Joined: Jun 24, 2004
Posts: 758
Location: İstanbul
Posted:
Sat Dec 17, 2005 2:05 pm
Soğuk Krayns'ın bedenini kesiyordu. Etrafından geçip onu saran, içine alan ve vücut ısısını emen o vahşi, dinmek bilmeyen rüzgar Krayns'ı bu mağarada da rahat bırakmıyorlardı. Kulağına fısıldaynan ve nereden geldiği belli olmayan, anlamadığı kelimeler zihnini yokluyor, drowun arada sırada korkuyla arkasına bakmasına neden oluyordu. Işıksız ortam Krayns için problem değildi. Aynı underdark gibi diye az geçirmemişti içinden şu ana kadar.
Ama Krayns'ın unutmaması gereken şey artık underdark gibi merhametli bir yerde değil, Pandemonium'da, katliamın boyutunda olduğuydu. Her an siyah beyaz görme yetisine sahip gözlerinin taradığı karanlıklardan çıkabilecek bir kancalı dehşet değil bir iblisin tehlikesi vardı artık etrafında. Pandemonium'un vahşeti henüz Krayns tarafından tadılmamış bir güçtü.
Burada yaşadıkça kendisini garip hissetmeye başlamıştı. Bir süredir buradaydı ve etrafta bulduğu küçük yaratıklarla besleniyordu. Her ne kadar tatları iğrenç olsa ve arada sırada kendisini kustursalar da, şu ana kadar yaşayabilmişti. Zihni, içinde bulunduğu durumu idrak etmekte zorlanıyordu. Aslında buranın underdarktan herhangi bir farkı olduğunu henüz görmemişti zira henüz olağanüstü bir şey keşfetmemişti. Ah bir de şu hiç dinmeyen rüzgar olmasaydı.
Sert rüzgar bazen Krayns'ı olduğu yerden kaldırıp uçuracakmış gibi esiyordu. Pelerinine sarınmış drow, soğuk rüzgarın beden ısısını emişinden bu şekilde kurtulabiliyordu. İnce bedeni rüzgarın sert darbeleriyle sarsılıyordu. İleri bakması için çoğu zaman gözlerinin etrafında siperler kullanması gerekiyordu.
Kısa süre öncesine kadar herhangi bir değişiklik yaşamayan drow artık kaybolduğuna iyice inanmıştı. Pandemoniumun sonsuz derinlikleri Krayns'ı gitgide hapsediyordu
Krayns birden başını kaldırdı ve etrafına bakındı. Bir şey hissetmişti. İçinde doğan bir gariplik. O kadar ufaktı ki... O kadar az... Ama olmuştu... İçinde kaosu, saf açlığı ve Apocalypse'in karanlığını hissetmişti. Tıpkı tapınaklarında hissettiği gibi. Sadece ufacık bir parçasıydı tapınakta hissettiklerinin ama oralarda bir yerdeydi. Nereden gelmişti bu güç? Arkalarında bıraktığı bir yerlerde... Orada bir yerlerde... Kaynağı neydi?
Krayns bunları düşünürken güç kaybolmuştu. Drow bir küfür savurdu. Ne oluyordu? Esen rüzgar kulağına kükremeler savururken olduğu yerde kaldı. Bir an için bir umut hissetmişti kalbinde. Apocalypse'in onu kurtaracağına dair bir umut...
Krayns etrafına bakındı. Her yer birbirinin aynısı gibiydi. Gidilecek yerler ve yenecek ufak yaratıklar... Pandemonium bu olamazdı.
Drowun karanlığı yaran gözleri önünde bir anda bir şekil maddeleşmeye başladı. siyah beyaz gören gözlerdeki siyah zeminin üzerinde bembeyaz parlayan bir şey. Beyazlık bir süre büyüdü ve şekilsiz bir yapıya büründü. Bir amip gibi dokungaçları çıkmış ama havada süzülen şeklin görülebilir herhangi bir uzvu yoktu. Bir an için Krayns, rüzgarın fısıltılarını duymaz oldu ve kulağına şu sözler fısıldandı.
