimli şekilde yönlendirecek güce ulaşabilir. İkincisi dövüş yapılırken ne için dövüşüldüğü bilinmezse samurayların karşısındaki alt edecek ama asıl amaçlarına zarar verecek hareketlerin yapılması mümkündür. Dövüşün amacının sürekli zihinde tutulması bu ihtimali engelleyecektir. Böylece bir samuray dövüşmenin bir amacı gerçekleştirmek için gerekli olduğunu düşündüğünde dövüşten kaçmayacak, ama aynı amacın dövüşmeden de gerçekleşebileceğini düşünüyorsa sadece dövüşmüş olmak için de dövüşmeyecektir.

    Samurayların Son Sırrı: Son sır sınırlı sayıda kaynakta yer alır. Muhtemelen çoğu gerçek Dünyada samurayın bilmediği belki de tamamen fantastik bir sırdır. Ancak kesinlikle fantastik bir hikayeye renk verebilecek ögelerden birisidir. Sırın doğası doğu felsefesinin tüm Evreni aynı ruhun parçası olarak görmesine dayanır. Bu duruma göre bir savaşçı karşısındaki düşmana zarar verdiğinde kendine ve tüm sevdiklerine zarar verecektir, çünkü her zarar gören insan aynı zamanda tüm insanlığa ve insanlığın tek tek tüm üyelerine de verilmiş sayılır. O nedenle bir samuray eğer bu sıra ulaşır ve onun gereğince hayatını şekillendirirse, sadece karşısındaki insanla dövüşmek, başka insanların göreceği zararı önlemek için gerekli ise dövüşecektir. Bu durumda bile rakibinin olabilecek en az zararı görmesini önlemek için çaba harcayacaktır. Ve dövüş yeteneğini de sorunları etrafına en az zararı vererek çözmeyi başarabilecek bir şekilde geliştirecektir. Bu yolu takip eden bir savaşçı için bir savaşı sadece kendi ordusunda değil rakip ordudaki ölü sayısının da olabildiğince az olacak şekilde kazanmak önemli olacaktır. Böyle bir samurayın ulaşabileceği son aşama ise, etraflarındaki Dünyaya zarar verecek insanları, onları öldürmeden ve ne fiziksel ne de bedensel olarak yaralamadan, Dünyaya zarar vermeyecek hale getirmektir. Bu kolay değildir ama bu yolu benimsemiş bir samuray bunu yapabilecek hale gelmek için çaba sarfedecektir.

    Savaşçılar

    Fantastik Edebiyatta Savaşçıların Yeri: Savaş ve savaş veren insanlar belki de içinde yaşadığımız DünyaÂ?nın durumu nedeni ile kuşkusuz günümüzün en çok ilgi duyulan ve o nedenle birbirinden farklı hikayelerde en çok yer alan ögelerinden birisidir. Fantastik edebiyatta gerek kendileri fantastik özellikler taşıyan ya da kazanan savaşçılar, gerek kendileri sıradan insan olsalar da fantastik özellikleri olan düşmanlara, bazen ordulara karşı savaşırlar. Elbette bazen bir ordunun tamamı fantastik bir hikayenin parçası haline gelebilir.

    Fantastik Hikayenin Ortasındaki Savaşçılar: Bu tür savaşçıların mitolojilerde ve halk kültüründe oldukça geniş bir yeri vardır. İskoçyaÂ?da ejderha avlayan şovalyeler, Yunan mitolojisinde zaman zaman tanrılara bile meydan okuyup savaşan kahramanlar, JaponyaÂ?da Samuray hikayeleri bu tür hikayelerin arasında sayılabilir. Bazı hikayelerde savaşçılar için fantastik güçleri olan bir yaratığa karşı savaşmak gücünü ispatlamanın kimi zaman kendini diğer savaşçılara kabul ettirmenin bir yoludur. Zaman zaman da bu tür savaşlar ailelerini, köylerini ya da şehirlerini, masum insanları, kimi zaman tüm Dünyayı hatta evreni kurtarmak için gereklidir.

    Savaşçıların Silahları: Kuşkusuz kılıç en önemli ve en etkili silahtır. Savaşçı olmakla o kadar bütünleşmiştir ki uzay çağı adı verilen hayali çağda geçen öykülerde bile kimi zaman kılıçlara rastlanır. Balta, gürz, mızrak, topuz gibi silahlar dağa ikincil, çoğu zaman hikayedeki kahramanın düşmanlarının ya da ikincil karakterlerin kullandığı silahlardır. Bazen de hikayenin ana karakteri bu silahları kılıcın yanında ikincil silahlar olarak kullanabilir. Ok daha
    kılıçtan sonra akla gelen bir silah olsa da gerek fantastik hikayeler gerekse fantastik olmayan hikayelerde birçok ünlü okçu vardır. 1600leri izleyen dönemlerde geçen hikayelerde ateşli silahlar giderek daha fazla yer almaya başlamışlardır. Elbette bir çeşit savunma silahı olarak adlandırılabilecek bir silah da zırhlardır. Zırhlar da ilkçağdan başlayarak modern dönemlere kadar savaşlarda dolayısı ile fantastik olan ya da olmayan öykülerde de yer almışlardır. Bir savaşçı için farklı anlamları da olsa bir çeşit silah olarak adlandırılabilecek başka bir öge de atlardır. Atların hızları, çeviklikleri güçlerinin yanısıra savaşçı ile bütünlük içinde hareket edebilmeleri de onları önemli hale getirir. Sonuç olarak kılıç, ok, zırh ve atlar savaşçılar için dolayısı ile savaşçı öykülerinde olağnüstü öneme sahip dolayısı ile zaman zaman kendi isimlerini ve benliklerini kazanan savaş araçlarıdır.

    Fantastik Çzellikleri Olan Savaşçılar: Bir savaşçının ne tür doğa üstü özelliklerinin olabileceğine ilişkin de pek çok hayal kurulmuş ve bu hayaller de hikayelere yansıtılmıştır. Çrneğin yaraları zamanla kendiliğinden iyileşen savaşçılar farklı öykülerde yer ederler. İnsanüstü güç, çeviklik ve hız kazandıran belki de en çok hayal edilen özellikler olduğu için bu özelliklerin doğaüstü yollarla elde etmiş savaşçılar da fantastik edebiyatta yerlerini almışlardır. Zaman zaman savaşçıların kendileri değil kullandıkları silahlar da savaşçıya asıl insanüstü gücünü verebilir. Taşı, betonu, çeliği kısacası içinden geçtiği her şeyi kesen kılıçlar, ya da buzdan, ateşten, çelikten yapılmış kılıçlar, gölgeden, ışıktan bir bedene sahip atlar fantastik öykülerde savaşçıları sıra dışı hale getirebilecek birkaç ögedir.

    Fantastik Dünyanın Çnlü Savaşçıları: Muhtemelen gelmiş geçmiş en ünlü savaşçı Yunan mitolojisindeki tanrılara bile meydan okuyan Herküldür. Ancak yunan mitolojisinin Aşil ve Hektor gibi ünlü daha birçok savaşçısı vardır. Bir diğer ünlü savaşçıda İngiltereÂ?de kendisi hakkında hikayeler yazılmış olan Kral ArturÂ?dur. Kuşkusuz tarih boyunca yazılmış DünyaÂ?nın farklı yerlerinde anlatılan onbinlerce farklı hikayede birbirinden çok farklı şekillerde yer etmiş onbinlerce savaşçı fantastik edebiyat Dünyası tarafından keşfedilecekleri günü beklemektedir.

    Savaşlar

    Fantastik Edebiyatta Savaşlar: Savaş edebiyatın her alanında en çok işlenen konulardan biridir. Belki insanların savaştan korkmaları, belki bu korkuya rağmen bir amaç uğrunda mücadele eden veya sevdiği saygı duydukları insanları korumaları, belki de amaçsızca saldıran kişilere duyulan öfke, belki de başka birçok neden bu konuyu en çok işlenen konulardan birisi haline getirmiştir. Halk edebiyatında söz konusu halkın yaşadığı savaşla ilgili oldukça yüklü hikayeler, şiirler, fantastik edebiyat eserleri bulunur, özellikle söz konusu savaşın tarihi gerilerde kaldıkça böyle hikayelerin sayıları artar. Yine halk edebiyatında da örnekleri bulunsa bile daha çok modern edebiyatta gelecekte, geçmişte, hayali ülkelerde geçen bizim savaş denince aklımıza gelenden çok farklı şekilde yapılan bazen insan olmayan başka zeki yaratıkların yer aldığı savaşlar da kullanılan bir konudur. Savaş konusu kimi zaman bizzat çarpışmalara yani savaşın olduğu alana yoğunlaşılarak, bazen de arka planda durmaksızın devam eden bir savaşı yaşayan bir insanların günlük yaşamlarını anlatarak işlenir. Zaman zamanda çoğu insanın bilmediği, ancak içten içe uzun yıllardır süren ve bir şekilde Dünyanın kaderini etkileyen gizli savaşlar da fantastik edebiyatın içinde yer alırlar.

    Çarpışma Anları: Belki de savaş temasının en vurucu yanıdır. Bir kısmını belki zaten gerçek Dünyada da yer alan bir kısmı ise tamamen hayal dünyasında oluşturulmuş silahlar binek hayvanları, büyüler, taktikler ile zaman zaman heyecan zaman zamansa dehşet verici bir temadır. Çzellikle öykünün çarpışmanın neresinden anlatıldığı ikisi arasındaki farkı genellikle oluşturur. Savaşı uzaktan izleyen komutanlar söz konusu ise genellikle heyecan, eğer askerlerin olduğu yerlerden savaş izleniyorsa dehşet daha ön plandadır. Ancak elbette bu bir kural değil, hikayenin üslubuna da bağlıdır. Çzellikle çarpışma alanında sağ kalmaya çalışan askerler, imkansız bir görevi yerine getirmeye çalışan, mesela ölümcül bir büyü ile neredeyse ölmenin eşiğine gelmiş arkadaşını kurtarmaya, ya da kendisinden kat kat güçlü bir büyücüyü kurtarmaya çalışanlar, ya da orduların en kuvvetli ve yetenekli komutan ve askerlerinin savaşa girişleri ve yaptıkları çarpışmalar, savaş anları içerisinde en çok yer bulan ögeler arasındadır.

    Sıradışı Savaşlar: Gökyüzünde süregelen savaşlar muhtemelen uzun yıllar boyunca insanlar için hayalgücünü en fazla meşgul eden sıradışı savaş türü olmuştur. Savaşın yukarıya taşınmasının ne tür olanaklar ve aynı zamanda tehlikeler getireceği 20. yüzyıla kadar bir fantastik edebiyat öyküsünün e ilgi çekici temalarından birisi olduğu savunulabilir. Yer altında dar tünellerde yapılan savaşlar, denizin altında yapılan savaşlar bilinen savaş türlerinden daha farklı olan ve fantastik edebiyatta da bu nedenle kendisine yer bulmuş savaş türleri arasındadır. Her ne kadar ikisi de zamanla sıkça kullanılan savaş yöntemleri haline gelse de.. Kimi zaman da farklı fizik kurallarının geçerli olduğu, mesela yer çekiminin olmadığı, ya da insanların görünmez olabildiği Dünyalarda da geçen savaşlar fantastik edebiyatta yer alabilecek sıradışı türleri arasında sayılabilirler.

    Savaşın Arka Planında: Savaşın kendisi kadar işlenen bir konu değildir. Ancak savaşa duyulan ilgi ister istemez bu konunun da bazı yazarların dikkatini çekmesini sağlamıştır. Mesela savaşta ölenlerin arkasından tutulan yas pek çok edebiyat türü gibi fantastik edebiyat türünde de zaman zaman bazı büyüsel ögeler de eklenilerek yer tutar. Benzer şekilde savaşın başında yapılan hazırlıklar, belki bir takım özel ayinlerle, dövüş çalışmaları ile, birbirlerine cesaret vermeye çalışan insanlarla savaşa hazırlanan insanların görüntüsü kuşkusuz edebiyatın dolayısı ile fantastik edebiyatın da içinde sıkça rastlanan sahnelerin arasındadır. Bunlara bir de savaş esnasında çarpışmanın dışında kalanlar eklenebilir. Kimi zaman kale surları üzerinden önlerindeki savaşı izleyenler, kimi zaman evlerinde savaşanların çığlıklarını, haykırışlarını ağlayışlarını duyanlar da savaşın çarpışma dışında kalan yanlarından ve edebiyatın da işlediği boyutlarından birisidir.

    Sınavlar

    Fantastik Edebiyatta Sınavlar: Sınavlar bir insanın nasıl bir karaktere sahip olduğunu test etmek, ya da onu bir yere ya da bir göreve kabul edilip edilmeyeceğine karar vermek için ya da yazarın hayal gücünün yaratacağı başka sebeplerle birçok fantastik öyküde yer alabilirler. Kimi zaman bir sınav onu geçmeye çalışan birisinin gücünü, bilgisini ya da dikkatini ölçer, kimi zaman ise öfkesine ya da korkusuna ne derece hakim olabildiğini, ya da hırslarına ne kadar hakim olabildiğini test eder. Bazen bir sınavın belli koşullara dayanıklılığı test etmesi de mümkündür. Ne şekilde yapılırlarsa yapılsınlar, sınavların bulunduğu bölümler çoğu zaman fantastik edebiyat öykülerinin en heyecan verici yerleri arasında olmaya adaydırlar.

    Sınav Türleri: Sınav söz konusu olduğunda genellikle aklımıza ilk gelen okullardaki yazılı sınavlardır. Ancak fantastik edebiyatta çoğu zaman bambaşka şeylerin sınanması mümkündür. Bir karakterin bir oku ne kadar isabetli atılabildiği, ya da kalabalık bir sokakta kimseye görünmeden yürümeyi başarıp başaramadığı test edilebileceği gibi, bazen de fantastik gücü olan bir resmin ne kadar doğru şekilde çizilebildiği, bir flürü ne kadar içten çalabildiği de test edilebilir. Kimi zaman söz konusu karakterin testi geçip geçemediğini anlamak için fantastik yollar kullanılabilir. Çrneğin resim doğru çizildiğinde ya da flüt doğru çalındığında söz konusu karaktere bir tür fantastik güç verebilirler. Kimi zaman da sınavı geçmek için söz konusu karakterin bir tür fantastik güce ya da yeteneğe sahip olması gerekir, hatta bazen böyle durumlarda test söz konusu kişinin fantastik yeteneğinin olup olmadığının anlaşılması için kullanılır. Bir karakterin duygularına ne kadar hakim olunduğunu, ya da ne kadar dayanıklı olduğunun test edildiği sınavlar biraz daha farklı olabilir. Diğer sınavlarda sınava girecek herkes için tek bir sınav tasarlamak mümkünken, duygulara hakim olmayı ya da dayanıklığı ölçen sınavlarda çoğu zaman sınava giren her karakter için ayrı bir sınav tasarlanır. Bu sınavlarda bazen fantastik yollarla sınava giren kişinin kendisini korkuları ya da öfkesi ile yüzleşeceği ya da dayanıklılığını zorlayacak ortamlara gitmesini ya da kendisini bu tür ortamlarda zannetmesi sağlanabilir. Kimi zaman da bu tarz bir sınava giren bir karakterin aslında sınavda olduğunu bilmiyor olması mümkündür. Hatta kimi zaman farklı bir tür bir özelliğinin, mesela ne kadar güçlü olduğunun sınandığını zanneden bir karakterin aslında duyguları ya da dayanıklılığı sınanıyor olabilir.

    Sınavları Yapanlar: Sınavların çoğu zaman hikayedeki karakterleri işe alacak ya da eğitecek kişiler ya da gruplar tarafından yapılması mümkündür. Kimi zaman sınavı yapan kişinin ya da grubun aslında gizli ve sınava girene zarar verecek bir amacının olması mümkündür. Çrneğin söz konusu kişiler sınava giren kişinin gücünü ya da bilgisini test ediyormuş gibi görünseler de, aslında yaptıkları sınavla o kişinin örneğin belli bir yere girebilmek gerekli olan bir tür fantastik güce sahip olup olmadığını test ediyor olmaları mümkündür. Söz konusu fantastik gücü kullanmak aslında o kişiye zarar veriyor olsa bile, sınava giren kişinin bu güce sahip olduğunu anladıktan sonra sınavı yapan kişilerin onu bu gücü kullanmaya zorlamaları mümkündür. Kimi zaman da sınavı yapan, söz konusu kişinin kendisini kullanabilecek, yetenek, dayanıklılık, güç ya da iradeye sahip olup olmadığını test eden bir eşya da olabilir. Bazen eşya kendisine ait bir irade ile bu sınavı yapabilir, ya da o eşyayı yapan kişi belki bir şekilde hiçkimsenin söz konusu sınavı geçmeden eşyayı kullanmasını kimi zaman bir tür fantastik yolla önlemiş olabilir. Kimi zaman da bir orman, bir göl, bir hayvan, bir bitki , bir okyanus, bir gezegen, bazen de Evrenin tamamı bir kişiyi belli bir yere girip giremeyeceğini, belli bir sırrı öğrenip öğrenemeyeceğini ya da belli bir görevi üstlenip üstlenemeyeceğini anlamak için bir tür sınava tabir tutabilirler. Kimi zaman söz konusu orman, göl, okyanus, gezegeni, ya da Evrenin tamamını temsilen, bir insan, ya da başka bir varlık sınavı yapabilir. Bazen de söz konusu orman, göl, okyanus, gezegen ya da Evren söz konusu insanlar doğrudan iletişim kurmayı ve onu test etmeyi başarır. Kimi zaman da bir kişinin kendi kendini sınaması mümkündür. Çoğu zaman bu tür kendi kendine yapılan sınavlar belli bir şeyi yapıp yapamayacağını anlamak için gücünü, dayanıklılığını ya da fantastik bir yeteneğini bir yolunu bulup test etmek amacı ile yapılır. Ancak bazen, içinde hiç bilmediği bir yanın ortaya çıkması, belki yıllardır zihninde gizlediği bir anı ya da bir bilginin açığa çıkması için söz konusu kişinin zihninin bir bölümünün kendisine bir sınav yapması mümkündür. Böyle durumlarda bazen söz konusu kişi zihninin bir yanı kendi kendine sınav yapıldığını fark etse de diğer bir yanının bunu anlamamış olması mümkündür.

