Joined: Jun 15, 2004
Posts: 139
Location: istanbul,Ankara,Kayseri,kibris, Berlin
Posted:
Sun Dec 03, 2006 3:56 pm
Deneme sürecinden kendi iç yankılarına yönelmiş bir günlük sayfası...
Bir mevsim dolusu rüzgârın getirdiği duygunun, beyin fısıltılara sürüklenmiş fırtınası...
Kavrayabildiğim kadarıyla demeyi tercih ederim her zaman; ama bu sefer bir istisna olacak sanırım bu satırlarda. Sebep ve sonuç ilişkisini sorgulamadan "aynadaki" bulanık yansımam olan kişiye bakarak, bu kadar uzun satırlarda dillenmiş düşünceleri "eskiden bulduğum" küçük; ama kısa olmayan bir hikaye ile anlatacağım. Hikâyemizin ismi kimseye ve özelliklede sana yabancı gelmeyecektir. Sözü dilimden alı koyup... ruhuma ve şekillendirmesi için kelimelere bırakayım. Bakalım bir ..soN'da bir insan nasıl var olabilecek.
Mutluluk
Adı bile basit olan bu kavramın getirilerinin biri olan "haz"'da şekil bulan küçük yavrumuz(bizler), geçmiş zamanın getirileri(üremek), yöntemlerin geliştirilmiş haliyle hayat buldu(tıb). Küçüktü... ve bir o kadarda masum, sevimli, temiz, düzgün... Yüzyılların getirdiği düşüncülerin, felsefelerin veya biyolojik açıklamaların önemliliğini bir yana bırakacak olursak, yüzünde ki nurla çevresine ışık saçan, kirlenmemiş bir vücuda sahip ve "gerçek mutluluk tüyünü" elinde sıkıcasına kavramış nedenleriyle tek olandı. Ne var ki bu muhteşem tablonun gerçeği, traji komik bir hikâyenin başlangıcı olduğuydu.
Kutsal çocuğumuz elinde sıkıca tuttuğu tüyle büyürken, herkes ona sevgi, herkes ona mutluluk besliyor, veriyor... ve onun yaşama bağlayan nedenlerinden en büyük olanıda "o tüyün gerçekliği" oluyor. Bu ise doğanın kanununu oluşturuyor; çünkü insanlar çocukları sevmeye aç; çocuklar ise o "elinde tuttukları" mutluluk tüyüyle sevilmeye muhtaç... "Kanun" burada herkesin uyulması için yapılmış;
Çmâ...
Her hikâyede olduğu gibi devam eder giderse bu kurgumuz,
Belki bir gerçekte sonlanır kör uykumuz.
Ve..
Zaman gelipte o küçük çocuğun ruhu ilk kötülükle kirlenip ve ağzı ilk küfürle ıslandığı zaman, elinde tuttuğu tüy yükselip uçmaya başlar. Çocukluğunun daha ilk evresinden beri elinde tuttuğu tüyü kaybeden çocuk, "tüm zannettiklerinin yanısını (zannetme duygusu)" yaşar... ve daha düşündüğü ilk zamandan itibaren kirlenmiş beyazlığıyla koşmaya(büyümeye) başlar, bir zamanlar sahip olduğu, hissettiği, gerçeğim dediği ve gerçeğiyle büyüdüğü nesneyi tutmak için, tüye ulaşmak için... O saffa da hayat bilmecesi tekrardan bir cevap kazanıp, rüzgâr olarak tekrardan belirir ve esmeye başlar. Yaşamın başladığı yerden, ölüm kutsal olduğu yöne doğru... kimi zaman şiddetlisince, kimi zaman yumuşak çöl rüzgarları gibisince.
O andan sonra bir ..soN, akıbet veya gerçek bellidir. Çocuk, o tüyün varlığının olmayışı ve yokluğun getirisi olan "acının" getirileriyle büyümeye başlar. Gözlerini, yer yer kaçırdığı, yer yer şiddetli sövmelerle arkasından yakalamaya çalıştığı veya yer yer "umursamıyorum" diyerek kendini kandırdığı tüyün yoluna diker. Rüzgâr ise hayat bilmecesinde ki "dengenin" ürünüyle tüyü, kimi zaman çocuğun bulunamayacağı derece uzağa, kimi zaman ise parmaklarımızın değebildiği kadar yakınımıza getirir. Ve çocuk, çocuk olmaktan çıkar... yorgun bir yaşlı olmuştur. Tüy ise artık onun etrafında uçmaya başlıyordur. Sonra yaşlı insan, sürüncemede geçirdiği hayat için gözlerini yavaşça dünyaya kapatır...
Tüm bunlar sonunda, musalla taşının üzerinde ne zaman bir tabut ve tabutun içerisinde ne zaman bir insan yattığını bilsem... Bilirim ki "o tabut" omuzlarda kaldırılırken ve içindeki ölünün ruhu arş'a bir adım daha yaklaşırken tüy, tabutun içindeki insanın eline tekrardan gelir.
