Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: arosyf
    Bugün: 35
    Dün: 35
    Toplam: 90399

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1289
    Üye: 1
    Toplam: 1290

    Şu An Bağlı:
    01 : arosyf

    FrpWorld.Com :: View topic - HAYAT SINAVI ( RP)
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     HAYAT SINAVI ( RP) View next topic
    View previous topic
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.
    Author Message
    Andero
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Jun 24, 2004
    Posts: 758
    Location: Ä°stanbul

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 6:33 pm Reply with quoteBack to top

    Lenen inanmaz bakışlara sahip gözlerini yavaşça yerden kaldırıp Vainut'a baktı. Sadece bakabildi bir süre; zira gördüğü şey altın pullara sahip dev bir ejderhadan başka bir şey değildi. Babasından başkası... Kulakları duymuyor, teni hissetmiyordu. Her şeyden; hayatından, yaşamından, varlığından her şeyinden ama her şeyinden soyutlanmıştı adeta.

    Devasa ve güçlü altın ejderha, yaşayanların dostu, sevdiği şeylerin düşmanlarının kabusu, Loredon krallığının koruyucusu, öyle ki, krallığa kendisini simge yaptıran yüce ejderha.... Babaları.... Babası.... Gralis..... Çlmüş müydü yani?

    Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Bu gerçek olabilir miydi? Yüce ejderha Gralis'i ne öldürebilirdi ki? Hayır, hayır... Bu gerçek değildi. Asla olamazdı. Gralis... Babaları ölemezdi. Hem de kırk küsür yıldan sonra tam evlatları yanına gelmişken ölemezdi. Lenen atasını, babasını kaybetmiş olamazdı. Sonsuzluğa uzanan bir hayat vardı önlerinde. Hayır, yüce Gralis bu hayatı terketmiş, çocuklarını yapayalnız bırakmış olamazdı.

    Hayır, hayır.... Babalarının öldüğü basit bir yalandan başka bir şey değildi. Bu insan onlara yalan söylüyordu. Klasik bir insan davranışı.... Tanıdık olsa da olmasa da.... Dost olsa da olmasada.... İnsanlar böyleydi işte; nankör. Hayır, bu korucu onlara yalan söylemişti. Peki bunu neden yapmıştı? Bundan ne çıkarı vardı ki?

    Neden sorguluyordu ki? Karşısındaki de klasik bir canlı formuydu. Onlar, en ufak bir şeyde bile saçma sapan bir çıkar bulur ve ona ulaşmak için her şeyi yaparlardı.

    Sarı rengin etrafını sardığı göz bebekleri kısıldı. Ne istiyordu bu canlı onlardan yalanın nedeni neydi?

    Çte yandan, ya doğruysa... şehir sessizdi, şehir hüzünlüydü, şehir.... şehir, neredeyse bir kuşakta geçse, hatıladığı neşelilikten çok uzaktı. Bunu şehre girince fark etmişti ama insan gereksizliğine vermişti. Ya değilse, ya Gralis....

    Hayır hayır, olamazdı... Ama ya olduysa....

    Lenen bir an sadece öyle kalakaldı. Dışarıdan bakan biri hasta olduğunu sanabilirdi. Sonra birden atik bir hareketle arkasını döndü. Babasını görecekti. Bunun bir yalan olduğunu görecekti. Kalbine düşen ve aklını gölgeleyen bu merakı silecekti. Sonra... babasını, atasını gördükten sonra geri gelecekti ve korucuyu bulacaktı. Ona, bu yalanının nedenini anlattırmasını bilirdi. Evet, önce babasını görecek, sonra korucudan bu yalanın hesabını soracaktı.

    şaka yapmış olabilir miydi? Hayır.. Bir ejdere, bir altın ejdere atasıyla ilgili böyle bir şaka yapılmayacağını bilmeliydi. Çstelik Lenen ve Lenan'ı daha önceden de tanıdığından babalarına olan bağlılıklarını bilirdi. Bu yüzden bu yalanı sıkmış olmalıydı. Bunu kullanmak için... Ama niye, neden? Sorular babasında saklıydı.

    Koşmaya başladı aniden. Bu aniliğin yarattığı rüzgar yüzünden başlığı geri düşmüştü. Umursamadı. Varsın insanlar onu görsündü. Umrundaydılar sanki Lenen'in... Onları görmüyordu bile. Çzerindeki levha zırhın onu yavaşlatışını unutmuştu, yorgunluğunu unutmuştu. Kısa bir yol olmayacaktı yine ama babasının inine gidecekti. İçeri girip onu görecekti. Onunla konuşacaktı, atasına saygısını sunacaktı. Sonra geri gelip bu yalanın hesabını soracaktı.

    Yarı altın ejder, Loredon sokaklarında, hızla koşuyordu.

    _________________
    Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
    Back to top View user's profileSend private message
    Oren_Dautry
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 23, 2003
    Posts: 2577

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 7:01 pm Reply with quoteBack to top

    Yarı ejder durmadan koştu taa ki Gralis in mağrasının önüne gelinceye dek...


    Image



    mağranın önünde durdu, içinde bir ürperti vardı..çok sessizdi.. Ne mağrada bir canlının sıcaklığını sezebiiyor ne de Gralis in nefes alış verişinin hırıltılı sesini duyabiliyordu....

    Mezar kadar soğuktu içerisi...

    Sonra gözü daha yukarılara kaydı.. girişin kenarlarıdaki kan izlerini farketti ve parçalanmış taşları.. yerdeki ayak izleri de cabası...ve mağranın içinde kırmızı alev kırmızısı renkte bir şey parladı gözüne...Bir ejder pulu, tek bir parça ejder pulu...

    _________________
    Bugün için yaÅ?a , yarın için hayatta kal..
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    Sufferly
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Dec 22, 2004
    Posts: 433

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 7:12 pm Reply with quoteBack to top

    Moonsoul , rutin bir görevden geri dönmüştü.Uzaklardan halkının üstünde ölüm yayan kırmızıyı , o kırmızı ejderi gördü.Lanet olsun , uzaktaydı , kahroluyordu.Taşıdığı bazı değerli taşları yere fırlattı , yükünü hafifletmesi gerekiyordu.

