Frp World Ana Menü
  • Frp World
    » Anasayfa
    » Forum
    » Anketler
    » Akademi
    » Kitap Tanıtımları
    » Haber Arşivi
    » Haber Gönderin
    » Makale Gönderin

  • Üyelere Özel

  • Kişisel
    » Hesabınız
    » Özel Mesajlar
    » Üye Listesi
    » Üye Arama
    » Siteden Çıkış

  • Site Bilgileri
    » Top10
    » Site Hakkında Yorumlarınız
    » İstatistikler
    » Destekleyen Siteler

  • Kullanıcı Menüsü
    Hoşgeldin, Diyar Gezgini
    Üye Adı
    Şifre
    (Kayıt Ol)
    Üyelik:
    Son Üye: MauraIngle
    Bugün: 9
    Dün: 23
    Toplam: 90338

    Şu An Bağlı:
    Ziyaretçi: 1610
    Üye: 0
    Toplam: 1610

    FrpWorld.Com :: View topic - Talihsiz iyi niyetli insanların masalı...
    Forum FAQ  |  Search  |  Memberlist  |  Usergroups   |  Register   |  Profile  |  Private Messages  |  Log in

     Talihsiz iyi niyetli insanların masalı... View next topic
    View previous topic
    Post new topicReply to topic
    Author Message
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 10:58 pm Reply with quoteBack to top

    Not: Bu masalda gerçekler sembolik olarak ifade edilmektedir, herkesin hoşuna gideceğini düşündüğüm klişe öğeler barındıran bir masal olsa da aslında beni tanıyan birilerinin anlayacağını düşündüğüm bir yazı bu. Uzun olmasın diye bir kaç parça halinde ekliyorum, yazının tamamı bitmiş bir haldedir...


    Ben bir ozanım gezer dururum. Gittiğim yerlerde can kulağıyla dinlerler beni. Anlatırım çünkü onlara diğer gezdiğim yerleri.

    şimdi size anlatacağım bir masal var. Ama bilin şunu masal olan şey aslında yaşanmışların kulaktan kulağa anlatılmasıyla ocakbaşına gelmiş halinden başka bir şey değildir. O halde başlıyoruz artık ihanetin ve talihsizliğin içinden bulmaya çalıştığımız umudun nasıl yükseldiğinin masalını.


    Â?Neye niyet kime kısmet...Â?

    Evvel zaman içinde kalbur saman içinde batının bilim ve sanatın ışığında yükselmeye başladığı bir zamanda, bir ada ülkesinde yaşlandığını iyiden iyiye hisseden bir kral varmış. Genç yaşta eşini kaybettiğinden beridir yalnız bir hayat sürmüş, bir daha evlenmemiş. Kralın bu kararına herkes saygı duysa da endişelendikleri bir konu varmış. Kral Treon da durumun farkındaymış. Çlen eşinden üç kızı olmuş, kral artık zamanının geldiğini de hissediyormuş, hiç varisi olmamasından dolayı da kendisi öldükten sonra ülkenin başına kimin geçeceği herkesin merak konusuymuş. Bu yüzden kral yakın zamanda kızlarını evlendirmeye karar vermiş, ilk doğan erkek torununu varisi yapacakmış, ölünce kral o torunu olacakmış.

    Çç kızın en büyüğü Slyvia diğerleri kadar güzel değilmiş, kıskanç ve sevilmeyen biriymiş. Hatta kıskançlığı o kadar ileri imiş ki kendisinden daha güzel ve prenses gibi davranmasını bilen kız kardeşlerinin saraydan çıkmaması için elinden geleni yaparmış. Kraliçe olma arzusuyla doluymuş, ama kimse onunla evlenmek istemiyormuş.

    Kralın yaşlı ve sinsi veziri Gargos ise Slyvia ile gizli bir anlaşma yapmış, onun evlenmesi için elinden geleni yapacağının sözünü vermiş. Ama vezir kızı kandırıyormuş, onu kullanarak kendisi kral olmak planlar yapmaya başlamış.

