Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: yqiqufa
    Bugün: 16
    Dün: 23
    Toplam: 90345

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1721
    Üye: 2
    Toplam: 1723

    Şu An Bağlı:
    01 : ofine
    02 : yqiqufa

    FrpWorld.Com :: View topic - Yeni Dünya ( RP EKRANI )
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Yeni Dünya ( RP EKRANI ) View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    yeminer
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Oct 01, 2003
    Posts: 4320
    Location: istanbul

    PostPosted: Mon Jan 08, 2007 9:37 pm Reply with quoteBack to top

    Kıyamet çok şeyler götürmüştü Sol Lagna dan, en önemlisi de halkının yarısından fazlasını. Yerli yersiz patlayan volkanlar, depremler, düşen göktaşları ve daha niceleri büyünün kontrolden çıktığı, tanrıların yüz çevirip uzaklaştığı zavallı Sol Lagnaböyle acımasızca hırpalamış ve halkını ana yurtlarından, varlıklarının temel noktası olan gezegenlerinden kaçmaya zorlamıştı.

    Bir gezegenden kaçmak söylenildiği kadar kolay birşey değildir, bazı kişiler kudretli büyücülerin bunu başarabileceğini idda edeceklerdir ancak o kişilerin hesaba katmadığı bir durumu vardı Sol Lagna'nın. O da bu dünyayı ve onun güçlerini emmek isteyen sinsi bir güç.

    Bu güce karşı verilen amansızca savaş diyarın kahramanlarının bir kısmının şanlı sonlarını hazırlamış, onları hatıralarda ölümsüzlükle şereflendirmişti ancak bu kahraman kişilerden başaranlar da vardı.

    Sinsi gücün planlarını bozmuş, bu diyardan bir çıkış yolu bulabilmiş olanlar isimsiz bir tanrıdan, onlara kucak açan bir ulu güçten bahsediyorlardı ama kimse bu gücün kim ya da ne olduğunu tam olarak bilemiyordu.

    Ancak yeni dünyaya ilk kaçmayı başaranlar bu ilahi güçten destek alanlar değil de diyardaki iblislerle anlaşmayı başaranlardı. Kimlerin neleri ortaya koydukları her ne kadar muğlak olsa da Sol Lagna halkı kendisi için yapılan fedakarlıkları memnuniyetle, birazda kayıtsızlıkla kabul etmiş, kurtuluş kapısına şevkle atılmıştı.

    Yeni boyuta açılan kapı devasa boyutlarda bir boyut kapısı idi ve birçokları açıldığı yerin neresi olduğunu bilmedikleri halde bu kapıdan geçmek için gelmişlerdi çünkü çok az şey Sol Lagna'nın kıyametinden daha acı verici ve ölümcü olabilirdi.

    Image


    _________________________________________________________________
    DM NOTLARI:
    _________________________________________________________________

    -Oyun oyuncu sayısı gerekli sayıya ulaştığında başlayacak ve yeni dünyanın ilk oluşumlarını konu alacaktır. Sitemizin resmi oyunlarındandır ve katıldığınız karakter deneyim puanı kazanıp seviye atlayabilir, ölebilir, birşeyler bulup kaybedebilir ve bu olanların tamamı bundan sonraki oyunlarınızda etkili olacaktır.

    -Karakter kağıtlarınızı [email protected] adresine gönderin, en yakın zamanda oyun açılacaktır.

    -Karakterinizin kısa özgeçmişini, fiziksel özelliklerini ve karakterinizle ilgili ufak ayrıntıları buraya yazınız ki birlikte oynayacağınız oyuncular karakterinizi bir nebze tanısın.

    -Bu oyunda boyut kapısının açılmasını sağlayan kişi bir büyü konseyi üyesi olan Khedan Boderium'dur. Yanındaki 5 çırağı ve ile boyut kapısının açılmasını sağlayacak bir ayin yapmışlardır ve bu işlemi yapmadan önce diyarda ulaşabildikleri yerlere boyut kapısının açılacağı ile ilgili haber yollamışlardır. Oyuncular boyut kapısının bir anlaşma ile açıldığını bilmiyor çünkü Khedan konu ile ilgili herhangi bir açıklama yapmaktan kaçmaktadır. İsteyen gelir, isteyen kalır mantığıdadır.

    -Oyun Sol Lagna'da Khedan Boderium boyut kapısını açmadan bir gün önce başlayacaktır.

    -Oyunun başlayacağı yer:

    Khedan Boderium bir zamanlar zengin olan Sol Lagna'nın zenginliklerinden fazlası ile faydalanan bir kırmızı cüppeli konsey büyücüsüydü. şimdiye kadar rahatlıkla konsey yöneticilerinden birisi olabilecek kudrette olmasına karşın konseyin yönetim işlerine karışmamış, sadece üye olmakla kalmış, diyarın lordlarına, beylerine para ile iş yapması ile ün yapmıştır.

