Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: Dean821126
    Bugün: 32
    Dün: 86
    Toplam: 77802

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1135
    Üye: 0
    Toplam: 1135

    FrpWorld.Com :: View topic - On Kasaba Muharebesi (RP Ekranı)
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     On Kasaba Muharebesi (RP Ekranı) View next topic
    View previous topic
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.
    Author Message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Sat May 20, 2006 10:39 pm Reply with quoteBack to top

    Mağaraya girdiklerinde beşi de zaferle sırıtıyordu. Urgonosh neşe içinde Drejjesh’in omzuna bir yumruk atarak kahkahayı patlattı. “İşte! İşte o kara kertenkeleye gösterdik! Bütün ordu buraya sığınınca ne yapacağını merak ediyorum!” diye böğürdü ve söyledikleri mağarada yankılandı.

    “Büyük ihtimalle kaleye saldıracaktır.” dedi Gnorha keyiflice. “Bırakalım onlarla insanlar ilgilensin. Nasıl olsa sağ kalan zayıf düşeceğinden onu kolaylıkla indiririz.”

    Hepsi keyifli olmasına rağmen Trush biraz tedirgin görünüyordu. “Bu mağaraların güvenli olduğuna emin misiniz?” diye sordu ve Gnorha’ya baktı.

    “Keşif birliğimi burada bizzat yönettim. Kesinlikle bir tehlike yok. Mağarayı koruyan kobold muhafızlar ölü, tıpkı insanlar gibi.” diyerek Trush’ın içini rahatlatmaya çalıştı Gnorha.

    “Amacımız...” diye söze başladı Trush. “O insanları yok etmekti. Bence artık daha fazla risk almadan geri çekilelim. Zaman aleyhimize. Bırakalım ejderha ve insanlar birbirlerini yesinler.”

    “ASLA!” dedi Urgonosh, Drejjesh ve Ghuzz hep bir ağızdan ve Urgonosh devam etti. “Bu artık bir gurur meselesi. Bu savaşı kazanacağız! Ya onlar, ya da biz!”

    Trush iç çekerek olduğu yerde dururken beşli, içeri akın eden orkları izlemeye devam etti.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun May 21, 2006 8:05 am Reply with quoteBack to top

    Peter bunu gerçekten beklemiyordu. Orklar... Hayır bunu böyle ifade etmekten nefret ediyordu. Düşman ordusu mağralara çekiliyordu. Mağralar iyi bir savunma bölgesi olabilirdi. Ama aynı zamanda onların tuzağa düşmelerini sağlama riski vardı. Bunun da ötesinde.. Eğer orada hala sağ insanlar varsa....

    Vara bile eğer saklanıyorlarsa hatta yarılılarsa onlara dokunmaya cürret etmeyeceklerdi büyük ihtimalle.. Henüz etmeyeceklerdi çünkü bir ejderha ile hala tamamen yok edillmemiş bir ordu vardı. Bu savaş onları da çok zorlamıştı büyük ihtimalle...

    Arkasındaki sesi sanki kafasının içinden geliyor gibi duydu. Elinden geldiğince sessiz ama dudak hareketlerini ona bakanın söylediğini anlaması için belirgin yaparak Max dedi... Ordu çekiliyor... mağralara... Tüm düşman ordusu... Planlarımızı değiştirmeliyiz.

    Yeniden ejderhaya Barra ya döndü. Onu uyarmak onu gerileyen ordunun üzerine yönlendirmek ne kadr doğru olurdu emin değildi. Ne olursa olsun bunu yaparken Max yanında olmamalıydı. Ejderhanın kendisini öldüreceğini sanmıyordu.

    Ejderha mağraya saldırırsa ne olacağını düşünmeye çalıştı. Kalan insanların da öldürüleceğini sanmıyordu. Ejderhanın mağrada ilerleyebileceği mesafe sınırlıydı. Ejderha yerine yine kara elf gibi olursa... Yeniden ejderhaya mağralarda dönüşmesi zorken...

    Ancak Barra için bile kendisine saldıran bu orduyu mağralarda kıstırmak güzel bir fikir olurdu her halde... Bu kadar büyük bir ordunun saklanması kolay olmazdı. Oysa on kasabadan saklananlar iyi korunuyorlarsa ejderhadan da kurtulabilirlerdi zaten.. Sayıları hepsi sağken bile her halde belki ordunun geri kalanı kadardı.

