Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: ibocaju
    Bugün: 14
    Dün: 23
    Toplam: 90343

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1452
    Üye: 1
    Toplam: 1453

    Şu An Bağlı:
    01 : ibocaju

    FrpWorld.Com :: View topic - New York Günlükleri
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     New York Günlükleri View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sat Jun 05, 2010 3:05 am Reply with quoteBack to top

    Mahattan da Çizgiroman, FRP, ve Fantastik Sanat

    Arkadaşlar Manhattanda fantastik sanat deyince.....

    Aslında ilk aklıma gelen kostüm dükkanlarıdır. Dışarıdan kostüm dükkanı gibi görünürler... İçlerinde her şey vardır. Taşınabilir mumyadan, örümcek ağlarına, kristal kürelere, kafesin içinde fare ya da kargaya kadar, pahalı ve ucuz fantastik hikayelerde geçen birçok malzeme bulabilirsiniz. Tabii 10 20 dolarlık ucuz kostümlerden 500 doları bulan çok daha kaliteli şeylere kadar türlü kostüm de bulabilirsiniz. Muazzemdır... Hiç cadılar gününe adam gibi katılmasam da ki asıl buralar cadılar gününde dolar... Bu dükkanları dolaşmaya bayılırım.

    Hmm ama aradığınız fantastik kitaplar ise... Yani aslında fantastik kitaplar, korku ve bilimkurgu öykülerini bir araya getiren bir yer var Forbidden Planet isminde bir yer.... Bu tarz başka yerler de olabilir ama bu benim en iyi bildiğim yer. Türkiyedeki ortalama kitapçı boyutlarındaki bir kitapçı olduğu gibi bilimkurgu fantastik edebiyat ve korku kitap, çizgi roman ve oyuncaklarına ayrılmış... İçindekiler daha çok lise ve üniversite çağındaki gençler... Ben klasik üniversite çağını geçmiş de olsam açıkçası dolaşmak hoşuma gidiyor. Birbirinden çok farklı ve ilginç çizgi romanlar var. Mesela Truva Savaşının çizgi romanını yapmışlar ki çok hoşuma gitti.

    Ama çizgi roman denince elbette aklıma özel olarak bir yer geliyor Times Meydanının hemen aşağısında Midtown Comics. Burası Tommiks Teksastan, Red Kit e Alfe, Çrümcek Adama, Konana aklınıza gelebilecek veya gelmeyecek her tür çizgi romanı barındırıyor. Klasik bir Türk kitapçısının iki katı boyutlarında... Açıkçası Çizgi Roman Endüstrisi sanırım Sinemayı en çok besleyen endüstrilerden birisi. Sanıyorum birçok çizgi romanın sonradan filmi yapılmış.

    Bu arada tabii şunu eklemek lazım, birçok insana yani en azından bana fantastik gelebilecek hayaletler New Yorklular için gerçek olmalarının yanısıra bir endüstriyi besliyor. Yani New York un özellikle Empire State binasının güneyindeki taraflarında bol bol falcı var... Yani aslında bu falcıların adı Pysics gibi bir şey... Açık açık şehrin her yerinde reklamını görebileceğiniz bu kişiler aynı zamanda evinize girmiş hayaletlerle de konuşup onların sizi rahat bırakmasını sağlayabiliyorlar... Yani anlayacağınız evinizde hayalet varsa, sorunu halledebileceğiniz kişiler var.

    Bu arada şehirde meşhur bir hayaletli ev olduğunu da belki yazmışımdır. Doğu Köyü adı verilen bir yer de şu anda müze olan Tüccar ın Evi denen bir yer. Burada 1830lu yıllarda doğan bir kadın, 1910larda bu evde doğduğu yatakta ( annesinin yatağıymış ) ölmüş. Yani 9 kardeşlermiş sanırım. Beş kızdan üçü evlenmemişler. Mutsuz bir aileymiş galiba... Neyse evin civarından geçenler, müzeyi ziyaret edenler, ve çalışanların bir sürü hayalet öyküsü var... Cadılar bayramında da hayalet turları düzenleniyor evde...

    Normal kitapçılara gelince oralarda bol bol fantastik edebiyat kitabı bulmak mümkün. Fantastik Edebiyat olarak da, çizgi roman olarak da sanırım ortalama bir kitapçıda 500 1000 farklı seçeneğiniz oluyor. Ayrıca tabii genç ve çocuklara yönelik ayrı bir reyon var ki, o kitapların da çoğu fantastik.

    Ayrıca bazı kitaplarda hayaletlerle diyalog kurmaya yarayan şu meşhur hani elinizde tuttuğunuz bir tür... aleti hayaletin hafifçe ittirerek harflerin önüne getirdiği böylece hayaletin söylemek istediği cümleleri kurmasına yardım eden aletlerden de var. Zaten New York reyonunda da ( New Yorkla ilgili kitaplar için ayrı bir reyon var ) bu şehirde geçen hayalet öyküleri ayrı bir bölüm oluşturuyor. Yani neredeyse hayalet öyküsü ayrı bir öykü sınıfı haline gelmiş.

    Kitapçılar zaten ayrıca anlatılması gereken yerler... Benim New Yorkta en çok sevdiğim yerler oralar.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Jun 11, 2010 4:34 am Reply with quoteBack to top

    Bir OFF OFF Broadway Tiyatrosu Macerası...

    Arkadaşlar özellikle OFF Broadway i okuyanlar açısından OFF OFF Broadway saçma ve benim uydurduğum bir kavram olarak gelebilir ama öyle değil. Yani kavram yine saçma gelebilir ama ben uydurmadım. Has bir New York kavramıdır. Ortaya çıkışı da 1960lardadır. Yani hatırlarsanız 1920 1930larda tiyatrocular biz öyle binlerce kişinin geldiği tiyatrolara muhtaç değiliz beş yüz kişi gelsin bize yeter deyip daha küçük Off Broadway tiyatro geleneğini yaratmışlar, ya da en azından adının duyulmasını sağlamışlardı.

    60lara gelince ise yine New Yorktaki tiyatrocular yahu 500 kişiye de gerek yok be, 20-30 kişi yeter hani o da olmazsa 3-5 kişi seyretse de olur oyunumuzu diyerek yeni ve bir o kadar da tuhaf başka bir geleneğin önünü açmışlardır. Bu geleneği izleyen kimi tiyatrocular en fazla 100 koltuğu olan 20-30 koltuğa kadar inen yeni tiyatrolar açmışlardır. Bu gelenek bugün de devam ediyor. Bir gün en fazla 10 kişinin seyredebileceği Off Off Off Broadway tiyatroları da açılır mı bilmiyorum...