    Bu işlerden kazandığı yüksek gelir ona kendi şatosunu yapmaya yetecek kadar para ve de şöhret kazandırmıştır. Bir zamanlar evi olarak düşündüğü şatosu büyücülük kulesinden iyi bir atla 2 günde gicebileceğiniz bir mesafe uzaklıkta, batı tarafındadır.

    Khedan'ın şatosunu inşa ettirdiği tepe geniş ovanın ortasında yaklaşık 20 metre yüksekliğindeki ufak bir tepenin üzerine kurulmuş 15 metre yüksekliğinde şato ile kule arasında bir mimarisi olan taştan bir binadır. Kare şeklinde bir yapıdır ve her bir köşesinde birer kulesi dört köşeden şatoyu koruyor havası veriyordu ancak asıl şatoyu koruyan üzerine yertleştirilmiş büyülerdi.

    Büyü ağı dengesizleşse de cisimler üzerlerindeki büyüyü daha kararlı bir şekilde tutabildikleri için burası hala güvenli bir sığınma yeri idi. Ama Sol Lagna'nın kıyameti yaklaşıyordu ve Khedan bunu görebilecek kadar bilge bir adamdı.

    Ova yer yer bir adamın beline kadar gelen çayırlarla kaplıydı,nadirde olsa meyve ağaçları ovanın tekdüzeliğini bozuyordu. şatonun girişine kadar uzanan patika bakımsızlıktan çayır çimen bağlamıştı ama yine de ayırt edilebilecek kadar temizdi. Ovayı kaplayan çimen her ne kadar görüşe engel olsa da düz ovada yeni gelen kimseleri görmek oldukça kolaydı.

    Karakter tasviri:

    Khedan 55 yaşlarında fakat yaşına göre dinç kalmayı başarabilmiş uzun boylu bir ihtiyar, gri gözleri hala bir gencinki kadar dinç ve enerji doludur. Formunu iyi korumuş ancak yılların yıpratmasına çok fazla dayanamamıştır. Kırış kırış alnı ve boynu yaşını fazlası ile açığa vurmaktadır.

    --------------------------------

    Oyuncular şu anda bahsi geçen şatonun önüne gelmektedirler. Toplu olarak, guruplar halinde ya da bireysel bir şekilde gelebilirsiniz. İlk rp niz buraya kadar gelişiniz, karakterinizin dış görünüşünün tasviri ve birazda onunla ilgili ayrıntı bilgileri içersin.

    Oyunun başladığı şu anda diyarda akşam olmak üzeredir. Oyuncularınız buraya vardığında bu vakitler olacak.

    --------------------------------

    Hadi arkadaşlar kolay gelsin, ilk rplerinizi siz yazdıktan sonra ben de oyuna başlayacağım. Kendi aranızda anlaşarak birbirinizle karşılaşabilirsiniz. Msn de tartışmak, anlaşmak serbest ama bunu yoluna yordamına sokun, meta şeklinde görülmesin .

    Meta : Oyuncunun bildiği ama karakterinin bilmesine imkan olmayan şeyleri karakter de biliyormuş gibi oynamak. ( Yasaktır ! )

    _________________
    her zaman yalan söyle ki, kimse yalan söylediÄ?ini anlayamasın
    güç amacın, karanlık aracın olsun.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's website
    Lupus Nigra
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Dec 24, 2005
    Posts: 236
    Location: Four Corner Square No:4 Old City/Silvermoon-SILVER MARCHES

    PostPosted: Mon Jan 08, 2007 11:49 pm Reply with quoteBack to top

    Bu son tepe onu epey yormuştu. "Hayatımda bu kadar yürümedim ben" diye söylenerek son adımlarını da attı ve yokuşun üstüne çıkmayı başşardı.

    Ardı arkasına sıralanmış küçük tepeler aslında ilk başta okadar zorlayıcı gözükmemişti gözüne ama her birini aşıp tekrar inmek sonra tekrar çıkmak sonra inmek ve çıkmak.... Yorgunluktan geberiyordu genç elf. Demirci bacasının içi gibi boğucu olan (ki demirci bacaları soğuk günlerde iyi ısıtma olanağı tanırdı) hava da bu eforuna hiç yardım etmiyordu doğrusu.

    "Ben şehir çocuğuyum ne işim var buralarda" diye söylenmeye devam etti. Sanki nedenini hatırlatırmış gibi tam o anda tepesindeki kızıl kara bulutlarda bir gürleme patlayı verdi. "Lütfen yağmur olmasın tanrılar yalvarırım" diye inlemeye başladı genç elf. Tanrıların sesini duyduğundanmıdır yoksa başka nedenlerdenmidir bilinmez yağmur yağmadı ama yağmasını dilemesine sebep oldu.