    Koştu...koştu...Artık nefesi kesilemeye başladı.Biran ellerini dizlerinde destek alarak eğildi ve derin derin soludu.Evine çok yakındı. Katliama!

    Son gücüyle halkının yaşadığı yere koştu ... Katledici uzaklaşmış , halkının hepsini öldürüp gitmişti!Gözü döndü.Etrafına delicesine bakınıyor , yaşayan birini bulmaya , aramaya başladı.Etraf ölü orclarla doluydu.Yanmış pis kokan etler.Lanet olası orclar!

    Kimse yoktu!Herkes yanmış , ezilmiş , kopmuş , ölmüş...Lanetler olsun , ne tür bir dehşettir bu?Nedir bu şey?Nasıl kaçan olmaz?Karanlığın gölgesinden halkını nasibini almıştı.Hemde gereğinden fazlasıyla!

    Başını yere eğdi.Düştü , çöktü.O an burada geçirdiği anlar , zevkler , iyi günler geldi aklına.Bir an gülümsedi. Sonra kendine geldi.Biraz toparlanmış , ayağa kalkmıştı.Etrafa iyi göz gezdirdi. Çok uzaklarda , iki süliet.Kim olduklarını yada ne olduklarını kestiremiyor , anlayamıyordu.Belkide tek kurtuluş yolum , onlardır diye düşündü.Kaybedecek neyi kalmıştıki?Silahlarını kontrol etti , çantasındaki gereksiz şeyleri attı.Koşar adımlarla iki sülieti izliyordu.

    Saatler geçti.Yürüyüşüne ara sıra matarasından su içmek , enerji verici yiyecekler yemek için ara veriyordu.Bazen çeşitli hayvanlara rastlıyordu.Bazende tanımlayamadığı bazılarına.Biraz daha güç toplayarak yürüyüşüne devam etti.

    Dakikalar , saatler geçti..Yorgunluğu onu tamamen ele geçirmek üzereydi.Tam o sırada ilerde bir yerde bir şehir gördü.Oraya ulaşmalıydı.Orası kurtuluşu olabilirdi.Yarı emekleyerek , yarı yürüyerek son mesafeyide katetti...

    şehir kapısına geldi.Yürüyüşüne biraz daha özen göstermeye zorluyordu kendisini.Etrafına bakındı.İnsanlar.. Çok sayıda insan.Bu kadar insanı bir arada görmeyeli uzun zaman olmuştu.Ama hepsi insanmıydı?Arkası dönük 2 tane sivri kulaklı...Yabancı gelmiyor diye düşündü.Onlara doğru yaklaştı.

    "Pardon , siz nereden geliyorsunuz?" diye sormaya cüret etti.Irkdaşlarını görmek memnun etmişti onu.Ama daha yakın gibi hissetti onları.Daha önceden görmüştü.Bundan emindi...

    _________________
    They awake for flesh
    Choose pain as a path
    Refuse a light
    To blind you and me
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteMSN MessengerICQ Number
    high_elf
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 15, 2004
    Posts: 398
    Location: Ýthaca, ABD

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 7:41 pm Reply with quoteBack to top

    "Hiçbir şeyimiz kalmamış olabilir.. Ama en dibe batmadan da en yükseğe çıkılamaz kardeşim bunu da biliyorsundur umarım.." diye cevap verdi abisine düşünceli düşünceli. Arkada bıraktığı kötü zamanları bir daha hiç duymak istemiyordu, her ne kadar üzerinde şu anda bile silemediği ve sonsuza kadar silemeyeceği etkiler bıraksa da..

    "İnsanlara güven duyulmaz, bu konuda çok haklısın, lakin burada yaşamamız için onlarla iletişime girmemiz de şart.. Her ne kadar bu bize öğretilenlere ters düşse de.. Neyse abi birlikten kuvvet doğarmış, daha önce olduğumuzdan daha sıkı sarılmalıyız birbirimize.." dedi ciddi bir tonla.. Halenoth kaşları çatık bir şekilde şehri dolduran insanlara baktı.. Zavallı yaratıklar.. Daha yaşamın anlamını öğrenemeden uçup gidiyorlar.

    Arkasından gelen bir sesle irkildi başta, ama bunun o hafif melodiyle süslenmiş bir dilden çıktığını duyunca yüzünde istemsiz bir gülümseme belirdi.. Bir elf.. Bunca insan arasında görmeye memnun olacağı tek şeydi belki de.. O nazik ağızdan çıkan ezgiyi duymak kalbinde bir sızıya neden oldu.. Yavaşça gözlerini yumdu ve acının vücudunu terketmesine izin verdi.. Ardından gözlerini açarak karşısındaki ırkdaşına cevap vermeye başladı elfçe..

    "Biz artık sözlerde kalmış, anılarda yaşayan bir yerden geliyoruz,Kuzey Ormanlarının güneyinden, Ebedihuzur Ormanından geliyoruz.. Peki sen dostum? Bu arada kendimi tanıtayım.. Ben Halenoth Megiltura, bu da kardeşim Maegnar.." dedi yüzünde pis bir sırıtışla.. Abisinin kardeş kelimesine tepkisi ne olacaktı bakalım..

    Karşıdalarındaki elfte bir aşinalık sezdi, sanki daha önce görmüş gibiydi.. Belki...
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Andero
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Jun 24, 2004
    Posts: 758
    Location: Ä°stanbul

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 8:07 pm Reply with quoteBack to top

    Yollar boyunca koştu Lenen güçlü kaslarının ve dayanıklı yapısının ona sağladığı tüm hızla. Çevresinin farkında değildi. Lenan onu takip etmiş miydi bilmiyordu. Zira o an hiçbir şey umrunda değildi. Lenan ve babası... Hayatında sahip olduğu tek şeylerdi. Herhangi birini kaybedemezdi..... kaybedemezdi.

    Mağara uzaktan görünmeye başladığında Lenen yorgunluktan iyice bitap düşmüştü. Bacak kasları deliler gibi ağrıyordu, göğsü sıkışmaya başlamıştı. Güçlü ciğerlerinin vücuduna pompaladığı kan, bacaklarının istediği kadar hızlı hareket etmesini engellemişti. Kanatları olmadığına lanet etti.

