Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: yqiqufa
    Bugün: 16
    Dün: 23
    Toplam: 90345

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 925
    Üye: 1
    Toplam: 926

    Şu An Bağlı:
    01 : robert989

    FrpWorld.Com :: View topic - KIYAMETİN AYAK SESLERİ(RP EKRANI)
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     KIYAMETİN AYAK SESLERİ(RP EKRANI) View next topic
    View previous topic
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.
    Author Message
    Eldarin_






    Joined: Dec 20, 2006
    Posts: -27
    Location: Yolcu

    PostPosted: Fri Dec 09, 2005 10:59 pm Reply with quoteBack to top

    GİRİZGAH

    Buz gibi rüzgar yüzünü yalayıp geçerken güçlü barbar karların içinde bata çıka can havliyle koşturmaktaydı. Kar taneleri iyice sıklaşmış, rüzgarla beraber sağa sola savrulurken artan sis ile beraber görüşü iyice kısıtlıyordu. Barbarın görünen heryanı kalın giysiler ile kaplanmışken, sımsıkı sarıldığı pelerini aslında tunrada yaşayan bir dağ aslanının kürküydü ve beyaz üzerine kömür karası dalmaçyalar görünmekteydi. Barbar yüzünü deri bir maske ile kapatmış, ellerine kapkalın elidivenler geçirmişti. Ağır giysilerinin altında endişeli bir şekilde dağlık alanı aşmaya çalışıyordu.

    Geniş vadi bir kez daha sarsıldı. Yerin dibinden gelen uğultu benzeri sesler esen yoğun rüzgarın ıslığının içinde kaybolmaktaydı.

    Barbar şimdi daha da hızlanmaya çalışıyordu. Barbar pelerininin altından çıkardığı matarasından dibinde kalan son şarap damlalarını çabucak içti. Savrulan pelerinini tekrar kontrolü altına alarak ilerleyişine devam etti. Sonunda dağın eteklerini aşarak öte tarafa geçişi sağlayan pasaja varmıştı.

    Derin bir uğultu tundranın içersinde duyulur oldu. Belki de yüzyıllardır duyulmamış bir acının ilk somut ifadesiydi bu. Ses saniyeler boyunca inlemeye devam etti.

    Barbar derin ve güçlü soluklar alıp vererek pasaj boyunca ilerlemeye koyuldu. Dağın içersinden açılan ince bir tünele bağlanıyordu bu pasaj. Ama tünel...şimdi ortalarda yoktu!

    Barbar bir an duraksadı. Tünel yıkılmıştı. Tünele yakın noktalarda da dağın belli bölümlerinde bazı kopmaların bu yıkımı tetiklediği görülebiliyordu. Aynı zamanda dağın üzerinde sedef hastalığına tutulmuş bir insan yüzünde olduğu gibi bir değişme ve bozulma meydana getirmişti.

    Barbar tünelin açıklarından geçmeye uğraş verirken dağ bu sefer oldukça güçlü bir şekilde titredi. Çyleki, horizontal sallantı tüm tundra üzerinde şiddetle hissedilmişti.
    Barbar bu şiddetli sallanma ile beraber dengesini kaybetti, yere düştü.

    Tundra üzerinde son ve en büyük sarsıntı patlak verdi. Bu sırada müthiş bir patlama ve gümbürtü ortalığı salladı, bu sefer tüm Aduria bölgesi kökünden sarsılmıştı.

    Barbar ise, önce dev kayaların altında kaldı, sonra cazırdayan lavların içinde son nefesini verdi...

    -------------------------

    Barbarın bağlı bulunduğu kabilenin şefi, Ulu Bearnal kısık gözlerle tundrayı izlemekteydi. Yüzünde vahim ve endişeli bir ifade vardı ve son şiddetli sarsıntıdan sonra hızla kabilesinin yerleşiminin bulunduğu alanı kuşbakışı gören tepelik sırtlara yöneldi. Aşağıda, kabile mensupları korku ile etrafa kaçırken Ulu şef tepelik sırta kısa sürede vardı, burası Tundranın tüm güney kısmının izlenebileceği yüksek bir noktaydı.

    "Sen Ulu Olan! Tanrıların Babası Fazgihl! Bizleri büyük felakete karşı koru! Klanımı içinde bulunduğumuz vahim durumdan çekip çıkart..."

    Kabile şefin ağır giysisi rüzgar ile beraber sağa sola savrulurken tüm kabile tepede onu bir nokta halinde görmüşlerdi. Bu durum karşısında neredeyse hepsinin nutku tutlmuştu.

    Bir süre sonra hepsi yere kapandı. Ellerini göğe açarak Ulu Fazgihl e dualar mırıldanmaya başladılar...