    Ama en azından Off Off Broadway tiyatrolarından birine gitmeyi istiyordum. Ki bu o kadar kolay değil, çünkü bu tiyatroların öyle büyük afişlerde reklamları yok. Tiyatroların önünde dev tabelalar da yok. Çnünden fark etmeden geçme şansınız çok fazla... Yani biraz şansa buluyorsunuz... Tabii internet sitelerinden de araştırma şansı var, ama işte bir gnomluk edip oradan bakmadım. Neyse ki okulun yakınlarında bir Off Off Broadway tiyatrosu buldum. Hatta 1970ten beri oynanan bir en eski Off Off Broadway oyunu bile buldum. Adı Line...

    Bu oyun nedir diye sorarsanız? Kısaca şöyle bir oyun... Ne için beklediklerini anlamadığımız ilk başta sayıları birken zamanla beşe çıkan karakterlerimiz vardır, bu karakerler beyaz düz bir çizgi ki ilk başta tebeşirle yapıldığını sansam da sonra yere yapıştırıldığını anladım, önünde sıra bekliyorlar.

    Yani aslında hep sırada beklemiyorlar, birbirleri ile önce sohbet ediyorlar, sonra birbirilerinin sırasını kapıyorlar, ayrıca birbirlerinin karakterlerini hayatlarını sorguluyorlar... Yani öyle çok rahat izlenen bir tiyatro değil, ama fena oyun da değil.

    şunu yazabilirim... Ses efektleri, makyajlar, kostümler gibi oyunu renkledirecek ögeler olmadan bir tiyatroyu güzel yapmak için oyunculuk gerekiyor ve bu tiyatroda da oyunculuğu çok çok iyi.... Yani bu konuda sanırım diğer iki tiyatro türünden de daha iyiler Off Off Broadway oyuncuları...

    Tabiii bu tiyatroların oynandığı ortamlara daha bir buraların müdavimi gibi görünen yani oyundan önce tiyatronun yöneticisi ile görmeyeli nasılsın, çocuklar nasıl tarzı bir muhabbet yapmaları mümkün oluyor eh bu durumda da ben orada biraz kendimi ait değilmiş gibi hissediyorum. Ama tabii yine de ( daha önce bahsettiğim ortamlardan farklı olarak ) tiyatroyu, hatta özel olarak böyle uç bir tiyatro türünü seven insanların yarattığı bir samimi ortam olması da güzel sonuçta..

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Jun 14, 2010 5:42 am Reply with quoteBack to top

    Porta Riko Paradesi ve New York un Diğer Paradeleri

    Arkadaşlar Parade kelimesi, Türkçeye çevirmeye çalışırsanız yürüyüş oluyor. Ama buradaki anlamı sanırım sıradan bir yürüyüşten daha fazlası.... Yani her hangi bir şeyi, kimi zamanlar çok tuhaf şeyleri bile tanıtmak ve kutlamak için New Yorkta Paradeler düzenleniyor, bu paradelerde konu ile ilgili ve kimi zaman ilgisiz bir çok kişi yürüyor, New Yorklular da bir kenarda seyrediyor. Ama eğer Parade büyük, birkaç saat süren ve insanların ilgi duyduğu bir Parade ise o zaman izleyenler de ayrıca bağırıyor, dans ediyor, bir bakıma çıldırıyor. Türkiyede en azından ben benzerlerine rastlamadığım için çeviremedim.

    Ama burada New York'ta bu paradeler günün bir parçası ve kimi zaman günün en işlek saatinde en yoğun caddeler Paradeler yüzünden pat diye kapatılıyor, yani benim öyle bir deneyimim olmadı, ama araba kullananlar için sinir bozucu olduğu anlar olmalı bu Paradelerin.

    Nelerle ilgili Paradeler var derseniz? Yılbaşı, Cadılar Günü, ABDnin geri kalanında herkesin evine kapanıp kimseyi sokakta bulamayacağınız şükran Günü New Yorklular dışarıda geçit yapanları seyrediyor. Bunun dışında mesela Vejitaryanların da kendilerine özgü bir Parade i var, ya da New York un meşhur okyanus kıyısındaki sahil bölgesindeki semti Coney Adasında Deniz Kızı Parade i var, hiç seyretmedim ama meşhurmuş....

    Bir de buradaki Etnik Grupların Parade leri var. İrlandalılar, Yunanlılar, Türkler ( tabii tıpkı diğerleri gibi genel olarak Amerikalı Türkler ) ve elbette Porto Rikolular...

    Ben daha önce sadece İrlandalıları seyredebilmiştim. Bizim parade den bu sene haberim oldu, ama çok çok ters bir zamanda ve yaşadığım yere uzaktaydı, gidemedim. Porto Rikolular ise yaşadığım yere yirmi dakika yürüyüş mesafesindeydi, zaten adamların mahallesinin dibinde yaşıyorum bir yıldır, Porta Riko Kültürünü de severim, gideyim dedim.

    şimdi şunu yazmak gerekir, İrlandalıların Parade in de de coşku vardı. Ama bugün karşılaştığıma göre çok çok düzenli bir parade idi. Yürüyenlerin hepsi önceden planlandığı açıkça belli şekilde yürüyor, ya da önceden planlanmış şeyler yapıyorlardı.

    Bir not olarak yazayım, bir parade de yürüyenler her tür gösteriyi yapabilir, çoğunlukla müzik çalarlar, bazen dans ederler, bunun dışında kimi zaman zaten ünlü kişiler olduklarından geçmeleri bile coşku yaratır, ama en azından İrlandalılarda durum buydu...

    Porto Rikolulara gelince..... Onların parade i tam bir delilikti. Zaten polis İrlandalılara göre çok daha fazla önlem almıştı. İrlandalılarda Parada i izlemek için istediğimiz yerden yürüyüş alanına girebiliyorduk. Porto Rikolularda boydan boya hızlı şekilde ancak on onbeş dakikada yürünebilecek uzunlukta bir yürüyüş hattına girilebilecek iki ya da üç nokta vardı... Çzellikle yürüyüş hattının hemen gerisindeki sokaklarda belki 300 400 polis vardı.

