Daeya
Kullanıcı
Joined: Apr 13, 2004
Posts: 2183
Location: KarÅ?ıyaka
|
Posted:
Mon Oct 04, 2004 8:00 pm |
|
YERALTINDAN...
no one seems to care anymore
SAHNE 1: [şarkı: London Calling Â? The Clash
20 yaşarında iki genç hatun, bir küvetin içine yan yana uzanmışlardır. Sıcak suyun keyfini çıkarmaktadırlar. Arkada üç erkek, bir yandan bir şeyler içerken, öbür yandan da iki hatunu çekiştirmektedirler. Telefonun sesiyle uyanıyorum. Bunun bir rüya olmasından dolayı Tanrıya teşekkür ediyorum. Ama korkuyorum; bu eşcinsel bir eğilim başlangıcı, habercisi olabilir mi? NemesisÂ?in gözleri...
***
SAHNE 2: [şarkı: Turn The Page - Metallica]
Odamdayım. Televizyon açık fakat sesi kapalı. Elimde T cetveli ve yüksek seste çalan müzikteki gitarlara eşlik ediyorum. Bir yandan da televizyona bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. REM konseri var. Daha önce izlemiştim, sesini açmıyorum. Hiç elektro gitarım olmadı, T cetveli bu açığımı kapatıyor. Â?... what she said...Â?
***
SAHNE 3: [şarkı: If I Dreaming My Life - David Bowie]
Mezarlığın yanındaki caddede yürüyorum. Hava kapalı, yağmur atıştırıyor, yerler ıslak. Biraz soğuk sayılır... Bunu bana nasıl yapabilir anlayamıyorum. İnsanlara olan güvenim azaldı iyice. Halbuki o da bir Mainad idi. erkekler ne aradığını, ne istediğini bilmiyor. Ama ben Dionysas değilimdim. U2 ve Cemil Meriç bağırıyor: Â?Senle yada sensiz.Â?
SAHNE 4: [şarkı: Money Â? Pink Floyd]
Money, get away
Get a good job with more pay and your O.K.
Money, itÂ?s a gas
Grab that cash with both hands and make a stash
New car, caviar, four star daydream
Think, IÂ?ll buy me a football team
Money, get back
IÂ?m all right Jack keep your hands of my stack
Money, itÂ?s a hit
DonÂ?t give me that do goody good bullshit
IÂ?m in the hi-fidelity first class travelling set
And I think I need a Lear jet
Money, itÂ?s a crime
Share it fairly but donÂ?t take a slice of my pie
Money, so they say
Is the root of all evil today
But if you ask for a rise itÂ?s no surprise that theyÂ?re
Giving none away
***
SAHNE 5: [şarkı:Yesterday Is Here Â? Tom Waits]
Bir kafedeyim. Yarılanmış bir nescafem var. Kalabalık ve akşam güneşinin aydınlığı var içeride. Canım sıkılıyor. Bir derginin son sayısını karıştırıyorum. Aklım hala onda.Hayalleri vardı. Bana yer yoktu bu hayallerde. Paylaşacak hiçbir şeyimiz yoktu. O yoktu, ben yoktum. Gerçekle karşılaşmaktan korkuyordu, hayalleriyle karşılaşmaktan. Çmür boyu kaybeden olacaktı... Bu ay da Nick CaveÂ? den haber yok!
***
SAHNE 6: [şarkı: Omnio Â? In The Woods]
PTTÂ?nin önündeyim, otobüs bekliyorum, bankta oturuyorum. Uzun süredir buradayım. Pazar gecesi, otobüs sayısı az olduğundan uzun süredir buradayım. Bugün şehir içinde öylesine gezindim. Yalnız başıma tabii. Birkaç kitap aldım.Burası çok soğuk, esiyor da biraz. Bu arada ben bilet aldım mı!?
***
SAHNE 7: [şarkı: Maria - Blondie]
Bu kütüphanede de hiçbir şey yok! Neyi aradıysam bulamadım. Kerouach? Yok. Cemil Meriç? Yok. Nihat Genç? Yok. Paul Auster? Yooook! Rafların arasında mekik dokumaktan bitkin düştüm... Küçükken hep yönetmen olmak isterdim. Keşke ben yönetseydim yada ben de oynasaydım dediğim filmler var: Dövüş Kulübü, Phenemenon, I Confess, Bir Demet Yasemen, Trainspotting, Seven, Fargo, American Pie, American History X, Thin Red Line, Jude...
