Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: equza
    Bugün: 16
    Dün: 35
    Toplam: 90380

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1120
    Üye: 1
    Toplam: 1121

    Şu An Bağlı:
    01 : equza

    FrpWorld.Com :: View topic - Panın Flüdü Yeniden ( RP Ekranı )
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Panın Flüdü Yeniden ( RP Ekranı ) View next topic
    View previous topic
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.
    Author Message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Dec 14, 2006 6:06 pm Reply with quoteBack to top

    MÇZİK YARIşMASI

    Tanrılar arasında en iyi müziği yapadı Apollon. O kadar güzeldi ki müzikleri kimsenin bu gerçekten en ufak bir şüphesi yoktu. Yaratılışından sonraki binyıllar boyunca lirini her çalışında tüm ruhlar titrediler. Ve Apollon her taktiri ruhunun derinliklerinde hissetti. Bunu itiraf etmese de en iyi olmak büyük bir keyif veriyordu tanrıya.

    şiir ve Müziğin Tanrısına rakip olaması en son düşünülen Tanrıydı Pan. şamata şaka ve eğlenceden başka bir şey düşünmezdi. Bir gün müzik çalsa bile belki oynak bir melodi tutturabilirdi ancak. Apollonun derin müziği ile yarışması bile düşünülemeyecek oynak havalar.

    Ama oldu. Pan bir gün dağ keçileri ile oynaştığı nehrin yanında flüdü bulduğunda neler olacağını kendisi de bilmiyordu. Flüt eline alır almaz farklı bir şeyler olduğunu hissetti çok güzel bir flüttü. Ve onun eşsiz işçiliği Panın eğlenceli doğası ile birleşince Pan flüdü her çalışında doğa onunla beraber dans etti.

    Pan'ın müziğinin ünü çok geçmeden Tanrılar arasına da yayıldı. Onun müziğinin eşsiz olduğunu söylüyorlardı. Bu dedikodular Tanrı Apollon a ulaştığında Tanrı kıskançlıktan çıldıracak gibi oldu. Olimpostan ayrılıp Pan ı aramaya bulur bulmaz da haddini bildirmeye karar verdi.

    Bir dağın yamacındaki çayırda karşılaştı iki tanrı Apollon Pan ın müziğini dinlediğinde bir an kendisi bile şüphe duydu. Ama bu engellemedi onu keçi gövdeli tanrıya ilerledi ve ona müziklerini sınama talebinde bulundu. Pan şiirin ve müziğin tanrısına gülümsedi. Eğlenceli yarışmaları hep sevmişti. Onun için hava hoştu.

    Hakem olarak o zamanın en büyük ülkesinin kralını seçtiler. Tarihin Midas olarak bildiği kralı.

    Midas tüm başkent halkının önünde yaptı yarışmayı. İki tanrı müziklerini sergilerken onları izledi. Pan daha iyiydi Midas bundan emindi. Kararını söyleme konusunda cesaret kazandıkça Midas Apollon gibi bir tanrıyı mağlup etmenin tadını da damağında hissetti.

    Ve karar açıklandı. Galip Pan dı. Pan çevresini saran halk eşliğinde Midas ı selamladı ve ona flüdünü hediye etti. Sonra da onu izleyenlerle şarkılar söyleyerek uzaklaştı.

    şiir ve müziğin Tanrısı Apollon tüm bu olanları izledi. Bu hikaye bu şekilde bitmeyecekti.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Dec 14, 2006 6:09 pm Reply with quoteBack to top

    İNTİKAM

    Apollon ilk intikamını Midas tan aldı. Çnce sessizce halkın ve insanların uzaklaşmalarını izledi. Taa ki meydanda sadece o ve Midas kalıncaya kadar.. Sonra duygusuzca bildirdi hükmünü. Pan Midas a bir hediye vermişti. şimdi Apollon da bir tane verecekti. Sonra Midas kendinde geçti.
    Uyandığında kulakları eşek kulağı olmuştu.

    Günler sonra Pan bir göl kıyısında şarkı söylerken gördü Müziğin Tanrısını.. Muzipçe gülümsedi ve umarım kızmamışsındır dedi Müziğin tanrısına. Apollon onu duymadı bile. Sadece hükmünü söyledi.