    Güneş tepeye yaklaşmıştı artık yavaşça. Lenen, mağaranın kapısına vardığında vücudu yorgunluktan, önce öne doğru düşer gibi oldu ama savaşçı, zırhına rağmen, üstün gücüyle dengesini sağlayabilmişti.

    Kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Bir şeyler eksikti ama ne? Bir şeyler eksikti ama ne?

    Sakinleşti. Biraz nefes aldı. Bir kaç dakika sonra babasını görecekti. Atasına saygısını sunacaktı. Pelerinini düzeltirken bir an kaskatı kesildi. Neyin eksik olduğunu farketmişti. Ses... Etrafta hiç ses yoktu Lenen'in solukları haricinde. Etrafı daha iyi dinleyebilmek için konsantre oldu. Ne bir kuş cıvıltısı, ne bir böcek sesi....

    İçeriyi dinledi ardından.. Bir ses gelmiyordu. Atası dışarıda mıydı? Evet, evet kesinlikle öyleydi. Başka ne olabilirdi ki?

    Bunu düşünürken kalbindeki karanlık derinleşti birden. Kalbi ona atasının, babasının dışarıda olduğunu söylüyordu ama aklı...

    -Ya değilse....

    Lenen mağaradan içeri girdi.

    Soğuk, ilk başta içini ürpertti. Sanki... Sanki atasının sıcak nefesi burayı bir süredir ısıtmamış gibi...

    Etrafı incelemeye başlayınca olduğu yerde kalakaldı. Yere eğildi ve yerde gördüğü kırmızı lekeye dokundu yavaşça. Aynı leke bütün duvarlarda vardı.

    -Kan... dedi alçak sesle.

    Etraf, paramparça olmuş kayalarla doluydu. Dikkatle baktığında devasa ayak izleri de gördü yerde. Zira o kadar büyüklerdi ki bu yükseklikten ayak izleri olduğunu anlamak sadece uzaktakilere bakarak mümkün olabiliyordu.

    Lenen'in içi ileri derecede sıkılmaya başlamıştı. Burada bir savaş olmuştu. Peki kazanan kimdi?

    İleride bir şey parladı gözüne. Hemen oraya koştu. Yerde, kırmızı bir pul, büyük, kırmızı bir pul, tek başına parlıyordu. Yavaşça eğilip diz çöktü. Pulu elleri arasına aldı. Sert pul belli ki bir kırmızıya aitti. Diyar üzerinde başka hiçbir canlı böyle bir şeye sahip olamazdı. Pulu elinde zarar vermeyecek kadar hafifçe sıktı. Aynı anda yüzü sinirle kasılmıştı.

    Başını kaldırıp ileri baktı. Gözleri sertleşti. Sert bir şekilde ayağa kalktı. Kırmızı pulu belindeki kemerde bulunan bir çok bölmeden birine yerleştirdi. Ardından çift başlı kılıcını kınından çekti. Kılıç kınından çıkarken oluşan metalin metale sürtünme sesi mağara duvarlarında yankılandı. Lenen, mağaranın iyice içine doğru ilerledi.

    İlerledikçe savaş izlerinin yok olduğunu gördü. Etrafta daha çok.... yıkım izleri vardı. Umutlarının azaldığını düşündü, aslında kalbi, hiç umudu kalmadığını biliyordu ama aklı hala birazını reddebiliyordu işte. Ne kadar güçlü olursa olsun hiç bir ejderha yüce Gralis'le mağarasının bu kadar içinde mücadele etmeye cesaret edemezdi. O halde bu yıkımın tek bir anlamı vardı....

    Babasının sahip olduğu mağaranın bir çok odası boyunca ilerleyip merkezdeki en büyük odaya, babasının yattığı odaya geldi. Çok az canlının görebildiği bu salonda zamanında tavanı destekleyen, cüce işçiliğinin en ince detaylarını sergileyen sütunlar vardı. Ama şimdi, ama şimdi hepsi gitmişti. Babasının sahip olduğu bütün o güzelim dekorasyon mahvolmuştu. Sütunlar tuzla buz olmuştu adeta. Bir şey, ki Lenen onun ne olduğunu biliyordu, buraları ezip geçmişti.

    Aklına babası geldi. Onlar ayrılmadan önce bu odadaki sohbetleri, onlara hayatı, altın olmanın öğretilerini anlatışı geldi. Birden sarı gözleri yaşlarla doldu. Çift başlı kılıcı elinden düştü. Dizleri üzerine çöktü sertçe. Başını geri atmıştı. Gözlerinden süzülen yaşlar yüzü boyunca kayarak zemine, kırmızının ayakları ve devasa kuvvetiyle harap olmuş zemine düşüyordu.

    -NEDEN, NEDEN HA NEDEN....... NEDEN? sesleri yankılandı mağaranın koridorlarında ağlamaklı bir şekilde Lenen'in göz yaşları arasında.

    Çne eğildi ve kollarını kavuşturarak yere dayadı. Hıçkırıkları güçlü vücudunu sarsıyordu. Sağ elini yumruk yaparak yere vurmaya başladı. Hafif bir;

    -Neden... sesi daha çıktı dudakları arasından.

    Sonra sesler kesildi.....

    Bir süre öyle kaldı. Sarı gözleri ağlamaktan bambaşka bir renk almıştı. Çnce başını kaldırdı. Kılıcını tekrar eline aldı. Ardından ayağa kalktı yavaşça ve dikleşti. O, Gralis'in oğluydu. Damarlarında onun kanı vardı. Onun kudreti, onun gücü akıyordu bedeni boyunca. Kılıcı sırtındaki kına geri taktı. Dizleri üzerine çöktü. Sırtı dikti. Bu vaziyette kılıcın ucu neredeyse yere değiyordu.

    -Pelor, yüce tanrım, parlayan tek... Sana taptık, ben, babam, kardeşim... Sana inandık. şimdi babamın evindeyim. Onu görmem, ona saygımı sunmam, onunla konuşmam gereken yerdeyim ama... ama o burada değil. O burada değil.....

    Göz yaşları tekrar kendini gösterir gibi oldu ama Lenen onları durdurmayı başardı.