    Ortanca kız kardeş Helen ise ülkenin en güzel kızı olarak nam salmış. Tam bir leydiymiş, hatta kralın kendisinin bile diplomasi konusunda tavsiyelerini almaktan çekinmediği hukuk ve siyaset konularında deneyimli, bilgi sahibi biriymiş. Vezirden sonra en çok sözünü dinlediği bir danışmanıymış. Diğer ülkeleri diplomatik sebeplerle gezermiş ve farklı kültürleri, dilleri öğrenmeyi hobisi haline getirmiş. Avcı lakaplı Orlos isminde yiğit bir genç ile aralarında ufaktan filizlenen bir aşk söz konusu olsa da ablası Slyvia yüzünden saraydan fazla çıkamadığından pek sık görüşemiyorlarmış.

    Orlos ülkede bir halk kahramanı olarak tanınıyordu. Küçükken barbarlar köyüne saldırmışlar ve köyündeki herkesi ailesi de dahil olmak üzere katletmişler, kız kardeşine de gözünün önünde tecavüz edip kaçırmışlar. Onu da dayaktan öldüresiye dövüp öleceği kesin gözüyle bir kenara atıvermişler. Ama o dayanmış, aç susuz yaralı bir halde başka bir köye varmayı başarmış. O zamandan beri de bu barbarların peşindeymiş. Kız kardeşinin yaşadığına ve bu barbarların elinde köle olduğuna inanıyormuş. Barbarların başka bir ülkenin sınırları içinde o ülkeye bağlı olarak yaşadığını öğrenmesiyle harekete geçmiş, ama barbarları artık kendi vatandaşı olarak gören ülkeyle aralarında diplomatik bir sorun oluşturacak bu davranışı Helen engellemişti. Zaten bu olay ikisini bir araya getirmiş ve onun gitmesine engel olan Helen ile aralarında bir yakınlaşma olmuştu. Helen de OrlosÂ?un kız kardeşini bulmasında ona yardım etmiş, hatta barbarlarının köyüne bir araştırma grubu göndermek için diğer ülkeden bizzat kendisi izin almıştı. Araştırmanın sonucu gelene kadar da Orlos sarayın yakındaki şehirden ayrılmayacağına dair HelenÂ?e söz vermişti.

    Prenseslerin en küçüğü ise kralın en sevdiği Illyra imiş, dans etmeyi severmiş ve çok zeki biriymiş, tam bir kitap kurduymuş. Meraklı biriymiş aynı zamanda, her şeyi denemek istermiş. Hatta askerlerin yanına sıklıkla uğrarmış ve askerler bu tatlı prensese ata binmeyi, yay kullanmayı ve kılıç kullanmayı öğretirlermiş. Tabi yaşlı ve evli askerlerin kızı eğitmesine izin varmış, ne de olsa gençlerin amacının prensese yakınlaşmak olduğunu herkes tahmin ediyormuş.


    Last edited by catboy on Sun Dec 26, 2010 12:45 am; edited 2 times in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 10:59 pm Reply with quoteBack to top

    Â?ElçiÂ?ye zeval olmaz...Â?

    Çç tarafı denizlerle çevrili uzak bir ülkeden gelen bir elçi de saraydaymış. Elçinin gelişini duyan Orlos elçi ile görüşmek için saraya gelmiş. Çünkü araştırma grubu geri dönmüş ve OrlosÂ?a öğrendiklerini anlatmışlar. Barbarların köyünde reisleriyle konuşmuşlar ve reis köle olan bir kızı hatırladığını belirtmiş, ama o kız çok uzun bir zaman önce köyden kaçmayı başarmış, peşine düşen barbarlar da en son kızı lanetli olduğuna inanılan bir ormana kadar takip edebilmişler. Haritaya bakan Orlos da bahsi geçen lanetli ormanın uzak ülkeden gelen elçinin ülkesi sınırları içinde olduğunu fark etmiş ve ondan orman hakkında daha fazla bilgi öğrenmek istemiş.

    Elçi lanetli ormanın gerçek olduğunu, ormanda vahşi hayvanları ve ağaçları kontrol eden bir cadının yaşadığıyla ilgili bir inanışı paylaşmış. Helen ise OrlosÂ?un sarayda olduğunu öğrenince yanına gitmiş ve ona kralın isteğini haber vermiş. Kralın kızlarını evlendirmek istediğini öğrenmesiyle OrlosÂ?un aklından lanetli orman çıkıvermiş ve hemen kral ile görüşme izni alıp aşık olduğu HelenÂ?i istemiş.