- Seni bekliyor olacaklar kaosun askeri. Kuzeye git, gücü hisset. dedi ve dokugaçlardan birini uzatarak mağaranın yukarısına, Krayns'ın gücü hissettiği yöne çevirdi. Krayns gözleriyle uzayan dokungacı takip etti. Gözlerini tekrar şekle çevirdiğinde onu karşılayan tek şey karanlıktı...
_________________ Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
Joined: Oct 19, 2005
Posts: 523
Location: underworld
Posted:
Sat Dec 17, 2005 2:42 pm
"Böööğğğğkkkkk,öğğğkkkkk"
"Lanet olsun sana yaşlı adam laneeeet" dedi ve pelerinine sildi ağzını.
Burda yediği her yiyecekten sonra,kustuktan sonra hep aynı şeyleri söylüyordu Krayns.Ağzına attığı o siyah parçalardan sona hep aynı küfürü ediyordu;
"Lanet olsun sana yaşlı adam" diyor ve kendini azda olsa tatmin ediyordu.Buraya düşeli kaç gün olduğu konusunda en ufak bir fikri yokru.Çünkü burda zaman kavramı yoktu.Ne kadar olmuştu acaba geleli?Mabed ne durumdaydı?Efendisi savaştan galip çıkmışmıydı?İblis ölmüşmüydü?Sadece bu sorular vardı kafasında.Hergün aynı şeyleri düşünüyordu.
Aslında burası ona çok yabancı gelmiyordu,Underdark'ın sadece soğuk haliydi ve yemekler çok daha kötüydü.Unutmadan birde o dondurucu rüzgar tabi...
O kadar soğuktu ki bazı anlarda donacağını kesin düşünüyordu ve bazı zamanlar rüzgar estiğinde ayaklarının yerden kesildiğine yemin edebilirdi Krayns.Yerden yükseldiği zaman tutunacak kaya arıyor eğer yoksa kılıcını yere saplıyordu,çünkü bu şiddetli rüzgarın ne yapacağı belli olmazdı.Onun mabed sıcaklığına alışan bu bedeninin bu kadar soğuk bir yerde yenik düşmemesi bile hayret vericiydi.O yaşamak istiyordu,içinde hala kaosa hizmet arzusu vardı...
Kaos...bir an düşündü,ne yapması gerektiğini unutmuştu.Bu yer ona görevini unutturmuştu.Göğsünde taşıdığı bu tablet ile efendisini bulmalıydı.şimdi içinde daha büyük bir arzu ile ilerlemeye başladı.Her tarafı arıyor kaos için küçücük bir işaret arıyordu.Ve o anı yakalamıştı sanki.
Birden içinde bir duygu oluştu,mabeddeyken hissettiklerinin,yada efendisi ile iletişim kurarken hissettiklerinin yanında çok fazla cılız kalırdı ama olmuştu.İçinde az da olsa katliamı ve kaosu hissetmişti...Sonra yeniden boşluk,tekrardan hissizlik.Duygu geldği gibi gitmiş ve Krayns'ı bu koca lanet yerde tekrar yalnız bırakmıştı.Yüksek sesli bir küfür salladı drow.Ve yere çöktü,olduğu yeri yumruklamaya ve isterik bir şekilde ağlamaya başladı,artık dayanamıyordu.İçinde yıllarca kaos duygusu ile yaşamış biri için bu boşluk çok fazlaydı.Ya ölmeliydi yada o duyguyu tekrar yaşamalıydı.
Kafasını kaldırdı,önünde bir şekillenme oluştu drowun,daha önce hiç karşılaşmadığı birşey önünde süzülüyordu.Hiçbir uzvu yada bir vücudu yoktu.Ne olduğu konusunda drowun en küçük bir fikride yoktu.Sonra buraya geldiğinden beri kulağında olan fısıltılar kesildi,bir an herşey sessileşti.Ve önündeki silüet dile geldi;
Quote:
- Seni bekliyor olacaklar kaosun askeri. Kuzeye git, gücü hisset. dedi ve dokugaçlardan birini uzatarak mağaranın yukarısına, Krayns'ın gücü hissettiği yöne çevirdi. Krayns gözleriyle uzayan dokungacı takip etti. Gözlerini tekrar şekle çevirdiğinde onu karşılayan tek şey karanlıktı...
dedi
ve tekrardan kayboldu,o kadar çabuk olmuştu ki acaba hayalmi diye düşündü drow.Yoksa burdaki lanetin bir oyunumu dedi kendi kendine.Ne yapmalıydı?O yaratığa güvenmelimiydi?Acaba onu gönderdiği yer bir tuzak olabilirmiydi?Hayır..hayır olamaz kaosun gücünü hissetikten kısa bir süre içinde böyle birşey tesadüf olamazdı.Bu bir işaretti,tanrısından gelen bir işaret.