    -Ona yardım edemedim. Ona yardım etmek için elimden geleni yapamadım. Çlürken onun yanında bile değildim. Biliyorum, o şimdi cennetinin semalarında devasa kanatlarını zevkle açarak ışığının tadını çıkartıyor ve mutlu. Ama... ama.... O artık burada değil ve o çok sevdiği insanlara yardım edemeyecek. Kim kaldı geride tanrım.... Ben ve kardeşim.... Onun soyundan sadece ikimiz.... Bizim mi bu görev?.... Biz mi devam ettireceğiz bunu?

    Bir süre durdu. Sonra tekrar devam etti. Yüzü iyice sertleşmişti.

    -Sana yemin ediyorum ki parlayan tek; bir gün güçleneceğim ve o zaman... o zaman bunu yapanı bulacağım ve atama, babama yaptıklarının hesabını ondan soracağım.

    Bir an daha durdu.

    -Güçlendiğimde, onunla yerde savaşabileceğim parlayan tek.... Ama havada... Bu yeteneğim yokken nasıl başarabilirim bunu? Uçamazken... Senden şimdiye kadar çok şey istemedim yüce tanrım. Ama şimdi istiyorum... Babam için istiyorum... Yeminim için istiyorum. Bana bir çift kanat bahşet yüce tanrım... Sadece yeminimi yerine getirene kadar... Sadece.... artık babamın ruhu gibi bedeni de huzur buluncaya kadar. Sen ki ışığınla diyarı örten... Bana yardım et. Altın şövalyelerin kalan son iki ferdinden biri olan bana yardım et. dedi.

    _________________
    Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
    Back to top View user's profileSend private message
    Horcoel_Baator
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Oct 22, 2004
    Posts: 673
    Location: BoÅ? boÅ? gezindigi Ankara sokaklarından..

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 8:17 pm Reply with quoteBack to top

    Maegnar kardeşinin sözlerini çekik elf gözlerini kısarak cevapsız bakışlarıyla karşıladı..Kardeşi doğruyu söylüyordu..Ama doğrunun sadece bir kısmını belirtiyordu..Sadece bir kısmını..

    ''Yinede insanlara güvenmeyeceğim''dedi içinden..

    Bu sırada arkasından gelen seslerin etkisi ile ani bir haraketle arkasına döndü elf kılıçustası..Kardeşine tam insanlarla konuşmaması için uyarıda bulunacaktıki..Gelenin bir elf oldugunu ve elfçe konuştuklarını farketti..Suratındaki asil ifadeyi bozmadan soğuk bir gülümseme kapladı suratını..Ve yavaşça yanlarına gelen ırkdaşını selamladı..

    ''Demek bu şehirde elfler o kadar da yabancı değilmiş'' diye düşünmeye başladı..Bir ırkdaş..Gidilecek bir insan şehrinde karşısına çıkacak en güzel şeylerden biri diye düşündü..

    Bu sırada kardeşinin sırıtarak yeni gelene şu sözleri söyledğini işitti..

    Quote:

    ''Ben Halenoth Megiltura, bu da kardeşim Maegnar.."


    Maegnar açık kahverengi kaşlarını çatarak kardeşine doğru sorgularcasına bir an baktı ve ardından asil tavrını koruyarak konuşmaya başladı..

    ''Selam sana soylu ırkdaş..''dedi bilgece bir sesle elflerin kullandığı kadim elf dili ile..''Kardeş'' iminde söylediği gibi adım Maegnar..Buraya uzun ve karanlık bir yoldan geçerek geldik..''Maegnar bir an etrafına bakındı..''Burada anlatamayacagımız kadar kötü..Karanlık bir yol..Ne yapacagımızı kestirene kadar bu acınası insanların şehrinde kalacak geçici bir yer arıyoruz..Sizin bu konuda bir bilginiz varmıdır ırkdaşım..şehirde kalacak bir yer ile ilgili..''

    ''Fazla ilgi çekiyoruz..''Dedi elfçe..''En azından sakince konuşacagımız bir yere gidelim..''

    _________________
    ''No matter what I do, no matter how hard I try,
    the ones I love will always be the ones who pay..''
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    Androner
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jan 07, 2004
    Posts: 808
    Location: istanbul

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 9:04 pm Reply with quoteBack to top

    bağışmak, böyle başlamıştı ikinci hayatına Pyard. Gözü açıldığında her şey için çok geç olduğunu sanmıştı. Ama bağışladılar.
    o da hayatını kendisini eski haline getirenlere karşı savaşmaya adadı. Çok büyük savaşlar yaptı, dostlar edindi, dostlar kaybetti.
    Savaşların en büyüğünü her zaman kendi içinde yaptı, içinde yanan ateş onu hiç istemediği olaylar yapmaya zorlasa da onu ehlileştirmek yolunda önemli adımlar attı.

    Gralisten bilgelik almaya geliyordu. ama yolda gördüğü olay onu şoka uğrattı, büyük kırmızı bir ejderha şehirden uzaklaşıyordu, keskin gözleri sayesinde ejderhanın pençesinde parlayan bir taş gördü.
    Hemen Gralis'in mağarasına koştu, yolda karşısına çıkan bir kaç orku, içindeki ateşle yaktıktan sonra mağaraya ulaştı. Ne yazık ki Gralis ölmüştü, en azından ondan bir kaç söz duyabilmeyi isterdi. Mağarayı araştırdı ve değerli bir şey bulamadı. Anlaşılan Kırmızı, alınacak en önemli eşyayı almıştı.
    Bir anda etrafını orklar kuşattı.
    Aniden gözleri alev aldı, orklar bir kaç adım geri çekildiler.
    "Burayı hemen terkedin yoksa hepinizi yakarım" dedi, korkunç bir kahkaha attı. Ama orkların hepsi çekilmediler ve onlarla savaşmak zorunda kaldı. Orkların hepsini öldürmüş olsa da Kendisi de çok yaralanmıştı.
    sonra birden başka alemlere gitti.

    her yer alev içinde, gökyüzü kıpkırmızı, meteorlar birbiri ardına düşüyor. 2 büyük ordu savaşa giriyorlar. İçlerinde insanların akıllarına gelemeyecek kadar çirkin, biçimsiz ve içi kötülükle dolu olan yaratıkların ordusu. Bir vadide karşılaşmışlar, vadinin ortasından zehir dolu bir nehir akmakta. Nehirin yanında Pyard ve efendisi Klotho.
    - Efendim, düşman ordusunu kuşatmış durumdayız.