    Çünkü gökten taş yağıyordu. İlk taşlar etrafına düşmeye baladığında elf önce hayretten dona kaldı... Sonra hayreti paniğe dönüştü. Bir tepenin ortasındaydı ve gökten TAş yağıyordu. Saklanıcak bir yerler baktı ama düzlükte gölgesine sığınabileceği en ufak bir nesne gözükmüyordu.

    İleride bir ağaçlık vardı ama... Birden başında bir acı hissetti. "Ahgg" diye çığlığı bası verdi baına düşen taşla elini kanıyomu diye başına götürdüğünde acı bir anda kayboldu. Bir şeyler yanlıştı ama... Sonra ata baktı... -Zavalllı mağrur savaş atını yük katırı gibi yüklemiş bunu yaptıktan sonra pişmanlık duyup ata kendi binmemişti-.
    Atın başına sırtına taşlar isabet ediyordu ama hayvan sanki sinek kovalıyor gibi kuyruğuyla taşları kovuyordu sanki.

    Başına bir ta daha çarptı ama bu sefer hiç acımamıştı. Düşen taşa bakınca sabun kalıbı kadar bişey olduğunu görüp meraklandı. Taşı yerden kaldırınca işte o zaman tüm soruları cevaplanmış oldu. Elinde tuttuğu ta tüy kadar hafif ve sünger gibi içi boştu

    "Gökten ponza taşı yağıyor... Sanırım tanrılar tımarhanesinden kaçtı..."

    Aslında hocası bunun gibi bişeyden bahsetmişti ama...ne demişti... Sakallı yaşlı savaş büyücüsünün sözlerini düşündü. "Bağzen alev dağları göğe doğru taş fırlatır. Bu taşlar bağzen alevli dev kayalar olurlar ve düştükleri yerde hiçbir sava makinesinin yıkamadığı surları yerle bir ederler. ama bazen alev dağları bizimle dalga geçer ve sünger taşı fırlatır. Ama işin ilginci bu taşlar yakınlarda alev dağının patlamasından ölecek olanların son banyolarında kullanamayacakları kadar uzağa gider"

    Daha bu düüncelerin akıı bitmemişken ta yağmuru geldiği kadar hızlı bir ekilde ortadan kayboldu ve yerini elfin daha alıık olduğu bir doğa olayına bıraktı. Gök yüzünden kül yağıyordu...

    Elf gözlerini kapattı.Daha önceki kül yağmurlarında da kullandığı le gibi paçavrasını alıp yüzüne taktı. Atın boynundaki yem kesesinden bozma maskeyi atın yüzüne yerleştirdi. Ve söylene söylene yoluna devam etti...

    ----

    Akşam oluyordu. Garip bulutlar biraz gerisinde ondan ayrılmış şaşırtacak ve korkutacak yeni insanlar bulmak için güneye doğru yollarına devam etmişti. Çnündeki tepeyi de aştı kül ve pislik içindeki elf. Uzun zaman önce tepelerin bitmesini ümit etmekten vazgeçmişti ama bu sefer onu şaşırtan bir şey yaptı eski düşmanı toprak yığınları ve bittiler.

    Elf etrafına baktığında karısında koca ve bomboş bir ova vardı aslında pek boş olmasa da geçtiği araziye kıyasla oldukça boştu. Bir kaç ağaç ve ilerideki... "Ahh Corellon Baba sana şükürler" BİR şATO...

    Sonunda baardığına inanamıyordu ama baarmıştı onca yolu aşmış haritasız (zaten harita okumayı okadar iyi bilmezdi) ve kılavuzsuz aşmayı başarmıştı. Sevinçten zıplarken bir anda kendini bir kül bulutunun içinde buldu. Sevgili savaşa hazır yoldaşı ise mavi saçlı elfin sıçramalarını savaşın arifesi gibi algılamış olacak ki kulaklarını dikleştirip silkelenmişşti. İşte tüm bunlar üstlerine yapışmış incecik külü havalandırınca bir anda elf ve savaş atı bir kül yumağına dönüşşmüştü..

    Çksürüp tıksırır yaarmış gözlerini yıkamak için eyer çantalarında matara ararken (ki yol boyonca bir ton matara bulmuş hepsini çantaya atmış ve buraya kadarki uzun yolda bu mataralar onun ve atın hayatını kurtarmışştı) bir şey farketti. Berbat görünüyor olmalıydı. Bir fikir almak için ata bakınca "sanırım yıkanmalıyız dostum" deyiverdi sanki at onu anlarmış gibi bir kere daha silkindi.

    Bir bakıma şanslıydılar çünkü kül yağmurları ve çamuk akıntıları bu taraflara daha uğramamış gibi gözüküyordu. İleride ufak bir prıltı görünce o tarafa doğru ilerlemeye karar verdi.

