Alevler! Dört bir yanında dans eden, ısıran, yakan şeytani diller.
Böyle görüyordu gözleri, ateşten bir peçenin ardından bakar gibi. Kırmızıdan beyaza kadar ısının tüm tonlarıyla boyanan ve sonra hayat bulup tüm tuvali yakan acımasız bir tablo gibiydi dünyası. Taş yanıyordu, toprak yanıyordu, çiçek yanıyordu, hatta su bile yanıyordu. Ateş onun varlığı, ardında bıraktığı küller ise ibadeti olup çıkmıştı.
Bir lanet miydi bu? Yoksa lütuf mu? şimdi güçlüydü, feci derecede güçlü. Yapacağı basit bir büyüyle koca bir ormanı, bir daha hiç yeşermemecesine yakıp kül edebilirdi. Sahip olduğu ateş kudreti, bir kırmızı ejderhanın nefesiyle boy ölçüşebilirdi.
Ama maviyi ve yeşili, denizi ve ormanı unutalı uzun süre olmuştu. Bunlar sadece zihninin karanlık odacıklarında çürümeye başlamış bilgi kırıntılarından ibaretti ve pek yakında o kırıntıların da büyük yangına dahil olup, ateşin dokunuşuyla unutulmuşluğun közlerine karışacağından emindi.
Eskiden olduğu kişi, derinlerden bir yerden ona sesleniyor, yalvarıyor, çırpınıyordu. Ona eski ismini, gerçek ismini söylemeye çalışıyor, fakat her defasında kükreyen bir alev patlamasıyla engelleniyordu. Gerçek ismini merak ettiği de yoktu hani. Geçmiş yaşamına dair hatırladığı tek bir görüntü vardı; heyecanla, üçer beşer tırmandığı taştan basamaklar. Ve sonra bu görüntü dört bir yanını saran alevlerle birlikte, tutuşup kavrulan bir parşömen gibi kararıyordu.
Sonra sessizlik. Sonra umutsuz bir arayış.
Kimi bulması gerektiğini biliyordu: lanetinin ta kendisini, ateşin özünü, ona bu gücü veren ama bedelini alan KıvılcımÂ?ı arıyordu.
Onu nerede bulabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Tek bildiği, KıvılcımÂ?ın, er ya da geç kendisine bir ipucu vereceğiydi.
Yanan bir ipucu!
Farkettiği gibi güçlüydü. Alevin sıcaklığını hissetmeyi istemişti, nefretinin ateşini kusabilmek istemişti.Elde etmesi umduğundan da kolay oldu ama geç farkettiği birşey vardı, o da gücün bedeli...Her gücün getirisinden çok götürüsü olacağını bilmiyordu. Gücünün bedeli geçmişi gözleri ve ruhu oldu. Onun dünyasında herşey yanmaya mahkumdu artık, ruhu kıvılcıma köle olmuştu.
Arkasında kimler vardı, annesi, babası, ya da sevgilisi...Artık onların önemi yoktu, hepsi yanmış bir fotoğrafın küllerinden fazla bir anlam taşımıyordu onun için, artık tek tanıdığı kıvılcımdı.. Onu sevmelimiydi, yoksa nefret mi etmeliydi bilmiyordu, içindeki sinire rağmen nedenini bulamıyordu.
Derken yağmur yağmaya başladı.. etrafındaki alevler yavaş yavaş dindi. Ağaçlar toprak ve çiçekler..hepsi söndü ve normale döndüler..herşeyin kırızı olmadığını farketti.. Beklediği işaret bu olabilirmiydi?
_________________ Bugün için yaÅ?a , yarın için hayatta kal..
"yağmur!" diye haykırdı, şaşkınlık ve dehşet içinde. Az önce yaşanan şeyin ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Hayra alamet olmasını umabilirdi, ama artık umutlara kapılmayacak kadar çok şey görüp yaşamıştı. Gözlerini ovuşturup tekrar baktı.Evet alevler sönmüştü. "Yoksa . . ."
Uğuruna bu denli çalıştığı, emek verdiği ve hatta lanetlendiği gücü, sönen alevlerle birlikte gitmiş miydi yoksa? Daha evvel birçok yağmur görmüştü, hepsi de kıvılcım tanecikleri halinde yağıyordu. Ama bu sefer: Su. Islak, sakin, şıpırtılarla damlayan su.
Panik içinde ruhunun özüne erişmeye çalıştı, öz benliğindeki güce ulaşmak için beyhude yere debelendi. "Sakin ol, sakin ol!" diye azarladı kendisini. "Disiplin, bir büyücünün vazgeçilmezidir!"
Derin nefes aldı, sönmüş alevlerin canlı renklerle dolu kalıntılarını görmemek için gözlerini kapadı. Zihninde yükseldi, en derinde saklı olan odayı buldu. Gücü onu terk etmemişti.
Lanetinin sona erdiğini, Kıvılcım'ın onu bağışladığını ummaya cesaret edebildi. Ama yine o derinlerdeki odanın karanlıkları arasından parıldayan iki alevli göz ona şöyle diyordu; "Hiçbir şey bitmedi, daha yeni başlıyoruz!"
Yağmur yavaşladı ve durdu. Dünya tekrar alevlendi onun için. Ruhu tekrar ateşler içine düştü. Panikledi bir anda.. yanan kollarını söndürmek için çırpındı anlamsızca..
ağaç yapraklarından kıvılcımlar halinde düşen su damlaları tam bir görsel şölendi ama o bu manzaradan da sıkılmıştı artık..