    Yaşlı Ozan Herimes o çok sevdiği gölün kıyısına geldiğinde bir şeylerin yolunda gitmediğini anladı. Dağ keçileri serçeler hepsi bir farklıydı bu gün. Göl bile daha durgun gibiydi. Yaklaştıkça keçiye benzer bir figürün bir ağaca asılı olduğunu gördü. Yaklaştıkça kim olduğunu anladı. Pan.

    Ozan ne kadar zaman geçti bilemedi ona çok uzun gibi gelmişti ama Panın yanındaydı. Muhteşem müzik yarışmasını duyduğundan beri Pan ın hayranıydı.

    Tanrıyı ağaçtan kurtarmaya çalıştı. Yapamıyordu. Bu bir lanetti. Pan çevresindeki hüznü katı gerçeği izleyerek güç yitirmeye ve ölmeye terk edilmişti. Ozan Panla konuşmaya ona biraz ümit vermeye çalıştı. Tanrı zorlukla konuşabiliyordu. Tek söyleyebildiği Apollon.... Flüt oldu. Sonra kendinden geçti. Henüz ölmemişti. Ama zamanı fazla değildi.

    Birkaç kilometre uzaklıkta Dorlaion daki Pan Tapınağında rahipler tanrılarının başına bir şey geldiğini hissetmektedirler. Tapınağa nereden geldiği anlaşılmayan bir hüzün çömüştü. Bir ozanın tapınağa girdiği kısa sürede tüm rahiplerce duyuldu.

    Hikayesi bittiğinde rahipler umutsuzdu ne yapılarbilirdi ki. Apollon tanrılarından kat kat güçlüydü. Ozanın öfkesi olmasaydı işe yarar hiçbir fikir çıkmayacaktı muhtemelen.

    Ozan konuştu bu yapılanın tüm ozanlara hakaret olduğunu söyledi. Anadolu ozanları Apollon a haddini bildirmeliydi. Gerekirse Olimpos a çıkmak pahasına bile olsa.

    Böyle başladı büyük efsane.. Ozanın talebiyle Anadolunun dört bir yanındaki tapınaklar duyurdu Pan a yapılanı.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Dec 14, 2006 6:16 pm Reply with quoteBack to top

    Çağrı

    DUYUN ANADOLUNUN TÇM OZANLARI
    DUYUN ANADOLUNUN MÇZİK AşIKLARI

    MÇZİğİN TANRISI NASIL HAKARET ETTİ HEPİMİZE ÇğRENİN HEPİNİZ
    PAN IN MÇZİğİNİN GÇZELLİğİ GERİDE BIRAKTIğINDA LİRİ
    APOLLON YENİLGİYİ BİR TÇRLÇ KABUL EDEMEDİ
    ÇFKESİ APOLLONUN MAHKUM ETTİ PAN I SONSUZ HÇZNÇN PENÇESİNE
    şİMDİ DÇNYANIN EN BÇYÇK OZANI CAN ÇEKİşMEKTE
    OZANLAR BORCUMUZDUR İNTİKAMINI OLMAK USTAMIZIN
    GÇSTERELİM APOLLONA OZANLIKTA USTALIK MÇZİKLE KANITLANIR
    YETERİNCE CESURSANIZ APOLLONLA YÇZLEşMEYE
    DORLAİON DA TOPLANALIM

    PAN TAPINAğI
    OZAN HERİMES

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Dec 14, 2006 6:19 pm Reply with quoteBack to top

    AÇILIş

    Ormanın ortasındaki Pan tapınağında hüzün tapınağın üzerini ona hiç yakışmayan bir giysi gibi kaplıyordu. Oberon neşeni korumalısın diye hatırlattı kendisine. Ne olursa olsun neşeni koru. Açık kapılarda geçerek Herimes in odasına girdiğinde ozanın çıplak ayaklarını görünce aklına her şeye rağmen bir muziplik geldi. Nereden çıktığı belli olmayan bir tüyle ozanın ayaklarını uzun uzun gıdıkladı. Ozanın yüzünün aldığı tuhaf şekli sonra irkilip uyanmasını izledi.

    Gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. Ama sonra ciddileşti. Her ne kadar ciddiyet ona yakışmasa da.. Çağrıyı Anadolunun her yerine yaymayı başardık Herimes. Gelen olursa gelenler Dorleon da toplanacaktır.