    "Ve işte bingo. Tanrılardan baka birşey isteseydim keşke. Çrneğin uçan bir kale yada alev dağları için büyücene bir tıpa falan"

    Güzel küçük ve mucizevi bir şekilde temiz bir dere tam önünde duruyordu. Sanki uzun zamandır ilk kez su görüyormuş gibi giysileriyle suya dalı verdi elf. Buz gibi ve serinletici su bir anda derisiyle temas edip ho oyunlar eyledi ona. En derin yerinde dizine kadar suda yarım saat debelenip bir kalıp sabunla hem kendini hem atını hemde giysilerini yıkadı ve çantaya koymadan önce biraz kuruması için bir armut ağacına astı. Asarken 3-4 armut koparmayı da ihmal etmedi. Bir armutu ağzına atarken geri kalanları eliyla ata yedirdi.

    Sonra yeni giysiler bulmak için çantasını karıştırmaya başladı. şansına 2 kasaba önce tüm felaket ve hava koşuluna dayanmış bir terzi bulmu ve beğendiği tüm giysileri çantaya atmıtı ki aralarında inanılmaz kaliteli ipek gömlek ve siyah deri pantololu bir takım da vardı. Gömleği giyip pantolonu çekti. Ve uzun kollu siyah ceylan derisi kaponlu bir pelerin de vardı. Kapşonu çıkarttıp çantaya geri attı. Atarken 'eğer büyü malzemem biterse bunu kullanabilirim' diye geçiriyordu içinden

    Suda son kez kendine baktı kılıcını ve yayını taktı malzemelerini kontrol etti ve şatoya doğru yola devam etti.

    _________________
    Bir kiÅ?inin ölümü bir trajedi, bir milyon insanın ölümü ise bir istatistiktir.
    Joseph Stalin
    Back to top View user's profileSend private message
    Mark
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Aug 31, 2006
    Posts: 2004
    Location: Midkemia, portal/istanbul

    PostPosted: Tue Jan 09, 2007 1:41 am Reply with quoteBack to top

    Sarı uzun saclarini arkasinda toplarken, çenesini kaldirip ufukta görünen manzaraya bakti. Birkac metre yükselen Tepenin zirvesinde, burçlara sahip kuleler görünüyordu.

    Sessizce ilerleyerek, güneş batmadan şato'nun koruyucu bölgesine ulaşmak istiyordu. Keskin ve güzel gözlere sahip Susy, daha aşmasi gereken yolu hesaplarken gökyüzünden, birkaç kartalin av arayan çiğliklarini duydu. Bu ağaçlik araziyi aştiktan sonra, sadece birkaç ağacin bulunduğu uzun menzili hesapladi. Atinin yularini gevşetti ve ilerlemeye başladı. Ardi sira takip eden atin rengi pamuk beyaziydi. Atini Pegasus diye cagiriyordu, onu özel seçmişti, hoşlanıyordu. Acele etmeye gerek görmedi, aradaki mesafeyi güneş batmadan bir saat önce ulaşacağını hesapladigindan dolayi yürürken doğayi inceliyordu. Sessizlik içindeydi, bastigi yaprak ve dallar onu daha derin bir kaynaga götürüyordu. Hafifce zihnini serbest birakti.

    Gülümseyerek ilerlemeye devam ediyordu. Pembe elbisesi belini sararak kivriliyor, beden hatlarini aciga vuruyordu. Yeşil pelerininin üzerinde, omuzlarina dökülen sarı saçlari muhtesemdi.

    Susy, beline kadar yükselen çimlerin arasinda yürürken, dikkatlice elindeki asasini kullanarak yolunu kontrol etti. Uzun mesafe şimdiden yarilanmisti, topragin zengin kokusunu içine çekerek yol aldi.
    Back to top View user's profileSend private message
    aspergrey
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Nov 14, 2006
    Posts: 28
    Location: bartın

    PostPosted: Tue Jan 09, 2007 2:10 am Reply with quoteBack to top

    İyilik,adalet ve barış adına diyar diyar gezen Elbetri yine uzun bir yoldaydı.Bu orman yolculuğu onu gerçekten çok yormuştu.Ama hemen hemen beline kadar yükselen çimlerin arasında yürümek ona huzur veriyordu.Sonunda kule görünmüştü.Elbetri her yolcuğulu sonunda ona bir kaza göstermeden gideceği yere götüren tanrısına dua ederdi ve yine tanrısına dua etti.