    Birden nefes nefese uyandı, yüzü kan ter içerisinde kalmıştı. O savaşın sonunu biliyordu, ama ya başka türlü olsaydı... ya başka türlü olsaydı. ya biz kazansaydık...
    Eski efendisine hizmeti kısa sürmüştü, cennet kanı taşıyan bir varlığın...
    - Neyse bunları düşünmemeliyim, dedi kendi kendine
    Bir anlamı yok, kendimi yiyip bitiriyorum. İçimde taşıdığım ondan bana bir hediye, onu kendi silahıyla yok edeceğim. çok hafif bir gülümseme yaptı.
    birden kendine baktı, neler yapmıştı, farkında değildi, ama üstünde çok kan vardı ve pis kokuyordu. Gümüş giysisi orkların pis kanıyla kirlenmişti, iğrendi kendi haline. bir çok yerinde ağrı vardı, kendini iyi hissetmiyordu. uyku da onu rahatlatmamıştı. kendini yokladı, . birden dışardan gelen sesler duydu. karanlık bir oyuktaydı, herhalde beni göremez diye düşündü.
    Kalan gücünün tümüyle girişe göz attı. Girenin yarı bir altın ejderha olduğunu görünce rahatladı.
    - bana yardım et...
    Tasfir: Gümüş ve uzun saçlı, yeşil gözlü, ten rengi de beyaza yakın bir "elf ". bilenler, bu karakterin Aasimar olduğunu farkedecektir. Çzerinde Gene saç rengi gibi gümüşten bir cübbe duruyor. cübbenin üzerinde siyah ve kırmızı renkten çeşitli yazılar bulunuyor. bu yazılar bilenler için celestial dilinde yazılmış. "Bağışlamak, en büyük yüceliktir. Bağışlanan bağışlandığını unutmamalı, gönlünü karanlıktan arındırmalıdır". ve kutsal bir etki yayıyorlar etrafa. demin yazdığım yazı sadece bir kolunda yazan yazıdır. cübbesinin başka yerlerinde başka yazılar da var. Cübbesinin arkasında Pirinç renginde bir pelerin var. Sırtında iyi bir işçilikle yapılmış crossbow var. şu anda üstü yara bere içinde, cübbesi de bir kaç yerden yırtılmış.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN MessengerICQ Number
    Sufferly
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Dec 22, 2004
    Posts: 433

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 9:08 pm Reply with quoteBack to top

    Arkasından gelen bir sesle irkildi başta, ama bunun o hafif melodiyle süslenmiş bir dilden çıktığını duyunca yüzünde istemsiz bir gülümseme belirdi.. Bir elf.. Bunca insan arasında görmeye memnun olacağı tek şeydi belki de.. O nazik ağızdan çıkan ezgiyi duymak kalbinde bir sızıya neden oldu.. Yavaşça gözlerini yumdu ve acının vücudunu terketmesine izin verdi.. Ardından gözlerini açarak karşısındaki ırkdaşına cevap vermeye başladı elfçe..

    "Biz artık sözlerde kalmış, anılarda yaşayan bir yerden geliyoruz,Kuzey Ormanlarının güneyinden, Ebedihuzur Ormanından geliyoruz.. Peki sen dostum? Bu arada kendimi tanıtayım.. Ben Halenoth Megiltura, bu da kardeşim Maegnar.." dedi yüzünde pis bir sırıtışla.. Abisinin kardeş kelimesine tepkisi ne olacaktı bakalım..

    Karşıdalarındaki elfte bir aşinalık sezdi, sanki daha önce görmüş gibiydi.. Belki...[/quote]

    Moonsoul'un gözleri bir anda büyüdü , parladı.Evet , tahminleri doğru çıkmış , hem ırkdaşı hemde eskiden aynı yerde yaşayan birisi ile karşılaşmıştı.Birisi değil , iki kişi!.

    "Biz artık sözlerde kalmış, anılarda yaşayan bir yerden geliyoruz,Kuzey Ormanlarının güneyinden, Ebedihuzur Ormanından geliyoruz.. Peki sen dostum? Bu arada kendimi tanıtayım.. Ben Halenoth Megiltura, bu da kardeşim Maegnar.."

    Moonsoul iyice şaşırdı ve ağızı açık kaldı."Ben....ben..Ebedi...huzur... Ormanı....Evet..Ben .. Ebedihuzur Ormanındayım... Adım Moonsoul..Moonsoul Arcnature...Memnun oldum..."laflarını zor sarfetti.Ardından açılarak;

    "Beni orada korucu Arcnature olarak tanırlar.Doğaya ve yaylara aşinalığımdan dolayı..Daha doğrusu ailemim...Bu ismi duymamış olabilirsiniz , ailemizin ismi.Sizin ailenizin ismi neydi?Muhtemelen tanıyorumdur."

    Ardından elfleri incelemeye başladı.İkisinide tanıyordu.Ama daha önceden konuştuklarını hatırlamıyordu.Belkide konuşmuşlardı.Peh..Kimin umrunda.Muhtemelen artık hep konuşacaklar...

    _________________
    They awake for flesh
    Choose pain as a path
    Refuse a light
    To blind you and me
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteMSN MessengerICQ Number
    Lysana
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: May 28, 2004
    Posts: 716
    Location: Arborea

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 9:12 pm Reply with quoteBack to top

    Birden koşturmaya başlayan Lenenin arkasından bakakaldı "Nereye!" diye seslenmişti ama faydasız olucağını kendide biliyordu keşke bu haberi kendisi vermek zorunda kalmasaydı,ama bir yabancıdan öğreniceklerine bir dosttan öğrenmeleri daha iyiydi. Çaresizce kollarını iki yana açtı napabilirdiki,onların acısınıda anlıyordu.Yeşil gözleri daha sonra yere çömelmiş olan lenana kaydı "Bence kardeşini takip etmeliyiz böyle bi durumda onu yalnız bırakmaman en iyisi" Vainut'un Yarı ejdere böyle birşey söylemesine gerek yoktu kardeşler zaten birbirlerini yalnız bırakmazdı,ama birşeyler söyleme gereği duymuştu.
    Daha sonra lenenin gittiği yöne doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.

