O gün, Dondesta Kalesi’nin meşhur zindanlarına atılmak üzere getirilen birkaç kişi dikkat çekiyordu. Bu kişilerin içine tıkıldığı, 6 atın çektiği, demir parmaklıklar ve kilitlerle gezici hapishaneyi andıran kocaman at arabasına 20 kişilik bir süvari birliği eşlik etmişti.
Mahkumlar birer birer Ventura şehri ve çevresinde yakalanmış, mahkeme edildikten sonra hepsi de 100-150 yıldan başlayan mahkumiyetlerini çekmek üzere kaleye getirilmişlerdi. Burası hem bir hapishaneydi, (zindan yeraltındaydı) hem de 1000 kişilik bir askeri birliği barındıran kaleydi.
Mahkumların ellerinde zincirli ve kilitli kelepçeler vardı. Muhafızlar onları yerin yedi kat dibindeki zindana kadar indirdiler ve zindancının isteği üzerine demir parmaklıklı nezaret odasına topluca yerleştirdiler. Muhafızların komutanı kelepçelerin anahtarlarını zindancıya teslim ederken, “aman bu mahkumlara dikkat edin, tehlikeli olabilirler!” dedi.
“Siz merak etmeyin!” dedi zindancı ve muhafızları gönderdi. Ne yazık ki asıl zindancıbaşı, diğer pek çok subay ve asker gibi yakındaki Lepas Kasabası’na, bahar festivalinde eğlenmeye gitmişti. şimdi büyük ihtimalle kafa çekiyor, belki de dans edip şarkı söylüyordu. Aslında koskoca kalede sadece 200 kadar asker kalmıştı ve bunların çoğu da acemi askerlerdi. Gelen mahkumları teslim alan zindancı da asıl zindancıbaşının yardımcısı olan bir askerdi. Yanına yukardan 2 asker daha geçici olarak yardıma gelmişlerdi. Bu üçü millet festivalde eğlenirken kendileri nöbete kaldıkları için fena halde mutsuzdular.
Asıl zindancıbaşı o gece görevinin başında olsaydı, büyük ihtimalle bu “tehlikeli” oldukları bildirilen grubu hemen ayrı ayrı hücrelere dağıtırdı. Ama hem acemi hem de biraz saf olan yardımcısı bunu akıl edemedi. Yeni mahkumlar zindanın girişine yakın, koridora bakan kısmı duvar yerine komple demir parmaklık olan, nispeten geniş nezarethane hücresinde birlikte duruyorlardı.
Çç asker girişteki malzeme odasında oturup, kağıt oynayıp, içki içmeye başladılar. Dondesta zindanlarından şimdiye kadar kaçan olmaması belki de bu kadar rahat davranmalarının sebebiydi, ancak nezaret hücresindekilerin konuşmalarına kulak misafiri olabilselerdi belki de bu kadar rahat olamazlardı.
Nezarettekiler zaten Ventura’dan gelirken birkaç saat konuşma fırsatı bulmuş, birbirlerini az da olsa tanımışlardı. Yol boyunca rastladıkları hemen herkes hapis arabasına bakıp küfür etmiş ya da lanet okumuştu. Hatta taş atmaya bile kalkıştı bazıları. şimdi nezarette toplu hâlde dururken sıra nasıl yakalandıklarının hikâyesini anlatmaya gelmişti.
Wizard olanı; bakır bir parayı büyüyle altın gibi gösterip güya kandırdığını iddia eden bir köylüyü kendisine hakaret ettiği için cezalandırmak istemişti. Enerjiyi fazla kaçırınca köylü ölmüş. Aslında daha önce de elinden böyle kazalar çıktığı hâlde kendisini durdurmaya kimse cesaret edemezken, bu sefer Donna isimli bir bayan ranger ve ekibi onu gafil avlamıştı.
Fighter olan; Tampas Kasabası’ndaki Kızıl Sincap Hanı’nda yemiş içmiş ve içmiş ve içmiş ve yine içmiş, sonunda da garson hesabı getirince bir de ne görsün; utanmadan kendisini kazıklamaya çalışıyorlar! Tabii her zaman yaptığı gibi ortalığı dağıtmış. Masaları sandalyeleri önüne gelenin kafasında kırarken garsonlardan ikisi kaza eseri ölmüşler. Teslim olmak gibi bir niyeti yokmuş ama hancı kalleşçe arkadan kafasına artık neyle vurduysa, kendinden geçmiş ve uyandığında muhafızlar tarafından kendini paketlenmiş bir hâlde bulmuş.
