İşte... İşte herşey bir adım önündeydi. Yaşadığı bunca şeyin ödülü. Hakedip haketmediğini bilmiyordu ama ne önemi vardı ki. Biraz sonra hayallerinin ötesi gerçek olacaktı. Kendini neredeyse tanrılara meydan okuyabilecek gibi . Bunu yapmasını engelleyen sadece mantığıydı. Hayatının çoğunu yönettiği gibi bunu da engelliyordu.
Sonra bir his... Bunca güce rağmen bir acizlik hissi kapladı içini. Nefretle kıskaçlıkla beraber. Bir akli dengesi olsaydı çoktan kaçırabilirdi. Ama hayır bu boyutta değil... Sonra o ses... Hiçbirşey söyleyemiyordu.. Aslıdna söylemiyordu. Herşey anlamsızdı bunca şeyden sonra, hayal kırıklığı... Bir an için tamamen yenilmiş hissetti kendini. Morien'in sözlerini duydu. Tek söyleyebileceği şey "Ahmak" olurdu. Onu da söylemedi. En azıdnan ne olduğunu biliyordu. Belki yokolacaktı amazihni bu duruma rağmen durumu olabildiğince analiz ediyordu. Hemen kaçmayı deneyebilirdi. Denememeyi seçti. Morien'in sonunu izledi. Belki bundan zevk alabilirdi. Tapınaktaki tahtı düşünerek zevk alabilirdi. Rakipleri birer birer yok olmuştu. Hakat artık hiçbirinin anlamı yoktu.
Apocalipse yoktu... Bu olabilir miydi? Tabii ki olabilirdi. Zaten Apocalipse'e bile tam bir güven duyduğu söylenemezdi. Güvensizlik artık doğasında vardı. Bunların önemi yokt... Artık Apocalipse yoktu. Yaptığı sadece beklemekti. Birkaç saniye sonra Apocalipse'in gözyaşı da yoktu.
Kristalin ortalığa dağılan her parçasıyla Bedeninden büyük gücü bir kısmının çekildiğini hissetti. Onu güçlü yapan güç. Onu diğerlerinden ayıran, Çnündeki sınırları kaldıran güç, onu delirten güç... Artık hepsi yoktu. Bedeninden çekilen gücün herbir zerresi canlı bir bedene verielebilecek bedensel acıdan daha fazlasını hissettirdi. Çaresizlik, boşluk, umursamazlık... Artık bunlar vardı.
Elinde olmadan tek dizinin üzerinde durdu. Bir eli alının üzerindeydi. Düşünecek çok fazla şey vardı. Fakat vakit için aynısı söylmek gerçekten güçtü. Hayır şimdiye kadar yenilmemişti. Bu da bir yenilgi değil ders olması gereki yordu.
"Zırlamanın bir faydası olmaz merhamet dilemenin. Apocalipse artık yok. Bu kaos lejyonunun olmadığı anlamına gelmez. Kendini toparla ve bekle..." dedi keskin bir sesle. Apocalipse olmasa da hala bir seçilmişti. Bu birşey ifade etmese bile hala çoğu kişiden kudretliydi.
"Ve..." diye ekledi. "Yaşamak istiorsan. ben konuşana kadar bu olaydan bahsetme."
Eliyle yerden destek alarak ayağa doğruldu. Yapması gereken açıktı. Düşünceleriyle sonra hesaplaşacaktı. Ağzından kaos büyüsünün keskin sözcükleri dökülmeye başladı. Gitme vaktiydi. Aklına gelen ilk yer tapınak olmuştu. Durumun da orada pek parlak olacağını sanmıyordu. Başarısızlıkla tapınağa geri dönüyor olsa da bu kendi başarısızlığıdnan çok Apocalipsin başarısızlığıydı.
---------------------------------------------
dc:27
Check= 1d20+ lvl+cha modifier
_________________ Chaos is the law of nature,
Order is the dream of man.
