Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber ArÅŸivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • KiÅŸisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    HoÅŸgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Åžifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: TaylaHowch
    Bugün: 13
    Dün: 70
    Toplam: 57984

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1181
    Üye: 0
    Toplam: 1181

    Karakilise





    -Yaşlı adamın evindeyken-

    Uzun seneleri ardımda bırakıyorum. Geride ne koÅŸan küçük ayak sesleri, ne de her gece sırtıma sıcaklık hissi veren bir vücut var. Bu küçük Karakilise Köyü'nde tamamlayacağım ömrümü. Ömrümü tamamlarken sizlere bıraktığım ÅŸeyler Karakilise'nin huÅŸûlu gecelerinde rüzgarın uÄŸultusu, kapımın önünden geçen köpeÄŸin ayak sesleri, yalnızlığın sesi ve yaÅŸlı adamın çaÄŸrısıdır. KüçüklüÄŸümün yetim ve öksüz yılları, bu odada yaÅŸayacak kadar mirasçı kanı taşımamdan baÅŸka bir ÅŸey bırakmadı bana, evet bir de o boÅŸ kitap vardı. BoÅŸ kitap!.. YaÅŸlı adam ise bu iki katlı -üst katı uzun birleÅŸik bir balkondan meydana gelen ve alt katında sade bir odadan baÅŸka bir ÅŸey bulunmayan- binanın alt katında yaşıyordu. Üst kat onun kardeÅŸine aitti. KardeÅŸi ise, Almanya'da iÅŸçiydi. Yazları gelir, sonra geri dönerdi. Ölene kadar da böyle oldu... Yan komÅŸusu diÄŸer kardeÅŸiydi. O Fransa'dan dönmüÅŸ bir emekliydi. Tâ ki ölene kadar... YaÅŸlı adam orta boylu, tıknaz yapılı, siyah ve beyazın karıştığı uzun sakalı olan, çıkık elmacık kemikli, içe çökmüÅŸ siyah gözleri olan biriydi. Üzerinde siyah ÅŸalvarı, gri kolsuz ceketi, beyazı kaybolmuÅŸ gömleÄŸi, krem rengi bel bağı, kara lastikten ayakkabısı, elinden bırakmadığı siyah tespihi vardı ve ölene kadar da böyleydi. Uzun ömründe fazla konuÅŸtuÄŸu görülmemiÅŸti.-görüldüÄŸü zamanlarda ise konuÅŸmasını küfürle sonlandırırmış-. Evle beraber her gece yatsı ezanından sonra rüzgarın, hışırtıların ve köpek havlamalarının tükendiÄŸi vakti bekler ve yatardı. O zamanlarda ben her sabah televizyonun karşısında TRT kalanının açılışını seyreder, her açılışta askerlerle birlikte İstiklâl Marşını belli belirsiz mırıldanır ve sadece bu zamanlarda yayınlanan çizgi filmleri sabırsızca beklerken aniden tuvaletim gelir, balkona koÅŸar ve balkondan aÅŸağıya hızla rahatlarken onun sabah kalkışına tanık olurdum. O saatte herkes uyurdu: Dedem, öÄŸretmen, köpekler, rüzgar... Bir tek biz ayakta olurduk; O ve ben. Kimse nasıl öldüÄŸünü bilmiyordu. Onun bu gidiÅŸine inanamayıp hayaller içinde gözlerini yumuyorlardı; ama ne rüzgar, ne hışırtılar, ne de hayat onu unutmuÅŸtu. Her biri musalla taşının üstünde yatan tabutun içindeki adama haykırıyor, seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. Ben ise çocuktum. BildiÄŸim ve bilebileceÄŸim tek ÅŸey annemin, babamın ölmüÅŸ olduÄŸu ve yaÅŸlı adamın Fransa'dan emekli kardeÅŸinin yanında ebe, dede diye hitap ettiÄŸim kimselerle yaşıyor olmamdı. O sabah televizyonlar aylarca kapalı kalacaktı; çünkü ölü vardı. Kimsenin bilmediÄŸi ama herkesin bir telaÅŸ ve hüzün maskesi altında izlediÄŸi, yaz zamanı kar altında kalmış bir ölü... Tabut kaldırılıp taşındı. Siyahların içindeki cami imamımız her zamandan daha huÅŸûlu ve sessiz bir ÅŸekilde önde ilerliyordu. Arkasından ise tabut, tabutun içindeki, olmayan kalabalık ve ben vardım. Kısa zaman içerisinde köy çıkışına geldik. Buradan saÄŸa dönüp mezarlığa ilerledik. Yaz zamanı yaÄŸan karın üstünde eÄŸlenceli olmayan bir oyunu çoktan bulmuÅŸtum: "Ölüyü