    Artık rahattı gideceği yere varmak üzereydi.Adımlarını yavaşlattı.Bir taraftan onu ne gibi maceraların beklediğini düşünüyordu.Ama ne olusa olsun yine iyiliğin kazanacağına emindi..
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Captain_of_Elven
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 23, 2006
    Posts: 59
    Location: Izmir(%89)-Antalya(%10) [%1'i yollarda]

    PostPosted: Tue Jan 09, 2007 12:14 pm Reply with quoteBack to top

    Gün kararıyordu.Elliot daha bu olağandışı olaylara anlam veremezken kendisini bir yolculuğun içinde buldu.

    Nereye gideceğini bilmeden amaçsız bir halde batıya yönelmişdi.Hava kararmadan konaklıyacak güvenli bir yer bulmak zorundaydı.Artık ormanından çok çok uzaktaydı kendini yeşil bir ovanın tam ortasında buldu.Yanlızlık hisseden Elliot yolculuğun vermiş olduğu yorgunlukla beraber bir ağaç altına oturdu.Sırt çantasını yanına koydu.Omzunda asılı duran yayı ise çantasına yasladı.Belinde kemere sıkıştırılmış sadak ve kıllıçları onlaırn yanına güzelce serdi.Yürüyüş onu susatmıştı sırt çantasından matarsını aldı.Bir yandan Tutumlu bir şekilde su içmeye çalışıyor diğer yandan çantasındaki malzemeleri kontrol ediyordu."Keşke yanıma daha fazla yiyecek alsaydım" diyerek bir iç geçirdi.


    Elliot biraz soluklandıktan sonra gökyüzüne baktı hava iyice kararıyordu güneş batmış son ışıkları havayı garip bir renge bürümüştü."Bu kadar dinlenmek yeter" dedi kendi kendine. Sırt çantasını yerden aldı, yayını eline aldı ve kılıçları ve sadağını kemerinin yanlarına sıkıştırdı.Son birkez etrafına bakındı."Evet, hadi devam" dedi.Güneşin battığı yöne batıya devam etti.


    Kendi kendine tempo tutarak yolculuğu hava kararıncaya kadar devam etti."Ehh...Görünüşe göre bu gece ovada konaklanacak" dedi kendi kendine acı acı gülerek.Bir yandan otlara bakıyor diğer yandan söylenerek etrafına bakıyordu."E bari bir ağaç altı olsaydı" dedi.Son bir kez akşamın karanlığında ovaya baktı.Gözleri uzakta bir ışığa takıldı.O tarafa doğru yöneldi.Işık gittikçe büyüyor şekilleniyor, sanki bir kule biçimini alıyordu.Elliot bir umutla adımlarını hızlandırdı hatta koşmaya başlamıştı.Akşamın karanlığında yüzünde anlamsız bir sırıtma ile ilerideki şatoya doğru ilerliyordu.


    şatonun yakınına geldiğinde buradaki tek yolcunun kendisi olmadığını gördü.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Tue Jan 09, 2007 3:31 pm Reply with quoteBack to top

    Edmond yorgun argın ovadan geçti.Uykusu vardı, akşam serinliği uykusunu biraz olsun açsa da yine de uyku geçmiyordu.Ve.. Edmond tepenin üzerindeki şatoyu gördü.Ancak oraya gidebileceğine bile emin değildi.Çünkü gök bile korkuyordu artık.Belki yarılırım diye.

    Edmond bir büyücü olmasına karşın çoğu büyücüyü sevmezdi.Çünkü o hep sahtekar büyücüler görmüştü.Edmond başından beri büyücülüğün iyi bir meslek olduğunu bildiği için bunu seçmişti zaten.Aslında bu kıyametin sebebi de kesinlikle büyücüler diye düşünüyordu Edmond.Ardından etrafına baktığında kendisinden başka 3-4 kişinin daha burda olduğunu farketti.Büyük ihtimalle hepsi aynı amacı taşıyordu.İyilik...

    Edmond asasını yavaşça toprağına vurdu.Ve şatoya doğru ilerlemeye başladı

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    AZaZ3L
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Mar 20, 2006
    Posts: 117

    PostPosted: Tue Jan 09, 2007 5:41 pm Reply with quoteBack to top

    Tapınağın verdiği görevle yola çıkmıştı Raphael..Günahlarını temizlemek için verilmişti ona bu görev..Hatırlamak istemediği,unutulması gereken günahların....

    Uzun sayılabilecek bir yolculuktu bu..Yolculuğa çıktığından beri de uyuyamamıştı,ancak bazen atının üstünde gözlerinin kapanmasına engel olamıyıp kendinden geçiyordu.....Yinede her defasında kendini çabuk bir şekilde toparlamayı başarmıştı..

    Ancak engebeli arazilere geldiğinde zaten yorgun olan atının daha fazla dayanamayacağını anladığında atından indi ve yaya olarak devam etti yolculuğuna..

    4.günün Akşamı ufukta dikelen kaleyi gördü...Rahatlayarak bir iç geçirdi..''Sonunda geldik ''dedi atı Zephyr'in başını okşayarak...