    Kral zamanının azaldığını bildiğinden zorlamadan evlilik onayı vermeyi düşünüyor olsa da büyük kız Slyvia, Vezir GargosÂ?tan bunu engellemesini istemiş. Aralarında olan gizli ittifağı bozmak istemeyen Vezir de ne olursa olsun prenses ile evlenmek isteyen birisinin teste tabi tutulması gerektiği belirtmiş ve elçiden duyduğu lanetli ormanı da hatırlayarak OrlosÂ?un o ormanı araştırmasını ve gerçekten de bir cadı varsa da kellesini getirmesinin cesaretini test etmek açısından iyi bir fikir olduğunu öne sürmüş.

    Orlos hiç düşünmeden bu testi kabul etmiş, ne de olsa planlarında o ormana gitmek varmış. Böylece aklında olanı yapabilecek ve kız kardeşi o ormana gerçekten de gitti mi araştırabilecekmiş. Ertesi günü hazırlığını tamamlayıp yola çıkacakmış.

    Vezir bu acil soruna geçici bir çözüm bulduktan sonra hemen harekete geçmiş, bir kaç ay oyalamayı başarsa da eninde sonunda Orlos geri dönecek ve Helen ile evlenecekti. Erkek çocukları doğduğunda ise kralın emri gereği tahta geçecek olan o çocuk olacaktı. Vezir ülkenin en azılı suçlularının tutulduğu hapishaneye gitmiş ve hırsız, suikastçi ve sahtekarlığıyla tanınan, bir sürü suçtan ömür boyu hapse atılmış olan AurenÂ?i habersizce hapishaneden çıkartıp kendi odasında saklamaya başlamış.

    AurenÂ?den istediği ilk şey de ülkelerinde misafir olan elçinin odasından elçiye ait bir eşyayı çalması olmuş. Auren de marifetlerini bir bir döktürmüş ve gece olduğunda elçinin odasına girip elçinin üzerinde ülkesine ait sembollerin olduğu hançerini çalmış. Hançeri yanına alan Vezir soluğu kıskanç büyük kız kardeş SlyviaÂ?nın yanında almış ve onu bir konuda ikna etmeye başlamış.


    Last edited by catboy on Sun Dec 26, 2010 12:45 am; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 11:00 pm Reply with quoteBack to top

    Â?Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu.Â?

    Sarayın yıllardır değişmeyen bir aşçısı varmış, aşçı Melissa ile sıkıldığı zamanlarda derdini paylaşmak ve ondan öğüt almak için sıklıkla Helen uğrarmış. Annesi öldükten sonra MelissaÂ?yı annesi yerine koymuş. MelissaÂ?nın sarayda bahçıvan olarak çalışan bir oğlu da varmış, Safiel isminde kimyaya ve hekimliğe meraklı, bahçesinde bitkiler üzerinde denemeler yapmaktan hoşlanan çoğu kişiye göre garip bir çocukmuş. Kralın binbir çeşit hastalığına deva olması için her gün büyük umutlarla bahçesinde yetiştirdiği bitkilerden ilaçlar yaparmış ve aşçı da kendi elleriyle her gün krala verirmiş.

    İlaçların ne de olsa getireceği sonuçların belirsiz olduğunun farkında olan Vezir, SlyviaÂ?dan aşçının o gün krala vereceği ilacı alıp ona getirmesini istemiş. Slyvia da aşçının garip bakışlarına maruz kaldıktan sonra ilacı VezirÂ?e getirmiş. SlyviaÂ?nın krala ilacı kendisinin vermek istemesi aşçıyı memnun etmiş olsa da Melissa, SlyviaÂ?nın başka bir amacı olduğundan da şüphelenmiş, yine de kimselere durumdan bahsetmemiş.

    Vezir, odasında sakladığı AurenÂ?in özenle hazırladığı zehri ilacın içine katmış ve SlyviaÂ?dan ilacı krala içirmesini istemiş. Kralı zehirleyeceklermiş. Çünkü VezirÂ?e göre artık SlyviaÂ?nın kralın yerine geçebilmesinin tek yolu buymuş. Yasalara göre Kral öldüğünde geçici olarak en büyük kız kardeş geçecekmiş tahta, eğer Orlos ile Helen kral sağken evlenip bir erkek torun dünyaya getirirlerse kral çocuğu resmi olarak varisi ilan edecek ve çocuk yeterince büyüdüğünde Slyvia geçici tahtından da olacakmış. Ama kral öldükten sonra evlenirlerse, Slyvia çocuğu yok sayabilir ve ölene kadar tahtta kalabilirmiş. Çldükten sonra kim tahta geçerse geçsindi ne de olsa.