takip edenlerin ayak izlerine basarak ilerlemek." Oyunun ismi buydu. Nedeni ise yeni yeni anladığım bir sebepti ki bu sebep ölüyü takip eden yitikler gibi olmamak için verilen çabaydı. YoÄŸun kar yağışı içinde solumuzda bulunan tepeye çıktık, onlar karda aldırış etmeden ilerliyorlardı. Ben de onların ayak izlerinden gidiyordum. İlerideki mezarlığın kapısından geçtik. Benim için geceleri korkunç olan, gündüzleri anlamsızlaÅŸan bu yerde iki adam vardı. Bunlar çoktan mezarı kazmışlardı. Tabut topraÄŸa bırakıldı. Son gördüÄŸüm buydu. O anda orada sonradan fark ettiÄŸim bir gerçeÄŸi bulacaktım. YaÅŸayan biri gömülüyor, ölüler ise izliyordu. Ben ise geliÅŸ ve gidiÅŸte olduÄŸu gibi onların ayak izlerini takip ediyordum... Aradan bir ay geçti. Rüzgar, köpekler, hayat, dedem ve köy eski durumuna dönmüÅŸtü. Daha sonra muhtara mirasın okunması için gidildi. Kimsenin beklentisi yoktu, çocukça bir beklentisi olan benden baÅŸka. Muhtar kağıdı okudu. Duydukların benim için bir ÅŸey ifade etmese de, herkes bana ve küçük bir sandığın içinden çıkarılan boÅŸ bir kitaba bakıyorlardı. Dedem başımı okÅŸadı. Sonra her ÅŸey toplanıp dedeme verildi. O günde öyle geçmiÅŸti, aynı diÄŸer günler gibi. İleride ölülerin arasında yaÅŸamın hep aynı olduÄŸunu düÅŸünecektim; ama düÅŸünmedim. Çünkü hayat benim için yeni baÅŸlıyordu... Yıllar geçti... Aynı diÄŸerleri gibi... İlkokul öÄŸrenimim bitti. Dışarıya eÄŸitimime devam etmem için - tuhaftır ki- gönderildim. EÄŸitimim sırasında bir çok yurt ve bu yurtlarda bir çok yatak deÄŸiÅŸtirdim. Çevremde birçok olay oluyordu, en azından oluyormuÅŸ. Yaptığım çoÄŸu ÅŸeyi hatırlamıyordum bile, hepsi yitik ve yok olmuÅŸ bir haldeydi. Sonraki yıllar hızlı geçmiÅŸti; köye döndüm ve hayata ilk adımımı attım!.. Dedem beni kapıda karşıladı. Elini öptüm. Her zamankinden soÄŸuk bir ifadeyle bana baktı. İçeriden bir poÅŸet içinde birkaç parça elbise verdiler. Sonrasında bir anahtar. RuhsuzlaÅŸtım. O an ne hayat beni ne de ben hayatı görebiliyordum. Son duyduÄŸum kapının çarpma sesi ve elime sıkıştırılmış anahtardı. Zihnimde kalanlar ise; kesinlikle hiçbir ÅŸey! Kapıyı tekrar tekrar çaldım, ne ses ne de baÅŸka bir tepki geldi. Anahtara ve elimdekilere baktım. ÅŸaÅŸkınlık ve hafif korku ile bembeyaz oldum. Elimde siyah bir tespih ve giysiler vardı. O anda bir çok ÅŸey üzerime geldi. Bunlara sonraları duygu dendiÄŸini öÄŸrendim; ama iÅŸin garibi bunların hiçbirini tanımamamdı... ... Sabah olmuÅŸtu. Rüzgarın yankılarıyla uÄŸuldayan duvarlarımda sesler durmuÅŸtu ve bu dünyadaki yaÅŸamım baÅŸlamıştı. Bir zamanlar korku, saygı ve ilgiyle baktığım evdeyim. Ölünün evinde. Ben ise artık bir ayak izi bulamıyordum. Bu oyun ise burada sonlanmıştı, bu evdeki ilk gecemde... Her gün evime gelen iki öÄŸün yemekten ve camideki imamın ezan sesinden baÅŸka bir ÅŸey yoktu. Dostlarım ise her akÅŸam sonrası ve sabahları beni ararlardı; rüzgar uÄŸultusuyla, belirsiz sesler hışırtılarla, birkaç köpek havlamalarıyla... İlk günün sonunda evin yankısal duvarları arasında kendime iÅŸkence ediyordum. Bunu istemiyordum; ama en ufak hareketim sanki gümbürtüye, tarif edilemez seslere dönüÅŸüyordu. Tüm bu ÅŸeylerden kurtulmak için bana miras kalan sandığı açtım. Bir kitap vardı. Eski parÅŸömen birleÅŸimi bir kitap. Kahverengi, siyah kalın iplerle baÄŸlanmış bir kitap. İlk açtığım sayfalarda bir ÅŸey yoktu - Zaten insanoÄŸluydu hep ortadan baÅŸlamak isteyen.- En baÅŸ sayfada bir ÅŸiir bulmuÅŸtum. Duvarların yankısı eÅŸliÄŸinde oturdum, ÅŸiiri içimden okumaya baÅŸladım.


