Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: MauraIngle
    Bugün: 9
    Dün: 23
    Toplam: 90338

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1593
    Üye: 0
    Toplam: 1593

    FrpWorld.Com :: View topic - Point-n-Click Adventure Oyunları
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Point-n-Click Adventure Oyunları View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Alenthas
    Forum Yöneticisi





    Joined: Oct 04, 2007
    Posts: 2670
    Location: Innsmouth

    PostPosted: Mon May 03, 2010 8:12 pm Reply with quoteBack to top

    Image
    Merhabalar! Oyun bölümünün yeni moderatörü olarak ilk yazımın en sevdiğim oyun türü olan Point-n-Click Adventure (bundan sonra PnCA diyeceğim) tarzına adamayı uygun gördüm. Bu oyun türü yeni nesil oyuncular tarafından yanlış anlaşılan, hor görülen, fakat en eski ve en eğlenceli oyun türlerinden birisidir.

    Çoğumuzun bildiği gibi PnCA oyunları sağa sola tıklayarak gereksiz eşyaları cebine atmak ve oyunun ilerleyen bölümlerinde en umulmadık yerde kullanmaktan oluşuyor. Tabii yapımcılar açısından baktığımızda bunu yapmak görüldüğü kadar basit değil, çünkü: eğer belirli bir nesne ileriki bölümde önemli bir rol oynayacaksa oyunun ilerleyebilmesi için o nesneye o anda ihtiyaç duymamız gerekiyor. Yani, o nesneye o anda ihtiyaç duymuyorsak onu almadan da bölümü geçebiliriz, bu da oyunda ilerleyemememiz anlamına gelir.

    PnCA oyunlarının en önemli noktası diyaloglar ve hikâyesidir. Çoğu kez işe yaramayacağını bildiğim halde sırf karakterin yorumunu duymak için anlamsız şeyler yapmışımdır. Mesela kapıyla konuşmak, bir binayı cebime atmak, evsiz bir adama bir kadın iç çamaşırı vermek (şaşırtıcı şekilde işe yaramıştı) gibi. Hikâyeye gelelim. Hemen hemen her adventure oyunu farklı bir dünyayı anlatır, en azından onlar daha başarılı olur, çünkü bir fantezi dünyasında şu an yaşadığımız dünyaya göndermeler görmek oyuncunun hoşuna gider (mesela Monkey IslandÂ?daki pazarlamacı eleman). Ana konu sabittir: birisini ya da bir şeyi (dünya, ziynet, kız arkadaş vs) kurtarmak. Fakat hikâyenin ve dünyanın işlenişi her oyunda farklıdır, her oyun farklı açılardan sizi kendine çeker. Oyunları oynadıkça bunu siz de fark edeceksiniz zaten.

    Neyse, bu kadar gevezelik yeter. Oyunları tanıtmaya başlasam iyi olur.

    Yorumlar için şuraya: http://frpworld.com/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&p=198109&sid=b20c8fffa88692956e9e3648d7e8ace1#198109

    _________________
    Image

    Last edited by Alenthas on Mon May 03, 2010 8:36 pm; edited 2 times in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Alenthas
    Forum Yöneticisi





    Joined: Oct 04, 2007
    Posts: 2670
    Location: Innsmouth

    PostPosted: Mon May 03, 2010 8:31 pm Reply with quoteBack to top

    The Whispered World
    Â?It may make you sad to hear it, but this is the last story IÂ?ll tell you.Â?
    Image

    Ana karakterimiz Sadwick isimli abisi ve dedesiyle birlikte yer yer, şehir şehir dolaşan bir palyaço. Hayata bakış açısı son derecede negatif ve ne zaman bir şey yapacak olsa Â?Amaan, yapamayacağım nasıl olsa. Denedim ve yapamadım diyip geçelim.Â? diyerek vazgeçiyor. Hayatının bir anlam ifade etmesini istiyor, rutin görevlerin dışında bir hayat istiyor, bilmediği bir şey ise birkaç gün içerisinde dünyanın yok olmasına sebep olacağı.

