Senelerce,senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yasayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee...
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk ben çocuk , memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee...
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırlardı bizi.
Bir gün iste bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Çşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee...
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı oradadır simdi,
O deniz ülkesinde.
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi ,
Evet ! bu yüzden şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi...
Bir gece bulutunun rüzgarından
Çşüdü gitti Annabel Lee.
Sevdadan yana kim olursa olsun,
Yasça basça ileri,
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat göklerdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır, hayalin irileşir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee,
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim,sevgilim ,hayatim,gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni.
(Hiçbir amacı yok... Tarihin en güzel şiirlerinden birisini sizinle paylaşmak istedim)
tarihin en güzel şiiri mi değil mi onu bilmem , çünkü şiirden anlamam en azından bu türden, ama Poe benim en çok takdir ettiğim yazardandır...her ne kadar tüm Poe'larım tek tek yok olduysada çok severim ve okurum....
benim en çok sevdiğim hikayeler
Amantillado Fıçısı, geveze yürek, kara kedi ve birkaç hikaye daha ama hatırlamıyorum...neyse siz bunları okuyun bence....
_________________ --------------------------------------------------
MutluluÄ?un ve üzüntünün ötesinde...
Amondatilli Fıçısı bede biraz hayal kırklığına yol açmıştı... Usher Evinin Çöküşü sanırım en sevdiğim öyküsü... Veba Kralı, Geveze Yürek de diğerleri... Yine de her zaman için bir öykücü olmasından çok bir şair olarak gördüm Poe'yu...
Joined: Mar 01, 2004
Posts: 136
Location: Ä°stanbul
Posted:
Wed Mar 10, 2004 2:31 pm
kuzgun
bir zamanlar kasvetli bir gece yarısı, unutulmuş eski
bilgelerin,
tuhaf ve antika ciltleri üzerinde düşünüyordum,
yorgun ve sıkıntılı-
uyumak üzereydim, neredeyse başım düşüyordu ki,
bir tıkırtı geldi birden, sanki kibarca
oda kapımı çalan-çalan birisi gibi.
"odamın kapısını tıklatan" diye sölendim "bir konuk-
başka bir şey değil, yanlızca bu."
ah, iyice anımsıyorum ki o hazin aralıktı;
ve zemine vuruyordu sönen her bir közün yansısı.
sabahı istiyordum şevkle;-boş yere aramıştım
ödünç bir avuntuyu kederden-
yitik lenore' un kederinden-
o eşsi ve pırıl pırıl kızın, meleklerin lenore
diye andığı-
buralarda, anılmayacak artık adı.
ve mor perdelerin belirsiz, hüzünlü, ipeksi
hışırtısı
önceden hiç duyulmamış tuhaf korkularla dolduruyor-
tit tir titretiyordu beni;
öyle ki, çarpıntımı bastırmak için tekrarladım,
"oda kapımdan girme izni isteyen bir konuk bu-
oda kapımdan girme izni isteyen
genç bir konuk;-
başka bir şey değil, budur bu."
o sıra cesaretimi toparlayıp; daha fazla
oyalanmadan,
"sir" dedim, "ya da madam, affınızı dilerim
ama
gerçek şu ki dalıyordum ve siz öylesine yumuşak
bir tıkırtıyla geldiniz,
ve öylesine hafifçe tıklattınız-tıklattınız
oda kapımı ki,
duyduğumdan pek emin değilim sizi"-diyerek kapıyı
açtım bu arada;-
karanlıktan başka bir şey yoktu orada.
orada durdum, korku ve merakla karanlığın içine
baktım uzun süre,
kuşkuyla, kurarak hiçbir ölümlünün cüret edemediği
hayallari;
ama sükunet bozulmadı ve sessizlik bir ipucu
vermedi,
ve fısıltıyla söylenen tek sözdü orada
buydu fısıldadığım, mırıltılı bir yankıyla geri gelen
o söz "lenore"
başka bir şey değil, yanlızca bu.
odama dönerken alev alev yanarak
ruhum,
aynı tıkırtıyı işittim yine ilkinden biraz daha
kuvvetlice.
"kesinlikle" dedim, "kesinlikle bir şey var penceremin
kavesinde;
öyleyse neymiş bakalım ve bu esrarı
çözelim;-
rüzgardır, başka bir şey değil bu."
açıverince kepengi, eski devirden kalma
azametli bir kuzgun,
kanat çırpıp sallanarak adım attı
içeriye;
ne bir selam verdi ne bir an durdu ya da
oturdu;
ama bir lady' nin ya da lord' un edasıyla
tünedi kapımın üstüne-
oda kapımın üstünde bir pallas büstüne kondu-
konup oturdu, hepsi bu.
derken ciddi ve haşin suratıyla bu abanoz kuş,
kaderimi gülşümsemeye dönüştürdü,
"sorgucun kırkılmışsa da hiç kuşkusuz" dedim
korkak değilsin sen,
gecenin kıyısından gelen
suratsız ve yaşlı kuzgun-
gecenin plutonian kıyısındaki saygıdeğer adın nedir,
söyle bana."
kuzgun dedi ki "bir daha asla."