    Peter Max e döndü. Düşmanın mağralara çekildiğini bilmeliler... Ordu komutanlarına birisi söylemeli. Komutanlar beni tanımıyor Max... Bunu sen söylemelisin... Ordu komutanlarının hiçbiri beni tanımıyor.. Oysa sen askersin. Çstelik uzun zamandır da burada yaşıyordun. Sana güvenirler.. Hemen git kardeşim insanlaırn hayatı buna bağlı olabilir..

    ( RP Dışı: Eğer çocuk gitmezse çok güçlü şekilde tekrar tekrar ısrar edeceğim. Hala gitmezse son bölümü yok sayabilirsin ama gitsin bee...)

    Peter çocuklar birlikte gerektiğinde içeriye kaçabileceği kadar kalenin kapılarına yaklaşacak kadar ilerledi. Sonra çocuğun içeriye girmesini izledi. Barra hala dövüşmeyi sürdürüyordu. Barra.. Ona bir söz vermişti ama şimdi ondan yardım alması gerekecekti. Bu.. ironikti.. Gerçekten öyleydi.. Onlara yardım etmek istemeyeceği kesindi. Çyle ise şu andaki durumdan kurtulması için ona bir yol göstermeliydi.

    Peter gülümsedi. Bir çeşit hediye olmalıydı bu... Ona sağladığı bu... Bu fırsat için... Bu muhteşem destanı yazma fırsatı...

    Peter sazını eline aldı. Savaş başladığından beri hep şiirleri kağıtlara yazmıştı. şimdi yeniden... Evet yeniden Ağustos Böceği elindeydi. Savaşın katliamların ölümlerin ve hala devam eden belirsizliğin ortasında çalgısını yeniden eline almayı özlediğini hissetti.

    Barra dedi sessizce... Bu şarkı senin için..

    Sonra sazı çalarak elinden geldiğince etkileyici ve yüksek sesle söylemeye başladı.

    Sana minnettar bir ozanın hediyesi say sözlerimi
    Ejderha gösterdi kuvvetini iki tarafın ordusuna da
    şanslıyım buradaydım görmek için katliamı
    Bu destanı yazmak için izledim her detayı
    şimdi katkıda bulunmak istiyorum
    Destanın son satırlarına

    Ejderha dövüşürken uçan böcekleri ile ordunun
    Kaçıyor komutanlar son sığınakları mağralara
    Karşı ordunun liderleri zaten uçup gitmiş iken
    Kıstırıyor bir köşede öbür ordu da kendini
    Geri çekilen birlikler korkuyla bakıyorlar
    Ejderha uçan böcekler yerine onlara saldırsa
    Ne yapacaklar ?

    Ya ejderha bırakırsa böceklerle dövüşmeyi
    Ne şansı olabilirki geri çekilen sefillerin
    Ve böcekler sinirlenmeyecekler mi
    Katledilirken orduları
    Çfke ve çaresizlik kaçının alacak canını
    Geri kalan grup ne yapacak mağralarda
    Ejderha girişte onlara ansızın saldırdığında

    İkinci bir katliam yaşanacak
    Daha da büyüyecek destan
    Diyarlarda duyulacak..
    Yüzyıllarca bilecek ejderhanın kurnazlığı
    Nasıl alttettiğini katliamın komutanlarını
    Alttettiği gibi Horcel isimli komutanı

    Bunu kabul et bir hediye olarak
    Minnettar Ozan Peter
    Ne büyük bir mutluluk bu destana şahit olmak
    Hem borcumu ödemek istiyorum
    Anlatarak korkak planını katliamın
    Hem de istiyorum daha da büyük hale getir
    Burada yaşanan destanı...

    Onkasaba ordusu zaten beter oldu ölümden
    Seyredip önlemeyerek masumların katliamını
    Artık bırakılmalı ki yaşasınlar
    Acısını engelleyememenin bu katliamı
    şimdi sıra geldi artık diğer ordunun da katline
    Yeni satırları destanın yazılmayı bekliyor.
    Ejderhanın muzaffer zaferiyle..

    Peter bunun etkili olacağını düşünüyordu. Barra nın yanındayken aslında öyle değilken bile galiba hep kafasında bu destanı yazmaktan başka bir şey olmayan bir deli ozan izlenimi uyandırmış gibiydi... şimdi bile mağralara gitmek istemesi..

    şimdi bu izlenimin işe yarayacağını umuyordu. Aslında bundan o kaar emindi ki ejderhadan korkusu yoktu. Sadece ejderha ordunun kara birliklerine saldırınca böcek ya da kuş her neyse onların kendisine saldırmasından çekiniyordu.