    Ahh! yakaladım seni ama gıdıklamak yok gıdıklama gıdıklama bak ben çok gıdıklanırım pan aşkına yapma bunu intikamını senden alacağım hem çok acılı olacak Gel buraya !
    Herimes bir gıdıklanma hissiyle uyandı etrafına bakınırken pan tapınağında olduğunu hatırladı kesin başrahiptir bu diyemeden gıdıklanma kesildi.Oberon un ona hiç yakışmayan ciddi suratı olanları istemesede işin ciddiyetini hatırlatıyordu

    Hala uyanmamış gözüken ozanın toparlanıp sözlerini sindirmesini bekledikten sonra devam etti. şehrin çeşitli yerlerini kontrol ediyoruz. Ama gelecek insanların doğasını sen bizden daha iyi bilirsin sanırım. Sence şehrin nereleri kontrol edilmeli. Ve de aradığımız kişileri nasıl tanıyabiliriz.

    sabah sabah bu konular insana çok ağır geliyordu ama ne olursa olsun yeminler etmişti oberon birşeyler söyledi.
    Çağrıyı Anadolunun her yerine yaymayı başardık Herimes. Gelen olursa gelenler Dorleon da toplanacaktır.
    Demek olmuştu çağrı yayılmıştı anlık hüzünün yerini umut kaplamaya başladı bile bütün anadolu elfler çok iyi çalışmışlar olmalılar.
    Herimes yüzünü ovalarken hala ciddi olan oberon tekrar konuşmaya başladı ....
    şehrin çeşitli yerlerini kontrol ediyoruz. Ama gelecek insanların doğasını sen bizden daha iyi bilirsin sanırım. Sence şehrin nereleri kontrol edilmeli. Ve de aradığımız kişileri nasıl tanıyabiliriz.

    Kader... Çç kör kadın ağlarını örüyorlar gene .Bırak sevgili dostum gün doğsun, gün batsın korkanlar gelmesin. Bütün sokaklar onları çeker bu sehirde.Oyun oynar gibi kendi yolculuklarına çıkacaklar anca...Zaman olsa ormanın kabuğunun onları buraya çekmesini beklerdim ama zaman yok... Çağrı herkese açık.. Elfler şehirdeki üç hanı da kontrol etmeli.

    Peki Ozan Herimes dedi Oberon. şu anda ki tüm üzüntüsüne rağmen ozanın ağdalı sözleri onu gülümsetiyordu. Kanında Pan'ın muziplik anlayışından çok fazla vardı. Ama gülmedi. Gerçi gülse onun beklenmedik kahkahalarına alışık Herimes onu anlamasa da anlayışla karşılardı. Ama yine de gülmedi.

    şehri gözlemeye devam edeceğiz. Kentin hanlarındaki eğlence zaten şehirdekileri oraya çeker her halde. şehirde yabancı bir ozan veya aradığımıza benzer birisi olduğunda haberiniz olur.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Dec 14, 2006 6:28 pm Reply with quoteBack to top

    BİRİNCİ BÇLÇM
    GORDEON DÇğÇMÇ


    Dorleondaki yaşam her zamanki gibi devam ediyordu. Güneş kentin üzerinde doğmuş. İnsanlar yavaş yavaş işlerine koşmaya başlamıştı. Çömlekçiler birer ikişer tekerleklerini çeviriyorlar. Kumaşçılar iğnelerini ellerine alıyorlardı. Demirciler mahallesinden çekiç sesleri yavaş yavaş duyuluyordu. Hanlar önceki geceden kalan temizliğe yeni yeni başlamışlardı. Askerler bir gruba mızrak ve kalkanla talim yaptırıyorlardı.

    Kent yeni bir güne uyanıyordu. Agora ve Necropolisin üzerinde kuşlar serbestçe dolaşıyor. Arasıra ortaya çıkan bir kedi ve köpekten gaklayarak veya ötüşerek kaçıyorlardı. Sıradan insanlarmış gibi gözüken birileri ise kenti yeniden gözlemeye başlamıştı.