Ayağa kalktı,kılıcını çekti ve ilerlemeye başladı,yaratığın ona gösterdiği yere doğru ilerlemeye başladı.Suratında bir tebessüm vardı.Buraya geldiğinde beri ilk defa gülümsemişti.Artık içinde küçükde olsa bir umut oluşmuştu.İlerlermeye başladı ve ağzından bir cümle döküldü;
"Lanet yer hep birbirine benziyor."
_________________ Bu İsaret Kaos Tanrısının
Bu,Kılıcların Tanrısının
Bu,hayatın
Bu da olumun
..... Bilmen gereken bunlar.....
Geliyor zamanı Tanrıların;
Hayatın ve Olumun...
Joined: Jun 24, 2004
Posts: 758
Location: İstanbul
Posted:
Sun Dec 18, 2005 11:54 am
Krayns pelerinine sarınmış, kuvvetle esen soğuk rüzgara karşı ilerliyordu. Hellfire'la olan savaşı her ne kadar kazanmak üzereyken yarı iblis kaçmış olsa da Krayns'ın bedeninde de yaralar bırakmıştı. Çstelik hatırı sayılır yaralar... Boynundaki diş izleri hala çok acıyordu ve arada sırada halsiz düşmesine neden oluyordu. Vücudundaki kılıç izleri ise bir nebze kapanmaya başlamıştı ama Krayns biliyorduki tamamen iyileşmesi zaman alacaktı.
Pandemonium'un soğuk karanlığında ilerlerken kulağına çalınan fısıltılara hala alışamamıştı. Nereden ve nasıl geldiğini bilmediği kükremeler, bilmediği lisanlarda sözler etrafında dönüp duruyordu. Neler oluyordu?
Krayns ilerledikçe mağaranın açılmaya başladığını farketti. Koridoru takip etti ve en sonunda mnağara içinde doğal yollarla oluşmuş geniş bir odaya geldi. Odanın ortasında, etrafı taşlarla çevrili geniş bir boşluk görebiliyordu. Bir çeşit sıvı ise bu çukuru dolduruyordu. Sıvının herhangi bir kokusu yada Krayns'ın siyah beyaz gören gözleriyle seçebildiği kadarıyla herhangi bir rengi yoktu. Açıkcası su denen şeye benziyordu.
_________________ Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
Joined: Oct 19, 2005
Posts: 523
Location: underworld
Posted:
Sun Dec 18, 2005 12:39 pm
"Ahhhhhhh" gene boynundaki o yara izi sızlamıştı,son birkaç gündür iyice acımaya başlamıştı.
"Lanett olsun sana iblis lanet olsunnn" dedi Krayns ve yürümeye devam etti.
Fısıltılar iyice artmıştı,bu mağraya geldiğinden beri herşey biraz daha garipleşmişti.Artık kükremeler duyuyor ve bilmediği dillerde konuşuluyordu.Ne yapması gerektiğini biliyordu.Bir an önce silüetin söylediği yere gitmeliydi.Belkide orda onu bir süpriz bekliyordu.
Mağara iyice genişlemişti, V şeklinde bir yerdi.Ortası açıkkıltaydı ve tam ortada birşey duruyordu.Krayns ilk başta ne olduğunu anlayamadı ama daha dikkatli bakınca bunun suya benzediğini gördü.İlk başta tereddüt etti,çünkü düzgün yaratıkların bile olmadığı bir yerde suyun olması ona uzak bir ihtimal olarak gözüktü.Sonra yavaş yavaş ağzını sıvıya doğru yaklaştırdı ve tam arasında kısa bir mesafe kalmışken kendini geri çekti.Hayır... içemezdi bunu yapmamalıydı.Çünkü böyle bir yerde yanlızken,böyle birşeyi içemezdi.Serçe parmağının ucunu suya yaklaştırdı ve değidirdi acaba güvenlimiydi?