    Kimim Ben?


    Bir sevda masalı gibiydim ben
    Bir iniÅŸli, bir çıkışlı
    Bir köyün baÄŸrından
    Yıkık bir evde biten
    Kimi zaman zenginlikle
    Kimi zaman sefillikle geçen. Bir gece gibiydim ben
    Kâh aydınlığı yansıtan
    Kâh karanlıkta bırakan
    Tüm bunların dışında
    Hep gölgede kalan Bir papatya gibiydim ben
    İkilemlere konu olan
    Kimi zaman sevindirip
    Kimi zaman kızartan
    Mevsimi bitince unutulan
    Ve hep yalnız bırakılan Bir şarkı gibiydim ben
    Dinlenince yürekleri hoplatan
    Renkten renge sokan
    Çılgınlar gibi zıplatan
    Ama asla anlaşılmayan Bir destan gibiydim ben
    Okununca coÅŸturan
    DüÅŸününce sırıttıran
    Bazen hayattan baÅŸka yerlere götüren
    Geriye bakılınca palavra olan

    ..........

    İşte ben buydum
    Güzel denilenin ardından gelen
    İyi denen şeyi bitiren
    Suçum ise bunları yapmaktı!..


    İşte bunun gibiydim ben. Belki de hayatımdaki en hassas noktalara hitap eden ÅŸiirdi. O gün duvarlar bana zarar vermedi, hatta hiçbir ses çıkmadı. Ben hayal ve düÅŸünce aleminde ilerlerken vücudum tek bir yankısal sese bile izin vermemiÅŸti. Ben yaşıyordum. Beni gören birisi olsaydı, tek kelimeyle "ölü" diye bağırarak uzaklaşırdı. Yalnızlığım ve sessizliÄŸi gitgide artsa da kendime birçok dost bulmuÅŸtum. Bu zamanlarda evime kapanıyor ve ÅŸiire bakıyordum. Aklıma gelen bir çok ÅŸeye "Kimim ben?" sorusunu soruyordum. Aradan aylar geçti, ben bu zaman diliminde kendimle ilgili birçok uyuÅŸmazlığı çözmüÅŸtüm. Bu arada hayat benden uzaklaÅŸtıkça ben yaÅŸadığımı hissediyordum. Bir akÅŸam kapım ansızın çalındı. Aniden yankılanan dış kapı sesiyle irkildim. Kendime gelip kapıya doÄŸru pencerenin ucundan baktım. Gelen imamdı, ölüye yaÅŸamın yolunu gösteren imam. Gönülsüz atılan ayak seslerimin yankılarıyla dış kapıya ilerledim. İmam karşımdaydı. Uzun yıllar sonunda konuÅŸmayı unutmuÅŸtum. Ciddi tavrımı bozmadan vereceÄŸim cevabı ararken, imam hemen hemen toplumun birçok kesiminde kullanılan selamı verdi. Elimi baÄŸrıma götürdüm. Selamı sessiz kabul etmenin ve vermenin en kısa yolu buydu. İmam bir süre bir ÅŸeyler bekledi, sonra konuÅŸacakmış gibi oldu;ama konuÅŸmadı. Elime bir kağıt tutuÅŸturup uzaklaÅŸtı. Aynı bu evin anahtarının tutuÅŸturulduÄŸu zaman gibi... Bir süre uzaktan herhangi bir köylüden farksız olan adama baktım. İçeri girerken kağıdı açtım. Oda, yabancı maddenin girmesini istemezmiÅŸçesine her hışırtıda çınladı, yankılandı. Sonra siniri geçti, rahatladı. Kağıtta ise bir kaç talimat vardı. BoÅŸ kitap hakkında talimatlar, hayatımı deÄŸiÅŸtirecek olan talimatlar!.. BoÅŸ kitabın anahtarı, benim sonumun baÅŸlangıcı talimatlar. Günler geçmiÅŸti. Artık kitap odanın bir köÅŸesinde, ben bir köÅŸesindeydim. Nedendir bilmiyordum ama ondan çekiniyordum. Gergindim ve bu gerginliÄŸim duvarların hoÅŸuna gidiyormuÅŸ gibi yankılar tuhaflaşıyor, beni içine alıyordu. Mevsim sonbahardı. KöÅŸelerinde kaçmayı ve yakalamayı bekleyen av, avcı konumunda bekliyorduk. Oda ise bize gülen, bizi yöneten komutandı. Tüm bunların dışında daima ezilen bendim. Bundan acı duyuyordum; ama bu acı his olmaktan öteye gidemiyordu. Çok nadir dışarı çıkar olmuÅŸtum. Bazen yemek yemeyi bile unutuyordum. Zamanımın çoÄŸunu rüyalarımda