    Güneş hafifçe yükseldiği sırada kentin kapıları birer birer yeniden açıldı. Gece ve onun yaratabileceğini düşündükleri tehlikeler sona ermiş daha güvenli bir gün başlamıştı.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Thu Dec 14, 2006 8:22 pm Reply with quoteBack to top

    Edmond sabahın köründe ulaşmanın sevinci ile büyük bir şekilde ağzını açarak esnedi.Gözleri gülüyordu.Zevkine düşkündü ancak belli şeyler onu zevkinden edebilirdi.Köye girmesiyle sevinci kurrsağında kaldı.Çünkü burası hakkında hiçbir şey bilmiyordu.Lanet olsun dedi kendi kendine
    Ardından yapacak bir şey bulamayınca şehrin içine doğru ilerlemeye başladı.En sonunda şehrin içine girmişti.Ancak şimdi ne yapacığını nereye gideceğini bilmiyordu.Ortada kalmıştı.Ardından ileride küçük sade bir Han gördü.Fazla gösterişli değildi.Galiba burası tam Ed'e göreydi.Ed ne yapacağına önce karar veremedi.Ardından galiba çarem yok diyerekten içeri girdi.İçerinin halinden buranın kasabalıların pek tercih etmedikleri bir yer olduğu anlaşılıyordu.Ed Hancıya yaklaşarak "Merhaba, bu diyarın yabancıyım, yeni geldim buralara, pek bilmem de.Yatacak bir yer yiyecek bir şeyler istiyorum.Karşılığını öderim" dedi üşengeç bir tavırla.Ayrıca sabah sabah uykusunu almak için hemen çıkıp uyumak istiyordu

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Dec 15, 2006 8:03 am Reply with quoteBack to top

    Olabildiğince düzeltilmiş taşlarla kaplı büyük alandan yürürken Edmond hiç dikkat çekmedi. Eski kıyafetleri ve hafif sarkık yüzü çok da biçimli olmayan vucudu ile sıradan bir köylüyü andırıyordu. Muhtemelen Dorleon a ihtiyacı olan bir şeyi almaya gelmişti. Belki demirden bir alet ya da her halde çok da güzel olmayan karısı için bir giysi. şehirliler köylüleri küçümsemeye alışkındılar. Edmond da aralarından geçerken hiçbirinin dikkatini çekmedi.

    İleride kerpiçden yapılmış orta boylu binanın kapısındaki tabela onun han olduğunu ele veriyordu. Binanın üst tarafında birçok pencere vardı. Arka tarafta ise küçük bir duvarla çevrilmiş Nekropolis duruyordu. Binanın yanındaki ufak ahıra benzeyen binada birkaç eşek göze çarpıyordu. Belli ki bu han bazı tüccarların da uğrak yeriydi.

    Kapı doğrudan büyük bir salona açılıyordu. Salonda on oniki kadar tahta masa ve her masada ikişer sandalye vardır. Giysileri daha özenle yamanmış ellerindeki her halde Kilikyadan gelen bir kumaşa iki tüccar karşılıklı konuşuyorlardı. Başlarında yöre köylülerinin giydiği hafif yayvan kasket vardı. Başka bir masada genç bir adam yeni pişmiş gibi duran çorbayı içiyordu. Edmond içeri girdiğinde hafifçe irkildi. Edmond a bir iki saniye kadar baktı sonra yemeğine döndü.

    Salonun dışarıya açılan kapısı dışında biri mutfağa biri de yukarıya odalara açılan iki kapısı daha vardı. Hancı mutfağa açılan kapının hemen yanındaki yanında başka sandalye olmayan bir masada oturuyordu. Edmond girdiğinde durgun bir sesle ne istiyorsunuz diye sordu. Bu köylünün kendisine verecek çok da bir şeyi olduğunu düşünmüyordu.

    Sorusunun cevabını aldığında bir süre düşündü. Karşısındakinin bir köylü olduğuna şüphesi yoktu. Kendisine ne verebilirdi? Aslında biraz tahıl ya da et fena olmazdı. Hanın depolarındaki yemekleri sürekli yenilemek gerekiyordu.