    Sadwick, adından da anlaşılacağı gibi son derece depresif ve hüzünlü bir palyaço. Çoğu zaman kendisiyle ya da başkaları hakkında iğneleyici şakalar yapıyor. Bu da oyuncuyu karaktere daha bağlıyor, onun hissettiğini hissetmenize yol açıyor. Tabii ki SadwickÂ?in arkadaşı yok değil. Spot adlı bir kırkayak onun yanından asla ayrılmıyor ve şekil değiştirme özelliğiyle karşınıza çıkan engelleri aşmasına yardım ediyor. Spot oyun içerisinde ufak ya da şişkin olabiliyor, bunun yanı sıra çeşitli element özellikleri kazanabiliyor.
    Image
    Image

    Oyun grafiksel açıdan 80Â?lerin çizgi filmlerine benziyor. O çizgi film havası bir oyuna bu kadar yakışamaz! Elle çizilmiş arkaplan çeşitli animasyonlarla hayata geçip oyuncuyu içeriye çekmekte. Bunun yanında o muhteşem müziği yeme de yanında yat!

    Image
    Image
    Image

    Son kelimelerimi yazacak olursam, eğer Point-n-Click Adventure oyunlarının hayranıysanız ve bol kahkaha atmaya hazırsanız The Whispered World tam size göre Smile

    http://www.the-whispered-world.com/

    Intro ve oyunun küçük bir kısmı:
    http://www.youtube.com/watch?v=EbczrJTMf4U

    Trailer:
    http://www.youtube.com/watch?v=uYrk2t1yoNQ&feature=related

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private message
    Alenthas
    Forum Yöneticisi





    Joined: Oct 04, 2007
    Posts: 2670
    Location: Innsmouth

    PostPosted: Tue May 04, 2010 12:05 pm Reply with quoteBack to top

    Grim Fandango
    "The living still give me the creeps."
    Image

    Bir çok adventure oyununu çeşitli yollardan öğrendim, zamanı geldiğinde hepsini anlatacağım. Ama açıkçası bu oyunu nereden öğrendiğimi hatırlamıyorum. İlk bilgisayarımı aldığımda yanında gelen bir sürü CD'nin arasındaki bir demoydu sanırım. Anlamadan biraz oynadım, daha ilk bölümü geçemeden kapatmıştım (İtiraf ediyorum: biraz da olsa korkmuştum, iskeletler falan. Oyunda kediler ve iblisler dışında her şeyin iskelet olduğu gerçeğini düşünürsek cidden korkutucu olabiliyor...du. Peki kediler neden iskelet değil? Kim bilir? Belki de kediler iblistir Evil or Very Mad ).

    Oyunu tanıtmaya başlamadan önce "Day of the Dead" yani İspanyolca adıyla "Día de los Muertos" hakkında size bir kaç bilgi vereyim. "Çlüler Günü" Latin Amerikalılar tarafından 2 Kasım'da kutlanılan bir bayramdır. Bugün, Latin Amerikalılar aileleriyle bir araya gelip ölen aile üyelerini anarlar, mezarlarına gidip adaklar adar, şekerden kurukafalar (calaveras de azúcar) dizer ve bunları çiçeklerle süslerler. Kurukafaların şekerden olmasının sebebi hayatın tatlılığı ve ölümün acısını sembolize etmesidir.

    Peki neden bütün bunlardan bahsettim? Çünkü Grim Fandango oyununda karakterimiz, Manuel Calavera'yı sadece Çlüler Günü'nde kontrol edebileceğiz. Bildiğim kadarıyla bunun özel bir sebebi yok, sadece bir rastlantı (belki de LucasArts bizim böyle düşünmemizi istiyor Surprised ). Tabii oyun sadece bir günden değil, dört yıldan oluşmakta. Her yıl Çlüler Günü'nde Manuel, yani Manny başını türlü belalara sokuyor.

    Image

    Peki kimdir bu Manuel Calavera, ne yapar, ne eder, işi nedir? Kendisi bir seyahat acentesinde çalışıyor. Ve evet, bildiniz. Bu kılıkta (neden doğru düzgün bir şey satamadığına şaşmamak gerek!).