    _________________
    HARBE GİDEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Sylvos
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Nov 21, 2004
    Posts: 1073
    Location: Darkon

    PostPosted: Sun May 21, 2006 4:42 pm Reply with quoteBack to top

    Lord Necros wrote:
    “Affedersin Troller, ama ölüm şövalyesinin fikrine katılmıyorum. Wholkom Lejyonu kudretlidir ve savaş deneyimi vardır. Kesinlikle o kaleye sıçanlar gibi tıkışmış sefil halk gibi değildirler. Orklar onlara rakip olamaz. Kuzeyden gelen alev ışıltılarına bakılırsa savaş hâlâ sürüyor, ve eğer kale düşmezse orklar iki cephe arasında sıkışarak kolayca yokolurlar. Biz de karşımızda savaş deneyimi olan, tam teçhizatlı bir Wholkom Lejyonu ile kalırız.

    Benim tavsiyem, Wholkom Lejyonu orklara vurduğu ve birliklerini bu şekilde yaydığı anda arkadan vurmaktır. Bu sayede onlar toparlanamadan sürpriz bir baskınla pek çoğunu öldürürüz. Çn saflar da arkada olanların şaşkınlığını yaşarken orklar tarafından katledilirler. Wholkom Lejyonu bir kez safdışı kaldı mı, geriye kalan bir avuç ork ve insanı kolaylıkla alt edebiliriz. Ve ardından yeni ölülerle birlikte daha da güçlenecek ordumuzla birlikte...”


    "Sanırım bu benim, sizin dünyanız hakkındaki bilgilerimin çok az olduğunu gösteriyor. Fikir bana da mantıklı geliyor. Bence de bir an önce harekete geçmemiz gerekir." dedi Çlüm şövalyesi o her zamanki boğuk çıkan ölü sesiyle.

    Sonra altındaki karabasanın dizginlerini çekerek mağaranın çıkış yönüne doğru yan durmasını sağlayarak bekledi.

    _________________
    -I grow tired of shouting battle cries when fighting this mage. Boo will finish his eyeballs once and for all, so he does not rise again! Evil, meet my sword! SWORD, MEET EVİL!!
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Logan
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 29, 2004
    Posts: 1963
    Location: Gölgelerin İçinden,Kan Kusturmaya Geldim

    PostPosted: Wed May 24, 2006 9:36 am Reply with quoteBack to top

    Gümüşyüz ASkerlerin Ve yukarda uçan yaratığın gitmesini sabırla bekledi...
    Eyer biri Gümüşyüzü Göreseydi Gümüşyüz ne yapcağını kestirmeye çalışıyordu uçsa Grifindor yakalardı zaten bu ağır cüssesi ile koşamazdı...

    ARdından birliğin ne tarafa gittiğini ve ne amaçla gitiğini Anlamaya çalıştı Herkezden daha Kudretli görünen kişiyi aradı... Birliğin Potansiyeli nasıl bir şeydi... Yakın dövüşmü yoksa okcularmı ağırlıktaydı...

    En son baktığı şey... İse kutsal savaşcıların olup olmadı idi...

    _________________
    Ã?LÃ?M NEREDEN VE NASİL GELİRSE GELSİN!!! Savas NaÄ?ralarmız kulakdan kulaga yayilacaksa ve silahlarimiz elden ele gececekse ve baskalari silah sesleriyle,savas ve zafer narâlariyla cenazelerimize agit yakacaksa Ã?LÃ?M HOS GELDİ SEFFA
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Thu May 25, 2006 11:02 pm Reply with quoteBack to top

    “Akl-ı selim birisi olduğunuzu gösterdiniz Lord Shadowbane.” dedi Cydanor, ilk sözcüğünü vurgulayıp yan gözle Troller’a bakarken. Eh, kim bu ejderliçi aklı başında birisini aradığı için suçlayabilirdi ki?

    “Evet evet evet! Hadi o halde yürüyüşe geçelim! Gidip konumumuzu alalım!” diye zıplamaya başladı Troller neşe içinde. Yüzünün şekilsizliği mide bulanıyordu. Çlümün tüm tanrılarına şükürler olsun ki, orada hiç kimse canlı olmadığından kusma gibi bir durumla karşı karşıya değillerdi.

    “Eee, şey Troller... Acaba bir şey unutmadın mı?” dedi Cydanor bezgin bezgin başını ön pençelerine koyup yatarak.

    “Uh?” dedi Troller sağ elinin işaret parmağını dudağına götürüp gözlerini yukarı dikerken. Homurdana homurdana düşünüyordu. “Aaa... şey, evet... Gümüşyüz.”

    Ejderliçten bir onay homurtusu yükseldi ama o boyuttaki bir ejderha için homurdanma bile normal boyutlardaki bir insan için aşırı gürültülüydü.