    Vezir SlyviaÂ?ya ne olur ne olmaz diye yanında taşıması için bir hançer de vermiş. Hançerin aslında elçiye ait olduğunu bilmeyen Slyvia da hançeri yanına almış. Slyvia kralın odasına gitmiş ve içine zehir katılmış olan ilacı babasına vermek üzereyken Illyra odaya girmiş.

    SlyviaÂ?nın kendi arzusuyla babasına ilaç vermesinden şüphelenmiş ve sonunda da ablasının cebinde taşıdığı hançeri fark etmiş. Slyvia yakalanacağını anlayınca kaçmak istemiş, ama Illyra onun odasından çıkmasına izin vermemiş. Slyvia da kaçmasına engel olan kız kardeşini korkutmak amacıyla hançerini çıkartmış. Illyra silahlara alışkın olduğundan korkusuzca ablasına çıplak elleriyle saldırmış ve odanın penceresine kadar itmeyi de başarmış. Slyvia açık olan pencereden düşeceği telaşıyla ileri bir hamle de bulunmuş ve hançerle IllyraÂ?yı yaralamış, ama kendisi de dengesini kaybedip sarayın penceresinden düşmüş ve boynunu kırarak ölmüş.

    Kral hasta yatağından kalkmış ve Vezir de o sırada odaya girmiş, IllyraÂ?nın yardımına koşmuşlar. Vezir kanlı hançeri KralÂ?a göstererek yalanlarını bir bir sıralamış. SlyviaÂ?nın uzak ülkeden gelen elçiye casusluk yaptığından şüphelendiğini ama emin olana kadar kimselere bildirmek istemediğini anlatmış, sonra da bu hançerin şüphelerini kanıtladığını belirtmiş. Yalanı işe yaramış, hemen elçiyi odasından sorgulamak üzere almışlar.

    İlk yardım ve ilaçlar konusunda bilgi sahibi olan bahçıvan SafielÂ?i çağırmışlar, zor da olsa IllyraÂ?yı kurtarmayı başarmış ama kızın iyileşene kadar uyuması gerekiyormuş. Kızı askerlerin sürekli nöbet tutacağı yüksek güvenlikli bir odaya koymuşlar ve sürekli başında duran Safiel de kızın uyuması, çabuk iyileşmesi için ilaçlar vermeye devam etmiş.

    Helen yaşanan olaylarının şokunu atlatabilmek için MelissaÂ?nın yanına gitmiş ve bir süre dertleşmişler, Melissa HelenÂ?i sakinleştirirken aşkın ve ailenin ne olursa olsun her şeyden önemli olduğunun unutulmasıyla insanlar böyle kötülükler yapıyor demiş ve o anda HelenÂ?in aklına sevgilisi Orlos gelmiş.

    Elçinin yaşadığı ülkenin sınırları içinde olan lanetli ormana giden OrlosÂ?un bu olaydan sonra tehlikede olabileceğini düşünen Helen de kimseye haber vermeden bir ata binip yollara düşmüş.


    Last edited by catboy on Sun Dec 26, 2010 12:46 am; edited 2 times in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 11:00 pm Reply with quoteBack to top

    Â?Baht olmayınca başa, ne kuruda biter, nede yaşta.Â?

    Olaylardan bir ay sonra Orlos ise araştırması sonucunda lanetli ormanın içinde dünyadaki sihrin kaynağı olduğuna inanılan gölü bulmayı başarmış. Gölün kenarında çıplak bir şekilde dolaşan, vahşi bir kız ile karşılaşmış. Kız onu görünce korkup kaçmış ve ormanda yaşadığı süre boyunca arkadaş olduğu hayvanlar da kızı koruyorlarmış. Ayılar ve kurtlarla olan mücadelesinin ardından Orlos cadı diye bahsedilen kişiyi bulduğuna inanmış ve sonunda kızı yakalayabilmiş.