    Sokaklar

    Fantastik Edebiyatta Sokaklar: Sokaklar, şehirlerin, kasabaların hatta bazen köylerin içinde bulunan dar yollardır. Çzellikle şehirlerde bir insanın önünden geçerken bir sokağı fark etmeme ihtimali yüksektir. Yine özellikle şehirlerde, kimi zaman şehrin en kalabalık yerinde bile küçük ve ıssız bir sokağın bulunma ihtimali vardır, ve genellikle böyle bir sokağa girmek, bir adım ötede, şehrin en kalabalık ve güvenli bölgesi olsa bile korkutucu olabilir. Aynı zamanda sokakların, çoğu zaman şehirlerde özel bir takım kültürlerin yaşandığı yerler de olması mümkündür. Kimi zaman da hem şehir hem de kasabalarda özel bir aktivitenin yapıldığı, örneğin belli bir ürünü satan dükkanların, mesela manavların bir araya toplandığı sokakların olması mümkündür. Elbette fantastik edebiyatta bu tür özel sokakların hayal gücünün yarattığı bambaşka özelliklere sahip olması da mümkündür. Kısacası sokaklar, özellikle büyük ve kalabalık şehirlerde kendine özgü, kimi zaman şehrin geri kalanına renk katan ve onu tamamlayan, kimi zaman da şehrin geri kalanından apayrı bir tür küçük Dünya gibidir. Bu Dünyanın tam olarak ne özelliklere sahip olacağı, fantastik edebiyat yazarlarının hayal gücü ile sınırlıdır.

    Issız ve Gizemli Sokaklar: Kimi zaman zaten şehrin sessiz ve sakin bir bölgesindedirler. Bazen özel bir yerde mesela önemli bir binanın yanında olmaları da mümkündür. Bazen de şehrin en gürültülü yerindedirler, ama yine de sokağa girince bir anda insanın etrafını karanlığın sarması mümkündür. Bazen bu tür sokakların yerlerini ancak belli insanlar görebilirler. Kimi zaman bu sokağı görebilecek insanların kimler olacağını, bir şekilde kendine ait bir bilince sahip olan sokağın kendisi belirleyebilir. Sokağın içinde bazen gizem barındıran özel bir bina vardır. Bu tarz bir bina, insanlara veya başka fantastik varlıklara ait özel bir işlevi olan bir bina olabilir. Ya da içinde önemli bir olay geçmiş, bir şekilde kendiliğinden fantastik özellikler kazanmış bir bina da olabilir. Kimi zaman da söz konusu sokağın üzerindeki tüm binalar kimi zaman ayrı ayrı kimi zaman ortak bir öneme sahiptir, ya da bazen binalarda değil de sokağın tam üzerinde kimi fantastik olaylar meydana geliyor olabilir.

    Çzel Sokaklar: şehirlerin belli sokakları, farklı meslek gruplarının ya da ırkların yaşadığı yerler olabilir. Çrneğin fantastik bir hikayede bazen bazı sokaklar mesela buçuklukların, ya da demircilerin yaşadığı yerler olabilir. Bazen de özel bir takım sokakların üzerinde dükkanların da bulunması mümkündür. Çrneğin günümüzdeki şehirlerde kimi ünlü sokaklar, ender özel bir takım eşyaların veya yiyeceklerin satıldığı yerlerdir. Fantastik edebiyatta bu tür yiyecekler ve aletlere kimi fantastik aletlerin ve belki de yiyeceklerin ve daha başka şeylerin eklenmesi mümkündür. Çrneğin falcıları bir araya toplayan bir falcılar sokağı hayal etmek mümkündür. Kimi zaman da sokaklar şehirdeki kimi grupların sıkça uğradığı yerler olabilir. Çrneğin deniz kıyısındaki şehirlerde deniz kıyısındaki caddeler denizcilerin sıkça uğradığı yerlerdir. Benzer şekilde belli bir grubun sıkça uğradığı bir yerin yakınında olan sokaklar sıkça o gruptan insanlarla dolabilir. Elbette bu gruplara fantastik varlıklar da eklenebilir. Çrneğin mezarlığın yakındaki sokaklarda hayaletlere sıkça rastlanması mümkün olabilir. Bazen de sokaklar bazı özel kutlamaların yapıldığı, örneğin ozanların bir araya toplandığı yerler de olabilirler. Ya da özel bir takım seromoniler o sokakta gerçekleşiyor olabilir. Çrneğin şehrin valisi, kimi bayramlarda özellikle o sokaktan geçiyor olabilir. Ya da belki sahip olduğu özel konumundan dolayı sokak kimi sıradışı doğa olaylarının gerçekleştiği bir yer olabilir. Ya da kimi fizik kurallarının geçerli olmadığı mesela yerçekiminin hissedilmediği, ya da mesela seslerin duyulmadığı sokakların bulunduğu fantastik hikayelerin olması mümkündür. Kimi zaman da bazı sokaklar kimi özel güçlerin kazanıldığı yerler olabilir, örneğin sokağın o sokağa gelen kişiyi bir tür fantastik yolla iyileştirici gücü olabilir. Veya sokağa giren kişiler birbirlerinin zihinlerindeki düşünceleri keşfeme gücü kazanabilirler. Kendine özgü özelliklere sahip sokaklar gerçek yaşamda da çoğu zamanda içinde bulundukları şehirlere renk katarlar bu özellikleri ile de özellikle büyük çoğunlukla şehirlerin içinde geçen hikayeler yazan fantastik edebiyat yazarlarına ilham alabilecekleri ögelerden birisidirler.

    ş

    şakalar

    Fantastik Edebiyatta şakalar: Fantastik Edebiyatta en fazla öne çıkacak şaka ögesi muhtemelen, şaka yapmayı bir tür yaşam tarzı haline getirmiş, sıradan insanların ciddiye aldığı değerleri, ciddiye almayan ırkların, insanlara yaptıkları şakalardır. Söz konusu ırk kimi zaman perilerdir, kimi zaman elfler, kimi zaman gnomlar, bazen de diğer insanlardan ayrı yaşayıp daha farklı bir hayat tarzını benimsemiş insanlar hatta ya da sıradan bir insan topluluğunun içinde yaşasalar da yaptığı şakanın ciddiyetini anlayamayan çocuklar olabilir. Aslında şakadan hoşlanan ve hoşlanmayan insanları bir araya getiren hikayelere fantastik hikaye dışında hikayelerde de rastlanabilir. Ancak fantastik hikayelerde kimi zaman şakayı yapan grubun bir tür fantastik güce de sahip olmasını sağlar. şakalar böylesi bir fantastik güçten faydalanılarak yapılıyorsa o zaman şakanın kurbanları için çok daha dehşet verici hale gelebilirler.

    Fantastik şaka Türleri: Zamanı ileriye alıp, şakanın kurbanının yıllar sonrasında hayatına devam etmesini sağlamak, kurbana bir torba altın vermek, daha sonra fantastik bir yolla altınların taş parçalarına dönüşmesi, kurbanın vucudunu hayvanın vucuduna dönüştürmek yapılabilecek şakalardan birkaçıdır. Bu şakaların özelliği çoğu zaman amacın kurbana zarar vermek değil, onu da güldürmek amacı ile yapılmasıdır. şakayı yapan kişi kurbanın bu şakadan dolayı hayatının sarsılacağını hatta kimi zaman tamamen alt üst olacağını tahmin edemez, çünkü onun hayat tanımı farklıdır. Belirtmek gerekir ki eğer söz konusu eylemi yapan kişi yaptığı eylemin kurbanın hayatında yaratacağı etkiyi biliyorsa o zaman yaptığı eylemi, onu yapan kişi sadece eğlenmek için yapıyorsa bile şaka olmadığını savunmak sanırım yanlış olmaz.

    şaka Kurbanlarının Hissettikleri: şaka kurbanın bakış açısı ile kendisine yapılan dehşet vericidir. Çyle ki böyle şakaların varolduğu söylentisi olan yerlerde insanlar çoğu korku ile yaşadıklarını düşünmek mümkündür. Kimi zaman da bu insanlar şakayı yapan ırka ya da gruba karşı büyük bir öfke hissederler. Çyle ki gerçekte belki akıllarından hiç kötülük geçmeyen bu ırk ya da grup, şaka kurbanı olan insanlar için adeta kötülüğün simgesi haline de gelebilir. Kendilerine şaka yapılan insanların ise kimi zaman hayatları boyunca kendilerine gelememeleri mümkündür. Elbette, eğer şakanın yapıldığı kişi de şakayı yapan ırkın ya da grubun parçası ise ve onların hayat anlayışlarını paylaşıyorsa, o zaman kendisine şaka yapıldığında, bu şaka normal insanlara yapılan şakalarla tamamen aynı bile olsa gülüp geçecektir. Çzellikle kimi hikayelerde kendisini benzer şakalar yapıldığında bunu ciddiye almayan böylesi karakterlerin olması söz konusu ırkın ya da grubun bakış açısını daha iyi muhtemelen gösterecektir.

    şaka Yapanların Hissettikleri: şaka yapanların çoğu zaman en azından şakayı yaptıkları sırada karşılarındakilerin hissettiklerini anlamadığı daha önce ifade edilmişti. Kimi zaman, özellikle şakayı yapan çocuklar, şakanın yapıldığı kişi ise tanıdıkları kişi ise, şaka yapıldıktan sonra, şakayı yapanlar aslında yanlış bir şey yaptıklarını anlayıp bunu telafi etmeye çalışabilir. Yapılan şaka bir tür fantastik güçle yapılmışsa bu şekilde şakanın yol açtığı zararı telafi etmenin çok zor olması mümkündür. Bazen de şaka yapıldıktan sonra, karşısındaki insanın tepkisini gördüğü zaman bile şakayı yapan kişi şakanın verdiği zararı anlamayabilir. Böyle durumlarda söz konusu kişi şaka kurbanın bağırmasını, kendisini yakalamaya çalışmasını, hatta kimi zaman ağlamasını bile aslında bir tür aldatmaca olduğunu, aslında söz konusu kişi kendisine göstermese bile aslınd onun da eğlendiğini düşünür. Böyle düşünmesinin sebebi ise, yapılanın her hangi bir insanın üzülmesine neden değebileceğini anlayamamasıdır. Bu tür ırklar, ya da gruplar için sıradan insanların tamamı en ufak bir espriyi bile kaldıramayan kişiler gibidirler. şaka yapan bu tür insan gruplar, ve bazen ırklar kimi zaman bazı fantastik yeteneklere de sahiptir. Bazen doğal olarak sahip oldukları bazen de bir şekilde kazandıkları yetenekleri de şaka yaparken kullanırlar. Ancak kimi zaman bu yeteneklere ancak hayatı fazla ciddiye almadıkları sürece sahip olabilirler. Hayatı daha fazla ciddiye almalarını sağlayacak bir olay, kimi zaman büyük bir acı yaşadıkları zaman bu yeteneklerin kaybolması mümkündür.

    şamanlar (Druidler)

    Fantastik Edebiyatta şamanlar: şamanlar tarihin belirli dönemlerinde ve günümüzde Dünyanın farklı yerlerinde var olan farklı toplumlarda yer alan bir tür din adamı olarak görülebilirler. Belirli bir tanrı yerine doğada bulunan farklı güçlerle iletişim kurmayı başarabilen onları anlayan, insanlara anlatmak istediklerini yaşadığı topluma ileten, kimi zaman da bu güçleri yönlendirebilen kişiler olduklarını inanılmıştır. Bu inanç da halk öykülerinde yer alan şaman karakterlerini biçimlendirmiştir.

    şamanların Genel Çzellikleri: Doğayı, hayvanları, bitkileri, güneşi, rüzgarı, ırmakları, kısacası yaşadıkları DünyaÂ?yı çok iyi gözlemleyen kişilerdir. Muhtemelen etrafındaki canlı veya cansız bütün güçlere içinde yaşadığı toplumdaki pek çok insana göre çok daha fazla saygı duyar ve onları çok daha fazla merak eder. Mesela bir çayırdan otlayan bir hayvan sürüsünü normal bir insan sıradan bir olay diye görüp geçip gidebilecekken bir şamanın saatlerce sürüyü seyretmesi ondan beklenilebilecek bir şeydir. Çoğu zaman giysileri, görünüşü toplumundaki diğer insanlardan farklıdır. Zaman zaman bir hayvan kürkü ya da sembolik bir giysi giyer. Kimi zaman çok yaşlıdır, o topluluğun en yaşlılarından birisidir. Kimi zaman da belirli bir sakatlılığı vardır. Muhtemelen toplumu tarafından hem çok saygı duyulan hem de bir parça korkulan birisidir. Eski dönemlerde insanların çok daha fazla uyum sağlamak zorunda kaldığı doğanın anlaşılmaz onca yanını bir parça olsun anlayabilen tek kişidir muhtemelen toplumu içerisinde.

    Yalnız Gezen şamanlar: Bazı hikayelerde doğada, çoğu zaman ormanlarda tek başlarına dolaşan şamanlara da rastlanır. Bu tür şamanlar kendilerini dini inançlarına adamaya karar vermiş din adamları gibidir. Amaçları doğadaki güçleri anlamak belki de onlara yön verebilmektir. Bir şaman ormanda yaşamaya karar vermiş sıradan bir insandan çok farklıdır. Mesela bir şamana ormandaki hayvanların ve bitkilerin mutlak şekilde itaat etmeleri bir çok hikayede rastlanan bir durumdur. Bu açıdan hayvanlarla kurduğu iletişim ormanlarda yaşayan ve hayvanlarla iletişimi yine çok güçlü olan tarzanlardan farklıdır. Tarzanlar için hayvanlar bir tür arkadaş ve dost gibidir. Bir tarzan onları anlamak için ancak bir insanın bir dostunu anlamak için göstereceği kadar çaba gösterir. Oysa bir şamanı ormana iten şey sadece hayvanlara karşı hissettiği dostluk duygusu ya da sevgi değil aynı zamanda meraktır. Bir hayvana ya da bitkiye kendi yaşam tarzını gücünü ve güçsüzlüklerini neyin verdiğini öğrenmek için içinde hissettiği tutkudur. Sadece hayvan ve bitkiler değil, kimi zaman rüzgar, ırmaklar, hatta toprak şaman istediği zaman eser, köpürür, sarsılır. Bu açıdan şamanların hele de tek başına oldukları zaman korkutucu karakterler haline gelebilecekleri savunulabilir. Bazı öykülerde doğadaki farklı hayvanların kimi zaman bitkilerin de şekillerine girebildiklerinden bahsedilir. Söz konusu hayvan ve bitkileri o kadar iyi anlamıştır, onların nasıl hissettiği ve yaşadığı zihninde o kadar açıktır ki şaman söz konusu hayvan ya da bitki gibi olduğunu düşündüğünde bedeni de düşünceye itaat etmekte ve vucudunun şekilini değiştirmektedir.
    Aynı zamanda özellikle uzun süredir yaşadığı bir ormanda bir hayvanın bitkinin hatta toprağın, ırmağın ya da rüzgarın yaşadığı bir acıyı, mutluluğu, ya da her hangi bir duyguyu hissedebilmektedir doğada tek başlarına yaşayan şamanlar. Kimi zaman bazen çevrede, hatta bazen çok çok uzaklarda bile olan çok büyük acılar ya da mutluluklar yaratan olayları hissedebilmekte, bu olaylar ona da mutluluk ya da acı yaratabilmektedir. Kimi zaman şamanlar yaşadıkları çevre ile o kadar özleşir ki o çevredeki büyük bir değişiklik bir yangın, bir toprak kayması, çok sayıda hayvan ve bitkinin ölümü onun da hastalanmasına ve zayıflamasına neden olabilmektedir. Ormanlarda yaşayan şamanlar çoğu zaman ormana giren insanları sevmezler. Bunun en önemli nedeni insanların ormana zarar vereceğine olan inançtır. Bu nedenle çoğu zaman şamanlar yaşadıkları ormanlara giren insanları korkutarak ormandan mümkün olduğunca çabuk çıkartmaya çalışırlar.

    şehirler

    Fantastik Edebiyatta şehirler: şehirler insanların kurduğu ve şekil verdiği yerlerdir. Doğanın oluşturduğu ve yönlendirdiği diğer birçok yerden farklı olarak buralarda insanlar diğer çoğu yerde olduğundan daha fazla kontrol sahibidir. Ancak bu çoğu zaman şehirleri daha az gizemli ya da korkutucu yapmaz. Karanlık sokaklar, eski onlarca hatta bazen yüzlerce yıl öncesine dayanan binalar, yıllar önce yaşanmış gizemli olaylar pek çok şehrin içinde söylentilerin oluşmasına ve günümüzde bile devam eden bir fantastik halk edebiyatının oluşmasına katkı sağlar. Dolayısı ile şehirlerin fantastik edebiyata belki de en bilinen katkıları bu tür şehir efsaneleridir. Bunun dışında özellikle ıssız çöllerde, buzullarda, derin ormanların içinde içinde eskiden yaşamın olduğu hatta bazı hikayelerde bu yaşamın hala devam ettiği kayıp şehirler de fantastik edebiyatta şehirlerin yer aldığı başka bir hikaye türüdür. Kimi hikayelerde de günümüzde insanların yaşadığı şehirlerden farklı sıradışı şehirlerin de bir fantastik edebiyat ögesi olarak yer alması mümkündür.