geçmiÅŸe giderek hafızamda yok olan geçmiÅŸ kırıntıları arasında geziniyordum. Arta kalan zamanlarımı ise ara sıra unuttuÄŸum yemek ve sobayı yakma iÅŸi için ayırıyordum. Gariplik dedikleri buysa evet gariptim. Belki bir ÅŸarkıydım daima ilgi gören ama anlaşılmayan... sadece belki... belki. Günler ilerledi, kış geçti. Geride ise hâlâ silinen, silinmeye devam eden bir geçmiÅŸ bıraktım ve bırakıyorum. Kitap ise oradaydı. Üç ay önceki olan çoktan silinmiÅŸti hafızamdan, sadece anımsıyordum; ama kitap hâlâ oradaydı. Duvarlar ise çoktan sıkılmıştı ve artık kitaba doÄŸru her hamlemde rahatlatıcı - ilk zamanlardaki gibi- yankılar ve sesler çıkarıyordu. Ben ise bıkmıştım. Kendime baktığımda varlığı olmayan bir adam, çevreme baktığımda ise rüzgarın sesi ve evin yankıları vardı. Hayatın hazlarından mahrumdum; ama o dürtü her geçen gün artıyor kitaba çekiyordu. Kim yenecekti ? Bu aptalca soruyu çok sordum kendime cevabını bile bile... Kitabı, odanın yumuÅŸak yankıları ve rüzgarın uÄŸultuları arasında elime aldım. İlk sayfasının sesiyle duvarlar gülmeyi bıraktı. O anda durdum belli belirsiz duvarlara bakarak ben güldüm; çünkü bu benim isteÄŸimdi ve ÅŸiiri bağırarak okumaya baÅŸlamıştım. "Kimim ben?" Duvarlar sustu, artık ne yankı ne de baÅŸka bir ÅŸey vardı. Evde kendime ait olan huzuru bulmuÅŸtum. Kendimi, kendi isteklerimi... Ve gece boyunca kitabı okudum. İlk önce bağırarak, sonra çığlıklarla, daha sonra iniltilerle... İlk sayfayı çevirdim. Aklıma gelen tek ÅŸey korkunun beni ezen gücünün benliÄŸimde yankılanmasıydı ve o gece ilk defa köpek ayak seslerini duydum... Penceremin önünden geçen bir çift köpek ayak sesini... Ne baktım, ne konuÅŸtum. Duvarlar artık susmuÅŸtu. Ben ise odanın köÅŸesinde kitaba sarılmış bekliyordum. Tâ ki o ses gelene kadar... Ve o gelmiÅŸti. Bundan sonra her gece geleceÄŸine yemin ederek, gelmiÅŸti... Sanırım altı yıl olmuÅŸtu. Artık geçmiÅŸim dursa da ayrıntıları unutuyordum. Okuduklarım, gördüklerim, duyduklarım inanılmazdı. Bilim, felsefe, neden, güç, madde ve bir çok ÅŸeyin dışında kendi yaÅŸamımın baÅŸlangıcıydı... O zamanlar ben nedensizleÅŸmiÅŸtim. Ne evime kimse gelebiliyor, ne de yaklaÅŸabiliyordu. O ise her gece rüzgarın sesi, yankıların sesi ve evimin önünden geçen bir çift köpek ayak sesleriyle beni buluyordu... Ben çaresizdim, günüm yemekten uzak olsa da vücudum kendi kendine yetiyordu artık. Kitap ise kararıyordu. Her zamankinden daha çok. Ben ise çılgınlık seviyesinde yaÅŸadığım her anı hatırlamaya çalışıyordum... Kitap bitiyor, rüyalar baÅŸlıyordu. Bilgi ve ÅŸimdiye kadar hissetmediÄŸim duygu, ilim gibi ÅŸeyler bana akıyor; ama o her gece beni buluyordu. Karşımda duruyor, gülüyordu. Dayanamıyorum artık. AÄŸlayarak, yarı delirmiÅŸ halde kendimi bulduÄŸum günler geride kalmalı... Ölüm buysa ben cehennemdeyim, ben yaşıyorsam neden diÄŸerleri gibi haklarım yok; ama sanırım ben ölüyüm. Evet ben onlardan farklıyım. Onların çocukları var, onların her akÅŸam sırtlarını ısıtan onlara sarılan eÅŸleri var, onların yemek yeme ihtiyaçları var. Ben... ben tüm bunların dışında -aÄŸlıyorum- sızlanan, deliren, çıldıran, iÅŸkence gören biriyim. Bunlar kazandıklarımın bedeliyse, istemiyorum. AkÅŸam oluyor... Yine o gelecek biliyorum;ama beni alamayacak...