    Yürüyenlere gelince... Tam bir delilikti.... Porta Riko güzellik yarışması birincileri, basket takımı, itfayeciler, limuzinler, son model lüks spor arabalar ( Porta Riko ile ne ilgileri var son ikisinin bilmiyorum ), Porta Rikoluların sahip olduğu şirketler, radyo kanalları geçtiler sanırım. Ama zaten geçenlerin önemi de yoktu. Herkes sanki o anda aklına ne geliyorsa o şovu yapıyordu. Arabalar gaza basıyorlardı mesela, itfaiyeler de sirenlere basıyorlardı, yürüyerek gelenler bol bol dans ediyordu. Ama daha çok bağırıyor, el sallıyor ve daha çok bağırıyorlardı. Ben de eh zaten deliyim, el salladım, bağırdım. Tadını çıkardım ortamın... Bir de yağmur yağdı, ıslandım. Durmak daha da zevkli hale geldi.

    Neyse böyle bir bir buçuk saat durdum her halde en azından... Yani tuhaf o yağmurda insanlar bir yaşlarındaki bebeklerini bile getirmişlerdi. Yani tabii yaz ama yağmur sonuçta beni bile sersemletti, bir bebeği bu mevsimde bile hasta edebilir.

    Neyse bildik şekilde bitirirsek, Porta Riko Parade inden de bir Firble geçmiş oldu böylece... Açıkçası.... Hani şimdi soğukkanlılıkla bakınca eğlenmek için bir neden yok gibi görünse bile, ben orada çok eğlendim güzel de birkaç saat yaşamış oldum.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Tue Jun 15, 2010 7:38 pm Reply with quoteBack to top

    New York un Alisveris Efsanesi 5. Avenue

    Arkadaslar mecburen Ingilizcelerini yaziyorum, Turkcesini yazinca anlam karisiyor, burada Avenue Turkce de nedir derseniz, hicbir sey diyemem... Kucucuk sokaga da Avenue dedikleri oluyor, koskoca bulvara da.... Ote yandan kockoca Bulvarin adi bazen cadde yani Street de olabiliyor... Yani burada isimler son derece ozgur bir ruhla konuyor saniyorum.

    Neyse... Alisveristen cok hoslanmam... Ama ben bile su meshur 5. Avenue yu gormek istedim. Meshur giysi magazalarinin ard arada dizildigi cadde... Simdi iclerinden sadece Armani yi hatirliyorum. Ama magazalari bilmesem de sonucta goruntulerinden onemli giyim magazalari oldugu anlasiliyor... yani tabii fiyatlardan da anlasiliyor... Magazalarin ortalama yani 100 200 dolar civarindaki urunlerini bir yana birakacak olursak bir de her magazada oyle celik kasa ve kursun gecirmez cam gibi bir seyin ardindan gorebildiginiz bir iki bin dolarlik cantalar saatler kiyafetler var... 1000 2000 dolar bir kisinin kira dahil New York da bir ay rahatlikla yasayabilecegi bir para... Ama canta, saat, kiyafet hepsini bu kalitede aldiginizda 8000 dolara varan bir paraya giyinmis olabiliyorsunuz ki bu da hos bir durum tabii...

    Ama isin guzel yani su... Bu magazalarin dolu oldugu aksamustu saatlerinde ve ozellikle cumartesi gunlerinde kimse sizle ilgilenmiyor, siz de Dunyaca unlu bir moda magazasinda ne yapiyor bu insanlar rahatlikla izleyebiliyorsunuz..

    Tabii cadde uzerinde benim en cok hosuma giden yine bir oyuncak temali magaza oldu... Build a Bear isimli super bir magaza var... Orada en bastan ici bos uzerinde hic kiyafeti olmayan bir ayiyi aliyorsunuz, adim adim icini dolduruyorsuz farkli kiyafetler aliyorsunuz, aksesuarlar aliyorsunuz, metal bir kolayenin uzerine Ayinin adini ve istediginiz bir sekli secip cizdiriyorsunuz, sonra sizin kendi tasariminiz olan bir ayi oluyor.

    Yani 5. Cadde uzerinde tek almak istedigim sey bu ayilardi... Ama sonra dusundum kime hediye etsem, oyuncak magazisindan aldigim ayidan ne farki olacak... Eeee almamin bir anlami yok dedim.

    5. Caddenin bu meshur magazalari bu arada 42inci caddeden baslayip Central Park a kadar gidiyor, en son magaza iki katli bir oyuncak magazasi... Daha cok kucuk cocuklar icin, 10-12 yasindaki cocuklar icin Times Meydaninda dort bes katli bir Toysarus var. Hatta o Toysarus un magazanin icinde bes alti metre boyunca dev bir donme dolabi, bir de yine uc dort metra boyunda dev bir T-rex i ile, yine icine girebileceginiz dev bir Barbi Evi var... Ki ben hepsinin yakinina gidip bir baktim.

    Besinci caddedeki magazaya gelince adi FAO Schwartz... Onun ayri bir guzelligi var... Oyuncaklarla oynayabileceginiz yerler var ki, oralarda yine ben bol bol oynadim.

    En guzel oynanabilen oyuncak yere serilen dev bir piyano, ayaklarinizla basarak caliyorsunuz. Yani once ayakkabinizi cikartmaniz gerekiyor calmadan once.. Ben cok dusundum oynayayim mi diye, sonra baktim, sirada bekleyen epey bir bes alti yaslarinda cocuk var, genclerin onunu kesmeyeyim dedim...

    Efendim bu besinci caddenin Central Parktan sonraki bolumu de zamaninda ABDnin zenginlerinin oturdugu bir bolge imis, Upper East Side denilen zamanin luks mahallesi... Tabii o zamanin zenginleri apartmanlarda oturmayacaklarindan ( bugun kismen en azindan bir apartman dairesi olanlar var sanirim ) mustakil evler yapmislar... Bu evlerin cogu sonradan zenginler evlerini daha sehirden uzaklara tasiyinca yikilmis, kalanlarin bir bolumu muze, okul, hastane gibi amaclarla kullaniliyor, ve ayakta kalanlarin hepsinin uzerinde en azindan bugune kadar gorduklerimde istisnasiz ev ne imis kim kurmus niye kurmus anlatan bir plaka var.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Jun 17, 2010 3:43 am Reply with quoteBack to top

    New York un Gökdelenleri

    Arkadaşlar bu konudan da bahsetmem gerektiğini düşündüm. Çzellikle New Yorktaki son günlerime yaklaşırken. şimdi öncelikle şundan bahsetmek lazım sanırım. New York ortalama gökdelen yüksekliği açısından bakıldığında bugün Dünyanın en öne çıkan şehri değilmiş, uzakdoğu şehirleri daha öne çıkıyor. Ama ABDde bile Chicago New York un sanırım önüne geçiyor bu konuda...