    şehir Efsaneleri: Kimi zaman rüzgarın çıkardığı sesler, kimi zaman terk edilmiş bir binanın içinde görüldüğü zannedilen bir ışık kimi zaman da sadece hayal gücü şehirde yaşayan insanların böyle öyküler yaratmasını sağlayabilir. Bazen de gerçekten olmuş bir olayın içine bir süre sonra fantastik ögelerin katılması mümkündür. Kimi zaman bu tarz efsaneler yıllar önce olmuş bir tür fantastik bir olaydan bahsedebilir. Ama çoğu hikayede bugün bile devam eden bir iz bulmak mümkündür. Bir evin salonunun penceresinden geceleri hala dışarı bakan bir fantastik varlık, bir sokağın köşesinde hala duyulan ağlama sesleri gibi hikayedeki karakterlerin izlerini hala bulabileceğimizi bizi anlatan ögeler genellikle bu tür hikayeler de yer alırlar. şehir efsaneleri çoğu zaman sadece belli bir bölgede yaşayanlarca yaratılır ve bilinir. Mahallede tuhaf bulunan, çoğunlukla da korkulan binalar ve kimi zaman insanlar bu hikayelerin konusu olabilir. Ancak bazen tüm şehri saran bazı efsanelerin de olması mümkündür. şehrin altında her binanın altında girişi olan tüneller, tüm şehre yayılmış gizemli fantastik varlıklar gibi ögeler bu tarz tüm şehri konu alan fantastik hikayelerin konusu olabilirler. Bu tür hikayelerin bazen yaklaştığı belli işaretler sayesinde anlaşılan belli bir zaman gelince şehirde yaşanacak bir olaylarla ilgili kehanetler de içermesi mümkündür.

    Kayıp şehirler: Kimi zaman yıllar önce insanların yaşayıp sonra terkedilen şehirler daha sonra bu tarz kayıp şehirler haline gelebilirler. ( Bkz Antik şehirler) Kimi zaman da bu tür şehirlerde hala insanlar yaşar ancak bazen o şehirlerde yaşayan insanların isteği ile, bazen de istekleri dışı bir nedenle bu şehirle bağlantı kesilmiştir ve şehre ulaşmak mümkün değildir. Kimi zaman şehri gizleyen bir tür görsel oyundur. Bir nedenle şehri iyice yakınına gelmedikçe görmek mümkün değildir. Bazen de şehir ormanların içine, dağların üzerine, çöllerin ortasına ya da farklı gizemli noktalara kurulmuş olabilir. Bazen de şehri bir tür büyüsel yolla, sadece belli özelliklere sahip insanların görmesi sağlanıyor olabilir ve sadece bu insanların şehre girebilmesi mümkün olabilir. Bazen de şehri görebilmek için doğru zamanda şehrin yakınında olmak gerekir, çünkü şehir sadece yıl hatta bazen yüzyıl boyunca doğru noktadan bakıldığında görülebilmektedir. Kayıp şehirler özellikle, hazine arayan, macera peşinde olan gezginlerle ilgili öykülerde rastlanması mümkün ögeler arasındadır.

    Sıradışı şehirler: Bu tür şehirlerin birçoğu fantastik edebiyat ansiklopedisinin farklı maddelerinde yer alıyor. ( bkz yeraltı şehirleri) ( bkz gökyüzü şehirleri) ( bkz deniz şehirleri) Ancak bazen bir şehir içinlerindeki kuralların sıradışılığı yüzünden sıradışı bir şehir olmuş olabilir. Çrneğin diğer tüm açılardan aynı bile olsa insanların gündüz uyuyup geceleri çalıştığı bir şehri bile sıradışı bir şehir olarak görmek ve fantastik bir öyküde böyle bir şehre yer vermek mümkündür. Fantastik Edebiyatın belki de en çok rastlanan sıradışı şehir türlerinden birisi, farklı fantastik varlıkların ve belki de insanların bir arada yaşadığı ortak şehirlerdir. Birbirinden çok farklı onca varlığın nasıl ortak bir şehir yaşamı yaratabileceğinin hikayelerde işlenebilecek ilginç ögelerden birisi olabilir.

    şovalyeler

    Fantastik Edebiyatta şovalyeler: Fantastik edebiyatın özellikle eski çağlarda ya da o çağları andıran Dünyalarda geçen hikayelerinde bolce kullanılan bir ögedir, genel olarak AvrupaÂ?nın Ortaçağ döneminden esinlenildiği savunulabilir. Ancak Japonlardaki Samuray, Osmanlılardaki Yeniçeriler gibi farklı kültürlerde de şovalyelere benzer savaşçıların olduğu gözlenebilir. Eski dönemlerde yazılan kahramanlık öykülerine, günümüzde yüzlerce farklı canavara, kötü kişilere, tehlikelere, geçmişin geleceğin çok farklı anlarında karşı koyan birçok modern fantastik edebiyat şovalyesi eklenmiştir.

    şovalyelerin Genel Çzellikleri: Hayatlarını savaşmaya adamışlardır. Ancak savaş onlar için öylesine bir zevk değil, inandıkları bir DünyaÂ?yı yaratmak, ya da en azından inandığı değerleri yaşatmak uğruna verilen bir mücadeledir. Bu savaş sırasında bir şovalye çok katı olabilir, hatta zaman zaman o inancı yaşamaya kendini adamış bilge kişilerden bile daha katı olabilir. Bu katılık sadece çevresindeki insanlara karşı değil aynı zamanda kendisine karşıdır da. Eğer kendi inancına ihanet ettiğini hissederse bir şovalye zaman zaman kendini acımasızca cezalandırabilir. Bu ceza bazen sevdiklerinden uzak kalma, bazı yaptığı hatayı büyük uğraşlarla tamir etme şeklinde olabilir. Dolayısı ile uğrunda savaştıkları inançları genellikle şovalyeleri kısıtlayan bir etkendir aynı zamanda. Bu inanç zaman zaman savaşın en tehlikeli anında bile hiç ihlal edemeyecekleri kurallar koymalarını sağlar şovalyelerin. Genellikle zor durumdaki insanlara yardım ederler. Ancak bazen belirli kültürlere sahip insanlara, bazen belli ırklara karşı önyargılı olabilir, bu ırklara en baştan asla uzlaşılamayacak düşmanlar ilan edebilirler. Modern Fantastik edebiyatın çoğu hikayesinde şovalyeler için orklar, goblinler, troller, kimi zaman elfler, cüceler ve gnomlar böyle halklardır.

    şovalye Toplulukları: Kimi zaman bir tapınağın himayesinde kimi zaman bir kralın ya da yöneticinin korumasında, kimi zaman da tamamen kendiliklerinden kurulurlar. Sadakat çoğu zaman bu toplulukların içerisinde en büyük erdemdir. Topluluğa yeni giren birisi henüz öğrenmeye başladığı şovalyelik kurallarını ve çoğu zaman o topluluğa özgü kurallarını tam olarak kavrayıncaya kadar kendisinden daha tecrubeli kişilere kesin olarak güvenmesi ve itaat etmesi beklenir. Bu itaatin sağlanması için bazı topluluklar sadece çocuk yaştaki üyeleri aralarına kabul ederler. Zaman zaman bu yeni öğrencilere ilk başta mantıksız gelecek sınavlar ve niye yaptıklarını ilk başta anlamayacakları görevler verilir. Bazen de bu genç şovalye adayları daha tecrubeli şovalyelerden birisinin yanına çırak olarak verilir. Genellikle kesin olarak topluluğa kabul edilmeden topluluğun içerisinde son bir sınav yapılır. Bu sınav geçilirsen çoğu zaman ya topluluğun lideri ya da kral veya tapınağın başrahibi tarafından söz konusu kişi törensel bir yöntemle şovalyeliğe kabul edilir. Zaman zaman bu topluluklar gizli yerlerde toplanırlar. Çyeleri sıradan insanların arasında sıradan bir insan gibi yaşar ve şovalye olduklarını belli etmezler, özellikle şovalyelerin savundukları inanç yaşadıkları ülkede çok benimsenmeyen bir inançsa şovalyeler böyle bir yola girebilirler.

    Doğa Çstü şovalyeler: Bazı hikayelerde şovalyelerin sahip olduğu inanç ve bağlılık onlara özel yetenekler kazandırır. Bu bazen doğanın ve evrenin gidişatını kavramakla ilgilidir. Bazen de hizmet ettikleri doğaüstü güçlerin onlara verdikleri bir ödüldür. Bu özel yetenekleri olan, mesela uçabilen bir at olabilir, ya da alevden bir kılıç olabilir. Ya da hasta insanları özellikle silah arkadaşlarını iyileştirmeye yarayan bir büyü olabilir. İnsanların zihnini okuma, eşyaları dokunmadan hareket ettirmek gibi birçok farklı özellik daha sayılabilir. Ancak bir şovalye bu özellikleri istediği gibi kullanamaz. Eğer hizmet ettiği inanç uğruna verilen savaş dışında bir amaçla bu özellikler kullanılırsa, hem özellikler kaybolur, hem de bazen şovalye eğer o güçler ona bir tür ödül olarak verilmişse, o güçleri verilen doğaüstü güç tarafından lanetlenir.

    T

    Tapınaklar

    Fantastik Edebiyatta Tapınakların Yeri: Tapınaklar kendi doğaları gereği içlerinde birçok gizemi barındırabilecek yapılardır. Çoğu inanış tapınakların tanrıların gücünün sürekli hissedildiği bazen bu güce doğrudan tanık olunan mekanlar olduğunu düşünür. İçlerinde yapılan ayinler, bu ayinler sırasında bazen tapınağı dolduran insanların anlamadığı dilde okunan dualar, tam olarak anlamı anlaşılmayan hareketler, bazen ayinler sırasında kullanılan nesneler bu mekanları fantastik hikayeler için cazip ögelerden birisi haline getirmiştir.

    Tapınağın İçine Girmek: Bir tapınağın içerisine girdiğinizde bu tapınak eski ve yıkık da olsa orada duvarlarda görülen resimler, hatta bazen yazılar, tamamen sağlam kalamamış olsa da içerideki heykeller, hatta bazen binanın şekli bile o tapınağa bir zamanlar tapınağın adandığı tanrıya inanmış insanların ne hissettiği hakkında fikir verir. Muhtelen söz konusu tanrıya inançla içeri girmiş bir insan tapınağın içerisinde her yerde inandığı tanrıdan bir parça görür ve kendisini tanrısı ile iletişim kuruyormuş gibi hisseder. Tapınağın içerisinde bulunan rahipler de muhtemelen söz konusu tanrı ile iletişim kurma hissenin kuvvetlenmesine yardımcı olurlar. Çyle ki zaman zaman tapınağın içerisindeki kişi tanrının sözlerini gerçekten işitmiş olduğunu hatta zaman zaman doğrudan tanrının yarattığı küçük bir doğaüstü olaya örneğin önünde bir an beliriveren ve sonra kaybolan bir ışığı gördüğünü düşünebilir. Bu durum tapınakların fantastik hikayelerde tanrıların kendilerine inananlara görevler verdiği yasaklar koyduğu ve bazen muhtemelen içeridekilerin zaman zaman şahit olduklarını düşündüklerinden daha büyük mucizeler gösterdiği yerler olarak yer almalarına yol açmıştır.

    Tapınağın Gizli Bölümleri: Pek çok tapınak zaman zaman sadece o tapınağın rahiplerinin girebildiği hatta zaman zaman sadece bazı özel günlerde açılan bölümler içeririr. Bu tür bölümler günümüzde inanılan bazı dinlerin bazı tapınaklarında da vardır. Bu tür gizli odalar geçitler fantastik hikayelerin içlerinde yer alabilecek en ilgi çekici ögeler arasındadır. Zaman zaman bu odalar özel ayinlerin yapıldığı, mucizevi şekilde insanların iyileştiği rahiplerin mucizevi güçler kazandıkları, ya da yaklaşan bir savaş ya da bir büyük felaket hakkında bilgi aldığı odalardır. Bazen bu odalarda başka boyutlara ve Dünyalara geçmeyi sağlayan gizemli kapılar da bulunur. Bu odalara özellikle girmek hikayelerde yer alan önemli ögelerden birisidir. Genellikle bu odalara girmek için bir sınavdan geçmek ve kendini kanıtlamak gerekir. Bu sınavları tapınağa yeni katılmış bir rahibin ya da yıllar sonra yıkık tapınağa gelmiş bir gezginin vermesi gerekebilir.

    Sıra Dışı Tapınaklar: Muhtemelen bu tür tapınaklara verilebilecek ilk örnekler yasaklanmış zaman zaman da korkulan dinlerin şehirlere hatta bazen düzlük alanlara bile açıkça inşaa edemedikleri tapınakları mağralarda, ormanların kuytu köşelerinde kurdukları tapınaklardır. Böyle tapınaklara girmek bile zordur. Zaman zaman içeri girilmeden tapınağı fark etmek de imkansızdır. Elbette fantastik hikayeler söz konusu olduğunda tapınakları koruyan doğa üstü yollar da olabilir. Çrneğin tapınak sadece inanan insanların önünde açılacak bir sis perdesi ile çevrili olabilir. Ya da tapınağın etrafındaki ormanlar söz konusu tanrıya inanmayan insanların bir şekilde söz konusu tapınağı asla bulamamalarına yardım ediyor olabilirler.

    Fantastik Edebiyata İlham Veren Tapınaklar: MısırÂ?daki Luksor ve Karnak tapınakları, EfesÂ?teki Bergama tapınağı, Mayaların Orta AmerikaÂ?ya kurdukları tapınaklar, AtinaÂ?da antik Yunan inancının bütün tanrılarının hepsinin birden yer aldıkları Patheon fantastik DünyaÂ?ya ilham veren tapınaklardan birkaçıdır. Günümüzde hala içlerinde ibadet edilen kilise, cami ve diğer dinlere ait mabedlerin de bir kısmı fantastik hikayelerdeki tapınaklar hayal edilen tapınaklara ilham kaynağı olmaktadır.

    Tarzan

    Fantastik Edebiyatta Tarzan: Hayatını ormanın içinde sürdüren insan toplumları ve her hangi bir toplumdan bağımsız insanlar da edebiyatın birçok alanının yer verdiği konular arasındadır. Bu tür insanların arasında belki de ilk akla gelen tarzandır. Tarzanın sadece fantastik bir öge olmadığı, gerçek Dünyada da kimi zaman tarzanlara rastlandığını belirtmek gerekir. Ancak fantastik edebiyat kimi zaman tarzanlara farklı çoğu zaman fantastik özellikler de ekleyebilmiş, ya da fantastik olayların ortasında kalan bir karakter haline getirebilmiştir.

    Tarzanın Çzellikleri: Bazı hikayelerde çocukluğundan, ya da bebekliğinden beri hayvanlar tarafından yetiştirildiğinden bahsedilir. Bazen de hayatının bir döneminde kendi isteği ile ormana gider. Ne olursa olsun, sıradan bir insan yaşamının bir kısmı ormanda da sürdürülebilecek pek çok yanından vazgeçmiştir. Çrneğin, birçok hikayede uyumak için ormanın içinde, toprağı kazarak, ya da yaprak ve kuru dalları kullanarak da olsa bir yer yapmaz, ağaçların üzerinde ya da yerde uyur. Çoğu zaman çok az giysisi vardır. Çzerindeki giysiler de çok eskidir. Bazı hikayelerde, yemeğini pişirmeden yemesi bile mümkündür. Kısacası insan yaşamından uzaklaşmış, ormandaki hayvanların yaşamına daha yakın bir yaşam sürmektedir. Kimi zaman ormanda yaşayan hayvanlarla da anlaşabilir. Bu anlaşma bazen, örneğin bir köpek sahibinin köpeği ile anlaşmasını andıran şekilde de olabilir. Ancak bazı hikayelerde bunun ötesinde tarzanların hayvanlarla sanki karşılarındaki bir insanla konuşuyormuş gibi konuşmaları mümkündür.

    Tarzanla İletişim: Muhtemelen tarzan hikayelerinde en çok işlenen ögelerden birisi, medeni bir yerden, bir köyden ya da bir şehirden, hatta bazen çok uzaklardan gelen bir insanın tarzanla iletişim kurmaya çalışmasıdır. Ormanda kalmak çoğu hikayede tarzana ne kadar hayvanları anlamayı öğrettiyse, o kadar insanlarla anlaşmayı unutturmuştur. Bazı hikayelerde bir iki kelime de olsa konuşmayı hatırlamaları mümkündür. Bazen konuşmayı tamamen unutmuşlardır ve karşılarındakilerle işaretle anlaşırlar. Bazen de karşılarındaki insanların işaretlerle anlatmak istediklerini bile anlamaları mümkün değildir. İnsanlarla anlaşma imkanı ne derece az ya da çok olsun, tarzan genellikle diğer insanlardan çekinir, eğer tamamen ormanda büyümüşse, muhtemelen kendisi dışında hiçbir insanı görmemiştir, o nedenle insan onun karşılabileceği en tuhaf canlıdır. Eğer kendi isteği ile ormana gitmişse ve bu yaşamı seçmişse, zaten etrafındaki insan yaşamını muhtemelen sevmeyen bir insandır. Bu nedenlerden dolayı genellikle tarzanla iletişim kurmak isteyen bir kişinin onun güvenini kazanması şarttır. Kimi zaman tarzanlar, ormandaki hayvanlara zarar vermek isteyen, ya da başka bir kötü amacı olan kişilerce kandırılabilirler, bu durumda ormana gelen bir sonraki insanla iletişim kurmak tarzan için daha da zor olacaktır.

    Köye ya da şehre Giden Tarzan: Etrafındaki çok sayıda insan muhtemelen daha ilk anda başını döndürecektir. Çstelik de kıyafetleri ve konuşma tarzı ile etrafındakilerin dikkatini çekme ihtimali de yüksektir. Kapalı bir yerde uyumak, normal insanların yediği yemeklerden yemek muhtemelen ona tuhaf gelecektir. Kimi zaman insanların kırbaçladığı, evlerin ahırlarına, kümeslerine kapattığı hayvanlar da tarzanların tepkisini çekebilir. Tarzanların bu hayvanları kurtarmaya çalışmaları mümkünüdür, bu da başlarını belaya sokmalarına neden olabilir ve ilginç bir hikaye ögesi oluşabilir. Eğer bağlı olan bir vahşi hayvansa, daha doğrusu ormanda gördüğü hayvan türlerinden birisi ise tarzanın tepkisinin çok daha fazla olması da mümkündür. Tarzanın köye ya da şehre inmesi, onu bir şekilde gelmeye ikna etmiş birisinin vesilesi ile olabileceği gibi, kimi zaman, özellikle kendi isteği ile ormana gitmişse kendiliğinden de olabilir. Bazen de ormanda yakalanan bir hayvan, ya da ilgisini çeken birisi, mesele aşık olduğu bir kızı takip ederek de köye ya da şehre ulaşabilir. Muhtemelen eğer kendisine yardım eden bir insan yoksa, hele tamamen ormanda büyüyüp yetiştiyse, şehirde ya da köyde geçirdiği zaman çok daha zor olacaktır.