    -Dört dakika sonra-

    Oradan oraya zıplarken buldum kendimi. Bu nedir? Gücün bedeliyse hayır, istemiyorum. Sanırım bize olacak bu, bize yapacakları bu. Ah! Evet hissediyorum rüzgar baÅŸladı, köpek koÅŸturuyor ve yine o burada olacak. Bilemiyorum ama sizlere bunu bırakıyorum. Ben ise yaÅŸamak için gidiyorum. İntihar edeceÄŸim!..Ölülerin yanında yaÅŸayanın yeri yok, ölü biri yemek yer, ölü biri evlenir; ama ben yaşıyorum. Ne yemek, ne kadın, nede baÅŸka bir ÅŸeye ihtiyacım var; ama yanlış yerde yaşıyorum. Ah! Evet geldi, ayak sesleri... iÅŸte size uyarım, çaÄŸrım , mesajım kaçın bırakın burayı. Ölülerin arasında iÅŸiniz yok... EÄŸer ölüyseniz biraz sonra yaÅŸayacaksınız!..
    -Adam belindeki kuşağı tavana bağlayıp kendisini asar.
    - BoÅŸ kitap kapanır. YaÅŸlı adam içeri girer...
    -Orta Anadolu’nun bir köyü olan Karakilise' de bir gece daha baÅŸlıyordu yaÅŸayanlarla!..-









    Süleyman "Bunises" Özkan

    Copyright © FRP World © Fantezi Edebiyat ve FRP sitesi Tüm haklarý saklýdýr.

    Yayýnlanma:: 2004-07-14 (3306 okuma)

    [ Geri Dön ]
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.48 Saniye