    _________________
    http://www.travian.com.tr/?uc=tr2_22747
    Back to top View user's profileSend private message
    darkelven
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Dec 29, 2006
    Posts: 229
    Location: khalkedon

    PostPosted: Tue Jan 09, 2007 7:24 pm Reply with quoteBack to top

    Babasının verdiği büyülü yüzüklerden sonuncusunu da kullanmıştı shuriak.Ama yine de yürümesi gereken çok yol olduğunu biliyordu.Bu teleport yüzükleri tek kullanımlıktı ve kullanıldıktan sonra toza dönüşüyordu.Kıyamet senrayolarından haberi yoktu.Yalnızca uth masar şehrindeki birkaç drow bunu biliyordu ve kimseyi inandıramamışlardı ama o biliyordu çünkü ona söylemişlerdi o bir drow deyildi ve babasının izini seçmemeliydi...Kendini anılarından uzaklaştırdı ve yüzüğü parmağına takıp,bilincini yitirmeden önceki son düşüncesini geçirdi aklından,''kaçmalıydı hemde hemen'' şehri yıkılmıştı,gerçi bu umrunda olmasa bile annesi için üzülmüştü.Sonra bilge büyücü heizar`ın sözlerini hatırlattı kendi kendine; aklında gitmek istediği yeri,çorak toprakların ardındaki bozkırları ve kale-şato arasında bir yapıyı zihninde canlandırdı.Birden etrafındaki herşey parladı ve karardı,şimdi hiç bir şey göremiyordu,kafasını eğdi...
    Kafasını kaldırdığında çorak bir arazi ve ardındaki ovaları gördü.Bir süre neden burada olduğunu hatırlamak için zorladı kendini.Kullandığı tılsımlı yüzükler eğer kullanan bir büyücü deyilse kullanan kişide sersemliğe yol açardı.Sonra arkasındaki dağları ve bu dağları yırtmak istercesine göğü kasıp kavuran kızıl ateşin yansımalarını gördü bulutlarda.Sanki tanrılar savaşmış gibi gökyüzü kan gibi bir renkteydi.
    Ve bir anda hatırladı shuriak nerede olduğunu kararlı adımlarla tepeyi tırmanmaya başladı.
    son birkez baktı ardına,kızıl göğe, ve sonra koşarak tepeden indi, şatoya doğru gitmekteydi ve orada toplanmış yüzlerce insanı gördü ve doğusuna baktı,bazılarının girmesine izin vermiyordu belli ki görünmez bir duvar, peki ona neden izin vermişlerdi?

    _________________
    ''Nindyn vel'uss kyorl ninta ratha, thalra elghinn dal l' alust...''

    Kimler ki arkasını kollar, ölüm onları önden bulur...

    drow atasözü
    Back to top View user's profileSend private messageMSN Messenger
    yeminer
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Oct 01, 2003
    Posts: 4320
    Location: istanbul

    PostPosted: Wed Jan 10, 2007 8:47 pm Reply with quoteBack to top

    Khedan şatonun taht odası gibi düzenlediği ana salonunda geniş ahşap bir masanın başına oturmuş başını ellerinin arasına almış derin düşüncelere dalmış bir şekilde oturuyordu.

    Hala bu anlaşmayı yaptığı için iyi mi kötü mü ettiğini bilmiyordu ama artık geri dönülmez bir yoldaydı. Arada sırada masanın başından kalkıp dışarıdan görülmemesi için ustaca gizlenmiş, büyülerle desteklenmiş camdan yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde şatonun çevresine toplanan kalabalığa bakıyordu.

    "Zavallılar, hepsi de bana güveniyor " dedi kendi kendine. Bunu derken hafif bir böbürlenme ve korku içini kaplamıştı. Bu insanlara neler olacağından korktuğunu düşünmek isterdi ama asıl korkusu kendisi içindi. Zor bir zamanda, büyünün tüm dengesini yitirdiği bu durumda böylesine güçlü bir büyüyü denemek bile sersemlikti ama ona garanti vermişti. Kim, ne sorularını değil sormak, aklının bile ucundan geçirmek istemiyordu ama bu sorular için için kemiriyordu Khedan 'ı.


    Aletralis temizlenip üzerini değiştirdikten sonra şatoya doğru yol almaya devam etti. Çevreden birçok insanın burada toplanmasına şaşmamak gerekirdi, herkes kaçacak delik arıyordu çünkü.

    Etrafına bakındığında gelen kişiler arasında zengin görünümlü, deneyimli savaşçıların ve büyücülerin çok da fazla olmadığını fark etti. Tek tük fakir halk arasında dolaşan iyi giyimli adam ve kadınlar ya da zırhlanmış savaşçılar görüyordu.