    _________________
    Bir Å?ehir,kalesini asla kaybetmez;
    eÄ?er onu taçlandıran duvarlar tuÄ?ladan
    deÄ?il de insandan ise..
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    Oren_Dautry
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 23, 2003
    Posts: 2577

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 9:17 pm Reply with quoteBack to top

    Yarı ejder tanrısına dua ettikten sonra bir cevap aldı bir işaret bir ses evet biri konuşmuştu...


    - bana yardım et...
    Tasfir: Gümüş ve uzun saçlı, yeşil gözlü, ten rengi de beyaza yakın bir "elf ". bilenler, bu karakterin Aasimar olduğunu farkedecektir. Çzerinde Gene saç rengi gibi gümüşten bir cübbe duruyor. cübbenin üzerinde siyah ve kırmızı renkten çeşitli yazılar bulunuyor. bu yazılar bilenler için celestial dilinde yazılmış. "Bağışlamak, en büyük yüceliktir. Bağışlanan bağışlandığını unutmamalı, gönlünü karanlıktan arındırmalıdır". ve kutsal bir etki yayıyorlar etrafa. demin yazdığım yazı sadece bir kolunda yazan yazıdır. cübbesinin başka yerlerinde başka yazılar da var. Cübbesinin arkasında Pirinç renginde bir pelerin var. Sırtında iyi bir işçilikle yapılmış crossbow var. şu anda üstü yara bere içinde, cübbesi de bir kaç yerden yırtılmış

    _________________
    Bugün için yaÅ?a , yarın için hayatta kal..
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    Horcoel_Baator
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Oct 22, 2004
    Posts: 673
    Location: BoÅ? boÅ? gezindigi Ankara sokaklarından..

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 9:45 pm Reply with quoteBack to top

    ''Megiltura..''dedi Elf savaşçı üslubunu bozmadan..Ailemiz kılıç yapımı ve kullanımı konusunda en bilge aileydi..Bu yüzden bu ünvanı almıştık.''dedi hüzünle..Bir an daldıktan sonra başını kaldırarak ırkdaşına tekrar yoğunlaştı..''Tanıştıgımıza memnun oldum ''Orman bekçisi'' Arcnature..''Ailenizin doğaya olan saygısını taktirle karşılarım Moonsoul..Doğa''dedi ezgisel ses tonu ile..''Herzaman gizemi ve güzellikleri ile ünlüdür..''Bir an etrafına baktı iç çekerek..''İnsanların asla anlayamayacağı bir güzellik..Onlar anca zarar vermeyi bilirler..Gelirler yakarlar yıkarlar..İstediklerini alırlar ve umursamadan geri dönerler..Kısa ömürleri hep aceleci yapmıştır onları zaten..''

    Etrafını bir kez daha kolaçan etti Elf savaşçı..İnsanlara bir takıntısı yoktu..ama güvenilmezliği ile ünlenen bu ırk ile bu kadar yakın olmak istemiyordu..Kendisni rahatsız hissediyordu burada..Endişeleniyordu..Hem kendisi hemde kardeşi için..Hele ailesinden kalan tek varlık kardeşi olunca..

    ''Kardeşim..Burada böylece dikili duramayız..İnsanlar kendi aralarında konuşan üç elfi merak edicek ve hakkımızda bürsürü asılsız dedikodular çıkaracaktır..Eh zaten onlardanda anca bu beklenir..Az öncede belirttiğim gibi..Konuşacak başka bir yer bulmalıyız..Ve siz korucu Arcnature..Bence bizimle gelmeniz en doğrusu olur..Bu kalabalık insan şehrinde bir elfin güveneceği birşey varsa oda başka bir elf olmalıdır..''

    _________________
    ''No matter what I do, no matter how hard I try,
    the ones I love will always be the ones who pay..''
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    Efla
    Site Admin
    Site Admin





    Joined: Apr 10, 2004
    Posts: 3916
    Location: Ankara

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 9:52 pm Reply with quoteBack to top

    BUnca acısı içerisinde bir kelime akkor gibi yandı beyninde. Bir kırmızı... Kim cürret edebilmişti buna. Bir an içi,n intikamın ateşine bırakmak şistedş kendini. Bu her tarafını hançer gibi deşen kor alevler gibi dağlayan yarasını unutmak ve kendini intikamın ateşine kaptırmak. Ama hayır onu koruyan birşey vardı. İnancı onu koruyordu. Bütün bu kederle yüzleşebilmesinin ve hala intikam için yaşamamasının nedeni vardı. Tanrısı inancı... Kardeşine ve babasına bakan, insanlara hayat veren güneşin sahibi Pelor.

    Pelor.. Zihninde bunca karanlık arasında tek ışık olmuştu bu kelime. Güneşin dünyayı karanlıktan kurtardığı gibi kurtardı Lenan'ı da. En karanlık gecenin ardından gelen şafak gibi. O gecenin burukluğu asla unutulmayacaktı. Fakat yaşamaya devam edilecekti. İntikam için değil, eskiden olduğu gibi ışık adına. Atasının yaptığı gibi ışık adına. İnancından gelen bu gücü hissettiğinde kendini toplayabilmişti. Dizleri üstüne çökmesinin sebebi tanrısına dua etmekmiş gibi görünüyordu şimdi ise. Gözünden süzülen 2 damla yaşı sildi. Hala dizleri üstündeydi. Fakat belini doğrulttu. Kimseye boyun eğmeyecekti. Törensel bir biçimde kılıcını çekti ve önüne koydu. Ve içinde bununduğu güce olan isteklerini ve şükranlarını sunmaya başladı...