    Taşlar

    Fantastik Edebiyatta Taşlar: Fantastik edebiyatta taşlar öykülerde büyüsel ve mistik özellikler taşıyan ögelerden birisi olarak yer alabilmektedir. Günümüzde de bazı taşların uğursuzlukları önlemek, mutsuzluk ve kaygı verici duyguları kovmak gibi özelliklerinin olduğuna inanılır. Bazen de özerine harfler çizilen düzgün taşlar avuçlanıp düz bir zemine atılır ve taşların konumlarından gelecekle ilgili bilgiler edinilmeye çalışılır. Bazen de taşlar çoğu zaman dev taşlar zamanın eskitemediği bir anıt gibi dururlar. Çzerlerindeki yazılar aslında onların bir sır barındırdığını açığa çıkarır. Ancak bu yazılar ancak onları anlayanların işine yarayacaktır. Kısacası renkleri şekilleri, kimi zamansa dayanıklılıkları yıllar boyunca doğanın türlü gücüne dayanıp ayakta kalabilmeleri ile taşlar çok uzun yıllar boyunca insanların ilgisini çekmiş ve kurdukları hayallerin içinde bir öge olarak yer almışlardır, bugün de modern fantastik hikayelerde taşlar bir öge olarak yer almaktadırlar.

    Güç Taşıyan Taşlar: Çoğu zaman ufaklardır. kimi zaman göz alıcı renklere sahiptirler. Çoğunlukla pürüzsüzlerdir. Çyle ki dümüdz bir zeminde hiç güç harcanmadan ilerletilebilirler. Bazen üzerlerinde bir şekil ya da bir yazı bulunur. Çoğunlukla hikayelerde belirli büyüleri ve güçleri korumak için kullanılırlar. Çünkü taşlar dayanıklıdır, küçüktür rahatlıkla taşınır. Yine de nasıl günümüzün bir çok değerli taşı onca serveti bir kaç gram yük halinde taşımamızı sağlıyorsa, fantastik hikayelerde de büyüsel güç bu şekilde taşınılabileceği hayal edilmiştir. Bazı hikayelerde taş kendi iradesi olan birisini, mesela bir hayaleti, ya da bir büyücüyü ya da bir tür gücü içinde barındırabilir, genellikle bu tür taşlar yarı şeffaf bir görüntüye sahiptirler.

    Dev Anıtsal Taşlar: Taş antik medeniyetlerin kendi hikayelerini ve kültürlerini yaşatmak için en çok kullandığı madde idi muhtemelen. Günümüzde de zaman zaman bu amaçlar için taşlar kullanılabilmektedir. Bu kullanım, binlerce yıl öncesinde kalmış medeniyetlerin şekil verdikleri bazen üzerine sırlarını yazdıkları taşların bir takım doğa ötesi sırlar da barındırabileceğini düşündürmektedir. Elbette bu sırlar kolayca keşfedilir değildir. Bazen bilinmeyen bir alfabeyi çözmek gerekir sırrı taşın üzerinden okumak için.... Bazen çok sıradan görünen bir resmin hiç dikkat çekmeyen bir noktasında ilgili sırrın anlaşılabileceği bir şekil ya da bir harf çizilmiştir. Bazen sırlar yılın tam belirli dönemlerinde belirli saatlerde birden fazla taşın gölgesinin bir araya gelmesi ile oluşur ve okunabilir. Söz konusu sır, bir aletin nasıl kullanılabileceği, bir büyünün nasıl yapılacağı, gelecek hakkında bir bilgi, gizli bir hazinenin ya da aranan bir şeyin yeri, ya da bazen bizzat taşın barındırdığı bir sır olabilir. Eğer sır taşın içinde gizli ise, ilk akla gelebilecek sır, taşın aslında bir bölgeye ya da bir yere açılan bir kapı olabileceğidir. Çzerlerindeki şekiller bazen bir takım farklı büyüsel işaretlerle bir araya geldiği zaman çok uzaklarda bir yere gitmeyi sağlayacak bir tür geçiş koridoru açılabilir. Kimi zaman bu koridor kuralları Dünyadan çok farklı boyutlara çıkar ve koridorun açılmasının çok kötü sonuçları olabilir. Bazen de çok güçlü bazı büyüleri yapabilmek için çok sayıda büyücünün dev anıtsal taşların çevrelediği bir alanda büyü yapmaları gerekir. Taşlar bir bakıma enerjiyi yönlendiren, bazen enerjiye şekil veren bir etken olarak böyle büyüler de yer alırlar.

    Taşa Dönüşme: Belki de halk edebiyatının en yaygın ögelerinden birisidir. Bu ögenin edebiyata yayılmasını sağlayan, dağlarda, ovalarda ve dev taşların bulunduğu benzer alanlarda bulunan çok büyük ve şekilleri belirli insanlara, ya da bir tür canlıya benzetilen kayalardır. Söz konusu insan ya da canlı ya üzüntüsünden, ya yaptığı bir hatadan, bazen de kendi isteği ile yüzlerce yıl var olmak ve çevresindeki insanları izleyebilmek için taşa dönüşürler. Yunan Mitolojisinde bu tür öykülerden esinlenilerek yaratılmış olabilecek baktığı tüm insanları taşa dönüştüren bir tür büyülü kadın bile mevcuddur.

    Teknoloji

    Fantastik Edebiyatta Teknoloji: Teknoloji modern anlamda Dünyanın son iki yüz elli yılında gerçek anlamda gelişmiş bir kavramdır. Daha önceki dönemlerde teknolojinin de yer aldığı hikayelerin var olmadığından bahsedilebilir. Son iki yüz yıl boyunca ise, yavaş yavaş gelişen teknoloji birçok şeyin başarılmasını sağlamıştır, adeta eskiden bir tür mucize gibi görülen kimi işler artık başarılabilir hale gelmiştir. İnsanın hayal gücü bir gün teknolojinin çok daha fazlasını yapabileceğini düşünmüştür. Bilim Kurgu edebiyatı adı verilen edebiyatın en temel ögelerinden birisi de bugün var olmayan gelecekte belki bir gün yaratılabilecek bir teknolojik düzey hayalidir. Teknolojinin fantastik edebiyatta akla gelebilecek ilk yeri muhtemelen teknolojinin insana verdiği güç ile fantastik yollarla elde edilmiş gücün mücadelesidir. Ancak kimi öykülerde teknoloji ile fantastik güçlerin işbirliği yapabildiği ve bir arada daha büyük bir güç meydana getirdiğine de hikayelerde rastlanabilir.

    Teknoloji ile Fantastik Güçlerin Mücadelesi: Kimi zaman doğaüstü bir gücün, kimi zaman da bizzat doğanın mücadelesi böylesi bir mücadelenin konusu olabilir. Bu tarz mücadeleler kimi zaman gelişmeye ve yavaş yavaş doğanın önünü tıkamaya başlayan insanların yarattığı teknolojiye karşı umutsuzca verilen bir mücadele olabilir. Kimi zaman da hikaye tam tersine de dönebilir. Beklenmedik bir anda ortaya çıkmış bir fantastik güce karşı tüm teknolojik güçler seferber olsa da bir işe yaramayabilir. Kısacası teknolojik fantastik sayılabilecek bir gücün karşısında çaresiz kalmış olabilir. Çzellikle ikinci tür hikayelerde karakterlerin ilk başta söz konusu fantastik gücü küçümsemesi ve kendi teknolojilerinin verdiği avantaja fazla güvenmeleri mümkündür. Böylesi bir durumda mücadelelerinde başarılı olmaları için söz konusu gücü anlayabilmeleri gerekir. Kimi zaman söz konusu fantastik gücü yenmek için mevcud teknolojileri hiçbir işe yaramayacağını anlayıp, fantastik bir yol arayabilirler. Ya da fantastik bir takım güçlerle ellerindeki teknolojinin kendilerine verdiği gücü birleştirebilirler. Tersi durumda, fantastik bir güç teknolojinin karşısında çaresiz kalmışken, genellikle söz konusu gücü kullananların hızla karşı tarafın teknolojisini öğrenme yolları yoktur. Böylesi bir durumda çoğu zaman belki etraflarında hep var olmuş, o güne kadar kullanmadıkları çok daha büyük bir tür fantastik gücü keşfetmeleri ve kullanmaları gerekir. Kimi zamanda ellerindeki fantastik güç ile belki bir parça da olsa öğrenebildikleri teknolojiyi birleştirip bir arada kullanmaları da gerekebilir.

    Teknoloji ile Fantastik Güçlerin İşbirliği: Aslında bu türden bir işbirliğinin ille de iki gücün bir arada kullanılması şeklinde olmasına gerek yoktur. Böyle bir işbirliği kimi zaman aynı toplumda hem fantastik güçlerin hem de teknolojinin rol oynaması şeklinde de olabilir. Oynanan roller birbirinden farklı alanlarda olabilir. Mesela fantastik güçler insanları iyileştirmek için, teknoloji ise ulaşım için kullanılıyor olabilir. Ya da aynı alanda birbirini destekleyecek şekilde de kullanılabilirler. Çrneğin teknolojinin yardımı ile bir uzay aracı yapılır ama bu aracın uzayda uzun mesafeler gidebilmesi bir tür fantastik gücün yardımı ile olabilir. Kimi hikayelerde ise bu işbirliği fantastik güçleri kullanmasını bilenler ile teknolojiyi bilenler arasında gerçekleşebilir. Hatta kimi zaman bu bir tür bilinç kazanmış doğanın sahip olduğu bir fantastik güç ile insanların sahip olduğu teknoloji arasında bile olabilir. Böyle bir işbirliği her zaman kolay olmayabilir. Çzellikle teknolojiyi bilen insanlar fantastik güçlerin doğası hakkında hiçbir bilgi sahibi değillerse, ya da fantastik güçleri kontrol edenler teknolojiyi hiç bilmiyorlarsa o zaman iki gücün bir arada nasıl kullanılacağını planlamak çok zor olabilir. Kimi zaman iki açıdan güçlü olan farklı gruplardan birinin bir üyesi diğer grubun içine girerek zayıf olduğu alanda kendini güçlendirebilir. Bunu yapan kişiler genellikle iki farklı grubun arasındaki işbirliğini organize eden, teknoloji ile fantastik güçlerin uyum içinde bir arada çalışmasını sağlayan insanlar olurlar.

    Tiyatrolar

    Fantastik Edebiyatta Tiyatrolar: Tiyatrolar kimi zaman gerçek Dünyadan, kimi zaman ise hayal gücü ile yaratılmış Dünyadan ögelerin bir araya getirilerek sergilendiği yerlerdi. Ancak bunlardan hangisi yapılıyor olursa olsun, bir tiyatro her zaman insanı yaşadığı andan koparıp başka bir ana ve gerçekliğe götürme iddasını taşır. Hatta kimi zaman bunu daha iyi yapabilmek için kimi oyunlar seyircileri de oyunun içine çekmeye çalışabilirler. Tiyatronun kimi zaman başarısız olsa bile böylesine büyük bir iddiaya sahip olması, onu fantastik edebiyatın en etkileyici ögelerinden birisi olma potansiyeline sahip olmasını sağlar. Bir fantastik hikayede tiyatro, kimi zaman sergilenen olay ile gerçek Dünya arasında bir bağ yaratabilir. Kimi zaman da sergilenen oyunlar gerçek Dünyanın zaten o güne kadar fark edilmeyen bir parçası olabilir. Oyunu seyreden seyircilerin tamamı ya da en azından bir bölümü, farkında olmadan oyun bittiği zaman da var olmaya devam edecek yeni bir Dünyaya adım atmış olabilir.

    Tiyatro Oyunundaki Gerçeklik: Tiyatro oyunları, oynandıkları süre boyunca, özellikle etkileyici bir sahnede sergileniyorlarsa, dört yanımızı saran, elimizi uzatsak dokunabileceğimiz hayali bir Dünya yaratır. Böyle bir Dünyanın yaratılması, özellikle söz konusu Dünyayı geçmişte meydana gelmiş bir olayı, ya da bir efsaneyi bir insanların hissetmesini sağlamanın etkileyici bir yoludur. Kimi zaman oyunlar oyuncuların bile bilmedikleri kimi gerçeklerin anlaşılmasını sağlayabilirler. Tiyatroya gelen insanlara bazı gerçekleri yeniden yaşatmak, onların akıllarından geçenlerin anlaşılmasını sağlayacak yollardan birisi olabilir. Bunun dışında oyunda anlatılan efsaneyi ya da olayı araştıran bir kişinin tiyatroyu seyrettiğinde, olayı yaşayan insanların ya da varlıkların ne hissetmiş ve ne düşünmüş olduklarını çok daha iyi anlaması mümkündür. Bu da onun araştırmasına çok daha sağlıklı bir yön vermesini sağlayabilir. Kimi zamansa tiyatro oyununu sergileyen oyuncular bilerek ya da bilmeyerek aslında tiyatro oyununun ötesinde bir eylem yapıyor olabilirler. Bazen tiyatro oyununda okunan bir şiir yapılan hareketler, kullanılan eşyaların farkında olunmadan bir tür fantastik gücün ortaya çıkmasını sağlaması mümkündür. Ya da bazen tiyatro oyunun içinde sadece seyreden bir kişinin anlayacağı bir tür mesaj olabilir. Normal yollardan bu kişiye mesajı iletmek, belli bir nedenden dolayı imkansızken, o kişinin tiyatro oyununu izlemesi ile söz konusu mesajı alması mümkün olabilir. Bazen de oyun aslında örneğin bir görevi yerine getirecek kişiyi seçmek için yapılan bir tür sınavdır. Seyircilerin içinden doğru kişi oyunu gördüğü zaman bunun sadece oyun olmadığını anlayacaktır, sonrasında da eğer gerekiyorsa buluşması gereken kişilerle buluşması gereken yerde buluşacak ve görevini yerine getirecektir. Kimi zaman da tüm seyircileri tiyatroyu izlerken bir tür fantastik yolla hissettikleri duygular, akıllarındaki düşünceler değiştirilir ve onların oyunu izledikten sonra evlerine döndüklerinde, ertesi gün hayatlarına yeniden başladıklarında tiyatroyu sergileyenlerin istedikleri gibi davranmaları sağlanır.

    Tiyatro Binaları: Çzellikle eski tiyatro binaları başlı başlarına fantastik hikayelere konu olabilirler. Kimi zaman yıllardır kullanılmamış ve unutulmuş gizli bölümleri, geçitleri, bilinmeyen sahne dekorları ile, bazen bir tiyatro binası kendisi bir tür bilinç kazanıp içinde sergilenen oyunlara yön verebilir. Bazen de tiyatro binasının içinde yer alan fantastik varlık ya da varlıklar, ya da fantastik güçleri olan bir insanın da oyuna yön verme hatta en umulmayan anda oyuna dahil olma ihtimali vardır. Kimi zamanda tiyatronun bazı geçitleri ya da odaları başlı başlarına fantastik özelliklere sahip olabilirler. Çzellikle kimi oyuncular bu geçitleri kullandıklarında ya da odalara girdiklerinde kimi fantastik özellikleri kazanabilirler ve onların katılımı ile sergilenecek oyunlar da bu fantastik özellikler nedeni ile bambaşka bir biçim alabilir.

    Toprak

    Fantastik Edebiyatta Toprak: Toprak hem ayağımızın altında bulunan, sert ya da yumuşak ama sonuç olarak nereye kadar uzandığını bilmediğimiz zemindir. Hem de bitkilerin üzerinde büyüdüğü bir bakıma yaşamın kaynağı olan maddedir. Çyle ki zaman zaman bitkilerin hatta bazen tüm yaşamın bir tür koruyucusu olduğu da var sayılabilir. Eski çağlardan beri toprağın EvrenÂ?e şekil veren en önemli dört önemli maddeden biri olduğuna ilişkin bir inanç da vardır. Bugün hala buna inananlar da bulunmaktadır. Dayanıklılık, sabretmek, beslemek, değişmezlik gibi bir çok özellik toprakla özdeşleşebilmektedir.

    Yaşam ve Toprak: Toprak gerek fantastik halk hikayelerinde gerekse kimi modern hikayelerde bazen adeta yaşamı kendiliğinden yaratıp şekillendiren bir varlık olarak tasvir edilebilir. Su ve hava toprağa

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden

    Last edited by Firble on Tue Oct 19, 2010 4:18 am; edited 3 times in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Aug 08, 2010 3:24 am Reply with quoteBack to top

    Troller

    Fantastik Edebiyatta Troller: Troller fantastik edebiyata genellikle ana karakter olmaktan oldukça uzak canavarlar olarak girerler. Dağlarda ormanlarda karşılaşılabilecek, tehlikeli çok fazla yanlarına yaklaşılmaması gereken canavarlardır bunlar. Modern fantastik edebiyatta da bu rollü taşımayı genellikle sürdürmüşlerdir ancak kötü trol karakterler nisbeten öykülerin içinde sivrilip önemli karakterlerden birisi haline gelmesi de mümkündür. İyi bir trol karakteri yaratmak hele bu karakteri ana karakterlerden birisi haline getirmek, trollerin genel tanımını göz önünde bulundurursak kolay değildir.