    Bazı kişiler çoluk çocuk herkesi toplamış, kocaman at arabalarını dizmiş de gelmişti. Adeta çingene konvoyları gibi yanyana dizilmiş 4 at arabası şatonun önündeki geniş arazide direk dikkat çekiyordu.

    İnsanlar ortada dolaşıyor, birbirlerine sorular soruyor, endişeli başıklarla şatodan gelecek bir hareket bekliyorlardı.

    Akşam saatleri yaklaştığında şato çevresinde toplanan insan sayısı 100- 150 kişiyi buluyordu ki bunların arasında ihtiyar ve çocuklar da vardı. Gündüz insanlar çevreye dağılmıştı ama akşam saatleri yaklaşıp da soğuk bastırınca karavanlar çevresinde yoğunlaşmışlar, guruplar halinde oturup yer yer ateş yakmışlardı.

    Akşama doğru yanyana dizilen karavanların diziliş şekli bir hilal şeklini almıştı. Rüzgarı kesmesi için karavanları ağzı şatonun tersi yöne bakacak şekilde dizmişler ve geniş boşlukta büyük bir ateş yakıp etrafında oturuyorlardı.

    _________________
    her zaman yalan söyle ki, kimse yalan söylediÄ?ini anlayamasın
    güç amacın, karanlık aracın olsun.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's website
    Lupus Nigra
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Dec 24, 2005
    Posts: 236
    Location: Four Corner Square No:4 Old City/Silvermoon-SILVER MARCHES

    PostPosted: Wed Jan 10, 2007 9:39 pm Reply with quoteBack to top

    Acı acı manzarayı izliyordu genç mavi saçlı elf. Etafına bakındıkça kimsenin kendisi kadar temiz görünmediğini farkedip biraz da mahçup göründü. Kimsenin dikkatini çekmeden bir kenara çekilmek istiyordu ama merak da ediyordu.

    Bütün bu insanlar... yeni ve bilinmedik bir dünyaya gidiyorduk ne tür tahlikeler ya da düşmanlarla karşılaşacaktık Corellon bilir. Bırak kılıç kullanmayı... yarısı büyük ihtimalle şehirden bile çıkmamıştı. Bir de işin diğer tarafı vardı ki burada kalırlarsa ölecekleri kesin gibi görünüyordu.

    Atının otlayabileceği ve oturabileceği uygun bir yer ararken sesli şekilde "İki ucu boklu değnek" deyiverdi. Dibindeki kütüğü gözüne kestirip atın seğrisinden kaliteli bir şişe şarap çıkardı ve içmeye başladı. Tabi eski dostunu da unutmuş değildi. Bildiğiniz gibi atlarda susardı...

    _________________
    Bir kiÅ?inin ölümü bir trajedi, bir milyon insanın ölümü ise bir istatistiktir.
    Joseph Stalin
    Back to top View user's profileSend private message
    Mark
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Aug 31, 2006
    Posts: 2004
    Location: Midkemia, portal/istanbul

    PostPosted: Wed Jan 10, 2007 11:59 pm Reply with quoteBack to top

    Susy , aksamin karanlik örtüsünün altinda yolunu almisti. Toplanan insanlari gördü, gruplara bölünüp ayrildiklarini ve konaklamak için harekete geçmelerini izlemişti.
    şimdi, karanligin içinde parlayan cok sayida ateş görüyordu, sertçe esen rüzgarlara zorlukla dayanan alevler sallanıyordu.

    Serin rüzgar, sertçe pelerini çekiştirdi. Gökyüzüne bakti, bulutlar arada sirada beliren Ay'i gözlerden gizliyordu. Karanlik bulutlardan ve gökgürültüsünden hoşlanıyordu, etrafini saran kalabaliktan ileriye bakti. Herkes buraya gelmişti, son çare olarak, büyünün sapıtmaya başladığı bugünlerde cagri umut isigi gibi parlamisti. Susy de, onlardan biriydi.

    Karavanlardan, oluşmuş çemberin içine yöneldi. Sabaha şatoya girmek için burada kalicakti, karavanlardaki kadinlara yaklaşti. "Selam"
    Back to top View user's profileSend private message
    Captain_of_Elven
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 23, 2006
    Posts: 59
    Location: Izmir(%89)-Antalya(%10) [%1'i yollarda]

    PostPosted: Thu Jan 11, 2007 10:55 am Reply with quoteBack to top

    Elliot hayatında ilk defa bu derece kalabalık görüyordu.Gerçi bu ömrünü ormanlarda geçiren biri için şaşılmaz birşeydi.Etrafına baktı, herkes bir umut şatoya bakıyordu.Çoğu yoksul köylülerdi.Ailesini, eşyalarını, varını yoğunu herşeyini toplayıp son çare olarak gelmişleri.İçinde biraz acıma duygusu belirdi.