“Tanrılar aşkına be adam, ne mühimmatından bahsediyorsun. Siz büyücüsünüz! Bir ışık yakmaktan bile aciz misiniz?!” adamın keskin ve yüksek tonlu sesi tünellerde yankılandı ve anında rüzgâr tarafından taşınarak uzaklara götürüldü. “Adım Voraxis. Burada yabancı olduğunuz ise belli zaten. Başka hiçbir ahmak Pandemonium’da savunmasız şekilde dolaşmaz. Eğer isterseniz sizi kapalı bir yere götürebilirim. En azından bu rüzgârdan kurtulursunuz.”
Metalik sesler duyuldu. Muhtemelen karşılarındaki savaşçı kılıcını kınına geri koymuştu.
_________________ All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.
Dorian başını salladı ve kılıcını yukarı doğru kaldırıp “Geri çekilin! Aşağı iniyoruz!” diye böğürdü. İblislerin vahşi saldırılarından kurtulmaya çalışan kaos savaşçılar, emri minnetle karşıladılar ve Shi’el’Elesia’nın da beklentisini aşarak seri bir şekilde ama paniklemeden tapınağın gerilerine doğru çekilmeye başladılar. Arkadaki büyük kapılardan geçerken Shi’el’Elesia’nın gözüne Nightfall takıldı. Drow rahibesi uyandırdığı yeni ölülerle iblisleri oyalamaya çalışıyor, bir yandan da geri çekilmeye uğraşıyordu. Zombileri kendisine yönelen bir nalfeshneeye yöneltmişti. Nalfeshnee ise bir pençesini yukarı kaldırdı ve odanın dört bir yanından toplanan rengârenk ışık huzmeleri nalfeshneenin bedeninde dönerek toplandı. Nalfeshnee pençesini hızla aşağı indirdi ve bedeninde oynaşan ışıklar bir patlamayla ortalığa yayıldı.
Parlaklık geçtiğinde Shi’el’Elesia, odada son kalan birkaç askerin, zombilerin, Dorian’ın ve Nightfall’un oldukları yerde boş boş kalakaldıklarını fark etti. Gözlerindeki şaşkın ifadelerle çevrelerine bakınıyorlardı.
Nalfeshnee pis pis güldü ve zombilerden birisini kavrayıp diğerlerinin üzerine fırlattı. Düşük seviyeli iblisler hemen zombilerin üzerine üşüşüp cesetlerini parçalarken bir vrock da boş boş bakınan Nightfall’un üzerine atlatıp onu parçalamaya başlamıştı.
Belki de en kötüsü Dorian olmuştu. Muharebe boyunca askerleri sürekli hizada tutan, muharebe öncesinde de askerleri eğiten Dorian, nalfeshneenin büyüsü yüzünden kılıcını bile kaldıramadan, yine nalfeshnee tarafından yavaş ve acılı bir şekilde parçalandı.
Shi’el’Elesia katliamın sonunu izlemeye uğraşmamıştı. Aceleyle diğer askerlerin ve rahibelerin önüne geçti ve büyük kapıları kapatıp iblislerin önüne yeni bir engel çektikten sonra tapınakta koşturarak arka çıkışa ilerledi. Arkadan iblislerin kapıyı açmaya çalıştıklarını duyabiliyordu.
Shi’el’Elesia tapınağın arka kapısına geldiğinde askerler kapıya asılarak çift kanatları açtılar. Shi’el’Elesia hışımla vadiye doğru fırladı ve tam karşısında iki kişi gördü. Birisi yerde kıvranan bir drowdu. Kaos askerlerinden birisi olduğu belliydi. Çbürü ise etleri çoktan çürümüş, kemiklerinin kokusu ile birlikte etrafa buz gibi bir soğuk hissi yayan bir liçti.
Seçilmişlerden en azından biri geri dönmüştü.
_________________ All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.
Yenilgi. Onun veya tanrısının yenilgisi, hiç fark etmezdi. Çığlıkların Kalesi’nden sonra bir başka yenilgiyi de burada tatmıştı Efla. Tam burada, amacına ulaşmak üzereyken, arayışları tamamlanmışken yenilmişti. Apocalypse’in Gözyaşı gözlerinin önünde yok olurken çaresizliği hissetmişti.