    Çyle ise New York un özelliği nedir derseniz? New York gökdelen çılgınlığının sanırım ilk başladığı şehir. Eh bugün de her ne kadar bu açıdan New York u geçen şehirler olsa da yine de Manhattan ın özellikle merkez bölgesi ile güneydeki ucunda Güneşi ender gördüğünüz sokaklar var. Hatta Brooklyni tanıtan kitaplardan birinde buranın Manhattan a göre avantajlarından bahsederken, Brooklyn de gökyüzünü görebilirsiniz diye yazıyordu, ki aslına bakarsanız Manhattan dışındaki her yerde görebiliyorsunuz zaten gökyüzünü...

    Güney Uçtaki Gökdelenlerden özel olarak hatırladığım yok. Birçoğu sanırım 1910larda yapılmaya başlanmış. 2001den önce 1970lerde yapılmış olan Dünya Ticaret Merkezi de varmış tabii, şimdi onun eskiden olduğu yerin biraz ilerisinde nisbeten yüksek kuleleri ile Dünya Finans Merkezi binası var. Binanın alt bölümü ise, eh ne zaman gitsem ıssız olsa da, en azından New Jersey ile Çzgürlük Heykelini seyredebildiğiniz lokantalar ve mağazalarla dolu. Dünya Ticaret Merkezinin yerine ise yeni beş gökdelen yapıyorlar.

    şunu belirtmek lazım, Manhattan ın güney ucunda şu anda ayakta duran gökdelenler merkez bölgedekilere göre nisbeten küçük olsalar da aşağı Manhattan ın sokakları da dar, hatta bir bölümü çok çok dar... Dolayısı ile küçük de olsa iki yanında gökdelen olan olması bu sokakları, eh New York un turist rehberlerinde yazmayı çok sevdiği şekliyle ifade edersek bir kanyon gibi yapıyor. Wall Street de bu kanyonlardan eh nisbeten genişlerinden birisi.

    Merkez bölgedeki gökdelenlere gelince... Bunların çoğunun ismini biliyorum. En efsanevi olanları 1930larda yapılmış olan Empire State ile, Crysler Binası... İkisi aynı dönemde yapılmış, Crysler Empire State den birkaç hafta önce bitmiş ve o birkaç hafta boyunca New York un en yüksek gökdeleni olarak kalmış. Benzetmede hata olmaz denir, Crysler Binasını ben açıkçası porselene benzetiyorum. Empire State ise çok sade aslında bir bakıma zevksiz bir bina.... Ama o kadar insanın zihninde yer etmiş ki insanı etkilemeyi başarıyor.

    Hmm Rockafeller Center Binalarını unutmamak lazım. Empire State dışında benim bildiğim tepesine çıkabildiğiniz tek bina... Ayaktayken bir de Dünya Ticaret Merkezinin tepesine çıkılıyormuş. Rocakfeller Merkezinin tepesinin Empire State e göre bir avantajı var... O da Empire State i görebiliyorsunuz. O nedenle kesinlikle tercih edilebilecek bir bina... Bu gökdelen de çok sadece görünümlü... Ama özellikle yanı başında, gökdelenlerin arasında durmasa dev gibi görünecek bir katedralin tam karşısında ve binayı yapan Rocakfellar amcam, bizim ikisini karşılaştırıp binanın büyüklüğünü daha rahat hissedeceğimizi öngürmüş.

    Bu binalar dışında Truph ve Sonynin gökdelenleri altlarındaki bir bölümü bizlerin ziyaretine açmışlar, hatta lokantaları bile var... Hatta bir de Truph un özel bir tatlısı var. Güzel binalar ama bahsettiğim diğer üçlü kadar etkileyici değiller.

    Peki diğer ilçeler... Brooklyn ve Quenns bizimde gökdelenlerimiz var diye övünse de, onların gökdelenleri öyle çok da övgüye değer değiller doğrusunu yazmak gerekirse... Diğer iki mahalle olan Bronks ile Staten Island da bildiğim kadarı ile hiç gökdelen yok. Yani New York ve gökdelen denince Manhattanla sınırlamak gerek şehrin etkiliyici gökdelenlerinin olduğu yeri.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Jun 18, 2010 1:26 am Reply with quoteBack to top

    Manhattan'da Sabahladığım Gece....

    Arkadaşlar bu öykü eski bir öykü ama defteri kapatırken, bunu anlatmadan bitirmemek istedim açıkçası... Yaklaşık bir yıl önce oda arkadaşımın kız arkadaşı iki defa kendisini ziyarete gelmişti. Ben de, eh sonuçta arkadaşımla kız arkadaşı rahat vakit geçirsinler diye geceyi hostelde geçirdim ilk seferinde... Hostele doğrudan kızın geldiği sabah gitmiştim ve hafta içi olduğu için çok rahat yer bulmuştum.

    Dolayısı ile ikinci seferde de, kızın geldiği günün farklı olduğunu hesaba katmama akılsızlığını gösterip yer bulabileceğimi düşündüm. Oysa kızın geldiği gün bu defa cuma idi. Cuma ise insanların hostellere ve hatta otellere yığıldığı bir gündür. Dolayısı ile ne kadar dolaşsam ne kadar baksam yer bulamadım. Eve de dönemiyorum. New York un sokakları birden bana tuhaf görünmeye başladı. Dev gökdelenler, sokaklarda dolaşıp da yüzünüze bakmayan insanlar.... Yani bir anda ben ne yapacağım, yatacak yerim yok diye düşünmek cidden değişik bir deneyimdi.

    İki üçe kadar sinemaya falan giderek vakit geçirilebiliniyor. Ama sonrasında öncelikle kesinlikle gidilecek yerler, Diner denen yerler... Hani ilk defa Dinerların üçe dörde kadar açık olduğunu gördüm. Neredeyse içi bomboş dinerlarda üç dört kahveyi yavaş yavaş içtim. Bir de patates yedim. Rahat koltukları ve sessizliği ile eh gecenin hiç olmazsa bir bölümünü geçirmek için birebir. Yine de bir iki saatten sonra burası üstüne üstüne geliyor insanın.

    Ben de öyle olunca Times Meydanına gittim. Times Meydanında gece izlenecek çok şey var. Her şeyden önce meydanda belki 50 60 tane ekran var. Her birinde bir dakikalık bir reklam gösterseler sıra ile bakınca bir saati geçiyor insanın. Bunun dışında bağıran sesleri ile itfaiye arabalarının, polislerin geçtiğini görmek zevkli. Meydanda gökdelenlerin arasında havanın hafif aydınlandığını görmek ayrıca zevkliydi.

    Tren İstasyonu çok yakınımda olduğu halde ne yazık ki bunu bilmiyordum... Hatta önünde üç dört defa geçtim ama içine girmedim, oysa geceyi en rahat geçireceğim yerde oradaymış.

