Bu yazı şeker içindir,
Hiç okumayacak olsa bile...
Bu yazı bile sevginin ürünüdür,
Kimse duymayacak olsa bile...
Bunlar, ölmemek için çırpınan umudun sözleridir,
Kimse dinlemeyecek olsa bile...
Gururun ve Onurun ardından tutulan yastır,
Kimse paylaşmayacak olsa bile...
İnsanın kendine yapacağı en büyük kötülük, gereğinden fazla iyimser olmaktır. Bir şeye, hiç bitmeyecekmiş gibi bakmak en
tehlikeli kanserin belirtisidir. Aşk, acı vermeye başladığında gerçek doğası açığa çıkar. Aşk, sevginin kılığına bürünen
bir sahtekardır. En büyük silahı tutkudur. Ve çok zehirlidir. Bağımlılık yapar... Mantıklı düşünme yetinizi elinizden alır
ve hiç yapmayacağınız şeyleri yapmanıza sebep olur. Zehri, ayrılık anı gelinceye kadar pusuya yatar damarlarınızda.
Karargahı kalbinizdir. Çyle ustaca kurar ki kampını, öyle tatlı bir kamp ateşi yakar ki yüreğinizde... Geliş sebebinin
savaş olduğunu son ana kadar anlamazsınız bile. Kapılıp gidersiniz savaş davullarının sesine, bir denizkızının büyülü
sesiyle sürüklenen zavallı bir denizci gibi vahşi kayalıklara çekilirsiniz. Bilerek ve isteyerek atarsınız her adımı.
Çünkü 'umut', aşkın bilerek zehirlemediği tek şeydir. Çünkü aşk, umudu size karşı kullanmayı yeğler. Aşk umudu baştan
çıkarır. Karanlıkta kalkan olarak onu kullanır, siz peşinden koşasınız diye.
Zira koşarsınız da... Ve görmezsiniz ayaklarınızın dibinde açılan uçurumu. Aşk, kuşandığı umutla o kadar göz alıcı, o
kadar parlaktır ki... İşte başarmıştır denizkızı sizi o ıssız adaya çekmeyi.
Başlar iki kişilik yalnızlık, sizin gözünüzde. Dalgaların sesi ne kadar huzur dolu... Sevdiğinizin elleri ne kadar
yumuşak... Gözleri ne kadar şefkatli... Çıplak ayakla kumda vals yaparken konuşur aşkın sesi... Anlatır sana kendini
ve senden de anlatmanı bekler.
Dökersin içini, benliğini, kim olduğunu, duygularını... Hiç çekinmeden, hilesiz hurdasız... O da döker içini. Ama sana
sadece duymak istediklerini söyler. Günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçer... Artık bir eş, bir yoldaş olmuştur sana,
gerçek sandığın rüyalar aleminde.
Ve uyanma zamanı gelir. Anlarsın ki, zaman da aşkın kendisi kadar acımasızdır...
Hep ürkütmekten, kaybetmekten korktuğun denizkızından bir dilek dilemeye cesaret edebileceğini düşünürsün artık. Artık
tanıyorsunuzdur ya birbirinizi her yönüyle! Ama aldatıldığınızı fark etmek için aşkın kolladığı 'an' işte o 'an'dır.
Sadece kendi için yaşayan denizkızı, 'benimle gel' dediğinizde gerçek yüzünü gösterir acımasızca.
Ve aşk dile gelir onun dudaklarında... Döker zamanında tatlı bir şerbet gibi akan zehrini...
Siz ne sanmıştınız ki! Ah koca ahmak! O seni kullandı. Engin denizde oyalanmak için kayalıklara çektiği bir başka
denizcisin o kadar. Ama bu kadar aptal olmasaydın değil mi ya!? Suç senin. Aşka kabahat bulmaya da nasıl cüret edersin!
İşte başlar o zaman savaş. "Ben kalbimi size sundum, şimdi bu niye?" dersiniz ama o tatlı ateşi yakan gönlünüzün konukları,
acımasız birer katile dönüşürler. Çekerler keskin kılıçlarını, baltalarını. Yine gerçeği görmek kabullenmek istemezsiniz.
Hiç düşünmeden yalvarırsınız. "Yapmayın, ben sizi sevdim!"
Ve ilk darbeyi alırsınız gururunuza...
"Bırak ölsün, sadece gurur," diye fısıldar umut kulağınıza. Artık o aşkın casusudur. Belki vazgeçer denizkızı sizi boğmaktan?
Ama o güzel eller birer pençe olmuştur, sevimli yüz çarpılmıştır bıkkınlıkla. Yine de umudun ışığı o kadar parlaktır ki...