Rogue olan; Ventura şehrinde zengin bir tüccarın evine soygun amaçlı girdiğinde, (fakirlikten ve annesi için yiyecek bir lokma bulamadığından dolayı mecburen yapıyormuş bu işi) tüccarın kasasını soymuş ama tam çıkacakken ev sahibiyle burun buruna gelmiş! Adam bağırıp çağırıyormuş ve tam o sırada evde pek çok da misafir varmış üstelik. Rogue tam pencereden kaçmaya davranmış ki, aptal tüccar önünü kesip tutmaya kalkmış. Bizimkisi de kendini kurtarmak için mecburen tüccarı dokuz yerinden bıçaklayarak kazayla ölümüne sebep olmuş. Bu istenmeyen kanlı olay cereyan ederken tüccarın misafirlerinden olan büyücü Zubin odaya dalmış ve uyutucu bir büyüyle bizimkisini etkisiz hâle getirmiş.
Warlock olan ise; Tipit Kasabası’nda pazarda dolaşırken kendisine omuz atan birini uyarmış. Ancak kaba kişi özür dileyeceğine diklenmeye kalkmış. Bu sebeple başlayan düello sonucunda Warlock diğerinin işini kolayca bitirmiş ama birden kasabanın muhafızları çevresini sarıp yakalamışlar. Aslında adil bir dövüş olduğu hâlde kasabanın valisi Otis ölenin akrabası olduğu için, mahkemede suçlu gösterilerek mahkum olmuş.
Herkes öyküsünü anlattıktan sonra birkaç saniyelik bir suskunluk oldu. Ardından Wizard olanı, “neden yakalandık biliyor musunuz? Çünkü tek başınaydık! Hâlbuki bir grup olsaydık böyle ele geçiremezlerdi bizi. Belli ki hiçbirimiz sıradan kişiler değiliz; birlik olursak sırtımız yere gelmez!” dedi.
“Doğru söylüyorsun!” diye onayladı Fighter kelepçelerinin zincirlerini şakırdatarak.
“Farkındaysanız hapisteyiz ve kelepçeliyiz,” dedi Warlock.
Rogue pis pis sırıttı ve bileğindeki kelepçeleri silkeleyerek çıkarıp yere bıraktı. Diğerlerinin şaşkın bakışları altında elindeki maymuncuğu göstererek, “bunu neremde sakladığımı sormasanız daha iyi,” dedi. “Hey, bu grup fikrini beğendim! Sanırım planımız buradan kaçmak,” diye ekledi.
Last edited by dwaxer on Thu Oct 16, 2008 4:55 pm; edited 1 time in total
Akmenos’un bütün herkesin kelepçesini ve kapının kilidini açması 10 dakika bile sürmemiştir. şimdi herkes serbest kalmıştır ve kapı açıktır.
Dikkat:
Koridorlarda 2’den fazla hızda yürümek stealth check yapmayı gerektirir çünkü ses olabilir.
.
Sırıtarak"Çıkmamız çok uzun sürmedi"sırıtmayı kesti"Bana göre yapmamız gereken tek şey 2 sini halledip birini konuşturmak. Yavaş yavaş gidip halledelim"[/b]
Joined: Aug 31, 2006
Posts: 2004
Location: Midkemia, portal/istanbul
Posted:
Fri Oct 17, 2008 2:52 pm
Hope
" Diğerlerine haber vermemeliler. "
Elinden çıkan kelepçeyi odaya bıraktı.
Akmenos'a fısıldadı:
" Diğer hücrelerde kimse var mı? "
_________________ Kendi doÄ?anı öÄ?ren, bütün yanlarını kabul et, egemenlik ancak o zaman baÅ?layabilir. Kendini reddetmek herÅ?eyi reddetmektir.
"Benimle gel, şeytani dostumuzun dediğini yapacağız, sen önden gideceksin, ben de arkayı kontrol edeceğim, sen eğer önde bir tehlike görürsen bana söylersin, hallederim, arkada bir tehlike olduğu zaman ben sana söylemeden hallederim, bilmiyorum belki bir maymuncuk gibi birkaç da Shuriken saklamışsındır bir tarafına ama eğer saklamadıysan burada uzağa atabilen bir tek ben varım, hâliyle düşmanlar uzaktayken iş bana düşüyor, yani arkaya bakmak benim işim."
Sonra diğerlerine döndü,
"Siz kıpırdamayın, eğer düşmanlar dostumla beni farketmeden ilerlerse buradan geçmelerine izin vermezseniz, eğer farkederlerse ben hallederim zaten."
Akmenos'a dönerek:
"Başla yürümeye"
Hücreden çıktı ve önüne Akmenos'u alarak AğIR adımlarla ve ses çıkarmadan yavaş yavaş ilerlemeye başladı.Eğer diğer hücrelerde birileri varsa, savaşır gibi çıkacaklardı fakat, kendi adları ARANIYOR listesinde çıkmayacaktı, çünkü orada belki 20 kişi olurlardı ve 20 kişiyi ARANIYOR hâle getirmeleri zordu.Eğer diğer hücreler boşsa az kişi olduklarından sessiz sedasız çıkmaları biraz mümkündü.