    “O halde Gümüşyüz’ü bekleyelim ha?”

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Thu May 25, 2006 11:04 pm Reply with quoteBack to top

    Wholkom Lejyonu’nun kuzeydeki kaleye yardım amacıyla gittiği artık su götürmez bir gerçekti. Lejyonun askerleri kendilerinden emin bir şekilde kuzeye doğru ilerliyorlardı. Hepsi de ağır silahlılardı. Yakın dövüş için donanmışlardı. Ama okçuları dahi iyi silahlanmışlardı. Basit, deri zırhlı okçular yoktu burada. Sayıları az olsa da süvariler etkin bir birlik gibi görünüyordu.

    Ordunun kalabalığı içinde Gümüşyüz ne kadar uğraşırsa uğraşsın komutanı görememişti. Zaten her bir yandan çavuşların ve teğmenlerin emir bağırışları duyuluyordu.

    Gümüşyüz’ün en çok hoşuna gitmeyen şey ise, lejyonun arasında tek tük de olsa çeşitli kutsal semboller taşıyan kişilerdi. Sayıları oldukça azdı, ama varlıkları bile riskliydi zira rahipler ve şövalyeler Gümüşyüz gibi ölüleri yok etme gücüne sahiplerdi.

    Tüm bu ihtişamına rağmen ordunun sayısı abartılacak kadar fazla değildi, ama iyi silahlanmış olmaları ve savaş tecrübeleri onları tehlikeli kılıyordu.

    En sonunda bitti. Ordunun son askerleri de uzaklaşıyordu. Muhtemelen çevreyi kolaçan eden artçı ve öncü devriye birlikleri mevcuttu, ama şimdi sessizce kampa döndüğünde...

    “Kıpırdama! Olduğun yerde kal!”

    Gümüşyüz soluna baktığında üç atlının mızraklarını ona doğrultmuş bir şekilde beş metre kadar ötesinde olduklarını gördü. Görünen o ki artçılardan birine çatmıştı.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Thu May 25, 2006 11:05 pm Reply with quoteBack to top

    Maximillian başını sallayıp terastan ayrılırken “Kendine dikkat et kardeşim.” demişti Peter’a. Gerçekten de Peter’ın dikkat etmesi gerekliydi, ama Echberiathos’un ona bir şey yapmayacağına dair olan güveni, tek korkusunu vrocklar ve örümcek yiyenlere çevirmişti.

    Peter’ın şarkısı belli ki ejderhanın dikkatini çekmişti çünkü tam o anda vrocklardan birisine dalışa geçen Echberiathos durdu ve dönüp önce Peter’a, sonra da çevresine bakındı.Orkları aradığı belliydi. Birkaç saniye sonra onları buldu ve ne yaptıklarını anlamak için bir saniye daha harcadı. Sonra örümcek yiyenleri ve vrockları umursamadan vahşi bir kükremeyle orklara doğru dalışa geçti.

    Ejderhakorkusunu hisseden orklar hemen dağıldılar ve akıllı olanları binaların içine saklandılar. Bir kısmı kendilerini dağlara vururken bir kısmı şehrin içine-tuzaklara-doğru koştu, bir kısmı amaçsızca dolandı, bir kısmı da mağaralara doğru kararlıca ilerlemeye devam etti.

    Ejderhanın ilk pikesinin sonucunda birkaç ork savrulmuştu bile. Echberiathos öfkeyle kükredi ve birkaç metre havaya yükseldi.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Thu May 25, 2006 11:10 pm Reply with quoteBack to top

    Maximillian, On Kasaba’da yankesicilik yaptıktan sonraki kaçışının hızıyla gurur duyardı hep. şimdi de o hızı bir kez daha gösteriyor, şimşek gibi merdivenlerden aşağı uçuyordu. Ortalık o kadar boştu ki normalde askerleri asla bulamazdı, ama keskin işitme duyusu sayesinde aşağı katlardan gelen hafif uğultuyu duymuştu. şimdi aşağıya yaklaştıkça uğultular artıyordu.

    En sonunda hepsini kalenin zemin katındaki merkez holde, Cervantes’i dinlerken bulmuştu. Maximillian, Cervantes’in hemen arkasındaki merdivenden çıkmıştı. Cervantes insanlara ateşli bir konuşma yapıyordu, ama hem insanların ilgisi, hem de Cervantes’in şevki Maximillian’ın gelişiyle birlikte kayboldu.

    Hayatında hiç böyle bir şeyi yaşamamış olan Maximillian bir an kızararak durdu. Ama sonra ne için geldiğini hatırladı ve aceleyle Cervantes’in yanına seğirtti.

