Arkadaşlar, yaklaşık iki haftadır aklımda ancak şimdi yazabildim. Sanırım, sitedeki arkadaşların çoğu üniversiteden geçmiştir ya da geçecektir. Ama sınırlı bir bölüm benim bu sene başladığım gibi yola devam edecektir. Eh bir defa yola devam ettiğiniz zaman, aynı anda hem üniversite sıralarında öğrenci olduğunuz, ödev verdiğiniz sınava girdiğiniz, hem de derslere girebildiğiniz, sınav kontrol edebildiğiniz bir safha var. Bu safhaya, aslında ilk gün bize üniversiteyi tanıtan hoca, iki Dünyanın arasında olmak gibi bir şey demişti.
Açıkçası benim üniversitede okuduğum yıllar boyunca, asistanların içinde birkaç kişi dışında çoğundan pek hoşlanmazdık. Gerçi Türkiyedeki üniversite bölümlerinin çoğunda sanıyorum asistanlarla çok az yüz yüze geliniyor, en azından mühendislikte, son senenin öncesinde ancak deneylerde yüzyüze geliniyordu. Bu da onların öncelikli işini sınavları ve ödevleri kontrol etmek yapıyor ki bu da en berbat iş kesinlikle...
Ben de birkaç deneyimimi buraya yazayım dedim. Bu sene ben de derslere girmiyorum. Ama sınav kontrol ediyorum. Aslında birini bir hafta önce kontrol etmeyi bitirdim. Sınavı kontrol ederken ne hissettiğimi de yazayım dedim.
Çncelikle benim için düşük not vermek zordu. Çzellikle hayatı boyunca kimi zaman düşük notlar almış, kimi zaman da üniversitede bazı derslerden kalmış bir kişiyim, o nedenle düşük not vermek gerçekten çok hoşuma giden bir durum değil.
Ama sınavı kontrol ederken, birden içinizde beliren ikinci bir duygu oluşuyor. O da adalet duygusu... şöyle ki, daha fazla açıklama yapmış çabalamış birisine verdiğiniz notu, daha az şey yazmış kişiye veremiyorsunuz. Dolayısı ile kendinizce ara not basamakları oluşturmaya çalışıyorsunuz.
Sınavı kontrol ederken bir süre sonra adalet duygusunun, düşük not vermeme isteğinin çok ötesine geçme ihtimali çok yüksek. Açıkçası tek bir soruyu 25 kişinin kağıdında kontrol etmek yaklaşık 2, 2 buçuk saatimi aldı herkesin notunu dengeli verebilme adına. Bir de bu kadar zamanı verdiğinizde yavaş yavaş içinizde, ben bunca zamanı ayırıyorum, onlar emek harcayıp adam gibi bir şey yazmamışlar diyebiliyorsunuz. Yani özellikle hiç değilse sınav sırasında yeterince düşünülmeden yazdıkları cevaplar açıkçası biraz sizi sinirlendirebiliyor.
Emek verilerek yazılan ama yanlış olan cevaplar... Bunlar zor... Asistan olarak eğer sınavı kendiniz yazmadıysanız muhtemelen elinizde bir cevap anahtarı oluyor. Buna göre kontrol etmeniz lazım. Ama cevapları eğip bükebiliyorsunuz en azından bir yere kadar....
Kısacası uzun ve hakkaten sorunun cevabı üzerinde düşünerek yazılmış cevaplara kimi zaman insan daha çok puan vermek istiyor. Bunun için tek tek cümlelerin arasından doğru olan bir şey arayabiliyor insan... Eh her zaman bulamıyor.
Ama cevap doğruysa, kısa ve yeterli bir açıklama yapılmışsa, hemen tam puanı verip geçebiliyorsunuz. Kısacası tamamen doğru cevaplar çoğaldıkça aslında sınavı kontrol etmek de daha kolay oluyor.
Tabii tüm bunları yaparken birkaç dakika sonra bir sınava girmeniz gerekebiliyor, ya da birkaç dakika önce sınavdan çıkmış olabiliyorsunuz. Ve aynı duyguları sizin sınavınızı kontrol eden kişinin de yaşayabileceğini düşünüyorsunuz. Kısacası asistanlık hakikaten garip.
Yine de sınav kontrol etmek, berbat bir iş... İnsanın olabildiğince kısa sürede bitirmesi en doğrusu sanırım.