çok şaşırmıştım bu çirkin kuşun konuştuğunu duyup
böylesine açıkça,
pek alakalı olmasa-yanıtı pek anlamlı olmasa da;
çünkü kabul etmeliyiz ki yaşayan kimse henüz
mazhar olmadı oda kapısının üstünde bir
kuş-
kuş yada hayvan görmeye oda kapısının üstündeki
büstte,
bir isimle "birdahaasla" diye.
ama kuzgun, sessiz büstün üstünde tek başına
yanlızca bu sözü söledi, sanki bu bir tek sözle
içini dökmüş gibi.
sonra başka bir şey söylemedi- ne de bir tüyünü
oynattı-
ben mırıldanana dek, "önceden uçtu diğer
dostları-
sabahleyin beni terk edecek, umutlarım
önceden uçup gittiği gibi."
o zaman kuş "birdahaasla" dedi.
sessizlikten ürküp böylesine uygun bir yanıtla bozulmuş,
"kuşkusuz" dedim, " söylediği şey bütün sermayesi
mutsuz bir sahipten kapılmış, zalim bir
belanın
soluk vermeden izlediği ve izlediği ta ki
şarkılarının nakaratı olana dek-
umutlarına ağıt yaktığı " asla-
birdahaasla" nakaratı.
ama kuzgun hayallerimi tebessüme çevirirken hâlâ,
minderli bir iskemleyi sürdüm kuşun, kapının
ve büstün önüne;
sonra, çökerek kadife yastığın üstüne, kendimi
hayalden hayale
bizde vardı seçmeli olarak... ama okutman hımbılın teki olunca tabii kadının yorumundan "poe dinlemek eziyet halini alıyordu... nasıl da lanet etmiştim o dersi o kadından aldığıma...
Edgar Allan Poe okunmalı, okutulmalı, hatta okullardaedebiyat derslerinde anlatılmalı.
neyse abarttım galiba. En azından seçmeli ders olsun bari
Hiç de abartmış değilsin, bence Poe edebiyatta birçok yeni akımın öncülüğünü yapmış bir yazardır. Bu yazar okullarda edebiyat derslerinde muhakkak anlatılmalı; ancak Türkiye'deki eğitimde nasıl böyle şeyler tartışılır sınıflarda, konuşulur, Türkiye'deki göz kamaştıran (!) okur rakamının yanında bunu öğrencilerle konuşmak ne kadar kabul geçer o tartışılır işte, yoksa Poe, Stephen King ya da Elaine Cunninghamk gibi üç kuruşluk yazarlardan değil ki
_________________ Hold me near, unravel the stars
As I speed through the heavens
Speed through the night
For you are my blade and my rope
You are my
Lethe
Aslında, Poe'yu okudukça konularının ne akdar basit seçmilmiş olduğunu ama anlatımının ne denli özenli ve karmaşık olduğunu anlıyorum... Başarı da, basit bir şeyi ilginç bir yoldan anlatmak değil midir..?
alnına konsun bu öpüş!
ve,şimdi senden ayrılırken,
itiraf edeyim ki-
günlerimi bir düş
sayarken yanılmıyorsun;
ama ,umut gitmişse uzaklara
bir gece ya da bir gün
bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
fark eder mi bu yüzden?
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
yalnızca bir düşün içinde bir düş.
kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
haykırışları içinde duruyorum:
ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda-
ne kadar az! ama nasıl da
süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere
ben ağlarken- ben ağlarken!
ah tanrım! daha sıkı
tutamaz mıyım onları?
ah tanrım! tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan?
bir düşün içinde bir düş mü
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?
Ama çeviri şiir insana bir fikir vermekten öteye gidemediği için:
a dream within a dream
take this kiss upon the brow!
and, in parting from you now,
thus much let me avow-
you are not wrong, who deem
that my days have been a dream;
yet if hope has flown away
in a night, or in a day,
in a vision, or in none,
is it therefore the less gone?
all that we see or seem
is but a dream within a dream.
i stand amid the roar
of a surf-tormented shore,
and i hold within my hand
grains of the golden sand-
how few! yet how they creep
through my fingers to the deep,
while i weep- while i weep!
o god! can i not grasp
them with a tighter clasp?
o god! can i not save
one from the pitiless wave?
is all that we see or seem
but a dream within a dream?
Annabel Lee şiiri... Bir seferinde ortaokulda bizden bir şiir getirmemizi istemişlerdi okumak için. Ben de kendi şiirim olarak Annabel Lee'yi getirmiştim, okurken herkes gülmüştü. Sınıfın tek romantik şiir getireni ben olmuştum.
Neyse Annabel Lee şiirini çok sevmişimdir hep, Edgar Allan Poe'yu çok okumadım ama diğer yazıları da bu şiir gibiyse çok şey kaçırmışım demek ki.
View next topic View previous topic
You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot vote in polls in this forum
FRPWorld.Com ülkemizdeki fantezi edebiyatı ve frp sevenleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir web sitesidir. 2003 yılında kurulmuş olan sitemiz kullanıcı ve yöneticilerimizin katkıları ile büyüyüp Türkiyenin en büyük frp sitelerinden birisi olmuştur. Galerisi, indirilecekler kısmı, akademisi, yazarları ile sitemiz tam bir frp hazinesidir. FRPWorld sizin de desteklerinizle böyle olmaya devam edecektir. FRP'nin doyumsuzca yaşandığı bu diyara hoş geldiniz.
FRPWorld, yeni bir frp dünyası
Sitede bulunan yazı, doküman ve diğer içerikler siteye ait olup başkaları tarafından kopyalanması, dağıtılması ya da ticari amaçla kullanılması yasaktır. Siteye yapmış olduğunuz katkılar frpworld.com'un olup bunları yayınlama ya da yayınlamama hakkı site yöneticilerine aittir.