    “Lordum, orklar dağların kıyısından dolaşarak halkın saklandığı mağaralar akın ediyorlar. Sanırım ejderhadan saklanmaya çalışıyorlar. Eğer orada sağ kalan birisi varsa...”

    Cervantes bir an afallayarak duraksadı, sonra Maximillian’ı kolundan tutup sertçe insanlardan uzağa götürdü. “Onların yanında bunu söyleme.” diye fısıldadı. “Tek umutları kobold muhafızların orkları durdurmuş olduğu. Eğer bu umutlarını da kaybederlerse, savaşmayı bırakırlar.” Maximillian başını aşağı yukarı sallayarak anladığını belirtti. “şimdi, bana bunu nasıl öğrendiğini anlat.”

    Ve Maximillian her şeyi anlatmaya başladı. Slach ile kaleye varışlarını, Peter’ı Echberiathos’un düşürdüğü kayalardan kurtarışını, ejderha ile olan dövüşü, Zehiran’ın onları kurtarışını, ikisinin kalenin içlerine gidişini, sonra Peter’ın mağaralara gitme kararını alışını ve terasta gördüklerini...

    Cervantes bir şey söylemiyor, gözleri başka tarafa kaymış bir şekilde ilgiyle dinliyordu. Anlatılanlara göre bir strateji belirlediği açıktı. “Kara haberler getirdin. Taktiklerimizi değiştirmemiz gerekecek. Ama öncelikle şu ozanla daha detaylı konuşmak istiyorum. Gidip onu bana getir. Dördüncü katın ilk burcunda olacağım.”

    Maximillian başını salladı ve tekrar merdivenlerden yukarı fırladı. Cervantes ise tekrar askerlere döndü. “Aldığım yeni bilgilere göre orklar dağlardaki mağaralara sığınarak ejderhanın gazabından korunmaya çalışıyorlarmış. Bu yüzden taktik değiştireceğiz. Benden haber bekleyin.” Ardından Cervantes de merdivenlere yöneldi.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Thu May 25, 2006 11:11 pm Reply with quoteBack to top

    Görüyordu ki nereden çıktığı belirsin bu ejderha orklara karşıydı ve onlara karşı çarpışıyordu. Ejderha öfkeyle kükreyerek Dekotta’nın göremediği bir yere pike yaparken, vrocklar ve örümcek yiyenler de peşinden ejderhaya doğru pike yaptılar. Az sonra ejderhanın öfkeli kükremesi yeniden duyuldu.

    şimdiye kadar kimse Dekotta’nın orada olduğunu fark etmemişti.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Thu May 25, 2006 11:13 pm Reply with quoteBack to top

    “Lanet olsun neler oluyor?!” diyerek dışarı fırladı Gnorha öfke içinde. Orkların korku dolu çığlıkları dikkatini çekmişti. Her nasıl oluyorsa Echberiathos’un dikkatinin vrocklardan ve örümcek yiyenlerden orklara yöneldiğini fark etti.

    Gnorha ileri doğru koşarak yayına bir ok gerdi ve ejderhanın gözünü nişanlayarak fırlattı. Ok, ejderhanın gözünün oldukça yakınına çarpıp pullardan sekti. Yine de işe yaramıştı ve ejderhanın dikkatini çekmişti. Echberiathos öfkeyle başını iki yana sallayıp Gnorha’ya baktı ve ona doğru süzüldü.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Logan
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 29, 2004
    Posts: 1963
    Location: Gölgelerin İçinden,Kan Kusturmaya Geldim

    PostPosted: Fri May 26, 2006 9:04 am Reply with quoteBack to top

    Quote:

    ''Kıpırdama! Olduğun yerde kal!”


    Gümüşyüz. ''off birkerede terslik beni bulmasın...''

    Yerden usulca ve yavaşca doğrulurken ... Eline aldığı taşa kalbinde ki bütün karanlığı Aktarmaya başladı...

    '' Karanlık Sizi Kaplasın '' dedi ve Atlı süvarilerin Arasına taşı atı... Her taraf karanlığa gömülürken.. o ezberlediği alandan kanatlarını açarak... yükselmeye başlıyacaktı...


    Bu 3 atlı ile savaşsa... Acaba diyer birlik duyarmıydı..?
    Bu sefer Acımıyacaktı... Çlüm onları saracaktı... Karanlığın birer hizmetkarı olacaklardı...