    Yiyecek ve yatacak istiyorsun demek yabancı dedi hancı sert ve kuru bir tonla. Buraların köylerindensin sanırım karşılığında bir miktar ürün karşılığında burada kalabilirsin. Ya da bilmiyorum verecek başka bir şeyin var mı? diye de sordu biraz da dalga geçer gibi bir tavırla.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Fri Dec 15, 2006 8:32 pm Reply with quoteBack to top

    Edmond uykulu uykulu *Kusura bakmayın efendim buralardan sayılmam.Ben gezgin birisiyimdir ancak size verecek şeylerim olduğuna inanıyorum* dedi ve elini cebine atarak bir avuç büyüklüğündeki altın parçasını gösterdi.*Ayrıca buraları fazla iyi bilmem ve tek istediğim karnımı doyurup yatacak bir yer bulmak*.Hancının kendisine olan tavrı pek hoşuna gitmemişti.Belli ki kendisi pek sevilmemişti.Ancak sevilmesini de bekleyemezdi.Sonuçta o bir yabancıydı.Ancak etrafa baktığında sadece kendisinin yabancı olmadığını anlaması anlık bir meseleydi.Sanırım tam da yabancıların yerine gelmişti.Son bir kez daha *Evet efendim, şu yabancıya istediklerini veriyor musunuz?* dedi elindeki parçayı göstererek.

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Dec 17, 2006 9:05 am Reply with quoteBack to top

    Adam bir süre altına baktı. Bu köylü altını nasıl bulmuş olabilirdi ki? Neyse bu onun işi değildi. Altını aldı. Bu bir günlük yemeğini ve kalma masrafını karşılıyor. dedi Edmond a. İçeri girdi. Birazdan ellinde bir tabak pilava benzeyen bir yemekle bir de üzerinde kaba bir kartal kabartması olan bir bardakla döndü. Başka bir adam da bir fıçıyı getirip yanmayan şöminenin yanına koydu. Tüccar adama dönüp nihayet bira geldi dedi yüksek sesle. Adam tüccara baktı. Sabit bir ses tonuyla Bugün geciktik bayım dedi. Sonra hızlı adımlarla yine içeri girdi.

    Hancı Edmond a döndü. Yemek yerken istediğin ( bir iki saniye durakladıktan sonra) istediniz kadar bira içebilirsiniz dedi. Sonra içeriye girdi. Birazdan az önce giren çocuk dönerek hancının yerine oturdu.

    Tüccar ayağa kalkarak kendisinin ve arkadaşının bardağını aldı. Bardakların ikisine de bira doldurdu. Sonra geri dönüp oturarak arkadaşı ile konuşmaya devam etti.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    mefistofeles
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: May 12, 2005
    Posts: 481

    PostPosted: Sun Dec 17, 2006 4:29 pm Reply with quoteBack to top

    Çnce Chaos Vardı..Chaos İronik bir şekilde kendine çeki düzen verdi ki Gaia doğdu..Tanrıların En İhtişamlısı Chaos düzeni kurmak için attığı tek günah tohumu.Yazık insanlar unuttu artık Gaia yı en çok korkmaları gerekenden hiç korkmaz oldular.

    Yazık Onlara Ki bu Yüzden Yok Olacaklar...

    Tanrılar Hep Chaosu Taklit ettiler.Her şeyin özünü, hem korktular , hem merak ettiler belkide insan oğluna verdikleri en büyük yokoluş oldu Chaos un Çzü.Gaia ilk olsa da son gibi olacak gibi davrandıve Uranusu Yarattı.Bilinç o kadar güçsüz olmalı ki tüm varlığın kendisini oluşturdular..

    Varlık onlar için Bilinci yarattı ve Çlümlü Odiupus Karısı gibi birleşti.Gaia ile Uranüs.En korkunulan ve tiksinilenin Tanrılar ın mı Kaosun mu isteğiydi acaba.Bilinçsiz olan bilinçli olan tarafından Suçlanabilir mi Ki..Yada Yanılsama hangisi ?