    Bir süre sonra Tundranın merkezindeki Krethras dağı son kez sarsılacak, ardından günler boyu devam ederek Aduria bölgesini küllerine boğacak müthiş volkan harekete geçecekti...

    _________________
    Bu kullanıcı siteden ayrılan fakat forum düzeni açısından mesajlarının durması gereken kullanıcılar için ayrılmıÅ?tır. Kullanıcı kesinlikle yoktur. Sorumluluk ve yükümlülükleri site yönetimindedir

    Last edited by Eldarin_ on Fri Dec 09, 2005 11:14 pm; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private message
    Eldarin_






    Joined: Dec 20, 2006
    Posts: -27
    Location: Yolcu

    PostPosted: Fri Dec 09, 2005 11:08 pm Reply with quoteBack to top

    Savaşçıların Tepesinde kısa süren bir büyüsel ışımanın ardından farklı noktalarda iki kişi birden beliriverdi.

    Maelthrachath ve Andero birbirlerinden 150 metre kadar uzakta, fakat aynı tepeliğin üzeride belirivermişlerdi. İkisi de büyüsel gücün etkisinden hoşlanmamışlardı.

    İkisi de kadim Efsanelerin adından bahsettiği Savaşçıları tepesindeydiler şimdi. Birbirlerini tanımıyorlardı, ve neler olacağı hakkında da fikirsizdiler...

    _________________
    Bu kullanıcı siteden ayrılan fakat forum düzeni açısından mesajlarının durması gereken kullanıcılar için ayrılmıÅ?tır. Kullanıcı kesinlikle yoktur. Sorumluluk ve yükümlülükleri site yönetimindedir
    Back to top View user's profileSend private message
    Andero
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Jun 24, 2004
    Posts: 758
    Location: Ä°stanbul

    PostPosted: Fri Dec 09, 2005 11:38 pm Reply with quoteBack to top

    Sanırım alışmaya başlıyorum diye içinden geçirdi Andero. Büyüye alışkın bedeni her ne kadar ilk başlarda bu büyüsel sarsıntılardan az da olsa etkilense de artık rahat bir şekilde kabullenebiliyordu. Kendisini kilometrelerce uzağa taşıyan bu büyü gücünü seviyordu. Apocalypse'in kendilerine verdiği güçler tartışılmazdı.

    Samuray dizleri üzerinden doğruldu ve kumul zeminin siyah pelerininde bırakmış olduğu tozları sağ pençesini kullanarak hafifçe silkeledi. Ardından başını kaldırdı ve kızıl gözleriyle çevresini süzmeye başladı.

    - Tam yazdığı gibi... dedi kendi kendisine hafifçe. Küpüthanelerindeki kitaplar burayı gerçekten güzel anlatmışlardı. Efla'nın büyüsünde sapma yaşamaması da buna bir işaretti aslında. Artık başlıyordu...

    Kızıl gözler etrafı tararken Andero kendisine yaklaşık 110-120m uzaklıkta bir şekil daha çarpmıştı. Andero'nun gözleri kısıldı. Boş arazide, her ne kadar karşısındaki şey gibi seçtiği kadarıyla çelimsiz bir şey de olsa, böyle birden birini gözüne kestirmek düşünülmesi gereken bir olguydu. Buranın yakınlarında bir yerleşim birimi olup olmadığı hakkında bir fikri yoktu zira hiçbir harita en ufak yerleşim birimine kadar göstermezdi. Aç herifler diye geçirdi Andero içinden gülümseyerek. Çelimsiz vücut ona bunu gösteriyordu. Tek sorun, belin yanındaki parıltılardı...

    Andero normal bir hızla şekle doğru ilerlemeye başladı ve 50 m kadar ilerledikten sonra durarak,

    - Hey sen, kendini tanıt hemen. diye bariton sesiyle bağırdı.

    _________________
    Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
    Back to top View user's profileSend private message
    Shevarash
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Jan 15, 2005
    Posts: 1310
    Location: Ä°zmir