    Yorgunluk...Bunca yolculuktan sonra iyice yorulmuş bacakları isyan eder hale gelmişti Elliot'un.Daha tenha bir yere çekildi.Bu kalabalıkta eşyalarının çalınmasından korkuyordu.Yere dizlerinin üstüne oturdu bir yandan insanlara bakıyor diğer yandan şatoda göz gezdiriyordu.Acıkmıştı.Çantasından istemeyerekte olsa biraz yemek çıkardı bir köşede sessiz sakin yemeğe koyuldu.
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    AZaZ3L
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Mar 20, 2006
    Posts: 117

    PostPosted: Thu Jan 11, 2007 10:57 am Reply with quoteBack to top

    Raphael kalabalığın içinde gözlerini gezdirdi..İnsanların çaresizliği ve korkuları gözlerinden okunabiliyordu..Raphael hilal şeklindeki kampın içinde sakin bir yer buldu kendine ve atına..Göğüs zırhını üstünden çıkardı,kılıcını da başının köşesine bıraktı.Kamp ateşinin yanına oturdu..Etrafındaki kişilere başıyla bir selam verdikten sonra çantasından çıkarttığı birkaç dilim ekmek ve peyniri yedi..Gözleri açık kalmaya daha fazla dayanamayacaktı..Pelerinine iyice sarıldı..Uykusuzluğunun acısını çıkarmaya niyetliydi..

    _________________
    http://www.travian.com.tr/?uc=tr2_22747
    Back to top View user's profileSend private message
    Edmond
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 03, 2006
    Posts: 5509
    Location: Ã?anakkale

    PostPosted: Thu Jan 11, 2007 8:15 pm Reply with quoteBack to top

    Edmond gülümseyerek çevresine baktı, demek herkeste bir umut vardı.Eh, millet can derdinden gelmişti aslında, kimse umutla ilgilenmiyordu.Yaşamak, işte herkesin amacı buydu.Edmond ne yapacağını bilmiyordu.Gerçi bu normaldi çünkü Edmond yapacağı işi düşünüp yapmazdı pek, yaptıktan sonra düşünürdü ki bu ona bazen yarar bazen zarar verirdi.Mesela, ani bir olay karşısında direk büyüyü yapardı ki bu ona vakit kazandırırdı.Ancak bazen çok da kötü olabilirdi bu.Yani yaptıktan sonra çok kez de pişman olduğu da olmuştu.Ancak bu kez öyle olmayacaktı.Hayatında belki ilk kez geniş kapsamlı güzel bir şey yapacaktı.Bu onun belki canına mâl olacaktı ama yine de vazgeçmeyecekti.Edmond atına bir ıslık çaldı ve at diğerlerinin yanına doğru ilerlemeye başladı.Edmond bir gruba yaklaşarak *Selam* diye bağırdı

    _________________
    I always knew I was a star And now, the rest of the world seems to agree with me.

    The reason we're successful, darling? My overall charisma, of course.

    I never thought of myself as the leader. The most important person, perhaps.

    -Freddie Mercury
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteYahoo MessengerMSN Messenger
    Logan
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Apr 29, 2004
    Posts: 1963
    Location: Gölgelerin İçinden,Kan Kusturmaya Geldim

    PostPosted: Fri Jan 12, 2007 3:43 pm Reply with quoteBack to top

    Cody Diyarda gezen gezgin bir savaşcı,amacı diyarı gezip görmekti bir cok şey gördüğünü sanıyordu ama daha bir çok şeyi görmemiş,yaşamıştı Ama hayata kalmaya ve bu acımasız dünyada yaşamaya yetecek kadar. deneyimli ve iyi bir savaşcı idi.

    Ağır tam levha zırhı ile atınını üstünde ilerleken yolun onu nereye götürdğünü bilmiyordu ama bu aralar.bu diyar kaos ve karışıklık içinde olduğunu bilecek kadar. bir kaç şey görmüştü.

    Gözleri bir kalabalığa takıldı. İnsanlar ,bir şatonun önünde toplanmış bir şeyler bekliyorlardı.araların konuşuyor ve etrafta uğultu cıkartıyordu.şatoya doğru atının üstünde ilerliyor. Miferinin içinden,insanlara bakıyordu. Bir süre Sonra artık kalabalık geçit vermiyordu atla geçmesine atın dan indi eğerini tutu.

    Beklemeye başladı.

    _________________
    Ã?LÃ?M NEREDEN VE NASÄ°L GELÄ°RSE GELSÄ°N!!! Savas NaÄ?ralarmız kulakdan kulaga yayilacaksa ve silahlarimiz elden ele gececekse ve baskalari silah sesleriyle,savas ve zafer narâlariyla cenazelerimize agit yakacaksa Ã?LÃ?M HOS GELDÄ° SEFFA
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 2.02 Saniye