SAHNE 8: [Strange Love Â? Depeche Mode]
Bir konferans salonundayım. Salon yarıya kadar dolu. Çoğunluk ön ve arka koltuklarda¸ orta koltuklarda pek o kadar kimse yok. Ben de orta koltuklarda, öne yakın bir yerde oturuyorum. Beş konuşmacı var. Hepsi yaşlı. Oturum başkanı bir kadın. Konuyu bilmiyorum. Çok hararetli konuşuyorlar. Oturum başkanıyla yanındaki adam öpüşmeye başladılar, hayır, hayır, daha da ileri gidiyorlar, elbiselerini çıkarıyorlar. Kimse tepki göstermiyor, hatta konuşmacının biri konuşmasına, hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Bir tiyatro oyunu izliyor olmalıyım. Hayır daha delirmedim, ben ne yaptığımı biliyorum.
***
SAHNE 9: [şarkı: One More Cup of Coffee - Bob Dylan]
İzmir Kordon'dayım yağmurlu bir şubat akşamı, gerçi hava daha kararmamış. Yanımda bir erkek , bana arkadaş kalmamız gerektiğinden bahsediyor. Niye böyle bir şey deme ihtiyacı duyuyor, anlamıyorum. Bir insan hem yürüyüp, hem de bu kadar hızlı nasıl konuşabilir? Karşıdan bir adam geliyor, görünüşünü beğenmedim. şu an elimde bir tüfek olmasını isterdim. Çnce tüfekle karnına vurup, sonra o eğilip karnını tutarken tüfeği kafasına dayayıp... Efendim!.. Yine ne oldu? Ben seni dinliyorum, başka şeyle meşgul olmuyorum. Sakallarını mı kestin sen!
***
SAHNE 10: [şarkı: Everlasting Â? Manic Street Preachers]
Ne vardı sanki çekip gidecek? Hep kendini düşünüyorsun. Beni hiç düşünmedin ki. Beni ve ilişkimizi de. Kedileri sever gibi sevdin beni, acımanla başlamıştı her şey. Beni her şeye aç birisi olarak gördün, acıdın. Evindeki ilk geceyi hatırlıyor musun? Sanki küçük bir çocuğu sorgular gibi, saçma sorularla, acıdığını belli eden ses tonuyla benimle dalga geçiyordun. Bense konuşmak istemiyordum. Hala EcstasyÂ?nin etkisindeydim. Yalnızca su istedim senden, çok susamıştım... Sabah kalktığımda nerede olduğumu anlayamamıştım, hiçbir şey hatırlamıyordum. Kapıdan, elinle bir bardak çayla geldiğini görünce her şeyi hatırladım birden. Her şeyi, önceki geceyi ve tüm olanları, unutulmaz, utanç dolu, hayatımın en güzel gecesi, önceki geceyi...
***
SAHNE 11: [şarkı: Another Night In - Tindersticks] no one feels thpai I'vinside
22:30, -11?C. Hastanenin 3. katında, bayanlar tuvaleti, birinci kabindeyim. Yedi saattir buradayım. Kanser olduğumu öğrendim bugün. Hiç kimsem olmadığı için, doktor her şeyi anlattı bana. Bana uygulanacak tedavinin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini, zira her an ölebileceğimi, çok üzgün(!) olduğunu söyledi. Kader beni erkenden idam cezasına mahkum etmişti, infaz zamanı belli olmayan idam cezası... Yelkovanın her hareketi, bir sonrakinden umutsuz. Tik sesi ile tak sesi arasındaki sonsuzluk. Çlüm ve yelkovan.
***
SAHNE 12: [Anyone, Anywhere - Anathema]
Güzel bir bahar gününün serin gecesi. Apartmanın terasındayım. Herkes evinde bu saatte, bir tek gecenin işçileri hariç. Çocuklar çoktan yatmıştır bile. Bense her an ölebilirim. Nefes aldıktan sonra, tekrar nefes verip veremeyeceğim, nefes verdikten sonra, tekrar nefes alıp alamayacağım düşüncesi beni deliye döndürüyor. Artık dayanamıyorum. Terasın kenarına geldim iyice. Aklımdakini yapacağım bu gece... Kimsem yok nede olsa, ne beni seven bir arkadaş, ne bir akraba, ne de bir sevgili... Herhalde, kimse üzülmez arkamdan. Aşağıya bakıyorum, çok yüksekteyim... Serin bir rüzgar esmekte ve sessizliği bir karı kocanın kavgası bozuyor. Rüzgar beynimdeki her hücreye soğukluğunu hissettirmekte. Beynimi soğutarak düşünmemi engelliyor. Hiçbir şey düşünemiyorum. Aklım son düşünceme takılı kalmış durumda: Atla! Bir adım daha atıp kendimi boşluğa bırakıyorum. şimdi çok hafifim. Boşlukta süzülmek çok hoş bir şeymiş. Boşluğun sesini duyuyorum kulaklarımda, tıpkı lodos gibi. Düşerken sırt üstü düşmeliyim. Ne de olsa hayat galip geldi ve sırtımı yere getirdi.
Mankind, with your heresy
Can't you see that this is killing me
There is no one in this life
To be here with me at my side..." |
|
|