    Manny yaşayanların dünyasında iyi çocuk olmamıştır ve "Ninth Underworld"e geçemez. O da diğer bütün günahkarlar gibi "Land of the Dead"de tıkılıp kalmıştır. "Ninth Underworld"e geçiş yolu ise DOD yani Department of Death'te premium paket yolculuk bileti satmasından geçmekte, fakat zavallı Manny'nin müşterilerinin kendisinden beter olması ve hiçbirinin üzerinde pusula olan bir sopadan öteye gidememesi Manny'yi çılgına çevirir. O da şirketteki rakibi, herkese 9 numaralı trene bilet satan Domino'dan müşteri çalmaya karar verir.

    Image

    Manny, Domino'nun müşterisini çalmayı başarır, fakat ortada bir sorun vardır. Kadının sicili tertemiz olmasına rağmen trene bilet alamaz ve hikayemiz işte tam burada 180 derece dönüş yaparak çürümüşlük, yalanlar, entrikalar ve çiçeklenmiş iskeletler arasına girer.

    Karakterlerden en sempatiği, sürekli yanımızda bulunan Glottis olsa gerek. Glottis tamircilik ve araba kullanmak için yaratılmış devasa bir iblis. Araba kullanmazsa öleceği gerçeğini bir kenera atarsak Glottis'in yapmaya ihtiyacı olmadığı ama bunlardan uzak da duramadığı iki şey var: içki içmek ve bahis oynamak. Hani, bazı yerlerde yardımı dokunuyor ama biricik arkadaşımızı böyle şeylerden uzak tutmak iyi olacaktır.

    Image

    Oyunun üç boyutlu olması benim için yeterince sinir bozucu olsa da grafikler adventure oyununa uygun biçimde hazırlanmış. En azından bu iyi. Onun yanı sıra bir şeyleri almak için tıklamıyoruz, sağda solda yürüdükçe Manny etraftaki eşyalara bakıyor ve bunlarla iletişime geçebileceğimizi anlıyoruz. Ama onun dışında hiç bir ipucu yok. Sağa sola dönmek, bir yerlere gitmek tam anlamıyla işkence. Çzellikle ikinci yılda o masaların arasından geçmek tam anlamıyla bir kabus. Ama oyunun güzelliği bu sorunu affettiriyor bence.

    Trailer: http://www.youtube.com/watch?v=hV1NBHL9Fa4

    Giriş videosu: http://www.youtube.com/watch?v=3kVZ1sJZ9lo

    Image

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private message
    Alenthas
    Forum Yöneticisi





    Joined: Oct 04, 2007
    Posts: 2670
    Location: Innsmouth

    PostPosted: Fri May 21, 2010 9:07 pm Reply with quoteBack to top

    Machinarium
    Image

    Aslında ne yalan söyleyeyim, bu oyun hakkında söyleyecek pek bir şey yok. Hani bir laf vardır ya, "Görmeden bilemezsin." diye, heh işte, aynen öyle.

    İlk önce, oyunun ortalarında enstrümanlarını bulduğumuz üç sokak grubunun müziğine hayran kaldığımı belirtmek istiyorum. Hayatımda ilk defa adventure oyununda yaptığım bir görevden aldığım ödülü bu kadar tatmin edici buldum.

    Eğer oynadıysanız ve tekrar dinlemek istiyorsanız veya oynamadıysanız ve oynamayı planlamıyorsanız (ki oynamayı planlamıyorsanız şiddetle tavsiye ederim, çünkü bunu gördükten sonra oynamak isteyeceksiniz):
    http://www.youtube.com/watch?v=Ud17uptkyeY&feature=related (oyunun bütün soundtracklarına yine youtube'dan ulaşabilirsiniz)

    Ama eğer oynamayı düşünüyorsanız ve bu tatmin olma duygusunu yaşamak istiyorsanız bakmamanızı tavsiye ederim.

    Image

    Oyunda hikaye açısından pek bir şey yok. İsimsiz kahramanımız bir polis "böceğinden" çöplüğe ikiye bölünmüş olarak düşer ve oyun başlar. İlk amacımız şehre girmektir tabii ki...