    Vahşi kızı yerlerde sürükleyip, bir ağaca bağlamış. Kılıcını çekmiş ve gözleri dolmuş bir halde kızı öldürmek için kılıcını kızın boynuna yaklaştırmış. O anda kılıç çıplak kızın üzerinde taşıdığı tek aksesuar olan kolyeye değmiş, kolyenin ortasında yer alan mavi camdan küre kızın kirli saçının arasına takıldığından başta fark edememiş ama şimdi o kürede geçmişi tekrardan yaşıyor, o katliam anları beyninde yankılanıyormuş. Kız kardeşini öldürmek üzere olduğunu acı bir şekilde anlamış, vahşi kız ise öleceği anı beklerken gözyaşlarını tutamıyormuş.

    Helen uzaktan vahşi hayvanların seslerini duyuyor, birisinin zor durumda olduğunu ve o kişinin de sevgilisi olduğunu düşünerek lanetli ormanın içinde hızını kesmeden ilerliyormuş. Atı lanetli ormana girmesinin ardından ürküp kaçmış, bir kaç gündür ormanda deli gibi dolaşıyormuş. Sonunda OrlosÂ?un yerini bulmayı başarmış. Ama cadıyı da görmüş.

    Sevgilisinin tehlikede olduğunu düşünerek kılıcını çıkartıp saldırıya geçmiş. Vahşi kız da birisinin saldırıya geçtiğini görünce tanımadığı ağabeyinin şaşkın bakışlarına aldırış etmeden elinden kılıcını kapmış.

    HelenÂ?in kaybolduğunu anladıklarında Vezir Gargos bir arama takımı oluşturmuş ve lanetli ormana gideceğini tahmin ettiğinden hemen oraya doğru yola çıkmışlar. Sonunda Vezir ve askerleri kanlı elleriyle OlrosÂ?u bulmuşlar. Kılıcı elindeymiş ve kılıçta HelenÂ?in kanı varmış. HelenÂ?in ölü bedeni ise OrlosÂ?un dibindeymiş. Çıplak bir kızın cesedi ise göle düşmüş, suyun üstünde uzaklaşıyormuş. Ne olduğunu bilmeyen Vezir hemen prensesin ölümünden sorumlu tuttuğu OrlosÂ?u yakalayıp saraya götürmüş.


    Last edited by catboy on Sun Dec 26, 2010 12:46 am; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 11:01 pm Reply with quoteBack to top

    Â?Terazi var, tartı var; her bir şeyin vakti var.Â?

    İki kızını bir ay içinde kaybeden KralÂ?ın sağlığı gittikçe kötüye gidiyormuş. Çzüntüden yıkılmış, ama öfkesi daha baskınmış. Çlkesine ihanet etmekten idam edilecek OrlosÂ?u hapse atmışlar, orada bir aydır tutulan elçi ile tekrar karşılaşmış ve onunla olan konuşmasının ardından vezirin yapmaya çalıştığı şeyi fark etmiş.

    Saraya ziyarete gelen bir ozan varmış, idam edilmesine çok az kala Orlos bu ozan ile görüşmek istemiş. Ozanlar her yere haber taşıyan gezginler olarak tanındıklarından Orlos gerçeklerin tüm ülkeye bir şekilde yayılmasını istemiş. En azından vezirin ihaneti ile elçinin ülkesinin masumluluğunun anlaşılmasını sağlayabilirmiş.

    Her şeyin iyi gittiğini düşünen Vezir Gargos ise odasında bir aydan uzun süredir saklı olan Auren ile tartışıyormuş. Artık Auren, VezirÂ?in söz verdiği gibi ülkeden kaçması için yardım etmesini istiyormuş. Aşçı Melissa tesadüfen vezirin odasının önünden geçerken Gargos ile AurenÂ?in konuşmasına kulak misafiri olmuş ve vezirin ne yapmaya çalıştığını fark edince hapishanede tutulan elçi ile konuşmaya gitmiş, ondan ozanı öğrenmiş. Ardından oğlu SafielÂ?in yanına gidip ozanı bulmasını ve ona bir mektup ulaştırmasını istemiş. Hala tam olarak iyileşemediğinden uyutulan IllyraÂ?nın yanından ayrılmak zorunda kalan Safiel de hemen ozanı bulmak için şehre gitmiş.