_________________ Bu İsaret Kaos Tanrısının
Bu,Kılıcların Tanrısının
Bu,hayatın
Bu da olumun
..... Bilmen gereken bunlar.....
Geliyor zamanı Tanrıların;
Hayatın ve Olumun...
Joined: Jun 24, 2004
Posts: 758
Location: İstanbul
Posted:
Sun Dec 18, 2005 1:04 pm
Drow sıvıdan çekinmiş ve kendisini biraz geri çekmişti. Böyle bir şeyin buradaki amacı ne olabilirdi? Pandemonium'da su var mıydı? Krayns'ın bu konular hakkında, en azından şimdilik, hiçbir fikri yoktu.
Drow parmağını hafifçe sıvıya yaklaştırdı ve sıvının yüzeyine dokundu. Sıvının yoğunluğu su gibiydi ama gerçekten soğuk olduğu söylenebilirdi. Parmak suya değdiği anda Krayns'ın parmağının değdiği yerde sıvı halkaları oluşmuş ve dışarı doğru genişleyerek kaybolmuşlardı. Krayns dikkat çekici bir şeye rastlayamamıştı.
_________________ Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
Joined: Oct 19, 2005
Posts: 523
Location: underworld
Posted:
Sun Dec 18, 2005 6:35 pm
Eğer asit olsaydı parmağım çoktan erimişti diye düşündü Krayns.Hala tereddüt ediyordu, hala bu suyun burda olmasında bir art niyet arıyordu.Nede olsa yıllarını underdark city ve kaos mabedinde geçirmişti,orada öğrendiği ilk ve altın kural;
"Daima arkanı kolla ve arkasını göremediğin yerden geçme" sözüydü.Onun için bu sudan içmeye çekiniyordu.Ama uzun zamandır su içmiyordu ve yaralarını temizlemesi için bir miktarda olsa suya ihtiyacı vardı.Sonucu e olursa olsun gözünü kapadı Kraysn ve elini suya daldırdı.
Krayns eline çok az bir miktar su aldı ve yavaş yavaş dudaklarına götürdü.Suyun ağzına yaklaştığı her an drow için bir ızdıraptı acaba ne olacaktı.?Acaba bu lanet yerde ölüp kalacakmıydı,yoksa mabede hizmet devammı edecekti?
Ve su dudaklarına değimişti drowun,gerekten çok soğuktu su-yada her ne ise-.Ve boğazından aşağıya kaydıktan sonra bekledi drow.Acaba akıbeti ne olacaktı?
_________________ Bu İsaret Kaos Tanrısının
Bu,Kılıcların Tanrısının
Bu,hayatın
Bu da olumun
..... Bilmen gereken bunlar.....
Geliyor zamanı Tanrıların;
Hayatın ve Olumun...
Joined: Jun 24, 2004
Posts: 758
Location: İstanbul
Posted:
Sun Dec 18, 2005 9:44 pm
Krayns'ın eli soğuk sıvıyla adeta buz kesmişti. Drowun elleri sıvının içine daldı ve iki avucunu birleştirerek sıvıyı eline doldurdu. Sıvı elinin kenarlarından akıyor ve tekrar havuza geri dökülüyordu.
Krayns elindeki akışkan sıvıyı ağzına götürdü ve içmeye başladı. İlk başta içini buz kestiren sıvı yavaş yavaş onu ısıtmaya ve tanıdık bir tat almaya başladı. Bu, Krayns'ın yıllardır düşmanlarının bedenlerinden akıttığı o haz verici sıvıdan başka bir şey değildi. Kandı bu!
Krayns avucundaki kanı içti ve bitirdi. Çnünde koca bir havuz vardı ve içi kanla doluydu. Koca mağaranın sahip olduğu tek şey... Kendisini yenilenmiş gibi hissediyordu. Sanki damarlarında bambaşka bir güç akıyordu. Evet, bu his hoşuna gitmişti. Vücudundaki bütün ağrılar geçmişti bir anda.
Hissettiği şeyi tam olarak nitelendirebilmek imkansızdı aslında. Kendisini yepyeni hissediyordu ama aynı zamanda üzerinde bir yorgunluk da vardı. Nedenini merak etti.