    Mefisto , anlamsız tartışmalar için de boğulmak üzereyken beynindeki ses kendini bilince bıraktı.Herimes kendini adadığı düşüncelere vermişken ilerlemişti.Onun Evi her yerdi.Gaia rehber olurdu ona hep, kendini düşüncelere verdiğinde hiç tökezlemezdi , Mefisto hiç yorulmazdı, acıkmaz susamazdı.Zaten davranışlarını kontrol etmeye aldırmazdı.Choronos bile hep cömertti ona karşı.Zamanla oynardı onun için.Zamana da aldırmazdı ya Mefisto neyse.Saymadığı belirli bir zaman önce bir kuşku düştü.Kendini bu kuşkuya verdi.Gaia Rehberi oldu o sadece kendini düşüncelere verdi.Haftalardır belki aylardır.Hiç Durmadan yürümüş olmalıydı.Tanrılar gene yardım etmişti ona ama bu sefer bedeli ağır olacak gibi görünüyordu.Başkalarının Trans Onun aşk dediği bu illet hiç bu kadar uzun süre esir etmemişti.Sandığından da kötü bir şey gerçekleşmiş olmalıydı.Gözlerinin Çnüne Dünyevi görüntüler geldiğin bir şehrin kapılarını seçebildi.Tanrılar Haftaları atlacak kudreti verseler de Çcünü almadan bırakmazlardı hi bi zaman.Kendini Çlecek miş kadar yorgun hissediyordu. Hades bir dua yakardı, şükretti ölümü anlamasına yardım ettiği için.Berbat bir şekilde şehre girdi.Nerde olduğunu ne yaptığını hiç bilmiyordu.

    Choronos gene oyun oynamaya başlamıştı onunla.Olduğu yere diz çöktü.şükretmeye başladı.Gözlerinden akan samimi göz yaşlarıyla kör olacağını düşünürken .Zamanın efendisi gerçeğin yolunu gösterdi ...

    Dorleondayım dedi.Boşluğa bakarken.
    Elflerin Ağıtları diye döküldü sözlerinden.
    Tapınak demesiyle beraber.Gözyaşlarıyla yere yılğıldı Mefisto.şehrin ortasında tam meydanda herkes ona bakarken.

    Kimileri bir hasta deli daha diye yürüyüp geçerken.Etrafta alışveriş eden Rahiplerden biri koştu.Yerde yatan adama baktıktan sonra emirler vermeye başladı..Bu kutsal adamın Tapınağa götürülmesi gerekiyordu...
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Sun Dec 17, 2006 5:42 pm Reply with quoteBack to top

    Off, Edmond rahattı artık.Yiyeceği ve içeceği önündeydi.Ardından yemeye başladı.Yedikçe daha çok yedi içtikçe daha çok içti.Karnı şişmişti.Yemek yerilmekten bile yorulmuştu.Ardından komik bir şekilde hıçkırık tuttu.Tabii dişini parmağıyla oyarken bu çok komik görülüyordu.İyice gerildi.Bir eliyle göbeğini tutup diğer eliyle dişini karıştırıyordu.Ve yaklaşık 7-8 saniyede bir olarak hıçkırıyordu.Milleti rahatsız ettiğini anlamıştı.Ardından tekrar hancıyı çağırdı.Odasını göstermesini istedi.*Yemek güzelmiş, sağolun, şimdi odamı gösterebilir misiniz?*.Tabii bunları söylerken bir eli dişinde hala hıçkırıyordu

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Dec 17, 2006 6:30 pm Reply with quoteBack to top

    Mefisto kahverengi cübbeli bir rahibe ile Mavi cübbeli biir rahip tarafından kucaklandı. Çndeki sarı cübbeli başka bir rahibeyi takip ediyorlardı. Kentin büyük meydanını baştan başa kat ettiler. Meydanda dolaşan insanların iş yapan tüccarların ve gösteri yapanların ilgileri onlara döndü. Bir süre sonra dörtlü tapınağın hemen gerisindeki mermerden yapılmış iki insan boyundaki Artemis heykelinin yanına geldiler. Tapınağın büyük mermer merdivenlerinden çıkıp her hangi bir kapıdan geçmeden kutsal alana girdiler. Kapı yoktu. Sadece mermer sütunlardan girilen açık bir alan vardı. İçeri girince iki yanda duvarlarla çevrelenmiş kapıları olmayan bölümler olduğu da göze çarpıyordu.

    Mefisto buğday taneleri işlemiş üzerindeki ufak yırtıklardan eski olduğu anlaşılabilecek bir döşekte uyandı. Odada başkaları da vardı. Kahverengi cübbeli iki rahibe aralarında sessiz olmaya çalışarak konuşuyorlardı.