    "Ey her şeyi gören, aydınlatan ve hayat veren güneş tanrısı Pelor. Bu en karanlık anımda bana ve kardeşime güç ver. Işığınla yolumuzu aydınlat. İçimizdeki güneşin sönmesine izin verme. Ve Atam söylendiği gibi ölmüşse ona ebedi huzur bahşet.Ve bilmesine izin ver ki biz oğulları dünya üzerinde güneş parladığı sürece onun izinden ilerleyeceğiz."

    Duasından sonra sonsuza kadar içinde taşıyacağı acısı biraz olsun hafiflemişti. Artık acısı bile ona güç verecekti. Amacını gerçekleştirmesi için zor anlarında bir güneş olacaktı. şimdi ise en zor anlarından biriydi şu kısacık hayatında belki de en zoru... Ama yüzleşecek gücü bulduğundan tanrısına sonsuz şükran duyuyordu Lenan. şimdi ise yapması gerekenler vardı. Her zaman olmuştu. Dikkati zırh tıngırtısıyla kesildi. Kardeşi olduğuna emindi. Ve nereye gittiğini iyi bilecek kadar iyi tanıyordu onu. Kılıcını alıp kınına soktu. Kolcu kardeşini takip etmeleri gerektiğini söylediğinde bile Lenan çoktan davranmıştı. Kardeşi insan üstü bir hızla ilerliyordu. O zırha rağmen o şekilde koşabilecek kimseyi tanımıyordu. Çfkenin verdiği güç vardı kardeşinde. Kendinde ise inancından gelen gücü buldu. Ve kardeşini takip etmeye başladı elinden geldiğince hızlı. Güçlü kaslarına kalbi deeli gibi kan pompalıyordu. Tek güç alabileceği şey inancıydı ve kardeşini yalnız bırakmama arzusu... Koşarken Pelor'a dua niteliğinde sözcükler sarfediyordu. Ve biliyordu kardeşinin nereye gittiğini. Ata'nın evine gidiyorlardı. Muhtemelen inanmamıştı bile öldüğüne inanmak istemiyordu. Lenan da inanmak istemiyordu. Korkunç bir kabustan uyanmak istiyordu. Ama gerçek olduğunu bilmek canını acıtıyordu. Bunu bu yüzden düşünmüyordu. Kolcunun gözlerinde yalan yoktu. Bu onu ürkütüyordu. Gerçek olduğunu biliyordu.

    Kalbi ciğerleri daha önce hiç çalışmadığı gibi çalışıyordu. Ve en sonunda Ata'nın mekanı na gelmişlerdi. Patlayacak olan ciğerlerini biraz olsun rahatlatmak için bu kez yürüyerek ilerliyordu. Kardeşini gözden kaybedeli biraz olmuştu. Nereye gittiği malum olduğu için kendine bu yürüme hakkını tanımıştı. Çlse bile bırakmazdı yoksa. Mağranın içine girdi nihayetinde. Yıkımın izleri vardı burda. Büyük bir mücadelenin izleri... Duvarlardaki ker pençe izi her yuvarlanmış sütun bu savaştan bir sahne gibi aklında yankılanıp acı verdi ona. Ve kan akmıştı. Akan kanın her damlası vücudundan emilmiş gibi hissetti. Gözlerini yummuştu. Yine acı gelmişti. "Pelor adına" diye mırıldandı. Kardeşinin resmi belirdi aklında ve yeniden toparladı kendini. Hızlı adımlarla yürümeye devam etti. Koşmuyordu fakat yürüyebileceği en hızı biçimde yürüyordu.

    Nihayet buldu kardeşini. Yapabileceği en iyi şeyi yapıyordu. Dua ediyordu. Kardeşinin yanında diz çöktü. Kılıcını yine çekti. Metalin sesi mağrayı doldurdu. Ama kardeşinin duyup duymadığına dahi emin değildi. Derin bir nefes aldı.

    "Yüce Pelor, güneşin efendisi, parlayan tek... Bize hep yardım ettiğin gibi bugün de ışığını bizden esirgeme. Bu en karanlık günümüzüdahi aydınlatan ışığımız ol. İnancımızı pekiştir. Beni ve kardeşimi aydınlat, bize güç ver ve bizi birbirimizden ayırma."

    Gözlerini yumdu ve tekrar etti.

    "Bize güç ver ve bizi birbirimizden ayırma!"

    _________________
    Chaos is the law of nature,
    Order is the dream of man.
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Andero
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Jun 24, 2004
    Posts: 758
    Location: Ä°stanbul

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 10:05 pm Reply with quoteBack to top

    Gelen ses Lenen'in tanrısına dua ederken girdiği transtan hızla çıkmasına neden olmuştu. Yarı ejder ağlamaktan rengi değişmiş gözleriyle etrafı süzerek hızla ayağa kalkarken aynı anda sağ eliyle sırtındaki çift başlı kılıcı da kınından çekerek arkasında hafifçe havayı süzmesine izin vermiş ve önüne almıştı.

    O sırada kardeşinin de yanında olduğunu gördü. Ne ara gelmişti? Onu hiç duymamıştı. Kardeşi de sesi duymuş olmalıydı. Lenen ona eliyle bir sessizlik işareti yaptı. Ardından gözlerini kardeşinden ayırdı.

    Gözlerini sesin geldiği yöne sabitledi. Ses... Yardım istiyordu. Neden bir kandırmaca olmasın ki? şu kırmızının yandaşları neden hala buralarda olmasın ki?

    Dikkatle o yöne ilerledi. Kılıcını sadece sağ eliyle tutuyordu. Kılıcın sol başı zırhına çok hafif değiyordu aşağıdan, üst başı ise önde, havadaydı. Ani bir saldırı olduğunda kılıcı alttan üste savurarak savunmasını sağlayabilirdi.

    Sesin geldiği yönde bir sütun enkazı vardı. Oraya ilerledi yavaşça. Silahını iki eliyle kavradı ve enkazın üzerinden atladı.

    Karşısında yaralar içinde bir elf kızı vardı. Gümüş cübbesi uzun, gümüş saçlarının adeta devamı gibi duruyordu. Cübbenin üzerindeki yazıları okuyamıyordu Lenen ama sıradan yazılar olmadığını hissedebiliyordu. Arkasındaki pirinç rengi pelerin baygın gibi görünen elfin bükülmüş bacakları arasından yer yer yırtılmış, dalga dalga görünüyordu.