    PostPosted: Sat Dec 10, 2005 2:07 pm Reply with quoteBack to top

    Rasnar günlerdir yollardaydı. Bu sürede envai çeşit yaratık görmüş, büyük bi kısmıyla savaşmak zorunda kalmıştı. Ancak ne olursa olsun tek parça halinde yola devam edebilmişti. şimdi de tek dileği tanrısının isteğini yerine getirmekti. Tanrısından görevini aldıgı zamanı aklına getirince içini bir ürperti sardı. "Savaş Babası" Clangeddin inananlarına farklı yollarla gözükürdü, Rasnar dahi O`nun farklı tezahürleri ile karşılaşmıştı. Bir seferinde O`nu devasa müzik aletlerinden oluşan gümbürdeyen bir koro, bir seferinde baştan aşağı zırhlı bir cüce olarak görmüştü. Ancak ilk defa en son seferdeki gibi şekilsiz soğuk bir bulut şeklinde değildi. Bulut düşlerinin arasında belirmiş ve kendisine SAvaşçıların Tepesine gitmesini buyurmuştu. Ana rahmine düştüğü andan beri Kutsal Varlıkların kendisi ile konuşmasına alışmış olan Ransar için bu yıkıcı bir etki göstermemişti. yürürken bir yandan kendi kendi söyleniyordu

    -"Puff eminim ki Büyük Yarıkta gördüğüm rahipler tanrılarının bu tip bir tezahürünü görseler yataklarından kalkamazlardı !"

    Bu cücenin eski dostlarını" ne ilk ne son hatırlamasıydı ve ne zaman sınırlarını zorlasa aklına kabul görmediği günleri getirir ve bundan güç alırdı. Bu seferde öyle yapmış, içinde yorgunluktan sonra kalan son kıvılcımları tutuşturmuştu. Ne kadar dayanıklı da olsa bu cüceninde bir sınırı vardı ve tükeniyordu...

    ---------------------


    Ransar elindeki kaba haritayı bir sefer daha inceledi. Anlayaibldiği kadarıyla doğru yerdeydi ancak burası boş ve kurak bir araziye benziyordu. Çnündeki topraklara bakarken "yine dayanıklılığımı sınama zamanı" diye düşündü. "Sanırım bu sefer burada hayatta kalmam ve devler, goblinler, ejderler ve daha hangi lanet tanrının cezası yaratıklar varsa onları haklamam gerekiyor herhalde..."

    Savaş sesleri Ransar için neredeyse yüreğinde hissettiği tanrısının fısıltıları kadar hoştu ve bunu kendine itiraf tmekten hiç çekinmiyordu. Her ne kadar tam emin olmadan körce bir çatışmaya girmektense konuşmayı yeğlese dahi işler kaçınılmaz noktaya geldiğinde genelde yüzünde ufak bir gülümseme olurdu. "Clangedin`in ta kendisi gibi" derdi eski ve tek sevdiği rahip olan Moradin başrahibi. Yine aynı kişinin O`na Clangeddin`in yüzünde gülümseme ve ilahi dudaklarında savaş şarkıları ile çatışmaya girdiğini anlatışını hatırladı ve derin bir soluk alarak bir cüce baladı söylemeye başladı.

    -"Aştık geldik ormandan, dağlardan ve yoldan"
    "Korksun artık goblinler sopadan ve baltadan"
    "Hey ya huldan hey ya holdan......."
    .............

    Bir süre sonra ileride 2 insanımsı şekil görünce Ransar gözlerini kısarak şarkısına son verdi ve ileridekilerin kim yada ne olduklarını anlamaya çalıştı...
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Sun Dec 11, 2005 5:00 pm Reply with quoteBack to top

    Buçukluk tepeye doğru ilerlerken Maltyr Gölü kıyılarına en kestirme yola varmak için nereden dönmesi gerektiğini düşünüyordu. Hava çok kötüydü.. Karın soğukluğunu ilk defa bu kadar uzun hissediyordu. Kalacak bir yere ihtiyacı vardı. Bir an tepede sanki bir ışık görmüş gibi geldi. Işığın olduğunu düşündüğü yöne ilerledi.

    Dakikalar geçmişti ama ışık nereden gelmişse kaynağına bir türlü ulaşamıyordu. Sonra uzaktaki şekli gördü.. şekle yaklaştıkça yanında birisini daha fark etti. Büyük olan daha çok bir hayvana benziyordu. Boynuzları vardı boyu çok fazlaydı. Ve derisi... Demire benziyordu ama bütün bedenini kaplıyordu. Derinin üzerinde sanki bi şekiller vardı ama ne olduğunu anlamadı. Ama bu bir insan derisi olamazdı ya da buçukluk ya da cüce. Ailesinin anlattığı o garip ırkları hatırladı. Çocukken annesi ona masal anlatırdı. Belki o zaman onu seviyorlardı da. Hiç olmazsa biraz. Ne olursa olsun tüm uzunlarla mesafeli olması gerektiğini söylemişti. Ve o durmamıştı.