Hala eskisi gibi güzel görünür gözünüze zalimce sizi suyun dibine çekerken. Çlüm, tatlı bir öpücük gibi çekicidir gözünüzde.
Deniz sizin sevginizden derin olabilir mi? Hayır mı? O halde nasıl boğsun ki sizi?
İşte bu noktada gurur bir darbe daha alır. Bu sefer şah damarına... Zavallı piyade kanlar içinde yere yığılırken son sözü,
"Seni seviyorum," olmuştur yine de.
Çlen askerin yerini arkadan hızla öne çıkan bir diğeri alır. Adı 'Onur'dur. Gururdan daha asil ama bir o kadar yalnız...
Gönül vadisinde şehit düşen arkadaşına bakar. Korkak olduğunu bir an bile düşünmez. Elinden geleni yapmış,
bu güçlü düşman karşısında asaletiyle düşmüştür.
Bir damla gözyaşı yuvarlanır onurun yanağından usulca. Titreyen elleriyle bir ok alır sadağından ve gerer yayını aşkın
askerlerine doğru. Zavallı kalbin yamaçlarına takılır gözü ve dehşetinin içinde kaybolurken salıveremez okunu. Gönlün
bütün duvarları ala boyanmıştır. Sevginin kanı şelalelerle gönül vadisine dolarken anlar onur gerçeği. Yayını gevşetir ve
omuzları çaresizlikle çöker. Yapacak bir şey yoktur. Savaşmak yersizdir.
Yaralarından fışkıran kanla yavaş yavaş canı çekilen kalp, aşkın askerlerini de boğacaktır sonunda. Hem ölecek hem de yok
edecektir.
Gözleri dizlerine kadar yükselen kana dalar onurun. Hızla fokurdayarak yükselişini izler kendi kendine konuşurken.
"Neden böyle oldu sanki? Neden seni kurtaramadım kalbim? Neden gururun ölmesine izin verdim?"
"Seviyorsun çünkü," der kalp hırıltılı sesiyle. "Seviyoruz çünkü," der son nefesiyle...
Aşkın ölümcül askeri, artık beline kadar yükselen kanı yararak gelmiş, 'onurun' tam karşısında duracak kadar yaklaşmıştır.
Kanlı kılıcını kaldırır son darbeyi vurmak için...
Onur kılını kıpırdatmaz gözyaşları karışırken kana. "Seni seviyorum," der yine de.
Aşk gaddarca gülümser, kılıcını onurun boynuna doğru savururken, "Biliyorum," der duygusuzca.
Onurun mağrur başı kan gölünde kaybolurken, kalp son bir atışla kendi içine çöker. Buna iki kişi şahit olur sadece.
Biri umursamazken biri kahroluyordur.
Biri umursamazca çekip giden aşkın katil askeridir. Başka bir kurbana doğru yol alırken kılıcını bilemeye başlamıştır bile.
Arkasında bıraktığı taze enkazı ise çoktan unutmuştur.
Diğer şahit ise sevgidir. Ebedi hayatı boyunca şahit olduğu kaçıncı sondur bu? Ama yine de ağlar... Yalvarır sesi aşkın
peşinden koşan zavallılara. Kimliğimi çalan bu zalime aldanmayın, kendi kanınızda boğulmayın diye çığlıklar atar.
Ama yine kimse duymamıştır onu...
Evet... Aşk sahtekar ve bencildir... Bir gün mutlaka geçici zevklerin ve tutkunun peşinden koşup gider...
Sevgi ise hep kendinden verir...
şeker...
_________________ Do you really want to see something from your worst dreams? I'll take you into the land of the dead, where you should never go alone and where the past has a frightening habit of repeating itself-for ever!
Joined: Oct 08, 2004
Posts: 1861
Location: aksaray-izmir
Posted:
Thu Aug 16, 2007 3:26 pm
Çok güzel. Eline sağlık.
Bence aşk, duyguların sevgiye dönüşmesi için fırsattır. Zamanı gelince aşk biterde sevgi hala yoksa demek ki herşey zaten yalanmış. İşte o zaman umursamaz olmak en güzeli.
_________________ Bir tek seni bana çok gördü dünya
Ä°yiler bu savaÅ?ı kaybetmiÅ?
Peki ben nası büyük adam olucam
Kötü olmak seni geri getirir mi acaba...
.
Evet, yaşadık biz de... Yaşadıklarımızı, böylesine şiirsel, (zaten bu bir şiir değil mi?) böylesine masalsı hatta destansı anlattığın için bana da sadece seni alkışlamak düşüyor:
.
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.