    Evet, elf, baygın gibiydi ve üzerindeki yaralar bir savaştan çıktığını belli ediyordu. Belki.... belki babasını öldüren ejderi görmüştü. O savaşı izlemişti. Neden olmasın dı ki?

    Lenen tek kelime etmeden kılıcını sırtındaki kına geri soktu ve pençelerini tırnakları elfe zarar vermesin diye içe bükerek pençenin arka tarafıyla elfin nabzını ölçtü. Yaşıyordu.

    Hemen tırnakları içe bükük vaziyette yumruk yaptığı pençelerini narin elfin sırtının altından geçirdi ve onu kollarında yavaşça kaldırarak çembersel odada yıkıntılar arasında olmayan ender yerlerden olan merkezin yakınlarına getirdi ve yavaşça tekrar yere koydu. Elfin vücudunda ağır yaralar vardı.

    Lenen hemen Lenan'a baktı.

    -Kardeşim. Sahip olduğun güçlerle ona en iyi yardımı sen yapabilirsin. dedi.

    Sonra aklına eski zamanlarda babası savaşta yaralanınca Lenan'la onu tedavi edişleri geldi. Babasının düşüncesi içinde anlık bir burkulma yarattı. Bu işin hesabını soracaktı. Ama şimdi kurtarılması gereken bir hayat vardı. Babalarının yaralarını tedavi ederken onun şifalı ot koleksiyonundan faydalanırlardı. Çzellikle ejderha dilinde kyllermen olarak bilinen otun bu tür yaralara iyi geldiğini hatırlıyordu.

    -Sen ona biraz yardım et kardeşim ben de bu sırada babamızın ot koleksiyonuna herhangi bir şey olup olmadığına bakayım. Biraz kyllermen bulabileceğimi umuyorum. dedi ve ayağa kalkarak koleksiyonun yerdeki gizli bir taş bölme altında bulunduğu yere doğru ilerledi.

    _________________
    Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
    Back to top View user's profileSend private message
    Sufferly
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Dec 22, 2004
    Posts: 433

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 10:23 pm Reply with quoteBack to top

    Horcoel_Baator wrote:
    ''Megiltura..''dedi Elf savaşçı üslubunu bozmadan..Ailemiz kılıç yapımı ve kullanımı konusunda en bilge aileydi..Bu yüzden bu ünvanı almıştık.''dedi hüzünle..Bir an daldıktan sonra başını kaldırarak ırkdaşına tekrar yoğunlaştı..''Tanıştıgımıza memnun oldum ''Orman bekçisi'' Arcnature..''Ailenizin doğaya olan saygısını taktirle karşılarım Moonsoul..Doğa''dedi ezgisel ses tonu ile..''Herzaman gizemi ve güzellikleri ile ünlüdür..''Bir an etrafına baktı iç çekerek..''İnsanların asla anlayamayacağı bir güzellik..Onlar anca zarar vermeyi bilirler..Gelirler yakarlar yıkarlar..İstediklerini alırlar ve umursamadan geri dönerler..Kısa ömürleri hep aceleci yapmıştır onları zaten..''

    Etrafını bir kez daha kolaçan etti Elf savaşçı..İnsanlara bir takıntısı yoktu..ama güvenilmezliği ile ünlenen bu ırk ile bu kadar yakın olmak istemiyordu..Kendisni rahatsız hissediyordu burada..Endişeleniyordu..Hem kendisi hemde kardeşi için..Hele ailesinden kalan tek varlık kardeşi olunca..

    ''Kardeşim..Burada böylece dikili duramayız..İnsanlar kendi aralarında konuşan üç elfi merak edicek ve hakkımızda bürsürü asılsız dedikodular çıkaracaktır..Eh zaten onlardanda anca bu beklenir..Az öncede belirttiğim gibi..Konuşacak başka bir yer bulmalıyız..Ve siz korucu Arcnature..Bence bizimle gelmeniz en doğrusu olur..Bu kalabalık insan şehrinde bir elfin güveneceği birşey varsa oda başka bir elf olmalıdır..''


    "Megiltura!" dedi Moonsoul. " Bu ismi duydum , biliyorum.Ormanın girişindeki bir ağaçta yazılıydı.Eskilerden kalma bir yazı.Geçmişi olan...Herneyse...Haklısın.Bir yere gitmeliyiz...Hepimiz yurtsuzus sanırım?Gidecek yerimiz yok.Konaklayacak bir yer bulalım." dedi.

    İnsanlara baktı.İnsanların suratında tebessüm , sinir ve boş düşüncelerden başka birşey gözükmüyordu.Burun kıvırdı Moonsoul.Ormanda hayvanlarla yaşamak daha iyi olur diye düşündü.Ancak bu ikisini yanlız bırakmamalıydı.Tek tanıdığı (onada tanıdık denirse) onlardı.

    Bir insanı gözüne kestirdi.Yüzünde o ifadeleri bulundurmayan bir tanesi."Pardon , buralarda konaklayacak bir yer tarif edebilirmisiniz?"dedi.

    Bu arada elini kesesine götürdü.Ne kadar parası vardı?Neredeyse hiç para harcamazdı , ihtiyacı yoktu.Ona ihtiyacını doğa sağlıyordu.Umarım vardır diye düşündü.Yanında bulundururmuydu , dikkat bile etmezdi...

    _________________
    They awake for flesh
    Choose pain as a path
    Refuse a light
    To blind you and me
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteMSN MessengerICQ Number
    Oren_Dautry
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 23, 2003
    Posts: 2577

    PostPosted: Mon Feb 21, 2005 10:35 pm Reply with quoteBack to top

    Köylü elfe görmemiş gibi bir bakış attı..sonra eliyle arkayı işaret ederek

    "BUrdan geriye doru gidin sonra ikinci sağdan üçüncü soladönün orda bi bina var, hah işte orası değide.. onun karşısında kapısının üstünde mavi yuvarlak cam olan bi ev var onun arkasındaki bina varya... hah işte ordan düz yukarı devam edince han var.."

    _________________
    Bugün için yaÅ?a , yarın için hayatta kal..
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    Display posts from previous:      
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.72 Saniye