    Düşünceleri kafasından atmaya çalıştı. Orada muhtemelen bir hayvan ve sahibi vardı. Ona yardımcı olabilirlerdi. Yine de onları biraz gözlemleyip nasıl birileri oldukları hakkında bilgi edinmek en doğrusu gibiydi. Sessizce etraflarından dönüp rüzgarı arkasına almaya böylece onlaın bakmakta zorlanacakları yöne hareket etmeyi denedi. Bir yandan gözü hayvanın ve sahibinin üzerindeydi.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Tue Dec 13, 2005 10:04 am Reply with quoteBack to top

    Hobbit kara bata çıka soğuğu ileklerine kadar hissederek ilerledi. Artık rüzgar arkasında olduğu için önündeki hayvanı ve sahibini daha net görebiliyordu. Onlar kendine baktıklarında ise yüzlerine gelecek kar tanelerinin kendisini görmelerini düşündü. Daha dikkatli bakıldığında hayvan çok daha korkunç görünüyordu. Bir an adamın onun gerçekten sahibi olup olmadığını düşündü ama sahibi değilse orada işi neydi. Gerçi kendinin orada işi neydi onu da hatırlamıyordu. Hayvana biraz daha dikkatli baktı. Sanki derisinin üzerinde aleve benzer bir şeyler gördüğünü sandı. Her halde yanılıyordu. Hem gördüğü hareket eden şey her neyse kırmızı değildi. Hayvanın arkasında sallanan bir şey var gibiydi. Sanki bir giysi gibi. Buçukluk bir an acaba bu önümdeki gerçekten hayvan mı diye düşündü. Sonra köye zamanında gelen bir şekilde kendisinin sözünü dinlemeyi öğrettiği bir ayıyı giydiren bir adamı hatırladı. Ama böyle korkunç görünen bir hayvana sözünü dinletmeyi kim başarmış olabilirdi ki.

    Bir anda arkasında biri varmış gibi bir his duydu ve arkasını döndü. Kar bu defa kendi gözüne gelse de gördüğü kişi çok yakındaydı. Uzun sakalları kendisinde daha uzun olsa da uzunların kısa uzun anlamına gelen cüce taktığı ona anlatılan hikayelerdeki ırkı hatılamasını sağladı. Bir cüce. Masalda duyduğu bir varlık bir anda önünde belirmişti. Ne söyleyeceğini ne yapacağını bilemeden, cücenin önünde öylece durdu.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Dragonfire
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Sep 21, 2003
    Posts: 2005
    Location: Abyss

    PostPosted: Tue Dec 13, 2005 8:32 pm Reply with quoteBack to top

    Maelthrachath büyüsel taşımanın ardından büyüye alışkın bünyesine rağmen kendisini bir an halsiz hissetti.
    Savaşçı iç güdüleri hemen alamra geçti. Karlı ortam ve fırtınalı hava onu sonsuz alev topu kadar rahatsız etmiyordu ama soğuk aşması gereken bir sorundu. Neyseki büyücüler grubu ile geçirdiği kısa sürede ve kaçak olarak geçirdiği mücadele dönemlerinde yer yüzü hakkında biraz bilgi toplayabilmişti. Çzerindeki pelerine iyice sarındı yavaşça doğruldu. Kızıl gözlerini birazcık kıstı ve etrafını incelemeye başladı. Karşısında gördüğü(yarı iblis) ve şu anda henüz tam olarak konuşmakta zorlandığı "ortak lisanda" kendisine sesleniyordu. İblisler ve iblislerden bozma yarı iblisler Karanlık Altında alışılmış varlıklardı ama ya yer yüzünde?
    Deri eldivenleri pelerinin altında yavaşça kılıçlarına kaydı. Dik durdu ve karşısındaki devasa yaratığa doğru ilerlemeye başladı.
    Karanlık altının keskin dilinde "Görevini arayan bir savaşçıyım, şimdi sen kendini tanıt."
    Vücudundaki adrenalinin yavaş yavaş tırmanmaya başladığını hisseti. Hafifçe gülümsedi. Kaslarını bir yay kirişi gibi gerginleştirdi. Gerekiyorsa- hazırdı...

    _________________
    "What is locked can be opened; What is hidden can be found; What is yours will be mine."
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Shevarash
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Jan 15, 2005
    Posts: 1310
    Location: Ä°zmir

    PostPosted: Tue Dec 13, 2005 10:33 pm Reply with quoteBack to top

    Cüce bir anda karşısına çıkan buçukluğa doğru şüpheli gözlerle baktı. Zaman zaman kafası bir böcekten hallice olan bazı goblinler üst başlarını buçukluk yada gnomlara benzetirlerdi - işin doğrusu Ransar bunları hiç görmemişti ancak Büyük Yarık`taki kayıtlarda olabileceğini okumuştu - Goblin ve devlerin beklentisi içindeki Ransar şarkısını yazdığı günü hatırladı. Bür sürü goblin vardı ve ele gelecek kadar da dev. Suratına geniş bir gülümseme yayılan cüce buçukluğa benzeyen şeyi - ki olmamasını umuyordu - iyice süzdükten sonra iyi işlenmiş baltasının sapına elini yerleştirip karşısındaki ufaklığa işaret etti