    Image

    Oyunun ilerisinde karşımıza çıkan bir düşünce balonu sayesinde buraya sevgilimizle bir kulede toz alırken bir adamın gelip kuledeki koca kafalı robotun ve kendisinin kafasına fiş takıp koca kafalı robota virüs bulaştırması, koca kafalı robotun alarmı çalıştırması ve bu polis böceğinin yanlışlıkla ana karakterimizi vakumlayıp dışarı atmasına tanık oluyoruz. Tabii bunu ilk başta anlayamamıştım, hatta oyunun başından beri çıkan bütün düşünce balonlarını "olabilecek şeyler" olarak algılamıştım, meğersem bazıları olmuş şeyler imiş.

    Image

    Karakterimiz böcek görünümlü bu polis aracı tarafından tarafından vakumlanıp çöplüğe atılırken kötü adam kız arkadaşımızı kaçırır ve bize onu kurtamak düşer. Fakat bu kötü adamın başka planları vardır, kız kaçırmaktan daha büyük bir plan...

    Oyun grafikler açısından muhteşem, o arkaplanın güzelliği, karakterler, müzik...hepsi tek kelimeyle harika, ama bugün size alışılmışın dışında bir şey yapacağım, oyunun kötü yanlarından bahsedeceğim.

    Image

    Machinarium'un ne kadar övüldüğünü görmüşsünüzdür, bunun başlıca sebebi hiç bir finansal endişe gütmemeleri, tamamen amatör bir ruhla yapılmış olması, en iyi grafik ödülü almış olması, duygusal havası ve tabii ki flash --evet yanlış duymadınız, flash üzerinde yapılmış olması.

    Oyun bu kadar övülmüşken ve ben bu kadar heyecanlanmışken büyük hayal kırıklığına uğradım. Aynı duruma siz de düşmeyin diye kötü taraflarından bahsedeceğim. Çünkü ben umudumu çok yüksek tutmuştum. Ama oyun, 200mb'ı aşan boyutu ile bir browser oyunundan öteye pek gidememiş.

    Yanlış anlaşılmasın, oyun tek kelimeyle muhteşem ama bazı sorunları var, küçük şeyler ama bilmeniz gereken şeyler.

    İlk olarak, oyun flash olduğundan dolayı sağ tuşa bastığımızda bilindik flash seçenekleri çıkıyor karşımıza. Sağ tuşa verilecek ve kontrolleri kolaylaştıracak bir şeyden mahrum kalmış bulunuyoruz böylelikle ve ola ki benim gibi sürekli yanlışlıkla sağ tuşa basarsanız sinir olabilirsiniz.

    Bunun yanı sıra oyundaki bazı puzzlelar mantıksızdı, ama sanırım hemen hemen bütün adventure oyunlarında durum böyle.

    Oyunun içerisinde walkthrough (tam çözüm) var, buna ulaşmak için bir mini-game oynamak gerekiyor fakat başlarda ateş edebilen bir anahtar olduğumu anlayamadığım için bölümü geçebilene kadar fıtık oldum Smile

    En önemli sorunlardan birisi ise diyalog olmayışı. Adventure oyunlarının başlıca hasatı olan komik diyaloglar bu oyunda hiç yok. Yapımcılar, oyunun daha çok sanatsal açısıyla ilgilenmiş. Ama gülmeyi seven ben, bu duruma büyük bir eksi olarak bakıyorum.

    Son olarak -ve sanırım en önemlisi- oyunun inanılmaz derecede kısa oluşu. "The End" yazısı çıktığında çenem yerlerde sürünüyordu ve ben "BU MU?!?" nidalarıyla ekrana kısa bir süreliğine bakakalmıştım.

    Umarım beklediğiniz gibi çıkar ve hayal kırıklığına uğramazsınız.

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private message
    Alenthas
    Forum Yöneticisi





    Joined: Oct 04, 2007
    Posts: 2670
    Location: Innsmouth

    PostPosted: Wed Jul 28, 2010 11:08 pm Reply with quoteBack to top

    Monkey Island LeChuck's Revenge Special Edition
    "If a tree falls and there is no one to see it fall, what color is the tree?"
    Image

    Ne zaman aklıma Monkey Island gelse o harika müziği kafamda çalmaya başlar. Aslında uzun zamandır Monkey Island'ı yazmayı planlıyordum, kısmet MI2 Special Edition'aymış.