    _________________
    Ã?LÃ?M NEREDEN VE NASİL GELİRSE GELSİN!!! Savas NaÄ?ralarmız kulakdan kulaga yayilacaksa ve silahlarimiz elden ele gececekse ve baskalari silah sesleriyle,savas ve zafer narâlariyla cenazelerimize agit yakacaksa Ã?LÃ?M HOS GELDİ SEFFA
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri May 26, 2006 11:02 am Reply with quoteBack to top

    Peter geçen süre boyunca terastan ayrılmadı. İşe yarımıştı. Planı işe yaramıştı. Ejderha kendisine kurulan tuzağı fark etmişti. Ve şimdi ordunun geri çekilen birliklerine saldırıp kayıp veriyordu. Orkların bir bölümünün farklı yerlere dağıldığını da fark etti.

    Böcekler onu hedef almıyor gibiydiler. Belki o anda onun artık tehlike olmadığını düşünmüş olabilirlerdi. Ya da ejderhayı yeniden kendileri ile dövüşmeye zorlayacaklardı.

    Bunu yaparlarsa daha cürretkar saldırılar yapmaya çalışmalıydılar. Ve bu da açık vermelerine neden olacaktı.

    Sonuç olarak bu taktik ejderhanın hem orklara hem de böceklere zarar vemesini sağlayacaktı.

    Peter bir an oturup olanları yazmayı düşündü. Ama şu anda her şey devam ediyordu. İzlemek neler olduğunu görmek daha doğru gibiydi. Eğer gücünün buna yeteceğini düşünse ejderha ile hatta kaçan ordular ile kesin bir ittifak kurulması için çalışabilirdi.

    Belki iki taraf da soğukkanlı düşünse ilki olurdu. Ama buna pek vakit olmayacak gibiydi. Yine de direk ittifak kurulmasa da onkasaba ordusundan kalanlar aynı hedefe birlikte saldırabilirlerdi.

    Ne de olsa artık ejderhanın istediği katliam gerçekleşmişti. Katliam... Peter bir an hala savaşmanın ne mantığının olduğunu düşündü. Sadece kendi hayatı mı kalmıştı... Max aklına geldi. Tıpkı onun gibi bir öksüzdü Max de... Mağrada da birileri olabilirdi hem hala... Ejderha geri çekilen ordularına saldırırken içeride hayatta kalmış olabilecekleri arayacaklarını sanmıyordu Peter...

    Savaşmaya devam atmak gerekliydi hala...

    Ejderhaya aniden çarpan bir şey gördü. Bir ok olmalıydı. Ama farklı bir yönden gelmişti. Sonra ejderhanın o yöne yöneldiğini gördü. Mağralara doğru dönüyordu. Orada ona saldıran her kimse eğer ejderhayı yok etmek için bir planı yoksa durumunu daha da kötüleşmişti. şimdi ejderha geri çekiliş yolunu tamamen tıkayacaktı...

    şimdi yapılması gereken kaçmak isteyebilecek orklara bir geri çekiliş yolu açmaktı. Bunu da her halde Onkasaba komutanı.. Gerçi ona yeni durumu bildirmek de gerekebilirdi. Ama bunun için Max i beklemek daha doğru olabilirdi. Savaş çok hızlı değişiyordu ve birisinin onu izlemesi oluşacak fırsatları değerlendirmek için gerekliydi.

    RP Dışı: Max geldiğinde Cervantes e gidişime kadar ki RP yi yazabilirsin abi... Cervantese ilk söyleyeceğim savaşın hızla değiştiği ve güvenilir gözlem gücü yüksek ve çevik birinin savaşı izlemesi olacak... Bunu da dediğimi varsay... Eğer yolda bi şey olmazsa : )

    _________________
    HARBE GİDEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Mon May 29, 2006 4:49 pm Reply with quoteBack to top