    -Pişt gel bakayım buraya seni hınzır!
    Back to top View user's profileSend private message
    Eldarin_






    Joined: Dec 20, 2006
    Posts: -27
    Location: Yolcu

    PostPosted: Wed Dec 14, 2005 7:44 am Reply with quoteBack to top

    Sıcak hava kuşağı altındaki Savaşçıların tepesi ve hükmettiği bölgeler üzerinde şimdilerde oldukça keskin bir soğuk hüküm sürmekteydi. Güneş tepede belli belirsiz gözükse de neredeyse ilikleri donduran rüzgarlar bölgeyi etkisi altına almıştı. Tepelik alan yer yer karın da etkisi altında kalmıştı, doğu yakası hafif bitki örtüsüne sahipti. Tepelik ise en yüksek noktasında yerden 40 metre yüksekteydi, oldukça geniş bir alana yayılıyordu. Tepenin en üst kısmında ise hafif koruluk bir alan göze çarpıyordu. Burada artan bitki örtüsü karında tutmasını sağlamıştı. Ve koruluk, tepeliğin merkezi sayılabilirdi.

    Mael pelerinine sarındı, hemen ilerisinde kabaran alevlerin etrafını sardığı oldukça ağır zırhlar kuşanmış bir savaşçı vardı. Adamın ne zamandan beri burada olduğunu bilmiyordu, yine de temkinli yaklaşılması gereken birisi ile karşı karşıyaydı.

    Andero ise karşısında ince suretli bir drow görüyordu. Daha önce mabedlerinde de yer altından gelen bu zalim ırkın mensuplarını görmüştü. Muhtemelen dişi drowların baskısına dayanamayarak yüzeye kaçmış birisiydi bu drowda. Andero için bu, gülünesi bir durum sayılabilirdi.

    Ransar ileride gördüğü buçukluk, goblin benzeri ufaklığa baktı. Rivro hemen karşısında tıknaz bir cüce görmekteydi. Oldukça iyi zırhlanmış ve bir cüceye göre oldukça özenli bir giyime sahip bir cüce sayılabilirdi karşısındaki. Ve dosdoğru kendisini çağırmıştı demin. Belki de Rivro bu kadar çabuk fark edilmesini beklemiyordu. Çyle ya da böyle, bir şey fark etmezdi. Cüce onu yanına çağırmıştı. Rivro nun gözünde bu karşılaşma da oldukça komik sayılabilirdi. Dışarıdan oldukça şaşaalı bir giyime sahip olsa da o müthiş giyimin altında yine bir cüce olacaktı. Rivro nun gözünde cüce replikleri hep birbirine benzerdi. Kralından işçisine kadar hepsi aynı durumlara aynı tepkiler verirler, aynı şeylerden hoşlanır, aynı şeylere sinirlenirlerdi.

    Bu esnada savaşçıların tepesine başka birisi yaklaşmaktaydı. Yine üzerindeki pelerine sarınmış, atletik görünümlü kısık gözlerle tepeliği izleyen bir başkası.

    Thuh Saka nın engin dağlıklarında yaşamış Kami Lantern Savaşçıların Tepesine varmıştı. Geldiği yönden doğru baktığında ilerisinde yükselen geniş tepeliği ve uç noktalarına sıralanmış yayvan koruluğu görebiliyordu. Tepeliğin üzerinde başka birileri de vardı, fakat henüz onları seçememişti.

    --------------------------------

    Savaşçıların Tepesinin karlı tepelerinin içinde kısa bir anlığına mavi kızıl ışıklar aydınlandı. Korulukta yaşayan birkaç minik hayvan bu ufak parıltı ile kovuklarından çıkmışlardı. Kapkara gözüyle bir sincap, gri bir yaban tavşanı burunlarını oynatıyorlar, bir anda yayılan ışıktan ötürü etrafı izliyorlardı.
    Koruluğun içinde eski püskü cüppeleriyle bir başkası belirmişti. Alnında kalın siyah bir bandana bardı ve dalgalı saçları nı tepesine kadar sarıyordu bu bandana. Yüzünde belli bölgelere özenle yerleştirilmiş gibi kırışıklıklar bulunmaktı ve bu, bakışlarına daha bir sertlik katmaktaydı. Orta yaşlı adamın oldukça iri ve atletik bir bedene sahip olduğu söylenebilirdi.