    -Onun gibi biri nasıl aramıza katılmamış olabilir.
    -Ben de bilmiyorum tüm civardakilerin toplandığını sanıyordum.
    -Neyse ki Artemis tapınağındakiler dışında kimse onları nasıl tanıyacağını bilmiyor.
    Bir süre sessiz kaldıktan sonra en son konuşan rahibe fikrini dile getirdi.

    -Belki başka bir ülkeden gelmiştir.
    -Olabilir. Sanki biraz deli gibiydi.
    -Söylediği o sözler acayipti. Çzellikle elfler. Demek ki onlarla ilgili söylentiler sadece Anadoluda yok.
    -Neyse deli de olsa yakışıklı.
    -Tanrıçamızın evlenmeyi yasakladığını biliyorsun.
    -Evet ama ....i yasaklamıyor. Tanrıçamız bereket tanrıçası unutma.

    Sarı cübbeli rahibe yanında elbiseleri yırtık bacağı kanayan bir adamla girdi. Adamın sırtında bir çanta vardı. O da yırtıktı. İçinde renkli ve değişik şekilli taşlardan yaılmış kolyeler olduğu görülüyordu. Daha başka bölmelerde başka eşyaların olması muhtemeldi. Başında gevşek şekilde bağlanmış yeşil mavi renkte bir örtü vadı. Asur ordularının askerlerine benzeyen bir figür vardı örtünün üzerinde.

    Asurlu bir tüccar dedi rahibe hayvanların saldırısına uğramış. Rahibelerden birisi adamın koluna girip onu Mefistonunkine benzeyen bir şilteye yatırdı. Çbürü ilaç almak için gitti. Giden rahibeyi bekleyen kadın tüccarı getirmiş rahibeye dönüp

    Bu adam. Acaba ne olacak rahibe? diye sordu. Sarı cübbeli rahibe bir süre sessiz kaldı. Başrahibemiz karar verecek. Ama onun için geç olabilir. Kutsallığının farkında bile değil. dedi içini çekerek.

    Neyse işinizi yapın. Mefistonun sağ yanında iki yüzleri sararmış elleri sürekli karınlarına gidip inleyen kıyafetleri eski ve yıpranmış olan muhtemelen köylü kadını vardı. Kadınlardan biri başını arkadan saçlarının görünmesine engel olmayacak şekilde bağlamıştı. Tam karşısında asker kıyafetleri içinde uyuyan bir adam vardı. Yarası neredeyse gözükmüyordu. Bir savaş olmasa da arada askerlerin yaralanmaları doğaldı. Anadoluda eşkiyalar barış zamanlarında bile askerleri bazen zorlayabiliyorlardı. Yeni gelen adamsa sağ yanındaydı.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Dec 17, 2006 6:49 pm Reply with quoteBack to top

    Vakit öğleye geliyordu. Tüccarlar hala konuşmalarına devam ediyorlardı. Asker ise yukarı çıkmıştı. Birkaç dakika önce yıpranmış eski cübbelerle iki rahip girmiş yemek istemişlerdi. Hancının yardımcısı içeri girip onların istediklerini hazırlıyordu. Hancı iki bardak getirip onların önüne koydu. Sonra Edmond un isteğini duydu. Gelin dedi duygusuz bir tonla Edmonda. Edmond muhtemelen yukarıya çıkmasını sağlayacak bölüme açılan kapıdan geçerken kafasını dar eşikten geçirmek için eğdi. Birden kaldırdığında tavana çarptı. Eğilmeye çalışan hancı ona baktı. Bir şeyin yok her halde deyip yola devam etti. Merdivelerin bulunduğu dar oda dışarıdan ışık almıyor. Mumla aydınlatılıyordu. Kerpiç duvarlar düzgün sıvanmış ama renksizdi. Merdivenlerin üst katta açıldığı koridor da benzerdi. Tahta kapılar kaba ve muhtemelen gıcırdayan bir menteşe ile tutturulmuştu. Hancı adamı en sondaki odaya götürdü.

    Bir gıcırtı sesi ile kapıyı açtı. Odanın ufak bir penceresi vardı. Edmond un boyuna göre biraz küçük sarı renkli bir örtü yatağı örtüyordu. Pencerenin kaba tahta kapakları vardı. Ama cam yoktu. Pencereyi kapatınca oda tamamen karanlık olacaktı.