    Monkey Island'la geçmişim baya eskiye gider, baya dediğim de üç hafta sonra 6. senesine girecek aslında. Evet, hatırlıyorum çünkü doğumgünümden bir kaç gün önce kuzenimin bilgisayarında Mario Kart oynamaktan sıkılınca CDlerinin arasında karıştırırken "The Curse of the Monkey Island" yazısını okumamla tanıştım. Pek de tanıştım diyemem aslında, CDyi alıp "Bu ne?" dedim, karşılığında "senin anlamayacağın türden bir oyun" yanıtını aldım. E yani, 12 yaşındayım sonuçta (gerçi bu olaydan bir kaç yıl önce Broken Sword oynamışlığım vardı ama...). Ben de "al o zaman sen oyna" dedim fakat kısa süre sonra ilgimi kaybedip kuzenimi bıraktım o da kendi halinde Monkey Island 3'ü oynamaya devam etti.

    Neyse, gelelim LeChuck'ın İntikamına. İlk oyun gibi grafikler yenilenmiş, tamamıyla seslendirilmiş ve müzikleri yenilenmiş olarak geldi ikinci oyun. İlk oyunun SE'sinin yanı sıra bir çok artıyla tabii ki.

    İlk SE'de Guybrush'ın ve Elaine'in saç stili cidden iğrençti, ikinci oyunda çok şükür bunu adam gibi yapmışlar. Gerçi Guybrush'ın saçlar üçüncü oyunda da çok kötüydü (beret gibi Very Happy ) en iyisi ikinci oyun olmuş böylelikle. İkinci SE'nin en güzel artısı tabii ki oyunun orijinala yapımcılarının yorumları oluyor! Oynarken belirli yerlerde commentary'yi açıp kendi aralarında konuşmalarını dinleyebiliyorsunuz, gerçekten çok güzel düşünülmüş, keşke ilk oyunda da olsaydı.

    Image
    Image

    İlk SE'deki gibi yine hint sistemi var. Yapımcılarla yapılan bir röportajda (Sanırım Escape From the Monkey Island çıkmadan önce yapılan bir röportaj) şöyle demişlerdi kendileri: "Çnceki oyunlarda oyuncunun saç baş yolmasını amaçlıyorduk, adeta oyuncuyu yenmeye çalışıyorduk. Tabii o zamanlar gençtik, artık aynı hatayı yapmayı düşünmüyoruz. Daha kolay ve eğlenceli puzzlelar hazırladık" diyorlardı. İlk iki oyunun zor olduğunu hesaba katarak eklemiş olacaklar ki gerçekten yararlı olduğu oluyor. Güzel tarafı hemen ne yapacağını söylemek yerine ilk önce ipucu vermesi. Tabii eğer benim gibi üşengeçseniz hint sistemine rağmen walkthrough okuyacaksınızdır. Çünkü ne yapacağınızı adım adım yazmamışlar Very Happy (ben de adım adım okumuyorum gerçi, ama bazen takıldığım yerler oldu ve onun hakkında hiç bir şey yazmıyordu o yüzden... Rolling Eyes ).

    Gel gelelim artwork'e. Her zamanki gibi harika olmuş, tabii ki F1'e basarak eski görüntüye dönebiliyoruz, böylelikle orijinal müziği duyabiliyoruz fakat seslendirme yok maalesef eski versiyonda. Ki yeni oyun sırf seslendirme için alınır, grafiklere gerek bile yok!

    Image
    Image
    Image



    İkinci oyun ilkine göre dört kat daha uzun, yine de bana çok kısa gibi geldi, doyamadım. Oyunu bitirdiğimde güçlü bir tatmin olma duygusu hissettim, arkama yaslandım ve bıraktım jenerik aksın Smile Her şey bir kenara, oyunun tek bir kötü yanı vardı, o da Murray the Demonic Talking Skull'ın ve insult sword fighting'in olmayışı. Bilmeyenler insult sword fighting korsanlar arası hakaret ederek savaşma sanatı olmakta. Taraflar birbirlerine hakaret ederek ve hakaretlere zekice cevap vermeye çalışarak düelloyu kazanmaya çalışırlar. Murray ise anlatılmaz yaşanır Smile

    Bir dahakine yine bir LucasArts klasiği olan Full Throttle ile görüşmek üzere!

    _________________
    Image
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 1.67 Saniye