    Trollerin Genel Çzellikleri: Boyları sıradan bir insanın kimi zaman bir buçuk kimi zaman iki üç katı olarak tasvir edilir. Çok güçlüdürler, güçleri orklar, cüceler, elfler ve elbette ki insanlar için baş edilmesi neredeyse imkansız olacak derecede fazladır. Zaman zaman bu güç bir ağacın kolayca yerinden sökülmesine, dev kayaların kolayca kaldırılıp çok uzaklara fırlatılabilmesine yetecek kadar güçlüdür. Ancak zeka düzeyleri genellikle düşüktür. Kimi zaman konuşmayı bile beceremezler kimi zaman birkaç sözcükle ya da düzensiz cümleler kurarak konuşabilirler. Dolayısı ile çoğunlukla kolayca kandırılmaları mümkündür. Bazı öykülerde zeka düzeyleri en azından on onbir yaşlarındaki insan çocuğun düzeyine kadar çıkabilir. Bu düzeyde bir zekaya sahip bir trol insanları ve evlerinin yakınından geçen diğer zeki yaratıkları tuzaklar kurarak yakalayacak kadar zekidir. Bu tür öykülerde genellikle on onbeş kişilik insan kabilelerini andıran bir yaşam tarzına sahip tasvir edilirler. Dağlarda, mağralarda ve ormanlarda yaşadıklarına rastlanır. Kesinlikle medeni değillerdir. Hatta en medeniyetten uzak olarak tasvir edilen insanların ölçülerine göre bile. Zaman zaman hiç giysileri yoktur, zaman zaman da çok sınırlı bir giysi olur üzerlerinde. Neredeyse her şeyi yerler ve genellikle çiğ çok seyrek olarak odun ateşinde pişirerek yerler. Birçok zeki yaratığı, dolayısı ile insanları da ve zaman zaman kendi ırklarından olanları yani diğer trolleri yiyebilirler. Genellikle aptal ve güçlü olmaları bazı insanların onları kullanmak istemelerine neden olabilir. Bazı hikayelerde gün ışığı altında kalırlarsa taşa dönüşecekleri de yazmaktadır.

    Trolleri Kullanmak: Kaba güçleri onları kesinlikle kullanışlı yapmaktadır. Ancak sorun zekalarındadır. Zeka düzeyleri genellikle o kadar düşüktür ki onlara yapılması gereken işi anlatmak ve anlatılanın uzun süre akılda kalmasını sağlamak zordur, bunun yerine onları korkutarak veya o işi yaptıktan sonra bir ödüle ulaşması sağlanarak işi yapması sağlanabilir. Genellikle bu ödül bir çeşit yemek olmalıdır, çünkü diğer ödüllerin troller için anlamı ya yoktur, ya da çok kısıtlıdır. Trolleri çalıştıran birisi aynı zamanda tehlikeli bir şey yapmaktadır. Kızan ve sahibine saldırmaya çalışan bir trol kendini bağlayan pek çok bağı, hatta kimi zaman büyüsel olanları da kırabilir ve ne kadar zeka düzeyi olursa olsun sahibine saldırmaya karar verdiğinde sadece gücü ile en azından büyük zorluk çıkarması mümkündür. Tabii aynı zamanda dikkatini çeken bir olayın olması, aniden bir kişiye kızması, ya da bir yere gitmek veya bir eşyaya ya da yemeğe ulaşmak istemesi mümkündür. Böyle sahibinin dikkatini yeniden yapılması gereken işe yöneltmesi gerekir. Trolün dikkati bir defa yanlış yöne yönelirse her şey alt üst olabilir. Bütün bu durumlar göz önünde bulundurulursa muhtemelen trolleri çalıştırmak için kurulması gereken en güçlü bağ doğrudan trollerin zihinlerini etkileyecek bir tür büyüsel bağdır.

    Trollerle Karşılaşmak: Eğer zaten troller tarafından izlenmiyorsa onların dikkatini çekmesi için bir kişinin çok gürültülü olması gerekir, ancak zaman zaman avlanan trollere de denk gelinebilir. Eğer bir tuzağın yakınında olduğu anlaşılırsa, en son yapılması gereken fiziksel bir mücadeledir, elde ne kadar güçlü silahlar olursa olsun. Yapılması gereken trolleri şaşırtmak, onları yanlış hedefe yöneltmek eğer konuşulanları anlıyorlarsa belki daha büyük bir hedef göstermek, ya da korkmalarına neden olacak bir şey anlatmak işe yarayabilir. Eğer troller söz konusu hikayede güneşin doğuşu ile birlikte taşa dönüşüyorlarsa bu durumda hikayedeki kişiler trolleri ertesi sabah güneş doğana kadar oyalamayı da düşünebilirler.

    U

    Uçmak

    Fantastik Edebiyatta Uçmak: Fantastik edebiyatta uçma ögesinin yerini tam olarak anlayabilmek için öncelikle insanların daha yüzyıl öncesine kadar uçan nice canlıyı gözlemlediği halde uçmayı beceremediğini hatırlamak gerekir. Hatta uçmak öylesine hayal gücünün ötesinde bir yetenek gibi geliyordu ki çoğu insana şekspir Jül Sezar tiyatrosunda Markus Antoniusa denizde ve karada savaşacağız, becerebilseydik havada ve ateşte de savaşırdık dedirtmiştir. Kısacası muhtemelen havada savaşabilmek o dönemde ateşin içinde savaşmak kadar imkansız görünen bir durumdu. Günümüzde elbette uçmak hala bazı hayvanların yapabildiği gibi istediğimiz her anda sadece bedenimizi kullanarak yapabileceğimiz bir yetenek olmadığı için heyecan verici ve gizemlidir. Yine de türlü uçmaya yarayan ekipman ve onun ötesinde balonlar, uçaklar ve helikopterler uçmayı daha mümkün hale getirmiştir. Yine de uçabilmek hala fanastik edebiyatın modern hikayelerinde bile kimi zaman karakterlerin sahip olduğu bir yetenek, kimi zaman uçmaya yarayan farklı araç ve aletler ile dikkate değer bir öge olarak yer almaktadır.

    Uçma Yeteneği: Doğada uçma yeteneğinin olduğunu gözleyebildiğimiz birçok canlı vardır. Fantastik edebiyatta bu canlılara yenileri eklenmiştir. Bu yeni uçabilen canlıların bir bölümü karada gördüğümüz canlıların kanatlı halleridir. Pegasus atın, sfenks aslanın uçan bir türü sayılabilir. İnsana benzeyen bazı canlılar da kimi zaman uçma yeteneğine sahiptir. Bu canlılara örnek olarak periler verilebilir (bkz periler) İnsanlar da bazen nereden geldikleri belli olmayan şekilde bazen de bir tür büyü ile uçma yeteneği kazanabilir. Bu konuda belki en meşhur iki örnek, nasıl sahip olduğu çok da belli olmayan bir uçma yeteneğine sahip olan Süperman, ile peri tozunun yardımı ile akıllarındaki kötü düşünceleri unutup sadece iyi şeyler düşünerek uçmayı başaran Peter Pan ve arkadaşları olabilir.

    Uçmaya Yarayan Aletler: Yine kimi zaman büyüsel ya da doğaüstü bir şekilde insanların uçmasını sağlarlar. Uçan halı bu tür aletlerin en bilinen örneğidir. Yine bir başka verilebilecek örnek cadıların kullandığı süpürgelerdir. Bazı aletler ise insanlara ya da başka halkların fizik kurallarını kullanarak uçma özelliği kazandırdığı makinalardır. Fantastik edebiyatın kimi hikayelerinde geçen gnom halkı bu tür aletler yapan halklara örnek olarak gösterilebilir. Kimi zamanda gemiler, evler, bisikletler büyülerle ya da bir takım fiziksel kuralları kullanılarak ya da ikisinin karışımı ile büyüsel hale getirilebilir.

    Cisimleri Uçurma Yeteneği: Bugün Dünya üzerinde kimi insanlarda gerçekten var olduğuna inanılan bir yetenektir. Genelde konsantre olmak, havaya kalkmasını istenilen nesneyi düşünmek gerekir. Ve çoğunlukla özellikle bu yeteneği ilk defa kullananlar için yorucu bir yetenektir. Bu yeteneği kullananlar kimi zaman kaşık, meyve, kitap gibi nesneler kimi zaman da kendi bedenlerini havaya kaldırabilirler. Bazen de gemiler, binalar, büyük ağaçlar kısacası çok daha büyük nesneleri de bu tür kişilerin havaya kaldırması söz konusu olabilir. Ancak bunu yapmak için çoğu hikayede bu kişilerin daha önce bu yeteneği sıkça kullanmış ve deneyimli olmaları gerekir ve bu tarz büyük nesneleri kaldırmak en yetenekli kişileri bile çoğu zaman yorar.

    Yerçekimi Olmayan Ortamlar: İnsanoğlu uzaya çıkarak bu tür ortamlara bizzat tanık olmuştur. Fantastik edebiyat hikayelerinde de kimi zaman yerçekiminin kısmen ya da tamamen olmadığı ve yere bağlı olmayan her nesnenin ve canlının uçabildiği kimi ortamlar yaratılabilir. Böyle ortamlar kimi zaman büyüleyicidir ancak bazen de rahatsız da edici olabilmektedir. Çünkü böyle bir ortamda su içme uyumak gibi sıradan etkinlikler oldukça zorlu bir hal alabilmektedir.

    Unicorn

    (Bu madde Aegron tarafından hazırlanmıştır.)

    Tekboynuz, mitolojik tek boynuzlu at. Kafasının ortasından düz bir boynuz çıkar. Saf ve masum olduğuna, kanı içildiğinde kişiyi ölümsüz kıldığına, bu nedenle öldürmenin lanet getireceğine inanılan efsanevi bir hayvan. Latince ismi olan Unicorn; "bir-tek" anlamına gelen uni- ve boynuz anlamına gelen cornus sözcüklerinden türemiştir (Türkçe karşılığı Tekboynuz'dur). Yine bir efsaneye göre, sadece bakire kızların yanına yaklaşır ve bu şekilde yakalanabilir.

    Bugün herkes Tekboynuz'ların hiç yaşamadığı konusunda hemfikir olsa da, bu görüşün kabulü çok yenidir. Değerine Orta Çağ'da ulaşan ve o çağlarda bu tür kalıntıların hastalıkları iyileştiren temel ilaçlar olduğuna, zehirlere karşı etkili (panzehir) olduğuna inanılıyordur (özellikle arseniğe karşı). Aslında Tekboynuz'ların tarihi çok daha eskidir, M.Ç. 5. yüzyılın sonlarında Yunanlı bir terapist olan Ctesias Tekboynuz'ların Hindistan'da bulunduklarına dair bir yazı yazmıştır. Ayrıca İncil'de de Tekboynuz'lara değinilmektedir.

    Tekboynuz'larla ilgili anlatılanların o zamanda yaşamış gerçek bir hayvana ait olması olasıdır. Ctesias tek bir boynuzu olan Hindistan Gergedanı hakkında birşeyler duymuş olabilir. İncilde bahsedilen de vahşi bir öküz olabilir ve Tekboynuz ismini İbranice'den Yunancaya geçerken değişmiş olması söz konusudur. Tekboynuz'la ilgili diğer bir olası orijin de başının önünde düz bir boynuzu bulunan ve yandan bakıldığında tek boynuzlu görünen bir antilop cinsidir.
    Bazı kayıtlarda sözü geçen tekboynuzlar orijinlerinin yüzyılına göre değişik görünüştedirler. Büyük çoğunluğunun vahşi ve korkunç olduğu görüşü yaygınsa da Çin'deki tekboynuz çok iyi olarak tanımlanmıştır. Orta Çağlarda tekboynuz Avrupa'da "süper bir hayvan" olarak ortaya çıkmış ve sanatçıların değer verdiği bir malzeme olmuştur. Genellikle ata benzer ve başının önünde ileri doğru uzanan, spiral bir boynuzu vardır. Tekboynuz'un boynuzu ilaç niteliği olarak kabul edilirdi (özellikle tıbbın etkin olmadığı 17. yüzyıl sıralarında) ve bazen ağırlığınca altın karşılığında değer biçilirdi. 1704 de Valentini 4 değişik tip tekboynuz tespit etmiştir. Fakat yalnızca bazılarını gerçek olarak kabul etmiştir

    Avrupa için unicorn inanışını bırakıp bulduklarının fillere ve diğer hayvanlara ait fosiller olduğunu kabul etmeleri için bir yüzyıl daha gerekliydi. Fakat bugün bile tepegözler unutulmuş değildir. Boynuzu halen Almanya'ya bu tür eşyaları satan dükkânlarda ve eczanelerde bir sembol olarak kullanılmaktadır. Ayrıca İngiltere Doğa Tarihi Müzesi'nin mektup kâğıtlarının başında tekboynuz resmi bulunmaktadır.

    Unutmak ve Hatırlamak

    Fantastik Edebiyatta Unutmak ve Hatırlamak: Bildiğimiz bir şeyin bir an için aklımızdan çıkması veya ya da belki yıllar önce yaşadığımız bir anımızı bir süre sonra eskisi gibi hatırlayamama başlamak, hepimizin karşılaşabileceği bir durumdur. Benzer şekilde uzun süredir aklımızda olmayan bir bilginin veya zorlukla hatırladığımız bir anının, bazen gördüğümüz bir nesne, ya da duyduğumuz bir müzik tarafından, bazen de kendiliğimizden sarfettiğimiz çabalamanın sonucunda yeniden hatırlanması mümkündür. Unutmak ve hatırlamak, günlük yaşamdaki diğer birçok öge gibi, zaman zaman bizlere fantastik gelebilecek ögelerden birisidir. Çyle ki, zaman zaman bir insana her hangi bir şeyi unutturmak, hatta bazen o insanın istediği bir anıyı ya da bilgiyi unutabilmesi, gerek fantastik gerekse fantastik olmayan edebiyatta insanların sahip olmak istediği bir güçtür. Bazen de insanların aklındaki bilgileri yavaş yavaş unutması bir tür lanet de olabilir. Benzer şekilde, zihninde zaten var olan bilgileri hatırlamak bazen bunu başaranlar için çok büyük bir güç haline gelebilir. Günümüzde kimi insanlar, insanların zihinlerinin bir şekilde birbirlerine, ya da en azından geçmişte yaşamış atalarına bağlı olduğuna inanmaktadır, bazen bunun da ötesinde hepimizin zihninin aslında tüm Evreni kapsayan dev bir zihnin bir parçası olduğunu, ve kendimizi zorlarsak, bu Evreni saran dev zihne ulaşabileceğimize de inananlar bulunmaktadır. Bu inançtan esinlenilenen, kimi modern fantastik edebiyat ve fantastik halk edebiyatı eserlerinde insanların atalarının öğrendiği ve bir şekilde kendi zihninin derinlerine yerleşmiş bilgileri hatırlaması, hatta bir şekilde Evrenin zihninde kayıtlı bilgileri sırf kendi kendine düşünerek keşfetmesi mümkündür. Bir bakıma kendi zihnini yeterince iyi kullanan bir insanın başka hiçbir araç kullanmadan, her türlü bilgiye ulaşması mümkündür çünkü bu bilgiler zaten söz konusu kişinin zihninde kayıtlıdır.

    Unutmak ve Unutturmak: Gerek unutmak gerekse unutturmak, fantastik edebiyattın en eski örneklerinde de kimi zaman işlenmiş ögelerdir. Çrneğin Yunan mitolojisinin tasvir ettiği cennette, suyundan bir defa içildiğinde insanların Dünyada geçen hayatlarını unuttuğu bir nehir vardır. Dolayısı ile kimi insanlar, cennete gittiklerinde, eski yaşamlarını geride bırakmak ve artık düşünmemek istemektedir. Bunun için fantastik bir yoldan eski yaşamlarını unutmayı seçmektedir. Benzer şekilde kimi fantastik hikayelerde kendilerine çok acı veren hoş olmayan anıları olan insanlar bu anıları kimi zaman fantastik yolla unutmak isteyebilirler. Fantastik Hikayelerde kimi zaman da insanlar başka insanlara, geçmişlerini unutturmak, bu sayede onları istedikleri gibi yönlendirmek isteyebilirler. Böyle hikayelerde geçmişlerini unutturdukları insan, çoğu zaman karşılarında, muhtemelen onlara geçmişini unutturmuş kişinin dediği herşeye inanır, böylece söz konusu kişi o insana istediğini yaptırabilir. Ya da görmemesi gereken bir olayı gören kişiye ya da kimi zaman birden fazla kişiye de kimi zaman bir insanın ya da fantastiğın bir varlık gördüğü olayı unutturması mümkündür.

    Hatırlamak: Gerek kendi yaşamında edindiği bir deneyim olsun, gerekse kendi yaşamının ötesinde bir deneyimin de hatırlanmasının mümkün olduğu bir hikayede olsun, hatırlanması zor şeyleri hatırlamak çoğu zaman insanın kendini etrafındaki ortamı unutarak, kendini sadece düşünmeye vermesi ile mümkün olur. Bazen özellikle hatırlanacak anı ya da bilgi kişinin kendi yaşam deneyiminin yarattığı bir anı ya da bilgi değil de, kendi yaşamının ötesindeki bir kişinin ya da varlığın sahip olduğu ve bir şekilde kendisine aktarılmış bir bilgi ya da anı ise bunun için bazı özel ortamlara gitmek, ve düşünme ve hatırlama işini bu ortamlarda yapmak gerekebilir. Bazen hatırlanmak istenen anı ya da bilgi ile ilgili bir belli bir nesneyi görmek, ya da hatırlanmak istenen bilgi ya da anı ile ilgili bir ortamda bulunmak hatırlanmak istenilen şeyin hatırlanmasına katkı sağlayabilir. Bazen de özel bir takım yollar, mesela rüyalar istenilen şeyin hatırlanması için etkili yollar haline gelebilir. Kısacası hatırlamak, fantastik edebiyatta kimi zaman bir insanın sahip olabileceği en büyük güçlerden biri haline gelebilir.

    Uyumak

    Fantastik Edebiyatta Uyumak: Uyuma eylemi üzerine bir tanım yapmak gerekirse muhtemelen bu tanım şöyle olurdu. Uyuma, hem bedenimizi hem de zihnimizi dinlendirmek için yapılan eylemdir. Ancak aynı zamanda da etrafımızdaki Dünyayı gözlemlemeye ara verdiğimiz, o nedenle de tehlikelere açık olduğumuz bir durumdur. Bu nedenle uyuyacağımız yerlerin güvenli olması ya da birilerinin bizi gözlemesi gerekir. Elbette uyku söz konusu olduğunda en ilginç noktalardan birisi rüyalardır. Bu konuda zaten ayrı bir başlıkta (bkz. rüyalar) daha ayrıntılı bilgi verilmiştir.

