Ghost Of a Rose'dan güzel bir yazı. Burada uzun uzun yorum yapmayacağım ama gerçekten etkileyici olduÄŸu kesin.
YOKOLUÅŸTAN DAHA SONDA
Sessizlikler içinde kayboluÅŸun birkaç hatırası kalmıştı uyurken zihnimde. Uyumak mıydı bu yoksa ölümle birleÅŸmek hiç bilemeyeceÄŸim ama bildiÄŸim bir ÅŸeylerin olduÄŸunu anımsamak bana güç verecek. SavaÅŸların içinden geçmiÅŸ olmama ya da dualara meydan okuyan gençlerin zihinlerini ezberleyebilmek ÅŸansımdan ötürü hep mutu kalacağım…deÄŸil…hiçbir zaman mutlu olamayacağım ya da karamsarlıktan öte, kanla karışık bir dünyanın asıl suyu ne zaman yok ettiÄŸini görmemiÅŸ olmak mutsuz edecek beni. ÅŸeffaf yaÅŸananlar ve geceleri dostlarla geçirenler ÅŸanslı olacak ve kalacakken, her ÅŸeyin en lanetli melodisini duyan ben için neden bu böyle olamıyordu? Sabırsızlık günlerin içinde bir kırılma noktası…siyahtan, beyazı almak gibi ya da…kırmızıyı sadece kanda görebilmek gibi…imkansızlar ve imkanı uzunca bir kaderde muhtemel olanlar. Olasılıklar, kışkırtıcı bir umutsuzluÄŸun sabır taşıyken…bu garipsenecek bir tükeniÅŸ gibi…. En açık ÅŸekliyle aslında bu beklenenden daha uzak bir ölümün, yakında olduÄŸunu sanmak hissi. Karamsar meleklerle bir ömür geçirebileceÄŸin ihtimalini benimseme hissi. AÅŸkın en uç noktasındayken, tüm hislerin bir anda arapsaçına dönüÅŸü gibi. En mantıklı anlatımıyla belki de sabırsızlığımın içine esir kalmakla, onu kaybetmenin hüznü. İşte bu uzak ölümü, yakına getirmek. Yakın…ve yakından daha yakın…hemen içinizde…bir sonraki uykunuzda…ya da en yakındaki göz kırpışınızda… Onun göremediÄŸim gözlerinin hissi, dudaklarımda hala unutamadığım tadı varken…ve o özlediÄŸim teni…bacaklarının hissi! Bana ismimi söyleyiÅŸi…sesi…o hep yankısını uzun koridorumda, uzun uzun ezgiler halinde bulan sesi! Tatlı bir naÄŸme gibi ya da bir harpın tellerinin mutlu notalarının, flütün eÅŸsiz sesiyle birleÅŸmesi sanki. Uzakta kalmak her ÅŸeyden bu olsa gerek. Bana ölümü yanı başıma getirmeye zorlayan bir aÅŸkı yakabilme cesareti…onu sesi…onun teni…onun aÅŸkla dolu, soluksuz ÅŸerri. O ve bedeni…o ve ruhu! “Bu kadar derin ve zavallıca aÅŸklar yok diye bilirdim” yazıyordu elimdeki romanda. Yazara karşıma gelmesini ve beni dinlemesini söylemeyi isterdim. Zavallıca…evet evet tam anlamı bu! Zavallıca…kesinlikle yıkıcı bir anlamsızlığın, savaÅŸtan öte yapan paramparça ruhunuzun zavallıca kalışı ve…derin…birileri için bir ÅŸeyler her zaman derin! Bazen onun balkonda, yaÄŸmura karşı meydan okurcasına oturuÅŸunu hatırlıyorum da…kalabalık gibidir hep yalnızken. Kalabalık ve kesinlikle hep sıcak. SoÄŸuÄŸu umursamazdı hiçbir zaman. Onun kanı sıcaktı iÅŸte ama bu öyle bir sevecenlikten ya da sıcaklıktan öteydi. Büyü gibi…isimsiz ve sözsüz bir sihir sanki! Hiçbir kütüphane bulamayacağınız türden bir kitaptı o. Sert ve yumuÅŸak renkler bir arada olurdu onun gözlerinde. Elanın içten sesi…hep teninizde yeni tensel istekler uyandırırdı. Ve ruhunuz hep onunla kalsın isterdiniz…sonsuzlukta onunla olabilmek adına…onun olabilmek…ruhunuzun tamamı ile. Sonsuzluk ardında bile. Hiçbir gece sıkılmazdınız…yatağınızın sıcaklığı ondansa, hiç sıkılmazdınız ona sarılmaktan. ÖpüÅŸü onun tatlı dudaklarındansa, hiç doyamazdınız…bir anda üÅŸütürdü ve ısınmak istediÄŸiniz anda yanmak için hazır bekleyen bir ÅŸömine gibiydi. Yanıp…tükenmeyen bir ÅŸömine. AÅŸktan daha garipti. Ona tapmaktı bu…bu kadar garip belki de yazarın daha iyi bulduÄŸu gibi…Zavallıca ve derin bir ÅŸey. Bir gece, ıssızlığın