Drow ayağa kalktı. Artık boynunda, Hellfire'ın ısırdığı yerde hiçbir ağrı yoktu. Elleriyle o bölgeyi yokladı. Yara yok olmuştu. Vücudunu inceledi. Hiçbir yara izi görünmüyordu. Hatta zırhı bile onarılmıştı. Neler oluyordu?
Krayns tam aklından bu soruları geçirirken birden bir süre önce hissettiği gücü yeniden hissetti. Kaos... Tapınakta hissettiği o saf enerji sağ tarafından geliyordu. Bu sefer onu kaçırmayacaktı.
_________________ Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
Joined: Oct 19, 2005
Posts: 523
Location: underworld
Posted:
Mon Dec 19, 2005 11:14 am
"Ulu Apocalypse şükürler olsun sana" diye bağırdı drow.
"Bu su değil kan" diye fısıldadı.Çok şaşırmış bir o kadarda sevinmişti.Sudan daha çok sevdiği tek sıvı kandı drowun.Mabedde kurbanlarının kanını kadehlere koyup içer ve içinde önüne geçilemeyn patlamalar olurdu.Ve şuanda aynı duyguların 10 katını yaşıyordu.Bedeni aynı eskisi gibiydi.Bu kan onu yenilemişti sanki.Ve birçok elf bebeğinin kanından daha muhteşemdi.Klıcını bir kenara bıraktı ve ağzını bu çukura dayadı.Dudakları soğuktan hissizleşinceye kadar içti kanı.Ve bir avuç alıp yüzününü bu kutsal kanla-onun için kutsal-yıkadı.Bu tadı özlemişti.Artık gücü yerine gelmişti.
Sonra kılıcını alıp ayağa kalktı,bir an durdu ve ne yapması gerektiğini düşündü.şimdi ne olacaktı.Kaosu nerde arayacaktı bu sonsuz topraklarda.Krayns'ın aklından bunlar geçerken birşey oldu,burada daha önce birkez hissetiği birşey.O duyguyu yeniden hissetmişti.İçinde tekrardan bir kaos duygusu oluşmuştu.Efendisi ona yol gösteriyordu...
Koşmaya başladı drow.Bir an önce kaosa doğru koşmaya başladı.Yenilenen bedeni ona bu hareketler için izin veriyordu artık.Sağa tarafa doğru gitmeye,o gelen titreşimin kaynağına doğru ilerlemeye başladı.Belkide daha önce hiç görmediği şeylerle tanışacaktı.Bunun heycanıyla birlikte devam etti drow.Artık soğuk umrunda değildi...
_________________ Bu İsaret Kaos Tanrısının
Bu,Kılıcların Tanrısının
Bu,hayatın
Bu da olumun
..... Bilmen gereken bunlar.....
Geliyor zamanı Tanrıların;
Hayatın ve Olumun...
Sarsıntı geçtikten sonra Raziel hafifçe doğruldu.Ne olup bittiğini anlamamıştı .Bu gene balor un işimiydi gene nasıl bir zalimlik yapacak acaba diye düşündü ama balor yapacak olsa bunu sinsice değil gözleri önünde yapardı.
Raziel karanlıkta yemyeşil parlayan gözlerle Dafnete baktı , onunda olay hakkında bilgisi olmadığı belli oluyordu.Ama karanlıktaki o güzelliğini görünce sırıtmadan duramadı.Keşiş ise kör gözlerle karanlığı tarıyordu.'' Yazık '' diye düşündü içinden, altırklar kendinden ne kadar da zayıftı daha karanlıkta önlerini bile göremiyorlardı,ve nerdeyse kendini tanımasa onlar için üzülecekti.'' Leydim, şimdi ne yapmamız gerekiyor?İnsan daha önünü bile göremiyor..''
( hafifce Dafnet e fısılar;'' İnsanın hayatı umrumda bile değil(sanki başkasının hayatı umrumda) ama bize ilerde yardımı dokunabilir..( en azından yem olarak :evil )
_________________ Nindyn vel'uss kyorl nind ratha thalra elyhinn dal lil alust.
Joined: Jun 24, 2004
Posts: 758
Location: İstanbul
Posted:
Wed Dec 21, 2005 5:46 pm
Pandesmos'un rüzgarları tapınağın dış duvalarını dövüyor ve devasa metal kapının altındaki ufacık boşluktan içeri şimşek gibi giriyordu. Henüz tapınaktakiler tarafından hissedilmeye başlamamış rüzgarın sarsıcı bir problem olabileceği kısa süre sonra anlaşılacaktı.