    Uyumanın Amaçları: Günlük yaşamımızda çoğunlukla uyumamızın esas amacının dinlenme olduğundan daha önce de bahsedilmişti. Ancak fantastik edebiyatta kimi zaman bazı yaratık ve varlıklarla, kimi zaman özel güçleri olan bazı insanların uyurken bir tür fantastik yolla dinlenmenin yanısıra, vucutlarındaki bazı yaraları iyileştirmeleri mümkündür. Hatta bazen, çoğunlukla bazı yaratıkların hayatlarında bir defa gerçekleşen bir uykunun sonucunda görünümlerinin değişmeleri ve özel bir takım güçler kazanmaları mümkündür. Kimi zaman da örneğin kendilerini takip eden büyük bir ordudan kaçan insanların çoğunlukla fantastik yollarla, günlerce, aylarca hatta kimi zaman yıllarca uyuyup tehlike geçince kalkmaları mümkündür. Bu tür bir uyku sırasında genellikle uyuyan kişinin yemek ya da suya ihtiyacı yoktur. Bu tarz bir uyku sayesinde onun yiyecek ve su bulmak için dışarı çıkmasına ve tehlikelerle yüzleşmesine gerek kalmaz. Bir yandan da uyumasaydı hissedeceği yakalanma korkusunu da hissetmez, uyandığında zaten tehlike geçmiş olacaktır. Bir bakıma uyku onu hemen bedensel hem de zihinsel zaaflarını aşmasını sağlar. Bazen de bazı insan ve yaratıkların onlara ihtiyaç duyulacağı zamana kadar uyumaları mümkün olabilir. Bu tür uykularda kimi zaman belli bir zaman geldiğinde söz konusu insan ya da yaratık uyanabilir. Çrneğin yıldızların belki binlerce yılda bir gerçekleşen bir şekilde dizilmeleri bu tür bir uyanmanın gerçekleşmesini sağlayabilir. Ya da belli bir olay, örneğin binlerce yıldır kimsenin girmediği mağraya birisinin girmesi, ya da birilerinin bir tür fantastik yolla yaptığı çağrı söz konusu insanı ya da yaratığı uyandırabilir. Bu tür uykuların sonrasında uyanan yaratık ya da insanların onları uyandıranlara karşı sinirli olmaları mümkündür. Bu noktaya kadar verilen örneklerin yanısıra, bir insanı ya da yaratığı bir başka insan ya da yaratığın ona zarar vermesi için uyutması da mümkündür. Bu tür bir uyutma kimi zaman söz konusu insan ya da yaratığı kandırarak yapılabileceği gibi, aniden kullanılan bir tür güç ya da silahla da söz konusu kişi uyutulabilir.

    Uyunan Mekanlar: Uyumak için ilk akla gelen yer elbette yataklardır. Ancak farklı varlıklar için uyunacak mekanlar değişebilir. Çrneğin kimi yaratıklar daha farklı şekilde uyumayı tercih edebilir. Çrneğin bazı yaratıkların yatağa uzanarak uyumak yerine ayakta durarak uyumayı tercih edebilir. Ya da bazı mekanlarda insanların da bildiğimiz yataklardan farklı yataklarda ya da yatağa hiç benzemeyen yerlerde uyuması gerekebilir. Çrneğin yerçekiminin olmadığı bir mekanda bir yatakta yatacaksak bile uyurken yanlışlıkla uçup kafamızı duvara çarpmamamız için söz konusu yatağa kemerle kendimizi bağlamamız gerekebilir. Elbette özel bir takım uyuma türleri için uyunan yerler çok farklı olabilir. Çzellikle insanları ya da yaratıkları iyileştirecek ya da onlara özel güçler verecek, vücudlarının şeklini değiştirecek uykuları için özel uyuma mekanlarına ihtiyaç vardır. Bu konuda gerçek doğada en çok bilinen örnek tırtılın kelebeğe dönüştüğü kozadır. Bu örnek bir çok fantastik hikayede farklı yaratıkların dönüşüm geçirdiği daha büyük ve daha değişik görünümlü kozaların hayal edilmesine ilham vermiştir. Bir kozada uyuyan bir yaratığın hayatta kalabilmesi için geçirdiği dönüşüm tamamlanana kadar kozanın içinde kalması zorunlu olabilir. Eğer söz konusu uyku uzun sürecek bir uykuysa, kimi zaman uyunan yerin uyuyan kişinin bedensel ihtiyaçlarını azaltacak türde bir yer olması, ya da bir şekilde fantastik ya da fantastik olmayan bir yolla söz konusu kişinin bedeninin işleyişini değiştirip onun eskisi kadar çok besin ve suya ihtiyaç duymadan yaşamasını sağlaması mümkün olabilir.

    Uzay

    Fantastik Edebiyatta Uzay: İnsanlar muhtemelen düşünmeye başladıkları ilk yıllardan beri gökyüzünün açık olduğu günlerde uzaydaki nesnelere bakmışlar ve hayal kurmuşlardır. Ancak yukarıda gördüklerinin sonsuz bir boşluğun içinde var olan sayısız cisim olduğunu anlamaları zaman almıştır. 400-500 yıl kadar öncesine kadar öncelikle yıldızlar, güneş ve uzaydaki diğer isimler önce gökyüzünde hareket eden kutsal varlıklar olarak hayal edilmişlerdir. Daha sonra bu cisimlerin olduğu ortam yani uzay herşeyin mükemmel olduğu bir Dünya olarak hayal edilmiştir. Uzayın tam olarak ne tip bir yer olduğunun anlaşılması çok daha yakın zamanda gerçekleşmiştir. Ancak yine de uzay hayal gücünün yarattığı bir çok hikayeye konu olabilmiştir. Uzayla ilgili bu tür hikayelerin bir bölümü bilimkurgu hikayeleridir.Bu tür hikayeler hayal gücünün yarattıklarını bir şekilde bilim ve teknolojinin olası gelişmelerine bağlar. Ancak uzayla ilgili çok farklı tarzda fantastik ögeler de içeren hikayeler mevcuddur.

    Uzayda Yolculuk: Uzayda yolculuk etmek bugün muhtemelen birçok insanın bir defalığına bile olsa hayal ettiği ögelerden birisidir. Dolayısı ile bu öge pek çok farklı hikayede farklı şekillerde işlenir. Çzellikle uzak mesafeleri alabilmenin türlü yolları hem fantastik hem de bilimkurgu hikayelerinde işlenmektedir. Uzak mesafeleri aşacak uzay yolculuklarının belki ilk akla gelen yolu boyut kapıları olarak da adlandırılan kapılardır. Bu kapıların nasıl yaratılabileceklerine ilişkin bazı fizik kurallarından esinlenilmiş fikirler olsa da yine de bu kapıları eski zamanlarda geçen fantastik edebiyat eserlerinde de var olan bir tür fantastik öge olarak görmek mümkündür. Bunun dışında bazen belli hayvanlar, bazen de belli maddelerin ve bazen dansların ve sözlerin yardımı ile insanların, hayvanların ya da başka varlıkların da bu tür yolculuklar yapılmasını sağlamaları mümkün olabilir.

    Uzayda Fantastik Varlıklar: Uzay Dünya üzerinde yaratılan birçok fantastik kurgu hayalinin çeşitli gezegenlere ve gökcisimlerine taşınabileceği bir yerdir. Gezegenlerin görünümleri, fiziksel kuralları, yıldızlardan başlayarak, uzaydaki bu başka gezegenlerin üzerlerindeki binalar, evler, bitkiler, hayvanlar çok farklı şekillerde hayal edilebilir. Kimi zamanda bazı hayvan ve varlıkların uzayda seyahat etmeleri de mümkündür. Bu seyahatın nedeni bazen gezegenlerinin yok olmuş olmasıdır. Bazen de bu hayvanlar ya da varlıklar kendi tercihleri ile sürekli bir gezegenden başka bir gezegene yolculuk yapıyor olabilirler. Eski zamanlarda uzayda hareket eden onca cismin kendilerine ait bir yaşamlarının olduğunu hayal etmiş insanlar için uzayda yaşayan ve yolculuk yapan canlılar hayal etmesi zor değildir. Hatta bazen bu varlıkların bedenlerini korumak için hiçbir şey kullanmadan yolculuk yapıyor olmaları da mümkündür.

    Uzayın Tamamı Hakkında: Uzay dev bir boşluktur. Bir gün içinde yolculuk yapmaya başladığımızda öyle zaman gelebilir ki, günlerce, yıllarca bitmeyen yollar kat edebiliriz. Böyle uzun yolları hayal etmek bile, etrafımızdaki boşluğa bir anlam vermemiz için bazen yetmektedir. Her ne kadar gemileri yönlendiren dalgalara benzeyen uzay araçlarını yönlendiren bir güç olmasa da, uzayın kimi zaman araçları bir tür irade ile belli bir yöne götürdüğü düşünülebilir. Her hangi bir denizin barındırdığı kara miktarından çok daha az katı yer barındıran uzayda bir gezegeni bulmak bile bazen uzayın bir şekilde bize yardım ettiğini bize düşündürebilir. Bazen de etrafımızdaki tüm yıldızlar, gezegenler, Dünyadakinin aksine her yanımızı sararak ve Dünyadakinden çok daha parlak görünümleri ile bize bir şeyler anlatıyor olabilirler. Hatta biz yolculuk yaparken söz konusu yıldızlar hızla yer değiştirerek görüntülerinden bir anlam çıkarmamızı istiyor olabilirler. Böylesi uzun yolculuklarda muhtemelen yolcular hayal görmeye çok yatkın olacağından böyle ögelerin hikayelere hayal mi gerçek mi olduğu en azından bir süre için belli olmayan ögeler olarak yerleştirilmeleri mümkün olabilir.

    V

    Vampirler

    Fantastik Edebiyatta Vampirlerin Yeri: Vampir öykülerinin kaynağı olarak genellikle Romanya gösterilir. Denilir ki şatosuna kapanan bir voyvoda hakkında ilk defa insanların kanlarını içtiğine ilişkin söylentiler çıkmıştır. Başka bir söylenti de insanların güneşe çıkmasını engelleyen ve derilerinin beyaza dönmesine neden olan bir hastalığın Orta Çağ Avrupasında zamanla insanları ürküten vampir efsanesine dönüşmüş olduğudur. Zamanla bu efsaneler sarımsaktan vampirlerin korkması, gecelerin tabutta geçirilmesi gibi birçok öge ile zenginleşmiştir. Günümüzün fantastik edebiyat eserlerinde bu konu oldukça en fazla ilgi çeken konulardan birisidir. Bazı hikayelere günümüzün Dünyasına da pek çok öge de eklenmiş. Birçok başka fantastik öge gibi vampirler de modern hikayelerde 20. yüzyıla ve 21. ye uyum sağlamışlardır. Sadece vampirler üzerine yazılmış birçok eser vardır ve bunların da takip eden oldukça fazla sayıda insan vardır.

    Vampirlerin Genel Çzellikleri: Bir bakıma ölümsüzdürler, elbette bu ölümsüzlük öldürülemeyecekleri anlamına gelmez, ama kimse öldürmezse sonsuza kadar yaşayacakları anlamına gelir yalnızca. Bu nedenle büyümez ve yaşlanmazlar da. Çocuk yaşlarında vampir olanlar çoğu hikayede sonsuza kadar bu yaşlarda kalırlar. Hatta bazı hikayelerde yarandıkları zaman vampirlerin yaraları kendiliğinden kapanır. Kısacası onlara kalıcı bir zarar vermek de zordur. Ancak bir bakıma da ölümle yaşam arasında kaldıkları da düşünülebilir. Belki de bu nedenle kendilerinde olmayan yaşamı yani yaşamı simgeleyen kanı başka insanlardan almaları gerekmektedir. Gündüz vakitleri dolaşamazlar, güneş ışığı onlar için ölümcüldür. Kimi eserlerde bu ışığın derilerini yaktığı yazar. Kimi zaman mezarlıklarda, eski terkedilmiş yerlerde yaşarlar, ancak bazen asil, lüks düşkünü bireyler olarak da gösterilirler. Ancak hikayelerde ne şekilde yer alırlarsa alsınlar genelde yaşama sevincinin neredeyse hiç olmadığı genellikle hep bir hüzünün ve bir parça da intikam duygusunun hakim olduğu karakterlerdir. Bazı hikayelerde gündüz vakti bir tabutta yatmaları gerektiğinden de bahsedilir. Ancak oldukça sık işlenen karakterler olduklarından çok farklı vampir karakterlerine de rastlanabilmektedir.

    Kont Drakula: Birçok vampir karakterine ilham veren bir karakterdir. Hikayesinin aslını RomanyaÂ?da yaşayan voyvodadan aldığından bahsedilir. Emrinde hizmetkarları, savaşçıları bazen koskoca krallıkları olur ve bazen bu koskoca krallıkta yaşayan onca insan onun vampir olduğunu bilse de ona karşı koymaya korkar ve onun emirlerini yerine getirir. Genellikle gerek orjinal kont drakula gerekse ondan esinlenilen karakterler başka insanlara acı vermekten zevk alan kişiler olarak tasvir edilirler, ancak çoğu karakterde dikkatli okunduğunda görülebilecek bir hüzün ögesi de mevcuttur.

    Vampir Avcıları: Zaman zaman bir vampirin görülmesi ile geçici olarak oluşturulan bir grubun ögesi olarak belirirler. Zaman zamansa Dünyayı dolaşıp gördükleri vampirleri avlayan gezginlerdir. Genellikle vampirlerde varolan hüzün onlarda da vardır. Başka bir değişle biraz avladıkları vampirlere benzerler. Kimi zaman özellikle teklerse geçmişte sevdikleri bir insanı vampire kurban da vermiş olabilirler. Vampirler genellikle onlardan korkar ve kaçarlar. Çünkü bir vampir avcısı genellikle bir vampirin ona ulaşmasını engelleyecek önlemi almıştır. Ki çoğu hikayede bir insanın vampirin yanına yaklaşmaması için alınacak bir önlem vardır. O nedenle genellikle bir vampir avcısı avlayacağı vampirle tam olarak istediği anda karşılaşır. Vampirlerin en zayıf oldukları zaman olan gündüz vakti bu karşılaşmanın yapılmasının daha doğru olacağı düşünülebilir. Ancak gündüz vakti genellikle vampirler saklanacak iyi bir yer buldukları için bu karşılaşmalar genellikle gece olur. Belki de vampirin kendisini savunmasını da isteyen vampir avcısı da özellikle avlanma zamanını geceye rast getirir.

    Y

    Yağmur

    Fantastik Edebiyatta Yağmur: Yağmur çoğu zaman toprağın daha verimli olmasını sağlayan bir tür bereket kaynağı olarak görülür. Bu şekilde bakıldığı zaman yağmurun yağması bir tür hediye, yağmaması ise bir tür felaket olarak görülebilir. Çzellikle kurak bölgelerde yağmur yağmasını sağlamak çoğu fantastik halk edebiyatında kimi zaman fantastik bir güç olarak yer alabilmiştir. Bunun dışında sürece bir ormanın, bir köyün ya da bir şehrin yağmur yağarkenki görünümü de sadece fantastik edebiyatın değil bir çok edebiyat eserinin de ilgi duyduğu bir ögedir. Bunun dışında bildiğimiz yağmurun dışında ateşin, taşların, asitin ya da başka şeylerin yağdığı yağmur türleri de zaman zaman fantastik edebiyat eserlerinde yer alırlar.

    Yağmurun Yağması İçin: Çzellikle kurak bölgelerde yağmurun yağmasının nasıl sağlanabileceği hem insanların akıllarını hem de hayal güçlerini meşgul eden bir konudur. Muhtemelen ilk toplumları yarattıkları yıllardan itibaren insanlar yağmur ile bulutların arasındaki bağlantıyı fark etmiştir. O nedenle yağmur yağdırmak için çabalayan bir insanın ya da insan grubun önce gökyüzünde bulut oluşturabilmesi, ya da zaten gökyüzünde bulutun var olması gerekir. Yağmur yağdırmanın bir tür fantastik yöntemle yapıldığı durumlarda bulutu oluşturma ile buluttan yağmurun yağmasını sağlamanın kimi zaman farklı kişiler ya da gruplar tarafından gerçekleştirilen iki farklı güç olarak hayal etmek mümkündür. Bu şekilde bakarsak aslında bulutu yağmur yaratma gücü olan bir varlık olarak da görebiliriz. Eğer istersek bulutun kendisine ait bir bilincinin olduğunu düşünmek ve yamurun yağması için onu ikna etmek gerektiği de hayal edilebilir.

    Yağmur Yağarken: Yağmurun en çok yağdığı bölgelerde bile yağmurun yağdığı an, diğer anlara göre sıra dışı bir andır. Normal zamanlarda katı olmasına alıştığımız, suyun istediğimiz zaman ulaşıp istediğimiz zaman uzak durabileceğimiz yerlerde durduğu Dünya bir anda değişmiş ve su damlalar halinde bile olsa etrafımızı kaplamıştır. Böylesi bir an bazı insanlar için sığınacak bir çatı aradıkları sinir bozucu bir an olabileceği gibi, diğerleri için hayal güçlerini en etkili çalıştırabildikleri, en büyülü anlardan birisi olabilir. Fantastik olmayan edebiyat eserlerinde bile yağmur yazarlar tarafından kullanıldığında hikayelere renk katabilen bir ögedir. Çoğu zaman hüzün, özlem gibi duyguların arka plandaki yağan bir yağmur ile bir arada anlatılması mümkün olabilmektedir. Ancak bunun da ötesinde kimi zaman bazı fantastik olayların ancak yağmur yağdığında gerçekleşmesi de bazı hikayelerde rastlanabilecek bir ögedir. Kimi zaman yağmur bir kapının açılmasını, bir hastalığın iyileşmesini sağlayabilir. Ya da yağmur kimi zaman başka zamanda görülmeyen kimi şeylerin görünmesini sağlayabilir. Ya da kimi zaman bir fantastik gücün kullanılması ancak yağmurun yağdığı zamanlarda mümkün olabilir.