_________________ HARBE GİDEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Orhan Veliden
Resmen sınava nezaret etme görevim yok, ama bazen arkadaşlar mesaj atıyorlar sınava nezaret edecek birisini arıyoruz diye. şimdi kopya konusu akademik camiada çok uç cezalara varabiliyor. Belki bilirsiniz, İntihal akademik camiada işlenebilecek en korkunç suç özellikle üst düzeylerde, Dünyanın en saygın bilimadamı olsanız bile bir anda tüm saygınlığınızı sıfırlayıp insanların yüzüne bakamayacak hale getirebiliyor sizi... Dünyanın en saygın bilimadamları arasında olmasa da, iyi kötü saygınlık kazanmış bilimadamlarını bu hale getirişinin birkaç örneği vardı sanırım.
Bu arada Catboy, olursan buralara gel bari... Ben daha buradayım gibi görünüyor uzunca süre.
_________________ HARBE GİDEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Orhan Veliden
Doktorayı bitirince resmen doktor olunuyor. Professörlüğün öncesinde iki basamak daha var. Doçentlik tezi ve Profesörlük tezi. ABD de doçent yerine asistant profesör deniyor.
Vallahi ben doktora biter bitmez gelmeyi istiyorum ama beş yıl sonrasını öngöremiyorum şimdiden.
_________________ HARBE GİDEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Orhan Veliden
Bir notu yazmadan edemedim. Diğer bölümlerde öyle midir bilmiyorum ama iktisat prensip olarak, iktisat konusunda tek bir ders almamış bölümlerden bile öğrencileri doktoraya kabul ediyor. Bu öğrencilerin asistan olmaları da prensip de mümkün.
Bu ne demek?
şu demek, sınavı kontrol eden kişi aslında söz konusu konuyu yeni öğrenmiş de olabilir. Böyle bir durumda eğer sorulardan birisi asistanın çok iyi bilmediği bir soru ise, muhtemelen hocanın hazırladığı cevap kağıdına sıkı sıkıya bağlı kalacaktır.
Sonuç olarak mühendis mantığı ile düşünürsek, sınavlar yeni şeyler denemek için yanlış yerlerdir, eğer sınavda karşınıza çıkan her hangi bir problemin hocanın anlattığı bir çözüm yolu varsa ve o yol aklınızdaysa bence mutlaka o yolu takip edin. Unutmayın ki sınavda öncelikli işiniz her hangi bir konuyu bildiğinizi göstermek.
İkincisi söz konusu konuyu bildiğinizi birkaç farklı yoldan göstermek de işe yarayabilir. Grafik, matematiksel çözüm gibi farklı yollar eğer vakit yeterliyse yanlış yere puanınızın kırılmaması için doğru bir yol olabilir.
Ççünücüsü.... Arkadaşlar, asistanların klasik akademisyenler kadar özgüvenli olmamak için çok haklı bir sebepleri vardır. Çncelikle benim durumumda olanları üniversite istediği zaman ders yılının başında asistanlıktan çıkarabilir, bu da sadece yaşam masrafınızı karşılayacak maaşı kaybetmenin yanı sıra, dönemlik ( yani üç aylık ) ders başına 1500 dolar ödemek zorunluluğu anlamına gelir. Ki örneğin ben böyle bir durumda doktoraya devam edemem.
Ancak bir şekilde üniversitenin masrafları az da olsa, ikinci bir iş bulma şansınız da olsa, asistansanız, o ders tam anlamı ile sizin yönettiğiniz bir ders değildir genelde ( gerçi burada bazen lisans derslerini tamamen asistanlara verebiliyorlarmış ama Türkiyede sanırım örneği yok ), eğer dersi siz yönetmiyorsanız, sizin üstünüzdeki hoca ile aranızın bozulmasından mutlaka bir parça korkarsınız.
Dolayısı ile eğer asistan olan bir kişiye sınav konusunda karşı karşıya geldiğinizde doğrudan meydan okursanız, söz konusu asistan sizin hoca ile aranıza girmenizden korkup savunmaya geçebilir, en azından geçmesi artık benim açımdan anlaşılır bir durum. Bunu engellemek için, doğrudan meydan okumadan, sorular sorarak, sorudaki hatanızı anlamaya çalıştığınızı hissettirirseniz, asistanın bir yanlışı varsa bile bunu kabul etmesi daha kolay olabilir.
Elbette insan ilişkilerinin kolay bir tarifi yok. Ama bilmiyorum belki bu yazdıklarım biraz işe yarayabilir.
_________________ HARBE GİDEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Orhan Veliden
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.