    Drekkar koruluğun hemen merkezinde belirmişti. Etrafı dikkatlice izledi. Hemen sol tarafında müthiş bir savaşçı heykeli vardı. Dev atının üzerine binmiş bir atlı süvari, elinde 5 metre kadar ileri uzanan bir mızrak taşımakta, at şaha kalkmışken, mızrağını tepeden aşağı doğru yatay bir açıyla ileri yöneltmişti. Bu müthiş bir kare gibi göründü DrekkarÂ?a. Heykel hafif tümsek bir alanın üzerinde yerleştirilmiş, yer yer çatlamış ve kopmuş parçaları ile oldukça eski görünümlüydü. Kayalık tümseğin üzerine bazı rünler işlenmişti. Drekkar, heykele yaklaşırken bu rünleri okumuştu. Â?Demek buraya Savaşçıların Tepesi denmesinin sebebi buymuşÂ?Â? dedi içinden.
    Sonra bir büyünün sözlerine başladı, oldukça uzun ve ağdalı bir büyü olduğu belliydi. Adam el hareketlerini normalden çok daha hızlı yapabiliyordu ve büyülü sözcüklerde dudaklarından bir o kadar çabuk çıkmaktaydı.
    Büyü kısa sürede sonra erdi, Drekkar son olarak, heykelin üzerine tek bir dokunuş bıraktı.
    Dokunuştan hemen sonra heykel ortadan kaybolmuştu!. Ya da;

    Drekkar büyüsünün işleyişinden memnun bir şekilde dimdik karlık zemine baktı. Hafif yere doğru eğildi, yerdeki minik oniksi aldı. Gözünün tam önüne getirerek sağlı sollu inceledi. Orjinalinin aynısıydıÂ?

    Drekkar oniksi belindeki keselerden birine yerleştirdi. Yerden bir tomak kar birikintisi alarak avuçlarının içinde oğuşturdu. Koruluktan aşağıya, grubun kendisini bekleyeceği söylenen noktaya doğru yol almaya başladıÂ?

    _________________
    Bu kullanıcı siteden ayrılan fakat forum düzeni açısından mesajlarının durması gereken kullanıcılar için ayrılmıÅ?tır. Kullanıcı kesinlikle yoktur. Sorumluluk ve yükümlülükleri site yönetimindedir
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Wed Dec 14, 2005 8:43 am Reply with quoteBack to top

    Hobbit çete içinde geçirdiği günlerin alışkanlığı ile cücenin üzerini inceledi. Pek değerli çalınacak bir şey yok gibiydi. Baltalar ve kalkan çok büyüktü. Süslemeler de güzel görünüyorlardı. Biraz da korkutucu ama yerlerinden çıkartılamazlardı ki.

    Cücenin sözleri Hobbit'i irkiltti. Ne yapıyordu? Çnünde kim olduğunu bilmediği birisi vardı. En azından yarı uzun denecek birisi.. Uzunların eşyalarını çalmaya çalışan çocuklara karşı bazen ne kadar kızabildiklerini canlarını yakabildiğini görmüştü. Bunu hiç anlamıyordu. Bazen yıllardır ellerini sürmedikleri eşyaları alındığında insanlar aldığında uzunlar niye bu kadar kızıyorlardı ki.

    Cüceler hakkında duyduğu farklı hikayeler vardı. Dikkatli olmalıydı. Cücenin elinin yavaşça baltasına gittiğini görünce daha da irkildi.

    Sonra gözü cücenin üzerinde yaklaşmaya karar verdi. Eğer ona saldırırsa hızla yanından kaçmayı düşünüyordu. Arkasını dönüp de kaçabilirdi ama bu beklenen bir hareket olurdu.

    Cüceye bir iki adım yaklaşırken selam verdi. Bu arada üşümenin ve korkunun yarattığı titremeyi engelleyemiyordu. Merhaba bayım dedi cüce kelimesini kullanmaktan çekinerek insanlar hobbitlere de buçukluk derdi ama bazı buçukluklar bundan hoşlanmazdı. Aslında kendisi de bu tanımı sevmezdi. Uzun olan insanlardı çünkü ama söylendiğinde hiç tepki göstermemişti.