Karanlık koridorlar boyunca ilerliyor ve tapınağın içindeki herkesi (kaos boyutunda olanlar hariç) ışıksız bir ortamın içinde hapsedilmiş bir halde bırakıyordu. Aslında Efla, Dafnet ve Raziel için bu ışıksızlık bir problem değildi zira karanlıkta görme yetisine sahip gelişmiş gözleri onlara, her ne kadar siyah beyaz da olsa, başarılı bir görüntü sağlıyordu. Hatta Dafnet, Balor'un karşısında tattığı o korkunç ışık selinden sonra bu ortamı son derece rahatlatıcı bulmuştu.
Morien ve Bloodlight ise kapkaranlık bu ortamın göremeyenleriydi. Işıksız olanı görmeye yetmeyen gözleri karanlığın delmeye çalışıyor ama yetmiyordu.
Efla zaferinin tadını çıkartıyordu. Gerçekleştirdiği korkunç güçteki büyü diyarın dengesi alt üst etmiş olmalıydı. Kimbilir, belki yokoluşu bile yaklaştırırdı. Ne de olsa onlar kurtulmuşlardı ve burada güvendeydiler. Tek sorun burada ne yapılacağıydı zira buraya geliş denemesinde gördüğü şekil kendisine beklendiklerini söylemişti. Bu bilginin sahip olduğu tek kişi oydu ve bilgi oynanması gereken bir piyondu. Ne yapmalıydı?
_________________ Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
Joined: Jun 24, 2004
Posts: 758
Location: İstanbul
Posted:
Wed Dec 21, 2005 6:07 pm
Krayns yeniden bir geçiş tüneli boyunca ilerliyordu. Devasa mağaraları birbirine bağlayan bu tüneller de gerçekten çok büyüklerdi ama şu an içinde olduğu tünel gibi bazıları da vardı ki Krayns'ın narin bedeninin bile zorlukla geçebildiği şeylerdi.
Krayns'ın havuzdan içtiği sıvı bedeninin yenilenmesine yardımcı olmuştu. İnanılmaz bir sıvı olduğu söylenebilirdi. Daha boğazından akan ilk damlalar Krayns'ın bedenindeki bütün ağır yaraları onarmıştı. Bu sebeple Krayns artık çok daha rahat ilerleyebiliyordu. Bedeninde kendisini engelleyen herhangi bir ağrı veya sızı yoktu. Açlığı bile geçmişti. Çstelik şu ne olduğundan tam emin olamadığı gücü hissediyor ve o gücün kaynağına doğru ilerliyordu. Sıvıyı içtikten sonra ilk başlarda hissettiği hafif yorgunluk da yok olmuştu.
Krayns tünelden çıktı ve geniş bir vadiye geldi. Vadinin karşı tarafında bir mağara daha görünüyordu ama bu mağaranın diğerlerinden bir farkı vardı. Mağaranın bir kapısı vardı! Ve Krayns bu kapıyı hatırlıyordu. Kaos tapınağı...
_________________ Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
Morien elf ve vampir gözlerinin delemediği karanlığın şaşkınlığını yaşarken kulakalrını dikti ve etrafta atan bir kalp olup olmadığını duymaya çalıştı, ya da burnuna biraz kan kokusunun gelmesini umuyordu...içinden kardeşinin gücünü takdir etti..
_________________ Bugün için yaÅ?a , yarın için hayatta kal..
Olmuştu. Yine zafer. Tatmin edici... FAkat bu duyguya alışmaya başlamak pek hoşuna gitmiyordu. Her seferinde daha büyük bir başarı elde etse de verdiği tatmin bir öncekinden fazla olmamaya başlamıştı. Bundan daha kötü olabilecek birşey ise ufak şeylerle tatmin olmaktı. Kaybedenelrin duygusu... Başarısızlığa tahammülü yoktu özellikle de kendisininkine... Halinden asla şikayet etmiyordu.