çokta uÄŸramadığı ÅŸehirde…ıssızlık hakim oldu aniden. Bunda karın yumuÅŸattığı havanı, insanlarda evlerindeki sıcaklıkta kalma hissini uyandırdığı gerçeÄŸinin neden olduÄŸunu düÅŸündük. Bana o muhteÅŸem kadının dediÄŸi bir cümleydi bu; “Sıcaklık, soÄŸukla savaÅŸamaz sevgilim. Donuk bedenler, yananlardan daha korkunçtur.” Ölünün, gözleri açık seni izlemesi gibi…aÅŸkın içinde ölü olmak gibi! “Yok olmaktan daha öte...” derdi hep. Donmak onun için en korkutucu ölümdü. SoÄŸuktan çok hoÅŸlanmazdı çünkü, diyorum ya içi sıcaktı, üÅŸümek hiç istemezdi…o tatlı bir ateÅŸ gibiydi…yakmayan bir ateÅŸ ve yanmayan bir beden gibi. Ama hayatın sonunda, zamanın o hiç tükenmeyeceÄŸini sandığımız noktasında, deÄŸiÅŸen ve bana sürekli dayanılmaz acılar veren olaylar yazılı. Resimlenmeye inatçı ölümler…en doÄŸru kelimesiyle…tek bir ölüm! Beni kaderimin kırmızı ellerinde boÄŸulmaya bırakacak olan o tek ölüm! Donmaktan korkan bir kadının buzlara ayrılması…karanlık içinde, daha da koyu olmak zorunda bırakılması…
***
Gecenin uzayan zamanlarından biriydi ve yine bir arzu içine aldı tüm aÅŸkı…arzu…belki bu kelime çok hafif kalabilirdi. AteÅŸten bir buz gibi…sessizlik içinde nefes alış veriÅŸeler ve dokunuÅŸlara doyamamak. Bir erkeÄŸin hiç tatmaya doyamadığı bir beden olmak, nasıl bir ÅŸans ya da lanet olabilirdi…bu noktada yorumsuzluk içinde kayboluyor her ÅŸey. Hiç doyamamak…hiç doyulmamak…ıssızlık içinde kayıp olmak gibi…bedeninde kavrulmanın zevki…rengi baÅŸka tabii…o dokunmaktan kendimi hiç alamadığım bacaklarının hissi…titrek ve puslu nefesi…hiçbir ÅŸeyin ben de yaratamayacağı bir etki o! Derin derin nefeslerimin içinde kaybolmamı saÄŸlayan ve serin bir esintinin, hissel dokunuÅŸunu hatırlayamadığım bir dünyaya sokan…kansız…tatlı bir müzik gibi…eÅŸsiz… Ölüm…siyah bir beden gibi girdi içeri…anlaşılmaz bir an ve beklenmedik bir ÅŸekil…sabahın güneÅŸi yüzüme vurduÄŸunda…o yanımda hep sıcak olan varlığın soÄŸukluÄŸu kendime getiri beni. Çıplak bedenin üzerinde örtü yoktu ve derin bir iz….kanını kurutmuÅŸ bir yara…kalbinden aÅŸağıya...bedenini iÅŸaretlemiÅŸti sanki. Bu neden olmuÅŸtu bilmiyorum ama o an sadece acı dolu bir inilti çıkabilmiÅŸti dudaklarımdan. Unutulmaz ve anlaşılmaz bir acıyla dolu. Yerde ki hiçbir iz bir büyücüyü bu kadar belirgin yapamazdı. Büyünün odaya sinmiÅŸ kokusu! Bunu en iyi anlayabilecek olan ise baÅŸka bir büyücüdür ve buna cesaret etmiÅŸ her kimse o büyücüyü de büyüsünün tadını vermiÅŸti. Beni uyutmuÅŸtu… uyurken…uyutmuÅŸtu. Acı vereni belki de buydu…benim ruhum bile duymamıştı…dedim ya…kara bir beden gibi…ölüm içeriye cehennemle cennet arasında esen bir rüzgarla girmiÅŸti. Onu benim tenimden almıştı…ÅŸimdi bedeni donuktu ve bu en nefret ettiÄŸi ÅŸeydi…ölünce donmak …bu bile nefrete içten içe ait bir kısımdı. Donmak…ölmek demekti…ve ölüm onun korktuÄŸu asıl ÅŸeydi. ÅŸimdi beni nefretle alt etmek isteyen, onursuz bir büyücü tarafından öldürülmüÅŸtü, üstelik kara ölüm büyüsünü harcama tenezzülünde bile bulunmamıştı…hançerle baÅŸtan sona yarmıştı bedenin…bebeÄŸim…çığlık atmış mıydı acaba? Çığlık…sessizlik…ölüm ve ardındaki gürültü…peÅŸ peÅŸe süregelen ironiler ve aÅŸkın kusursuz yankısının bozuluÅŸu…ahenkli müziÄŸin susturuluÅŸu…bitiÅŸ ve tükeniÅŸ…iÅŸte sanırım benim hikayemi…bedenine duyacağım özlemle…kaybettiÄŸim aÅŸkımın hikayesini asıl özetleyenler….zavallı bir aÅŸkla…bitiÅŸ ve tükeniÅŸ!
Copyright © FRP World © Fantezi Edebiyat ve FRP sitesi Tüm haklarý saklýdýr.