Yaşamın başlangıcı ..soN'da başlayan
Ve ölümün başlangıcı "o" anda aynı ..soN'a ilerleyen zamanda.
Söyleyecek çok şey vardı... Halen var.
Ama şimdilik bu kadarı kâfi herkes için.
Joined: Nov 19, 2006
Posts: 45
Location: benim yok senin varmi ?
Posted:
Sun Dec 03, 2006 6:29 pm
baliklar mutlu deildir ya, dusunsene bole bi akvaryumda yuzup duruyon nasil mutlu olunur ki, bak delilerde mutlu olmaya bilir, cunku cogu dertten kederden deliriyo, bizim eski mahallede bi deli vardi, karisi cocugu trafik kazasinda oluyo, adam o gunden sona kendine gelemedi, haberi aldiginda kafayi yemis iste, pek mutlu bi adam oldugu solenemes surekli asik bi surat artik aglayamioda hocam yazik bea wallla nasil mtlu denir ki delilere??
Joined: Jun 14, 2005
Posts: 1521
Location: Ýstanbul
Posted:
Sun Dec 03, 2006 6:52 pm
Bunises...
Saol ya.
jacklien o adam bence deli değil sadece yaşadığı üzüntü dolayısıyla şokta. Deli olan insan aklını kullanamayandır. O insan yaşadığı acıyı hergün hatırlıyor ve buna üzülüyor. Bizim kasettiğimiz deliler derdi tasası olmayan olunca bile çabucak unutan, sürekli gülen deliler. Her neyse umarım gerçekten mutludurlar.
_________________ Been there. Seen that. Got the scars.
Eğer çocukluğumuzu yeniden yaşayabilsek her anımız mutlu mu olurdu? Sanmıyorum. Çocukluğumuz herkesin çocukluğu da üzüntüler hayal kırıklıkları ve acılar içerir. Ama zaman aslında her şeye rağmen güzel olan bir çocukluktaki bu izleri siler. Çocukluk dünya tanındıkça sanki bir tür masumiyeti gösteren bir ışık gibi parlamaya başlar. Aslında daha ayrıntılı görebilsek orada her şeyin o kadar mükemmel olmadığını görürüz. Ama her şeyi görmemize de gerek yoktur. Çocukluk kafamızda hep taşıdığımız bir idealdir. Ve öyle kalması da güzeldir.
Yaşımız ilerledikçe diğer dönemler de öyle olur. Gençlik iş hayatı hep mutlu olunan hatırlanası zamanlardır. Bu zamanlarda yaşadığımız sorunların da o günlerde olmadığını düşünürüz.
Ama her insan için öyle değil. Ne yazık ki değil... Çocukluğunda bile öyle acıları yaşayanlar var ki. Onların zihinleri tüm çabalara rağmen geçmişi ak bir sayfa olarak hatırlayamıyor. Keşke öyle olmasa... Olmaması için bir şeyler yapabilsek. Ben şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Çocukluğumuzu hatırlayıp da onun güzelliği ile avunabiliyorsak şanslıyız. Birçoklarından... Elimizde hayatımız boyunca bize güç verecek bir kaynak var aslında...
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Orhan Veliden
Joined: Oct 08, 2004
Posts: 1861
Location: aksaray-izmir
Posted:
Mon Dec 04, 2006 7:53 pm
Mutluluk çeşitlidir ya.
Sevgilinin dizlerinde uyurken onu seyretmek mutluluktur.
Sevdiğin insanlarla beraber eğlenmek mutluluktur.
Sınavdan iyi not almak mutluluktur.
Motorla hız yapmak mutluluktur.
Bir oyunda geçemediğin yeri en sonunda geçmekte öyle.
Uzun süre beklediğin bir kitabı almakta.
Sevdiğin bir grubun yeni albümünü dinlemek mutluluktur.
Bazen ölmek bile.
_________________ Bir tek seni bana çok gördü dünya
Ä°yiler bu savaÅ?ı kaybetmiÅ?
Peki ben nası büyük adam olucam
Kötü olmak seni geri getirir mi acaba...
Joined: Jan 10, 2005
Posts: 290
Location: Istanbul
Posted:
Mon Dec 04, 2006 8:36 pm
Benim sözlüğümde ''Mutluluk'',
Aç için bir parça ekmek,
Asker için vatan toprağı,
Tok için para,
Zengin için double servet,
Anne için çocuğu,
Devlet için koyun gibi bir millet,
Baba için gelecek,
RP hastası için NeverWinter Nights 195,
Polis için hatalı sürücüler,
Bebek için ana sütü
_________________ It's always darken as before the dawn;If Its not meant to be Its not meant to bewww.bizkackisiyiz.com
Joined: Jun 14, 2005
Posts: 1521
Location: Ýstanbul
Posted:
Wed Dec 06, 2006 8:53 pm
Herkesin konuştuğu bir yerde sessiz kalmak, herkesin sevdiği yerde yalnız olabilmek, herkesin kaçtığı yerde cesur olmak, herkesin düştüğü yerde kalkabilmek mutluluktur. Mutluluk aranıp da bulunabilcek bir şey değildir.