    DM:
    Atlıların etrafını karanlık kaplarken Gümüşyüz havalanmıştı. Karanlık karşısında askerlerden şaşkınlık nidaları duyuldu. Hatta birisi apaçık çığlık atmıştı.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz... kranlıktan cıkarak... Yükseldi yükseldi.. ölmüş ağaçladan Kalın bir dal parçası... aradı gözü...
    Gümüşyüz:
    askerlerin altıdna kalacak ve ezilebileceği bir kalın dal parçası..
    DM:
    Etraftaki ağaçlar ölmüş olmalarına rağmen, Limerik Ormanları'nın derinlikleri gibi tamamen çürümemişti. İleride yerde dev bir kütük mevcuttu, ama Gümüşyüz'e göre biraz fazla büyüktü. Kaldırıp kaldıramayacağından emin değildi. Bu sırada atlılar toparlanmışlardı. Az sonra karanlığın içinden çıkacakları belliydi.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz... Pike yaparak.. Askerlerin bulunduğu yerin arakasında havada durmaya başladı...
    .muhtemelen atlarını geri geri sürerek.. karanlıktan cıkacaklar diye düşündü.
    DM:
    Atların üzengileri karanlığın içinde şakladı ve süvariler bir an sonra karanlığın içinden fırlayarak Gümüşyüz'ün önceden durduğu çalılara doğru hücuma geçtiler ama oranın boş olduğunu görünce süvariler dizginlere asıldılar ve atlar sert bir şekilde durdu. Askerler çevrelerine bakınıp Gümüşyüz'ü aramaya koyuldular.
    Gümüşyüz:
    gümüşyüz.. Bu harektlerinin onlara pahalıya patlıyacağını ... Göstermeli idi..
    gümüşyüz kılıcını çekerek... Karanlığaın içine hızlı bir giriş yaptı... Karanlıktan cıkar cıkmaz... ASkerlerle karşılacağı ap açıktı ... bir şey görürgörmez saplıyacaktı... kılıcı.
    DM:
    Devasa ölü savaşçı karanlığın içinden fırladığı anda tam karşısındaki askerin sırtına kılıcını geçirdi. Kılıç, zırhı, eti ve kemiği deşerek askerin göğsünü parçaladı ve önünden çıktı. Acı bir çığlık atan asker birkaç saniye sonra can vermişlerdi bile. Sağdaki ve soldaki iki asker ise mızraklarını atıp kılıçlarını çektiler.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz.. kılıçlaraını çekersek zaman kaybeden askerledenb soldakine kıcını savurdu... sağ omuzunda çapraz bir şekilde girecek şekilde.
    DM:
    Asker son anda kalkanıyla Gümüşyüz'ün kılıcını karşılarken Gümüşyüz'e doğru kılıcını sapladı ama başarısızca ıskaladı. Bu sırada diğeri de kılıcını Gümüşyüz'ün sırtına savurdu ama zırhı geçemedi.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz... Bu 2 kişiyi bir kişiye indirme idi.. .
    Direk... olağan hızı ile cıakrdığı pencesini adamın acık etine saplamak için hamle yaptı...
    DM:
    Gümüşyüz'ün pençesi adamın zırtının açıklarından girerek etini yardı. Adam bir anda Gümüşyüz'ün pençesi altında kaskatı kesildi. Geçici felç etkisini göstermişti. Fakat bu sırada diğer adam kılıcını Gümüşyüz'ün sırtına sapladı. Zırh parçalandı ve Gümüşyüz'ün sırtına gömüldü kılıç. (Gümüşyüz--> 8 damage)
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz. şöle sırtını bir gerdi... Ama acı yoktu.. karsşında ki insanın... kılıcını ucunu hızlı bir şekilde... boğazına soktu.... Sıra arkadaki... kişiye de gelcekti o da ölümü tatacak..o ada... Toprakla bütünleşecekti.
    DM:
    Koca kılıç adamın boğazını değil kesmek, doğrudan parçalamıştı. Askerin kellesi yere düşerken öbür asker kılıcını bir kez daha savurdu ve zırhtan geri sekti.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz.. kılıcını.... etrafında dönerek... adama doğru salladı...
    VE tiz bir sesle ''geberrrrrrrrr ''
    DM:
    Asker kendisini geriye doğru attı ve aynı anda Gümüşyüz'ün kılıcı süvarinin göğsünde derin bir kesik açtı. Süvarinin yüzü acıyla buruşsa da ileri doğru kılıcını saplamayı başardı ama ıskaladı.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz... kıcını savurması gücü ile... geri başının üstünden cevirip... Askere değilde bindiği ata doğru savurdu.... şu anda o ata gümüşyüz.. uçuyor eşitiler... ama artık öle olmıyacaktı.
    DM:
    Gümüşyüz o sırada diğer atların da kaçmadığını ama biraz uzakta beklediklerini fark etti. Eğitilmiş savaş atlarıydı. Kolay kolay kaçmazlardı. Bu sırada Gümüşyüz'ün darbesi askerin kılıcıyla kesildi. Asker kılıcı geri savurdu ve Gümüşyüz'e doğru atıldı ama ıskaladı.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz... Biraz.. ASkere doğru... hamle yaparek.. askeri..2 parçaya bölemek yolunda.. göyüs Hizasında bir yay çizerek askere kılıcını savudu...
    DM:
    Süvari kalkanını hızla kaldırarak Gümüşyüz'ün kılcını karşıladı ve kılıcını Gümüşyüz'ün kılıç tutan kolunu kesmek için yukarıdan aşağıya doğru savurdu. Kılıç eti deşerek kolu parçaladı. Kol, elindeki kılıçla birlikte yere düştü.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz... Sağ elini kaybetmiş olmanını verdiği sinir ile atın üstüki süvariye doğru boşta olan pencesini savurdu... Ama adamını üstüne doğru gidiyordu pençe ile beraber üstüne yüklenecek ve... atan düşürecekti.
    DM:
    Pençe süvarinin boğazını yardı. Yara ölümcül değildi, ama bir soğuk dalgası süvarinin bedenini kaplayıp süvariyi kaskatı kestiğinde Gümüşyüz bir kez daha geçici felcin etkisini gösterdiğini anladı.
    Gümüşyüz:
    Gümüşyüz... YEre düşmüş kılıcını yerden alarak... aynı şekilde... Süvarinin boğazını kesecekti...
    DM:
    Boğazı kesilip kanlar fışkırırken süvarinin gırtlağından bir inilti çıktı. Bir dakika bile sürmeden gözlerindeki ışıltı kaybolmuş, hayatını yitirmişti.
    Gümüşyüz:
    yere düşen süvarinin... Kılıcı ile bir kolunu kesti... Gümüşyüz... ''Eyer sende kalkarsan bir gün böle kalkacaksın... ''
    Gümüşyüz:
    Dedi ve etrafta süvarilerin üstünden yere düşen yada süvarida bulunan bir yay aradı...
    kılıcını kınına soktu kesilmiş kolunu eline.. aldı...
    DM:
    Yay gibi herhangi bir silah göze çarpmıyordu. Sadece hücumda kullanacakları mızrakları yerlere atılmıştı.
    Gümüşyüz:
    işe yarayabilen bir silah ola bilirdi.. Ama kulanmayı bilmiyordu Gümüşyüz...