    Ozan ise güvendiği ve şehre geldiğinde uğramayı ihmal etmediği bir genel evde konaklıyormuş, bir kaç şiir karşılığında seçtiği iki kızla vakit geçirmekteymiş. Genel evin sahibi Leydi Pares eski dostuymuş ve ozanın şiirleri onu çok güldürdüğünden bedava eğlenmesine ses çıkartmazmış.

    Safiel şehirdeki hana gitmiş, hancı ozanı ödenmemiş içki borcundan dolayı tanıyormuş ve ozanın genel evde olabileceğinden bahsetmiş. Ama sorun şu ki Safiel genel eve giremeyecek kadar genç bir yaştaymış. Genel evin girişindeki iri kıyım beyefendiler SafielÂ?i her ne olursa olsun içeri girmesine izin veremeyeceklerini beden dillerini de kullanarak ifade etmişler.

    şehirde bunlar olurken Olros idam ediliyormuş. İpi boynuna geçirdiklerinde hiç ses çıkartmamış, ölürken hiç ses çıkartmamış. Çünkü yıllardır aradığı kız kardeşi ile gelecek yıllarını paylaşmak istediği aşık olduğu kadını aynı anda kaybetmiş, bu yüzden ölümü belki de onlarla tekrardan görüşebilmesi için tek yol olarak görüyormuş.

    OrlosÂ?un İdamının ardından ise elçi son kez sorgulanmış, inandırıcı olmayan inkarlarının ardından Vezir Gargos, Kral TreonÂ?u olanlardan dolayı elçinin ülkesini kolayca affedemeyecekleri yönünde ikna etmiş ve zaten kralın öfkeli olan yüreği fazla düşünmeden savaş kararını almış.

    Ardından Kral Treon odasına dinlenmeye gitmiş, ilaç saati gelmiş ve Melissa kralın yanına gitmiş. Melissa ilacı verdikten sonra Kral TreonÂ?a evliliğinin ilk yıllarında Kraliçe ile kavga ettiği bir dönemde yaşadıkları o tek geceyi hatırlatmış ve gerçeği itiraf etmiş. Vezirin zorlamasıyla yıllardır sakladığı gerçek oğlu SafielÂ?in babasının Kral Treon olduğuydu. Vezir Gargos gerçeği öğrenince kraliçe ile kralın arası açılır bahanesiyle gerçeğin saklanması yönünde MelissaÂ?yı ikna etmiş. Gerçekte ta o zamandan vezirin bir şekilde tahta oturma hayalleri varmış ve bir erkek çocuk olmadığı sürece bu hayalin gerçeğe dönüşme ihtimali olduğunun da farkındaymış. Bu nedenle de SafielÂ?in babasının kim olduğu oğlunun kendisine bile söylenmemiş.

    Kral Treon oğlu olduğu gerçeğini duyunca rahatsızlanmış, Vezir Gargos o anda odaya girmiş. Elinde kralın imzaladığı savaşın başlayacağına dair bildirisi varmış ve odaya krala bildiriyi göstermek için gelmiş. MelissaÂ?nın kralı kurtarmak için bir şeyler yapmasını engellemiş, eğer oğlunun prens olduğu ortaya çıkarsa bu savaş ortamında oğlunun kral olmasının oğlu için pek de iyi olmayacağını yönünde kadını ikna etmeyi başarmış. Böylece kralın ölmesine göz yummuşlar.


    Last edited by catboy on Sun Dec 26, 2010 12:47 am; edited 1 time in total
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    catboy
    Site Yazarı
    Site Yazarı





    Joined: Jan 19, 2007
    Posts: 3268
    Location: Izmir

    PostPosted: Sat Dec 25, 2010 11:02 pm Reply with quoteBack to top

    Â?Hile ile iş gören mihnet ile can verir.Â?

    Olaylardan habersiz Safiel genel evin önünde sabahlamış buz gibi havada, fazla parası olmadığından hana da gitmemiş, dahası ozan genel evden her an çıkabileceğinden genel evin önünden ayrılmak istememiş. Ozan ertesi günü şarkılar söyleyerek genel evden ayrılmış ama arka taraftan çıktığından soğuktan donmakta olan SafielÂ?i görememiş.

    SafielÂ?i genel evin sahibi Leydi Pares bulmuş ve yardım çağırmış, Safiel ısınıp kendisine geldiğindeyse Leydi ParesÂ?ten ozanın ne tarafa gittiğini öğrenmiş. Hastalanmaya başlayan yorgun bedenine aldırış etmeden ozanı bulmak için tekrardan yollara düşmüş.