Mutluluk.. mutluluktur...
_________________ Been there. Seen that. Got the scars.
Aç için bir parça ekmek,
Asker için vatan toprağı,
Tok için para,
Zengin için double servet,
Anne için çocuğu,
Devlet için koyun gibi bir millet,
Baba için gelecek,
RP hastası için NeverWinter Nights 195,
Polis için hatalı sürücüler,
Bebek için ana sütü
cok ii söledin narq...
mutluluk görecelidir, yere, duruma, kosullara göre değişir.
gene dönüp dolasıp kosulsuz mutlulua yani "delilik" e geliyoruz.
akıllıysan mutsuzzun kardeş
_________________ <div>Duvarlar renkli olsada, karanlıkta ne görebilirsinki?... Bir köre rengi, nasıl anlatabilirsinki?</div><br>
Joined: Jan 10, 2005
Posts: 290
Location: Istanbul
Posted:
Thu Dec 07, 2006 5:13 pm
Quote:
akıllıysan mutsuzzun kardeş
Bu devirde deli olmak varmış ...ne gam,ne kasvet, ne geçim derdi,pes pembe bi hayat onlar için..Aslınd a işte mutluluk ;sağır,dilsiz ve kör olmak gibi bir şey..dünyadan ne kadar uzak durursan mutluluk ordadır
_________________ It's always darken as before the dawn;If Its not meant to be Its not meant to bewww.bizkackisiyiz.com
Deli olmak kolay ama delilik mutluluk mudur? Yoksa mutlu gibi görünmek midir? Kendimi en deli hissettiğim anlar kafamdaki sorunların beni boğacak hale geldiği anlar. Nasıl çok büyük fiziksel acılar insanın bayılmasına neden oluyorsan ruhsal acılar da aklını yitirmesine neden oluyor. Deliliğin nedenlerinden birisi bu sanırım...
Ama bundan öte paranoyaklık da mesela bir delilik türü ve paranoyakların çok da mutlu oldukları söylenemez sanırım.
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Orhan Veliden
Joined: Jan 10, 2005
Posts: 290
Location: Istanbul
Posted:
Thu Dec 07, 2006 5:40 pm
Bazı noktalarda doğrusun...
Ama farkı şurda ki; kendini deli hissetmek ve deli olmak.
Deli gibi hissetmek bizim gibi ortalama zeka sahibi insanlar üstündeki etkisi felaket....ama bir deliyi düşünsenize hiç bir şeyden haberi yok bomboş....çünkü o deliliğinin farkında değil.
Evet paranoyaklık apayrı bir konu
_________________ It's always darken as before the dawn;If Its not meant to be Its not meant to bewww.bizkackisiyiz.com
Hmmm senin bahsettiğin delilik mi yoksa zeka düşüklüğü mü? Zeka düşüklüğü bana göreceli bir kavram gibi geliyor. Kaldı ki zeka düzeyi olarak oldukça aşağıda olan fareler bile dehşete kapılır acı çeker mutsuz olurlar. Köpekler bunu hayli hayli yapar. Bir köpeğinkinden daha düşük zekası olan insan da yok sanırım. İnsanlar zeka düzeyi düşük olanlara bakıp onları mutlu sanırlar ama onlar da mutsuz olurlar bazen çok mutsuz olurlar. Nedenini burada açıklamam asla ama bunu iyi biliyorum emin olun. Belki ilginç gelebilecek bir nokta onların da bizi çok mutlu zannediyor oluşları olabilir.
Bunu geçersek bile olası en düşük zeka yani mesela bir balığınki mutluluğu yaratır mı bence yaratmaz. Neden yaratmaz? Çünkü balık düşünemez mutlu olmak farkına varmaktır. Hissetmektir. Hissedemeyen farkında olmayan canlı mutlu olamaz.
Eğer zeka dışında başka bir güç ona hissettirebiliyorsa ( mesela şu aura teorilerinin doğru olduğunu varsayalım) o zamanda hisseden her şey mesela bir ağaç da hem mutlu hem de mutsuz olur.
Acı çekmeyi göze almadan mutlu olamayız. Ve akıl hastanelerini dolduranların da çoğu aslında mutsuz insanlar benim bildiğim kadarıyla...
_________________ HARBE GÄ°DEN
Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>Gene böyle güzel dön; <br>Dudaklarında deniz kokusu, <br>Kirpiklerinde tuz; <br>Harbe giden sarı saçlı çocuk! <br>
Orhan Veliden
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.