    Bir defa saat 7-8 olunca, cumartesi günü iyi bir kahvaltı edebileceğiniz yerler var oralara gidip kahvaltı ettim, sonra en kısa zamanda eve gidip uyudum. Böylece Manhattan da yatacak bir yerim olmadan bir gece geçirmiş oldum. Daha önce yazmış olsam da yazmam lazım ki, bunu her gece yaşayan birçok insan var ne yazık ki bu adada...

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Tue Jun 22, 2010 10:20 am Reply with quoteBack to top

    Manhattan'ın Otobüs Terminali

    Arkadaşlar, aslında Manhattan ın kuzey ucunda ikinci bir terminal daha var. Ama ben güneydeki Times Meydanına yakın terminalden bahsedeceğim. Times Meydanının en ışıklı sokağı 42. caddenin üzerindedir bu terminal. O ışıklı alandan sonra renksiz ve soğuk bir bina olarak karşınıza dikilir.

    İsmi Port Authority Otobüs Terminali. İlk göze çarpan 11 Eylül Saldırıları için yapılmış bir anıt, başka birçok yerde olduğu gibi. Bunun dışında el arabası gibi birçok ufak arabanın içinde satılan küçük hediyelik denebilecek eşyalar var. Yukarıda daha büyük eşya satan dükkanlar, lokantalar hatta bovling salonu dda var.

    Dört katlı bir binadır... Ve dört katından da otobüs kalkıyor. Yani otobüsler binanın tepesinden kalkıyor, sonra binanın tepesinden yer altına giriyor Hudson Nehrini yer altından geçip Manhattandan çıktıktan sonra normal bir otobüs gibi yer üstünden yol almaya başlıyorlar.

    Otobüs Terminaline para ödememek için hemen terminalin önündeki sokaklarda da birçok otobüs firmasının otobüsü bekliyor özellikle sizi yakın yerlere götürmek için. Yani bir bakıma Times Meydanının iki adım ötesi minibüs durağı gibi...

    Ben bu terminalden iki defa otobüse bindim ikisi de New Jersey deki akrabalarımı ziyaret için. Jersey Otobüslerinin biletleri eğer gideceğiniz otobüsün numarasını biliyorsanız otomatlardan alınabiliyor. Ama otomatlardan numarayı öğrenmeyi başaramadım. Her seferinde dördüncü katta duran ve bulmak için bütün otogarı dolaştığım bir kadından öğrendim numaraları.

    New York un etrafındaki eğlence merkezleri, alışveriş için tasarlanmış köyler gibi günü birlik gidilebilecek farklı yerlere otobüs kalkıyor. Yani alışverişin başkenti New Yorkta insanlar sırf alışveriş için başka yerlere gidebiliyorlar. Sizi bilmiyorum ama ben ilk öğrendiğimde şaşırmıştım.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Jun 28, 2010 5:52 pm Reply with quoteBack to top

    Birkac bolumu ard arda yazmayi dusunuyorum.. Bu aksam da gunlugu de tamamliyorum... Hayirli olsun diyelim. : ) ) )

    New York Korfezinde Tekne Turu

    New York her konuda oldugu gibi bu konuda da bircok secenek sunuyor... Cok ucuz turlar da var, 100 200 dolar civarinda yemekli turlar da... Ben bir deniz ve tekne fanatigi olarak bircok defa bu turlara katildim, bircok defa en ucuzuna ama bir defa yelkenli ile yapilan nisbeten daha pahali olana da katildim...

    Istanbul Bogazina cok guzel derler ki katiliyorum, ama su ile karanin bir arada oldugu yerlerde Istanbul Bogazi gibi cok guzel baska yerler de yaratilabiliyor. New York da bence bunun bir ornegi....

    Manhattan dar bir bogazdan girilen bir korfezin icinde, etrafindaki sular neredeyse bir ic gol gibi ama tabii ki tuzlu... Korfezin tam ucunda bogazda bir kopru var, New York un dediklerine gore insana kendini tasrada gibi hissettiren bir ilcesi var Staten Island... O adayi yine Uzun Ada denen baska bir adanin uzerindeki Brooklyn e bagliyor... Tabii bu koprunun altina kadar gitmiyoruz ama o kopruye ve korfezin cikisina dogru gitmek bile guzel, bu yon ayni zamanda gocmenlerin geldigi yon...

    Bunun disinda tabii Ozgurluk Heykelinin onunde uzun uzun duruluyor insanlar resim cektiriyor, ben de bu heykeli birkac defa gormus biri olarak iste bizim heykel havasinda bakiyorum... : ) ) )

    Brooklyn Koprusu muhtesem... Iste Gotik denebilecek, ortacag satolarini andiran ayaklarindan tutun, trafigin ustunden yuruyen yayalarina kadar bu kopruye hayranim ve ne kadar yakinina gitsem de bir turist hayranligi ile bakabiliyorum bu kopruye....

    Bir de New Jersey var tabii... Tam karsimizda, aslinda New York un bir parcasi olabilecekken ayri bir eyalette oldugu icin neredeyse New Yorkla ilgili hicbir yerde adi bile gecmeyen bahti kara Jersey Sehri, ben de iki yil seyrettim bir defa ayak basmadim...

    Tabii adagi Manhattanin gokdelenleri var... O kadar yuksek degiller demistim, ama hepsi birlesip de uzaktan bakinca cok guzel ve etkileyici duruyor...

    Iste boyle New Yorkun deniz turu da bu sekilde geciyor.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Jun 28, 2010 6:02 pm Reply with quoteBack to top

    Atlantik Okyanusunda Yuzmek

    Sonunda basardim.... Gecen yaz benim yanibasimda yuzenleri huzunlu bir sekilde izliyordum... Bu defa Coney Island denilen, bir onceki mesajda belirttigim New York Korfezinin disinda o nedenle de onunde ucsuz bucaksiz Atlas Okyanusunun uzandigi yerde gecen yaz yapamadigimi yazip yuzdum...

    Oncelikle su Akdenizden daha az tuzlu... Akdenizde yuzdukten sonra uzerimde biriken tuzlari ozledim dogrusu... Ikicisi... Coney Island da esyalari koyacak yer yok, her ne kadar tuvaletleri bu amacla kullansalar da resmen giyinecek yer yok. Ben kurallara uyarak, mayomu giysimin altina giydim, yani mayomu degistirmeme gerek kalmadi.

    Klasik bir tatil koyunden farkli olarak, hemen arkada sehrin, biraz onde ise lunaparklarin (evet birden fazla var ) sahil lokantalarinin olmasi cok cok guzel. Halk plajinda esyalarini biraktin mi ne olacak simdi bunlara heyecanini yasamak bile guzel...