_________________ I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.
The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.
I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.
Akmenos, sorgulamadan eladrinin dediklerini yaptı. (Y6 X12)'ye doğru ilerlerken, arkasından eladrinin gelip gelmediğine baktı. O sırada, görebildiği her şeyi aklına kazımaya çalışıyordu. Büyücünün duyabileceği şekilde bir shuriken kaçıramadığını, ama kaçırsaydı şüphesiz inanılmaz bir falsoyla şimdi korumalardan birini devirmiş olacağını mırıldandı. Zaten bu inanılmaz falsosunu bir kere kendisini kazıklamaya çalışan bir pazarcıya karşı kullanmıştı...
"Ve sonra, shurikenimi çıkardım ve yıldırım hızıyla adamın belindeki keseye attım. Kesenin ipi kesildi ve yere düştü. Eh, kendime yetecek kadar parayı alıp gerisini adama götürdüm, bir de bana teşekkür etti..." diye bitirdi hikayesini.
Joined: Aug 31, 2006
Posts: 2004
Location: Midkemia, portal/istanbul
Posted:
Sat Oct 18, 2008 9:14 am
Hope
İki adım atıp, hücreden dışarı çıktı.
_________________ Kendi doÄ?anı öÄ?ren, bütün yanlarını kabul et, egemenlik ancak o zaman baÅ?layabilir. Kendini reddetmek herÅ?eyi reddetmektir.
.
Akmenos (x12/y7)deki hücre kapısını açar. İçeride; üstünde paçavralar kalmış bir deri bir kemik, yaşlı mı yaşlı, beyaz sakalları ve saçları epeyce uzamış bir adam vardır. Hücrenin köşesine büzülerek elleriyle kendini korur gibi yaparak bağırmaya başlar: "YAPMAYIN NE OLUR DÇVMEYİN!! BEN BİR şEY YAPMADIM, BEN SUÇSUZUM. DÇVMEYİN BENİ DÇVMEYİN BENİİİİİ!!!" Adam belli ki tırlatmıştır.
Bu arada nöbetçilerin olduğu taraftan da bir takım yüksek sesli konuşmalar gelir ancak ne söyledikleri anlaşılmaz.
(y:8, x:12)'ye doğru ilerler. Kenardaki hücrede bir yaşlı adam bağırmaktadır."Lanet olsun nöbetçiler bunu duyduysa işte o zaman yanarız. Ne olur ne olmaz nöbetçiler gelirse kelepçeleri elimize tekrar bağlamış gibi yapalım kapıyıda kapayalım. Onlardan biri hücreye felan girerse saldırmaya bakın. Eğer çok gelirlerse ya hücremizde otururuz. Ya da tek gelene saldıracağımız gibi saldırırız." dedi ortaya fikir atarak."Ne dersiniz? Zaten bu adam tırlatmış. Hücresini açtığımızı söylese bile inanmazlar."
_________________ Ben gelecek için hiç endiÅ?e duymadım.O yeterince hızlı geliyor zaten.
Albert Einstein
"Lanet olası yaşlı adam, hemen hücreye geri dönelim, kapıyı kapatalım ama kitlemeyelim, eğer yaşlı adamın hücresine bakarak onunla konuşurlarsa arkalarından hallederiz.Size görede mantıklı değilmi bu?"dedi kısık sesli ve aceleci bir konuşmayla
Joined: Aug 31, 2006
Posts: 2004
Location: Midkemia, portal/istanbul
Posted:
Sat Oct 18, 2008 12:10 pm
Hope
Ağır adımlarla yaşlı adama ilerler. (Shadow Walk)
Gözleri ihtiyarın üzerine kilitlenmiştir. (Warlock's Curse)
Ağzını kapatır.
" Seni bu acıdan kurtarmamı ister misin? "
_________________ Kendi doÄ?anı öÄ?ren, bütün yanlarını kabul et, egemenlik ancak o zaman baÅ?layabilir. Kendini reddetmek herÅ?eyi reddetmektir.
"Doğru diyorsun şey.. Darta mıydı? Neyse... Hücreye dönsek iyi olur..." derken, Hope'un adama yaklaştığını, görür. "Acele etsen iyi olur boynuz... Tabii sen bilirsin, istersen moruğun hücresinde kalabilirisin!" dedi Hope'a. Tieflingin onu duyup duymadığından, ya da dinlediğinden emin değildi yine de: "İşin bittiğinde kapıyı kapat ve hücreye gel! Çabuk ol!" dedi. Sonra hücreye doğru aceleyle gitti.
"Hadiii, gelin çabuk olun muhafızlar her an gelebilir"
Gelmeyeceklerinden nerdeyse emin olsada bunu deme gereği hissetmişti. Nasıl olsa muhafızlar bu deli adamın gene kendi kendine bağırdını sanacağını umuyordu.
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.