Ama bütün bu karmaşık duyguları ve düşünceleri sadece büyüsüne başlayana kadardı. Daha ilk sözcükleri seslendirirken tavan çatırdamış ve koca bir parça kaya, az önce dolu olan tahtın üzerine düşüp onu paramparça etmişti. Ardı ardına başka kayalar da düşüyor, arenayı yerle bir ediyordu.
Efla bütün çaresizliği, yenilginin acısını, öfkenin ateşini geriye itmiş, sadece onları buradan kurtaracak olan büyüsüne yönelmişti. Kaos Lejyonu’nun devamı için Apocalypse’in düştüğü sırrını gizlemeliydi ve bu gerçeği kimseye söylememesini Raziel’e emretmişti. Bu gerçeği saklaması, belki de şu anda kuşatma altındayken parçalanmakta olan Kaos Lejyonu’nu hâlâ ayakta tutmanın tek yoluydu.
Raziel belki de bu çaresizliği daha da fazla hissetmişti. Efla’nın aksine daha önce hiç böyle güçlü bir varlıkla karşılaşmamıştı. Bu yüzden sadece karşılaşmasının şokunu değil, aynı zamanda yaşadıklarının da travmasını atlatmaya çalışıyordu. Histerik şekilde yalvarıyor, hayatının bağışlanmasını diliyordu. Gönüllü olup seçilmişlerin ve Krayns’ın komutası altında bu yolculuğa çıkarken başına bunların geleceğini hiç düşünmüş müydü acaba?
Arena hızla çökerken Efla son sözcükleri de söyledi ve kaos büyüsünün tehlikeli dalgaları ikisini sarmaladı. Artık bu tip şeyleri hissedemeyen Efla için bu yolculuk herhangi bir sorun çıkartmazken, Raziel’in midesi bulandı, kalp ritmi hızlandı ve solunumu yavaşladı. Aldığı nefes yetmiyor, daha fazlasını almaya çalışıyordu ama normal solunumunu bile gerçekleştiremiyordu. Raziel boğuluyordu.
Ve sonra bitti.
Raziel gümbürtüyle yere düşerken Efla hâlâ ayaktaydı. Tapınağın arka çıkışına, kaos inananlarının yerleşimlerini kurdukları vadinin girişine çıkmışlardı. Tam önlerindeki tapınağın içlerinden, süregelen mücadelenin seslerini duyabiliyorlardı. İblislerin öfke dolu zafer böğürtüsü, acı çığlıkları atan kaos savaşçılarının seslerini çoğunlukla bastırıyordu.
Kaos Tapınağı düşmek üzereydi.
Efla’nın gözleri vadideki yerleşimlere yöneldi. Vadideki halk telaşla oradan oraya koşuşturuyor, saklanacak bir yerler arıyordu. Belli ki onlar da tapınağın düşmekte olduğunu anlamışlar ve kaçınılmaz sonu geciktirmek için saklanmaya çalışıyorlardı.
Tam arkadan gelen bir tıkırtı ile Efla ve en sonunda kendisini toparlayan Raziel tapınağa doğru döndüler ve açılan arka kapılardan çıkmakta olan Shi’el’Elesia ve maiyeti ile karşılaştılar.
_________________ All power demands sacrifice...and pain. The universe rewards those willing to spill their life's blood for the promise of power.
Joined: Mar 10, 2005
Posts: 2585
Location: YalnızlıÄ?ın hüküm sürdüÄ?ü yerden
Posted:
Wed Nov 29, 2006 11:18 am
"Bizi götürmek istediğin yer hakkında biraz daha bilgi verebilir misin yardımsever Voraxis! Çnden buyur, yürürken konuşabiliriz! Büyücüler bu yoldan!"
Sonra kendisine hayat(!) ortaklığı yapan iskelet savaşçısını çağırdı yanına. Arkasından gelmesi için emir verdi ve Voraxis ile aynı hizada yürümeye başladı. Diğer büyücülerin ne yapmak istedikleri umrunda bile değildi.