    Farklı Yağmur Türleri: Gökyüzünden suyun yağabileceğini görmek muhtemelen insanlara belki bir gün başka şeylerin de gökyüzünden yağabileceğini düşündürmüş olması mümkündür. Dolayısı ile ateş, taş, asit gibi başka maddelerin de gökyüzünden yağdığı hikayeler bulmak mümkündür. Aslında bu tür farklı yağmur türlerinin sadece fantastik edebiyatla da sınırlı kalmayabileceğini de belirtmek mümkündür. Göktaşı yağmurlarını ya da yanardağların patlamasının sonrasındaki yağmurlarını doğanın gerçekleştirdiği farklı yağmur türleri olarak görebiliriz. Benzer şekilde farklı gezegenlerde de farklı yağmur türlerinin olması mümkündür. Ancak her ne kadar bu tür yağmurlar doğada mümkün olabilse de, nasıl en çok bilinen yağmur türü, fantastik halk edebiyatın ve moden fantastik edebiyatın konusu oluyorsa, bu tür yağmurların da gerek yağmalarına neden olan nedenler, gerekse bu yağmurlar yağarken oluşan ortam, ki genellikle bu ortamın bir korku ortamı olduğundan söz edilebilir, fantastik edebiyat hikayelerinde gerek arka planda yer alan ögeler gerekse kimi zaman hikayenin temel ögelerinden birisi olarak yer alabilirler.

    Yanılsamalar

    bkz. İluzyonlar

    Yazarlar

    Fantastik Edebiyatta Yazarlar: Yazarlar fantastik edebiyatta, kimi zaman mevcud öykünün bir tanığı ve anlatıcısı olabilirler. Bazen söz konusu yazar şans eseri büyük bir olaya tanık olmuş ve bunu yazıya geçirmiş olabilir. Ya da bizzat söz konusu olaya hatta kimi zaman birden fazla olaya tanık olmayı kendisi seçmiş olabilir. Zaman zaman bilinmeyen ülkelere gitmek, oraların nasıl yerler olduğunu kayda geçirmek de bir yazarın amacı olabilir. Bunun dışında özellikle modern fantastik edebiyatta bir yazarın yazdığı öyküdeki karakterlerden birisinin ya da bazen öykünün tamamının gerçekleşmesi de fantastik edebiyat eserlerinde rastlanabilecek ögelerden birisidir.

    Yazarlar ile Ozanların Farkı: Ozanlarla yazarların arasındaki farkı anlamak için öncelikle matbaanın keşfinin öncesinde kitapların insanlar için ne anlam ifade ettiğini anlamak gerekir. Matbaa bulunmadan önce her kitabın yazılması ve kopyalanması uzun bir zaman alıyordu. O nedenle kitaplar zor bulunan, değerleri en etkileyici mücevherlerle bile ölçülebilecek nesnelerdi. ( bkz kitaplar ) Hele hele kütüphaneler o dönemlerde ağzına kadar altınla kaplı hazine odaları kadar etkileyici idi muhtemelen. Dolayısı ile bir yazar, bir ozana göre çok daha planlı, yazdığı şeyi daha ayrıntılı düşünerek kayda geçiren bir kişi idi muhtemelen. Yazdığı hayal gücü ile üretildi ise bile, muhtemelen, resimlerle, grafiklerle, haritalarla, belki hikayenin ortasında bilgi veren bölümlerle hayal gücüyle yarattığı nesneleri, ülkeleri, canlıları insanları söz konusu yazar açıklayacaktır. O nedenle bir ozanın öyküsü çok daha etkileyici olsa bile, bir yazarın kitabın içindeki fantastik öykü muhtemelen çok daha gerçek olduğu hissi verecektir. Bu nedenle ozanlar gerçeği zihinlerinde yeniden şekillendiren kişilerken, yazarlar gerçeği olabildiğince olduğu gibi anlatan kişiler olarak görülmeleri mümkündür.

    Yazarların Hikayeleri: Fantastik bir öykünün içinde ya da gerçek Dünyada bir kitabı alıp okuyan birisi için yazar hikayenin arkasındaki görünmeyen bir kişi olabilir. Ama özellikle o öykü bir kişiyi gerçekten etkilediğince ya da öykünün içindeki bir yan dikkatini çektiğinde o kişinin yazarın o öyküyü nereden öğrendiğini merak etmesi mümkündür. Çstelik de bir ozanın aksine, yazarın kitapta bulunmayan notlar tuttuğu, şekiller çizdiği de düşünülebilir. İlk akla gelen aslında yazarın öyküyü bizzat yaşadığıdır. Hatta belki öykünün içinde adı geçen bir karakter olması bile mümkündür. Ancak kimi zaman yazar öyküyü başka birisinden mesela bir ozandan da duymuş olabilir. Ancak böyle bile olsa ozanın söylediği ile yetinmeyip, öykünün ne kadar gerçek olduğunu araştırmış. Çrneğin gerçekleştiğini yazdığı fantastik bir olayla ilgili kanıtlar bulmuş olabilir. Bazen de öykü yazarın zihninde aniden belirir. Çyküyü yazarın aklına nasıl bir gücün neden getirdiği, tamamen söz konusu konuyu yaratan kişinin hayal gücüne bağlıdır. Ancak çoğunlukla söz konusu kişinin yazar olarak seçilmesinin nedeni, onun aklında beliren öyküyü yazmak için en doğru kelimeleri seçme, belli sahneleri canlandırmak için en doğru şekilleri seçme yeteneğidir. Bir defa öykü aklına geldiğinde böyle yazarların günlerce hiç aralıksız söz konusu kitabı yazmaları mümkündür.

    Yazarların Hikayelerinin Gerçekleşmesi: Kimi zaman bir yazarın hayal gücünde yarattığı bir olay, ya da bir karakter bir anda gerçeğe dönüşebilir. Bir ozanın hikayesinde böyle bir olay yaşandığında, ozanın zaten yaşadığı yerdeki olaylardan ve kişilerden, belki fantastik varlıklardan etkilendiğini, dolayısı ile onun sözlerindekileri benzer bir varlığın olması doğal karşılanabilir. Ama yazar söz konusu olduğunda, sadece o kişinin hayal gücü söz konusudır. Ve sonuç olarak söz konusu kişinin hayal ettikleri bir şekilde gerçek olmuştur. Kimi zaman bunun nedeni, bir şekilde söz konusu kişinin hayallerinin gerçekleştiren bir tür fantastik güce sahip olmasıdır. Bazen de bu söz konusu kişinin yazması ile ilgilidir. Söz konusu kişi yazdıkça, hayal ettikleri kağıda döküldükçe, yazılan varlıklar ya da olaylar bir şekilde hayat bulur. Kimi zaman yazarın kitapları sayesinde hayat bulan varlıkların, yok olmamak için söz konusu yazarın yazmayı bırakmaması için ellerinden geleni yapmaları mümkündür.

    Yer Altı

    Fantastik Edebiyatta Yer Altı: Bizler toprakla gökyüzünün tam ortasında yaşarız. Toprak bize ayaklarımızı basabileceğimiz sağlam bir zemin verir. Gökyüzü de başımızı kaldırdığımızda var olduğunu hissedebileceğimiz bir özgürlük duygusu verir. Gerek toprağın altına inmenin, gerekse gökyüzünün üstüne çıkmanın bu duygulardan birisini yitirmek anlamına geleceğini savunmak mümkündür. Bu açıdan bakıldığında toprağın altına inmek, hareket edilecek alanın kısıtlanması, üstümüzde zaman zaman yükselip alçalan, bazen bizi nispeten yukarıdaymışız gibi hissettirse de, kimi zaman daracık tüneller de hapsedebilen tavanın insafına kalmak anlamına geldiği savunulabilir. İnsanlık tarihinde toprağın altında en çok zaman geçirilen yerler muhtemelen madenlerdir. O nedenle de madenler muhtemelen fantastik edebiyatta yer altı öğesinin en çok işlendiği yerlerdir. Benzer şekilde insanlık tarihinde yer alan başka yer altı mekânlarından da gerek fantastik halk edebiyatının gerekse modern fantastik edebiyatın esinlenmesi mümkündür. Elbette doğrudan insanlık tarihinin bir deneyiminden ilham almayan, hayal gücü ile yaratılmış yer altı Dünyaları hatta bu Dünyaların üzerinde kurulu medeniyetleri hayal etmek mümkündür.

    İnsanlık Tarihinden Esinlenmeler: Madenler insanların hayal gücünün yer altına açıldığı mekânlar olarak görülebilir. Darılıp genişleyerek ve kıvrılarak ilerleyen koridorların gizemi, ışığın, havanın, sesin yeryüzünde bilinenlerden farklı kurallarla var olması, çoğu madende hissedilen dayanılması güç sıcaklık madenlerin ilk akla gelen öğeleridir. Bu ortamlar o kadar sıra dışıdır ki, kimi zaman böyle ortamlarda çalışanların da sıradan insanlar olamayacağı, insandan farklı bir varlık olması gerektiği düşünülmüş ve hayal gücü ile madenlerde çalışan cüce halkı adı verilen yeni bir halk yaratılmıştır. (Bkz Cüceler) Madenler dışındaki yer altı mekanları da, kimi zamanlı sığınma amaçlı yapılan yer altı şehirleri, kimi zaman bir yerden başka bir yere gizlice gidilmesini sağlayan geçitler, kimi zamansa modern hikayelerde yer eden kanalizasyonlar hatta metro hatları az ya da çok benzer özellikleri taşır. Çoğu hikayede teknolojinin yardımı ile çok güçlü bir ışıklandırma mekanizması kullanılsa bile yer altı mekanlarının ıssızlığı engellenemez. Bu mekanlarda geçen hikayeler çoğu zaman, hep insanın nereye gittiğini ve ne yapacağını kontrol edemediği, arada rastladığı sınırlı seçenekler bir yana bırakıldığında bazen saatlerce dar bir geçidin sürüklediği yere gitmek zorunda kaldığı bölümler içerir. Bu yolculuğun sonunda hiç beklenmedik odalara çıkılması, hiç beklenmedik gizemlerle karşılaşılması mümkündür.

    Yeraltındaki Yaşamı Hayal Etmek: Toprağın biraz altında yaşayan canlılar için kazarak kendilerine ait mekanları oluşturmak mümkündür. Daha altlarda yaşayanlar en azından hava alabilecekleri bir tünele yakın olmak zorundadırlar. Fantastik edebiyatta böyle mekanlarda yaşadığı hayal edilen canlıların çoğu zaman ya karanlıkta görme yetenekleri gelişmiştir, ya da duyma, koklama, hissetme yetenekleri görmeye gerek kalmayacak kadar güçlüdür. Yer altında var olduğu hayal edilen medeniyetler çoğu zaman mağaralardan esinlenilerek tasvir edilmiştir. Bazı hikayelerde elmasla kaplı tepeler, evler, şehirler bulunur. Yer altı gölleri, sarkıt ve dikitler çoğu yer altı medeniyetinin anlatıldığı hikayelerde sözü geçen öğelerdir. Fantastik hikayelerde adı geçen çoğu yer altı medeniyeti şehri etrafını saran onlarca geçidi istediği zaman kapatabilme imkanına sahiptir. Belki de yer altındaki yaşamla ilgili kurulabilecek en sıra dışı hayallerden biri, yer altında yeterince derine inildiğinde gökyüzünün ve Güneşin olduğu ikinci bir yeri hayal etmektir. Böyle bir yeri hayal etmek yeryüzünün düz olduğu düşünüldüğünde daha kolay olabilir. Bu ikinci Dünya bizimkine çok benzeyebileceği gibi, toprak, su fiziksel yasaların bizimkilerden çok farklı olmaları da mümkündür. Hatta uç bir durumda birçok şey bizdekinin tam zıddı olabilir. Çrneğin Güneş siyah renkli olabilir, ya da yerçekimi aşağıdan yukarı doğru olabilir.


    Yeraltı şehirleri

    Fantastik Edebiyatta Yeraltı şehirleri: Fantastik edebiyatta yer altı şehirleri çoğu zaman ya bir felaketten kaçıp yerin altına sığınanlar ya da yer altında yaşayan çoğu zaman hayal ürünü canlılar tarafından kurulurlar. Bazı hikâyelerde bir zamanlar bir felaketten kaçmak için yer altına sığınanların da değişim geçirerek yer altında yaşamaya daha uygun canlılara dönüşmesi mümkündür.

    Yeraltı Dünyası ve şehirler: Yeraltı Dünyasının belki de en belirgin yanı karanlıktır. Bu nedenle bu şehirlerde belki de en etkin kullanılacak olan ışıktır. şehrin farklı yerlerindeki ışıklar genellikle her şeyin görülmesi yerine sadece istenen nesnelerin ve yerlerin görünmesini sağlayacak şekilde tasarlanır. Çoğu öyküde yer alan ikinci bir öge ise sıcaklıktır. Yer altının her yerinin sıcak olmadığı öykülerde bile en azından sıcak kimi yerler vardır. Bu sıcaklık kimi zaman şehirlerin işine yarayabilir, kimi zamanda korunması gereken bir felaket kaynağı da olabilir. Etrafı saran ve şekil verilme imkanı çok zor olan kaya duvar, tavan ve zemin ise üçüncü önemli ve şehrin yapısını belirleyen ögedir. şehirler çoğu zaman etraflarını saran kayalara şekil vermek yerine, kayaların izin verdiği şekli alırlar.

    Yer Altı şehirlerinin Genel Çzellikleri: Yeraltı şehirlerinde çoğu zaman ışıklandırmanın çok kuvvetli olmadığından yukarıda bahsedilmişti. Bu özellik bu şehirlerde ışıkların yarattığı renk karmaşasının çoğunlukla bir yer üstü şehrine göre daha güzel görünmesini sağlayacağı düşünülebilir. İkinci bir özellik çoğu zaman evlerin, odaların, büyük toplanma alanlarının yerlerinin mağraların yerlerine göre belirlenişidir. Tüm bu alanların arasında kimi zaman çok dar ve bazıları da gizli olan geçitler bulunabilir. Bazen şehir altında bir madeni barındırıyor, şehrin insanları bu madeni çıkarıyor olabilir. Böyle bir durumda şehir sürekli aşağıya doğru genişleyecektir. Aynı zamanda şehrin yüzeye açılan kapısının ve bazen yüzeyde de var olan bir bölümünün de bulunması mümkündür. Yüzeye açılan yollar da kimi yer altı şehirlerinde bulunabilir. Hatta madenler dışında, bir şeylerden kaçıp yer altına sığınanlar eğer kısa zamanda çıkmayı planlıyorlar veya yüzeydeki birileri ile sürekli bağlantı halinde kalmayı düşünüyorlarsa yer altı şehri yüzeye çıkışın hemen yanında da olabilir. Ancak yüzeyle bağlantısı bilinmeyen ya da çok uzaklarda olan yer altı şehirlerinin de bulunması mümkündür. Hatta bazen yüzeye açılan geçitler aşağıya kaçanlar veya onları yeraltına hapsetmeyi planlayanlar tarafından bilinçli olarak çökertilmiştir.

    Yeraltı şehirlerine Açılan Kapılar: Yeraltı şehirleri kimi zaman şehre ulaşılabilecek tek girişin ya da ciddi bir saldırının olabileceği büyük girişlerin önlerine konulan büyük ve açılması zor kapılarla korunur. Kimi zaman bir saldırı durumunda önlerinde kapıların olmadığı geçitler çökertilerek buralardan saldırının olması önlenmiş olur. Kapı belki de yeraltındaki madenlere yakın oldukları için çoğu zaman madenciliği iyi bilen yeraltı şehirleri insanları tarafından çok sert, bazen başka hiçbir maddenin kesemeyeceği kadar sert maddelerden yapılmış olabilir. Bunun dışında kapının etrafında ve bazen arkasında geçenlerin yakalanabileceği tuzaklar da bulunabilir. Kimi zaman kapıdan geçmek için bir bilmeceyi bilmek ya da kapıyı açacak doğru mekanizmayı bulmak gerekir.

    Yeraltı şehirlerinin Sakinleri: Çoğunlukla etraflarındaki diğer şehirlerle iletişimleri zayıftır. Yer üstünde kuş uçuşu çok kısa mesafeler bile karmaşık yer altı tünelleri söz konusu olduğunda çok uzayabilir. O nedenle farklı şehirlerin sakinleri ile çok fazla tanışma fırsatı bulamamışlardır. şehre gelen tanımadık kişileri görünüşü ile kendilerine benzese de çoğu zaman çok sıcak davranmazlar. şehre yeni gelen kişinin çoğu zaman onlar tarafından kabul görmek hatta bazen şehre girebilmek için farklı öykülerde içeriği değişen sınavları geçmesi gerekir.

    Yolculuk

    Fantastik Edebiyatta Yolculuklar: Fantastik Edebiyat çoğu zaman okurlarını bambaşka canlıların, varlıkların kimi zaman bambaşka fiziksel kuralların geçerli olduğu bir Dünya ile tanıştırır. Çykünün doğrudan böyle bir Dünyada başlaması bir öykü yöntemi olabileceği gibi, başka bir yol da içinde yaşadığımız Dünyadan söz konusu Dünyaya yapılacak bir yolculuk sırasında bizim gibi insanların biz okurlarla birlikte fantastik Dünyayı adım adım keşfetme imkanı da vardır. Doğrudan fantastik Dünyada başlayan öykülerde de yaşadığımız Dünyadakinden çok farklı bir biyolojik yapıya sahip karakterler de yaşadıkları köylerden, şehirlerden, kimi zaman ormanlardan, dağlardan çıkarak etraflarındaki Dünyayı keşfederler. Yolculukların kimi zaman keşfin ötesinde de anlamları olabilir. Aslında bu anlamlar özellikle fantastik halk edebiyatında oldukça sık kullanılır. Böyle durumlarda yolculuğun kendisi kadar yolculuğun yolcunun karakterinde yaptığı değişiklikler de hikayenin ilginç ögesi haline gelebilir.