    Vezir Gargos kralın öldüğünü saray ahalisine haber vermiş ve kralın en son emrinin uzak ülkeden gelen elçinin derhal asılıp kellesinin ülkesine gönderilmesini, ardından da o ülkeye savaş açılması olduğunu iletmiş.

    Melissa, Illyra ile ilgilenmeye gitmiş, yarı uyanık bir halde olan kızın başında ağlıyor ve derdini döküyormuş. IllyraÂ?nın aslında aşçının anlattıklarını duyduğunu fark etmemiş. Ondan aşçının bahçıvan olan oğlunun erkek kardeşi olduğunu, vezirin odasında azılı bir suçlu sakladığını, ablasına elçinin hançerini onun verdiğini, dahası elçinin olaydan habersiz olduğunu her şeyi duymuş.

    Illyra bunun üzerine gözlerini aniden açmış ve yatağından kalkmış. Başı dönüyormuş ama veziri durdurması gerektiğinin bilincindeymiş. Elçinin asılacağı alana hızla gitmek için bir ata binmiş ve cellat ipi elçinin boynuna geçirirken idamın gerçekleştirildiği yeri basmış.

    Vezir de oradaymış ve herkesin güvendiği biri olarak çevredekileri hasta olan kızın gördüğü bir rüyanın etkisiyle saçmaladığı yönünde ikna etmiş. Illyra kimseyi inandıramıyormuş, ama o anda işte bahçıvan Safiel ile ozan gelmişler. Ozan elindeki zarfı hemen ortaya çıkartmış.

    Zarfta kralın zamanında aşçıya yazdığı aşk mektupları varmış ve aşçının vezir ile ilgili bildiklerini anlattığı bir yazı da çıkmış, yazıda bahsi geçenler IllyraÂ?nın anlattıklarına uyuyormuş. Bunun dışında ozan OrlosÂ?a verdiği sözünü tutmuş ve OrlosÂ?un sevgilisi HelenÂ?i öldürmediğini anlatmış herkese.

    VezirÂ?in prensi bildiği halde bu gerçeği sakladığı gerekçesiyle o anda geçici olarak kralın yerinde olan Prenses IllyraÂ?nın emriyle yakalanması istenmiş, ama Vezir Gargos, AruenÂ?den temin ettiği sis yayan bombaları yere fırlatmış ve sonra prensesin atına binip kaçmaya çalışmış.

    Mızrak kullanma konusunda son derece marifetli olan Prenses ise yanında öksürmekte olan genç askerin elinden mızrağı almış ve sise aldırış etmeden mızrağını fırlatarak veziri attan düşürmeyi başarmış. Vezirin tam kıç bölgesine girmiş mızrak. Vezir yere düşünce mızrağın ucuna cübbesinin koca bir parçası takılı kalmış ve aynen bir bayrak gibi dalgalanmaya başlamış. Tüm kırışık bedeni ortada rezil olmuş bir şekilde ölmüş vezir efendi.

    Prenses Illyra tüm yetkilerini SafielÂ?e teslim etmiş, bahçıvan Safiel ertesi günü tahta kral olarak geçmiş. Çlkesinde yaptığı ilk iş hekimlerin ve kimyagerlerin yetişeceği bir akademi kurmak olmuş. Elçi ise tüm olayların iç yüzünü bildiğinden ülkesine barış içinde geri dönmüş ve olanları ülkesine anlatmış.

    Ozan ise yaşananları anlatmak için ülkeden ülkeye gezmeye başlamış. İşte o ozan benim...
    Back to top View user's profileSend private messageVisit poster's website
    Display posts from previous:      
    Post new topicReply to topic


     Jump to:   



    View next topic
    View previous topic
    You cannot post new topics in this forum
    You cannot reply to topics in this forum
    You cannot edit your posts in this forum
    You cannot delete your posts in this forum
    You cannot vote in polls in this forum


    Powered by phpBB © 2001 phpBB Group

    :: HalloweenV2 phpBB Theme Exclusive ::
     
    FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.

    FRPWorld, yeni bir frp dünyası


    Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır.
    Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.


    Sayfa Üretimi: 0.49 Saniye