"Ee Voraxis, kendin ve burada olanlar hakkında biraz bilgi verebilir misin bize?"
Adamı incelemeye başladı.
RP DIşI: Irkını, dış görünüşünü, üstündeki eşyaları falan inceliyorum...
_________________ And i still wonder if you ever wonder the same!...
Deschain,Marcus'la Voraxis'in konuşmalarını dinledikten eskisi kadar sakin değildi ve sessizce bir köşede beklemenin kendisine bir fayda getirmeyeceğini anlamıştı. Marcus'un burdaki büyücülerin tutsağıyken liderlik konumuna yükselmesi sinirlerini bozmuştu...Ve hiç de iyi niyetli olduğunu sanmıyordu.Eline geçecek fırsatları sadece kendi yararı için kullancağını düşünüyordu...
Deschain sessizce ayağa kalktı ve Marcus'la Voraxis'in yanına doğru yürümeye başladı.Büyük bir sessizlik içinde hareket ediyordu...
Yavaşça yaklaştı...
"Selamar olsun Voraxis.Benim adım Deschain.Adınızı siz ikiniz aranızda konuşurken duydum. Anladığım kadarıyla içinde bulunduğumuz durum hakkında bilgiye sahipsiniz..Bu bilgiyi bizim tutsağımız olan bu büyücü yerine bizimle konuşmak isterseniz diye düşündüm. Umarım düşüncelerimde yanılmamışımdır."
Sözlerini bitirdi be Voraxis'in tepkisini merak ederek beklemeye başladı...
RP dışı:Pek fazla hikayeleştirmeden olaylara ağırlık vererek yazdım. İdare edin.
---------------------------
Efla ve Raziel tapınağa vardıklarında karşılaştıkları durum pek de iç açıcı değildi. Bütün olanların üstüne şimdi de tapınak düşmek üzereydi bunu anlamak hiç de zor değildi. Olanları irdelemeleri biraz vakit almıştı kuşkusuz ama hızla gelişen olaylar anlamalarını epeyce hızlandırmıştı.
Kısa bir durum değerlendirmesi. İstedi Kaosun Gözü. Durum tahmin ettiğinden daha parlak değildi. Karar ise pek gecikmedi zaten verilmiş bir kararın tekrar dile getirilmesinden başka bir şey değildi aslında.
“Tapınağı boşaltın” diye gürledi sesi tapınağın içinde. “Yerleşime geri çekiliyoruz.”
Tapınaktakilerin bir sel şeklinde geri çekiliyorlardı. Rahibeye “Size daha sonra katılırım.” diye belirtti.
Efla lanetler okuyordu eğer gözyaşını almış olsalardı şu an o lanet iblislerin hepsini buradan defedebilirdi. şimdi ise yapabileceği sadece onları yavaşlatmaktı. Kendi zayıflığına lanet etti. Fakat yapabileceğini yapacaktı.
Kaos şövalyelerine de geri çekilmelerini emretmişti. Fakat seçilmişlerden emir alma konusundaki sorunlarını hatırladı. Onlar tapınağı terk etmeyeceklerdi. Herhangi bir emri de uygulamayacaklardı. Çyleyse pekala zaman kazandıracaktı bu onlara.
Kaos büyüsünün sözlerini okumaya başladı. Birkaç saniye sonra Kaos şövalyelerini (Ve içerde birileri kaldıysa onları) Dışarıda bırakacak şekilde maddesel bir barikat oluşmuştu. Fazla dayanmayacağı aşikardı. Gerekli olan zamanı sağlamaya yetebilirdi ama.
Kendisinin ise tapınakta ufak bir işi vardı. Gözden çıkarılamayacak birkaç şey hala vardı tapınakta.
Efla’nın geri dönmesi iki dakika kadar bulmuştu. Daha sonra ortalık yüksek sesli bir gümbürtüyle inlemişti. Aslına bakılırsa fazla bile dayanmıştı engel.