    Selam Adım Rivro dedi. Ma... Hobbitköylüyüm. -Maltrydan geldiğini söylemesi doğru olmazdı. Ne kadar insanların birçoğu onu bilmese de o hırsızdı. Çstelik son olay nasıl sonuçlandı bilmiyordu.- Ama oradan ayrıldım. Bi ışık görmüştüm de tepede... Hava çok soğuk olduğundan.. dedi titremesini sürdürerek. Siz de mi gezginsiniz? Sözleri birbirine karışmıştı farkındaydı ama soğuk korku birleşerek onun zihnini zorluyordu. Son cümleryi bitirdikten sonra kendini zorlayıp cücenin gözlerinin içine bakarak ama baltaya götürülmüş elinin hareketine de dikkat etmeye çalışarak bekledi.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Wed Dec 14, 2005 8:53 am Reply with quoteBack to top

    Hobbit cücenin hareketini beklerken omzundaki yükünün ve dalın ağırlığını hissetti. O hayvana benzeyen ama birisinin giydirdiği şey her neyse işte. Ve bu cüce ona yükünü unutturmuştu. Eğer kaçacaksa bunlar ona ağırlık yapacaktı. Hem uzunları gözlediğinde onların da güvendikleri kişiklerle konuşurken eşyalarını bıraktıklarını görmüştü. Her ne kadar bu güvenin ne kadar gerçek olduğundan emin olmasa da.. Hobbitlerde bu çok fark etmezdi. Cücelerse.. Onları bilmiyordu. Ne olursa olsun eşyalarını bırakması daha iyi olacak gibiydi. Odunu sırtından indirdi. Ve ucundaki torba ile yere koydu. Cüceye bakarak birkaç parça eşya ve yiyeceğim var içinde dedi. Eğer paylaşmak isterseniz. Ama önce sıcak bir yer bulmak gerek sanırım.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Andero
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Jun 24, 2004
    Posts: 758
    Location: Ä°stanbul

    PostPosted: Wed Dec 14, 2005 9:12 am Reply with quoteBack to top

    Andero 2,40'lık boyuyla tepeden baktığı drowa sivri dişlerini açığa çıkartan ufak bir sırıtışla karşılık verdi. Bu ırkı çok iyi bilirdi. Daha dişilerine hükmetmeyi becerememiş ezik bir ırklardı ama savaşlarda iyi harcanabiliyorlardı. Kendisinden korkarak kaçan kara şövalyenin, grubundaki bir drowu sadece iki hamlede nasıl öldürdüğüne tanık olmuştu. Bunlar zayıf yaratıklardı. Vücutlarında rastlanmayan ve efsanevi bir savaşçıda olması gereken en önemli şeyden, kastan yoksunlardı. Peh!

    Andero drowun cevabını dinledi sessizce ve ardından sorusunu cevapladı.

    - Kendimi tanıtmak? Hah! dedi ve ardından devam etti yarı iblis...

    - Senin hayalini bile kuramayacağın şeyler yaşamış, senin gibilerden çoğuna komutanlık yapmış ve belki de en önemlisi, görevini bilen birisiyim asker. dedi.

    Canlılar üzerinde yarattığı etkiyi bilirdi. Korkunç fiziğinin ve görüntüsünün sıradanlaşmasına hiç de yardımcı olmayan zırhının etrafa yaydığı korkuyu ve potansiyel savaş hissini çok iyi biliyordu, zira daha önce bir çok kez bunu tecrübe etmişti. İnsanların onun savaştan başka işe yaramadığını düşünmesi ilginçti. Ne de olsa o bir samuraydı.

    - Irkının bazı üyelerinin, kim bilir belki de senin de, taptığı kaosun yüce tanrısının ölüm arzusunun yeryüzündeki haliyle karşı karşıyasın drow. Bana Katliam'ın Eli derler. diyerek devam etti.

    - Demek görevini arıyorsun... dedi ve kısa bir an susarak düşündü. Efendi Glasya kendisine Savaşçılar'ın Tepesi'nde birileri ile buluşacağını ve o kişilerin kendisine arayışında yardım edeceğini söylemişti. O zaman bu onlardan birisiydi. Diğerleri neredeydi peki? Andero olayların ne kadarını anlatması gerektiğini tarttı bir an.

    - Görevin bana arayışımda hizmet etmek drow. dedi ve devam etti,

    - Çzerinde yürüdüğün bu topraklar yakın zamanda yok olacak. Zayıf zihnin bunu anlayabilir mi bilmiyorum ama yapacağımız şey bir tanrıyı bulmak. Bu yüzden buraya gönderildim ve bana burada bazı savaşçılarla buluşacağım söylendi diyerek drowu göstere göstere yeniden süzdü kızıl gözleriyle ve,

    - Ki seni bulduğuma göre bunlar doğru. Bekle. Diğerleri de gelecektir. diyerek pelerinini siyah zırhlı bedenine sardı. Pandemoniumun ana boyutu olduğu bir yarı iblis için hava gerçekten soğuktu...