    ''Lanet olası canlılara. bir işe yaramazsını zaten...''Dedi vendisinin kolunu kesen kişinin
    Ayaklarınıda kesek gümüşyüz '' sen Hİç kalkmasanda olur...''
    DEdi ve ardından kolunuda alarak.. mağraya doğru uçmaya başladı.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Mon May 29, 2006 8:02 pm Reply with quoteBack to top

    Gümüşyüz sağlam elinde kopuk kolunu taşıyarak mağaranın önünde belirirken Troller bir an şaşkınlık nidası attı, sonra yaşlı gözlerle koşup Gümüşyüz’e sımsıkı sarıldı. “Gümüşyüz! Sana neler yaptılar böyle?!” Troller başını Gümüşyüz’ün göğsüne gömüp ağlamaya başlarken ejderliçten bir memnuniyetsizlik homurtusu duyuldu.

    “Tamam Troller, sadece bir kolu kopmuş. İnan bana canı yanmadı. şimdi bırak da olanları anlatsın. Anlat bakalım Gümüşyüz, neler gördün? Siz de dikkatli dinleyin lütfen Lord Shadowbane. Sizin de yorumlarınızı merak ediyorum.” dedi Cydanor yan gözle Darcalus’a bakarak.

    Troller başını sallayarak Gümüşyüz’den ayrıldı ve sonra cüppesinin sayısız cebinden bir mendil çıkartıp gürültülü bir şekilde mendile sümkürdü.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Lord Necros
    BaÅ?büyücü





    Joined: Apr 29, 2005
    Posts: 1916
    Location: Necropolis

    PostPosted: Mon May 29, 2006 8:03 pm Reply with quoteBack to top

    En sonunda fazla açıkta durduğunu fark etmişti. şimdiye kadar onu gören olmasa da gizlenmemesi daha sonra varlığını ortaya çıkartabilirdi. Bıraksın, o aptallar onu öldü sansınlar.

    Dekotta yavaş adımlarla arkasına döndü ve mağarayı inceledi. Pek geniş bir mağara değildi. İçi karanlıktı. Vahşi bir hayvanın ini olabilir mi diye düşündü, ama buraya gelen hiçbir patika yokken hangi vahşi hayvan burada olabilirdi ki? Bir zamanlar vardıysa bile çoktan açlıktan ölmüş olmalıydı.

    Mantığına rağmen tedirgindi. Mağarada bir şey içini sıkıyordu. Temkinli bir şekilde mağaraya girdi ve sırtını yaslayıp dışarıdaki savaşı izlemeye başladı, ama gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı tüm duyuları alarmdaydı.

    _________________
    All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.

    Power demands sacrifice.
    Back to top View user's profileSend private message
    Display posts from previous:      
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.56 Saniye