Başrahibe bu yerleşimi çok daha iyi biliyordu. O yüzden gizli geçitlere doğru götürüyordu. Doğrusu pek kalabalık değildi bu grup. Bir insan seli olduğu takdirde gizli geçit artık “gizli” olmayacaktı.
Geriden ise insan çığlıkları geliyordu. Kathluk’un askerleri artık yerleşimdeydiler. Ve içeride bir katliam oluyordu. Gerçekten ironikti. Katliam tanrısının müritleri bir iblisin askerleri Tarafından katlediliyordu. Ve adına layık bir şekilde ortalığa tam bir kaos hakimdi. Fakat inanların istediği kendi katliamları değildi kuşkusuz. İnançlar hep tek taraflı yorumlanmıştı. Bundan sonra da öyle olacaktı.
Duvardaki gizli geçit mağaralara açılıyordu. Nereye çıktığı tam olarak bilinmiyordu zira daha önce bu geçitlerden geçen olmamıştı. Buna gerek yoktu çünkü şimdiye kadar. Mağarada karşılaşabileceklerinden çekinmek ahmaklık olurdu bu durumda. Geride kesin bir tehlike varken. Kimse tereddüt etmedi bu yüzden.
…
Tünellerdeki yolculuk yarım gün kadardır sürüyordu. Tempo kimi zaman yavaşlıyordu fakat hiç durmuyorlardı. Durdukları sürece güvende değildiler. Hepsi bunu biliyor olmalıydı. Bu yüzden kimse dinlenmeyi teklif edemiyordu. İsteyenin geri kalıp dinlenebileceği aşikardı. Ama bu yalnız başına kalması demekti. Bu da kimsenin göze alamayacağı bir şeydi. Pandemonium’un doğasını biraz olsun öğrenmiş olmalıydılar.
_________________ Chaos is the law of nature,
Order is the dream of man.
Ayak seslerini ilk Duyan Voraxis olmuştu. Sessiz olmalarını anlatmak için işaret parmağını ağzına götürdü. Grubun geri kalanı da kulak kesildiğinde duyabiliyordu. Artık Pek de sessiz olmak için uğraşmayan ayak sesleri geliyordu Kesinlikle bir yada iki kişi değildi bir grup halinde geliyorlardı
_________________ Chaos is the law of nature,
Order is the dream of man.
Deschain,giderek yaklaşan sesleri duydu.Çrkütücüydü...Ne yapacakları konusunda şu an bi fikri yoktu,bir başkasınında olduğunu sanmıyordu.Gelenlere göre harekete geçilceğini düşünüyordu.Ama genede merak duygusunun önüne geçemedi,sessizliği bozarak..
"Voraxis, bu gelen seslerde neyin nesi?Kimlere ait bi fikrin var mı?" dedi ve meraklı gözlerle Voraxis'i söylieyceklerini beklemeye başladı...
Raziel devamlı olarak kovalanmaktan bıkmıştı.Yorgunluktan bacaklarına kramp girmeye başlamıştı ancak peşlerinden gelen iblislerin nefesi adeta sırtını kırbaçlıyor , yavaşlamasını engelliyordu..
Bu tünelin nereye çıktığını da bilmiyordu.Baş Rahibenin yanına doğru yaklaştı.Başıyla hafifçe bir selam verdikten sonra;
'' Başrahibe bu tünel nereye çıkıyor? Biliyorum arkamızda bir ordu varken bu pek önemli değil ama... ''
_________________ Nindyn vel'uss kyorl nind ratha thalra elyhinn dal lil alust.
Baş rahibe bir seçilmiş gördüğü için tekrar inançla dolmuştu. *O*'nun yakarışlara cevap vermemesi büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştı baş rahibede.
Raziel'in sorduğu soruyla yürümeye başladı ve ekledi " Bilmiyorum, gidip göreceğiz.."
şimdi artık koşar adımlarla yürüyordu, daha fazla kaybedecek vakit yoktu.
_________________ Do you know the terror of he falls asleep? To the very tors he is terrified. Because the ground gives way under him, And the dream begins...
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.