    Zaman zaman hic dalga olmuyor zaman zaman da cidden cok yuksek dalgalar oluyor... Acilinca dalgalar cok hos oluyor, gerideyken de guzel ama bazen konusurken arkadan vurunca hos olmuyor. Eh ben bol bol acildim, ama kardesim de yanimda oldugu icin hep bir sure sonra mecburen dondum.

    Kopek Baligi oluyormus ama rastlamadim... Gelgiti ama gozledim, uc kusur saat icinde deniz yaklasik dort bes metresini yuttu kumsalin.... Cankurtaranlar da hemen hemen her elli metrede bir varlar... Bir de bol bol ucak geciyor uzerinde reklam yazilari var.

    Sahilden cikinca bu sahilin yakininda mahalleleri olan Ruslarin lokantalarinda yemek yedik, ben bildigim tek Rus yemegi olan Beef Straganof denen yemegi yedim guzeldi... Sonra da eve donduk.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Mon Jun 28, 2010 6:27 pm Reply with quoteBack to top

    Bronks ve Bronks Hayvanat Bahcesi

    Gunlugun kapanisi disinda ne yazmak isterim diye dusundugumde aklima Bronks geldi... Dun gittim.. Gerci simdi aklima daha bircok yer ve sey geliyor amaaaa...

    Bronks yine de ozel.. Bronks New Yorkun asi ilcesi... 1900lu yillarin luks mahallesi, sonra 60larda burada oturanlar yavas yavas New York disina gocuyor, geriye geliyor benim gibi sehre yeni gocenler para olarak elimizdeki olanaklar sinirli... Eeee adam elinde tek daireyi gelir getirsin diye tutmuyor, koskoca binalar var adamin elinde masraflari korkunc... Cogu elindeki binalari yakmis masrafindan kurtulmak icin... Bronks Yaniyor 70ler New Yorkunun meshur lafi...

    Peki simdi... Simdiler de Bronks su sekilde kullaniliyor konusmalarda...
    Ya Harlem e tehlikeli diyorlar dogru mudur?
    Yok ya artik orasi tehlikeli degil, asil tehlikeli mahalle simdilerde baska bir yer
    Eeee neresi
    Bronks sakin haa Bronks a gece mece gitme

    Iste o Bronks hani benzetmede hata olmazsa yeni Harlem... Oraya gitmek ilgincti, her ne kadar cogu zamanimi Hayvanat Bahcesinde gecirsem de...

    Binalar eski pusku ama eskiden luks olduklari belli oluyor... Lokantalarda bile sanki hersey oylesine yerlestirilmis gibi... Ama boyle yerleri tuhaf sekilde severim, burayi da sevdim, hayvanat bahcesinin yaninda bir dere var, Bronks deresi, etrafina da park yapmislar, burada mahallede oturanlar bir tur yaz eylencesi duzenliyordu... Coluk cocuk da dereye yuzmeye gelmisti... Biraz bizim Eminonu Sahali gibi, ama onun derede olani... Derenin de selale gibi aktigi bir yer var, burada sanirim biraz daha derinlesiyor daha cok orada yuzuyorlardi.

    Hayvanat Bahcesine gelince, New Yorkun en unlu hayvanat bahcesi hayvanlarin bircogu icin sanki kendilerine ozgu ormanlari var gibi bir hava yaratilmis, ama dikkatli bakinca arkada direkleri agaclarin arasina ozenle gizlenmis teller oldugu gorulebiliyor... Boylece her hayvan tam da onu gormeyi beklediginiz yerde, ama sanki sans eseri ordaymis gibi...

    Bir bolume, Hindistana ait hayvanlari koymuslar ve o bolumu trenle gezdiriyorlar.... Hayvanlari cok daha yakindan gormek mumkun oluyor. Hem de trenle giderken onune kaplan cikmasi da benim gibi sehir cocugu icin degisik bir duygu...

    Baska bir bolumde cogunlukla koy hayvanlarini oksamak ve yem vermek mumkun oluyor, benim gibi sehirli olan kardesim en cok bu bolumu sevdi, ve her halde en az bir saat kaldi... Hamster benzeri bir hayvanla da fotograf cektirdi... Yani benim koyde yetismis ODTUlu arkadaslarima derim, sehirlileri getirin isleri yaptirin bir de bunu eglence diye satip para alin diye,, asagi yukari bu yapiliyor burada...

    Son olarak 4 boyutlu tiyatro denen bir seye gittik... Dorduncu boyut su... Mesela hikayenin hemen basinda salona baloncuk pompaliyorlar, filmde adam muz yerken muz kokusu aliniyor, adam kutba gidince salona kar yagiyor, selaleden gecerken uzerinizi islatiyorlar falan...

    Hikaye son derece gicik bir cocuk hikayesi idi ama dorduncu boyutla izlemek ilgincti, durust olayim o kadar gicikti ki sadece uc boyut olsa sanirim yetmeyecekti.

    Neyse hayvanat bahcesinden son cikanlardandik... Guzeldi ama yine gozumde fazla buyutmenin zararini yasadim....

    Evet arkadaslar boylece gunlugun sondan bir onceki bolumunu de bitirmis oldum hayirli olsun.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Thu Jul 01, 2010 9:46 pm Reply with quoteBack to top

    GUNLUGU IKINCI KAPATISIM

    Arkadaslar hemen once bu ikinci kapatis konusunu aciklayayim. Gunlugu gecen yazin da basinda kapatmistim, cunku Istanbul a dondugumde parasal sorunlardan oturu New York a donup donmeyecegim belli degildi. Simdi ama gecen yaz oldugundan cok kesin bir sekilde New Yorktaki yasamim en azindan simdilik sona eriyor. Baska bir universitede doktoraya kabul aldim. Bir aksilik olur da oraya gidemesem bile, buradaki yuksek lisansi tamamlamak icin universitede almam gereken sadece tek ders var, sadece o dersi almak icin de sanirim burada kalmam, uzaktan yurutulebilecek bir ders alip en fazla sinavina girerim.

    Dolayisi ile gelecek sene yasadigim yerin New York olma ihtimali neredeyse sifir, ama su iki ay icinde hic beklenmedik seyler olur da bir sekilde burada yasarsam, bu gunlugu yeniden acarim... Ancak yillar sonra yeniden New Yorkta yasamaya baslarsam, o zaman muhtemelen actigim gunlugun adi Ikinci New York Gunlukleri olur.