    Keşif Yolculukları: Bir fantastik Dünyayı tanıtmanın etkili yollarından birisi o Dünyayı birilerine keşfettirmektir. Bu kişi o Dünyayı hiç bilmeyen bizim gibi birisi de olabilir. O Dünyada yaşayan, ama elbette yine de o Dünyada keşfedecek bir şeyler bulabilecek bir karakter de olabilir. Bu tür yolculuklarda o Dünyadaki farklı köşeleri, garip fiziksel kuralları, değişik canlıları bizim kadar bilmeyen, bunlara rastladığında bizim kadar şaşıracak bir karakter olacak, böylece yazar o canlıları, o kuralları, o köşeleri anlatırken hikayeden kopmak zorunda kalmayacaktır. Bu tür yolculukların bir alternatifi de bambaşka bir Dünyada bulunan bizden çok farklı bir varlığın bizim Dünyamızı keşfedişidir. Böyle bir yolculuk sırasında o canlı için bizim Dünyamız anlaşılmaz ve fantastik bir Dünya haline gelecektir. Böyle bir öyküde biz bizim için son derece sıradan olan Dünyamıza farklı bir gözle bakabilme ve bu Dünyanın farklı bir gözle nasıl garip bir Dünya haline geleceğini hayal edebilme olanağı bulabiliriz.

    Yolculuk Nedenleri: Kimi zaman yola çıkma nedeni sadece keşfetme isteğidir. Bazen birisini ya da bir şehri kurtarmak için yola çıkılır. Kimi zaman kurtarılacak kişinin peşine düşülür, kurtarılacak ama bazen ilk başta nerede olduğu bile bilinmeyen şehir bulunmaya çalışılır. Bazen de bu kişiyi ya da şehri kurtarmak için bir kişinin ya da bir nesnenin bulunması gerekir. Bazen yolculuğun sebebi bir tür arayış ya da bir sınavdır. Kimi zaman bu belli toplumlarda her çocuğun belli bir yaşa gelince yapması zorunlu bir yolculuk olabilir. Ya da belli bir gruba girebilmek için yapılması gereken bir yolculuk da olabilir. Elbette gezgin denen ve bazen yaşadığı yoğun bir duygunun sonucunda bazen de sadece bunu bir yaşam tarzı olarak benimsediği için hayatını gezerek yaşamaya karar vermiş insanlar ve insan grupları da olabilir. Böyle insanlar için hayat tam anlamı ile bir tür yolculuktur.

    Yolculuklar Nereye Yapılır: Fantastik Yolculuklar söz konusu olduğunda ilk akla gelen yolculuklar bu Dünyadan çok uzakta, belki başka bir gezegende, belki bir tür fantastik yolla gidilecek farklı bir boyutta olan Dünyalara yapılan yolculuklardır. Ancak söz konusu fantastik Dünya bazen çok yakında da olabilir. Yerin altında, bir ormanın içinde, denizin altında, gökyüzünde bulutların üstünde, hatta bazen bir evin bodrum katında bile fantastik Dünyalar olabilir. Bazen bir tür büyü ile bir insanın boyunun küçülmesi de bir anda daha önce bilinmeyen bir fantastik Dünyanın keşfedilmesini sağlayabilir. Kimi zamanda bilinen, ya da bilindiği zannedilen bir Dünya bir yolculuk sırasında en baştan keşfedilebilir. Daha önce görülmüş. Ne olduğu açıkça bilindiği zannedilen yerler, insanlar, sokaklar böyle bir yolculuk sırasında bambaşka bir kimliğe bürünecek, yolculuk yapan kişi kendi yaşadığı yerde bir anda ilk bakışta fark edilmeyen bambaşka bir Dünyanın var olduğunu anlayacaktır.

    Yunan Mitolojisi

    (Bu madde Aegron tarafından hazırlanmıştır. )

    Yunan tanrı ve tanrıçaları hakkındaki hikayelerden oluşmuş ve yaygınlaşmış bir mitolojidir. Yunan mitolojisi diğer birçok mitolojiden farklı olarak kendi içinde sınırlı kalmamış diğer mitolojileride etkilemiştir. Çzellikle Romalılar Yunan tanrılarının hepsini kabul etmiş ve kendi mitolojilerinde Yunan mitolojisini baz almışlardır.
    Yunan mitolojisindeki efsanelere göre Yunan tanrıları insan şeklindeydi. 12 tane Yunan tanrısı vardı ve bunların beşi kadın yedisi erkekti. Yunan tanrıları YunanistanÂ?ın en büyük dağı olarak bilinen Olimpos dağında kalırlar ve dünyayı Olimpos dağının zirvesinde bulutların üzerinden yönetirlerdi. Olimpos dağında sürekli bulunan 10 tanrı vardı. Bunun dışında 4 tane daha tanrı vardır ki bunlar sürekli olarak Olimpos dağında bulunmazlardı.
    Yunan mitolojisinde her tanrı bir kavram yada olgu ile eşleşmiştir. Çrneğin Afrodit aşkın tanrıçası iken Artemis avcılık ve hayvanların tanrıçası idi. Zeus tanrıların kralı olarak bilinirdi ve en büyük tanrı oydu. ZeusÂ?un karısı Heraydı ve evlilik tanrıçasıydı. Zeus en büyük ve en güçlü tanrıydı. Ondan sonra ise Hades ve Poseidon geliyordu. Hades, Poseidon ve Zeus üç erkek kardeşti. Zeus un babasını bir çok mücadeleden sonra devirmesi ile gökyüzü ZeusÂ?un okyanuslar PoseidonÂ?un, yer altı ise HadesÂ?in olmuştu. Hades kardeşlerine göre kötü bir tanrı olduğu için ona yer altı verilmiştir. Bunların dışında Athena zeka ve savaş tanrısı, Ares savaş ve kahramanlık tanrısı, Hephaistos ateşin ve demircilerin tanrısı,Apollo müzik ve şifa tanrısı, Hermes hırsızların ve yolcuların tanrısı, Hestia evin ailenin ve ocağın tanrıçası, Demeter doğa ve bereket tanrıçası ve Dionisos sarhoşluk ve şarabın tanrısı idi.
    Yunan mitolojisine göre aslında her şey Olimposlu tanrılar ve Titanların savaşı ile başlamıştı. Olimposlu tanrılar Titanları yenmişler ve Titanlara ceza vermişlerdir. Çrneğin Atlas yer küreyi taşımak ile cezalandırılmış bir titandır. Titanların hepsi cezalandırılmamış hatta bazıları Olimposlu tanrıların tarafına geçmiştir. Bunlardan en önemlisi İapetos'la ve Klymene'nin oğlu Prometheus dur.
    Titanlar babasını tahtdan atan Kronus tarafından yönetilmiştir ve Kronus da ZeusÂ?un babasıdır. Titanlar ile Olimposlu tanrıların savaşı babasını tahtan atmak isteyen Zeus ile başlamıştır ve olimposlu tanrılar titanları devirerek ZeusÂ?un baş tanrı olmasını sağlamışlardır.
    Olimposlu tanrılarda olduğu gibi titanlarda kendi içlerinde ayrılmışlardır ve her biri bir kavram yada olguyu temsil etmekteydi. Aynı olimpos tanrıları gibi titanlarda 12 taneydi.

    Yüzükler

    Fantastik Edebiyatta Yüzükler: Yüzükler tarihin çok eski dönemlerinden beri hem insanların hem bir tür süslenme aracı olarak taşınırlar, hem de onu taşıyan insanların sahip olduğu bir konumu diğer insanlara gösterirler. Bugün de evlilik yüzüğü taşıyan bir insanın evli olduğu sonucuna varmamız bu adetin devamı sayılabilir. Sadece bu özellikleri ile bile yüzükler sadece hiçbir fantastik öge içermedikleri zaman bile fantastik edebiyatta rastlanabilecek ögelerdir. Ancak yüzükler aynı zamanda belli güçler veya lanetler de taşıyabilirler. Kimi zamansa güçler ve lanetler bir aradadırlar ve birbirlerini tamamlarlar. Kimi zaman da yüzükler içlerinde ya da üzerlerinde bir şekilde gizlenmiş bir takım bilgiler, içlerine bir şekilde konmuş sıradışı maddeler hatta içlerine bir şekilde hapsolmuş sıradışı varlıklar da içerebilirler.

    Yüzükleri Taşımanın Anlamı: Daha önce de belirttildiği gibi, en bilinen anlama sahip yüzükler evlilik yüzükleridir. Ancak kimi zaman dostluklar, kardeşlikler, ortaklıklar ve ittifaklar da yapan kişiler de taşıdıkları yüzüklerle aralarındaki dostlukları, kardeşliği, ortaklığı, ittifağı etraflarındaki insanlara gösterebilirler, kimi zaman da yüzüklerde, bazen sadece o dostluğu, kardeşliği, ortaklığı ya da ittifakı paylaşan kişilerin bilip tanıyabildiği bir işaret ya da bir tür güç vardır ve böylece yüzüğü taşıyan insanlar birbirlerini tanıyabilirler, ama yüzüğü taşımayan insanlar, yüzüğü taşıyanların arasındaki ilişkinin farkına varamazlar. Kimi zaman da yüzükler bir kişinin sahip olduğu bir konumu, ya da kazandığı bir başarıyı ya da sahip olduğu bir özelliği de gösteriyor olabilirler. Bazı hikayelerde kimi yüzükleri sadece o başarıları kazanmış, o konuma ya da o özelliğe kişiler takabilir, diğer kişiler çoğu zaman fantastik nedenlerle isteseler bile yüzüğü takamazlar, örneğin yüzük bir şekilde daralıp bir türlü parmaklarına girmeyebilir.

    Yüzüklerin Sahip Olduğu Güçler: Yüzükler çok küçük oldukları ve kolayca taşındıkları için, fantastik hikayelerde insanların bir şekilde özel güçlere sahip yüzükler yapıp onları yanında taşıdığı sıkça hayal edilmiştir. Bu güçlerin bir bölümü yüzüğü taşıyan kişinin yüzüğü ovalaması, ya da sadece yüzüğe dokunması veya bir takım fantastik özelliği olan kelimeler söylemesi ile ortaya çıkarlar. Bazen de yüzük onu takan kişiye doğrudan belli özellikler verebilir. Çrneğin gücünü arttırabilir, duyma yeteneğini geliştirebilir, yaralandığında hızla iyileşmesini sağlayabilir. Ama muhtemelen fantastik hikayelerde yüzüklerin sahip olduğu bu tür özel güçlerin en ünlüsü görünmezliktir. Bu özelliğe sahip yüzükleri takanlar genellikle yüzüğü takar takmaz görünmez olur, çıkardıklarında ise tekrar görünür hale gelirler. Fantastik Hikayelerde yüzüklerin kimi lanetler barındırması da mümkündür. Böyle lanetlere sahip yüzükleri takanlar, kimi zaman isteseler bile yüzüğü parmaklarından çıkarmazlar. Yüzüğün neden olduğu laneti kimi zaman hayatları boyunca, kimi zaman da yüzüğü çıkarmanın bir yolunu bulana kadar hep taşımak zorundadırlar, kimi zaman da bu lanet yüzüğü taşıyanlara onlar bunun farkına varmadan zarar verir, bu bazen yüzüğün onu takanların karakterlerini yavaş yavaş değiştirmesi şeklinde olur. Bu şekilde kendisini takanı lanetleyen yüzüklerin muhtemelen en ünlüsü Yüzüklerin Efendisi hikayesindeki yüzüktür.

    Yüzüğün İçindeki Bilgiler, Maddeler, Varlıklar: Tarih boyunca, yüzüklerinin içinde zehir taşıyan kişilerle ilgili hikayelere sıkça rastlanabilir. Kimi zaman da yüzükler bazen fantastik bazen de fantastik olmayan güçlere sahip maddeleri içlerinde barındırabilirler. Çzellikle içinde kaydadeğer bir şey taşıyamayacak kadar küçük görünen yüzüklerin böyle maddeler veya sıvılar barındırması fantastik hikayeleri ilginç yapacak ögelerden birisidir. Benzer şekilde yüzüğin ufak bir parşomen veya üzerine kazınmış bir yazı, ya da bir tür fantastik bir yolla ortaya çıkacak bir tür bilgi taşıması da aynı şekilde bir fantastik hikayeyi ilginç kılacak ögelerden birisidir. Bunun yanında yüzüklerin içine, kimi fantastik varlıkların hatta kimi zaman kimi fantastik yollarla hapsolması mümkündür. Kimi zaman bu varlık ya da insanları yüzüğü takan kişi istediği anda kurtarabilir. Kimi zamanda bu varlıkları veya insanları kurtarmak için, kimi görevleri yerine getirmek ya da kimi fantastik güçlere sahip olmak gerekebilir.

    Z

    Zindanlar

    bkz. Hapishaneler

    Zombiler

    Fantastik Edebiyatta Zombilerin Yeri: Zombiler fantastik edebiyatta düşünme kabiliyetleri kısıtlı olan, çok yavaş hareket eden. Ancak kimi zaman defalarca vurulsa, yaralansa, zarar verilmesine rağmen ölmeyen, öldürülmesi zor olan yaratıklar olarak yer alırlar. Çoğunlukla ölen ve ölümün ardından yeniden dirilen varlıklar olarak tasvir edilirler. Bazen de özellikle modern edebiyatta bir tür hastalık olarak yer alırlar ve bir zombinin ısırması ya da yaralaması ile kişiden kişiye geçebilirler. Bu durumda hastalık bir kişiye bulaştığında belirli bir zaman geçtikten sonra söz konusu kişi bilincini kaybeder ve zombileşir. Çoğunlukla tek bir zombi özellikle kaçacak bir yeri olan insanlar için çok korkutucu değildir. Ancak sayıları yüzlerce bazen binlerce olduğunda çok daha korkutucu hale gelirler.
    Zombilerin Çzellikleri: Genellikle zombiler ana karakterin korktuğu ve kaçtığı yaratıklardır. Bu nedenle görüntüleri dışındaki özellikleri çok fazla tasvir edilmez. Çlü sayılmadıkları hikayelerde bile ölmekte olan bir bedenin içindedirler. O nedenle vucudlarının belirli bölümleri çürümüş olabilir. Zaman zaman sıradan bir insandan çok daha güçlü tasvir edilirler. Ancak yavaş olmalarının yanısıra yakınlarındaki bir insanı fark etmeleri de genellikle çok kolay olmaz. Bazen insanlara nedensizce saldırırlar kimi zamanda insanları bir tür yiyecek olarak görürler ve saldırmalarının nedeni karınlarını doyurmak istemeleridir.
    Zombiye Dönüşmek: Yukarıda da belirtildiği gibi bunun bir yolu özellikle modern edebiyatta kullanılan yol genellikle hastalık, daha açıkça yazmak gerekirse bir tür virüstür. Virüs insanın bilincideki anıları tamamen ya da çok büyük ölçüde yok eder, duyguları, düşünceleri eskisine göre çok çok zayıf hale getirir. Karnını doyurma iç güdüsünü diğer tüm duyguların üzerine çıkarır. Virüsün etkilediği kişinin bu dönüşümü bazen aniden ve hızlı bazen de yavaş yavaş, baş dönmesi, unutkanlık türü belirtilerle başlayan ve uzun süren bir süreçtir. Kimi zaman bu süreci durduran ya da geri çeviren ilaçlarda hikayelerde bulunur. Ancak genellikle dönüşüm süreci tamamlandıktan sonra artık zombileşmiş kişinin kişiliği tamamen kaybolmuştur. Bazı modern hikayelerde ve daha eski fantastik edebiyat eserlerinde bu dönüşüm bir tür büyü olarak tasvir edilir. Genellikle zombiler zaten ölmüş olan insanların uyandırılması ile yaratılırlar. Ancak bu durumda genellikle zombilerin bilinci duyguları kendi kendilerine karar verme yetenekleri yoktur.

    Zombileri Kullanmak: Modern hikayelerde zombileri yaratan hastalık genelde bir biyolojik silah olarak tasvir edilir, bu durumda hastalığın bir şehirde yayılmaya başlaması ile zaten kendiliğinden istenilen amaca ulaşılır. Ancak büyü ile zombilerin kaldırıldığı hikayelerde bazen zombiler bizzat yönledirilerek de istenilen hedeflere zarar vermeleri sağlanabilir. Bu tür öykülerde zombilere bazen ses bazen büyü yolu ile kimi zaman saldıracakları bir hedef kimi zamanda gidecekleri bir yön gösterilir. Bazen bir defa bir hedef gösterildikten sonra o hedefi değiştirmek çok zordur ve kimi zaman bir tür büyüsel çaba gerektirir. Hedef değiştikten sonra zombilerin bunu anlaması ve yönlerini değiştirmesi çoğu öyküde uzun sürer. Zombiler kimi zaman tek başlarına kimi zaman binlercesi bir araya getirilerek kullanılırlar. Eğer kullanılan tek bir zombi ise bazen hedef seçilen kişinin sevdiği ve zarar vermek istemeyeceği bir kişi ölümden kaldırılıp zombi olarak kullanılır. Bu durumda söz konusu kişinin artık sevdiği kişi olmadığını bilse bile hedeflenen kişinin zombi ile savaşması zor bazen imkansız olabilir. Aslında zombi sıradan bir insansa bile bazen yanına yaklaşılana kadar çoğunlukla yaralı ve yardıma ihtiyacı olan bir insanmış gibi görünür, kimi zaman bu yanılgı insanların aniden saldıran zombinin karşısında savunmasız kalmasına neden olabilir, özellikle bir zombi saldırısını beklemiyorsa. Hele bir de zombilerin ne olduğunu bile bilmeyen birisi ise böyle bir saldırının onu şaşırtma ihtimali daha da fazladır. Bazı hikayelerde zombiler kişilik ve duygularını hala taşısalarda bu kişilik ve duygular onları kullanan kişilerce bastırılırlar, söz konusu kişi ne kadar zombiyi kullanıyorsa onların duygularını bastırması o kadar zorlaşır. Bazen özellikle zombiyi yaşarken sevdiği bir kişiye saldırttığında zombiyi kontrol etmesi daha da zorlaşır ve zombi kendi bilincini yeniden kazanabilir.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 1.07 Saniye