Birkez daha bulunduğu yeri hiseetti. Pandomedeum... Bedeni olsaydı kaosu iliklerine kadar hissedebilirdi. Çlümlü bir beden içinse dayanılmaz bir yerdi. Aklını yitirmemenin imkansız olduğu söylenirdi. Çlümlüleri çok da umursamıyordu.
Peki şimdi ne olacaktı? Onları bulacağını idda eden o şey... Muhtemelen dediğğini yapacaktı. Peki nerdeydi? Burayı daha çok incelemeyi isteyebilirdi. Ama yapmaları gereken daha önemli şeylerin olduğuna neredeyse emindi. En azından bir önceki gelişinden kalma bir izlenim...
_________________ Chaos is the law of nature,
Order is the dream of man.
Joined: Jun 24, 2004
Posts: 758
Location: İstanbul
Posted:
Thu Dec 22, 2005 10:43 am
Morien odasında oturuyor ve etrafta bir yaşam hissetmeye çalışıyordu. Çlümsüz bedeninin verdiği olağanütü güçleri kullanması çok iyi bildiği bir gerçekti ve bunları ana boyutunda, Pandemonium'da kullanmanı ona eskilerde verdiği zevki unutmamıştı. Yakında vücuduna dolacak gücü o da çok iyi biliyordu. Ve bekliyordu...
Morien için etrafta herhangi bir canlı hissetmek şu an için zordu zira tapınakta bildikleri dışında yakın çevrede herhangi bir varlık yoktu. En azından canlı bir varlık...
Karanlık... Pandemonium'un sonsuz karanlığını nasıl aşacaklardı? Efla onları burada bir şey beklediğini tapınaktan ayrılmadan söylemişti.
Eğer vücudu hissiz olmasaydı Morien'i iliklerine kadar dondurabilecek kadar soğuk bir ses çalındı kulaklarına,
- Hoşgeldin Kaos'un Kalbi. Bekleniyordun...
Morien'in etrafı tarayan gözleri karanlık içinde hiçbir şey seçemiyordu. Ama sesin odasından geldiği belliydi. Bir anda seçilmişin ölümsüz bedeni geri doğru kaykıldı. Büyük bir güç bedenine vurmuştu. Birden Morien'in önündeki karanlık perdesi kalktı. Artık her şeyi eskisi gibi görebiliyordu. Hemen önünde, bembeyaz, amipimsi şekilsiz bir varlık süzülüyordu.
- *O*nun hediyesini iyi kullan Kaos'un Kalbi. Seçilenleri girişte topla. O size gelecek... dedi aynı soğuk ses.
Bir an sonra Morien, artık karanlığı delen gözleriyle, odasında yalnızdı.
_________________ Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
Joined: Oct 19, 2005
Posts: 523
Location: underworld
Posted:
Thu Dec 22, 2005 11:23 am
Her adımdan sonra,her bir hareketinden sonra içindeki kaos duygusu dahada güçleniyordu Krayns'ın.Geçtiği mağaralar ve tüneller büyüyüp küçülüyordu.Bir an boyunu aşarken 10-15 adım sonra küçülüyordu.Garip diye düşündü drow.Mağralar alakasız,"sanki farklı farklı taşlar üst üste koyulmuş gibi" dedi fısıltıyla.Sonra tünel bitti ve bir vadiye geldi,deminki mağraya göre oldukça genişti.Ama birşey gözüne çarptı.
Dizlerinin üstüne düştü drow,ne yapacağını bilemiyordu.Bitmişti olmuştu,inanamıyordu Krayns.Bu olamazdı.Onun evi başka bir boyutta olması gerekiyordu.Ama değildi,efendisi gene ona acımış evine giden yolu göstermişti.Ayağa kalktı ve yürümeye başladı.Vadiyi boylu boyunca geçti.Bu arada kafasında bir ses yankılandı;
"Girişşşş ssssalonnnnu" diye tısladı.
Anlamıştı gitmesi gereken yer giriş salonuydu.Kapıya dokundu o rünleri eliyle değil kalbi ile hissetmeye çalışıyordu.Ve iktirdi kapıyı.Bir an önce efendilerine varmak istiyordu.
_________________ Bu İsaret Kaos Tanrısının
Bu,Kılıcların Tanrısının
Bu,hayatın
Bu da olumun
..... Bilmen gereken bunlar.....
Geliyor zamanı Tanrıların;
Hayatın ve Olumun...
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.