    Tabii bu basligin altinda sorusu olan veya yorum yapmak isteyen olursa da bu beni mutlu eder... Ben sadece dogrudan yazdigim bolumleri bitiriyorum. Daha kolay takip edilmesi icin birkac alt baslik yaratacagim.

    BITIRIRKEN: Ucagi kacirmamin sonucunda buradan ayrilmama 2 gun kaldi, kacirmasaydim iki gun once ayrilmis olacaktim. Temmuzda donecegim ama beklenmedik bir durum olmazsa artik burasi benim yasadigim sehir olmayacak, birkac gun kalip Utah a gidecegim, ya da bir ihtimal Istanbul a geri donecegim.

    Son birkac gun ne yaptigimi daha once yazmistim. Su gunlerde de yeni bir yere gitmekle eski gittigim yerlere yine gitme arasinda kaldim. Annemler buradayken degisik bir sey yapmak icin sinemaya gitmemistim, ama burada sinemaya gitmeyi de biraz ozlemisim sanirim, dolayisi ile sinemaya gittim. Yine annemler bizim yemegimizden cok farkli yemek yemek istemediginden Afrikali Amerikali veya Cin lokantasina gitmemistik ki, ikisine de gittim, annemlerle de Yunan lokantasina gitmistim zaten.

    Her zamanki gibi sehirde en cok yapmayi sevdigim sey yurumek, yurumek hem bir tur gozlem firsati yaratiyor, insanlarin neler yaptigini gozlemek cok hosuma gidiyor, hem de baska yaptigim her seyden cok kendimi bu sehre ait hissediyorum yururken.

    En son degisiklikle donecegim tarih 3 temmuz oldu, buranin ulusal bayramindan bir gun once...

    NEW YORKTAKI YASAMIM: Ikinci yilin sonunda oncelikle sunu yazabilirim, diger ilceleri hala adam gibi tanimiyorum, ama artik Manhattan i iyice taniyorum. En kuzeydeki herkesin unuttugu bolgeyi hesaba katmazsak ki oraya da gittim, Manhattan in bu defa kuzey bolumunde epey vakit gecirdim, ozellikle gecen sefer neredeyse hic vakit gecirmedigim Central Parkta ve de Harlem ile Porta Riko Mahallesinde...

    Genel olarak gecen sene yapmak isteyip de yapamadigim pek cok seyi yaptim. Okyanusa girdim, unlu yilbasi gosterilerinin ikisine gittim, bir Off Off Broadway tiyatrosu denen cok cok kucuk sahnelerde oynanan oyunlardan birine gittim.

    Ama bircok seyi de yapamadim, buz pateni yapmaktan korktum, dusup yabanci ulkede ayagimi kirarim diye.... Sonlara dogru Beysbol Macina gitmek istiyordum vakit bulamadim. Yine gidemedigim ama gitmek istedigim bircok muze var, bir komedi klubune de gitmek istiyordum o da olmadi.

    Ama bu sene belki gecen senekinden de cok kendi icime kapandim. Bunun birinci nedeni de okulda islerin istedigim gibi gitmemesiydi... Hem belirsizlik, hem de okulun biraz hevesimi kirmasi acikcasi benim akademik basarimi biraz etkiledi, ama daha da fazla kurabilecegim arkadasliklari etkiledi. ( Bu kisisel bir not izninizle ) Ama bu sayede sehri cok daha fazla gordum tanidim, ama belki bunu paylastigim birileri olsaydi daha fazla tad alirdim, sehirden.

    Defalarca yazmisimdir, yine yazayim, New York un en cok sevdigim yani birbirinden farkli onlarca yasamim bir arada yasanabilmesi, hala su uc gun icinde tesadufen gittigim biri Bronks oburu Brooklyn ilcelerindeki bazi semtler burasi da New York mu dedirtti, ama yine de tabii New York un asil hissedildigi yer Manhattan cunku burada farkli yasam tarzlari baska her yerden fazla ic ice.... Yine daha once yazmis olabilirim, ama Manhattan da bir sokak ileri gidince bile bazen bambaska bir Dunya ya gitmis gibi hissetmek mumkun olabiliyor.

    Ayrica cok cilgin bir sehir... Her seyin en iyisini yapamiyor, hatta bazi seyleri cok cok kotu yapiyor, mesela metrolar felaket, evet en azindan dis gorunumleri ile Istanbul ve Ankaradan bile felaket, ama aklina koydugunu yapmak icin herseyi goze alan insanlarla dolu... Ve sehir onlari kisitlamiyor... Dolayisi ile cok ilginc insanlar yaratabiliyor bu sehir.

    En cok neyini sevmiyorsun derseniz? Sehirde surekli yasanan telas ve bir yere yetisme duygusunu sevmiyorum. Sanki her insan bugun degil de yarin ya da en azindan bir sonraki an icin yasiyormus gibi.... O telas aslinda bazen yasanan anin da olabildigince verimli, eger eglenmek veya arkadaslarinla vakit gecirmek icin bile harcansa evet verimli kullanilmasini sagliyor. Yine de insanlarin yasamlarinin anlarini nasil desem, biraz daha az tadini cikarabilmelerine neden oluyor, cunku hep akillarinin bir kosesinde sonra yapilacaklar var... Ve bu sanirim tum New Yorklularda var.

    Sonuc olarak herseye ragmen sanirim bu sehre karismayi basardim. Hatta belki de bireysel iliski yoklugundan ilk defa bu kadar fazla basardim. Bir Amerikali olmasam da yine de kendimi bir sekilde New York a ait hissedebiliyorum.

    DAHA ONCE YASADIGIM SEHIRLER VE NEW YORK

    Bursa: Benim ilk sehrimde ilk goz agrimdi, ama bes yil yani topu topu bes yasina kadar yasadim... Herseyden once sehrin kendisi cok daha kucuk cok daha az insanin yasadigi bir yerdi, hele o yillarda... Sadece New York un degil, Istanbul ve Ankaranin devasaligi orada yoktu... Dolayisi ile New York Bursa kiyaslamasinda en kuvvetle aklima gelen Bursa nin New York a gore cok daha kucuk, her yanina ulasilan ve her seyin elimin altinda oldugu bir sehir olmasi... Hele cocukken bunu cok daha fazla hissediyordum.