    Odada yatak dışında bir de kaba bir işçilikle yapılmış tahta bir masa ve üzerinde bir mum vardı. Mumu koridordaki mumla yakmak mümkündü.

    Hancı oda burası dedi. İhtiyacınız olursa aşağıdayım. Sonra Edmondu bırakıp aşağıya indi.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Sun Dec 17, 2006 9:00 pm Reply with quoteBack to top

    Edmond sabahın köründe ulaşmıştı bu sakin kasabaya.Tüm gece ve evvelsi gün boyunca yolculuk etmişti.Ne için?İntikam.Eee şimdi ne oldu.Sadece yatıyordu.Ancak şimdilik başka şey düşünemezdi.Direk yattı ve uyudu.Ancak rüyasından kendisini intikam savaşında gördü.Kaybediyorlardı.Artık kazanamazlardı.Mümkün değildi.Ardından sıçrayarak uyandı.Terler içindeydi.Ancak camdan giren güneşin gölgesine baktığı zaman aradan 5 dk bile geçmediğini anladı.Oysa o rüya ne kadar uzun sürede geçmişti.Tekrar uyumaya çalıştı ama yapamıyordu.Aklında hep o rüya vardı.Fakat yine dalmayı başardı.Rüyasında kapıdan içeri giren Pan'ı gördü.Pan *Haydi Edmond, sen ve diğerleri benim kanımı yerde bırakmayacaksınız, biliyorum o kan benim.Yerde durmaz.şimdi o kanı yerden kaldıracak olan sizlersiniz.Diğerlerini bul ve beni kurtar* ardından birden bire beyaz bir ışık parladı ve Pan'ın o asılı hali göründü.Edmond yine sıçrayarak uyandı.Suratında çok ciddi bir ifade vardı.Sinirlenmişti.Artık yapacağı şeyi biliyordu.Hemen üstünü değiştirdi.Gölgeye baktığında gölge hâlâ aynı yerde duruyordu.Demek ki yaklaşık 10 dk içinde belki yüzyılları etkileyecek 2 rüya görmüştü.Hemen altınlarını toplayıp aşağıya indi.Geçip bir masaya oturdu.Hiç bir şey istemedi öylece durdu masada.Sinirliydi, ciddiydi.Yapacağı şeyi biliyordu.Bütün bunları düşünürken kendini dışarda buldu.Büyük meydandaydı.Nereye gideceğini bilmiyordu.Tüm kasabayı dolaşmaya koyuldu sonra

    ! ! ! ! ! DM NOTU: Para yok sistemde... O nedenle de parayı altın olarak değiştirdim. ! ! ! ! !

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    buzdaglarininleydisi
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Sep 21, 2006
    Posts: 204
    Location: EskiÅ?ehir

    PostPosted: Mon Dec 18, 2006 11:04 am Reply with quoteBack to top

    Çağrıyı duyduğunda yakın kasabalardan birindeydi Kutsemen, hemne hareket etmişti Dorleona doğru şimdi şehrin hemen dışındaki oramdaydı elf izciler yolunu kesmişti, sorguluyorlardı onu atından inmişti taşıdığı elf işi silah ve giysiler hatta at koşumu bile elf işiydi ama adını verdiğinde onu ve acılarla yokolan ailesini hatırladı elfler ve geçmiştede olsa olay bu günmüş gibi acısını paylaştılar ve ona yardım edip edemeyeceklerini belirttikten sonra Kutsemenin yardım kabul etmediğini bilerek geri çekildiler. O yardım istemezdi sadece yardım ederdi ve bilirlerdi karşılığını hiç talep etmediğini ve yanlızlığın yoldaşı olduğunu. KOrkusuzdu savaşlarda ön safı paylaşırdı güçlü şövalyelerle ve şimdi eğitimini aldığı bir şeyin uğruna belkide başka bir savaşa gidiyordu çağrı üzerine.

    _________________
    Kalbinin esiri bir bilge
    gözlerinin esiri bir kalp
    iradenin esiri bir beden
    arzularını hapsetmiÅ? iki göz,
    ve sevgiden bir haber sözler prensi sana selam...

    http://tr2.monstersgame.net/?ac=vid&vid=34051957

    http://www.knightfight.org/?a
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mail
    Display posts from previous:      
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.63 Saniye