    _________________
    Sadness is my reward because I hate, because I am alone, because I exist. It is the thing which reveals my rage, my envy. I neither live nor die. I will always pursue her. I am sad, I am angry and, I am waiting my time, because I am it, revenge itself.
    Back to top View user's profileSend private message
    Shevarash
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Jan 15, 2005
    Posts: 1310
    Location: Ä°zmir

    PostPosted: Wed Dec 14, 2005 10:49 am Reply with quoteBack to top

    Ransar buçukluğun konuşmasını duyduğu ilk anda hayalkırıklığına uğramıştı. "Lanet yer savaşçıların tepesi olmalıydı, bu hakikaten de bir buçukluk" diye düşünürkeni karşısındakinin sözlerini dikkatlice dinledi. Esasında bu ufak halktan pek hoşlanmasına rağmen bir goblin bulmayı tercih ederdi ancak yinede buçukluğun çaresiz ve iyi niyetli görüntüsü onu etkilemişti. Tam ismini söylemek için ağzını açtığı sırada buçukluğun çantasını yere bırakıp yiyecekleri paylaşmayı teklif ettiğini gördü.

    Merakla çantaya bakan Ransar karşısındakine cevap verdi

    -Benim de adım Ransar ufaklık. Söyle bakalım burada ne işin var ve şu karşıdaki LANET olasıca şey de hangi cehennemin dibinden gelmiş öyle?

    Cüce buçukluğa ilgisini kaybetmemiş olmakla beraber onun nazik bir yaratık olduğunu tahmin etmiş ve ilgisinin büyük kısmını gözüne bir yerlerden tanıdık gelen iri yaratığa odaklamıştı. Büyük Yarık`taki Moradin Tapınağında farklı yaratıklardan bahsedildiğini hatırladı. Bu yaratığı hatırlayacaktı....
    Back to top View user's profileSend private message
    Firble
    Forum Yöneticisi





    Joined: Mar 12, 2004
    Posts: 6496

    PostPosted: Wed Dec 14, 2005 1:40 pm Reply with quoteBack to top

    Hobbit karşısında duran canlıya yine baktı. Sesini çok da yükseltmemeye çalışarak konuştu. Bir hayvan gibi geldi ilk başta bana ineklerin erkek olanlarında olduğu gibi. Ama daha dikkatli bakınca sanki arkasında bir giysi var gibi. Bi de derisinin üzerinde ateş gibi harekt eden bir şey gördüm gibi geldi. Ama ateş olamaz sanırım çünkü kırmızı değil siyah renkte. Cüceye bakıp ekledi bizi o kadar rahat görüyor olamazlar o ve yanındaki uzun.. Bize baktıklarında rüzgar karı üzerlerine sürükliycek.

    Sonra ilk soruyu hatırlayıp durdu. Ben yine biraz durup ne söyleyebileceğini düşündü. Ben gezginim. Dediğim gibi Hobbitköyden.. Buranın aşağılarında bir göl olmalı. Büyük bir göl. Oraya gidiyordum. Göl kıyısında evler varmış. Onlardan birinde iş bulurum diye düşünmüştüm. Biraz durup ekledi. Temizlik gibi işler için mesela. Sonra kar yağmaya başladı. Çşüdüm biraz tepede bir ışık görünce belki bir ev vardı diye buraya çıktım. Ve bu Hayva... bu her neyse işte onu gördüm.

    Hobbit hızlı konuştuğunu farketti Durduğunda nefes nefese kalmıştı. Cücenin ilgisi iyice o hayvana benzeyen şeye yönelmiş gibiydi. Yavaşça torbasını eline aldı. Onun yanına gitmeyi mi düşünüyorsunuz bayım diye sordu.

    _________________
    HARBE GÄ°DEN
    Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
    Orhan Veliden
    Back to top View user's profileSend private message
    Dragonfire
    SeçilmiÅ? SavaÅ?çı





    Joined: Sep 21, 2003
    Posts: 2005
    Location: Abyss

    PostPosted: Wed Dec 14, 2005 2:20 pm Reply with quoteBack to top

    Mael hızlı bir bakışla etrafını inceledi ve yarı-iblisin sözlerini tarttı.
    Drow hızla kılıçlarından birisini çekti ve önünde yere sapladı. Kırmızı işlemeli sapına tutundu hafif eğildi ve gülümsedi.
    "Senin gibi bir alt ırk için biraz fazlamı soğuk büyük önder?"
    Pelerinin başlığını gözlerine kadar çekerek rüzgar ve kardan kendisini sakındı.

    "Bekleyelim o halde..."

    _________________
    "What is locked can be opened; What is hidden can be found; What is yours will be mine."
    Back to top View user's profileSend private messageSend e-mailMSN Messenger
    Display posts from previous:      
    Post new topicThis topic is locked: you cannot edit posts or make replies.


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.63 Saniye