    Istanbul: Iste gercek bir buyuk sehir, Istanbul da New York un yaninda... Sehirlerin yapisini dusundugumde Istanbul etrafinda Izmit ve Tekirdag gibi sanayilesmis baska bolgeleri barindiriyor. New York un da etrafi sanayilesmis... Yine de o ABD standartlarinda New York a cok yakin sanayi sehirleri ile New York sehri arasinda yine bir Istanbul Ankara kadar mesafe var en az... Istanbulda kilometrelerce mesafede sehrin hep etrafimda oldugu duygusunu yasarken burada Manhattan in en yogun bolgesinden bir iki kilometre mesafede sehirden cikiliyor. Yani her tarafi kaplamak bir yana, sehri adam gibi yasayabileceginiz bir alan dar bir bolge daha cok.

    Bunun disinda New Yorktaki telas gorunurde Istanbulda da var. Ama genel olarak Istanbullular hayatin ritmine cok daha fazla uyum saglamis gorunuyorlar daha rahatlik. Yapamadiklari ya da neler yapabilecekleri daha az akillarinda o anin tadini daha cok cikariyorlar.

    Ankara ve ODTU: Simdi Ankarada olsam da bu sehri cok az hissedebildim, daha cok ODTUnun dar alaninda kalmistim. ODTU tabii bir tur koy ya da kasaba gibi... Ama yine etrafini saran Ankaranin icinde bir vaha gibiydi, yani sehirde degil gibi hissetsek de bunun aslinda bir yanilgi oldugunu biliyorduk. Bunun disinda yuruyerek etrafi yarim saatte dolanilacak bir alanda, birbirinden farkli onca seyi yasamak guzeldi. Ama o yasamda bana tum mesafeler devasa gibi geliyordu. New York her yerden fazla mesafelerin daha kolay asilabiliyor oldugu duygusunu yasatti, her seyden once 9 saatte Istanbuldan buraya gelebilmek bunu yasatti. Tabii ODTU en fazla arkadasimin oldugu bolumuydu hayatimin en azindan bugune kadar... Burada yazdigimdan farkli sekilde universitenin de tadini cikarabildim sanirim, belki de universitemi sevdigimden...

    Ankaraya gelince... Bu sehri az tanidigimi yazmistim... Ama tandigim kadari ile Ankara bildigim en duzensiz sehir... Yani Turkiyede gordugum baska her sehirden daha duzensiz, sanki her sey bir koseye dagilmis... Nerede karsina neyin cikacagi belli olmuyor.

    Caddelerin ve bulvarlarin kilometrelerce dumduz uzandigi, apartmanlarin aralarinda bosluk bile kalmayacak sekilde sirali oldugu Manhattan New York u ile sanirim en cok bu noktada ayriliyor Ankara.

    GUNLUK UZERINE: Gunluk hakkinda genel dusuncelerimi de yazmak istedim bir an... Gunluk fikri nereden cikti derseniz? Zamaninda Yurtdisi Gunlukleri diye bir baslik acip orada New Yorktan biraz bahsetmistim. Orada Starfell'in talebi ile gunlugu actim, yani fikir babasi Starfelldir.

    Ilk yazilarima bakinca sanki bir turist rehberi gibi yazdigimi fark ettim. Sanki yazdiklarima fazla ruh katamamisim, sonlara dogru yazdigim basliklar haric... Onemli yerleri anlatmak, ve daha cok orada yapilacaklari anlatmak daha once cikmis.

    Daha sonraki basliklarda genel olarak New York ruhunu daha iyi anlattigimi dusunuyorum, bunun disinda New Yorkun farkli yerlerinde kendi yasadigim deneyimlerin uzerinden yaziyi yazmak bence daha da iyi oldu... New Yorkun belli yerleri hakkinda bilgiyi bulmak kolay, ama bilmiyorum bana okudugum gezi yazilarinda hep deneyimlerle ilgili bolumler daha iyi gelmistir. Ki bu sadece gezi yazisi da degil, New Yorktaki yasami da anlatiyordum sonucta.

    Dolayisi ile sonlara dogru daha iyi bir uslup tutturdugumu dusunuyorum, zaten daha da cok yazmisim, ilk yil uc sayfa ikinci yil yedi sayfa yazmisim... Epey bir fark var sanirim.

    SON SOZ: Sonuc olarak iki yila yakin suredir surdurdugum bu gunluk guzel bir deneyim oldu... Oyle ki bir sonraki yasayacagim yerde bunu surdurmek istiyorum. Adaylar Vahsi Bati Gunlukleri ile Atina Gunlukleri... Ama bambaska bir yer de olabilir...

    Saniyorum yasadigi her sehir insani bicimlendiriyor. Bu nedenle ben bir insanin belli bir sure bir sehirde yasadiktan sonra bir yaninin hep o sehirli olarak kaldigini dusunurum. Bu sekilde bakarsak ben ayni zamanda Bursali, Istanbullu, Ankarali ve ODTUluyum, ve su son iki yilin ardinda da ayni zamanda New Yorkluyum.

    devam edecek

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Fri Jul 02, 2010 2:49 pm Reply with quoteBack to top

    Ve sanıyorum 2 yıl boyunca takip ettiğim bu günlüklerin sonunu hiç gelmesini istemezdim ama tabi ki yaşam Firble'nin, ne yapacağı ne edeceği hayatın ona ne getireceğini kimse kestiremiyor zamanı gelene kadar. Kader belki bu günlükleri üçüncü defa kapatmayı uygun bulacak bilemezsin, bir New York yolculuğu daha yapman gerekebilir ileride ve yıllar sonra New York'ta neler değişmiş onu anlatırsın bizlere.

    Favorim Vahşi Batı ama dediğim gibi kaderde hangi günlük varsa yeter ki sen mutlu ol, ben her türlü günlüğünü okurum her zaman... Smile
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Aegron Linwelin
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: Jul 18, 2007
    Posts: 2614
    Location: Bursa

    PostPosted: Fri Jul 02, 2010 9:28 pm Reply with quoteBack to top

    Vahşi Batı süper olurdu... Bu günlüğü hep kopuk kopuk okumustum ve o şekilde bile çok beğenmişken baştan başlayıp tekrar okuyacagım.

    _________________
    Thanks Mario but The princess is in another castle!!
    Mr.Green Razz
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailVisit poster's websiteMSN Messenger
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Fri Jul 09, 2010 11:07 am Reply with quoteBack to top

    İşler bir daha karıştı, ama Atina şu anda benim için daha önde... Aslında benim yarım bıraktığım bir hikaye vardı, onu tamamlama konusunda da Atina daha fazla ilham verirdi.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    klaka
    Kullanıcı
    Kullanıcı





    Joined: May 02, 2022
    Posts: 8

    PostPosted: Mon May 02, 2022 10:47 am Reply with quoteBack to top

    Ah wall street vahh wall street. Ekonomik krizden önceki en büyük hayallerimden biriydi malesef
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.69 Saniye