"bundan kurtulmalıyım" diye mırıldandı kendi kendine..
hem bundan kurtulmak istiyordu hem de gücünden vazgeçemiyordu..
bunların olacağını kıvılcım ona söylemişti..önceden uyarmıştı onu.
o sözler kafasında yankılandı tekrar
"Bu andan sonra çok geç olacak..bu güç çok fazla ama sen de bu gücü istiyorsun değil mi? EVET, istiyorsun ama her gücün bedeli vardır..Biliyorum heyecanla bunu da kabul edeceksin. Ne olursa olsun... değil mi...Tahmin etmiştim.. Sana bu gücü vereceğim ama söylemedi deme bir gün ödediğin bedelden kurtulmak isteyeceksin ama güce olan açlığından dolayı bunu yapamayacaksın..Ne de olsa sen bir insansın...HAHahaha"...
_________________ Bugün için yaÅ?a , yarın için hayatta kal..
KıvılcımÂ?ın sözlerinin tamamını hatırlamalıydı. Alayları ve tavsiyeleri haricinde verdiği hayati bilgileri hatırlaması gerekiyordu. Zihninin derinlerinde şu sözler net bir şekilde çınladı, Â?Küllerin TapınağıÂ?nda bulacaksın beni!Â?
İşte bu! Küllerin Tapınağı. Zihninde canlanan o basamaklar . . . Acı . . . Kaybediş . . . Hepsi bu tapınağa aitti. Peki ya neredeydi? Geçmişinde mi? Geleceğinde mi? Artık onun için bu ikisinin birbirinden farkı yoktu. Sadece iç içe geçmiş, helezonlar halinde zihninden düşüp duran zaman dilimleriydi bunlar: birbirine kıyasla düşündüğü kavramlar değil.
Ama zaman dilimi her ne olursa olsun bulması gereken şeyi hatırlamıştı. Küllerin Tapınağı
Efsaneye göre Küllerin Tapınağı eski çağlardaki kudretli bir büyücü kralın, tanrısının hürmetine yaptırdığı bir binaydı, bu binaya sadece büyülü yollarla ulaşmak mümkündü ve tapınağın sırlarını bilmeyen kişiler, tapınağa geldiklerini sanarak bir ömür boyu boş moloz yığınlarından oluşan bir illüzyonun içine hapsolabilirlerdi. Tapınağın Phoenix tarikatınca kutsal sayıldığı ve alev yaratıklarının yuvası olduğu da söylentiler arasındaydı. Eski hayatında, kadim parşömenlerden birisinde bu tapınak hakkında bazı bilgilere rastlamıştı. Eğer bulabilirse, tapınağa nasıl girebileceğini biliyordu
Eğer bulabilirse . . .
Bu düşüncelerin ardından birşeyler daha hatırladı... Kıvılcım ona bir taştan bahsetmişti..
Bu taşı bulması gerekiyordu..Yanlış hatırlamıyorsa Kıvılcım demişti ki "Bu taş tapınağın yolunu aydınlatacak ya da onun gibi birşey.."
O taşı bulmalıydı, hem de bütün bu kızıllığın içinde..
Bunun için nereye gidebilirdiki? Hafızası bomboştu. Ne adı ne ailesi hatta oyle boştu ki zamanın bile silemeyeceği anılar hatta acılardan bile iz yoktu...Belki de bu bir ceza ya da bir bedel değildi, belki hafızasından kurtulmayı kendisi istemişti..
Hafızası olmasada bilgeliğinden birşey kaybetmemişti.."Kütüphane" dedi büyük bir sevinçle, "Bir kütüphane bulmalıyım". Kütüphanelerde efsanelerle ilgili bilgier bulmak mümkündü, tek umduğu şey aradığı şeyin bilinen bir efsane olmasıydı..
_________________ Bugün için yaÅ?a , yarın için hayatta kal..
Joined: Jan 08, 2004
Posts: 1636
Location: Ä°stanbul
Posted:
Mon Feb 16, 2004 11:13 am
'Kütüphane...' dedi tekrar, yalnız bu kez sesinde bir zafet tınısı değil, umutsuzzluk çığlıyı gizliydi... Bu sonsuz sıcaklığa, saldırgan alevlere hangi kütüphane dayanabilrdi!! Bu bir bilmeceydi, belki de cevabı olmayan bir bilmece diye düşündü... Sonra fırtına da çakan bir şimşel nasıl aydınlatırsa ortalığı, aklına gelen bir fikir de öyle aydınlattı onu... Bilgi yalnızca kitaplarda olmazdı, ve dünya üzerinde birçok bilge ve kudretli kişilerde mevcuttu. Ne yapması gerektiğini nihayet bulmuştu; Umutsuzluk şehri'nin büyücü kralı; ona bu bilgiyi verebilecek kişilerden biriydi... En az kendisi kadar güçlü olan bu kralı görmeliydi... Muhakkak!!!
Ama şimdide başka bir sorun vuku bulmuştu kafadsında. Peki kralı nasıl bulacaktı. Kendi öz benliği bir anlığınada olsa kurtulup ona bir anı hatırlatmıştı. Sadece bir görüntü. Sonra birden büyük babasının ona bıraktığı taş plakalar aklına geldi. bu bağıda nerden çıkarmışltı bilemiyordu ama bu olaylarla bir ilgisi olduğunu hissediyordu. sanki bu koca lanetin bir alın yazısı olduğu gibi bir düşünceye kapıldı. sonra tekrar plakaları düşünmeye başaladı. Küçüklüğünden beri bu plakaları okumaya çalışmıştı ama bir türlü başaramamıştı.şimdi plakaları almak gerekiyordu artık bundan emindi.
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.